27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 ARALIK 1990 •*•• CUMHURİYET/19 UZAY ARACEVIN DOĞUMGÜNÜ — Los Angeles'ta Pi- oneer 6 adlı uzay aracının 25. doğumgiinü kutlandı. Proje- nin menajer yardımcılanndan Fred VVirth, Pioneer-6 uzay aracının modelinin yanında yaptıgı konuşmada, söz konusu aracın ülkenin en eski uzay aracı olduğunu söyledi. Pioneer 6 "başı derde girenlere yardım" aracı olarak da tanınıyor. 6 Idşîlîkii kadın OSHKOSH (AA) — ABD'de 6 değişik kişiliğe sahip bir lcadı- na tecavüz etraekten hüküm gi- yen Mark Peterson'un yeniden yargılanmasına karar verildi. 29 yaşmdaki Peterson, Resmi adı Sarab olan kadınla, kişilik- lerinden biri olan Jennifer'i kan- dırarak cinsel ilişkide bulundu- ğu gerekçesiyle Oshkosh mahke- mesi tarafından suçlu bu- lunmuştu. Kore asıllı bir yetim olan ka- dın, mahkemede 6 değişik kişi olarak ifade vermiş ve Amerikan kamuoyunda büyük yankılar ve tartışmalar yaratan mahkeme sı- rasında Peterson'u kişiliğindeki kanşıklıklardan yararlanarak kendisine tecavüz etmekle suç- lamıştı. OTOMOBİLİN UZUNU — Londra'nın Wembley bolgesin- de düzenlediği Noel bayramı yerinde Gerry Cottle, dünya- nın en uzun arabasına binme olanagı sağlıyor. En uzun Li- muzin diye nitelendirilen 22.25 metre uzunluğundaki Cadil- lac Eldorado büyük bir Ugi gorüjor. En uzun Cadillac'ın tra- fik memurlugunu ise güzel model Debbie Tupman yapmak- ta. (Fotograf: AP) KapadokyaVa övgü BRÜKSEL (UBA) — Kapa- dokya'run sihirli güzelliğiyle bü- yülenen yabancılar, peri bacala- rıyla ilgili olarak övgü üstüne övgü yağdfdı. 300 binden fazla tirajı olan Het Laaste Nieuws gazetesin- de yer alan yaada Kapadokya tabiatın kayalıklara garip ve gü- zel şekiller verdiği bir alan diye tanıtüdı. Kapadokya'da insanla- nn yerin altında da yaşadığına dikkat çeken VValter Vander Massen, Mondial Tour adlı tu- rizm şirketinin düzenlediği tur- da edindiği izlenimleri anlattı. "Harika bölgede yaşayan insan- lar çok gttleryıizlii" diyen Mas- sen 'Tttrk turizmi son aylarda büyük bir darbe yedi. Çok sa- yıda turist, Körfez bunalımının patlak vermesiyle rezervasyonia- nnı iptal etti" diye konuşıu. TIBBA ADANAN GALA — "Uyanışlar" füminin galası New York'ta yapüdı. FUmin yıldızlan Robin WUIiams (sag- da) ile Robert de Niro, güzel yönetmen Penny Marshall ile birlikte kameralara gülümserken, gazetecilere, gsüanın geli- rinin çocuklardaki kanser araştırmalanna adanacagını açık- ladılar. (Fotoğraf: AP) HABERLERİN DEVAMI OLAYLARIN Son çözüm Akbulut'a Konya çalımı ARDINDAKI GERÇEK (Baştarafı 1. Say/ada) ki Güvenlik Konseyi kararma dayanarak Irak'a karşı açacağı savaşta ABD'nin haklı olup ol- mayacağı bir ayn sorudur. Çün- kü Ortadoğu'da işgal edilmiş bunca toprak varken, gerekçesi- niyalmz Kuveyt'in işgali üzeri- ne oturtacak bir savaş, artık in- sanlığın ortak vicdamnda des- teklenemiyor. Doğrusu bu noktaya ulaşıl- ması için Irak lideri Saddam Hüseyin zamam iyi kullanmış- tır. Birkaç ay öncesine kadar, uluslararası kamuoyu, Ortado- ğu gerçeklerini bugünku kadar açıkltkla bilmiyordu. Aradan geçen gilnler, Filistin ve Lübnan topraklan üzerindekiyabancı iş- gal kuvvetlerinin durumlarım gözler önüne sermeye yetmiştir. I991'in eşiğinde yalnız Kuveyt'- in işgalini ön plana çıkaran bir savaşın haklılığım savunacak olanlann gerekçeleri zaytflamış- lır. Ortadoğu'yu kana boyaya- cak savaş, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi askeri yaptı- nm kararım tek yönlti kullan- maktan gayri bir anlam taşıma- yacak, bölgede huzur ve adale- ü sağlayamayacaktır. Böyle bir savaş için halkının yaşamını tehlikeye atacak bir yönetim Türkiye'de ayakta du- ramaz. Ulusumuzun çoğunluğu savaşa karşıdır; eski Genelkur- may Başkanı Torumtay'ın istifa- sı da bu konuda Ordu'nun du- yarlığını vurgulayan bir göster- gedir. Ortadoğu'da işgalcilerin el koydukları topraklardan çekil- meleri için her yol ve yordam denenmelidir. Ancak bu dene- melerde barışçı yöntemlerden vazgeçmek için ortada bir neden yoktur. Nitekim Vaşington ile Bağdat arasında görûşmelerin başlatılması süreci de bu man- tığın bir ürünüdür. Eğer Ortadoğu sorununu yal- nız Irak'ın Kuveyt'i işgaline in- dirgersek ve bu yamlgıyla kanlı bir savaşın ortasına atıhrsak, dış politikada cinayet niteliğinde bir suçu üstlenmiş oluruz. • • • Kuveyt için (Baştarafı 1. Sayfada) leniyor. Yazar, 94.5 milyar varillik petrol rezervine sahip olan Ku- veyt'in "siyah alünla" 100 yıl rahatça yaşayabileceğini, Ku- veyt yönetiminin diğer petrol zengini ülkelerin tersine muaz- zam geliri akıllıca kullandıkla- nnı ve geleceğe dönük yatınm- lar yaptıklannı belirtiyor. Kramer, Kuveyt'in dış yatı- nmlanıun tutannın 100 milyar dolan bulduğunu, bunun yüzde 70'inin "gelecek koşaklar için fon" adlı bir fona aynldığını bildiriyor. Böylece, Kuveyt halkının pet- rol kuyuları kuruduktan sonra da bir gelir sahibi olması öngö- rülüyor... Kuveyt'in dış yatınmlanndan sağladığı gelir ise günde 20 mil- yon dolar. El Sabah yönetimi, muazzam petrol geliri ile Kuveyt'te beşik- ten mezara kadar süren bir sos- yal güvenlik sistemi kurmuş. Eğitim, sağlık hizmetleri, ulaşım gdbi diğer kamu hizmetleri pa- rasız ya da bedava denecek ka- dar ucuz. Okuma yazma bilme- yen bir Kuveytlinin bile devlet dairelerinde iş sahjbi olması gü- vence altına ahnmış. Ülke otoriter bir yönetime sa- hip olmakla birlikte, diğer Arap ülkelerinin çoğundan daha de- mokratik. örneğin yasal muha- lefet partisi yok, ama yönetimi eleştirenler görmezlikten gelini- yor. Içki yasağı kuralı da o denli sert biçimde uygulanmıyor. Ancak madalyonun öteki yü- zü var. Gerçi yabancılar da Ku- veytliler gibi sosyal güvenlik sis- teminden yararlanıyorlardı. Ama bunun dışında, ikinci sınıf vatandaş durumundaydılar. Ya- bancıların Kuveyt uyruğuna geçmeleri çok zor olduğundan, ülkeden her zaman atılabili- yorlardı. Nitekim ekonomik ve siyasal kriz döhemlerinde, bu olguya sık sık rastlandı. Aynca yaban- cüarın arazi ve mülk sahibi ol- malan da yasaklanmıştı. (Baştarafı I. Sayfada) lünü her an işletmelidirier. • Toplumsal muhalefetin ge- leceği nokta, iktidara ara seçim- le kaçıp kurtuhna imkânı ver- memelidir. Bunun için iki parti de parlamento içinde ve dışında çalışmalannı erken seçim için yoğiınlaştırmalı, sivil örgütlen- melerin de desteğini almalıdır. Bunun için: a) Parlamento dışında de- mokratik güçlerle ortak hareket ve onlann desteği kazanılmalı, parlamento dışındaki partiler de bu platforma çekilmelidir. b) Parlamento içinde, ANAP milletvekilleri üzerindeki top- lumsal demokratik baskı yoğun- laştırılmalı ve erken seçimin ka- jınılmazlığı anlatılmalı. • Eğer bütün bunlar sonu- :unda iktidar erken seçime git- tnezse, ara seçime imkân tanı- mamak için, anayasanın 78. maddesi uyarınca, genel seçime bir yıl kala ara seçim yapılama- yacağı için, ejcim ayının ikinci yarısından sonra sine-i millet fonnülü işletiünelidir. • Bugünkü parlamento yapı- sma göre dahi 150-160 milletve- kilinin parlamentodan aynhnası ve ara seçim yapılamaması, ik- tidarın erken seçime direnme gücünü kırar. Hiç olmazsa 6-7 ay önceden seçime gidilmiş olur." Alınan bilgilere göre toplan- tıda, ortak mitinglerden önce her partinin propaganda çalış- malarını ayrı ayn yürütmesi, toplumsal muhalefeti güçlendir- mesi görüşü ağırhk kazandı. Or- tak mitinglerin, ya da ortak ba- zı eylemlerin "bu aşamada" yanlış anlaşılabileceği üzerinde duruldu. SHP'den Genel Sekreter Yar- dımcısı Ertuğnıl Günay, grup başkanvekilleri Onur Knmbara- cıbaşı ile Hasan Fehmi Güneş- in, DYP'den Genel Başkan Yar- dımcısı Hasan Ekinci, GİK üye- si Köksal Toptan ile Grup Baş- kanvekili Vefa Tanır'ın katıldık- iarı, yaklaşık iki saat süren gö- rüşmede, berraklaşan bu kara- rın, 21 aralık cuma günü yeni- den yapılacak toplantıda bir kez daha ele alınmaa benimsendi. Komisyon bu toplantısında bu görüşleri rapor haline getirecek, 26 aralık tarihinde ikinci kez bir araya gelecek olan tnönü ve De- mirePe sunacak. Cindoruk, toplantı öncesinde yaptığı açıklamada, "Türkiye^ de aslında sistem tıkanmıştır. O kadar ki Cumhurbaşkanı bile bir sistem arayışı içindedir" de- di. Cindoruk, Cumhurbaşkanı 1 nın yan başkanlık sistemi öner- diğini, bu tartışılırken, Türkiye 1 - de rejimin işlemez hale geldiği- ni anlatarak, "Rejim tartışma- lan nedeniyle de halkın büyük sıkıntılan, büyük dertleri, ülke- nin çözüm bekleyen meseleleri gündem dısı kalmıştır. Türkiye ancak sağhklı demokratik bir erken genel secimle bu sıkınülan aşacak ve halkın hakemliğiyle iş- leyen bir rejim ortaya koyacak- ür. Bu çalışmalan yapıyonız" görüşünü ortaya koydu. Çetin ise 26 aralık tarihinde- ki liderler toplantısına sunula- cak gündemi ve önerileri konu- şacaklannı, en önemli sorunun erken seçim olduğunu vurgula- yarak, "Ülkenin sorunlanndan kurtulmasuun yolu erken seçim- dir. Umuyor ve diliyorum ki ik- tidar gnıbu ve milletvekilleri bu seslere gerekli dayartığı göster- sinler" dedi. Fatnra (Baştarafı 1. Sayfada) darbeyi 1980 yılında yedi. 1980 yılında bir önceki yıla göre yüz- de 32.3 azalarak 100'den 67.7'ye inen özel sektör reel ücret en- deksi, sonraki yıllarda ise zaman zaman artıp indi ve 70'ler düze- yini korudu. 1989 yılında 97.7'ye çıkan endeks bu yıl da 131.2 ol- du. Özel sektör işçilerinin ulu- sal gelir paylan da 1979'daki 100 düzeyinden 1988 yılında 62'ye kadar düştü ve 1989'da 82.2 ol- du, bu yıl da 103.85'e çıktı. 1980 sonrası dönemde me- murlann satın alma güçleri ise 1989 yıhna kadar sürekli olarak geriledi. Memurlann 1979 yılın- da 100 kabul edilen reel maaş endeksi 1988 yılında 47'ye indi. 1989'da 54.7'ye çıkan endeks, bu yıl da 61.3'e yükseldi. Memurla- nn ulusal gelir paylan da 100'den 1988 yılında 39.2'ye düş- tü. Bu yıl da 48.5 düzeyinde ger- cekleşti. (Baştarafı 1- Sayfada) Cumhurbaşkanı'nın halk ta- rafından seçilmesi, milletvekili sayısının 600'e çıkarılması ve seçmen yaşının 18'e düşürülmesi konusundâki çağrısı, DYP'nin "hodri meydao" tepkisiyle ya- nıtlanan özal'ın bu tavn ile mu- halefeti de "köşeye sıkıştınnayi" planladığı öne sürüldü. Özal'ın muhalefetin ve ANAP grubu- nun tavruıa, tepkisine göre diğer anayasa değişikliklerini de TBMM Anayasa Komisyonu- ndaki görüşmeler sırasında ken- disine yakın milletvekilleri ara- cılığıyla değişiklik metnine ek- letebileceği belirtildi. Keçeciler, dün Cumhurbaşka- nı özal ile birlikte Ankara'ya döndükten sonra Cumhuriyet muhabirinin sorulannı şöyle ya- nıtladı: — Seçmen yaşını 18'e indiren anayasa değişikligi önerisini siz mi hazırladınız? KEÇECtLER — O teklif Konya milletvekillerimizin. Konya milletvekilleri imzaya aç- tı. Hükümet hazırlamıyor. Tek- lifte benim imzam yok. Konya milletvekilleri veriyor, ama diğer milletvekillerimize de imzala- tacağız. — Niye sadece seçmen yaşı- nın 18'e indirilmesini içeriyor teklif? KEÇECtLER — Anayasa de- ğişikliği nasıl oluyormuş bir ba- kalım. En masum madde 18 yaş idi, deneyelim bir bakalım. Mil- letvekillerinden destek bulacak her değişikliği getiririz. — Bu öneride sadece 18 yaş mı olacak, sovadan ek yapıla- bffir mi? AT-Irak diyaloğuna w evet' Dış Haberier Servisi — Kör- fez'de giderek sertleşen havaya karşın krizin diplomatik yollarla çözümüne ilişkin çabalar da sü- rüyor. ABD, Irak ile Avrupa Topluluğu arasında diyalog ku- rulmasına "yesil ışık" yakö. AT ise Irak Dışişleri Bakanı Tank Aziz Washington'a gitmeden kendisiyle görüşülmeyeceğini bildirdi. ABD Dışişleri Bakanı James Baker, Saddam Höse- yin'in Irak'tan kısmi olarak çe- kilmeyi planladığım iddia ede- rek bu durumun Irak karşıtı it- tifakı zayıflatmaması uyansın- da bulundu. Irak uygulanan ambargo nedeniyle 2 bin dola- yında çocuğun açlıktan öldüğü- nü öne sürdü. ABD Dışişleri Bakanı James Baker, dün sonuçlanan NATO Bakanlar Konseyi toplantısın- dan sonra düzenlediği basın toplantısında AT ile Irak arasın- daki diyalog çabalannı destek- lediklerini söyledi. Baker, "kri- zin banşçı yollardan çözümü konusundâki hiçbir girisimin karsısuda degiliz" dedi. Baker, aynca Saddam Hüse- yin'in GüvenLk Konseyi'nin Irak'a Kuveyt'ten çekümesi için tanıdığı 15 ocak tarihine kadar kısmi bir çözüm planladığım da öne sürerek "Irak, kısmi bir çe- kilrae planlıyor. Bunun kabul edilmemesi ve Irak'a karşı oluş- tarnlan ittifaka zarar vermemesi gerekir" dedi. Bu arada Avrupa Topluluğu (AT) Dışişleri Bakanlan Konse- yi toplantısında AT Dönem Başkanı ttalyan Dışişleri Baka- nı De Michelis ile Irak Dışişleri Bakanı Tank Aziz görüşmesinin Aziz'in ABD Başkanı George Bush ile yapacağı görüşme son- rasına ertelenmesi kararlaştınl- dı. De Michelis - Aziz görüşme- sinin Aziz-Bush görüşmesinden önce yapılmasının faydalı olma- yacağ^ görüşünü savunan 12 AT üyesi ülke dışişleri bakanlan, Bush - Aziz görüşmesi için ta- rih tespit edilmesini bekliyor. Çocuklar ölflyor Irak, ağustos ayından bu ya- na uygulanan ekonomik ambar- godan doğan yiyecek ve ilaç sı- kıntısı nedeniyle 5 yaşın altında 2 bin 42 çocuğun öldüğünü bil- dirdi. Irak Resmi Habcr Ajansı INA'nın haberine göre Sağlık Bakanı Abdül Salam Muham- med Said, çocuk ölümleriyle il- gili olarak bugün yaptığı açık- lamada, "4 aydan beri gerekli tıbbi mödahale yapılamaması, besinsiziik ve aşı sıkıntısı yüzün- den ölüm vakalan olmuştur. ABD'nin Irak halkına karşı uy- guladıgı ilaç ve yiyecek ambar- gosu sonucu 5 yaşının altında ölen çocnklann sayısı 2 bin 42'ye ulaşmısbr" dedi. KEÇECtLER — Biz 18 yaş getiriyoruz. Isteyen başka ek de getirebilir. — Milletvekili sayısının 600'e çıkanlmasına karşı mısınız? KEÇECtLER — Önce bunu bir çıkaralım. Komisyonda mil- letvekili arkadaşlar yeterli imza- yı toplayabilirlerse milletvekili sayısının 600'e çıkarılması da ge- tirilir. — Anayasa değişikligini geti- riş yönteminiz tepki lopladı. Da- ha önceden gnıpta görüşülebi- lirdi, hükümette göriişülebilirdi tUründen eleştiriler var. KEÇECtLER — Zaten arka- daşlar, imzalan topladıktan son- ra gruba verecekler. Gayet tabii gnıpta tartışılacak. Bizim Kon- yalılar öyle düşünmüşler!' Başbakan Yıldırım Akbulut, dün öğleden sonra TBMM'ye girerken gazetecilerin, Keçeci- ler'in Konya'da anayasa değişik- liğini imzaya açtığını belirtme- leri üzerine kısa bir süre durak- ladıktan sonra "Daha öyle bir bazırlıgımız yok" yamtını verdi. Akbulut, gazetecilerin, "Konya mUletvekiUeri başlatmışlar" bi- çimindeki anımsatmalarını da "Öyle mi? Konya'dan mı başla- mış?" sonısuyla yanıtladı. Akbulut, daha sonra TBMM'de bir grup ANAP'hyı kabul ederken, Keçecıler'in ana- yasa değişikliği önerisinden bil- gisi olmadığını açıkça ortaya koydu. Başbakan, gazetecilerin ısrarlı sorulan üzerine, "Gelsin bir bakalım. Neyi imza etmiş- ler?" demekle yetindi. Akbulut, seçmen yaşının I8'e indirilmesi konusunun "deklare" edildiğini de belirterek "Anayasa değişik- liği sizin bilginiz dabJUade mi?" biçimindeki soruya, "Onlar mil- letvekili degil mi? Yeter sayıyı bulacagız. Deklare ettiğimiz bir husustur. Fiiliyata giriyor" yam- tını verdi. Akbulut, daha önce Başba- kanlık Basın Müşavirliği'nden yapılan açıklamaya göre özal'ı Konya dönüşünde Etimesgut Havaalanı'nda karşılayacak ol- masına rağmen gelişmelerden sonra TBMM'de kalmayı tercih etti. Akbulut'un karşılamaya gitmemesi, kulislerde "tavır" di- ye nitelendi. Körfez gezisi Iııönü, Sııııdi Arabistan'a da gidecek ANKARA (Cumhuriyet Bo- rosu) — SHP Genel Başkanı Er- dal tnönü'nün Bağdat ve Am- man'a yapacağı Körfez gezisine Suudi Arabistan da eklendi. SHP liderinin yann çıkacağı Ortadoğu gezisiyle ilgili olarak açıklanan program, Suudi Ara- bistan Büyükelçiliği'nin daha' önce yapılan başvuruya olumlu yamt verilmesi üzerine değişti. Yeni programa göre tnönü 20 aralık perşembe günü Istanbul- dan Ürdün'ün başkenti Am- man'a gidecek. Inönü, 21 aralık- ta Ürdün Kralı Hüseyin'le görü- şecek. 22 aralıkta Irak'ın baş- kenti Bağdat'a gececek olan tnönü'nün Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'le yapacağı gö- rüşmenin kesin tarihi ve yeri gü- venlik gerekçesiyle henüz bildi- rihnedi. tnönü, Saddam Hüse- yin'le 23 aralıkta görüşmesi ha- linde aynı gün Suudi Arabistan- ın Medine kentine geçecek. Inö- nü Suudi Arabistan Kralı Fahd ile yapacağı görüşmenin ardın- dan 24 ya da 25 aralıkta Türki- ye'ye dönecek. SHP liderinin, yann çıkacağı Ortadoğu gezisinde Ürdün Kra- lı Hüseyin ile Irak Devlet Baş- kanı Saddam Hüseyin'e şu me- sajları ileteceği belirtiliyor: — Uluslararası hukuk ihlali- nin ortadan kaldınlması için Irak kayıtsız şartsu Kuveyt'ten çekilmelidir. — Körfez krizi banşçı yollarla çözümlenmeli, savaş olasılığın- dan kesinlikle kaçımlmalıdır. Türk kamuoyu, yaratılan ünajın aksine Körfez*de savaş çıkması- nı istememektedir. Türkiye, hiç- bir üişkisi olmadığı halde kriz- den en çok zarar gören bir ülke olarak savaşı düşünmek bile is- tememektedir. — Krizin banşçı yollardan çö- zümienmesi halinde Körfez ül- kelerinin toprak bütUnlüğü, ba- ğımsızhğı ve sınır güvenliğini sağlayacak AGtK benzeri bir konferansın Ortadoğu'da başla- tılması gerekir. Saddam 32. Gürfde (Baştarafı 1. Sayfada) dikkat çekerek iki komşu ve Müslüman ülkenin aynı çıkarla- n paylaştıklannı söyledi. Hüse- yin, "Tiırkiye, Irak'ın silahlan- masından kaygı duymamalı. Eğer kaygı duyulacaksa bu tsra- il'in sflahlanmasından olmalı" dedi. Hüseyin, Türkiye ile ilişkiler- de yeni bir başlangıç yapılması arzusunda ve ümidinde olduğu- nu, iki ülkenin birbirlerine düş- man gözle bakamayacaklannı belirtti. Hüseyin, dünya kamu- oyuna yönelik mesajında da, tu- tumunu daha da katılaştırarak Filistin sorunu tamamen çö- zümlenmeden Kuveyt konusun- da herhangi bir özveride bulun- masımn söz konusu ohnayaca- ğını bildirdi. Hüseyin, önümüz- deki günkrde ABD hükümetiyle gerçekleştirilecek diyaloğun bir sonuç getirebileceği yolundaki beklentilerin yersiz olduğunu söyledi. Bağdat'ta gerçekleştirilen söy- leşinin TRT'den sonra Irak TV'sinde de aynen yayınlanaca- ğı öğrenildi. Irak TV'si Bırand- Saddam Hüseyin görüşmesini çeşitli haber bültenlerinde gö- rüntülü olarak yansıttı. Bu ara- da TRT, söyleşinin cuma günü gerçekleşmesine karşın röporta- jm nasıl yayınlanacağı konusun- da karar almakta zorlandıgı için ancak bu akşam yayına koyabil- di. Röportajı Dışişleri Baİcanlı- ğı inceledi, Cumhurbaşkanlığı da program bandından bir ör- nek aldı. Türk Dışişleri'nin özel- likle Saddam'ın Türkiye ile ihş- kiler konusunda rahatsızlık duy- duğu ifade edildi. Türkiye ile ilişkiler Irak, başkanlık sarayında ya- pılan görüşmede, Türkiye ile il- gili tarihten önıekler vererek ta- rih boyunca daima "iyi olunduğunu" vurguladıktan sonra eskiye değil geleceğe ba- kılmasını söyledi. Savunma Bâ- kanı Hüsnü Dogan'ın son deme- cini de elestiren Saddam Hüse- yin, "Irak'ın Türkiye'yi hiçbir zaman tehdit etmediğini, aynı şekilde Türkiye'den de Irak'a herhangi bir tehdit, kuşku veya kaygı içinde olunmadığını vur- guladı. Hüseyin, "Bir yana tran Dışişleri Bakam'nın demecini koyun, öte yana da Türk bakanınkini" dedi ve ortaya çı- kan görüntüntin hiç de normal olmadığını, bunun kendilerini rahatsız ettiğini söyledi. Irak Cumhurbaşkanı, "Savaşa hayır, banşa evet diyelim" görüşünü aktardı. Hüseyin, Irak'ın silah- lanmasından Türkiye'nin hiçbir şekilde kaygı duymaması gerek- tiğini de söyledi ve "Eğer bir si- lahlanmadan kaygı duyulacak- sa Türkiye, tsrail'in silahlanma- sından daha fazla kaygılanmalı" dedi. Ozalyine (Baştarafı 1. Sayfada) özal'ı, konuşmasını tamamladı- ğında, kendisiyle birlikte Anka- ra'dan gelenler ve Konya'daki protokolden başka alkışlayan olmadı. Törene, çaylannı, sıgaralarını içerek hazırlandılar. Oyalanmak için ney ve kudümlerini çalan mutrip heyetine elleriyle, ayak- larıyla tempo tuttular. 1964 yı- lından bu yana "postnisin'Mik yapan 84 yaşındaki Selman Tü- zün, özal'ın da konuşmasını iz- leyicilerin arasında dinledikten sonra soyunma odasına geldi. Tüzün, aptesini almaya gider- ken, sanatçı Ahmet Özhan, ta- savvuf müziğinden örnekler sunmak için sahneye çıkıyor. Şeb-i Arus töreni, Kâni Karaca1 nın aşkı temsil eden Hazreti Muhammed'in methiyesiyle, "Naat-ı Şerif' ile başlıyor. Yanm saat süren bu semanın sonunda postnişin ile yardımcı- sı Hüseyin Top da semazenlere katılıp, ellerini açmadan yavaş yavaş dönüyorlar. Postnişinin "Can"ı temsil ettiği sema töre- ninde çevresindeki semazenler, "canlar", atomlar gibi dönüyor. EVET/HAYIR OKT4YAKBAL (Baştarafı 2. Sayfada) natçılar, yazarlar, aydınlaria birlikte... Nedir istedikleri? Oz- gürce yaşamak, sonra da emeklerinin karşılığını almak... Yirmi yıllık bir işçinin eline geçen ne kadar mı? Günlük 17 bin, aylık 505 bin! Otuz gün kapkaranlık bir ortamda kazma kürek sallayacak, yıllar yılı gücünü yitirecek, kömür tozlarıy- la, her an başına gelebilecek grizu patlamalarıyla çarpışa çarpışa saatler, günler, hattalar geçirecek. Sonunda eide et- tiği para 500 bin! ANAP hükümeti, daha doğrusu Çankaya1 da geçici konuk, daha da beteri, zoraki konuk olarak istemi- yor maden işçilerinin daha iyi yaşamasını, karınlarının doy- masını... Kim mi bu kişi? MESS Başkanlığı'ndan gelme Bay Turgut! Akıl almaz rastlantılar sonucu önce başbakan, son- ra da Çankaya konuğu olan kişidir emekçinin ekmeğini ke- sen! Zonguldak kömür işletmesinin kapatılmasının çok da- ha yerinde bir davranış olacağını ileri süren... Ya 1958 ya 59'du. Bir üniversite toplantısı için Zonguldak'a gitmiştim. Bedri Rahmi Eyuboğlu, Behçet Necatigil, Özde- mir Asaf'la birlikteydik. İki gece kaldık orada. Bir gün bir ge- ce konuştuk, şiirler, öyküler okuduk tıklım tıklım bir salon- da... Bir yağmuriu sabah, Uzun Mehmet kuyusuna indik. Sır- tımızda işçi giysileri, başımızda ışıklı başlık. Ayağımızda mu- şamba çizmeler. İndikçe iniyorduk derinlere. Bir karanlık ku- yunun dibinde bulduğumda kendimi, bambaşka bir dünya- da olduğumu sanmıştım. Dehlizler boyu yürümüştük. Göz gözü görmüyordu. Yanımızdan karaltılar geçiyordu yer yer ışıklarını yüzümüze çarptırarak. Duvarlarda yazılar vardı. O karanlıkta sökmeye çalışmıştım yazıları. Dizeler çiziktirmiş- lerdi isçiler. Sevdiklerine seslenişler, küfürler. şarkı sözleri. Bir yorgunluk, bir bezginlik anının dışa vuran izlenimleri, duy- gulanmaları... Sık sık okuruz gazetelerde 'şu kadar işçi yeraltında kaldı, grizu patladı, bilmem kaç ölü çıkarıldı, birçoğu da maden- lerde kaldı' diye... Üç beş kuruş verilir ailelere. Birkaç gün gazeteler yazar. Devlet büyükleri 'üzüntüleri'ni bildirir. Ge- çer gider! Ahmet'ler, Hüseyin'ler, Musa'lar, Ali'ler gider, yer- lerini başkaları alır. Başka Ali'ler, Ahmet'ler, Hüseyin'ler, Mu- sa'lar... Rüştü Onur yetmiş yaşında olacaktı. En önde yürüyecekti sanatçı, yazar, aydın, sendikacı arkadaşlarının önünde... "Ben bütün şiirlerimi yoksulluk içinde yazdığım halde onlar neden mutluluk kokuyor? Mutluluğu ömrümde bir kez bile tatrnış değiiim. Bütün insanlara haykırıyorum: Ben sizi düşünüyorum" diye yazıyordu bir mektubunda... "Artık ben Garip'im. Süleyman Efendi'yle akrabalığımız anadan geliyor" diyen bir şair elbette ki 1390 aralık ayında yetmiş yaşında hak arama savaşımı verenlerin yanı sıra yürüyecekti, emekçi kar- deşlerinin hakkını savunacaktı eylemiyle dizeleriyle... Zonguldak maden emekçileri beş yüz bin liralık aylıkları- nın arttırılmasını istiyor. Her şey bu kadar açık! Emeğin hak- kını vermek gerekmektedir. MESS başkanı tutumuyla 1990'da emekçiyi ezmeye kalkışmak hiçbir yararlı sonuç getirmez. Bu inatçı karşı koyuş yeni yeni direnmelere yol açacaktır. Bütün Türkiye haksızlıklara, demokrasiye ters düşen işlere karşı baş- kaldırdı kaldıracak... Emekten yana, bütün yurttaşlar Zongul- dak emekçileriyle birliktedir. Çünkü bu savaşım hepimizin yazgısını etkiliyor. Türk halkının bugünkü, yarınki yaşamını... G O Z L E M UĞUR MUMCU (Baştarafı 1. Sayfada) yazıdan küçük bir alıntı yapalım: — Kamuoyunda sanıldığının aksine TKP ile SBKP (Scv- yetler Birtiği Komünist Partisi) arasında bir direktif ilişkisi asla olmamıştır. Ne var ki tarihsel nedenlerle ve değindiğimiz komüntern geleneklerine bağlılık sonucu TKP kendini gereğinden fazla bağlamıştır. Kendinden hiç kimse talep etmediği halde Sov- yetler Birliği'ni her halûkârda savunma rnisyonunu üstlenmfş- tir. Diğer yandan ülkedeki politik getişmelerte ilgili özgün po- litikalar üretmediği için Scvyetler Birliği'ni izlemiştir. Bu du- rum, reel sosyalizmin yanlışlannı görememe, Marksizmi saft Sovyet yorumu ile sınıriı kavrama kısırlığına götüırnüştür. Ulke içindeki sekter politikalar nedeniyle de her Scvyetler Birliği elistirisi "anti sovyetizm" olarak suçlanmış, böylece, yaratıcı olarak kuramsal çabaların ve düşüncelerin önüne geçilmiştir. Bu konuda kraldan fazla kralcılık yapılmış... Bu özeleştirı yazısı böyle sürüyor... ihsan Kutlu, şu anda isveç'te yaşayan bir eski öğretmen. Kutlu'nun "Parti Okulu-Parti Naskola" adlı romanında bir TKP üyesinin, Türkiye'den Bulgaristan'a kaçışı, Sofya'daki "Parti Naskola" adlı okulda eğitilişi, parti arkadaşlarıyla düştüğü çelişkiler, karşılaştığı "Bulgar ırkçılığı" anlatılıyor. Kitap, yaşanmış öykülerden oluşan bir "ibret vesikası" dır. Kitapta, Türkiye'de iki yaşındaki çocuğunu ve eşini bıra- kıp sosyalist ülkelere sığınan bir Marksistin yaşadığı serü- venleri ve karşılaştığı düş kırıklıklannı okuyorsunuz: — Sonunda ben de anladım. Evet, hiç değilse bizim uğ- runa mücadele ettiğimiz sosyalizm bu değildi. (...) İllüzyonlar dünyasında yaşadık, labirentlerle örûlmüş dün- yalardan geçtik. Her seyi gördük. Bir mabet vardı, dışı altın- la kaplı. Sofya'daki kilisenin kubbesi gibi. Başkasına akıl ver- mek için değil, kendim için yazacağım. Sonuçta bunlar in- san dramları... Bana göre biz Türkiye'de ve burada aynı in- sanlardık. Aynı ideaHehn kavgasını verdik. Dünya ikiyüzlü- lük, çifte standartlar dünyası. Dostum, biz kişilik kavgası ver- dik. Bu dünyaya boyun eğmeme kavgası verdik. Ama sonuç- lar böyle oldu. Türkiye'de vatan haini, burada Türk milliyetçisi. Düşünüyorum, biz aynı adam kalmak başarısını gösterdik. * İki yıl önce de bir eski TKP'linin -Vartan İhmalyan'ın- "Bir \asam Öyküsû" adlı anı kitabını okumuştuk. TKP yonetici- lerinden Ihmalyan, TKP eski genel sekreterlerinden ismail Bilen'in ünlü şair Nâzım Hikmet'e Lenin ödülünün verilme- sini nasıl önlediğini şöyle anlatmaktaydı: — 1963 yılı başı, Nâzım Hikmet'e Lsnin ödülü verilmesi söz konusu oluyor. Daha önce Nâzım'a şiirlerinde barışı savun- ması nedeniyle barış ödülü verilmişti. Ama Lenin ödülü ve- rilmedi Nâzım'a. Nedenini 1976 dolaylarında öğrendim. Scv- yetler Birliği Komünist Partisi Merkez Komitesı'nden, Nâzım Hikmefe Lenin ödülü verilmesi üstüne ne düşündüğünü sor- muşlar I. Bilen'e. O da "Nâzım evini karhaneye çevirdi, kız- lar getiriyor. Böyle adama Lenin ödülü verilir mi?" demiş. Oy- sa Nâzım vera ile evliydi. Onu çok seviyor, kıskanıyordu. Vb- ra da onu kıskandığı için Nâzjm'ın evine kızlar getirmesi da- nak dışındaydı. Böylece de Nâzım, Lenin ödülünü alamadı. TKP'de kişisel çekişmelere hemen ideolojik kılıflar giy- dirilmiş, parti, bir "adam harcama makinesi" gibi kullanıl- mıştır. Kendisinden yana olmayan ilerici aydınlara "revizyonisf ve "oportünisf damgaları vurulmuş, ülkede bağımsız sosyalizmin onurunu savunanlar, "TKP'nin Sesi" ve "Sor>a fîaöyost/"nca "CIA ajanlığı" ile suçlanmışlardı. Bugün TKP artık açıkça itıraf ediyor: — Sovyetler Birliği'ni her halûkârda savunma misyonunu üstienmiş, kraldan fazla kralcılık yapmıştık... "Haydar Kutlu" adını kullanan TBKP Genel Sekreteri Nabi Yağcı, geçen pazar günü Magic Box'ta yaptığı konuşma- da, "bir komünist" olarak "serbest piyasa ekonomisi" ve "özelleştirmeden" yana olduğunu vurgulama gereğini duydu. Oysa, aynı Haydar Kutlu'nun, altında imzası bulunan "TKP 1986 Ulusal Konferans Tezleri"nde şu görüşler savu- nuluyordu: — KİTIerin ve yeralb ve yerüstü doğal kaynaklann yabancı sermayeye devredilmesi durdurulmalı. 12 Eylül 1980'den bu yana bu yönde verilen bütün ödünler geri alınmalıdır. — 24 Ocak 1980'den bu yana ekonomiye ilişkin çıkarılan yasa ve kararnameler gözden geçirilerek ulusal ekonomiye zararlı bütün uygulamalar iptal edilmelidir. Bunca insan, TBKP Genel Sekreteri, komünizm adına ANAP programını savunsun diye mi hapis yattı? Yabancı tekeller KİT'leri yutsunlar diye mi çile çekti? Şu arabesk li- beralizm gelsin, yerleşsin diye mi sürgünlerde yaşadı? Haydar Kutlu'nun konuşması, bir "pişmanlık dilekçesi" g\- bidir. Sosyalizm için "kutlu" bir tavır değil, kapitalizm için "yağcı" bir yaklaşımdır. Sosyalizmin ilkeleri, Sofya'daki Sovyet denetimindeki "Parti Naşkola'îarda değil "Türkiye işçi sınıfında", işçisiyle, köylüsüyle, memuru ile emekçilerde, bağımsızlığı baş tacı yapmış ilerici aydınlarda; onlann onurlu tavırlannda ve ba- ğımsız sosyalizmin barışçı, katılımcı ve insancıl aydınhğın- da aranmalıdır. PENCERE(Baştarafı 2. Sayfada) ça paylaşımı demektır. Memurlann "grevli ve toplusözleşmeli sendikal haklarını" hayata geçirmeleri, devletin demokratikleştirilmesl demektir. Adına "bürokratlk yönetim" denen sakıncalı düzenden korun- mak için memur sendikalarının yararı var. 27 Mayıs devriminden sonra öğretmenlerin ve memurla- nn örgütlenmesi süreci açılmıştı; demokrasiye karşıt güçler 12 Mart ve 12 Eylül ile bu süreci durdurdular. Şimdi yeniden girişimler başlamıştır. 1J5 milyon memurun sendikalaşması, endüstri devriminde gecikmiş Türkiye'de demokrasinin gü- vencelerinden birisini olusturacaktır. ADANA^DAN MURAT TOKMAK 1. KOŞU: F: Taşbatur (4), P: Mü- 7- KOŞU: F: Tairona(lO), P:Sub- cahit (1), S: Kamalı (3). marina(l), P: Why Not(4), S: Bey- 2. KOŞU: F: Adalya (3), P: Yasmi- lerbeyi (6). na (I), S: Y.Olkaptan (2). 3. KOŞU: F: Beyoğlu (7), P: Sen (3), P: Bârı? (1), S: Melihbey (4). 4. KOŞU: F: Mirdasbey (3), P: Ley- la 456(1),P: Sedam(7),S; Ayjeto (9). 5. KOŞU: F: Ökeyim (1), P: Doru- şah (3), S: Korsan (6). 6. KOŞU: F: Altug (7), P: Tanba- tur (10), P: Serap 25 (6), S: Altınay (4), S: Ahmetbey (2). G.1 I i s e i M G2 1 2 3 S e 7 K) X S£ Y G.3 1 1 3 S e 7 10 V G.4 1 2 3 S e 7 10 X G5 2 3 $ A 7 10 G 1 2 * 7 Ş f i
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle