07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/14 Galler Prensi'nin resepsiyonu lngiltere Kraliçesi EUzabeth'in biiyiik oğlu olan Galler Prensi Charies, Gençlere Yardıra Vakfı'nın da başkanlıgını yapıyor. - Geçenlerde vakıf için bir bagış toplama resepsiyonu verildi. (Fotoğraf: AP) lngiltere 105 milyarlık eroinde Türk parmağı LONDRA (Cumhuriyet) — İngiliz gümrük polisi, Dover Li- manı'ndan ülkeye giriş yapmak isteyen Türk plakalı iki kam-* yonda piyasa değeri 35 milyon dolar (105 milyar TL) olan 203 kilo eroin ele geçirdi. Gümrük yetkilileri, bunun Ingiltere'de ele geçirilen en büyük miktarda eroin olduğunu bildirdiler. Geçen hafta meydana geldi- ği belirtilen eroin kaçakçılığı olayında, kamyonlann ikisinin de sürücülerinin tutuklandığı açıklandı. Surüculerin adlarının Seyit KarışHran ve Şahin Do- gancı olduğu bildirildi. KERESTEYİ KURTLARA KARŞI KORUMAK — tsviçre'- de keresteciler, uzun süre tuituklan keresteleri kış aylannda kurtlanmaya karşı buzlama yöntemiyle koruyorlar. Üst üste yıgılan kerestelerin üzerine sık sık soguk su dökülüyor ve sı- fırın altında sıcaklıkta ustlerinde bir buz tabakası olnşması sağlanarak tabtanın içine kurt girmesi engelleniyor. (Fotograf: AFP) Türklere diploma ANKARA (UBA) — Milli Eğitim Bakanlığı, Almanya'da okuma imkânı bulamamış ya da Türkiye'de tahsilini yarım bıra- kıp giden Türklere liseyi dışar- dan bitirme imkanı tanıyacak. Eğitime katılacaklara Türkiye1 den video ki\seti, kitap gönde- rilecek. Ayrıca yüz yüze eğitim de yapılacak. Proje haziran ayında uygulanmaya başlaya- cak. Milli Eğitim Bakanlığı üst dü- zey yetkilisi, Almanya'da yaşa- yan Türklere liseyi dışarıdan bi- tirme imkânı tanıyacaklarına dikkat çekerek, "Asıl amacımız. onlara Türk kiiltiihinii, tarihini, Türkçeyi, sanatımızı öğretmek; diploma mükâfan olacak. On- lann kendi kültiirlerine yaban- cılaşmalannı istemiyonız" dedi. 7 ARALIK 1990 MOTOSÎKLETLİ NOEL BABALAR — Hıristiyan ülkeler- de ev ve işyerierinde verilen Noel partüerine saat iicretiyle Nod Babalar kiralamak âdettendir. Bu iki Alman Noel Baba da şimdiden başlayan Noel partilerinden birine yetişmek için at- lamışlar motosikletlerine, gidecekleri yere bir an önce var- ma telaşı içinde son hızla yol alıyorlar. (Fotograf: AP) HABERLERIN DEVAMI Alışmayacagız Ama (Baştarafı 1. Sayfada) Her şeyi en iyi o bilir! Önceki gün de hepimize gazetecilik dersi vermiş; diyor ki: "Genelkurmay Başkanı istifa ediyor. Dün- yantn hiçbir ileri ülkesinde manşetlerde olmaz bu haber. Dünyanın hiçbir demokratik ülke- sinde bu olay bu kadar manşetlerde ohvaz." Oysa yanılıyor. Bu sözleri dile getirdiği günün sabahı, say- gın Amerikan gazetesi The New York Ti- mes'da bile manşet haber aynı konudaydı. Pohpohlanmak... Her lider gibi onda da bu duygunun, hat- ta biraz fazlasıyla geliştiği söyienebilir. Zevk alır bundan. Bayan Thatcher'ın "Ben özalistim" diye nutuklar atabilmiş olması... Başkan Bush'un telefon edip, "Benim basın toplantısmı izleyiver, görüşünü merak ediyorum" vs. demesi... Bütün bunlar, yabancı başkentlerin ondaki pohpohlanma duygusuna doğru teşhis koy- malarının bir ürünü sayılabilir. Ayaküstü konuşma alışkanlığı... Bazen çok patavatsız olur. Aklına gelive- ren konuyu, aklına geldiği gibi konuşuverir. Öyje bir an gelir ki fren koyamaz kendisine. "Umüğüne basmak"\an bile söz edebilir, "Bulgar domuzu" diyebilir. Amerikalıların off thecuff diyetanımladıkları, konuşurken bir- den aklına gelen bir düşünceyi, kendine il- ginç gelen bir fikri, ölçüp biçmeden pat di- ye söyleyiverir ve örneğin, diplomatlarımızın tüylerini diken diken yapabilir. Kural tanımazlığı... Devleti devlet yapan hukuk kurallannın bağlayıcılığından hoşlanmaz. Yeminli Özal karşıtlarından Adnan Başer Kafaoğlu onun için şöyle der: "Hukuk ve devlet mefhumu yoktur onda. Şantiye fikri vardır. Çünkü el yordamıyla iş ya- pılır şantiyede. Şirket fikri olsa, devlete biraz yaklaşır. Zira şirketin de kuralları, bürokrasi- si vardır. Ama onun böyle şeylere hiç taham- mülü yoktur." 12 Eylül'ün ilk günlerinde başbakan yar- dımcılığı gündemdeyken, bir isteğini anaya- saya aykırı bulan Feyzioğlu'na, "Bakın, bu- rada sayın paşalar var. Birşey çıkanrlar, ana- yasaya aykırı, olmaz" karşılığını verir. Yıllar sonra "Anayasa bir defa ihlal edilse ne olur!" diyen de aynı Özal'dır. Tek adamlığı... Seçime gidilecekse adayların belirlenme- sinde tek seçicidir. Parlamento üyelerini par- mak kaldıran askerler olarak görür. O yüz- den hep dışlamıştır parlamentoyu. Başba- kanlığı döneminde çıkardığı rekor. sayıdaki kanun hükmündeki kararnameler bunun ka- nıtıdır. Partiyi de hükümeti de dışlamıştır başba- kanken. Tıpkı bugünkü gibi, dizginleri hep elinde tutmuştur. ANAP'ta dernokrasi değil, Turgut Özal olmuştur her zaman. ANAP Mtt- letvekili Eyüp Aşık'ın deyişiyle, "Partiiçime- selelerde kanun sadece bir çalgı aleti, vefa da istânbul'daki bir semtin adı olarak kalıyor- du." Şivilliği, demokratlığı... İkisi de su götürür. 10 yılın sonunda inan- dırıcılığı kalmamıştır. Bir siyaset adamtnın sivil kökenli olması, onun sivillığinin de demokratlığının da kanı- tı olamaz. Sivil olabilmek için yalnız girişim özgürlüğünden, pazar ekonomisinden yana olmak yetmez. Demokrasiden, temel hak ve özgürlüklerden yeterince nasibini almamış olanlar, kökeni ister sivil, ister asker olsun sivil değildir. Demokrasiyi rafa kaldıran bir askeri yöne- timle ortaklık edene... Onun getirdiği siya- sal yasak ve sınırlamalara sahip çıkana... Hatta daha da ileri gidip, SS kararnameleri çıkartan siyaset adamına, sh/H denilemez ke- sinlikle. Kurtarıc/lığı... ANAP üyesi olmayan, ama Özal'a yakın- lığını uzun yıllar koruyabılmiş bir dostu şöy- le anlatır onu: "Devamlı bir büyüklük kompleksi. Psikolo- jisi bu. Narsisizm! Özal'da bu var. Kendi ken- dini beğenme. Benden büyük yok! Kurtarıcı benim! Çevre de yapıyor bunu. Tahtelşuuru- na yerleşiyor bu his. Herkesi küçük görüyor. Tedavisi de yok aslında. Belki bir tek tedavi- si var, o da şu: İktidardan düşmek..." • Yeni değil bu yazdıklarımız da. Biliyoruz, kimi zaman bıktırıcı oluyor. Ama başka çare de yok. Yazmasak, o za- man da "işte alıştılar!" denilecek. Alışmayacagız, ama ne zamana kadar?.. Seçim sandığına bir varabilsek... Müziğin ünlüleri geliyor Güreş'ten iki mesaj (Baştarafı I. Sayfada) karargâhında da askeri tören düzenlendi. Güreş karargâhta bulunan üst düzey generalleri ve tören kıtasını selamladıktan sonra karargâhın merdivenlerin- de bekleyen kuvvet komutanla- rı ve Ankara Garnizonu'ndaki orgeneraller tarafmdan karşılan- dı. Orgeneral Güreş'in karşılan- masına Hava Kuvvetleri Komu- tanı Orgeneral Siyami Taştan'ın gclmemesi dikkat çekti. Orgene- ral Taştan'ın, resmi konuğu ola- rak Ankara'da bulunan Hollan- da Hava Kuvvetleri Komutanı ile beraber olması nedeniyle kar- şılamada hazır bulunmadığı öğ- renildi. Orgeneral Güreş, Genelkur- may 2..Başkanı Orgeneral Meh- met Önder, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral trfan Tı- naz, MGK Genel Sekreteri Or- general Nezihi Çakar, Jandar-. ma Genel Komutanı Orgeneral Eşref Bitlis ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Orgeneral Ismail Hakkı Kara- dayı ile makamına gelerek bu- rada bir süre sohbet etti. Orge- neral Güreş, daha sonra basın mensuplarını kabul ederek şu açıklamayı yaptı: "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin heden bellidir, vazifemiz de bel- lidir: Türk vatanını korumak. Bu vazife ve bedef ışıgında Türk Silahlı Kuvvetleri'nin stratejisi de betirlenmiştir. Bana düşen bu strateji içinde çok büyük saygı duyduğum demokratik kurallar içinde hedefe uiaşmada loko- motif görevini yapmaktır. Bu arada daha önce Genelkurmay Başkanhğı görevinde bulunmuş eski büyüklerime minnet ve şük- ranlarımı da sunmak isterim." Orgeneral Güreş, basın men- suplarına "politik olmayan ko- nularda soru sormak isteyip istemediklerini" sordu. Bir ga- zetecinin, "Savaş ihtimali var mı?" şeklindeki sorusuna Orge- neral Güreş, "Biliyorsunuz 430 bini aşkın büyük bir yığınak var. Ama iki (arafla da en son çare olarak banş girişimleri baş- lamıştır. Henüz ümit kaybolmamıştir" yanıtını verdi. Orgeneral Güreş, öğleden sonra da Anıtkabir'e giderek saygı duruşunda bulundu ve şe- ref defterini imzaladı. Mozole- ye "Genelkurmay Başkanı" ya- zjlı çelengi koyan Güreş, saygı duruşundan sonra Anıtkabir şe- ref defterine şunlan yazdı: "Ebedi başkomulanımız aziz Atatürk, Yüce milletimizin sarsılmaz güveninden, eksilmeyen deste- ğinden güç alan ve onun ayrıl- maz bir parçası olan Türk Silah- lı Kuvvetleri'nin 21. Genelkur- may Başkanı olarak görevime başlamanın gurunı ile huzuru- nuzda bulunuyorum. Dünyanın en hassas bölgele- rinden birinde yer alan güzel yurdumuzun her türlü tehdide karşı güvenliğini sağlamak, aziz milletimizin daima huzur ve re- fah içinde yaşamasının en bü- yük teıninatı olan çağdaş, de- mokratik ve laik cumhurheti- mizi korumak hususunda bizle- re tevdi etmiş olduğun mukad- des vazifeleri yerine getirmeye her zaman hazır, kararlı ve azimli olacağız. Rahat uyu." Orgeneral Güreş, Anıtkabir'- den ayrılırken bir gazetecinin, "Orgeneral TorumtaVın istifa nedenlerine katılıyor musu- nuz?" şeklindeki sorusuna, "Politik bir soru" karşılığım verdi. Güreş, "Kara Kuvvetleri Komutanı hâlâ açıklanmadı, isim var mı?" sorusunun yönel- tilmesi üzerine, "Kararname meselesi" dedi. Mesaj anlamlı Orgeneral Güreş'in görevine başlamasmdan sonra yaptığı açıklama ile Anıtkabir şeref def- terine yazdıklan askeri çevreler- ce "anlamlı bir mesaj" olarak yorumlandı. Askeri çevreler bu iki noktayı şöyle özetlediler: Hedef ve vazife: Orgeneral Güreş "TSK'nın hedefi ve va- zifesi bellidir, Türk vatanını korumak" sozleriyle TSK'nın asli görevini vurguluyor. Bu sözlerde, Silahb Kuvvetler'in sa- vunma amacını neaeiıeaıgı, Körfez'de aktif taraf olma eği- limi taşımadığı biçiminde yo- rumlanabilir. Strateji: Genelkurmay eski Başkanı Necip Torumtay, TSK'nın kendi stratejisi ve plan- ları olduğunu belirterek, diğer stratejileri açık ve kesin bir dil- le reddetmişti. Orgeneral Gü- reş'in "TSK'nın stratejisi belirlenmistir" sözleri, Torum- tay'ın tavrını desteklediği biçi- minde değerlendirilebilir. Bu arada Orgeneral Gureş'- ten boşalan Kara Kuwetleri Ko- mutanlıği'na 1. Ordu Komuta- nı Orgeneral Muhittin Fisunoğ- lu'nun "vekâleten" atanacağı öğrenildi. Orgeneral Fisunoğlu'- nun "asaleten" atamasının ise^ yılbaşından sonra yapılacağı bil- dirildi. Askeri kaynaklar, bu- nun nedenini şöyle açıkladılar: "Orgeneral Fisunoğlu bugün asalelen atansaydı, görevine 30 Ağustos 1990 tarihi itibarıvia başlamiş sayılacaktı. Böylece Kuvvet Komutanlığı görevini 1 yıl 8 ay yapabilecekti. Yılbaşın- dan sonra atandığı takdirde ise göreve 30 Ağustos 1991 yılında başlamış sayılacak ve görevin-: 2 yıl 8 ay yapabilecek." Öte yandan Fisunoğlu'nun atanmasından sonra boşalacak 1. Ordu Komutanlığı'na ise Ka- ra Kuvvetleri Komutanlığı Kur- may Başkanı Orgeneral Ismail Hakkı Karadayı'nın atanması- na kesin gözle bakılıyor. Neden devir-teslim değil? Genelkurmay Başkanlarının devir-teslim töreni yapmalarını gerektiren yasal bir düzenleme yok. TSK'da yalnızca devir- teslim törenlerinin nasıl yapıla- cağı ve düzenleneceğine ilişkin bir yönerge bulupuyor. Orgeneral Torumtay'ın istifa- sının önceki günkü Resmi Ga- zete'de 3.12.1990 tarihinden başlayacak yürürlüğe konduğu açıklanmıştı. Aynca Torumtay pazartesi günü istifasından son- ra Genelkurmay karargâhından ayrılırken tören kıtasını "Alla- haısmariadık asker" şeklinde selamlamıştı. Askeri çevreler, Torumtay'ın istifası yürürlüğe konulduktan ve karargâhta "Allahaısmarladık" dedikten sonra devir-teslim için Genel- kurmay karargâhına sivil givsi- lerle gelmesinin de "anlamsız" olacağını bildirdiler. ABD: Türkiye'nin iç meselesi ABD Savunma Bakanlığı, Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay'ın istifasını "Türki- ye'nin iç meselesi" olarak nite- ledi. Bakanlık sözcüsü dünkü brifingde, bir soru üzerine bu konuda yorum yapmayacağını söyledi. (Baştarafı 1. Sayfada) beklenen müzisyenler arasında. Klasik müzik dünyasından ise David Oistrakh'ın oğlu keman- cı İgor Oistrakh'ın festivale ka- tılması bekleniyor. Bu arada Kraliyet Liverpool Filarmoni Orkestrası'yla da görüşmeler sü- rüyor. Toplulukla anlaşma olur- sa, Liverpool Filarmoni'yle bir- likte günümüzün en önemli sop- ranolarından Kiri Te Kanawa da İstanbul'a gelecek. 19. Uluslararası İstanbul Fes- tivali, Adnan Saygun'un tstan- bul Devlet Senfoni Orkestrası ve Hollandalı Hagacantare Koro- su'nca seslendirilecek "V'unus Emre" oratoryosuyla açılacak. Gennadi Rojdestvenski yöneti- mindeki Sovyet Filarmoni Or- kestrası 3 konser verecek. Şef Gürer Aykal, festivalde hem un- iu Concertgebouvv Orkestrası- nı hem de Bilkent Uluslararası Gençlik Senfoni Orkestrası'nı yonetecek. Kemancı Suna Kan, Concertgebouvv'un bir konseri- ne solist olarak katılacak. Ke- mancı İgor Oistrakh, Avnıpa Topluluğu Oda Orkestrası eşli- ğinde iki konser verecek. Son yıllarda klasik müzik dünyasında yıldızı parlayan vi- yolonselci Ofra Harnoy da Aya İrini'de bir resital gerçekleştire- cek. Lyon, Flandern ve Ratlas balelerinin yanı sıra Bolşoy'un yıldızları da Açıkhava'da 2 tem- sil sunacaklar. Festivalin sürp- rizlerinde biri de uzun yıllardır çalışmalarını ABD'de sürdüren llhan Mimaroğlu'nun AKM'de bir elektronik müzik konseri ve- TRT'de yerli film bolluğu (Baftarafı 1. Sayfada) bazı maddelerini değiştiren ve yasaya yeni maddeler ekleyen yasa önerisi, dün TBMM Nlilli Eğitim Komisyonu'nda kabul edildi. SHP Ankara Milletveki- li Rıza Yılmaz, yerli film bul- makta sıkıntı çekileceğini söyle- yen Örsel'e "TRT, yasakçı kafavı bırakmadığı sürece yerli film bulmakta sıktntı çekilecektir. Lluslararası yanşmalarda Türk- iye'nin yüzünü ağartan filmler gösterilmiyor. Bunlann başında Yılmaz Güney'in filmleri geliyor" dedi. Yasa önerisini hazırlayan ve komisyonda ilk sözü alan Ma- raş, yeni düzenlemedeki amacın "milli sinema sanayii oluştur- mak ve Türk sinemasını teşvik etmek" olduğunu söyledi. Ma- raş, TRT'nin şu anda yüzde 65 olan yerli yapım yayın oranını yüzde 75'e yükseltmesinin ve bu- nun yüzde 25'inin konulu Türk filmi olmasının öngörüldüğünü kaydetti. Bunun üzerine söz alan TV Dairesi Başkanı örsel, "Türk si- nemasını teşvik etmek için haf- tada iki olan Türk filmi göste- rimini yediye çıkardık. Büyük bir alım kampanyası ile çok bü- yük sayıda Türk filmini TRT ar- şivine kazandırdık. Yerli yapım yayınının oranını yüzde 75'e çı- karmayı hedefliyoruz. Fakat TRT, ocak ayından itibaren haf- tada 390 saat yayın yapacak. Bunun yüzde 75'i 292 saat yerli yapım, yüzde 25'i de haftada 73 saat yerli film demektir. Bu, haftada 36, yılda 1872 Türk fil- mi eder. Türk sineması yılda kaç film üretiyor?" Yurtdışında bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Namık Kemal Zeybek adına toplantıya katılan Müsteşar Yardımcısı Cevdet Türkeroğlu, yılda 160 Türk fil- mi üretildiğini söyleyince Örsel, "Yani yılda 1700 film açığımız var. Sinema sanayiinin merkezi olan ABD bUe vılda 1872 film üretemiyor. Bizim filmleri tek- rarlamamız eleştiriliyor. Bu du- rumda yüz filmi, döne döne 18 kere tekrarlamamız gerekecek" diye konuştu. Orsel'in bu eleştirisi üzerine yeniden söz alan Maraş, yasanın yalnızca TRT'yi bağlamadığını belirterek "Yakında özel TV'ye geçüecek. Biz olayı TRT olarak. değil, Türk televizyonlan olarak görüyoruz. ABD'de 100un üze- rinde kanal var ve bepsi de Amerikan filmleri gösteriyor. Onlar nasıl yetişijorlar? Özel te- levizyon istasyonlarının yapaca- gı yayın konusunda şimdiden önlem alınmalı. Biz asgari şart- ları hazırlıyonız. Ayrıca TRT, Yeşilçam'dan aldığı filmlerin dı- şında kendisi de film vapar" de- di. Yasa önerisinde "Türkiye te- levizyonlannda yerli yapım ora- nının yüzde 75, bunun içindeki yerli film oranının yüzde 25, si- nema salonlannda ise yerli >-a- pım oranı, yüzde 15'i sinema fil- mi olmak üzere yüzde 25'ten az olamaz. Ürün reklamlan yerli yapım oranına dahil değildir" hükmü getiriliyor. Öneriye go- re yerli film gösterim oranına uymayan işletmeler her yıl için 30 milyon liradan az olmamak kaydıyla ağır para cezası ile ce- zalandırılacak. Filmler bundan sonra sansür kurulları tarafın- dan değil Kültür Bakanlığı'nca oluşturulacak değerlendirme komisyonları tarafmdan denet- lenecek. Özel TV için start (Baştarafı I. Sayfada) yınlan, özel kanuna uygun ola- rak kurulacak tarafsız ve özerk bir kamu tüzelkişiliğince ve ki- şiliklerince yapılır. Radyo ve te- levizjon yayuu yapabilecek diğer kamu tüzelkişiliklerini kanun gösterir. Kanun, özel tüzelkişiliklerin kamu hizmeti niteliğinde ve ta- rafsız radyo ve televizyon yayın- ları yapabilmelerine ilişkin esas ve usulleri gösterir. Yayınlann izleyicilere iletil- mesi için radyo ve televizyon ve- rici tesislerinin kurulması ve iş- letilmesi ile ilgili görev ve yetki- leri kanun belirler. Kanun milli devlet radyo ve televizyon kuru- luşlarının yöneticilerinin alan- masında Radyo ve Televizyon Yüksek Kurulu'na verilecek yet- kileri gösterir." Buna göre yurtiçıne ve dışına radyo-TV yayını yapmak uzere en az bir devlet kurumu görev- lendiriliyor. Özel kuruluşlarm, ancak tüzelkişilikler halinde ku- rulabilecekleri hükmü getirilir- ken. devlet radyo ve televizyon- larının da hiçbir şekilde özelleş- tirilemeyeceği ifade ediliyor. Raporda, özel TV kuruluşlan- nın piyasa>a girmesiyle ulusal radyo televizyon kuruluşunun gelirleri azalacağından, bunun telafisi için belli bir oranda pay ödemeleri de öngörülüyor. Ay- rıca milli devlet televizyonunun Ozerklik dışındaki tüm ilkeleri- nin aynı kalmasıyla kanallarının 7-10 yıl arası değışen sürelerle özel kuruluşlara kiralanabilme- sine olanak tanınıyor. Yabancı özel-tüzelkişilere Türkiye'de radyo televizyon ya- yınlan yapma izni verilmemesi gerektiği belirtilen raporda, "Tüzelkişi, vakıf veva anonim şirket tipinde olabilir. Ancak her iki halde de tüzelkişi Türk tabiyetinde olacaktır. Türk ta- biyetindeki tüzelkişinin serma- \e ortaklannın hangi oranda ec- nebi tabiyetinde bulunabilecek- lerini kanun layin edecektir" gorüşune yer verilivor. Özel TV kurulusları, ancak Türkiye'nin yarısına hitap etmek koşuluyla verici istasyonu kurabilecek, tü- zelkişilik içindeki bir kişinin ser- mayesi en fazla yüzde 20 ora- nında olabilecek. Özel kuruluş- lar, yayınlannda tarafsızlık ilke- sini gözetecek, bu ilke anayasa ile teminat altına ahnacak. Ra- porun konuyla ilgili bölümün- de "Sözgelimi siyasi bakımdan taraf tutmak ozel kuruluşlar için suç teşkil etmediğinden bu hu- susun anayasa ile teyit olunma- sı lazımdır. Sadece kanunda yer alırsa fikir hürriyeti mıilahaza- sı ile anayasava aykırılıktan söz edilebilir ve hükmün iptali yo- luna gidilebilir. Onun için bu di- rektife anavasada yer vermek zorunlu savılmıştır" ifadesine yer verilivor. DYP'nin önerisi DYP, TBMM'de grubu bulu- nan siyasi partilere, özel radyo- televizy^on şirketleri kurulabil- mesi için anayasa değişikliği ya- pılması çağrısında bulundu. Bu konuda basın toplantısı duzenleyen DYP Genel Başkan yardımcılarından Yaşar Topçu, özel TV'lerin, PTT ve TRT'nin elindeki olanaklardan yararlan- dırılması gerektiğini belirterek, "Halkın, ek bir kulfele girmek- sizin, sahip olduğu televizyon alıcısı ve anteniyle ulaşabilece- ği bir özerk sislemin kurulma- sını istiyoruz" dedi. recek olması. ABD'de Ahmet Ertegün tara- fından ortaya çıkartılan Man- hattan Transfer topluluğu Açık- hava'da iki konser verecek. Manhattan Transfer, 1970'lerin başlannda çıkardığı "Brazil" ül- bümüyle büyük une erişmişti. Caz gitarının en önemli "dev- rimci"lerinden Pat Metheny de 2 konser için İstanbul'a geliyor. 1974-75 yıllarında Gary Bur- ton'ın keşfettiği Pat Metheny, "Travels", "Still life-Talking", "Letter From Home" gibi çalış- malarıyla caz gitarına yeni bir kişilik kazandırmış, bu çalgının virtüozlan arasına girmişti. Pat Metheny'nin "kâşifi" vib- rofoncu Gary Burton da caz- rockun önde gelen besteci ve pi- yanistlerinden Bob James'le bir- likte tstanbul'da olacak. Dört sopayla çalarak vibrofonda çı- ğır açan Gary Burton, daha ön- ce de İstanbul'a geldi. Ünlü alto saksofoncu Benny Carter, şenlikte bir konser vere- cek. "Bop" dönemi ve sonrası- nın önemli adlarınian Benny Carter, caz geleneksel tarzın ön- de gelen yıldızlanndan. Ella FitzgeraM ve Sarah Vaug- han gibi "eski tüfekler" arasın- da sayılan Benny Carter da bir konserle festivale katılacak. OI- gunluğunun doruklarında yaşa- yan ünlü caz şarkıcısı, son ola- rak "Tropping Things" adlı ye- ni albümüyle yeni bir çıkış da gerçekleştirdi. Kanada'nın en önemli "ozan'Marından Neil Young, Açıkhava'da iki konserle hay- ranlarının karşısına çıkacak. Toplumsal eleştiri yönü ağır ba- san parçalarıyla tanınan Young, 1960'Iarda ABD'de Çiçek Dev- rimi'ne katılmış, Buffalo Springfield grubunu kurduktan sonra 1968'de çok ünlü Crosby, Stills, Nash and Young grubu- nun kurucuları arasında yer al- mış, bestelerinde özellikle ABD'nin giriştiği Vietnam Sava- şı'nı ağır bir biçimde eleştirmiş- ti. 1970'lerde kendi grubu Crazy Horse'u kuran Neil Young, gü- nümüzde de ABD yönetimleri- nin sansür çabalarını eleştiren parçalara imza atıyor. Cazın "kıdemli" şarkıcılann- dan Carmen McRae, Açıkhava'- da söyleyecek. 1950'lerin başla- rından bu yana söyleyen McRae, Sarah Vaughan'ın ölümünden sonra birçoklarına göre "taç"ı devraldı. McRae, son plağında Thelonius Monk'un bestelerini seslendirerek yankı uyandırdı. Jethro Tull topluluğu, Ingil- tere'de "blues" kökenli bir mü- ziğe dayalı, özgün ve mizahi öğeler taşıyan bir rockın yaratı- cısı. Jethro Tull, 1968'de "Benefits" ve 1969'da "Aqualung" albümleriyle bir anda tepelere tırmanmıştı. "Thick As A Brick" de grubun en ünlü albümleri arasında. Tracy Chapman'ın festivale gelmesi geçen yıl da söz konu- su olmuş, ancak gerçekleşme- mişti. Tracy Chapman da bu yıl gorüşmeleri sürdürülen yıldız- lardan. Folk-rock denilebilecek tarzın genç ustalarından Chap- man, son yıllarda kendi adını ta- şıyan ilk albümü ve "Crossro- ads" adlı ikinci albümüyle yeni kadın ozanlar dalgasının genç ustaları arasına katılmıştı. GOZLEM UGURMUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) göre sivil demokrasi ANAP tarafmdan kurulmuştur. Özal, sivil demokrasinin önderidir. Her kim ki Özal'ı eleştirir, o, askerden, cuntalardan ve darbelerden yanadır! Serinkanlı düşünelim: Özal, siyaset sahnesine nasıl çıktı? 12 Eylül generallerinin oluşturduğu "askeri hûkümet" de başbakan yardımcısı olarak... Sonra? 1983 seçimlerinde... Hemen belirtelim; 1983 seçimleri yasak düzeni içinde ya- pılmıştır; bu seçimlere "serbest seçim" denemezdi. Milli Gü- venlik Konseyi, bu seçimler yapılırken yasak üzerine yasak koymuş; Atatürk'ün yaverini bile veto ederek Özal'a başba- kanlık yolunu silah zoruyla açmıştı. Özal hem siyaset sahnesine çıkarken hem ANAP'ı örgût- lerken 12 Eylül generallerinin koruması altındaydı. Gene- raller, cumhuriyeti değil Özal'ı "koruyup kollayarak" bugünkü "başkancı sistem'e ulaşan yolu da açtılar. Özal'ın önlenemeyen yükselişinin ardında süngü vardır, silah vardır, darbe vardır, cuntalar vardır. Babıâli'deki "mabeyn kâtipleri" Özal'ın bu kısa yaşamöy- küsündeki oluşumlan yok sayıp, sivil toplumdan, demok- rasiden ve seçılenlerin atananlar üzerindeki egemenlikle- rinden söz ederler. 1987 temmuzundaaörevinden erken ayrılmak isteyen Ge- nelkurmay Başkanı Uruğ'un yerine Kara Kuvvetleri Komu- tanı Öztorun değil de Torumtay atanınca bu "mabeyn kâtipleri" yine sivil toplumdan söz edip, Özal'ı orduya karşı "sessiz bir darbe" yapmış lider olarak sundular. Bu "mabeyn kâtipleri"r\den hiçbiri aynı Özal'ı Genelkur- may Başkanı Üruğ'a görev süresinin uzatılması için öneri- de bulunduğunu yazmadı! "Mabeyn kâtipleri" Özal'ın da kurucu üyesi olduğu sıkı- yönetim tarafından kapatılan "İlim Yayma Cemiyeti"ri\ Özal'ın başbakanlığı günlerinde bütün ısrarlara karşı Öztorun ta- rafmdan açılmasına izin verilmediğini de araştırma gereğh ni duymadı. öztorun'un Kara Kuvvetleri Komutanlığı günlerinde sür- dürülen "ordu içindeki tarikatçı" soruşturmalannın Öztorun'a "arslanlı kapı"y\ kapattırıp kapattırmadığı konusunu da in- celemedi. O günlerde bu olay nasıl sunuldu? — Türk tarihinde ilk kez bir başbakan ordu içinde isteme- diği orgenerali Genelkurmay Başkanlığı'na getirmedi... Oysa Adnan Menderes, ilk DP hükümetini kurar kurmaz 6 haziran 1950 günü Genelkurmay Başkanı Orgeneral Ab- durrahman Nafiz Gürman'ı görevinden alıp yerine Orgene- ral Nuri Yamut'u getirmişti; 16 Mart 1966 günü Başbakan Süleyman Demirel, Genelkurmay Başkanı Cemal Tural'ı As- keri Şûra üyeliğine çekerek yerine Orgeneral Memduh Tağ- maç'ı atamıştı. "Mabeyn kâtipleri" bu olayları da yakın tarihimizden silip atmışlardı. Ve "iki Necdet Paşa"öan birine Genelkurmay ka- pısını kapatıp, ötekine "Paşam sizin sürenizi uzatalım" öne- risini görmezlikten gelip Özal'ı "sivil toplumcu" olarak sun- muşlardı. 12 Eylül askeri darbesinin beyni Haydar Saltık'ı Bern Bü- yükelçisi olarak ödüllendiren, Ankara Sıkıyönetim_Komutanı Recep Ergun'u partisinden milletvekili yapan, Özel Harp Dairesi'nin eski başkanlarından Yamak Paşa'yı Cumhurbaş- kanlığı Genel Sekreterliği'ne getirerek bu 'sekreterpaşa'ya İş Bankası'nın "bol temettülü" yönetim kurulu üyeliği veren... Askeri darbenin iş ve işçi ilişkilerinden sorumlu albayı Ta- lat Sargın'a an peteğinden milletvekilliği sunan askeri hü- kümetin başbakan yardımcısı Özal, nasıl sivil toplum ön- cüsü oluyordu? "Mabeyn kâtipleri"nüen bu konularda yanrt alamamıştık; tabii sövgülerden başka... Orgeneral Torumtay ve öteki komutanlar, İncirlik Üssü: nün ABD uçakları tarafmdan kullanılması için ek anlaşma istiyorlarsa bu konulardaki karar odağının TBMM olduğu- nu vurguluyoriarsa... Anayasanın 6. maddesinde "Hiç kimse ve organ, kaynağınt anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz" d\yor\arsa... Komutanlar "demokrasi-işJesin" di- yorlar demektir. Siviller de "Özal, Bush ile konuşur, planlan da Yamak Paşa ile yapar!" Unutmayalım totaliter rejimlerin çoğu yalnızca üniforma- lılar tarafmdan değil siviller ve sivil liderler eliyle yaratılmıştır. Osmanlı saraylarındaki "mabeyn kâtipleri" bugünkü ye- ni "mabeyn kâtipleri"nden daha kişilikliydiler. Hiç olmazsa bugünküler gibi "yazar taklidi" yapmıyorlardı! Türkiye'de ne "inananlar-inanmayanlar" ayrımı var, ne de bu gibi konularda "asker-sivil" ayrımı... Tek ayrım varsa o da demokrat olup olmamaktır. Bugün demokrat olup olma- manın da bir tek ölçüsü var: "Tek adam yönetimi"ne karşı olmak! Irakııı barı$ adımı (Baştarafı 1. Sayfada) uymuş bulunuyor. Öte yandan Irak meclisinin Saddam Hüseyin'in rehinelerin serbest bırakılması isteğini gö- ruşmek üzere bugün toplanaca- ğı bildirildi. Ajanslar, şu anda Irak'ın elin- de yaklaşık üç bin rehinenin bu- lunduğunu bildiriyorlar. Bunla- nn 2 bin kadarını, aralarında 600 Am'erikalı rehinenin de bu- lunduğu Batılı rehineler oluştu- ruyor. Bush'un tepkisi rundayız. Kehinelerin serbest bı- rakılacağı haberini. eğer doğru ise memnuniyetle karşılıyoruz. Ancak, bu benim Saddam Hü- seyin'in B.M kararlarına şartsız olarak vüzde vüz uymak zonın- da olduğu yolundaki düşünce- mi değiştirmez" diye konuştu. Saddam Hüseyin'in verdiği sözün güvenilir olmasını umut ettiğini belirten George Bush, "Ancak, asıl sorun Kuveyt'e ya- pılan saldındır ve Irak Kuveyt'- ten şartsız olarak çekilmelidir" dedi. ABD Devlet Başkanı George Bush, Saddam Hüseyin'in son girişimine rağmen, Kuveyt'ten çekilmesi için Irak üzerindeki baskıları sürdürmeye niyetli ol- duğunu söyledi. Resmi bir ziyaret için Şili'de bulunan George Bush, başkent Santiago'da bir basın toplantı- sı düzenleyerek Saddam Hüse- yin'in bütün rehinelerin serbest bırakılacağını açıklaması ile il- gili duşüncelerini aktardı. Bush, gazetecilere yaptığı açıklamada "Baskılanmızı sürdürmek zo- İngiltere ihtiyatlı Saddam Hüseyin'in, Irak'ta tutulmakta olan yabancı rehine- leri serbest bırakma kararı, İn- giltere'de ihtiyatla karşılandı. Yabancı rehineler arasında en kalabalık grubu İngilizler oluş- turuyor. Dışişleri Bakanı Douglas Hnrd, Avam Kamarası'nda yaptığı ihtiyatlı konuşmada, ka- rarı memnunlukla karşıladığını söyledi. Ancak Saddam Hüse- yin'i, Kuve>i konusundaki diğer BM kararlarını da uygulamaya davet etti. Irak'ın rehineleri serbest bı- rakma karanna ilişkin bir soru- yu yarutlayan lngiltere Başbaka- nı John Major'un bir sözcüsü, konu hakkmda resmi bir açık- lama beklediklerini, ancak ha- ber doğruysa "bunu memnuni- yetle ve sıcak karsılayacaklanm" söyledi. Ankara memnun Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in ülkesinde ve Ku- vevi'te bulunan bütün rehinele- rin serbest bırakılmasını parla- mentodan istemesi Ankara'da memnuniyet yarattı. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Murat Sungar, Cumhuriyet'in sorusunu yanıtlarken yaptığı açıklamada, "Girişimi memnu- niyetle karşılıyoruz. Buhranın başından beri insan unsurunun politik amaçlarla kullanılması- na karşı olduğumuzu bildirdik. Irak yönetiminin girişimini olumlu bir adım olarak nitelen- diriyor ve en kısa zamanda ger- çekleşmesini diliyoruz" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle