22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 HABERLER 7 ARALIK 1990 Karahisar Kalesi bakımsız • AFYON (Cumhuriyet) — Afyon'a adını veren tarihi Karahisar Kalesi'nin burçları bakımsızlıktan yıkılmaya başladı. Yaklaşık 3 bin 330 yıl önce 2. Murşil tarafından askerlerin kışı geçirmeleri amacıyla yaptırıldığı sanılan ve çeşitli uygarlıklar arasında el değiştirdikten sonra Selçuklular döneminde devlet hazinelerinin saklandığı yer olması nedeniyle "Karahisar'ı Devle" adını alan, Karahisar Kalesi, Anadolu'nun en eski kalelerinden biri. Aykut'a ağır suçlama • ANKARA (Cumtauriyet Biirosu) — Ankara Tabip Odası Başkanlığı, sendika genel merkez ve Ankara şube başkanlıklarına gonderdiği bir yazı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Imren Aykut'un başkanı olduğu SSK Vakfı'nın uygulamalarını eleştirdi. SSK'nın yaptığı işlerden sorumlu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı'nın, içinde kardeşinin, bakanhk musteşarının, Istanbul Bölge Müdürü'nün ve bazı faal olmayan sendikacıların bulunduğu bir özel vakıf kurduğu kaydedilen Ankara Tabip Odası'nın açıklamasında "Sorun SSK'dan sonımlu bakanın kendi kendisine imtiyaz sağlayarak özel muayenehane çalıştırması ve SSK'nın parasını özel çıkarlan için kullanmasıdır. Bu neresinden baksanız ciddi bir suçtur ve herhalde hesabının sorulacağı bir gün gelecektir. Nitekim SSK Genel Müdürü M.Karaduman ve bazı bürokratlar suç ortağı olmaya daha fazla dayanamamışlardır" dedi. Baba'nın tazminat davası • ANKARA (ANKA) — Cumhurbaşkanı Turgut Özai'a çektiği telgrafla, "Cumhurbaşkanlığınıza alışamadım" diyen ve bu nedenle psikiyatri kliniğine kapatıldıktan sonra re'sen emekli edilen Teğmen Murat Şeref Baba hakkında, Milli Savunma Bakanlığı'nca açılan tazminat davasının görüşülmesine başlandı. Ankara 6. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dün görüşülen duruşmada, mahkeme başkanı, taraflara belge ve kanıtlannı sunmaları için 10 günlük süre tanıdı ve davayı ileri bir tarihe erteledi. Milli Savunma Bakanlığı, re'sen emekli edilen Teğmen Murat Şeref Baba'nın, Kara Harp Okulu'nda görduğu öğretime karşılık yüklendiği 13 milyon liralık borcunun 9 milyon liralık bolümünün yasal faizleriyle birlikte odettirilmesini talep etmişti. AİHK'ya Yeşilyurt mektubu • DlYARBAKIR (CumhuriyeJ) — Yesilyurt köylülerine Binbaşı Cafer Tayyar Çağlayan komutasındaki güvenlik güçleri tarafından "dışkı yedirilmesi" konusunda Avrupa însan Hakları Komisyonu'nca başlatılan soruşturma sürüyor. Komisyonun, Binbaşı Çağlayan hakkında açılan davanın son durumuyla ilgili Dışişleri Bakanlığı kanalıyla Türk hükümetinden istenilen bilgilere yanıt verildiği öğrenildi. Hükümet temsilcisi Prof. Suat Bilge'nin imzasıyla Avrupa İnsan Hakları Komisyonu'na gönderilen yanıtta, Binbaşı Cafer Tayyar Çağlayan hakkında Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nce verilen kararın henüz temyiz aşamasında olduğu, davayla ilgili iç hukuk yollarının da kapatılmadiğı hjldirildi. Güvenlik yönetmeliği yayımlandı • ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) — Devlet büyüklerinin askeri garnizonlara gelişlerinde afmacak güvenlik önlemleri yeniden duzenlendi. Milli Savunma Bakanlığı tarafından konuya ilişkin olarak hazırlanan yönetmelik dünkü Resmi Gazete'de yayımlandı. Yönetmeliğin kapsam maddesinde, "Bu yönetmelik cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanlar dışındaki devlet büyüklerinin garnizonlara gelişlerinde alınacak güvenlik önlemleri ile emekli orgeneral ve oramiraller ve garnizonda bulunan muvazzaf ve emekli askeri personelin korunmasında garnizon komutanhkları ile mülki makamların görev, yetki ve sorumluluklarını kapsar" denildi. Bu maddenin ilk başında yer alan ifadenin dikkat çekmesi üzerine Milli Savunma Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada ise Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakan ve bakanların korumasına, yönetmeliğin 7. maddesinde açıklık getirildiğine işaret edildi. Aksu; "Türkiye huzurlu" • WASHINGTON (UBA) — ABD'de temaslarda bulunan Içişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, emniyet, asayiş ve huzur bakımından Batı ulkeleri ile kıyaslandığında, Türkiye'nin huzurlu ve güvenli bir ülke olduğunu ileri sürdü. Amerika'nın Sesi Radyosu'nun sorularını yanıtlayan Aksu, "Ashnda, olağanüstü hal bölgesini bir tarafa bırakırsak, İstanbul dışında pek olay var denemez. Hiçbir şey yok, hemen hemen, Asayiş bakımından, huzur bakımından diğer illerimizde herhangi bir şey yok. Son aylarda aldığımız tedbirler, oradaki polis teşkilathmızın güçlenmesi bakımından yapılan işler ve değişiklikler sonunda Istanbul'da da terörist faaliyetlerde bir azalma olduğu görülmektedir" diye konuştu. Aksu, Istanbul'da terörün önlenmesi için "şark hizmeti"'ne gitmesi gereken siyasi şube polislerinin tayinlerini durdurdukjannı ria sövledi. Sunffurlu; Olen ve sakat yok • ANKARA (ANKA) — Adalet Bakanı Mehmet Oltan Sungurlu, açlık grevleri ve oium orucu nedeniyle olen veya sakat kalan hükumlü ve tutuklu bulunmadığını söyledi. Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu, HEP Milletvekili Mahmut Alınak'ın cezaevlerindeki açlık grevleri ile ilgili sorusuna verdiği yanıtta, açlık grevlerinin bazı tutuklulann benimsedikleri ideolojileri cezaevinde canlı tutmak ve kamuoyunun dikkatlerini çekmek için yapıldığını söyledi. Açlık grevlerine ortam hazırlanmasının mümkün olmadığını belirten Oltan Sungurlu. tutuklu ve hükumlulerin istedikleri zaman cezaevi yönetimi ile görüşebildiğini, isteklerini yazılı dilekçe ile dile getirebildiğini ifade etti. Başarılı gazeteciler • ERZURUM (AA) — Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti, 1990 yıh başarılı gazeteciler yarışması düzenledi. Doğu Anadolu Gazeteciler Cemiyeti tarafından yapılan açıklamada, yarışmamn haber, fotoğraf, röportaj, radyo ve TV haberciliği, TV görüntü, radyo programcılığı dallarında düzenlediği bildirildi. Yarışmaya katılan eserlerin 1990 yıh içinde yayımlanmış olması ve 4 Ocak 1991 tarihine kadar teslim edilmesi gerekiyor. Yarışmaya katılan eserler 10 ocakta değerlendirilerek aynı gun ilan edilecek. AÇIKLAMA • Orta Karadeniz Gazeteciler Cemiyeti'nden yapılan yazılı açıklamada gazetemizin 6 kasım tarihlı 9. sayfasında "Başkan Değişti" haberinin "saptırılarak yazıldığı" iddia edilerek şöyle denildi: "Orta Karadeniz Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Necdet Uzun, işlerinin yoğunluğu nedeniyle üyelerinin ısrarına rağmen başkanlıktan kendi isteğiyle aynlmıştır. Yönetim kurulumuz uyum içinde çalışmaktadır ve başkanın düşürülmesi diye bir olay olmamıştır!' SHP GenelKuruVda, ANAP'lılar grupta "görüşme" önergesi verdi Milletvekilleri bilgi istiyor: _. ü VSHP Meclis Başkanlığı'na verdiği önergede "Körfez krizinin Türkiye'nin geleceği açısından ele alınması" gerektiğini savundu. ANAP'lılar ise Meclis Grubu'nda "Torumtay'ın istifası ve başkanlık sistemi"nin tartışılması için önerge verdiler. ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) — Orgeneral Necip To- nımtay'ın Genelkurmay Baş- kanlığf ndan istifası ve başkan- lık sistemi konularının ANAP grubunda görüşülmesini içeren önerge dün grup yönetimine ve- rildi. SHP de Körfez krizinin sonuçlannın Türkiye'nin gelece alınması için TBMM'de genel görüşme açılmasını isteyen bir önergeyi Meclis Başkanlığı'na sundu. ANAP grubunda genel gö- rüşme açılmasını içeren önergeyi eski Ankara Sıkıyönetim Ko- mutanı olan ANAP Ankara Milletvekili Recep Ergun ve 14 ği açısından tüm boyutlan ile ele milletvekili imzaladı. Önergede, kamuoyunda anayasa değişikli- ği ve devlet yönetiminin tartışıl- dığı anımsatılarak bu konular- da "Meclis'vgrubumuz seyirci dunımunda bırakılmıştır" de- nildi. Önergede, "Körfez krizi dolayısıyla Türkiye'nin son de- rece kritik bir dönemden geç- mekte olduğu" kaydedilerek "Ülkenin en ziyade istikrar ve beraberliğe ihtiyaç duyduğu bu dönerade ülkemizde siyasi tan- siyonunun giderek artmakta ol- duğunu üzülerek müşabade etmekteyiz" denildi. Önergede imzası bulunan milletvekilleri de sırasıyla şöyle: Recep Ergun (Kayseri), Fel- hi Çelikbaş (Burdur), Birsel Sönmez (Niğde), Necmettin Ka- raduman (Eski Meclis Başkanı- Trabzon), Femıh İlter (İstan- bul), Cahit Aral (Elazığ), Hay- "genel görüşme" önergesini Bu durum konuyu Türkiye açı- dün TBMM başkanhğına verdi. sından son derece önemli, önce- SHP Grup Başkânvekili Hasan likli bir noktaya getirmiştir. Fehmi Güneş, "Hükümet yetki- .. lerini Cumhurbaşkanı Özai'a ~ Vurtdışına askeri biriik dar Özalp (Niğde), trfan Başya- devretmiştir. TBMM böyle an- gonaermeye >a da yabancı kuv- zıcıoğlu (Kayseri), Pertev Aşçı- lar için vardır. Acil olarak ko- v e U e . n I u r k | y e oe bulundurma- nu görüşülmeli" dedi. rarianmn " 8 y a n M k a " Güneş dışında, Diyarbakır • a n n ı n < Milletvekili SHP Genel Sekrete- , , „ ri Hikmet Çetin ile Ankara Mil- letvekili golge Milli Savunma Bakanı Erol Ağagü'in imzaları- _ Hükümeıin TBMM tara- nı taşıyan önergesinde özetle şu fından kendisine verilen yetki- görüşler üzerinde duruldu: yi füen Sayın Özai'a devretmiş " — BM Güvenlik Konseyi olması da konunun önemli bir Irak'a Kuveyt'ten çekilmesi için başka boyutunu oluşturmakta- 15 ocağa kadar süre tanımıştlr. dır." oğlu (Zonguldak), Burhan Ca- hit Gündüz (Izmir), Mümtaz Güler (Uşak), M. Necat Eldem (İstanbul), N. Mehmet Kaşıkçı (Kayseri), Göksel Kalaycıoğlu (Ankara), Necmettin Şeyhoğlu (Çankırı) Öte yandan SHP de "Körfez krizinin sonuçlan, Türkiye'nin geleceği ve toplumun güvenliği" açısından ele alınmasını içeren gş T B M M ' d e yeni- NOTLAR Süleyman Demirerin 'çürük elma'sı DEMİREL, CİNDORLK, ÇtLLER — DYP'nin başkânvekili Prof. Çiller, Demirel demokrasi anlayışını beğendiğini söylüyor. Prof. Çillefe göreDemirel demokrasi anlayışını geliştirdi 'DYP ANAP'ın solunda'GÜNSELİ ÖNAL ANKARA — DYP tabanımn "erkek bacı" sloganlan arasında kongrede en yük- sek oyu vererek seçtiği DYP'nin yenilerin- den Genel Başkan Yardımcısı Tansu Çiller, "DYP'yi ANAP'ın solunda" diye niteli- yor. Çiller'in Cumhuriyet'in sorulanna ya- nıtları şöyle: " — Partrye katıian yeni bir isim olarak yenBenme çabsımriarnHİB nasu bir mücade- îe vereceksiniz? ÇtLLER — Kendi adıma bir mücadele vermem mümkün değil. Partimle beraber, partim için vereceğim tabii. Yenileşme, tüm partinin genel anla- yışı şu anda. Yapılmak istenenler de bu doğrultuda zaten. Bir görev dağılımı yapı- lacak ve hepimiz elimizden geleni yapaca- ğız. Bizim partimizin bir özelliği var. Elele çahşmak imkânı partimizde en fazla. Bun- dan yararlanmaya çalışacağu. Türkiye'de olağandışı bir program çalışması yapaca- ğız, Türkiye'yi kurtaracak bir iktisadi mo- del oluşturacağız demek çok iddialı. Ama şu mümkün. Doğrular yapıldığı zaman, Türkiye gerçekten büyük ataklara kalkabi- liyor. — Partide yenilenmeye yönelik bir istek, ortam var mı? ÇİLLER — Yenilenmek, yeni isim de- mek değildir. İmaj değişikliği, çalışma is- teği, yeni yönelişler konusunda inamlmaz şekilde uzlaşma var. Eskilerde de, yeniler- de de aynı şey var. Bu konudaki elbirliğin- den gerçekten umutluyum. — Başta Doğu Bloku olmak üzere tüm dünyada dengeler degişti. Bu değişimler çerçevesinde sağ bir parti olarak DYP na- sıl bir yapıya kavuşmalı? ÇtLLER — DYP, ANAP'm solunda bir partidir. Yani, ANAP'ı sağına ahnıştır bu- gün. DYP artık, orta kitleye hitap eden bir partidir ve partinin en ayncalıkh tarafı, AÎ^AP'tan da aynlan tarafı, insan faktö- rünü dikkate alması. — Dünya çizgisi nasıl yakalaoacak? ÇtLLER — Dflnya çizgisini hem insan haklan olayıyla, hem de iktisadi kavram olarak yakalamak lazım. Türkiye'de insan hakları denilince ille de hapishanelerdeki birtakım eziyetler, işkence olaylan akla ge- liyor. Halbuki hapishaneler dışındaki in- sanlar üzerinde çok büyük bir baskı var. Işadamları bir parti tutmaktan çekiniyor- lar. Türkiye'de bir devlet terörü var. Me- sela 'Belediye başkanlan muhalefet parti- sinden seçilirse ellerini kollanru bağlanz' di- ye iian veriyorlar. Demek ki dönyayı, in- san haklanm yakalamak için ilk önce dev- let terörünü ortadan kaldırmak lazım. De- mokrasi anlayışı değil bu. Çoğunluk dik- tası da değil. Bu âdeta azınlık diktası artık. — Siz politikaya girme karannı neden verdiniz? Neden DYP'yi seçtiniz? ÇtLLER — Özellikle insan haklan için. Çiller, politikaya girme nedenlerini anlatırken, "Insanın çok ezildiğini gördüm. Birilerinin bir şeyler yapması lazımdı. Bunları en rahat DYP'de yapabileceğimi düşünüyorum" şeklinde konuştu. Iktisatçı olmasam belki politikaya da gir- mezdim. Öncelikli olarak insan haklanna inanıyorum ben. Hak, özgürlük ve eşitüğe inanıyorum. Bu kavramlann, insanın çok ezildiğini gördüm ve birilerinin bir şeyler yapması lazımdı. Bunları en rahat DYP'de yapabileceğimi düşünüyorum. Çünkü bir- lik, beraberlik ve el ele çalışmanın, kendi- nizle uğraşmadan bunlarla uğraşma imkâ- mnın, en fazla DYP'de olduğuna inanıyo- rum. Bir de Süleyman Bey gerçekten 1980 yıllarını, demokrasi anlayışını çok geüşti- rerek geçirdi. Onun için insan hakları ha- kikaten önde gelen bir kavram. Bunu da teşhis ettim. — Üniversjleden geJen bir politjkacısınız. Öğretim Üyelerinin son günlerdeki laiklik konusundaki eylemlerini ve duyarlılıklan- nı nasıl değeriendiriyorsunuz? ÇtLLER — Türkiye'de irtica, küçüm- senmeyecek boyutlara gelmiştir. Vicdan öz- gürlüğü altında, siyasal örgütlenmeye mü- saade edilmektedir. Bu, devlet eliyle yapıl- maktadır. Ben, eğitimden gelen bir insan olarak devletin bu konudaki tutumunun ye- . terli olmadığını gördüm, Jtnsanlann din flz- gürlüğü vardu-. Rahatça ibadet ederler, Müslümandırlar. Hatta insanlann giyimiyle kuşamıyla ilgili bir olay da değil. Herkes istediğini yapabilmeli, mesele bu zaten. Ama eğer giyim özgürlüğünün altında sis- tematik bir şekilde siyasal örgütlenme var- sa ve devlet görevini yeterince yapmıyorsa burada sorun vardır. — Türban olayının arkasında bir siyasi örgütlenme var mı sizce? Yoksa bunu giy- si serbestliği olarak mı değerlendiri- yorsunuz? ÇtLLER — Ben herkesin istediğini giyip çıkarmasmdan yanayım. Ne olursa olsun. Ben türbanın yasak olduğu dönemlerde de talebelerinü türbanla soktum. Ama bir sim- ge olduğuna inamyorsak, bununla müca- dele etmek lazım. Siyasi bir örgütlenmenin, laik Türkiye'yi tehdit edici bir unsur hali- ne gelen yönleriyle uğraşmamız lazım. — DYP, ANAP'ı sagına aldı derken par- tiniz sosyal demokrat tabana da seslenebi- lecek bir çizgiye gelecek mi? ÇtLLER — Bugün ANAP liberal anla- yışmdan çok uzaklaştı. İktisadi liberallik başka bir olay, insan haklannda liberal ol- mak ve dünya değerlerini yakalamak baş- ka bir olay. İnsan tümüyle ANAP'ın anla- yışında geri planda kaldı. Son on yıl için- de. ANAP'ın ortaya koyduğu bir olaydır bu. DYP, bütün bunlan alarak ve gerçek liberalliği sadece ekonomik kavramda bı- rakmayan, onu insan haklanna da götüren, demokrasi anlayışına yerleştiren bir parti görünümünde. Dolayısıyla ANAP sağda kaldı. DYP'nin sağında kaldı." CELAL BAŞLANGIÇ Halatın bir ucundan Saddam tutuyor; tüm ülkeler de obür ucundan. İki taraf da asılıyor. Gittikçe geriliyor halat. Sonra Saddam bir bırakacak halatı, hepsi paldır kuldür sırt üstu du- şecek. En altta da Türkiye ka- lacak. İşte "Körfez krizT'nin "çiiriik elma"sı bu. DYP lideri Süleyman Demi- rel, "Körfez'de halat çekme" oyununda Türkiye'nin başına gelebilecekleri anlatınca, Shera- ton Oteli'nin Balo Salonu'nu dolduranlar gülmekten kırılıyor. Demirel önceki gece "Aya Ba- kış"ta "Kasım 1990"ı değerlen- dirdi. Toplantıya ilgi büyüktü. DYP lideri partisinin "yeni vit- rini"ni de "sahne>e sürme" ola- nağı buldu. Izleyicilerin karşı- sındaki kursünün yanına dört kişilik bir masa yerleştirilmişti. Sol başta toplantıyı düzenleyen il örgütünün başkanı Orhan Ke- çeli oturuyordu. Hemen yanın- da da Demirel. Yeni genel baş- kan yardımcıları Hüsamettin Cindoruk ve Tansu Çiller de De- mirel'in diğer yanındaydı. Demi- rel'in konuşmasından önce yeni- len yemekte ozelliklt DYP'li ko- nuklar Cindonık-Keceli çekiş- tişim, denen olayın aldığı boyutta" diye başladı. Kullandı- ğı sözcüklerin ayırdına varmış olacak ki durdu. Kürsüye yakın bir yerden gülerek kendisini iz- leyen Nazlı Ilıcaka döndü: —Bu tabirleri kullanıyoruz. Nazlı Hanım bana bakıyor da... Kullanmasam bu gençler anla- mıyor... "Paris Şarü"nı Demirel, "de- mokrasi", "bans", "güvenlik" kavramlarını açımlayarak anlat- tı; "Avrupa'nın müştereği insan- lık onurudur. İşte ona sahip çı- kalım" dedi. "Bilim", "beceri", "birikim" gibi sözcükler de Demirel'in di- linden düşmüyordu. Bir de "en- formasyoD toplumu..." Örnek de veriyordu Demirel. "Körfez krizi" çıktığından bu yana ola- sı savaşın en büyük tarafı Ame- rika Birleşik Devletleri'nde ya- yın organlan sayfa sayfa savaş taktiklerini, askeri bilgilerin ay- rıntılarını veriyordu. Türkiye'de olsa bunu yayımlayanlar Divan-ı Harb'e giderdi. Düşüncelerini "köşeli söyle- mek yerine yumuşak soylemeyi" yeğlediğini açıkladı Demirel. Konuşmasındaki bir başka özel- lik de "eski tartışmalara girme- mek"ti. 12 Eylül oncesinde ra- Körfez krizini "çürük elma"ya benzeten Demirel, "Halatın bir ucundan Saddam öteki ucundan da tüm ülkelerin tuttuğunu" söylüyor. "Saddam halatı bırakacak ve hepsi paldır küldür sırt üstü düşecek. mesini tartışıyorlardı. Uzun süredir kavgalıydı Keçe- li ve Cindoruk. Ancak DYP'nin buyük kurultayı oncesinde ba- rıştınhp aradaki buzlar eritil- mişti. Kurultaya birkaç gün ka- la Cindoruk, Magic Box'ın "Kırmızı Koltuğu"na oturdu. Sorulara yanıt verirken de "ts- tanbul'un^daha kültürlü bir il başkanı olması gerektiğini" söy- ledi. Sağlanan yumuşama yeni- den "kavga"ya donuşmüştü. Bu yüzden de buyük kongrede "Cindoruk listesi"ne İstanbul delegasyonundan beklenen oy- lar gelmediği anlatılıyordu. Ma- salardaki dedikodu, aralarına Demirel'in oturduğu Cindoruk ve Keçeli'ye baka baka yapılı- yordu. Toplantının "yemek bölümü" bittikten sonra Demirel kursüye "hoşgörü" sözcuğuyle geldi. Konuklara "Bana her şeyi sora- bilirsiniz. Her soruya açığım" diye seslendi. 56. yıldönümü ol- ması nedeniyle "Türk kadınının siyasal haklanm elde etmesT'ne de değindi. Demirel, "Çağdaş- laşalım", "Sivil toplum olalım", "Yaşadığımız havayı beraber so- luyalım" dedi. Demirel partisiyle beraber kendi "çizgi"sindeki "yenileş- me"yi de sergiliyordu. Söze "ile- kibi olan Iiderlerle ilgili konula- ra "çok yumuşak" yaklaşmaya ozen gösterdi. "Hatta bu neden- le ölüyü sürüklemek bana düş- tü" dedi, Demirel, "Eskiye dön- dü derler diye suçu üstleniyo- nım." "Hür bilim", "Onuriu ve ba- ğımsız bir Türkiye" söylemleriy- le renklendirdi Demirel konuş- masını. Kimi söyledikleriyle "ye- ni"ydi; kimi "eski" söyledikle- rini de yeni sözcüklerle aktardı. Ama renkli anlatımdan da bir şey yitirmemişti. Güçlü ulkelerle ilişkilerden örnek verirken tsmet tnönü'yle ilgili bir anısım anlat- tı: Bir gün Meclis'te Inönü, "Bü- yük devletle dostluk, ayıyla ya- tağa girmek gibidir" der. Kürsüden inen tnönü'ye bu sozün anlamını sorar Demirel. tnönü de "Ayıyla yataga giren sabaha kadar uyanık durmalı" karşılığmı verir. "Yeni çizgi"sini iyice belirgin- leştirmişti Demirel. "Bağımsız Türkiye", "Hür büim", "Avrupa standardında insan hak ve öz- gürlükkri", "hoşgörü" gibi kav- ramlar Demirel'de iyiden iyiye one çıkmıştı. Anlaşılan sadece ülkeler oynamıyordu "halat çek- me"yi. "Çürük ehna" oynadık- ça insanın çizgileri de yenileşi- yordu. IZMİR'den HİKMET ÇETİMKÂTİT Anti-Savaş Eylemleri İZMİB — Sosyal Demokrat Halkçı Parti anti- savaş kampanyasına ne zaman başlayacak? SHP'de genel hava "savaşa hayır" eylemle- rinde bir hayli geç kalındığı yolunda. Eğer 20-25 gün önce SHP böyle bir kampanyayı başlatsay- dı, kamuoyunun nabzını tutacak, çeşitli kesim- lerden destek alacaktı. Ama olmadı... SHP Genel Sekreteri Hikmet Çetin'e, "sava- şa hayır" kampanyasını başlatmada geç kalıp kalmadıklarını sorduk. Çetin, "Geç kalmadık" deyip ekledi: — Belki sokakta anti savaş kampanyası ol- madı. Biz Kocaeli mitinginde bu kampanyayı başlatmıştık. Mitingin adı şuydu: Barış ve öz- gürlük. Amasya'da aynı konuya değindi genel başkanımız. SHP Genel Sekreteri Çetin, "Sayın Özal'dan başka hiç kimse savaş istemiyor" diyordu. SHP olarak TBMM'de Körfez bunalımına ilişkin ge- nel görüşme açılması için çalışmaya başlamış- lardı. Dün sabah yapılan toplantıda inönü'nün Körfez gezisiyle ilgili gelişmeler değerlendiril- mişti. Çetin şöyje diyordu: — Sayın Özal'ın yaptığı tek kişilik maceracı politikanın çıkmazıdır. Kendisi kraldan fazla kralcı oluyor. Halk savaş istemiyor, Meclis iste- miyor, görülüyor ki Orgeneral Torumtay'm isti- fasıyla belirginleşti; asker de savaş istemiyor. Şu anda Özal açıkta kalmıştır Manevra yapma ihtiyacını duymuştur... Genel Sekreter Çetin bunları anlatırken ga- zetelerde yer alan küçük, ama anlamlı bir ha- İŞÇİLER, MEMURLAR, GENÇLER çogulBAĞIMSIZ, ÖDÜNSÜZ, DEMOKRAT HALK GAZETESİ 5. SAYI ÇIKTI • OKUDUNUZ MU? berden söz ettik. Kızılay, Irak'a ilaç gönderme- ye başlayacaktı. Üstelik bu insancıl karar, Cum- hurbaşkanı Özal'ın buyruğuyla alınmıştı. Yani Özal'la Saddam'ın arası yumuşuyor gibi bir ha- va estirilmeye başlanmıştı. Yaklaşık bir buçuk ay kadar önce -belki da- ha fazla- Devlet Bakanı Işın Çelebi'nin Bakan- lar Kurulu'ndaki önerisini geri çevirenler bu ge- lişme karşısında ne diyeceklerdi? Özellikle Ada- let Bakanı Oltan Sungurlu bu tavrı nasıl değer- lendirecekti? Çünkü insani boyutu olan, Irak'taki bebek- lere mama, hastalara ilaç yardımını Bakan Çe- lebi önermiş, ama Bakanlar Kurulu'nda redde- dilmişti... Orgeneral Torumtay'm istifaşından iki gün sonra bu kez Cumhurbaşkanı Özal'ın kararıy- la Kızılay'ın Irak'a ilaç yardımı yapmasının gün- deme gelmesi elbet düşündürücüdür. Özal, Or- general Torumtay'm istifasıyla ilgili olarak "Bü- yütülecek olay değil" derken, Körfez bunalımın- da barıştan yana tavır alma eğilimine dönmesi de dikkat çekicidir. Cumhurbaşkanı Özal, Japonya gezisinden önce Körfez ülkelehne gitmiş, ancak Irak'a uğ- ramamıştı. Şimdi Bush, Dışişleri Bakanı'nı Irak'a gönderiyor. Böylece Özal, Orgeneral To- rumtay'm istifasının ardından Irak'a ilaç yardı- mı yapılmasını istiyor... SHP Genel Sekreteri Hikmet Çetin'e, "Özal- ın geri adım atışının nedenini" sorduk. Çetin, kişisel görüşünü şöyle açıkladı: — Sayın Özal, Irak'a 'ABD ne der?' diye dü- şündüğü için gitmedi. Şimdi Özal açıkta kaldı. Bush Dışişleri Bakanı'nı Irak'a gönderiyor. Böy- lece Özal'ın tüm hayalleri boşa çıktı. Bu yüz- den geri adım atıyor... SHP, "savaşa hayır" kampanyasına geç kal- masına karşın sokakta da yürütecek. Belki önü- müzdeki günlerde bastıracağı "savaşa hayır" pankartlarını tüm araçlara asacak. İnÖnü, Kör- fez ülkelerine geziye çıkacak, Irak'ta Saddam'la görüşecek. Hikmet Çetin sözlerini şöyle noktalıyor: — Dışarıda Türkiye'nin 'savaş istediğine' iliş- kin bir kamuoyu oluşmuş. Biz, SHP olarak Ge- nel Başkanımız İnönü'nün belirttiği gibi 'Savaş istemiyoruz' görüşünü yabancı temsilcilere an- latıyoruz. Savaş isteyen bir kişi var: Sayın Özal. Dışarıya öyle bir mesaj vermiş. Türkiye'de tüm insanlar savaş istemiyor. Kimse maceraya gir- me niyetinde değil. Biz, dışarıdaki bu havayı da değiştirmeye çalışıyoruz... SHP, anti savaş kampanyasını sokakta baş- latacak. TBMM'de Körfez bunalımıyla ilgili ge- nel görüşme isteyecek. İnönü, Körfez ûlkeleri- ni dolaşacak. Üç ana noktada toplanıyor SHP'nin "sava- şa hayır" eylemleri... Bize kalırsa biraz gecikmiş olarak... İnönü, Demirel'in "sine-i millete dönme" çağ- rısına ise sıcak bakmıyor. Hangi koşullarda olur- sa olsun, Meclisi terk etmenin "kimi çevrele- rin hoşuna gideceğine" inanıyor. Çözümü er- ken seçimde arıyor İnönü. Doğrusu da bu...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle