22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 ARALIK 1990* CUMHURÎYET/19 RALLİCİLERİN ÖDÜL GÜNÜ Türkiye Turing ve Otomobil Karnmn önceki akşam The Marmara Oteli'nde düzenledigi törenle 1990 yılında başanlı olan rallicileri kupa ile ödüllendirdi. Törende bayanlar ralli şampiyonu Beyza Avcıoglu büyük alluş aldı. Kripto davasına bilirkişi ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) — Kamuoyunda "kripto davası" olarak adlandınlan, Özal-Bush görüşme tutanakla- nıun yayımlanmasına ilişkin da- vada düğtimü bilirkişi raporu çözecek. Mahkeme, kripto met- ni ile gazetede yer alan haber metninin gizlilik vasfı olup ol- madığının tespiti için bilirkişi in- celemesi yapılmasına karar verdi. DGM'de görülen da- vada mahkeme, taraflara soruş- turmanın derinleştirilmesi konu- sunda istemleri olup olmadığı- nı sordu. Hande Mumcu'nun avukatı Uğur Alacakaptan, Uluç Gürkan ve avukatlan Çe- tin Özek ile Hasan Bıyüdı, bu tür talepleri olmadığını söyledi- ler. Soğuğu umursamiyorlar — tsviçre'de her yıl Noeıyortusundan önce ilginç bir yüzme yanşı düzenlenir. Yanşmacılar, havanın ve suyun soguğuna aldırmadan ken- dilerini Cenevre Golii'ne bırakıverirler. Bu yıl da aynı gele- nek yinelendi ve 300 >anşmacı 146 melre yüzdü. Ama yüzücüler bu soğukta ilk anda donmamak için başlanndan aşağı kovalarla su dökerek kendilerini sıcaklık farkına alış- Urdılar. (Fotoğraf: AP) Trafik 22 ölü, 55 yaralı ANKARA (AA) — Yurdun çeşitli yerlerinde dün meydana gelen trafik kazalannda 22 kişi öldü, 10'u ağır olmak üzere 55 kişi de yaralandı. Hakkâri'nin Çukurca ilçesine bağlı Çiğli köyünden Köprülü köyüne giden ve sürücüsünün kimliği henüz belirlenemeyen 30 AE 817 plakalı kamyon şaram- pole yuvarlandı. Kamyonun ka- sasında bulunan Ömer Ediş (32), Hacı Ediş (38), Naif Ediş (29), Haşim Ediş (34) ile Kazım Çiftçi (26) olay yerinde, ağır ya- ralanan Musa Ediş (16), Seyhan Kuşak ve Alaattin Ediş ise kal- dmldıklan Van Devlet Hastane- si'nde öldüler. tŞLER KESAT OLUNCA — Bu yı) tngiltere'de ekonomik durgunluk nedeniyle Noel öncesi alışveriş de durgun gidiyor. Magazalar bu nedenle akla hayale gelmedik gösterilerle kendilerine müşteri çekebilmek amacıyla sokaklarda bir gösteri düzenledi. Diskotek adına gösteriyi yapan kişi goril kılığında bir diskotek görevlisine taşıttığı bir kafesc girdi. (Fotoğraf: Reuter) HABERLERÎN DEVAMI OLAYLARIN ARDENDAKI GERÇEK (Baftarafı 1. Sayfada) anayasa değişiktiği" üzerine öneriler getiriyor; sonra da ga- zetecilere telefonlar ederek ken- dince tartışmalara girişiyor. Çoğunlukla gayri ciddi sözler, spekülasyon ve havanda su döv- mek tüninden bir edebiyattv or- talığı saran toz ve duman... Sayın Özal, Çankaya'da sar- sılan ve zorlanan durumunu bu tür çıkışlarla iyileştiremez. Bo- zulan siyasal dengeyi sağlamak için iki yol bulunmaktadır: 1) Sayın Cumhurbaşkanı'nın ana- yasaya saygı göstermesi ve ka- nun smırlanna çekilmesi. 2) Her 100yurttaştan 801nin istemediği ANAP iktidannm bir an önce erken seçime yönelmesi. Eğer bu yolda 'samimiyef ve "ciddiyet' taşıyan bir tutum de- ğişikliğiyoksa, halkı gereksizye- re oyalamak, kamuoyunda yeni tepkileri yoğunlaşlırmaktan gayn bir işe yaramayacaktır. Buna karşüık muhalefet par- tiieri arasında dün başlatılan di- yalog, üzerinde durulabilir bir anlam taşıyor. ANAP iktidannm anayasal rejimi tagyir' eden süreçte mu- halefet partileriyle köprüleri atan siyasetine karşüık, SHP ile DYPdün gerçekleşen birgörüş- mede yakınlaştılar. Yayımlanan 'ortak bildiri'de "Ülkemizin ve halkımızın içinde bulunduğu, ciddi ve boyutu giderek genişle- yen bunalımdan" çıkış için "or- tak bir çalışmamn sürdürülme- si uygun" görüldü. Bu amaçla tir çahşma grubu' oluşturuldu. Hiç kuşkusuz bu girişimin gerçek değerlendirilmesi, çalış- manm somut sonuçları ortaya çıktıktan sonra yapılabilir. Ya da bir başka açıdan 'sağ' ve 'sol' partilerin işbirliği kimi çevreler- ceşimdiden eleştirüebilir. Ancak çağımızda sağalık ve soiculuk, parlamenter rejimlerde, demok- rasinin temel ilkelerinde uzlaş- ma sağlandıktan sonra oluşan bir ortak platformda yükselebi- liyor ve değerleniyor. Bunun dı- şında kalan sağalık, ANAP ik- tidannm gerici anlayışına bağ- lanıyor, demokrasinin "olmazsa olmaz* koşullarına ters düşüyor. Bu bakımdan bir 'başlangıç' sayılsa da SHP-DYP 'ortak ça- lışma grubu 'nu dikkatle izlemek gerekir. Muhalefet partileri, kendi 'programlannda öngörülen ilke ve yaklasımlanm saklı" tutarak Türkiye'yi bunalımdan çıkar- mak için temel koşullarda anla- şabilirlerse, bu demokrasiye yö- nelik bir ortak adım sayılabilir. Gerçekte 'ortak çahşma grubuna' 1 öteki muhalefet parti- lerinin katılmasında da yarar vardır. Çünkü 1990 Türkiyesi'nde tek adamın 'fiilV yönetimine karşı hukuk devletinin temel ilkeleri- ni savunmak, sağ ve sol bütün partilerin onak görevine dönuş- müştür. • • * Bush açıkladı: Yeni süper zirve 11 şubatta WASHINGTON (Reuter) — Başkan Bush dün sabah Beyaz Saray'da SSCB Dışişleri Bakanı Eduard Şevardnadze ile görüş- tükten sonra yaptığı açıklama- da, Sovyetler Birliği Başkanı Mi- kail Gorbaçov ile gelecek yıl 11-13 şubat tarihlerinde Mosko- va'da zirve toplantısında buluşa- caklannı bildirdi. Bu Moskova zirvesinde, Başkan Gorbaçov ile stratejik sUah indirimi anlaşması imzalayacaklarını umut ettiğini söyledi. Bush şöyle dedi: "Başkan Gorbaçov'la strate- jik silahlann indirimi konusun- da kaydettiğimiz buyuk gelisme- den çok memnunum. 11-13 ocak tarihlerinde Moskova'da yapaca- gımız yeni zirvede bu konuda bir anlaşma imzalayacağunızı umut ediyonım." Stratejik silahlann indirimi görüşmeleri (START), ABD ile Sovyetler'in uzun menzilli nük- leer silahlannda önemli indirim- ler yapmalarını öngörüyor. İki süper güç bu konuda 1988 yılın- dan bu yana ciddi görüşmeler yapıyor. : Necatİgİl Ucretliye vergide mini alfabemdir beniııı REFtK DURBAŞ tlk şiir kitabı "Siirgün Sevdalan" 1984 yılında çıkmış Sefa Kaplatfın. tkinci şiir kita- bı "tnsan Bir Yalnızlıktır " ile Kaplan, bu yıl Necatigil Şür Ödülü'ne değer görüldü. Şiir dı- şında inceleme-araştırma kitap- lan da var Kaplan'ın. "Bir su sessizliğiyk ön cebi- me damlayan / bir tür cinnet mi öksuz-yoksa hikmet burcu mu" üzre mısra düşmüşsün "lntihar" başlıklı şiirinde diyerek konuş- maya başhyonız Kaplan'la. "Sen hangi burçtasın, hangi burcun- dansın şiirin?" Ve arkası gelsin sözün... — Gurbet, hasret ve hikmet Necatigil burçtandır. Şöyle diyor Behçet Hoca: "...tnsan, daha önce kalmasa bile, sonunda yal- nız kalıyor. Yalnız kalan neiiir, bunu saptamalı!" Gönüllü gur- bet ler ini ve zorunlu hasretlerini ele-güne çıkartmaktan çekinen bizler, ne ölçüde yakın olabili- riz ki hikmet burcuna? Acı ve acıklı bir kesinleme olan "tnsan Bir Yalnızlıktır", belki de böyle bir hasreti barındınyor bağnn- da. Bu burcun, burcu burcu yal- ruzlık koktuğunu en azından bi- liyoruz, az sey mi bu? Peki, ama hikmet'in kavramsal karşılığını kim ne kadar biliyor acaba? Do- layısıyla, cinnet'in tam da bu aşamada devreye girmesine şaş- mak neden? — Adına ödtii aldığın Behçet Necatigil için neler söylemek is- tersin? Onun şiiri için... — Ahmet Hamdi Tanpınar, "Bir şairin en büyük keşfı, ken- di iç âlemine götürecek muhar- ririni bulmaktır" diyor Huzur- un bir yerlerinde. Bu anlamda, Behçet Necatigil alfabemdir be- nim. Beni, bana gösteren aynam ve lambamdır. Hem şiirde, hem de gündelik hayatta çok şey borçluyum Necatigil'e. "Kimle- ri boşladım, borçlanm kime- dir/Odedim öderim." Ben henüz ödeyebildiğimi sanmıyorum, boşladıklarımı bilsem de.. — Günümüzde yazılan şür, şöyle de denebilir Günümüzü yazan şiir ne söytuyor sana? — Günümüzde şiir üreten pek çok $airin, ana akarsularla bağlantısınm nicedir kopuk ol- duğunu düşünüyorum. "Herkes kendine Tanpınar, herkes kendi- ne Ataç" belirlemem de biraz buradan kaynaklanıyor. Yirmi- yirmi beş yülık bir birikim, eş yumurta ikizleri gibi birbirine benzeyen şiirleri doğuruyor do- ğal olarak. Çeviri kokan bir dil ve tercüme duyarlıklar egemen bugün şiire. Oysa, öte yakada gürul gürul akan bir ırmak var. Boğuluruz diye mi korkuluyor acaba? Bald'yi, Nefi'yi, Nedim'i Neşati'yi, Fuzuli'yi, Şeyh Galib'i gectim; Yabya Kemal'de, Ahmet Haşim'de boğulmak az şey mi- dir? "Yani ne mi diyorum çok kurak tarla / Çünkü asıl şürler bekler ban yaşlan." — En azından fonn ve söyle- yiş olarak, geleneksel şiire yas- lanmn şürierin var. Nasd bakı- yorsun gelenege? — Gelenek, bir atardamar. Yeni ve kalıcı olabilmek için ön- ce bu damardan beslenmek, sonra bu küller arasından çekip cıkartabildiklerimizle, tanığı ol- duğumuz çağın penceresinden bakmak gerekir, diye düşünüyo- rum. O atardamarda bizi bekle- yen, bizd emekleyen çok şeyin ol- duğu kuşku götürmez bir ger- çek. Bize dayatılan yaşantı ve düşünme biçimleri, belki de an- cak böyle kınlabilir, kırılabilir- se. Şöyle de söylemek mumkün: "tçindeyim diretiyorum çağa / Size ne miyim ben / Siz bana nesiniz?" — Dergilerde pek fazla gö- ninmüyorsun, biraz da bunun nedenleri... •^ Görûnmemek iyidir, gör- müyorlarsa sizi! Bir anlamda, aynalarla ilişkimizi andıran bir durum bu bence. Aynalarsa, ni- cedir sırsız olarak bile gösteriyor göstereceklerini. Dergiler de öy- le! Şeyh Galib'in dedikleri, de- diklerimdir: "Kimi terk ü nâm ü şâne kimi itibare düştii." İlk düşüşe eyvallah, ama ikinci dü- şüş, dûş bile olduğunda sonu girdap. Biliyoruz anaforun en üstte görüneni nasıl dibe çekti- ğini. Yahut yine Necatigil: "Şağ- lığımda esirgenen sevgi / Ölü- mümde ölgUn bir akşam üslü / Seslenirse çok geç / tstenem susturnnuz." — Ödüller, ödüllendiriyor mu şairi ya da şair mi ödüllen- diriyor ödülleri? Ödüller üzeri- ne neler söyleyebilirsin? — Behçet Necatigil Şiir Ödü- lü, bence bir onurdur. Bu onu- nın, ödüle layık görülenlerden ziyade, Behçet Necatigil'den kaynaklandığını düşünüyorum kendi payıma. Hoca'mn söyle- diği yeterince aniamlı değil mi? "Adıma aldırmayanlar / Zor alırlar bu yolu." — Şimdi, şöyle bir baktıgın- da gerilere... — "Susanlara hiçbir şey sor- mayınız..." Konuşmayı noktalıyor, artık sormuyorum ben de... (Baftarafı 1. Sayfada) milyon lira olanların vergisi de 39 milyon liradan 36 milyon li- raya düşecek. Bu arada yürürlükteki yasa, gelir vergisi dilimlerini 3 milyon liradan başlatıyor ve Bakanlar Kurulu'na bu tutarları 3 katına kadar arttırma yetkisi veriyordu. Bakanlar Kurulu'na verilen art- tırma yetkisi değiştirilmediği cirler bu yıl en az 15 milyon 401 bin lira gelir beyan edecekler ve 1991'de bunun için toplam 4 milyon 20 bin 240 lira gelir ver- gisi ödeyecekler. İkinci Wıf ta- cirlerin gelir beyanı 8 milyon 942 bin 400 lira, ödeyecekleri vergi 2 milyon 235 bin 600 lira, serbest meslek sahiplerinin ge- lir beyanı 13 milyon 910 bin 400 lira, Ödeyecekleri vergi de 3 mil- yon 773 bin 120 lira olacak. Hayat standardı göstergeleri için önümüzdeki yıllarda da ge- lir vergisi alt dilimi 36 milyon li- GötİİIÜ Vergi raya kadar yükseltilebilecek. Tasarı ile götürü usulde ver- giye tabi mükelleflerin en az ge- lir limiti de 745 bin 200 lira (asgari ücretin yüzde 15'i) ola- rak belirlendi. Götürü vergide üst gelir limiti de 3 milyon 477 bin 600 lira olacak (asgari ücre-. tin yüzde 70'i). Buna göre gö- türü usulde gelir vergisine tabi küçük esnaf 1990 yılı gelirleri için 1991 yıhnda en az 186 bin 300 lira en çok da 869 bin 400 lira tutarında gelir vergisi öde- Tasan ile beyannamfli gelir vergisi mükelleflerinin yıllık en az gelir hadleri de yeniden be- lirleniyor. Buna göre birinci sı- nıf tüccar veya tacirler asgari ücretin en az 3.1 katı, ikinci sı- mf tacirler 1.8 kaü, serbest mes- lek sahipleri de 2.8 katı tutannda gelir beyan edecekler. Bu durumda, birinci sınıf ta- yecekler. ÜCRETLER VE VERGİ DİLİMLERt Yttp* 15 milyon 30mâyon 40 milyon 100 milyon itMnrgM 4 milyon 100 bın 9 niyon 300 bin 13 mıiyon 200 bın 17 Rrifyon 200 bin 39 milyon 199i*ergW 3 milyon 900 bın 8 mByon 700 btn 12 milyon 200 bın tS milyon 800 bin 36 milyon Faıfc J 200 bın 600 bin 1 milyon 1 müyon 400 bm 3 mılyon ScoÜand \ard9 da (Baftarafı 1. Sayfada) Polly Peck tafmdan karşılanan tatillere gönderildi. •Gazete, Scotland Yard'm "Şi- kâyet tnceleme Şubesi" (CIB) tarafından yürutülen soruştur- mada (Jones'un resmi arabasıy- la özel yanşlara gittiği, polise ait gemide özel parti verdiği) gibi iddialann da incelendiğini ve so- ruşturmadan tçişleri Bakanı Kenneth Baker'ın haberdar edil- diğini öne sürdü. Scotland Yard sözcüsü de Ge- nel Müdür Yardımcısı Wyn Jo- nes hakkında soruşturma başla- tıldığını doğruladı, ancak soruş- turma konusunun ne olduğunu bildirmedi. ' Sözcü, Wyn Jones hakkında- ki soruşturmayla ilgili The Sun gazetesinde yer alan iddialan ya- lanladı. tddialar Asil Nadir ta- TOB-DER DAVASI Y^niden yargılamaya ret ANKARA (Cumhuriyet Bn- rosa) — Askeri Yargıtay 4. Da- iresi, mahkûm olan TÖB-DER yöneticilerinin haklanndaki yar- güamalann yenilenmesi istemiy- le yaptıkları başvuruyu reddn- ti. Böylece, aralarında genel başkan Gültekin Gazioglu'nun da bulunduğu bazı TÖB-DER yöneticilerinin beraati, diğer yö- neticilerin ise mahkûmiyeti ile- ortaya çıkan "çifte standart" kesinlik kazandı. Necatigil Ödülü Kaplaırın Kültür Ser- visi — Bu yılın Necatigil Şiir Ödülü, 'tnsan Bir Yalnızlık- tır' adlı kita- bıyla Sefa Kaplan'a veril- di. Şair Behçet Necatigil'in adına ailesi tarafından kunılan ödülün Adalet Ağaoğlu, Rauf Mutluay, Fethi Naci, Tahsin Yücel, İlhan Berk, Hilmi Yavuz ve Dogan Hızlan'dan oluşan se- çici kurulu önceki gün yaptığı toplantı sonucunda 1990 Neca- 1980'den bu yana verilen Ne- catigil Şiir Ödülü'nü ilk kez 'ts- tanbul Kitabı' adlı yapıtıyla tl- han Berk almıştı. Ödül 1981'de 'Alacakaranlıktaki Ulke' ile Ahmet Erhan'a, 1982'de 'Kaya- yı Delen İncir' ile 'Turgut Uyar'a, 1983'te 'Nereye Uçar Gökyüzü' ile Refik Durbaş'a, 1984'te Dilsiz ve Çıplak' ile Oktay Rifat'a, 1985'te 'Agustos Dehlizleri' ile Tuğrul Tanyol'a, 1986'da 'Dön Güvercin Dön' ile Çevat Çapan'a, 1987'de 'Yol Üstündeki Semender' ile Ahmet Oktay'a, 1988'de 'Giiz Bitiği' ile Cemal Süreya'ya verilmişti. Ge- tigil Şiir Ödülü'nün Kaplan'a çen yıl ise ödüle değer kitap bu- verılmesmi kararlaştırdı. lunmamıştı. Bu yılın Necatigil Şiir Ödülü sahibi Sefa Kaplan, 1956 do- ğumlu. Ankara Gazi Eğitim Enstitüşü'nü bitiren Kaplan, Is- tanbul Üniversitesi Edebiyat Fa- kültesi Türkoloji Bölümü'nün son sımfından aynldı. tlk şiir ki- tabı 'Sürgün Sevdalan' 1984 yı- hnda yayımlanan Sefa Kaplan'- ın 'tnsan Bir Yalnızlıktır' ikin- ci şiir kitabı. Kaplan'ın, şiir ki- Askeri Yargıtay 4. Dairesi, Ankara Sıkıyönetim 3. Nolu Askeri Mahkemesi'nce 5-8 yıl arasında değişen hapis cezalan- na çarptırılan 36 TÖB-DER yö- neticisinin yaptığı "yargdama- nın yenilenmesi"'ne ilişkin is- temlerini oybirliği ile reddetti. Bu karann gerekçesinde, Anka- ra 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nce 20 TÖB-DER yöneticisi için ve- rilen beraat karannın dayandı- ğı ve A.Ü. Hukuk Fakültesi öğ- retim üyesi Prof. Dr. Nevzat Toroslu'nun bilirkişi raporu için rilmiş bilirkişi raporu" değer- lendirmesi yapıldı. Kararda, bu rapora dayanılarak verilen be- raat karannın Yargıtay incele- mesinden geçmeden kesinleştiği de arumsatılarak bu nedenle söz konusu karann bir içtihat deği- şikliği niteliği kazanmadığı da vurgulandı. Kararda, TÖB- DER yöneticilerinin Dernekler Yasası uyannca oluşturulan TÖB-DER'i TCK'nın 141. maddesinde tanımı yapılan "ya- sadışı dernek" haline dönüştür- dükleri de savunularak, bu de- ğerlendirmeye dayanarak mah- kûmiyet kararı veren askeri mahkemenin karannda bir isa- betsizlik bulunmadığı da belir- tildi. ŞtRİNYER HİPODROMIPNDAN taplan dışında, 'Terörün Sol- durduğu Yıllar' adlı bir incele- me kitabl ve Nokta dergisine yazdığı yazılardan oluşan 'Ta- rih Tereddütten tbarettir' adlı bir kitabı var. 1. KOŞU: F. Izavra (2) P. Lady Sera (5), S. Marble Arch (3). 2. KOŞU: F. Navratilova (1), P. Orhan 2 (2), S. Pastör (6). 3. KOŞU: F. Esse (4) P. Arzu 4(1),P. Balkız 2 (2), S.Şahlan 116(5). 4. KOŞU: F. Hanky Penky (7), P. Hanağası (1), P. Josephine (9), S. Elifim (6). 5. KOŞU: F. Kalamış (7),- P.Kerem 3 (2), P. Yurdabak (4), S. Özgürhan (1). 6. KOŞU: F. Aliş (7), P. Levend-Şah (8), Opulent Milf (5), P. Black Jack 1 (4), S. Mu- ratşah (3). 7. KOŞU: F. Tuluyhan (1), P. Dostu (5), P. Şahlan 1 Cemsultan (8). î (2), S. rafından da yalanlandı. Bir süre önce polis başkomi- seri Colin McMurray, eşinin Asil Nadir'le çalıştığının ortaya çık- mast üzerine erken emekliliğini istemişti. Londra'nın Hampste- ad semti karakolunda başkomi- ser olarak çalışmakta olan McMurray'ın eşi Isabel, kurdu- ğu özel bir şirketle Asil Nadir'e koruma görevlileri timi sağla- rnıştı. Scotland Yard kurallanna gö- re halen görevi süren güvenlik görevlilerinin, kendilerinin v« eş- lerinin güvenlikle ilgili özel iş yapmaları yasaklanmış bulunu- yor. • The Sun gazetesinin dünkü haberinde, McMurray'ın, Wyn Jones ile de bağlantısınm bulun- duğu ve iki polis yetkilisinin ya- kın dost oldukları ileri sürüldü. Wyn Jones hakkındaki soruş- turmanın, Scotland Yard tari- hinde bu derece üst düzey bir yetkili aleyhindeki ilk soruştur- ma olduğu belirtildi. ARADA BİR (Baştarafı 2. Sayfada) Yasaların ve meclis ıç tüzüğü- nün anayasa aykırı olduğu, ta- bi oldukları süreler içerısinde savunma yolu ile ya da şahsi dava sebebi ile iddia edilmesi olanağı vardır. Bunlar aşikâr, ama anayasanın temel madde- lerine aykırı ve mahkemenin ta- rafsız yapısını değiştirecek asil ve yedek üye seçme yetkisınin kendi içinde düzenleyışinde ve siyasi makamlara seçme yetki- sinin verilmesı halinde bu yan- lış hangi yolla düzeltilecektir. Sayın Prof. sorumu tebessüm- le karşıladı, "Çokdoğru" dedi, "Bizler Bonn Ânayasası'nı ya- parken hem işgal altındaydık hem de verilen zaman çok kı- sıtlı idi." O zamanki kuşkularım zamanla aşikâr bir gerçek ol- du. Her kez Anayasa Mahke- mesi'nin yapısına seçilenin ni- telik ve nıceliklerini gözardı edip hukukta geçirdiği deneyi- mine göre değil de benim ada- mım olsun diyerek üç kişiden en fazla oy alanın yerine şah- sen sempati duyduğu kimseyi atayarak o mahkemede çoğun- luğu yeğlemiş olduğunda aşi- kârlık vardır. Böyle bir tasarrufun anaya- saya aykırılığını belli etmek için uzun uzun devrimlerden, ev- rimlerden, teorilerden bahse lüzum yoktur. Bu kabil tasarruf- lar tarafsızlık ilkesini ve bilim- selliği aşikâr şekilde zedeler. Basınımızın da dördüncü kuvvet olarak kamuoyunu doğ- ru istikamette ve de gerçekle- rin altını çızerek oluşturması da en doğal gorevidir. Basının şah damarını teşkil eden haberle- rin bu şekilde verılmesi çok ya- rarlıdır ve rejimin, parlamenter sıstemın güvencesıdir. Ankarada sürpriz görüşme ŞEBNEM ATİYAS NEW YORK — SSCB Dışiş- leri Bakanı Eduard Şevardnad- ze'nin Türkiye ziyareti sırasın- da yann Filistin Kurtuluş Örgü- tü (FKÖ) lideri Yaser Arafat ile Ankara'da sürpriz bir görüşme yapma olasılığı belirdi. BM Gü- venlik Konseyi Başkanı Yemen Büyükelçisi Al-Ashtar görüşme konusunda, "Böyle birgeüşme var" derken, ABD'nin BM'de- ki bir büyükelçisi de, "Görttş- me olacagını biz de duyduk" di- ye konuştu. Olası "Ankara bu- luşması"nda, BM Güvenlik Konseyi gündeminde bulunan ve 1.5 aydır sürekli ertelenen "Ortadogu ve Filistin sorunu- nun çözümü için uluslararası konferans toplanması" yolun- daki karar tasansının görüşül- mesi bekleniyor. Sürpriz gelişnu- Güvenlik Konseyi'ndeki ka- rar tasarısı görüşmesinin SSCB'nin talebiyle yeniden er- telenmesi dün gece geç saatler- de BM gündemini oluştururken, Şevardnadze'nin Ankara'da FKÖ lideri Yaser Arafat ile bir görüşme yapacağı haberleri de kulisleri canlandu-dı. Dün gece BM Güvenlik Kon- seyi, "işgal edilmiş topraklann durumu" ile ilgili karar üzerin- de kapalı görüşmelere başlama- dan önce Güvenlik Konseyi Başkanı Yemen Büyükelçisi AI- Ashtar, Cumhuriyet'in Şevard- nadze-Arafat görüşmesine iliş- kin sorusunu, "Böyle bir geHş- me var" diye yamtladı. Al- Ahstar konuya ilişkin aynntılı bilgi vermekten kaçındı. ABD'nin BM'deki misyon sözcüsü Büyükelçi Philip Ar- nold da, "Cuma günü Ankara'- da Şevardnadze ile Arafat'ın biı araya gelmeleri söz konusu mu" şeklindeki soru üzerine, "Böy- le bir görüşme olacagını biz de duyduk" dedi. BM'de FKÖ temsilciliğini ya- pan Arafat'ın kuzeni Al-Kidwa ise, Cumhuriyet'e yaptığı açık- lamada, böyle bir görüşmenin gerçekleşebileceğini belirterek, "Ancak görüşme olsa dabi Or- tadogu'ya ilişkin karar tasarısı ile ilgili olmayacak" diye ko- nuştu. BM'deki diplomatik kaynak- lar ise, Ankara'da söz konusu görüşmenin gerçekleşmesi duru- munda ele alınacak temel konu- nun "BM Güvenlik Konseyi gündemindeki karar tasansı" olacagını ifade ettiler. Yaser Arafat'ın halen Tunus'ta bulun- duğu da kaydedildi. Ankara'nın bilgisi yok Yann Ankara'da gerçekleşe- ceği öne sürülen görüşme konu- sunda Türk Dışişleri'nin haber- dar olmadığı öğrenildi. Dışişle- ri yetkilileri, böyle bir görüşme konusunda kendilerine bilgi ulaşmadığını kaydettiler. BM Güvenlik Konseyi Küba, Kolombiya, Malezya ve Yemen tarafından Güvenlik Konseyi'ne sunulan."işgal altın- daki topraklarla" ilgili karar ta- sansının dün gece Sovyetler Bir- liği tarafından yapılacak bir gi- rişimle yeniden ertelenmesi bek- leniyordu. Karar, yaklaşık bir buçuk aydır Güvenlik Konseyi gündeminde bulunuyor. ABD, karar metnindeki, "Uluslararası barış konferansına çağrı yapan" ifadelerin çıkarılması yönunde baskı yapmayı sürdü- rüyor. Kararın dün gece Sovyetler Birliği'nin talebiyle yeniden er- telenmesi bekleniyordu. Sovyet diplomatik kaynaklanna göre ertelemenin temel nedeni Şe- vardnadze'nin Ankara'da yapa- cağı temaslarda beklenen geliş- melerdi. Ancak diplomatlar bu gelişmelerin neler olduğunu söy- lemekten kaçınddar. Şevardnadze önceki gün ABD Dışişleri Bakanı James Baker ile yaptığı ortak basın toplanüsında, Sovyetler Birligi'- nin Irak'a karşı kuvvet kullanıl- ması durumunda, "kuvvetler koalisyonuna" katılmayacağını açıkladı. Şevardnadze, Sovyet- ler'in desteğinin sadece siyasi olacağım vurguladı. GOZLEM UGURMUMCU (Baftarafı 1. Sayfada) yon 721 binken bugün bu sayı, 1 milyon 711 bine düşürûl- müştür. Bu da işçilerin pazarlık güçlerini azaltmıştır. Son on yılda, ücret-maaş gibi emek gelirierinin ulusal ge- lirdeki payı, 1980 öncesinde yüzde 32 dolayındayken bu oran bugün yüzde 14'e inmiş. Buna karşın kâr-faiz-rant ola- rak bilinen sermaye gelirierinin ulusal gelirdeki paylan 1980 öncesinde yüzde 42 dolayındayken bu oran 1990'larda yüz- de 73'e çıkmıştır. İşçiler, yıllık enflasyon oranını karşılayan toplusözleşme- ler imzalıyorlar; memur bu olanaktan da yoksundur. Memur aylıkları için uygulanan katsayılar, memurlara, enflasyonun da altında artış sağlıyor. Son katsayıtaria memurlara sağ- lanan artış, ancak yüzde 20 dolayındadır. Bu ortamda memur, toplusözleşme ve grev hakkına da sahip olmadığı için işçiden daha çok eziliyor! İşçiler, emeklerini diledikleri gibi pazadayamazlarsa, dev- let memurlarının aylıkları tepeden inme karariarla saptanı- yorsa, tarım ürünlerinin fiyatları "idari takdirlerie" belirleni- yorsa, faiz oranları devlet müdahalesi ile oluşuyorsa bu dü- zenin neresi liberaldir? Aslına bakarsanız, dünyada bugüne kadar ne "komünist" düzen kurulmuştur ne de "liberalizm..." Bunlar birer "/deo- lojik ütopya"d\r. Kimse, kimseyi kandırmasın; bugûn dünyada 'tfev/et müdahalesi" olmadan işleyen tek bir ekonomi yoktur. Bü- tün kapitalist ülkelerde hükümetler, ekonomiyi düzenleyici kararlar alırlar. Serbest pazar varsa ve bu pazarda serbest ticaret yapılıyorsa, niçin kapitalizmin anayurdu Amerika, Türk tekstil ürünlerine "kota" koyuyor? "Serbest ticaret" bir masaldır! Bugün Türkiye'de uygulanan modelin de liberalizm ile uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Uygulanan, dış borçla- rın ödenmesini -ağlayan IMF modelidir. IMF modelinin Türkiye'deki uygulanan biçimi "alaturka kapitalizm" ve "arabesk liberalizm"d\r. Bu "alaturka kapitalizrrf ve "arabesk liberalizm" de en kötü bir devlet müdahaleciliği biçiminde ortaya çıkıyor. Uygulanan sistem, devletçiliğin en kötü ve en yoz biçi- midir! 12 Eylül'den ve hele 1983'ten bu yana alınan kararlara bakın: Bunlarda hep ekonominin "merkezi otorite" tarafın- dan yönlendirildiğıni gösteren yasalara, kararnamelere ve tebliğlere rastlayacaksınız. Bunlar arasında, silah, uyuşturucu, döviz ve gümrük ka- çakçılannı koruyan, kollayan ve bu suç sanıklannı bağışla- yan yasalara rastlarsanız sakın şaşırmayın! Bu da uygulanan modelin kaçınılmaz sonuçlarından bi- ridir. Liberal bir ekonomik düzende mi yaşıyoruz? Öyleyse, Zonguldak grevi için belirleyici kararı Cumhur- başkanı veriyor? Neden bakanlar, Cumhurbaşkanı'ndan izin almadan toplu pazarlık görüşmelerine oturamıyorlar? ANAP içindeki kanatlar arasında bile yan tutan Cumhur- başkanı'nın isçi-işveren ilişkilerinde "tarafstz" davranmadığı ve davranmayacağı biliniyor. Uygulanan model liberalizm değildir. "Emir-kumanda eko- nomisi"d\r. Bu "emir-kumanda ekonomisi"n\n 12 Eylül ge- nerallerince alanan sivil kadrosu, Özal ve arkadaşlanndan oluşuyordu. 12 Eyiül'de askerlerce "atanan" özal lideriiğindeki bu kad- ro, "seçilenler" üzerinde silah zoruyla "egemenlik" kurmuş- tur. Bu egemenliğin sınıfsal özüne ceza hukukunda "tahakküm" deniyor. Bu egemenliğin çalışan kesime maliyeti yoksulluk, ser- maye kesimine armağanı da yüzde yüzlere varan kazanç- tır! Bir kısım 12 Eylül generali, bu düzende "temettü paşalan" olarak yerlerini de alıyorlar. Serbest pazar ekonomisi, sermaye piyasası, borsalar, bankalar. Peki ya 'emek piyasası?' Liberalizm, eğer varsa ve eğer geçerliyse, neden Zonguldak vilayet sınırlarında bir- denbire yok oluyor? nş'ın eşi ve kızı da hastaneye geldi. iki.Mnin de sinir krizleri geçirdikleri gözlendi. Emekli olduktan sonra Lapis Turizm A.Ş.'de güvenlik amiri olarak çalişmaya başlayan Ay- dın Barış'a ateş eden saldırgan- lann eşkâlleri şöyle belirlendi: Birinci kişi, 30-35 yaşlannda, 1.70-1.75 boyunda, iyi giyimli, kravath, bond tipi çanta taşıyor. İkinci kişi, 35-40 yaşlannda, koyu kırmıa montlu, şapkalı. Dün akşam satlerinde gazete- ler için çeşitli yerlere bırakılan bildiride, olayı Devrimci Sol- Silahh Devrimci Birlikler'in gcr- çekleştirdiği beurtildi. Bildiride Aydın Banş'ın, Ahmet Karlan- gaç, Selçuk Küçükciftçi, Selim Mehmet Yücel, Hayrettin Eren, Tahsin Elvan ve Abdullah Göz- alan adh örgüt üyelerinin ölü- münden sorumlu tutulduğu, bu nedenle "yargılanarak ölümle cezalandınldığı" kaydedildi. Aydın Barış hakkında, Devrimci-Sol adlı yasadışı örgü- tün ana davasının sürdürüldü- ğü tstanbul 2 No.'lu Askeri Mahkemesi'nde işkence yaptığı iddiasıyla birçok kez suç duyu- rusunda bulunulmuştu. Ahmet Karlangaç adlı Dev-Sol sanığı- nın işkenceyle öldürülmesi da- vasından yargılanan 4 polis me- muru da mahkeme ifadelerinde Karlangaç'ın kendi gruplanna Banş'ın şefi olduğu K grubun- dan çok kötü bir halde geldiği- ni ve bir süre sonra öldüğünü belirtmişlerdi. (Baftarafı 1. Sayfada) la birljkte 10'a yukseldi. Görgü tanıklanndan ve polis yetkililerinden edinilen bilgiye göre Göztepe Eğitim Mahallesi Abdibey Caddesi 15/25 numa- rada oturan Aydın Barış, dün sabah saat 08.30 sıralannda evinden çıktı. Emekli olduktan sonra çalişmaya başladığı Kara- köy'deki Lapis Turizm A.Ş.'ye gitmek için Ziverbey otobüs du- rağına geldi. Banş, burada otobüs bekler- ken saat 08.45'te durağın yakın- larına gelen kimliği belirsiz iki kişi ateş etmeye başladı. Banş, başından 3 ve göğsünden aldığı 1 kurşunla olay yerinde ağır ya- ralanarak yere yığıldı. Saldır- ganlann bir süre yaya uzaklaşıp, daha sonra plakası belirleneme- yen Renault Toros marka bir otomobile binerek kaçtıklan öne sürüldü. Emekli olmadan önce Siyasi Şube Mudürlüğü'nde Devrimci Sol'a bakan (K) Masası sorgu ti- minde görevli Aydın Banş, çev- redeki vatandaşlarca SSK Göz- tepe Hastanesi'ne kaldınlırken yolda yaşamını yitirdi. Polis yetkilileri, olay yerinde 7.65 ve 9 mm çapında 4 adet boş kovan bulunduğunu söylediler. Saldırganlann iki ayn tabancay- la ateş ettikleri ve susturucu kul- landıkları belirtildi. Istanbul Emniyet Müdürü Mehmet Agar olaydan sonra SSK Göztepe Hasıanesi'ne gide- rek yetkililerden bilgi aldı. Ba-
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle