02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30KASIM 1990+*** CUMHURİYET/19 Hutıçmalı şarkıcı d ' son "eroök fantezUerinin" bulunduğu "Justify My Love" adlı video fflmi MTVşirketi Urafmdan gösterttmeyecek. Aflterikan video jirkedain bu karanna karşılık Warner Brothers "Justify My Love"ın kasetini iki haftaya kadar piyasays duyurdu. (Fotoftraf: Reuter) Burdur'da Yöre Haber BURDUR (Cıunhuriret) — Burdur Belediyesi "Yöre Haber" adıyla bir yayın organı çıkarmaya başladı. Burdur Be- lediyesi adına sahipliğini Beledi- ye Başkanı Armağap Öci, Yazı Işleri Müdürlüğü'nü Nevzat Ze- ren, Haber Müdürlüğü'nü de Şafak özkayacan'ın üstlendiğj Yöre Haber, üç ayda bir yayım- lanacak. Uk sayısı 1 Aralık 1990'da cı- kacak olan yayın organınm Iz- mir Büyükşehir Belediye Mat- baası'nda bastınldığını bildiren Belediye Başkanı Armağan tlci, "Her türlü engellemeye karşın ufnklanmız genişlemiş, sesimiz duyulmuş olarak daba kaynak yaratjcı ve arttıncı bir yöntemle Bardar'a hizmet etmeyi surdü- riirken Yöre Haber isimli dergi- mizi snnoyornz" dedi. REMBRANDT'IN JUNO'SU — Tablolanna paba biçilme- yen Hollandalı ressam Rembrandt'ın Juno adlı tablosu Los Angeles'da açılan Armand Hammer Sanat ve Kültür Müze- si'nde sergUenmeye başlandı. Rembrandt, tabloyu yıllarca evin- de kendisine yardımcılık eden Henrickje Stoffels'in anısına yapmış; tabio ünlü ressamın sayılı yapıtlanndan biri olarak gösterilmişti. (Fotoğraf: AFP) Oğretmenlerîn lisans basvunılan ANKARA (ANKA) — Mifli Eğitim Bakanüğı'run, öğretmen- lerin daha üst derecelerde öğre- nim görmelerini sağlamak ama- cıyla başlattığı "önlisans" ve "lisans" tamamlama program- lanna başvurular bu aksam so- na eriyor. Miüi Eğitim Bakanlığı, öğret- men Eğitimi Genel Müdürü Necmi Yazıcıoğlu'ndan alınan bilgiye göre yapılan önlisans ve lisans tamamlama basvurulan, branş ve sayı olarak değerlendi- rilecek, yeterli sayıda talep oldu- ğu takdirde üniversitelerle işbir- liği yapılarak programın uygu- Ianmasına geçilecek. Diana çocuidarla Ingiliz tahtının veUabh Prens Cfaarles'ın kansı Prenses Diana Malcolm Sargent, Kanserli Çocukiar Vakfı'nın fahri başkanı. Prenses, önceki gün kanserli çocuklann bakınunın giderlerinin sağlanması amacıyla vakfa armağan edilen Ford Escort Cabriolet üpi bir otomobili teslim aldı. (Fotoğraf: RELTER) HABERLERtV DEVAM OLAYLAKIN ARDENDAKI GERÇEK(Baftaraft 1. Sayfada) rülen görüşmelerde sonuç alına- mamıştır. Cumhurbaşkam özal, bu konuda bir konuşma yapa- rak şunları söylüyor: "Bugün Zonguldak kömür havzasmda ifçiye verilen ücret, sattığımız kömürün bedelini karşdamıyor. Bırakınıı amortis- matıı, diğer hiımetleri, elektri- ğU sattığınız kömür Lşçi ücretle- rirü karşılamıyorsa ne yapacak- struz? Zaran 500-600 milyan buluyorsa, yartn yüzde 60 zam verdiğiniz zamtm bu açık, bu za- rar bir trilyonun üstüne çıkar. Kim ödeyecek bu parayı? Dev- let baba, ver bakahm diyecek- • ler. Devlet nasti verecek? Ya ver- gileri arttıracak ya para basa- cak. Biz para basmamaya çalı- şıyoruz. Çünkü para basılması enflasyoruı arttmyor. Üretbnol- mayan yere haddtndenfazla pa- ra verineniz, enflasyonu köriik- Ursiniz." özal'ın konuşmasında doğru olan noktalar yok değildir; ama yanlışlan o kadar büyüktür ki Zonguldak grevme bir çözütn getireceğine, sorunu büsbütun ağırlaştırmıştır. önce Cumhurbaşkam, üstü- ne hiç vazife olmayan bir konu- da tarafsızlığını bozmuştur; gö- revine başlarken içtiği andı çiğ- nemiştir. Vaktiyk MESS (Made- ni Eşya Sanayicileri Sendikası) Başkanı olarak emekçi düşman- lığıyla ün yapan Sayın Özal'ın duygularım yenernediği anlaşı- lıyor. Oysa bir cumhurbaşkam emek-sermaye dengesinde yan- sızJığını korumak zorundadır. Bu tür yaklaşımlann toplusöz- leşme düzenine yarar yerine za- rar getireceğini sûylemeye gerek var mû Zonguldak kömür madenleri- nin sorunlarla kuşatılması yeni bir olgu değildir. Ancak Sayın özal, 1980-1990 arası on yıl dev- let bakanı, başbakan yardımcı- sı, başbakan olarak ekonomide sorumlu ve yetkiliydi. Zongul- dak madenlerindeki sorunları çözmek için neden en küçtik bir adım atmamıştır? Haydi olayın bu yanını da bir yana bırakalınv bugün ülkede gemi azıya alarak dolu dizgın koşan enflasyondan Zongul- dak'ta çalışan işçileri sorumlu saymak insafsızlık değil midir? Sayın özal, işçileri suçlayacak yerde, kendisine dönük özeleş- tiriyi yapmak zorundadır. Özal, anayasammn öngördu- ğü gibi bir cumhurbaşkam ola- mıyor. Anayasa dışına taşan, anayasayı çiğneyen, anayasayı hiçe sayan cumhurbaşkam kim- liğine "kamuoyunu ahştırmak" istiyormuş gibi bir çabası var. Türkiye Cumhurıyeti Devleti- nin yasalarını her gün çiğneyen Cumhurbaşkam, milleti şıraze- den çıkarmak için sanki her gün yatırım yapıyor. Cumhurbaşkam yasayı çiğ- nerse sokaktaki adamda kanun saygısı kalır mı? -k-k-k Madenci (Baftarafi 1. Sayfada) Devlet Bakanı Cemil Çiçek- in dün aksam televizyonda yap- tığı konuşmada değindiği 'Ma- dem istiyorlar TTK'yı Sendika- ya verelim, onlar yönetsinler' görüşü üzerine düşüncelerini açıklayan Şemsi Denizer "Daba ince de soyledik. BunJar >öne- Jcilikten anlamıyorlar. Kurumu iize devretsinler biz yönetiriz. 3nlara vöneticilik nasıl olur (östeririz. Derbal istiyoruz" jedi. \kbnlut: Erteleme iüşüncemiz yok Başbakan Yıldınm Akbulut, aaden işçilerinin grevinin erte- mmesinin sözkonusu olmadığı- ı söyledi. Akbulut, dün akşam stanbul'dan Ankara'ya dönü- linde Esenboğa Havalimanı'n- a gazetecilerin "Grev ertelene- ilir mi?" şeklindeki sorusuna, Erteleme mozubahis değil. Er- Jeme duşttncemiz yok" karşı- ğnu_yerdi. __ Selüloz-lş Sendikası'na bağlı ) bin dolaylarındaii SEKA îş- si de gerek maden işçilerinin evini desteklemek gerekse ken- toplusözleşmeterindeki işve- n tutumunu protesto etmek aacıyla bugün ögle yemeğini •ykot edecek. Atatürkçüler hedef oldu(Bafttmfı I. Sayfada) en belirgin örnegi. komşnmnz ülketerde yaşanmaktadır" dedi. Laikligin, Osmanh Imparator- luğu'nun mirasçısı Türkiye'de Batı'dakinden daha kapsamlı bir anlam ve işleve sahip oldu- ğunu vurgulayan Yüce sözleri- ni şöyle sürdürdü: "Bugttn Tttrkiye'de inançla- nn sadece vicdanlarda kalması- nı yeterli bulmajan ve devlet ya- şamına egemen olmasını şiddet- le arzu eden \e bu \onde orgut- lenme aşamasuıa girmiş olanlan görmek genç Türkiye Cumfauri- yeti'nin Ataturk ilkelerini reh- ber edinmiş mensuplan olarak bizkri fevkalade uzmekte ve en- dişelendirmek tedir.'' Prof. BözTcurtTJüvenç, "La- ikliğin larihi gelişimi' 1 ni anJat- tığı konuşmasında Türk devrim- leri içinde en sert tepkiye yol açanın laiklik olduğuna işaret etti. Güvenç, "Tiırban takan- laıia ben sınıfla nasıi iletişim kuracagım? Aramıza perde mi çekecegiz? Telefonlaşacak mı- yız? tletisim bile kuramayaca- ğını bn insanlar nasıl geleceğin çagdaş tophımunu yaratacak?" diye sordu. Anayasa Mahkemesi Başkan- vekili Yekta Güngör özden, "Laikligin Haknki re Siyasi Boyntlan" konulu konuşmasın- da, Anayasa Mahkemesi Baş- kanvekili sıfatıyla değil kendi adına konuşma yaptığını söyle- di. "Beni kim yanlı olarak suç- larsa soçlasın gorevimio yasal SJ- nırlanna karşın bn yanlılığımı bayrak gibi flan etmekten asla geri darmayacagım" diyen öz- den, Türkiye'deki laiklik aleyh- tan olumsuz geüşmelere değin- di. özden şunları söyledi: "1923'teki kadar içtenlikli, duyarlıklı, ozenü, 1940'lardaki kadar saglıklı mıyu? Çevremi- ze bakahm. Bugün dindarlık ve Müslümanhk savunoculuğu adı altında asla din düşmanı olma- yan laikler ve Atatürkçüler din düşmanı ve hedef gösteriliyor. Yalan yazan, iftirada bulunan bir Mödnmanlık anlayısım ta- şıyanlar, ber zaman özenle ka- çınılması gereken kötülemeyi, adam oldurmeyi bile gerekli ve zornnlu gosteren yayınlar var, dergiler var, vakıfiar var, kimi knnıloşlar var. Ben, bunu ber zaman olması dogal karsüana- cak bir dogal karşıtlık gibi gör- miiyonım. Çığ gibi böyuyor bo. Üzüntüyle so>layonım ki bu kontryu onlaria tartışmanın ola- nagı da yok. Fanatik, mrncn ba- kışlanyla bile sizi, olobuslerde, sokaklarda olduni)oriar, ezi- yorlar âdeta. Boyle bir toplulu- ğn goruyorsunnz. Niye bugıin- lere geldik? BUOUD sorumlulu- ğu bizde." Izmif'deki bir toplantıda Anayasa ve Anayasa Mahkeme- si karanndan tumceler okundu- ğıj için suçlandığına işaret eden Özden sözlerini şöyle sürdürdü. "Bu lumceleri okuduktan sonra 'değeriendirmeyi ilgüilerin takdirine bırakıyorum' dedim. Fırtına kopanldı ve ben şimdi agırkoruma altında, ozgurluk- lerinden yoksun, ber an asın sag gazete ve dergilerin hedef tah- tası gosterdilüeri bir adamım. Hiç umurumda değil. Korkmu- yorura. Ama bu duzeye geldik. Niye geldik acaba? Yeşil ışıklar, göz kırpmalar olmasa yetkililer soruna tarafsız davransalar, be- nim önyargdı oldngumu, önce- den görüş acüdadığımı bildiren snçlamalan incelemek zabmeti- ne katlandıktan sonra konuşsa- lardı, böyle bir ortam dogar mrydı? Bir ülke ki anayasa Mahkemesi Baskanvekili polis- le korunuyor, Atatürk'ten söz etti, lakilikten söz etti, anayasa- nın bir fıkrasını okudu, Anaya- sa Mahkemesi'nin bir karannın bir tumcesini okudu, diye suç- lamyorsa o ülkedeki karanlığın hafif oldnğnnn hiç kimse savu- namaz." Bazı toplantılar, toplu na- mazlar yasaklanmazken bazı toplantılann ise toplantı başla- mak üzereyken yasaklandığını belirten Özden, "Banlar her za- man goguslenecektir. Ama alul- la, bilimle, hoşgörayle ve ania- yışla, ama hoşgörü ve anlayış bep bizden geliyor, biz her tür- lü kışkırtmaya karşı, A (atürk'- un soylediklerini yana için söy- lemeye hazır olraazsak, dunden dolayı bugünkre nasıl gelmiş- sek, birkaç sene sonra bugünleri de ararız, o tehlikeyi de söylü- yorum" dedi. Laikligin "Türk rönesansı" olduğunu ve birleştiriciliği in- sancıllığı, aydınlanmayı hedef- lediğini de vurgulayan özden, laikliği istemeyenlerin aslında Müslüman olduğunu söyleyip, Müslümanlığa zarar veren söz- de Müslümanlar oldu|unu bil- dirdi. özden, şöyle dedi: "Dindanz diyoriar, knfür bunlarda, sövgü bnnlarda, ha- karet bunlarda, saldın bunlar- da, bedef tahtası göstermek bunlarda, öldürmekten soz et- mek bunlarda, cihat çagnlan bunlarda, siz bu kadar Allab'a inanıyorsnnuz. Allah'ı niye say- mıyorsunuz da onun adına ce- za verip, sevap dağıtıyorsunuz. önce kendinize gelin laik ol- makla, Ataturkçü olmakla snç işlenmişs* cezasını Tann verir. Siz niye veriyorsonuz." Konuşmasında laikligin hu- kuki gelişimine de yer veren öz- den, Atatürk'ün kurduğu Diya- net Işleri Baskanhğı'nın laiklik hedjefî doğrultusunda çalışmayı amâçlaması gerektiğine ve eğî- timin de yine laiklik doğrultu- sunda yapılması gerektiğine dik- kat çekti. özden, "Cumharbaşkau, miDervekifleri laikliği konryaca- ğına Uişkin söz vereoek, yemin edecek, ondan sonra Türkiye karanlık tünele girecek. Olmaz öyle şey" biçiminde konustu. NDA A y g a z F ı r ı v a z g e ç m e z . M a r k a s ı y l a s a ğ l a m l ı ğ ı y l a . . . k a l i t e s i y l e . . . A y g a z , s i z e ö m ü r b o y u b a ş k a f ı r ı n a r a t m a z . H e m e n l e n y a k ı n y g a z B a y i f ' n e \ u ğ r a y ı n , w A y g a z F i r ı n ' ı n ı z ı ^ M e t a m g ü v e n c e l i A y g a z T ü p ' ü n ü z ü d e p o z i t k a r ş ı h ğ ı , h i ç b e k l e m e d e n a l ı n . V W G O Z L E M UĞUR MUMCU (Bajtarafi 1. Sayfada) pılacak saldın için kullanılması. "Birleşmiş Milletler Anayasası" olarak adlandınlan 26 Ha- ziran 1945 tanhlı Bırteşmış Milletler Antlaşması'nın 4a mad- desi alınacak askeri önlemler konusunda ne gibi yol ve yön- temler izleneceğıni de gösteriyor. Söz konusu maddeye göre Birleşmiş Milletler'e üye dev- letler, böyle bir karar alınması halinde savaşa katkıda bu- lunmak üzere antlaşmalar yaparlar. Yapılacak katkı bu ant- laşmalarla belırlenir. Bu antlaşma ya Konsey'in çağrısı üzerine olur ya da özel antlaşmalarla. 43. madde, üye devletlerin "hertürlü yardım ve kolaylığı" sağlamalannı öngörüyor Türkiye için bu "her tûrlü yardım ve kolaylık" nasıl yorum- lanacak ve nasıl uygulanacaktır? İlgili maddede bu her türlü yardım ve kolaylık kapsamı- na nelerin girebileceği de belırtiliyor: Silahh kuvvetlerı kullandırmak. Geçit hakkı tanımak. İncirlik Üssü, Irak'a karşı yapılacak bir askeri müdahale için son derece stratejik öneme sahıptir. 1958 yılında Irak ihtilali patlak verince Federal Almanya'da üslenen NATO : ya bağlı Amenkan deniz piyadelen, Türk hükümetinden izin beklemeden, İncirlik Üssü'ne inmişler; buradan da Lüb- nan'a gönderilrrtişlerdi. Bir savaş halinde İncirlik Üssü'nün kullanılacağına, bu- günden kesin gözü ile bakmak gerçekçı bir yaklaşım olur. Gerek Suudi Arabistan'a asker gönderilmesı gerek incirlik Üssü'nün kullanılması için bugünlerde hükümet ıle "özel antlaşmalar" yapılacaktır. Türkiye'den istenen Suudi Arabistan'a asker göndermek- ten çok İncirljk ve Pirınçlik üslerinin kullanılması olabilir. Birleşmiş Milletler Anayasası ya da antlaşması 43. mad- de ile böyle bir katkının üye devietlerce üstlenilmesini ön- görüyor. Böyle bir antlaşma yapılırsa, bu askeri katkının niteliği, hazırlık derecesı tek tek saptanacaktır. Bu özel antlaşmalar Güvenlik Konseyi ile örgüt üyeleri ya da "üye kümeleri" arasında imzalanacaktır. varsayalım ki, Güvenlik Konseyi ıle Türkiye arasında böyle bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşmanın TBMM'de g&rüşü- lüp onaylanması gerekmektedir. Hükümet, TBMM'den silahlı kuvvetlerı yabancı ülkelere gönderme ve ülke topraklarına yabancı askerleri çağırma yetkisini anayasaya aykırı da olsa devraldı. Ancak Konsey karanndan sonra böyle bir öze^ antlaşmanın TBMM'den de geçirilmesi gerekir Savaştan sonra bölgede eski "sfa.rü" değişecek; kartlar yenıden karilacak; Türkiye'de de siyasal güç dengesi, bü- yük olasılıkla, değişecektir. Bu olası gelışmeler hiç hesaplanmayan sürprizlerte de dolu olabilir. MESS başkanı gibi (Baftarafi 1. Sayfada) doğrunnn tespitidir" değerlen- dirmesini yaptı. Sosyalist Parti Genel Başka- nı Ferit Usever, özal'ın yaptığı açıklamayla iktidann Zongul- dak madencisine karşı tavnnın bir kez daha ortâya çıkuğım be- lirterek "Madend grevmin genel grev yolunda önemli bir adım'' olduğu yorumunu yaptı. SHP Genel Başkam Erdal Inönü, Türkiye Maden-lş yöne- ticilerinin dün kendisini ziyaret- leri sırasmda yaptığı konuşma- da, linyit madenlerinde çalışan işçüere grev yasağı konulmuş ol- masının önemli bir eksiklik ol- duğunu dile getirdi. înönü, Cumhurbaşkam özal'ın Zon- guldak maden grevine ilişkin sözlerini anımsattı ve şöyle ko- nuştu: "Hayretin ötesinde bir tepld De görüyoruz ki Sayın özal, cumhurbaşkam olduğunu nnu- tarak grev aşamasına gelmiş bir toplusözleşmede işçilere karşı Wr vaziyet alıyor, 'Zaten işletme- ler zarar ediyor, işçilere daha fazla verirseniz, halkımız bunu kabul etmez' diyor. Yani, bir şe- kilde işcilerle halkımızı karşı karşıya getiriyor. Bir kere cum- hnrbaşkanı olarak böyle bir şey yaptnaya hiç hakkı yok. Cnm- hurbaşkanı tarafsız olur. Taraf- sızlık yemini eden bir insan na- sıl çıkar da önemli bir anlaşmaz- lıkta bir tarafı tntar? Yeminine aykın düşüyor. Özal'ın yapügı, cumhurbaşkam sıfatına vakış- mayan, yetkilerini aşan, anaya- saya aykın bir davranıştır." lnönü, "Özal'ın bir oynn oynadığını" ifade ederek şu gö- rüşlere yer verdi: "Özal, bu oyunda işçilerimiz- le halkımızı karşı karşıya getiri- yor. Açıkça diyor ki 'Eğer ora- daki işveren, işçilere istedikleri- ni verirse, bu halkımıza zarar ge- tirir, bu halkımızın hakkmı al- maktırf Yani, işçiler halkımızın bir parcası degil mi? Halkımı- zın, en çok uğraşan, madenler- de canını tebİkeye atan parcası degil mi? Nasıl işçilerie halkı karşı karşıya getirebDlr bir siya- set adamı, bir cumhurbaşk^nı? Ama bunu bile bDe yapıyor. Çunkü grev aşaması, uynşmaz- lık uzun sure alan, sıkıntîlı sii- reçlerdir. Bu sıkıntıyı bep bera- ber yaşayacagız. Cumburbaşka- nı son derece tehUkeli bir oyun oynuyor. Kendisine, bir parti po- Utikası olarak görüyor. Kendisi- ne çıkar sağlamak istiyor. Gö- rüyonım ki bundan maksadı başkaniık sistemiyte halka gidip, kendini seçtirmek için diyecek ki, 'Bakınız, ben halkımı koru- mak için işçilerime karşı vaziyet aldımf Halkm bir kesimini. öbö- rüne karşı kışkırtıyor. Buna kar- şı tepkimi betirtmek için ne söy- lesem yetmez." DYP Genel Başkam Süley- man Demirel, iktidarı "ahmak- lıkla" suçladı. Demirel, dün DYP Genel Merkezi'nde, TMMOB Başkanı Teoman Alptürk ile Teksif Sen- dikası şubeier temsilcileri ile gö- rüştü. Demirel görüşme sırasın- da enflasyonun yüzde 6O-7(nere ulaştığı bir ülkede çalışanlann sıkıntıdan kurtulmasımn müm- kün olmadığını söyledi. DSP Genel Başkanı Bnlent Ecevit, politikacüann, serbest pazarlık sürecine olur olmaz ka- nşmaJanmn, çalışma yaşamını çığmndan çıkarabileceğini belir- terek "Fakat Sayın Turgut Özal, cumhurbaşkam olduğu halde, bu özeni göstermek gereğini duymuyor. Kendini hâlâ MESS'in, yani bir işveren sendi- kasının başkam sanarak, topln- sözleşme sürecine çok yakışıksız biçimde kanşıyor" dedi. Ecevit, dun yaptığı açıklamada şu gö- rüşleri savundu: "Cumhurbaşkam Sayın Özal, bir türlü vazgeçemediği bu hu- kuk dışı ve yakışıksu davranışı- nın en yeni örneğini, Zongul- dak'taki toplusözleşme uyuş- mazlığı konusunda verdi. Ko- nuyla hiç ilgisi olmayan bir top- lantıda yaptığı konuşmanıo bü- yük bir bölümünu bu uyuşmaz- lığa ayırarak, toplusözleşme gö- nışmelerini açıkça baltaladı ve gre\i âdeta kaçınılmaz duruma getirdi. Bir cumhurbaşkanının toplusözleşme görüşmelerine, taraf gibi kanşması çalışma ya- şamını çıkmaza sürükleyebüir. Hele madencUik gibi, iscilerin çok duyarlı olduğu bir işkolun- da cumhurbaşkanının taraf ola- rak devreye girmesi çok büyuk sakmcalar doğurur." özal'ın da artık MESS başka- nı değil, cumhurbaşkam oldu- ğunu hatırlaması gerektiğini be- lirten Ecevit, şöyle devam etti: "Eğer hükümet, gerçekten 'hukürnet'se, cumhnrbaşkanını bu gibi üstüne vazife olmayan konulara kanşma huyundan vazgeçmesi için uyannalıdır."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle