Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURtYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 23 ARALIK 1990
Çortım^unOnemliSorunlan
ve Şehit Ögretmen Kııbilay
HIFZI VELDET VtfLİDEDEOĞLU
Çorum'un sosyal demokrat belediyesinin so-
runlarını düşünürken tam 60 yıl önce, 23 Aralık
193O*da Menemen'de şehit edilen yedek subay öğ-
retmen Kubilay'ı anımsadım. Günumüzde Me-
nemen'de de Sosyaldemokrat Halkçı Partili biı
belediye var.
önce Çorum'un önemli sorunlannı ele almak.
- yazının sonunda da Kubiiay'ı anmak istiyorum.
* • *
Güni}rnüz Türkiye'sinde sorunu olmayan kent
yok. Hepsinin kendine göre çözüm bekleyen kü-
çüklü büyüklü dertleri vardır elbet. Bugün be-
nim ve -bildiğiın kadarıyla yaklaşık 500 yıldan
beri- dedelerimin kenti olan Çorum'un önem ta-
şıyan kimi sorunlarma değinmek istiyorum.
Geçende Çorum Belediye Başkanı Sayın Dr.
ltaran Kılıççıoğlu Istanbul'a geldi, görüştük. Ço-
rum'daki "Ulu Mezar"da yatan anamın kabrini
yedi yıldır ziyaret edemediğinıden yakındun, Ço-
rum'un her sokağına özlem duyduğumu belirt-
tim. Kendisi de bana Çonım'dan türlü haberler
getirdi. Daha önce yazın sonunda telefon ede-
rek beni Çorum'a çağırmış, artık evden çıkama-
" dığımı anlatınca "Sizi evinizin kapısından alıp
en rahat bir şekilde buraya getiririz" demişti. Bu-
na ne yazık ki olanak yoktu. Zaten bu yüzden
Izmir'e de gidemediğlm için bu kentin belediye
' meclisini oluşturan değişik panilere bağlı bütün
üyelerin oybirliğiyle bana layık göriilmüs olan
"Atatürk'e Bağlılık ve Şükran Plaketi"ni, Büyük
Kent Belediye Başkanı Sayın Yüksel Çakmor'-
ün başkanlığında her üç partiye bağlı iiyeler ts-
tanbul'a kadar gelip evimde vermek lutfunda bu-
hınmuşlardı.
Yine aynı nedenlerden ötürü Trabzon'un Be-
lediye Başkanı Sayın Atay Aktog'un davetine
uyarak Trabzon'a gidemediğım için bu kentin be-
lediye meclisini oluşturan bütün üyelerin yine oy-
birliğiyle bana layık gördükleri "Trabzon Kenti
Fahri Hemşerilik Beratı"nı, Sayın Belediye Baş-
kanı ile Trabzon Barosu Başkanı Sayın Av. Or-
ban Çobanoglu ve Trabzonlu hemşeriler evime
kadar getirerek beni onurlandırmışlardı.
Çorum Belediye Başkanı Sayın Kılıççıoğlu 'na
bunlardan söz edip çok sevdiğim Çorum'a gele-
memekten duyduğum üzüntüyü yineledim, sonra
da kentin sorunlan üzerine görüştük. Başlıcala-
rı şunlardı: 1. Çorum'da Hitit üniversitesi adıy-
la bir üniversite açılması, 2. Çorum çevre yolu-
nım yapılması, 3. Çorum-Samsun demir>f
olunun
yapıhp Çerikli'de Ankara demiryoluna bağlan-
ması, 4. Çimento fabrikasının saçlığı tozlardan
kentin kurtanlması.
Bugün nüfusu yüz bini aşkın kentlerimizden
biridir Çorum. Sorunlanmn bir bölümü yenidir,
büyük bir bölümü ise çok eskiden beri var olup
bir türlü çözüme bağlanamamış, gelmiş geçmiş
hükümetlerce ihmal edilmiştir.
Çorum, aydını oldukça çok olan bir kenttir.
Onun evlatlan yalnız bu kentte kalmamış, Türki-
ye'nin dört bir ucuna yayılarak oralarda hizmet
vermiş ve vermektedir. Bu kent bir üniversite ken-
ti olmaya layıktır. Hele hele Hitit uygarlığının en
eski ve büyük merkezleri olan Hattuşaş ile Ala-
cahöyük'un Çorum ili topraklannda bulunma-
sı, Hitit adını taşıyan bir üniversitenin Çorum-
da kurulmasını yalnızca duygusal olarak değil,
bilimsel düşünceyle de gerekli kılmaktadır. Ta-
rih, arkeoloji, bilimsel tanm ve orman ağırlıklı
böyle bir üniversitede yetiştirilecek Çorumlu
gençler, söylediğim merkezlerde ilk kez Atatürk-
ün başlattığı kazıbüim (arkeoloji) araştırmala-
rını sürdürerek Türkiye'ye büyük tarihsel değer-
ler katacaklan gibi bir tanm merkezi olan Ço-
rum ilinde doğal bir laboratuvar ortamında ye-
tişecekler ve hizmet vereceklerdir. Çonım-Haber
gazetesinin bu üniversite için açmış olduğu kam-
panyayı yürekten destekliyor, güçlü bir öğretim
kadrosu ile kurulacak böyle bir üniversitenin yal-
nız Çorum ili için değil Türkiye için de yararlı
olacağına inanıyonım.
Yukanda saydığım öteki sorunlar benim za-
ten uzun yıllardan beri üzerinde durduğum so-
runlardır: Çorum çevre yolu bunlardan biridir.
Gidenler bilir ki Ankara-Samsun karayolu Ço-
rum'un ortasından geçer. Bu durum kent için bü-
yük sakıncalar doğurmaktadır. Bir defasında
Samsun yönünden gelen kamyonun freni patla-
rruş, iniş aşağı hızla yol alan araç Saathane Mey-
danı'nın alt yanında dükkânlar önündeki "emek
pazarT'nda iş bekleyen rençberlerden -yarul-
mıyorsam- 17'sini sabahın erken saatinde oracık-
ta ezip öldürmüştü. Sürekli okurlarım anımsa-
yacaklardır, o zaman "Çorum'un Faciası" ve
"Emek Pazan" başhğı altında bu sütunlarda çı-
kan yazıda bu korkunç olayı anlatmış, Çorum
çevreyolunun yapılması zorunluğu üzerinde dur-
muştum. Aradan uzun yıllar geçti, sorun hâlâ ço-
zülmedi. Acaba yine böyle birkac faciaya tanık
olmamız mı gerekiyor? Deviet Karayollan bu işi
bir an önce çözümlemeli artık.
Demiryolu konusuna gelince; bu sorun çok da-
ha gerüere, Ankara-Sıvas-Samsun demiryolunun
yapımı zamanına değin gider. O tarihte Çorum
milletvekilieri Mustafa ve Ziya Beyler, Ankara-
Samsun demiryolunun Çonım'dan geçmesi için
çok ugraşmışlardı. Çonım milletvekillerinden İs-
met Bey ise bunu pek gerekli görmüyordu.
Yanm yüzyılı aşkın bir süre onceden beri sü-
regelen demiryofu sorununa bir ara ben de ka-
nştım. 1961 yılında Kurucu Meclis üyesi bulun-
duğum sırada Ankara'ya Çorum Noteri rahmetli
thsan Leblebicioglu'nun başkanhğında bir ku-
rul geldi. Demiryolu konusunu çözüme bağlat-
mak istiyorlardı. O tarihte MilE Birlik Komitesi
üyelerinden General Sıtkı Ulay ulaştırma baka-
nıydı. Çonım'dan gelen kurul, kendisinden bir
randevu alarak onu ziyaret etmelerini sağlama-
mı istedi. Bunu memnunlukla yerine getirdim.
Verilen gün ve saatte bakanın yanına gittik. Sa-
yın Sıtkı Ulay ilgili daire müdürünü çağırttı, bir-
takım projeler getirterek kısa yoldan Istanbul-
Çonım-Samsun demiryolu hattmın yapımı için
hazırlık aşamasının başlatıldığını anlattı. Ço-
rum'dan gelen hemşerilerim pek memnun ola-
rak Ankara'dan aynldılar. Aradan 29 yıl geçti,
hâlâ bir sonuç çıkmadı. Bir konuşmasında de-
miryolu taşımacılığını "komünizm uygulaması"
sayan Özal'ın iktidarı sürdükçe Istanbul-Çorum-
Saınsun demiryolunun yapılacağı yok. Ankara1
nın da Çerikli-Çorum üzerinden demiryolu ile
Samsun'a bağlanması tasanmı da bu yönetimde
gerçekleşmez; gerçekleşmesi için halkın yararı-
na olan toplu taşımacılığı ön plana alan bir yö-
netimin iktidara gelmesi gerekir.
Çorum Çimento Fabrikası bu kentin ilk bü-
yük fabrikasıdır. Bu nedenle kuruluş günlerin-
de Çorum halkı çok sevinmişti. Sonralan fabri-
kanın gösteriş olsun diye Samsun'dan Çorum'a
giriş yolunun üzerinde yapılmasının birçok sa-
kıncası çıktı. Önce işletme için yeterli su bulu-
namadı, bir telaş başladı, çünkü fabrikanın ya-
pımı bitmişti. Daha önce bu noktanın iyi ince-
İenmediği anlaşılıyordu. Bereket versin arayışlar
sonunda yeterli su bulundu da yürekler ferahla-
dı. Ama bunun ardından fabrika bacasından çı-
kan dumanın çoğu zaman Çorum kenti üzerine
yağdırdığı toz sorun oldu. Fabrika kunılalı uzun
yıllar oldu. Toz sorununun çözümü teknik giri-
şimlere, bu ise paraya bağlı. Uygar dünyada çi-
mento fabrikalarının bu sorunu artık bütünüy-
le çözüme bağlanmıştır. Elbette pahalı oluyor,
para gerektiriyor. Ne var ki Samsun yolunun baş-
langıcındaki Sıkhk Boğazı'ndan gelen sert poy-
raz rüzgân, yılın büyük bir bölümünde fabrika-
nın tozunu Çorumlulann evlerine taşıyor. Du-
rum halkın sağlığını tehlikeye düşürmenin yanı
sıra çevreyi de etkileyip doğal dengeyi bozuyor.
Bu sakıncalann dikkate alınmayıp şimdiye de-
ğin toz sorununun ortadan kaldınünaması akıl
alacak bir tutum değildir.
Görüyorum ki Çorum Haber gazetesi, gerek
bu yaşamsal soruna, gerek yukanda sözünü et-
tiğim sorunlara hiç ara vermeden parmak bas-
maktadır.
Bir üniversite kenti ohnaya layık olan Çorum1
da bir kısmını saydığım dertlerin, yakında çözü-
me bağlanacağını ummak istiyorum.
• • *
Menemen'de 60 yıl önce bugün, 23 Aralık
1930'da yedek subay öğretmen Kubilay, Nakşi-
bendi tarikatı müridlerinden derviş Mehmet ve
takımınca halkın gözleri önünde canavarca şe-
hit edilmişti. Gerçi katiller ve onlan suça itele-
yenler o zaman cezalannı gördüler, ama bu olay
bir karabulutun gölgesi gibi Menemen'in üstü-
ne uzun süre çöktü. O tarihten bu yana kuşak-
lar değişti, Menemen değişti, aydınlandı, son iki
seçimde de belediye başkanlığım sosyal demok-
ratlar kazandı. Artık Menemen'de kitap sergile-
ri açılıyor, imza günleri, paneller, konferanslar
düzenleniyor. Böylece çağdaş kültürün güçlü ışığı
60 yıl önceki karabulutun gölgesini sildi götür-
dü. Menemen aydınlandı. Genç kuşaklar bu ay-
dınlığı sürdürüyor.
Buna karşılık ne acıdır ki günumüzde Nakşi-
bendi tarikatına bağh bir kişi büyük bir ilimiz-
de ANAP il başkanlığım yapıyor; Özal'ın baş-
bakanlıgı sırasında ölen annesi, oğlunun isteği
üzerine Nakşibendi şeyhinin mezanmn yanına
gömdürülüyor. O anne ki Atatürk döneminde
öğretmenlik yapmış, çağdaş kafalı bir hanımmış;
sonradan ne olduysa olmuş, aileye Nakşibendi
kurdu girmiş, böylece söylenip yazıldığına göre
bu öğretmen de şeyhinin yanına gömülmek iste-
miş.
Kubiiay'ı, onun hakkında kitap yazan değerli
öğretmen Kemal Üstün de andı. Ben hem öğret-
men Kubiiay'ı anmak hem de Menemen'deki ka-
rabulutun şimdilerde Çankaya'daki köşkün üze-
rine çöktüğünü belirtmek için yazdım şu birkaç
satırı.
NOT: Herhalde iyi anlatamamış olacagım ki bir konuşmam
Çorum Haber gazelesıne yanlış geçmiş. Ben 1509 depremınde
başta Istanbul olmak uzere Anadolu'nun birçok kentmın, bu
arada Çorum'un büyük yıkuna ugradığını söylemiş, Hammer
Tarihi'nde "Çorum şehrirün iki sülüsu (ûçte ikisi) >«re battı"
söztlnün yaalı olduğunu bildirmıştim. Ayrıca bu depremde
ölen ailemizin büyuk ceddı Veli Dede'ye ilişkin bir efsane bu-
lunduğunu eklemiştim. Bu sözüm Çorum-Haber gazetesine,
sankı bu efsanenin de Hammer Tarihi'nde yer aldığı biçımın-
de yansımış. Düzeltmek ısterim. H.V.V.
EVET/HAYIR
OKTATAKBAL
"Bizi Yıkan jçimizden..."
"Keriüi karanlığımız
Bizi korkutan birbirimizden
Kendi yalnızlığımız
Bizi donduran ellerimizden
Kendi ateşimiz
Bizi yakan yüreğimizden
Kendi suskunluğumuz
Btzi yıkan ıçimizden"
Anayasa Mahkemesi'nde Başkan Vekili Yekta Güngör öz-
den'in odasındayız. Koskoca bir yapı. On iki katmış, üçünü
yıkmışlar, geriye dokuz kat kalmış. Çankaya'yı tepeden gö-
rüyoruz. Yılların dostu Özden ve Naim Tirali ile birlikteyiz.
Üç dost bir araya gelince ister istemez eski anılar öne ge-
çer. Kaç yıl mı oldu? 1950'den sonra geçen tüm yılları anım-
sıyorum. Özden'in şairiik, avukatlık, baro başkanlığı dönem-
leri. Son yıllarda da Anayasa Mahkemesi üyeiiği, başkan ve-
killiği. Belki de yakın bir tarihte, başkanlığı!..
"Yüreğim Güneş" başjıklı yeni şiir kitabından bir şiirdi ya-
zımın başına aldığım... Ozden büyük bir hukuk adamı, Ata-
türk devrimine inançla bağlı bir aydjn kişi, bir şiir adamı, bir
sanat dostu. Bunca uğraş arasında şiir yazmayı da sürdü-
rüyor. Duyan, düşünen kişi beyaz kağıtlara döker içinden
geçenleri... "Yüreğim Güneş" diyor. "Kendi
suskunluğumuz" bizi yıkan olumsuz güçtür, diyor. Bir hu-
kuk savaşımcısı olarak susmuyor. "Bana ne" demiyor. Ken-
disine çok yakışan devrimci tutumunu dosta düşmana karşı
sürdürüyor. Makaleler yazarak, konuşmalar yaparak, Ata-
türk devriminden en küçük bir ödün vermeyerek, verenlerin
karşısında uygarca direnerek. Ölüm gözdağiarına aldırma-
yarak...
Bir yandan da aklımdan başka şeyler geçiyor. Bu kosko-
ca yapının gerçek sahiplerinin DJSK üyesi emekçiler oldu-
ğu!.. Bir kez yazmıştım, dostum Özden de bir mektupla gö-
rüşlerini bildirmişti. O da üzülüyordu emekçinin parasıyla ya-
pılan bu koskoca yapıya 12 Eylül'cülerce el konulmasına...
Ama deviet bu yapıyı Anayasa Mahkemesi'ne vermişti. Bü-
yük hukukçuların görevyaptığı bu yapı emekçilerindi; eme-
ğin gücüyle hukukun üstünlüğü garip bir yazgıyla burada bir
araya getirilmişti. Sanki başka yerbulunamazmış gibi! DİSK
ister istemez yeniden görevini sürdürecek, el konan yapıla-
rı, eşyaları, taşıtları geri alacak. Ülkemizde hukuk varsa, de-
mokrasi varsa bu sonuç kaçınılmazdır. O zaman Anayasa
Mahkemesi, DİSK'in kiracısı mı olacak? Ne olacak?
Özden'in çalışma masasında bir tabanca duruyor. Büyük
bir yargıç silahlı dolaşmak, koruma altında yaşamak zorun-
da! Yazarlar öyle, yargıçlar öyle! Herkes silahlanıyor. Her-
kes kurşun geçirmez gömlekler alıyor, herkes korunuyor. Ki-
me karşı? Demokrasi düşmanlarına karşı... Bu suskunluğu-
muz sürdükçe kimsenin yaşamı güvencede olamaz. Sustuk-
ça, tepemize biniyorlar, binecekler! Tek tek köşebaşlannda,
evlerde, sokak ortalarında, taşıtlarda dikilecekler ellerinde
son model silahlarla... Kimler veriyor, kimler hedef gösteri-
yor, bunlar en gizli bir düzen, bir oyun, bir...
Yığınla gözdağı mektubu! Hepsinde Atatürk'e sövülüyor.
Önce Atatürk! Bir öldürebilseler, bir yok edebilseler... Sta-
lin'ler, Hitler'ler, Mussolini'ler, Çavuşescu'lar, Honecker'ler,
Jivkov'lar, Brejnev'ler, Tito'lar, hatta Lenin!.. Hepsi yeni bir
gözle inceleniyor. Hepsi tarihin karanlıklarına itiiyor. Bir Mus-
tafa Kemal Atatürk'türayakta kalan, toplumunu aydınlatan.
60 milyonluk bir ulusun çok büyük bir çoğunluğunca sev-
giyle, saygıyla anılan...
Çankayâ konuğu Bay Özal istedıği kadar "Atatürk de ha-
ta yapmıştır. Herkes hata yapar. Atatürk bir fanidir" desin.
Göstermeden, Atatürk'ün nerde 'hata' yaptığını, yanıldığı-
nı, yanlış bir iş turtuğunu!.. Bay Özal bu 'hatalar'ın neler ol-
duğunu da söylemeliydi. Atatürk feniydi elbet. Ama Özal gi-
bi politikacılardan çok değişikbir fani! Böyle 'fani'ler herkes
gibi ölmezler, ölemezler. Bay Özal, Atatürk'ü de anlayamaz,
Atatürk'ün yaratmak istediği Türkiye'nin ne olduğunu, ne ol-
ması gerektiğini de... Öyle olmasa, Atatürk devhminin par-
ça parça yok edilişine böylesine suskun kalır mı? Atatürk'-
ün tüm yapıtlarım, ilkelerini ortadan kaldıranlardan yana olur
mu?
Yekta Güngör Özden'in odasında bütün bunlar geçiyor ka-
famdan. Şiirler okumak, yarınlara. genç kuşaklara güven-
mek... "Acıları yüklenip gidiyoruz -Bırakıp umutları arkada-
Nereye baksam karanlık" diyor şair Özden. "Rüzgâr yok,
bulut yok, yağmur yok - Sıkıntı, ağırlık, burukluk - Işık yok,
duygu yok, yarın yok - Unuttuk, unutulduk - Aldıran yok" dese
de; Yekta Güngör Özden gibi bir hukuk adamının karanlık
güçlere karşı sürdürdüğü savaşım yarınlara duyduğumuz gü-
veni, umudu aydınlatmıyor mu? N
CEYHAN 1. KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN
1979/1812
Ceyhan'ın Doruk köyüne ait (231) parselin yapılan duruşması sı-
rasında verilen ara karan gereğince:
Doruk köyünden olup, yapılan aramalal^ rağmen adresleri tespit
edilemeyenler ve yapılan zabıta araştrrması ile de yine adresleri te-
spit edilemeyenler; ölü davalı Fatma Milli mirasçısı Kadir Milli ile
Öznur llkehan'ın Ceyhan 1. Kadastro Mahkemesi'nde yapüacak olan
15.2.1991 gunü saat 9'da yapüacak olan duruşmasına gelerek savunma
ve kanıtlannın nelerden ibaret olduğunun etraflıCa sorulacağından
hazır bulunmanız veya kendinizi bir \ekille temsil ettirraeniz, aksi
halde davanın yokluğunuzda yapılacağı 7201 sayılı yasa uyannca ila-
nen tebliğ olunur. 26.11.1990 Basın: 42895
PENCERE
Kovboy Filminde
Figüran Rolü...
Bir varmış, bir yokmuş, kafasız çokmuş, sağduyu solmuş,
toplum kokmuş, ne yapsan boşmuş. İşte böyle bir zamanda
deve tellal, pire pehlivan, Akbulut Başbakan, Özal Cumhur-
başkanı iken ve ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar-
ken, Diyojen, ozon deliğinden sızıp, dünyaya dönmüş; elin-
de fener, ortalığı harmanlamaya başlamış. Meraklısı sormuş:
—Diyojen ne arıyorsun?
—Akıllı bir adam...
—Saddam var..
—O delinin teki...
—Bush?
—Zırdeli...
İnsanoğlu uzaya tırmandı, yakın yıldızlarda ve komşu ge-
zegenlerde canlı ararken, diyelim ki bir yaratık buldu; eğer
o yaratıkta bir damla akıl varsa, dünyaya baktığında Busrn
un tutumunu onaylayamaz.
Bir varil petrolün fıyatında üç-beş dolarlık fark için dünya-
yı kana boyamaya hazır bir adamın mantığıyla Hitler'in çıl-
gınlığı arasındaki ayrımın değeri nedir?
•
Uygar dünyada yazıp çizen ve konuşup söyleyen çok
önemli kişiler var; ama bu yaklaşımlar sermaye düzeni için-
de biçimlenen bir mantığa oturuyor; Bush'un politikası da aynı
değirmenin çarkına su taşıyor.
Bush akıllı mı?
Akıllı...
Ancak bu akıl, Amerika'nın dünya egemenliğine göre per-
dahlanmıştır.
Eğer bu perdahın altı kazınırsa, Bush'un Saddam'dan da-
ha akıllı olduğunu söylemek olanaksızdır. Egemenlerin dü-
zeni işleyecek diye Ortadoğu'yıı mezbahaya çevirmek hak-
kını insan sağduyusu Bush'a bağışlayamaz. Eğer bu mantık
benimsenirse, eski zaman sultanlarına, krallanna, padişah-
lanna ne diyebiliriz?.. Hepsi de kendi düzenlerinin mantığında
akıllı, haklı ve sağduyu sahibi sayılmazlar mı?
Osmanlı Padişahı, Nemçe Kralına buyruk saldığında na-
sıl düşünüyordu?
Bush gibi...
Ne diyor Bush:
—'Saddam kıçına tekmeyi yiyecek!.."
Amerikan Başkanı, palabıyık bırakmalı, sol kulağına küpe
takmalı, kafasını usturayla tıraş etmeli, başına bir kavuk otur-
tup, kaşlarını çatmalı...
Al sana yeni bir Yavuz Sultan Selim...
20'nci yüzyıl cihangiri!..
Eğer Amerika'nın 1990 Ortadoğu siyaseti haklıysa, zaman
aşımına uğramış kralların, ımparatorların, sultanların, şah-
ların ne kusuru vardı?
•
jnsanın, egemenlerin düzenine koşullandığı bir dünyada,
aklı gölgelenir.
Britanya imparatorluğunun kraliçesi geçmiş bir yüzyılda
gezegenimizin uzak bir köşesinde sömürgeci mantığını yü-
rütüyordu. Bu mantık ne haklı sayılabilirdi ne de sağduyulu;
ama boyun eğdirdiği sürece saygı ve saygınlık görüyordu.
2Tinci yüzyıla 10 var; insan-
lığın sağduyusuna şal örtül-
müş gibidir ve bölgemizde olan
bitenler, zorbalığa karşı zorba-
lıkla yanıt vermeye çalışan
Bush'un sözlerinde anlamını
buluyor:
—'Saddam kıçına tekmeyi yi-
yecek!.."
Amerika, Holivut'ta türetilen
bir kovboy filminin dekorunu
Ortadoğu çöllerine taşıdı; gün
geçtikçe tırmanan gerılim, yö-
netmenin ustalığını simgeliyor.
Seyirciler merak içindedir;
Türkiye'nin bugünkü yöneticile-
ri, aslan kovboyun kavgayı ka-
zanması durumunda kendileri-
ne parsa düşeceğini sanıyorlar.
•
Aslan kovboyun Ortadoğu'-
daki kanlı 'vvestern'inde 'figü-
ran' rolünü oynamaktan kaçın-
malıyız.
Şerefli bir rol değil bu!..
Ziraatten
Türk Milletine
yeni yıl armağanı
Ziraat, Alman Deutsche Genossenschaftsbank
(DG Bank)'ın da % 50 oranında ortaklığıyja, ilk kez
yurtdışında yeni bir banka kuran Türk Deviet
Bankası oldu.
Merkezi Frankfurt'ta olan bu bankanın kuruluşu iki
banka arasında 25.10.1990 tarihinde yapılan anlaşma
ve 15.12.1990 tarihli Bakanlar Kurulu izniyle
gerçekleşti.
Ziraat, Türkiye'nin Avrupa Topluluğu'na
entegrasyonunda önemli işlevler üstlenecek olan bu
bankanın yeni yılda ve gelecek nice yıllarda Türk
Milletine hayırlı olmasmı diler.
Bir çok önemli görevlen yanında, ana amaçlanndan
önde geleni, tanm ve tarımla ilgili alanlara zamanında
ve yeterli kredi vermek ve yaygın şube ağı aracüığıyla
tanmsal kuruluşlann yapma durumunda olduklan
ödemeleri yerine ulaştmnak olan Ziraat, gehşen ve
değişen dünya şartları içinde bu hizmetleri daha etkin
ve daha üst sevivelerde yürüîebilmek amaayla
uluslararası atılımlarını devam ettirecektir.
Dünyanın en önde gelen bankalanndan biri olma
azmi içinde geçen yıl Tokyo'da dalgalandırdığımız,
şimdi Avrupa'ya taşıdığımız Türk ve Ziraat
bayraklannı, yakında Amerika ve diğer kıtalarda da
dalgalandırma gayretlerimizi, Türk Milletine daha da
iyi hizmet edebilme çabası ve gururu ile aralıksız
sürdüreceğiz.
T.C ZİRAAT BANKASI
Hizmetbank
ÖZLEM
ve
İSRAFİL
AYDIN
mutlu evlilikkrinin birinci
yıldönümünü
kutlamaktan kıvanç
duyarlar.
23.12.1989
TC
POLATLI SULH
CEZA
MAHKEMESt
Hukum Özeti
Esas No: 1988/17
Karar No: 1990/194
Hâkim: Güngör Tosunoğlu
23888
Kâtip: M.Recep Diraez
Davacı: K.H.
Sanık: Osman Küçük, Mehmet
ve Hatice'den olma, 1962 d.'lu
Polatlı Beyobaa köyü nüf. kayıt-
lı. Halen aynı yerde oturur. evli
2 çocuklu, okur yazar, sabıkasız,
Türk, Islam, çiftçi.
Suç: Gıda maddelerine muhale-
fet.
SuçTarihi: 23.7.1987
Karar Tarihi: 26.3.1990
Hükum Özeti: Sanık Osman Kü-
çük'iîn taküt ve tağşiş edilmiş sa-
yılacak yoğurt satmak süretiyle
Gıda Maddeleri Nizamnamesi'-
ne muhalefet suçu işlediği sabit
görülduğünden TCK 396.402/1,
2.647 Sk.4-5. TCK 72 maddele-
rinin uygulanması sonucu sonuç
olarak oluz iki bin lira ağır para
cezası ile cezalandınlmasına, tak-
diren yedi günsüre ile işyerinin
kapatıİmasına, karar veriİmiştir.
Karar Yargıtay 2. Ceza Daire-
si'nin 1990/11259 esas,
1990/11876 karar sayüı karan ile
15.11.1990 tarihinde onanarak
aynı tarihte kesinleşmiştir.
10.12.1990
Basın: 42914
FRANSIZCA VE
RESİM DERSLERİ
VERİLÎR
TEL.: 160 51 49