22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
30 KASIM 1990 EKONOMİ CUMHURÎYET/13 SERKSTPİYASADA DÖVİZ ABDDatan B*> Mron Mario imipeFrangı HottndaRorini İpgfeSterfnı Fransız f rangı 100 halyan Lıretı SAKyali Avusturya Şini DMz ln«. (J) = Akş 2842 1915 2240 1690 5590 565 252 745 270 Sabş 2847 1922 2250 1700 5640 570 257 755 275 2848 JU.TIK 6ÛMÛŞ Cumhuriyet Reşat 24ayar attın 22 ayar Nezk 900 ayv gümü$ VrtıftankNtnf Zjraal/Uünı H*Mxı MBanfcas 1 Ons J Aiış 233.000 270.000 35.350 31.800 423 191.000 191000 191.000 384 95 Satı; 236 000 280 000 35.450 34.700 450 196 000 196 000 195.000 385.50 TL İnfertanta Ort. faia (*>) 59 61 Akaryakıt vergi indiriıııi • ANKARA (ANKA) — Akaryakıt tüketim vergisi ve akaryakıt ve ham petrol ithaJatından alınan Destekleme Fiyat Istikrar Fonu oranlannda yapılan indirimler iki ay süreyle daha uzatıldı. lndirimli oranlar ocak 1991 sonuna kadar devam edecek, 1 Şubat 1991'den itibaren de eski oranlar uygulanacak. Emlak Vergisi • ANKARA (AA) — Bu yıhn Emlak Vergisi ikinci taksidi ödeme süresi bugün sona eriyor. Maliye ve. Gümrük Bakanhğı'ndan yapılan açıklamaya göre Emlak Vergisi mükellefleri, 1990 yılı Emlak Vergisi ikinci taksidini kasıtn ayı sonuna kadar ödemedikleri takdirde ödemeleri gereken vergi ile birlikte aynca gecikme zammı da ödemek zorunda kalacaklar. Taksitler ilgili belediyelerin vergi dairelerine ödenecek. Gelir payı ödemeleri • ANKARA (AA) — Kamu Ortaklığı İdaresi tarafından ihraç edilen Karakaya Barajı "D" tertibi gelir ortaklığı senetlennin son dönem gelir payı ile ana para geri ödemelerine Emlak Bankası şubelerinde bugün başlanıyor. Atasagun yine sigortada • Ekonomi Servisi — Birlik Sigorta Genel Müdüriüğü'ne Emin Atasagun atandı. Daha önce Halk Sigorta'da genel müdür yardımcılığı, Tam Hayat ve Atlantik Sigorta'da genel müdOrlük yapan Atasagun, yeni görevine 3 aralıkta başlayacak. İngiltere'de "iktisat ve yüksek sigortacüık" eğitimi gören Emin Atasagun'un "Türkiye'de Sigortacılığın Gerçek Yönü" adh bir kitabı da bulunuyor. * Istanbul vergi rekortmenleri • İSTANBUL (AA) — Istanbul Ticaret Odası (İTO), 1989 yıh kazançları üzerinden yüksek düzeyde kunımlar vergisi ve gelir vergisi ödeyen tüzel ve gerçek kjşilerden öluşan 1035 üyesini ödüllendirecek. İTO Meclis Salonu'nda bugün Maliye ve Gümrük Bakanı Adnan Kahveci'nin de katılacağı törende 78 şirkete ve bir kişiye altın plaket verilecek. Teksiften grev kararı • ANKARA (UBA) — Tekstil işkolunda toplam 179 işyerinde çalışan yaklaşık 110 bin işçi adına grev kararı alındı. Grev kararının işyerlerine pazartesi günü asılacağı bildirildi. Şevket Yılmaz başkanlığında dün başlayan Teksif Başkanlar Kurulu toplantısı sona erdi. Toplantıda, Türkiye Tekstil Işverenleri Sendikası'na bağlı toplam 179 işyerinde çalışan yaklasık 110 bin işçi adına grev kararı alındı. Âlman yardımı • ANKARA (ANKA) — Almanya, Körfez krizinden zarar gören Türkiye'ye 110 milyon mark tutannda hibe niteliğinde mali yardımda bulunacak. Mali yardımla ilgili anlaşma yann Hazine ve Dış Ticaret Müsteşan Namık Kemal Kılıç ile Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Dr. Ekkehard Eickholff tarafından Ankara'da düzenlenecek bir törenle imzalanacak. Türkiye daha önce de Japonya ve Fransa ile benzer nitelikte anlaşmalar imzalamıştı. $Hii kimıete sert uyarıIbrahim Bodur Hükümetin bir bakanı sanayiciye 'yatırım yapın' diyor. Bir başka bakan 'aklınızı başınıza toplayın, bizim dediğimizi yapın, yoksa kapatırım' diyor. Biz şimdi hangisini yapalım? iHemduh Hacıoglu Ülke ekonomisini sırtmda taşıyan özel sektör imalat sanayiine bu husumet nedir? Bize karşı silah olarak gösterilen ithalat değirmeninin suyu nereden gelmektedir? ABDURRAHMAN YDLDIRIM Sanayici hükümete karşı sert- leşti. Sanayiciler hükümeti, pa- ra politikası, faiz, ithalatın pat- laması, ihracatın duraklaması, gümrük duvarlarının indirümesi gibi konularda sert bir dille uyardılar. Istanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Memduh Hacı- oglu, Türkiye gerçeğinin ihracat ve ihracat ağırlıkb yaptırım po- litikalarını ülke gündeminin en önüne konulması gerektiğini be- lirtti, "Aksi takdirde döviz dar- boğan 1991de hortlar" dedi. Onceki gun yapılan kasım ayı meclis toplantısında hükümete karşı sert çıkışın öncülüğünü İSO Yönetim Kurulu Başkanı Memduh Haaoğlu yaptı. Hacı- oglu, 24 Ocak ekonomisinin 10 yıllık uygulama sonuçlarını de- ğerlendirerek başladığı konuş- masında, bu dönemden özel sektörün "yüzünün akıyla", ka- mu kesiminin ise "ekonominin kambunı" olarak çıktığım söy- ledi. 1991 yılında gelişmenin özel sektör eliyle sağlanması için kamu tarafından "ekonominin ÖDünün acüması" gerektigini vurgulayan Memduh Hacıoglu, yapılacak birinci işin kamuyu küçültmek, ikinci işin kamu borçlanmasını makul düzeylere indirmek olacağını belirtti. Uygulanan parasal politikayla ihracatın ülke gündeminin ön sı- ralarından arkaya alındığını ve duşük kur sayesinde ithalatta tam bir patlama meydana geldi- ğini anlatan İSO Başkanı Hacı- oglu, "Oysa ki Türkiye'nin ger- çef i, mutlak surerte dışa döniik büyümeyi başarmaktır. Aksi halde 1960, 1970 ve 1980de or- taya çıkan döviz darbogazı bi- raz geç de olsa 1991'de tekrar hortlar" uyarısında bulundu. Hacıoglu sözlerini şöyle sürdür- dü: "İhracaf ve ihracat ağıriıklı yatınm politikalannı vakit geçir- meden ülke gündeminin en önü- ne koymalıyız. 1995'te AT ile gümrük birliği tekraıianıp dur- maktadır. Gümrük birligine ekonominin nasıl hazırlanacagı daha telaffuz bile edilmedi. Ne- ye güvenilmektedir? Bugiinkü teknolojisi ile sana- yi bu seviveye ulaşmış mıdır? Yapılacak dünya ölçekli tekno- lojik yatınmlar seçilmiş midir? Bunları gerçekleştirmek için kaynaklar ne olacaktır? Bunla- n bize ragmen bizim katkımız sorulmaksızın kimler saptamak cesaretini ve sonımluluğunu ve- ya sorumsuzluğunu gösterecek- tir? Sanıyorum bu suaiieri sor- mak bizim en temel demokratik hakkımızdır." Sanayicinin bu sorulara cevap ararken "Sakın >ıl sonuna ka- dar zam yapmayın, aksi halde it- haiat silahını aJnınıza doğnıltu- ruz" tehdidiyle karşılaştıklarıru savunan İSO Başkanı Memduh Haaoglu, sözlerini şöyle nokta- ladı: "Ülke ekonomisini sırtında taşıyan özel sektör imalat sana- yiine karşı duyulan bu husumet nedir? Bize karşı silah olarak gösterilen ithalabn değirmeni- nin suyu nereden gelmektedir? Keddilerini uyanyorum: Bizden başka sağlam kaynak ülkede yoktur. Ancak bizimle ülke eko- nomisi ayakta kalır ve bizim önümiize engel konmazsa geli- şir. Bu gerçek, toplumun tüm keamlerince böyle bilinmelidir." Tekstü Sanayii tşverenler Sen- dikası Başkanı Halit Narin de ekonomide geride bırakılan on yılhk dönemin sonunda "körii bir sahneyle karşı karşıya kalın- dığını" söyledi. "Acüan işyerle- rinin heyecanı yanında, kapanan işyerlerinin üzüntüsü ortaya çı- kıyor" diyen Halit Narin, bunun nedeninin, ithalat ve damping olduğunu savundu. Tekstilde Narin: Korama istemiyoruz "Bize karşı çıkanlar otomobildeyıllarca koruma istediler' Tekstil Sanayii tşverenler Sendi- kası Başkanı Halit Narin, Türki- ye'nin tekstilde dünyanın en ileri sanayiine sahip olduğunu belirte- rek "Bizim korumacılıga ihtivacı- mız yok, ama dampinge karşı mutlaka denetim ve gözetim altın- da ithalat yapılmalıdır" dedi. TÜSİAD Yüksek lstişare Kon- seyi'nin son toplantısında büyük sanayicilerle tartışmasıyla kamuo- yunun gündemine gelen damping ve koruma konusunda Cumhuriyet muhabiri- nin sorularını yanıtlayan Halit Narin, Uzak- doğu ve Pakistan'dan dampingli tekstil ürün- leri geldiği iddiasını tekrarladı. Pamuğun dün- ya fiyatının 1.60 dolarken Pakistan'ın 1.65 do- lardan 7 numara iplik teklifi bulunduğuna dik- kati çeken Narin, "Bu ülke, sanayicisine pa- mugu bir dolar eksiğine verdiği zaman, pamuk fiyatından ucuz iplik üretip buraya satıjor" id- diasında bulundu. Bu durumun hükümet ta- rafından incelenmesini ve anti damping yasa- sının işletilmesini isteyen Narin şunlan söyledi: "Bizim bu istegimize, liberal ekonomi var diye karşı çıkan ar- kadaş neden otomobilde yıüarca fonsuz ve gümnıksüz ithalat yapü- masın diye yırtınıp duruyor? Bi- zim tekstil sanayiimiz dünyaya açık, rekabete açık bir sanayi. Ama dampinge karşı hiçbir ülke «\ ekonomisi dayanamadıgı gibi hiç- •fe bir sektör de dayanamaz. Bizde de H fabrikalar kapanmaya başladı. Bu • yanlışlıkta direnilir ise iplik fabri- kalanndan başlayan bu kapanmalar sonucun- da 100 binlerce işçi işsiz kalır. Biz bunun kar- şısında bürokrasi çarkının harekete geçmesini istiyornz. Şu anda bürokrasi beraketsiz ve se- yirci kalıyor. Bürokratlann görevi, vatandaş- İarına is sağlamaktır. Yoksa Ankara'da fetva vennek degildir. Devletin politikası da işyeri açmaktır. Damping karşısında kapanacak iş- yerlerini korumaktır. Siyasilerin de görevi Uzakdoğu ülkelerinin dampingli maüanyla sa- nayi tesislerinin kapanmasına seyirci kalmak degildir." fabrikalann kapanmaya ve bin- lerce insanm işsiz kalmaya baş- ladığını belirten Narin, "Eğer böyle devam ederse 10 binlerce değil, 100 binlerce insan 1991in ilk altı ayında işinden olacak. Bu tablo ne işçinin ne işverenin ve ne de hükümetin lehine ola- caktır. İthal mallannın bu şekil- de teşvik edflmesi ekonomide fevkalade çarpıklıklar meydana getirir. ttbal mallannın teşvik edilmesi bu tnilktin sömürülme- sidir." Bankaların yaygın olarak tü- ketici kredisi vermesini de "fev- kalade yanlış bulan" Halit Na- rin, bunun enflasyonu tırman- dırdığını ve sonuçta faiz yanşı- nı körüklediğini belirtti. Narin, "Faiz şimdi yüzde 65'lere geldi, yüzde 75'lere geldiginde hepimiz kış aylanada ayvayı görecegiz" şeklinde konuştu. Devlet Bakanı Işın Çeiebi'nin davetli olduğu halde işlerinin yoğunluğundan dolayı katıla- madığı toplantıda, DPT üst dü- zey yetkilileri, teşvikler ve yatı- rımlar konusunda açıklamalar- da bulundular ve sanayicilere, yatınma devam etmelerini öner- diler. tSO Meclis Başkanı tbrahim Bodur bu çagrı karşısında dev- letin bürokratlarının ve hükü- metin bir bakanının, sanayicile- re "yatınm yapın" dediğini, hü- kümetin sandalyelerinden biri- ni işgal eden başka bir bakanın ise "Aklınızı başınıza toplayın, bizim dediğimizi yapın, yoksa kapatınnT dediğıne dikkat çek- ti. Bodur, "Biz şimdj denilenle- rin hangisine bakacagız? Han- gisine üzülüp, hangisine sevine- cegiz? Bin yatınm yapın diyor, öteki kapatınm diyor. Ne yapa- cagımızı bilemiyornz" dedi. Sanayide dokuz aylık canlılıkİmalat sanayiinde geçen yıhn son çeyreğinde başlayan canlanma, 1990'ın ilk 9 ayında giderek yavaşlayan bir tempo içinde sürdü. Otomotiv, elektrikli ve elektriksiz makineler, lokomotif sektörler oldu. Ekonomi Servisi — İmalat sanayiin- de geçen yıhn son çeyreğinde başlayan canlanma, 1990'ın ilk 9 ayında giderek yavaşlayan bir tempo içinde sürdü. Istanbul Sanayi Odası'nın 1000'e ya- kın büyük sanayi kuruluşunun üretim- lerini esas alarak yaptığı incelemeye göre 1991'in ilk çeyreğinde sabit fiyatlarla yüzde 15 olan imalat sanayii üretim ar- tışı, ikinci üç ayda yüzde 7.6, üçüncü üç ayda ise yüzde 6.7 oldu. JSO'nun ince- lemesine göre ilk 9 ayda imalat sanayii üretim artışı yüzde 9.6 olarak belirlen- di. Ocak-eylül döneminde cari fiyatlar- la yüzde 61.2 olarak saptanan üretim artışında sabit fiyatlarla yüzde 40.9 bü- yüyen otomotiv endüstrisi yüzde 36 bü- yüyen elektrikli makineler ve yüzde 25.6 büyüyen elektriksiz makineler lokomo- tif sektörler oldu. İmalat sanayiinde fabrika personeli- nin tatil aylan olması açısından üretimin konjonktürel olarak yavaşladığı tem- muz-eylül döneminde, tSO incelemesi- ne dahil olan 1000'e yakın büyük sanayi kuruluşunda cari fiyatlarla 12 trilyon 130.9 milyar u'ralık üretim yapıldı. Söz konusu üretim miktarı 1989 un üçüncü üç ayına ait fiyatlarla 8 trilyon 253 mil- yar lira olarak hesaplanıyor. Sabit fiyat- larla bulunan üretim değerinin, 1 trilyon 782 milyar liralık bölümü kimya petrol ürünleri, lastik ve plastik sanayiinde, 1 trilyon 177 milyar liralık bölümü tekstil, deri ve ayakkabı sanayiinde, 2 trilyon 411 milyar liralık bölümü ise metal eş- ya, makine ve otomotiv sanayiinde ger- çekleşti. Sadece otomotiv sanayiinin üretim değeri 858.2 milyar lira olarak belirlendi. Yıhn üçüncü çeyreğinde sabit fiyatlar- la gıda, içki ve tütün sanayiinde yüzde 5.2'lik,.tekstil, deri ve ayakkabı sanayi- inde yüzde 1.9, orman ürünlerinde yüz- de 3 ve kimya, petrol ürünleri, lastik ve plastik sanayiinde yüzde 2.2 üretim du- şüşü oldu. Otomotiv endüstrisindeki yüzde 32.3'lük, elektrikli makinelerde yüzde 30.8'lik ve elektriksiz makineler- de yüzde 28.7'lik artıştan etkilenen me- tal eşya, makine ve otomotiv sanayiinde üretim artışı yüzde 27.1 olarak belirlen- di. Aynı dönemde metal ana sanayii yüz- de 6.3, kâğıt ve basım sanayii yüzde 6.2, taş ve toprağa bağlı sanayi yüzde 4.2 oranında büyüdü. Doğu'ya hayat sigortasıyok Ayda 50 bin poliçe satan Halk Sigorta, acentelerini denetleyemediği ve köylüleri kandırarak poliçe satmalannı önleyemediği için doğuda hayat sigortası satışmasonverdi. ESER ATİLLA Hayat sigortasıyla "hayat" bulmaya çalışıp da bu alanda se- ferberliğe giren Türk sigorta sektörü, adımlannı düşünerek atmaya başladı. Çok fazla poli- çe kesmenin getirdiği altından kalkılması giderek zorlaşan so- runlar, sektörü kaliteli ve kalıcı poliçe kesmeye zorlamaya baş- ladı. Bu yeni uygulamanın, acenteler ile sigortalılann üze- rinde kalan, tahsil edilemeyen alacaklar ve iptal edilen poliçe sayısını azaltacağı belirtiliyor. Ayda yaklasık 50 bin poliçe satan, 1989 yılında yaşam bran-' şında topladığı primleri önceki yıla oranla yüzde 866 arttıran Halk Sigorta "az ve öz" poliçe satabilmek amacıyla Doğu'daki acentelerine "hayat sigortası satmayın" talimatını verdi. "Ar- ük bir işi yapacaksak ya dört ba- şı mamur yapalım ya da hiç vapmayalım" diyen Halk Sigor- ta'nın hayat sigortasından so- rumlu Genel Müdür Muavini AbduUah Karacık, Doğu'da ha- yat poliçesi satışının durdurul- masmın nedenini, Doğu'ya ye- terinci ulaşılamamasına ve ora- da olup bitenin iyi takip edile- memesine bağhyor. İptal edilen poliçe sayısının Doğu'da çok fazla olduğunu belirten Karacık, bundan da acenteleri sorumlu tutuyor. "Şimdiye dek hep köy- deki insanı kandırdık. Acentele- rimiz, ayda 1000 liralık primle köylüye büyük vaatlerde bulun- dular. Poliçeyi tam olarak anlat- mayıp, bir an önce satıp parası- nı alabümek için allayıp pulla- dılar. Sonuç koli koli gelen şikâ- yet mektuplan ve poliçe iptaile- ri. Aklımız başımıza geldi. Ar- ük insanlan kandırmayaiun, ka- liteli ve kalıcı satış yapalım isti- yoruz. Bu tip davranışlann za- ran çok uzun süreye yayılıyor." Karacık, poliçe iptal orarunın sektörde >1izde 50'ye ulaştığını, Halk Sigorta'da ise bu oranın yüzde 20'lerde olduğunu ileri sü- rüyor. Karacık, Doğu'daki en büyük sorunlardan birinin de ulaşım zorluğu olduğuna dikkat çeki- yor. Adreslerin bulunamaması, sigorta prensipleri doğrultusun- da gerekü hizmetin götürüleme- mesinin bu kararda önemli bir yer tuttuğu belirtiliyor. Karacık, "Vefat oldugu zaman biz dok- tor raponı istiyoruz. Oysa köy- lere doktor ulaştıramıyoruz. Köylerde insanlar muhtar rapo- ruyla gömulüyor. Adam öldü mü, ölmedi mi, yoksa kaçıp gjtti mi, bunlan bile tam olarak be- lirleyemiyoruz. Ya da gerçekten ölse, bizim 1 ay sonra haberimiz oluyor" djye yakınıyor. Hayat dışında kesilen poliçe- lerin yüzde 80'inin büyük şehir- lerde olmasına karşın hayat po- liçelerinin yüzde 90'nm köyler- deki vatandaşlara satıldığnı be- lirten AbduUah Karaak, "Ne- den böyle? Şebirli insanlar yaşa- ma daha mı az önem veriyorlar ya da yaşam sigortasına ayırdık- lan para daha mı az? BunJann hiçbiri degil, asıl sonın köydeki insanlann kandınlması" diye açıklıyor. Herkese herkesle si- gorta satılamayacağının altını çizen Karacık, "Sigorta belirli kurallarla satılır. Biz hatalanmı- zı azaltmadıgımız sürece, ıslah olmadıgımız, organizasyon ve egltimimizi tam sağlamadığı- mız, sigortalının kandınlmadı- gına tam olarak inanmadıfnuz sürece Doğu'ya yaşam poliçesi satmayacagız. Böyle sigortaalık bizmeti veremeyiz. Önce büylk şebirlerde başancagız" diyor. 'Ekmek zanıımengellenemez' HÜSEYtN ERCtYAS İZMİR — TMO'nun buğday alımla- nnda her hafta fiyat arttınmı uygulama- sını durdurmasımn, ekmek zamlarının öriüne geçemeyeceği görüşü savunuldu. "TMO'nun Tıyatlan durdurması bizim maliyet arbşlarunızı engellemiyor" diyen Türkiye Ekmek Sanayii İşverenler Sen- dikası Başkanı Mehmet Ali Yolgörmez ekmek zamlarının süreceğini bildirdi. TMO'yu "dengesini kaybetmek" ve "gö- revini savsaklamakla" suçlayan Yolgör- mez, "Büyük yanlışlıklar var. Artık ek- megi de mi katık edeceğiz" diye sordu. Toprak Mahsulleri Ofisi'nin buğday alımlarında her hafta fiyat arttırımını durdurmasımn "geçici" olduğunu belir- ten Türkiye Ekmek Sanayii İşverenler Sendikası Başkanı Yolgörmez, "Biz ba- ğırdık çağırdık, 15 günlügüne fisi çekti- ler, durdurdular. Sonra yeniden başla- yacaklar" dedi. Yolgörmez, şu görüşleri dile getirdi: "17 kasıma kadar olan buğday fiyat- lannda bir iniş yok. Buğday fiyatları durdurulunca uncular bu hafta çuval ba- şına koyacaklan 1000 lirayı koymayacak- lar. Bir dabaki haftaya da koy mayacak- lar. Ama ondan sonra zamlara yine de- vam edilecek. Fiyatlann durdurulması bizim maliyet artıslanmızı engellemiyor. Maliyeüer günden güne artıyor. Buğday fiyatlan da bir süre için durduruldu. Ek- mek zamlan da devam edecektir." Halkın temel gıda maddesi durumun- daki ekmeğin giderek pahalılandığmı an- latan Türkiye Ekmek Sanayii İşverenler Sendikası Başkanı Mehmet Ali Yolgör- mez, "415 bin lira asgari ücretle çalışan vatandaş bu kadar pahalı ekmeği nasıl yesin? Çocuklarını nasıl beslesin? Artık ekmege katıktan vazgeçtik, ekmeği de mi katık edeceğiz?" diye sordu. TMO'nun buğday alımlarında fiyat arttınmını dur- durmasıyla ilgili olarak Ege Bölgesi Un Sanayicileri Derneği Başkanı Nuri De- deoğlu da şu görüşleri dile getirdi: "Ofis, 17 kasıma kadar olan zamlan- nı yaptı, ondan sonraki zamlaruu 15 ara- lığa kadar durdurdu. 15 aralıga kadar buğdaydan gelecek bir un zammı gün- demden çıkmış oluyor. Un fiyatlan her hafta 1000 lira artacaktı. TMO'nun uy- gulamayı durdurmasıyla üç hafta için 2500-3000 liralık bir zam giindem dışı kaldı. Buğday ahmlanndaki olayda ofi- sin bir taksiratı yok. Bunlar tarım poli- tikasının bir parçasıdır." EKONOMI NOTLARI OSMAN ULAGAY Cem Boyner ve Vasatlığa Karşı Çıkmanın Bedeli "Dedin ki niye bu hırs? Ben sabah beş buçukta kalkıyo- rum. Sevdiğim için kalkmryorum, bir şeyleri bitirmem lazım geldiği için kalkıyorum. Şuna inanıyorum ki yaşadığım gü- nün müsveddesi yok, ne yapıyorsan çat diye mürekkepli ka- lemle yazılıyor Eğer yaşadığın günün müsveddesi yoksa o zaman onu çok verimli ve iyi geçirmek zorundasın. Bunu ba- şardığımı iddia etmiyorum, yanlış anlama, ama bu bir savaş. Vasatlıkla mücadele..." Bu sözleri Cem Boyner, Vizyon dergisinin ekim 1990 sayı- sında yer alan ilginç röportajda Hülya Ekşigil'e söylüyor. Ay- nı röportajda şunlan da söylemiş Cem Boyner: "Kesinlikle politikaya atılmayı düşünmüyorum. Ama bak, politika öyle bir kumarhane ki orada seyredenler de oyun- cular kadar kaybediyor. Şunu da gördüm hayatta; biz mikro düzeyde ne yaparsak yapalım, fert olarak ne kadar başarılı olursak olalım, makro doğru gitmiyorsa yaptığımızın yansı bo- şa gider. Altındaki zemin sabit değil de geriye kayıyorsa is- tediğin kadar hızlı koş. Ben çocuklarımın mutlu yaşayacağı bir Türkiye isterim. Böyle olunca ben kendi işime dönece- ğim, ömür boyu bütün derdim para kazanmak, yatınm yap- mak olacak demek kolay değil. Bir köşeye çekilmeden, ama direkt siyasete de girmeden de aktif olunabilir, pek çok in- san da oiabilir. Bunun yolu illa ki siyasetten geçmek zorun- da değil... Toplumun eksiği cesaret. 'Neden?' sorusunu sor- mamak, koşulları sormadan kabul etmek. TÜSİAD'da yap- tıklanmızla koşulları ne derece değiştirebiliriz tartışılabilir, ama eminim ki başımızı kaldırıp soru sorma konusunda bir biri- kim yerieşiyor..." "Özal'ın cumhurbaşkanlığı konusunu nasıl değerlendiri- yorsun?" sorusunu ise şöyle yanıtlamış Boyner: "Türkiye için çok güçlü bir başkan, güçsüz bir hükümet ve başbakan alternatifinden endise duyarım. Bizim rejimimiz, gücün parlamentoda olduğu bir rejimdir..." Bu sözleri söyleyen Cem Boyner'in TÜSİAD Başkanlığı'nı bırakma kararında çeşitli faktörlerin etkisi olmuş oiabilir. Ama bana öyie geliyor ki bu faktörler içinde belirleyicı olan Cem Boyner'in kendi deyişiyle "vasatlığa karşı savaş açması", Türkiye'nin düzeyini vasaün üstüne yükseltmek için gerekli gördüklerini cesaretle söylemesi. TUSİAD'ın laiklik raporu, eğitim raporu, birkaç ay içinde açıklanacak olan "Ülke Stratejisi" çalışması hep bu çabanın parçalan sanıyorum. Cem Boyner döneminde TUSİAD'ın temsil ettiği grubun eğilimlerini temsil eden çıkışları olmadı mı; oldu. Bu çıkışlar nedeniyle iktidarın ve Köşk'ün tepkisini çekmedi mi; çekti. İktidara ve Köşk'e şirin görünmediği için TÜSİAD içinde Cem Boyner'e tepki duyanlar olmadı mı; oldu. Evet, bütün bunlar oldu, ama galiba Boyner'in en büyük "günah"ı TÜSİAD'ı gi- derek daha etkili olacak biçimde makro sorunlarla, ülke so- runlarıyla ilgili olarak sesini yükselten bir kuruluş haline ge- tirme çabasıydı. Cem Boyner, bu köşede daha önce de değinmiş olduğum iki görüşten birini temsil ediyordu işadamları arasında. Bu görüşlerden biri şu: "Kardeşim bu memleket batmaz, inışler çıkışlar olur, ama bu memleket batmaz. Bir ışadamı olarak benim meselem bu iniş çıkışları iyi takip ederek ola- yın içinden kârlı çıkmaktır. Bunu başarmak için hükümetler- le, ülkeyi yönetenlerle ilişkileri iyi tutmak gerekir. Gerisi be- nim canımı acıtana kadar beni ilgilendirmez kardeşim. İşler o noktaya gelirse o zaman düşünür, vartayı atlatmanın bir yo- lunu buluruz, TÜSİAD'ı da kullanınz evelallah. Sen şimdi işi- ne bakmakla yetin, memleketi kurtarmaya kalkma, başını da belaya sokarsın..." Bu görüşün karşısında yer alan ve Cem Boyner'in temsil ettiğini düşündüğüm görüş ise şöyle: "Türkiye'nin batmaması, iyi-kötü vasat bir çizgide başını suyun üstünde tutması, bizim de işimizin tıkırında gıtmesi bizim için, çocuklarımız için hedef olamaz. Türkiye'yi dün- yada daha iyi bir noktaya getirmeyi, Türk toplumunu, Türk sanayiini uluslararası ligde daha üst sıralara yükseltmeyi he- deflemeliyiz. Bu hedefe ters düşen gelişmelere, uygulama- lara ise hükümetten de en üst düzeyden de gelse karşı çık- malıyız, doğru bildiğimizi söyiemekten geri durmamalıyız. De- mokrası yalnızca sıyası partilerin katılmasıyla yürüyecek bir oyun degildir. Sivil baskı gruplarının da kendi inançları doğ- rultusunda seslerini yükseltmeleri, etkilerini arttırmaları ge- rekir. İşadamlarına da bu alanda önemli bir görev düşmek- tedir." Benim görebiidiğim kadar Cem Boyner bu ikinci görüşü savunuyor, kendi deyişiyle "vasatlığa karşı" mücadele edi- yordu. Vasatlıkla yetinmeyecek bir kuşağın TÜSİAD içinde etkili olduğunu kanıtlamak istiyordu. Bu davranışın, vasatlıktan hiçbir şikâyeti olmayanları da va- satlığı aşma ve Türkiye'yi ileri götürme tekelinin kendilerin- de olduğunu sananları da rahatsız etmesi doğaldı. Devletin en üst kademelerinde bulunan ve Türkiye'yi yüceltme teke- linin kendilerinde olduğunu iddia edenlerin, vasatlıktan şi- kâyeti olmayan işadamlarını etkilemesiyle de herhalde dev- re tamamlandı ve Boyner çekildiğini açıkladı. Bu koşullarda Boyner'in görevini aynı kuşaktan bir yakın arkadaşı devralırsa herhalde çok zor bir görevi üstlenmiş ola- cak. Yıkılan duvar porseleni kırdı TAYFUN DEVELtOĞLU * " > . fon t ^ ^ * C ! F bedeünın yüzde 15 ıne ındirmış. Temmuz ayında, 5 yıl içinde ya- pılan yedinci değişiklik sonu- cunda porselen eşya ithalatm- dan alınan gümrük vergisi yüz- de 5'e indirilirken kilo başına 1 dolarlık fon kesintisi getirilmiş. işin asıl ilginç yanı ise porse- len ithalatındaki koruma kaldı- rıhrken ithalatın artacağına, azalması. 1986'da 751 ton olan porselen eşya ithalatı 1987'de 502.4 tona, 1988'de 472.8 tona, 1989'da ise 276 tona gerilemiş. İstanbul Porselen Fabrikası L run bağh bulunduğu Şişe Cam Gnıbu'nun yetkilileri resmi itha- lat rakamlanrun yanıltıcı oldu- ğunu beürtiyorlar. Geçen aylar- da Türkiye'ye önemli ölçüde porselen ihracatı yapan Hong Kongttan 1990 yüı ihracat raka- mını isteyen Şişe Cam yetkilile- ri 2 milyon doların üzerinde bir rakamla karşılaşmışlar. HDTM verilerine göre aynı tarih itiba- nyla Hong Kong'dan yapılan porselen eşya ithalatırun topla- mı ise 18 bin dolar. Bu garip çar- pıklık üzerine Hong Kong kay- nakh resmi belgeler HDTM'ye iletilmiş. Konuyu inceleyen < HDTM, 3 Nisan 1990 tarihinde j yayımladığı bir tebliğ ile konu- | nun tetkik edilmeye başlandığı- nı ilan etmiş. Ancak bugüne ka- dar herhangi bir sonuç ah- '• namamış. Porselen sektöründe yer alan ; halka açık şirketlerden Kütahya j Porselen'in Genel Müdür Yar- j dımcılarından Rüştü Daver de Çin ve Doğu Avrupa ülkelerin- ı den yapılan ithalattan yakınıyor. ! İstanbul Porselen, gümrük duvarlarının "altında kaldı". Porselen eşya ithalatında uygu- lanan gümrük vergisinin 5 yıl içinde 20 kat azaltılması ve Türkiye pazannın tamammı do- yuracak kadar ithalatın yapıl- ması, sektördeki diğer şirketle- ri de zora soktu. Tuzla'daki İstanbul Porselen Fabrikası önceki gün üretimini durdunnuş ve fabrikada çalışan öOffe yakın işçiye 15 aralığa ka- dar işten çıkartılacaklan bildi- rümişti. Şirketin bağh bulundu- ğu Türkiye Şişe ve Cam Fabri- kaları'ndan yapılan bir açıkla- mada "Porselen üretimindeki koruma hafifletUirken damping ve haksız rekabetin dikkate abn- madıgı" belirtilmişti. Porselende gümrük vergisi son 5 yılda şöyle gelişti: 1 Ocak 1985 tarihinde porselen ithalin- den yüzde 100 oranında gümrük vergisi alınırken 1986 yılı orta- lannda alınan bir kararla vergi oranı yüzde 4ffa indirilmiş, an- cak parça başına 30 sentlik fon uygulaması getirilmiş. 1988'de porselen üreticilerinin lehine kü- çük bir düzeltme yapılmış. 1989 ağustosunda ise sektöre ikinci büyük darbe vurulmuş ve güm- rük vergisi yüzde 20'ye çekihniş, fon kesintisinde kilo başına 2 dolarlık uygulama baslatılmış. Bir ay sonra fon kesintisi C1F bedelin yüzde 10'u olarak değiş- tirilmiş. Hükümet bu yıhn ocak ayın- da koruma duvarını biraz daha indirerek gümrük vergisini yüz-
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle