Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 KASIM 1990 EKONOMİ CUMHURÎYET/13
SERKSTPİYASADA DÖVİZ
ABDDatan
B*> Mron Mario
imipeFrangı
HottndaRorini
İpgfeSterfnı
Fransız f rangı
100 halyan Lıretı
SAKyali
Avusturya Şini
DMz ln«. (J) =
Akş
2842
1915
2240
1690
5590
565
252
745
270
Sabş
2847
1922
2250
1700
5640
570
257
755
275
2848
JU.TIK 6ÛMÛŞ
Cumhuriyet
Reşat
24ayar attın
22 ayar Nezk
900 ayv gümü$
VrtıftankNtnf
Zjraal/Uünı
H*Mxı
MBanfcas 1 Ons J
Aiış
233.000
270.000
35.350
31.800
423
191.000
191000
191.000
384 95
Satı;
236 000
280 000
35.450
34.700
450
196 000
196 000
195.000
385.50
TL İnfertanta Ort. faia (*>) 59 61
Akaryakıt vergi
indiriıııi
• ANKARA (ANKA) —
Akaryakıt tüketim vergisi
ve akaryakıt ve ham petrol
ithaJatından alınan
Destekleme Fiyat Istikrar
Fonu oranlannda yapılan
indirimler iki ay süreyle
daha uzatıldı. lndirimli
oranlar ocak 1991 sonuna
kadar devam edecek, 1
Şubat 1991'den itibaren de
eski oranlar uygulanacak.
Emlak
Vergisi
• ANKARA (AA) — Bu
yıhn Emlak Vergisi ikinci
taksidi ödeme süresi bugün
sona eriyor. Maliye ve.
Gümrük Bakanhğı'ndan
yapılan açıklamaya göre
Emlak Vergisi mükellefleri,
1990 yılı Emlak Vergisi
ikinci taksidini kasıtn ayı
sonuna kadar ödemedikleri
takdirde ödemeleri gereken
vergi ile birlikte aynca
gecikme zammı da ödemek
zorunda kalacaklar.
Taksitler ilgili belediyelerin
vergi dairelerine ödenecek.
Gelir payı
ödemeleri
• ANKARA (AA) —
Kamu Ortaklığı İdaresi
tarafından ihraç edilen
Karakaya Barajı "D" tertibi
gelir ortaklığı senetlennin
son dönem gelir payı ile
ana para geri ödemelerine
Emlak Bankası şubelerinde
bugün başlanıyor.
Atasagun yine
sigortada
• Ekonomi Servisi —
Birlik Sigorta Genel
Müdüriüğü'ne Emin
Atasagun atandı. Daha
önce Halk Sigorta'da genel
müdür yardımcılığı, Tam
Hayat ve Atlantik
Sigorta'da genel müdOrlük
yapan Atasagun, yeni
görevine 3 aralıkta
başlayacak. İngiltere'de
"iktisat ve yüksek
sigortacüık" eğitimi gören
Emin Atasagun'un
"Türkiye'de Sigortacılığın
Gerçek Yönü" adh bir
kitabı da bulunuyor.
*
Istanbul vergi
rekortmenleri
• İSTANBUL (AA) —
Istanbul Ticaret Odası
(İTO), 1989 yıh kazançları
üzerinden yüksek düzeyde
kunımlar vergisi ve gelir
vergisi ödeyen tüzel ve
gerçek kjşilerden öluşan
1035 üyesini ödüllendirecek.
İTO Meclis Salonu'nda
bugün Maliye ve Gümrük
Bakanı Adnan Kahveci'nin
de katılacağı törende 78
şirkete ve bir kişiye altın
plaket verilecek.
Teksiften grev
kararı
• ANKARA (UBA) —
Tekstil işkolunda toplam
179 işyerinde çalışan
yaklaşık 110 bin işçi adına
grev kararı alındı. Grev
kararının işyerlerine
pazartesi günü asılacağı
bildirildi. Şevket Yılmaz
başkanlığında dün başlayan
Teksif Başkanlar Kurulu
toplantısı sona erdi.
Toplantıda, Türkiye Tekstil
Işverenleri Sendikası'na
bağlı toplam 179 işyerinde
çalışan yaklasık 110 bin işçi
adına grev kararı alındı.
Âlman
yardımı
• ANKARA (ANKA) —
Almanya, Körfez krizinden
zarar gören Türkiye'ye 110
milyon mark tutannda hibe
niteliğinde mali yardımda
bulunacak. Mali yardımla
ilgili anlaşma yann Hazine
ve Dış Ticaret Müsteşan
Namık Kemal Kılıç ile
Almanya'nın Ankara
Büyükelçisi Dr. Ekkehard
Eickholff tarafından
Ankara'da düzenlenecek bir
törenle imzalanacak.
Türkiye daha önce de
Japonya ve Fransa ile
benzer nitelikte anlaşmalar
imzalamıştı.
$Hii kimıete sert uyarıIbrahim Bodur Hükümetin bir
bakanı sanayiciye 'yatırım yapın'
diyor. Bir başka bakan 'aklınızı
başınıza toplayın, bizim dediğimizi
yapın, yoksa kapatırım' diyor. Biz
şimdi hangisini yapalım?
iHemduh Hacıoglu Ülke
ekonomisini sırtmda taşıyan özel
sektör imalat sanayiine bu husumet
nedir? Bize karşı silah olarak
gösterilen ithalat değirmeninin suyu
nereden gelmektedir?
ABDURRAHMAN
YDLDIRIM
Sanayici hükümete karşı sert-
leşti. Sanayiciler hükümeti, pa-
ra politikası, faiz, ithalatın pat-
laması, ihracatın duraklaması,
gümrük duvarlarının indirümesi
gibi konularda sert bir dille
uyardılar. Istanbul Sanayi Odası
(İSO) Başkanı Memduh Hacı-
oglu, Türkiye gerçeğinin ihracat
ve ihracat ağırlıkb yaptırım po-
litikalarını ülke gündeminin en
önüne konulması gerektiğini be-
lirtti, "Aksi takdirde döviz dar-
boğan 1991de hortlar" dedi.
Onceki gun yapılan kasım ayı
meclis toplantısında hükümete
karşı sert çıkışın öncülüğünü
İSO Yönetim Kurulu Başkanı
Memduh Haaoğlu yaptı. Hacı-
oglu, 24 Ocak ekonomisinin 10
yıllık uygulama sonuçlarını de-
ğerlendirerek başladığı konuş-
masında, bu dönemden özel
sektörün "yüzünün akıyla", ka-
mu kesiminin ise "ekonominin
kambunı" olarak çıktığım söy-
ledi. 1991 yılında gelişmenin
özel sektör eliyle sağlanması için
kamu tarafından "ekonominin
ÖDünün acüması" gerektigini
vurgulayan Memduh Hacıoglu,
yapılacak birinci işin kamuyu
küçültmek, ikinci işin kamu
borçlanmasını makul düzeylere
indirmek olacağını belirtti.
Uygulanan parasal politikayla
ihracatın ülke gündeminin ön sı-
ralarından arkaya alındığını ve
duşük kur sayesinde ithalatta
tam bir patlama meydana geldi-
ğini anlatan İSO Başkanı Hacı-
oglu, "Oysa ki Türkiye'nin ger-
çef i, mutlak surerte dışa döniik
büyümeyi başarmaktır. Aksi
halde 1960, 1970 ve 1980de or-
taya çıkan döviz darbogazı bi-
raz geç de olsa 1991'de tekrar
hortlar" uyarısında bulundu.
Hacıoglu sözlerini şöyle sürdür-
dü:
"İhracaf ve ihracat ağıriıklı
yatınm politikalannı vakit geçir-
meden ülke gündeminin en önü-
ne koymalıyız. 1995'te AT ile
gümrük birliği tekraıianıp dur-
maktadır. Gümrük birligine
ekonominin nasıl hazırlanacagı
daha telaffuz bile edilmedi. Ne-
ye güvenilmektedir?
Bugiinkü teknolojisi ile sana-
yi bu seviveye ulaşmış mıdır?
Yapılacak dünya ölçekli tekno-
lojik yatınmlar seçilmiş midir?
Bunları gerçekleştirmek için
kaynaklar ne olacaktır? Bunla-
n bize ragmen bizim katkımız
sorulmaksızın kimler saptamak
cesaretini ve sonımluluğunu ve-
ya sorumsuzluğunu gösterecek-
tir? Sanıyorum bu suaiieri sor-
mak bizim en temel demokratik
hakkımızdır."
Sanayicinin bu sorulara cevap
ararken "Sakın >ıl sonuna ka-
dar zam yapmayın, aksi halde it-
haiat silahını aJnınıza doğnıltu-
ruz" tehdidiyle karşılaştıklarıru
savunan İSO Başkanı Memduh
Haaoglu, sözlerini şöyle nokta-
ladı:
"Ülke ekonomisini sırtında
taşıyan özel sektör imalat sana-
yiine karşı duyulan bu husumet
nedir? Bize karşı silah olarak
gösterilen ithalabn değirmeni-
nin suyu nereden gelmektedir?
Keddilerini uyanyorum: Bizden
başka sağlam kaynak ülkede
yoktur. Ancak bizimle ülke eko-
nomisi ayakta kalır ve bizim
önümiize engel konmazsa geli-
şir. Bu gerçek, toplumun tüm
keamlerince böyle bilinmelidir."
Tekstü Sanayii tşverenler Sen-
dikası Başkanı Halit Narin de
ekonomide geride bırakılan on
yılhk dönemin sonunda "körii
bir sahneyle karşı karşıya kalın-
dığını" söyledi. "Acüan işyerle-
rinin heyecanı yanında, kapanan
işyerlerinin üzüntüsü ortaya çı-
kıyor" diyen Halit Narin, bunun
nedeninin, ithalat ve damping
olduğunu savundu. Tekstilde
Narin: Korama istemiyoruz
"Bize karşı çıkanlar otomobildeyıllarca koruma istediler'
Tekstil Sanayii tşverenler Sendi-
kası Başkanı Halit Narin, Türki-
ye'nin tekstilde dünyanın en ileri
sanayiine sahip olduğunu belirte-
rek "Bizim korumacılıga ihtivacı-
mız yok, ama dampinge karşı
mutlaka denetim ve gözetim altın-
da ithalat yapılmalıdır" dedi.
TÜSİAD Yüksek lstişare Kon-
seyi'nin son toplantısında büyük
sanayicilerle tartışmasıyla kamuo-
yunun gündemine gelen damping
ve koruma konusunda Cumhuriyet muhabiri-
nin sorularını yanıtlayan Halit Narin, Uzak-
doğu ve Pakistan'dan dampingli tekstil ürün-
leri geldiği iddiasını tekrarladı. Pamuğun dün-
ya fiyatının 1.60 dolarken Pakistan'ın 1.65 do-
lardan 7 numara iplik teklifi bulunduğuna dik-
kati çeken Narin, "Bu ülke, sanayicisine pa-
mugu bir dolar eksiğine verdiği zaman, pamuk
fiyatından ucuz iplik üretip buraya satıjor" id-
diasında bulundu. Bu durumun hükümet ta-
rafından incelenmesini ve anti damping yasa-
sının işletilmesini isteyen Narin şunlan söyledi:
"Bizim bu istegimize, liberal
ekonomi var diye karşı çıkan ar-
kadaş neden otomobilde yıüarca
fonsuz ve gümnıksüz ithalat yapü-
masın diye yırtınıp duruyor? Bi-
zim tekstil sanayiimiz dünyaya
açık, rekabete açık bir sanayi.
Ama dampinge karşı hiçbir ülke
«\ ekonomisi dayanamadıgı gibi hiç-
•fe bir sektör de dayanamaz. Bizde de
H fabrikalar kapanmaya başladı. Bu
• yanlışlıkta direnilir ise iplik fabri-
kalanndan başlayan bu kapanmalar sonucun-
da 100 binlerce işçi işsiz kalır. Biz bunun kar-
şısında bürokrasi çarkının harekete geçmesini
istiyornz. Şu anda bürokrasi beraketsiz ve se-
yirci kalıyor. Bürokratlann görevi, vatandaş-
İarına is sağlamaktır. Yoksa Ankara'da fetva
vennek degildir. Devletin politikası da işyeri
açmaktır. Damping karşısında kapanacak iş-
yerlerini korumaktır. Siyasilerin de görevi
Uzakdoğu ülkelerinin dampingli maüanyla sa-
nayi tesislerinin kapanmasına seyirci kalmak
degildir."
fabrikalann kapanmaya ve bin-
lerce insanm işsiz kalmaya baş-
ladığını belirten Narin, "Eğer
böyle devam ederse 10 binlerce
değil, 100 binlerce insan 1991in
ilk altı ayında işinden olacak.
Bu tablo ne işçinin ne işverenin
ve ne de hükümetin lehine ola-
caktır. İthal mallannın bu şekil-
de teşvik edflmesi ekonomide
fevkalade çarpıklıklar meydana
getirir. ttbal mallannın teşvik
edilmesi bu tnilktin sömürülme-
sidir."
Bankaların yaygın olarak tü-
ketici kredisi vermesini de "fev-
kalade yanlış bulan" Halit Na-
rin, bunun enflasyonu tırman-
dırdığını ve sonuçta faiz yanşı-
nı körüklediğini belirtti. Narin,
"Faiz şimdi yüzde 65'lere geldi,
yüzde 75'lere geldiginde hepimiz
kış aylanada ayvayı görecegiz"
şeklinde konuştu.
Devlet Bakanı Işın Çeiebi'nin
davetli olduğu halde işlerinin
yoğunluğundan dolayı katıla-
madığı toplantıda, DPT üst dü-
zey yetkilileri, teşvikler ve yatı-
rımlar konusunda açıklamalar-
da bulundular ve sanayicilere,
yatınma devam etmelerini öner-
diler.
tSO Meclis Başkanı tbrahim
Bodur bu çagrı karşısında dev-
letin bürokratlarının ve hükü-
metin bir bakanının, sanayicile-
re "yatınm yapın" dediğini, hü-
kümetin sandalyelerinden biri-
ni işgal eden başka bir bakanın
ise "Aklınızı başınıza toplayın,
bizim dediğimizi yapın, yoksa
kapatınnT dediğıne dikkat çek-
ti.
Bodur, "Biz şimdj denilenle-
rin hangisine bakacagız? Han-
gisine üzülüp, hangisine sevine-
cegiz? Bin yatınm yapın diyor,
öteki kapatınm diyor. Ne yapa-
cagımızı bilemiyornz" dedi.
Sanayide dokuz aylık canlılıkİmalat sanayiinde geçen yıhn son çeyreğinde başlayan
canlanma, 1990'ın ilk 9 ayında giderek yavaşlayan bir tempo
içinde sürdü. Otomotiv, elektrikli ve elektriksiz makineler,
lokomotif sektörler oldu.
Ekonomi Servisi — İmalat sanayiin-
de geçen yıhn son çeyreğinde başlayan
canlanma, 1990'ın ilk 9 ayında giderek
yavaşlayan bir tempo içinde sürdü.
Istanbul Sanayi Odası'nın 1000'e ya-
kın büyük sanayi kuruluşunun üretim-
lerini esas alarak yaptığı incelemeye göre
1991'in ilk çeyreğinde sabit fiyatlarla
yüzde 15 olan imalat sanayii üretim ar-
tışı, ikinci üç ayda yüzde 7.6, üçüncü üç
ayda ise yüzde 6.7 oldu. JSO'nun ince-
lemesine göre ilk 9 ayda imalat sanayii
üretim artışı yüzde 9.6 olarak belirlen-
di. Ocak-eylül döneminde cari fiyatlar-
la yüzde 61.2 olarak saptanan üretim
artışında sabit fiyatlarla yüzde 40.9 bü-
yüyen otomotiv endüstrisi yüzde 36 bü-
yüyen elektrikli makineler ve yüzde 25.6
büyüyen elektriksiz makineler lokomo-
tif sektörler oldu.
İmalat sanayiinde fabrika personeli-
nin tatil aylan olması açısından üretimin
konjonktürel olarak yavaşladığı tem-
muz-eylül döneminde, tSO incelemesi-
ne dahil olan 1000'e yakın büyük sanayi
kuruluşunda cari fiyatlarla 12 trilyon
130.9 milyar u'ralık üretim yapıldı. Söz
konusu üretim miktarı 1989 un üçüncü
üç ayına ait fiyatlarla 8 trilyon 253 mil-
yar lira olarak hesaplanıyor. Sabit fiyat-
larla bulunan üretim değerinin, 1 trilyon
782 milyar liralık bölümü kimya petrol
ürünleri, lastik ve plastik sanayiinde, 1
trilyon 177 milyar liralık bölümü tekstil,
deri ve ayakkabı sanayiinde, 2 trilyon
411 milyar liralık bölümü ise metal eş-
ya, makine ve otomotiv sanayiinde ger-
çekleşti. Sadece otomotiv sanayiinin
üretim değeri 858.2 milyar lira olarak
belirlendi.
Yıhn üçüncü çeyreğinde sabit fiyatlar-
la gıda, içki ve tütün sanayiinde yüzde
5.2'lik,.tekstil, deri ve ayakkabı sanayi-
inde yüzde 1.9, orman ürünlerinde yüz-
de 3 ve kimya, petrol ürünleri, lastik ve
plastik sanayiinde yüzde 2.2 üretim du-
şüşü oldu. Otomotiv endüstrisindeki
yüzde 32.3'lük, elektrikli makinelerde
yüzde 30.8'lik ve elektriksiz makineler-
de yüzde 28.7'lik artıştan etkilenen me-
tal eşya, makine ve otomotiv sanayiinde
üretim artışı yüzde 27.1 olarak belirlen-
di. Aynı dönemde metal ana sanayii yüz-
de 6.3, kâğıt ve basım sanayii yüzde 6.2,
taş ve toprağa bağlı sanayi yüzde 4.2
oranında büyüdü.
Doğu'ya hayat sigortasıyok
Ayda 50 bin poliçe
satan Halk Sigorta,
acentelerini
denetleyemediği ve
köylüleri kandırarak
poliçe satmalannı
önleyemediği için
doğuda hayat sigortası
satışmasonverdi.
ESER ATİLLA
Hayat sigortasıyla "hayat"
bulmaya çalışıp da bu alanda se-
ferberliğe giren Türk sigorta
sektörü, adımlannı düşünerek
atmaya başladı. Çok fazla poli-
çe kesmenin getirdiği altından
kalkılması giderek zorlaşan so-
runlar, sektörü kaliteli ve kalıcı
poliçe kesmeye zorlamaya baş-
ladı. Bu yeni uygulamanın,
acenteler ile sigortalılann üze-
rinde kalan, tahsil edilemeyen
alacaklar ve iptal edilen poliçe
sayısını azaltacağı belirtiliyor.
Ayda yaklasık 50 bin poliçe
satan, 1989 yılında yaşam bran-'
şında topladığı primleri önceki
yıla oranla yüzde 866 arttıran
Halk Sigorta "az ve öz" poliçe
satabilmek amacıyla Doğu'daki
acentelerine "hayat sigortası
satmayın" talimatını verdi. "Ar-
ük bir işi yapacaksak ya dört ba-
şı mamur yapalım ya da hiç
vapmayalım" diyen Halk Sigor-
ta'nın hayat sigortasından so-
rumlu Genel Müdür Muavini
AbduUah Karacık, Doğu'da ha-
yat poliçesi satışının durdurul-
masmın nedenini, Doğu'ya ye-
terinci ulaşılamamasına ve ora-
da olup bitenin iyi takip edile-
memesine bağhyor. İptal edilen
poliçe sayısının Doğu'da çok
fazla olduğunu belirten Karacık,
bundan da acenteleri sorumlu
tutuyor. "Şimdiye dek hep köy-
deki insanı kandırdık. Acentele-
rimiz, ayda 1000 liralık primle
köylüye büyük vaatlerde bulun-
dular. Poliçeyi tam olarak anlat-
mayıp, bir an önce satıp parası-
nı alabümek için allayıp pulla-
dılar. Sonuç koli koli gelen şikâ-
yet mektuplan ve poliçe iptaile-
ri. Aklımız başımıza geldi. Ar-
ük insanlan kandırmayaiun, ka-
liteli ve kalıcı satış yapalım isti-
yoruz. Bu tip davranışlann za-
ran çok uzun süreye yayılıyor."
Karacık, poliçe iptal orarunın
sektörde >1izde 50'ye ulaştığını,
Halk Sigorta'da ise bu oranın
yüzde 20'lerde olduğunu ileri sü-
rüyor.
Karacık, Doğu'daki en büyük
sorunlardan birinin de ulaşım
zorluğu olduğuna dikkat çeki-
yor. Adreslerin bulunamaması,
sigorta prensipleri doğrultusun-
da gerekü hizmetin götürüleme-
mesinin bu kararda önemli bir
yer tuttuğu belirtiliyor. Karacık,
"Vefat oldugu zaman biz dok-
tor raponı istiyoruz. Oysa köy-
lere doktor ulaştıramıyoruz.
Köylerde insanlar muhtar rapo-
ruyla gömulüyor. Adam öldü
mü, ölmedi mi, yoksa kaçıp gjtti
mi, bunlan bile tam olarak be-
lirleyemiyoruz. Ya da gerçekten
ölse, bizim 1 ay sonra haberimiz
oluyor" djye yakınıyor.
Hayat dışında kesilen poliçe-
lerin yüzde 80'inin büyük şehir-
lerde olmasına karşın hayat po-
liçelerinin yüzde 90'nm köyler-
deki vatandaşlara satıldığnı be-
lirten AbduUah Karaak, "Ne-
den böyle? Şebirli insanlar yaşa-
ma daha mı az önem veriyorlar
ya da yaşam sigortasına ayırdık-
lan para daha mı az? BunJann
hiçbiri degil, asıl sonın köydeki
insanlann kandınlması" diye
açıklıyor. Herkese herkesle si-
gorta satılamayacağının altını
çizen Karacık, "Sigorta belirli
kurallarla satılır. Biz hatalanmı-
zı azaltmadıgımız sürece, ıslah
olmadıgımız, organizasyon ve
egltimimizi tam sağlamadığı-
mız, sigortalının kandınlmadı-
gına tam olarak inanmadıfnuz
sürece Doğu'ya yaşam poliçesi
satmayacagız. Böyle sigortaalık
bizmeti veremeyiz. Önce büylk
şebirlerde başancagız" diyor.
'Ekmek zanıımengellenemez'
HÜSEYtN ERCtYAS
İZMİR — TMO'nun buğday alımla-
nnda her hafta fiyat arttınmı uygulama-
sını durdurmasımn, ekmek zamlarının
öriüne geçemeyeceği görüşü savunuldu.
"TMO'nun Tıyatlan durdurması bizim
maliyet arbşlarunızı engellemiyor" diyen
Türkiye Ekmek Sanayii İşverenler Sen-
dikası Başkanı Mehmet Ali Yolgörmez
ekmek zamlarının süreceğini bildirdi.
TMO'yu "dengesini kaybetmek" ve "gö-
revini savsaklamakla" suçlayan Yolgör-
mez, "Büyük yanlışlıklar var. Artık ek-
megi de mi katık edeceğiz" diye sordu.
Toprak Mahsulleri Ofisi'nin buğday
alımlarında her hafta fiyat arttırımını
durdurmasımn "geçici" olduğunu belir-
ten Türkiye Ekmek Sanayii İşverenler
Sendikası Başkanı Yolgörmez, "Biz ba-
ğırdık çağırdık, 15 günlügüne fisi çekti-
ler, durdurdular. Sonra yeniden başla-
yacaklar" dedi. Yolgörmez, şu görüşleri
dile getirdi:
"17 kasıma kadar olan buğday fiyat-
lannda bir iniş yok. Buğday fiyatları
durdurulunca uncular bu hafta çuval ba-
şına koyacaklan 1000 lirayı koymayacak-
lar. Bir dabaki haftaya da koy mayacak-
lar. Ama ondan sonra zamlara yine de-
vam edilecek. Fiyatlann durdurulması
bizim maliyet artıslanmızı engellemiyor.
Maliyeüer günden güne artıyor. Buğday
fiyatlan da bir süre için durduruldu. Ek-
mek zamlan da devam edecektir."
Halkın temel gıda maddesi durumun-
daki ekmeğin giderek pahalılandığmı an-
latan Türkiye Ekmek Sanayii İşverenler
Sendikası Başkanı Mehmet Ali Yolgör-
mez, "415 bin lira asgari ücretle çalışan
vatandaş bu kadar pahalı ekmeği nasıl
yesin? Çocuklarını nasıl beslesin? Artık
ekmege katıktan vazgeçtik, ekmeği de mi
katık edeceğiz?" diye sordu. TMO'nun
buğday alımlarında fiyat arttınmını dur-
durmasıyla ilgili olarak Ege Bölgesi Un
Sanayicileri Derneği Başkanı Nuri De-
deoğlu da şu görüşleri dile getirdi:
"Ofis, 17 kasıma kadar olan zamlan-
nı yaptı, ondan sonraki zamlaruu 15 ara-
lığa kadar durdurdu. 15 aralıga kadar
buğdaydan gelecek bir un zammı gün-
demden çıkmış oluyor. Un fiyatlan her
hafta 1000 lira artacaktı. TMO'nun uy-
gulamayı durdurmasıyla üç hafta için
2500-3000 liralık bir zam giindem dışı
kaldı. Buğday ahmlanndaki olayda ofi-
sin bir taksiratı yok. Bunlar tarım poli-
tikasının bir parçasıdır."
EKONOMI NOTLARI
OSMAN ULAGAY
Cem Boyner ve Vasatlığa
Karşı Çıkmanın Bedeli
"Dedin ki niye bu hırs? Ben sabah beş buçukta kalkıyo-
rum. Sevdiğim için kalkmryorum, bir şeyleri bitirmem lazım
geldiği için kalkıyorum. Şuna inanıyorum ki yaşadığım gü-
nün müsveddesi yok, ne yapıyorsan çat diye mürekkepli ka-
lemle yazılıyor Eğer yaşadığın günün müsveddesi yoksa o
zaman onu çok verimli ve iyi geçirmek zorundasın. Bunu ba-
şardığımı iddia etmiyorum, yanlış anlama, ama bu bir savaş.
Vasatlıkla mücadele..."
Bu sözleri Cem Boyner, Vizyon dergisinin ekim 1990 sayı-
sında yer alan ilginç röportajda Hülya Ekşigil'e söylüyor. Ay-
nı röportajda şunlan da söylemiş Cem Boyner:
"Kesinlikle politikaya atılmayı düşünmüyorum. Ama bak,
politika öyle bir kumarhane ki orada seyredenler de oyun-
cular kadar kaybediyor. Şunu da gördüm hayatta; biz mikro
düzeyde ne yaparsak yapalım, fert olarak ne kadar başarılı
olursak olalım, makro doğru gitmiyorsa yaptığımızın yansı bo-
şa gider. Altındaki zemin sabit değil de geriye kayıyorsa is-
tediğin kadar hızlı koş. Ben çocuklarımın mutlu yaşayacağı
bir Türkiye isterim. Böyle olunca ben kendi işime dönece-
ğim, ömür boyu bütün derdim para kazanmak, yatınm yap-
mak olacak demek kolay değil. Bir köşeye çekilmeden, ama
direkt siyasete de girmeden de aktif olunabilir, pek çok in-
san da oiabilir. Bunun yolu illa ki siyasetten geçmek zorun-
da değil... Toplumun eksiği cesaret. 'Neden?' sorusunu sor-
mamak, koşulları sormadan kabul etmek. TÜSİAD'da yap-
tıklanmızla koşulları ne derece değiştirebiliriz tartışılabilir, ama
eminim ki başımızı kaldırıp soru sorma konusunda bir biri-
kim yerieşiyor..."
"Özal'ın cumhurbaşkanlığı konusunu nasıl değerlendiri-
yorsun?" sorusunu ise şöyle yanıtlamış Boyner:
"Türkiye için çok güçlü bir başkan, güçsüz bir hükümet
ve başbakan alternatifinden endise duyarım. Bizim rejimimiz,
gücün parlamentoda olduğu bir rejimdir..."
Bu sözleri söyleyen Cem Boyner'in TÜSİAD Başkanlığı'nı
bırakma kararında çeşitli faktörlerin etkisi olmuş oiabilir. Ama
bana öyie geliyor ki bu faktörler içinde belirleyicı olan Cem
Boyner'in kendi deyişiyle "vasatlığa karşı savaş açması",
Türkiye'nin düzeyini vasaün üstüne yükseltmek için gerekli
gördüklerini cesaretle söylemesi. TUSİAD'ın laiklik raporu,
eğitim raporu, birkaç ay içinde açıklanacak olan "Ülke
Stratejisi" çalışması hep bu çabanın parçalan sanıyorum.
Cem Boyner döneminde TUSİAD'ın temsil ettiği grubun
eğilimlerini temsil eden çıkışları olmadı mı; oldu. Bu çıkışlar
nedeniyle iktidarın ve Köşk'ün tepkisini çekmedi mi; çekti.
İktidara ve Köşk'e şirin görünmediği için TÜSİAD içinde Cem
Boyner'e tepki duyanlar olmadı mı; oldu. Evet, bütün bunlar
oldu, ama galiba Boyner'in en büyük "günah"ı TÜSİAD'ı gi-
derek daha etkili olacak biçimde makro sorunlarla, ülke so-
runlarıyla ilgili olarak sesini yükselten bir kuruluş haline ge-
tirme çabasıydı.
Cem Boyner, bu köşede daha önce de değinmiş olduğum
iki görüşten birini temsil ediyordu işadamları arasında.
Bu görüşlerden biri şu: "Kardeşim bu memleket batmaz,
inışler çıkışlar olur, ama bu memleket batmaz. Bir ışadamı
olarak benim meselem bu iniş çıkışları iyi takip ederek ola-
yın içinden kârlı çıkmaktır. Bunu başarmak için hükümetler-
le, ülkeyi yönetenlerle ilişkileri iyi tutmak gerekir. Gerisi be-
nim canımı acıtana kadar beni ilgilendirmez kardeşim. İşler
o noktaya gelirse o zaman düşünür, vartayı atlatmanın bir yo-
lunu buluruz, TÜSİAD'ı da kullanınz evelallah. Sen şimdi işi-
ne bakmakla yetin, memleketi kurtarmaya kalkma, başını da
belaya sokarsın..."
Bu görüşün karşısında yer alan ve Cem Boyner'in temsil
ettiğini düşündüğüm görüş ise şöyle:
"Türkiye'nin batmaması, iyi-kötü vasat bir çizgide başını
suyun üstünde tutması, bizim de işimizin tıkırında gıtmesi
bizim için, çocuklarımız için hedef olamaz. Türkiye'yi dün-
yada daha iyi bir noktaya getirmeyi, Türk toplumunu, Türk
sanayiini uluslararası ligde daha üst sıralara yükseltmeyi he-
deflemeliyiz. Bu hedefe ters düşen gelişmelere, uygulama-
lara ise hükümetten de en üst düzeyden de gelse karşı çık-
malıyız, doğru bildiğimizi söyiemekten geri durmamalıyız. De-
mokrası yalnızca sıyası partilerin katılmasıyla yürüyecek bir
oyun degildir. Sivil baskı gruplarının da kendi inançları doğ-
rultusunda seslerini yükseltmeleri, etkilerini arttırmaları ge-
rekir. İşadamlarına da bu alanda önemli bir görev düşmek-
tedir."
Benim görebiidiğim kadar Cem Boyner bu ikinci görüşü
savunuyor, kendi deyişiyle "vasatlığa karşı" mücadele edi-
yordu. Vasatlıkla yetinmeyecek bir kuşağın TÜSİAD içinde
etkili olduğunu kanıtlamak istiyordu.
Bu davranışın, vasatlıktan hiçbir şikâyeti olmayanları da va-
satlığı aşma ve Türkiye'yi ileri götürme tekelinin kendilerin-
de olduğunu sananları da rahatsız etmesi doğaldı. Devletin
en üst kademelerinde bulunan ve Türkiye'yi yüceltme teke-
linin kendilerinde olduğunu iddia edenlerin, vasatlıktan şi-
kâyeti olmayan işadamlarını etkilemesiyle de herhalde dev-
re tamamlandı ve Boyner çekildiğini açıkladı.
Bu koşullarda Boyner'in görevini aynı kuşaktan bir yakın
arkadaşı devralırsa herhalde çok zor bir görevi üstlenmiş ola-
cak.
Yıkılan duvar
porseleni kırdı
TAYFUN DEVELtOĞLU * " > . fon
t
^ ^ * C
! F
bedeünın yüzde 15 ıne ındirmış.
Temmuz ayında, 5 yıl içinde ya-
pılan yedinci değişiklik sonu-
cunda porselen eşya ithalatm-
dan alınan gümrük vergisi yüz-
de 5'e indirilirken kilo başına 1
dolarlık fon kesintisi getirilmiş.
işin asıl ilginç yanı ise porse-
len ithalatındaki koruma kaldı-
rıhrken ithalatın artacağına,
azalması. 1986'da 751 ton olan
porselen eşya ithalatı 1987'de
502.4 tona, 1988'de 472.8 tona,
1989'da ise 276 tona gerilemiş.
İstanbul Porselen Fabrikası
L
run bağh bulunduğu Şişe Cam
Gnıbu'nun yetkilileri resmi itha-
lat rakamlanrun yanıltıcı oldu-
ğunu beürtiyorlar. Geçen aylar-
da Türkiye'ye önemli ölçüde
porselen ihracatı yapan Hong
Kongttan 1990 yüı ihracat raka-
mını isteyen Şişe Cam yetkilile-
ri 2 milyon doların üzerinde bir
rakamla karşılaşmışlar. HDTM
verilerine göre aynı tarih itiba-
nyla Hong Kong'dan yapılan
porselen eşya ithalatırun topla-
mı ise 18 bin dolar. Bu garip çar-
pıklık üzerine Hong Kong kay-
nakh resmi belgeler HDTM'ye
iletilmiş. Konuyu inceleyen <
HDTM, 3 Nisan 1990 tarihinde j
yayımladığı bir tebliğ ile konu- |
nun tetkik edilmeye başlandığı-
nı ilan etmiş. Ancak bugüne ka-
dar herhangi bir sonuç ah- '•
namamış.
Porselen sektöründe yer alan ;
halka açık şirketlerden Kütahya j
Porselen'in Genel Müdür Yar- j
dımcılarından Rüştü Daver de
Çin ve Doğu Avrupa ülkelerin- ı
den yapılan ithalattan yakınıyor. !
İstanbul Porselen, gümrük
duvarlarının "altında kaldı".
Porselen eşya ithalatında uygu-
lanan gümrük vergisinin 5 yıl
içinde 20 kat azaltılması ve
Türkiye pazannın tamammı do-
yuracak kadar ithalatın yapıl-
ması, sektördeki diğer şirketle-
ri de zora soktu.
Tuzla'daki İstanbul Porselen
Fabrikası önceki gün üretimini
durdunnuş ve fabrikada çalışan
öOffe yakın işçiye 15 aralığa ka-
dar işten çıkartılacaklan bildi-
rümişti. Şirketin bağh bulundu-
ğu Türkiye Şişe ve Cam Fabri-
kaları'ndan yapılan bir açıkla-
mada "Porselen üretimindeki
koruma hafifletUirken damping
ve haksız rekabetin dikkate abn-
madıgı" belirtilmişti.
Porselende gümrük vergisi
son 5 yılda şöyle gelişti: 1 Ocak
1985 tarihinde porselen ithalin-
den yüzde 100 oranında gümrük
vergisi alınırken 1986 yılı orta-
lannda alınan bir kararla vergi
oranı yüzde 4ffa indirilmiş, an-
cak parça başına 30 sentlik fon
uygulaması getirilmiş. 1988'de
porselen üreticilerinin lehine kü-
çük bir düzeltme yapılmış. 1989
ağustosunda ise sektöre ikinci
büyük darbe vurulmuş ve güm-
rük vergisi yüzde 20'ye çekihniş,
fon kesintisinde kilo başına 2
dolarlık uygulama baslatılmış.
Bir ay sonra fon kesintisi C1F
bedelin yüzde 10'u olarak değiş-
tirilmiş.
Hükümet bu yıhn ocak ayın-
da koruma duvarını biraz daha
indirerek gümrük vergisini yüz-