Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 27 KASIM 1990
TBMM Başkanlığuıa Açık
IHlekçe-Mektııp (2)
Sorun, hem bireysel otoriteye dayalı tek güç odağı oluşrriası, hem de
ulusal egemenlik ilkesine dayalı halk iradesinin gerçekleşmesi
anlamında 'demokratik cumhuriyet'in zedelenmesi, yıpratılması, zaafa
uğratılmasıdır.
Prof. Dr. ALİ GİTMEZ ODTÜ İktisadi ve îdari Bil.Fak.
Parlamentosu ile hükümeti ile muhalefeti ve
kamuoyu ile tüm siyasal sistem devre dışı bıra-
kılarak yapılan ABD ve Körfez gezileri, "tek
adam"hğın erişebileceği tehlike boyutlannı açık-
ça göstermesi bakımından çok somut, çok önem-
li tırmanış örneğidir. Sayın Özal, iılke geleceği-
ni ipotek altına alabilecek dış dünya bağlantıla-
nnı tek başına ve kendi dileğince, hiçbir devlet
yetkilisiyle ortaklık yapmamaya özen göstererek
yürütmüştür. Üstelik, ülke adına bu turları atan
Cumhurbaşkanı, ülkenin banşçı politikasına kar-
şın bunalımın ilk gününden itibaren "aktif
politika" adına ABD'nin "savaş" yandaşlığını,
gerilimi ilke edinmiş; dahası da sınırdışı toprak-
lar üzerinde gerçekçi olmayan ve ulusal iradece
oluşturulmamış "fetih" emellerini açıklamıştır.
Bir kez, kamuoyunda, parlamentoda ve par-
tiler arasında, bir çatışmada ve çatışma sonra-
sında ülkenin olası konumu ile "bölgeye ilişkin
ulusal çıkarlar" ulusça belirlenmemiş, bu yön-
de politika oluşturulmamıştır. Bu durumda
"yetkisiz" özal neyi pazarlamakta, hangi ulusal
çıkarı korumaktadır? Ülke güvenliği karsılığın-
da böylesi kişisel çıkar pazarlarnası, bu tür kişi-
sel prestij sagiama gayretkeşliği, monarşilerde bi-
le mümkün değildir. Sonra, bu misyonu Sayın
özal'a devlet vermemişti, yasalar vermemişti,
Meclis de vermemişti. Kim ve ne adına ülke çı-
karları pazarlanmakta idi? Daha sonra da dev-
letin yetkili dışişleri bakaru da dahil, tek bir devlet
yetkilisi görüşmelerde bulundurulmamış, görüş-
melerin bilgisi kamuoyuna, parlamentoya, hat-
ta hükümete aktarılmamıştır. Örneğin Sayın
özal'ın hangi konularda "tereddüt etmeden
yaparım" türü, devleti ve elli yedi milyonluk ül-
keyi bağıt altında tutan kişisel bonkörlük ve va-
atlerde bulunduğunu devlet, kamuoyu, parla-
mento, hatta varlığı belirsiz hükümet biliyor mu?
Kaldı ki devlet olanaklarının ve devletin siyasal
kimliğinin çok bonkörce harcandığı bilinen bu
"kişisel gösterileri"nin sonucunun devlet açısın-
dan bir "hiç" olduğu da az-çok bilinmektedir.
Ve de katılımcı ve parlamenter demokrasi açı-
sından daha önemlisi, demokrasinin vazgeçilmezi
muhalefet, kamuoyu, demokrasi bu tablonun ne-
resinde? Şekere zam yaparken muhalefeti etki-
sizleştirici formülleri uygulayabilirsiniz, ama ulu-
sal güvenlik, dış politikada ana yönelişler ve sı-
cak savaşa da dönüşebilecek gelişmelerde muha-
lefetsiz, halksız, katılımsız bir politika demok-
rasilerde izlenemez. Bırakın demokrasileri, mo-
narşilerde bile olmaz bu. Bundan dolayı da baş-
kam olduğunuz ytice Meclis, bu tablonun bir ye-
rinde olmalı, değil mi Sayın Başkan? Yüce Mec-
lis, gelişmeleri yönlendirmek için çaba göstermek
yerine, en temel ve yaşamsal işini yetkisiz bir ki-
şinin omuzlarına atmanın rahatlığında.
Öte yandan Sayın Başkan, tüm ulusun gele-
ceğini karartabilecek tehlikeli yükümlülükler al-
tına girmenin, özellikle de ulus adına olmaktan
çok, kişisel bir gösteri amaçlı dış gezilerin neden-
leri bana çok tüccarca geüyor; doğrusu da be-
nim ulusal onurumu çok zedeliyor. Önce, ulu-
sal bir politika oluşturmaksızın ABD yedekçili-
ğinde devlet ve ulus kişiliksiz bir uydu durumu-
na getirildiği için. Sonra, ülkeyi ve dünyayı alt-
üst edecek savaş yandaşlığı ve çığırtkanlığının
arkasında "biraz daha yardım koparmak" gibi
küçültücü bir neden olduğu, böyle açıklandığı
için. Daha sonra da böylesi küçültücü, bezirgân-
ca bir tutum, ulusa ve dünyaya övünç vesilesi ya-
pıldığı için. Kısacası, bir tür ticaret mantığı içinde
savaş çığırtkanlığı yapılmasını yüce Meclis'in de
onurlu, kişilikli bir politika olarak görmesini
üzüntüyle, şaşkıniıkla karşılıyorum.
Ve işte bu zemin üzerüıde ve ABD çıkarlan
doğrultusunda içine itildiğimiz bunalımın tüm
ekonomik yükü halka fatura edilirken yüce Mec-
lis, üyelerinin maaşlannı servete dönüştürme yo-
ğun uğraşı içinde; çağdaş laiklik uygulamalan-
nı çağlar gerisine götürme, bunu oya dönüştür-
me çabasında. Kaygısız ve görevini tam yapmış-
lığın gönül rahatlığında.
Tablo insanı bunaltıyor Sayın Başkan!.
Sayın Başkan, burada dile getirüen derin kaygı,
"tek adam"hğı meşrulaştırmış görünen Cumhur-
başkanı'nın karar ve uygulamalarının yerindevve
ulusal çıkarlar açısından doğru olup olmadığı-
mn sorgulanmasını içermiyor. Özellikle Körfez"le
ilgili olarak fazla bir karar da gerekmiyor; ABD,
onu kararlaşürmış, uyguluyor. ABD kararlan-
na Sayın Özal tarafından «yulması ile ilgili faz-
la bir yanlış uygulama da yok görünüyor. Uy-
gulamalar, olması gereken yönde. Sorun bura-
da değil. Monarşilerin, hükümdarlann reddedil-"
mesinde, sonlandırılmasında, demokrasi için yüz-
yıllar boyu savaş verilmesinde de sorun bu de-
ğildi. Hükümdarlar, krallar yanlış yaptıklan, ulu-
sal çıkarları korumadıklan için tarihe gömülme-
di. Sorun, "tek adam"ın doğru ya da yanlış ka-
rar vermesi değil.
Ozet ve istem
Sorun, hem bireysel otoriteye dayalı tek güç
odağı oluşması hem de ulusal egemenlik ilkesine
dayalı halk iradesinin gerçekleşmesi anlamında
"demokratik cumhuriyef'in zedelenmesi, yıpra-
tılması, zaafa uğratılmasıdır. Ve bunun, siyasal
otoritenin doruğunda, varlık nedeni yasa ege-
menliğini korumak ve kollamak olan sonımlu
Cumhurbaşkanınca yapılmasıdır. Sorun, ulusal
egemenliğin ipotek altına alınması anlamına ge-
len "tek adam" yönetimine boyun eğilmesi, ulu-
sal iradenin gerçekleşmemesi, yasa egemenliği-
nin bizzat sistem koruyucu güçlülerce ihlal edil-
mesidir. Sorun, katılımcı demokrasinin özünü yi-
tirmesi, bırakın çek-tek bireylerin politik etkile-
meden yoksunluğunu, güçlü siyasal partilerin bile
demokratik oluşum ve ülke kaderinin belirlen-
mesi kararlarından dışlanmasıdır.
Ve bu dilekçe-mektubun hedefi açısından so-
run, pervasız yasadışıhğın, sistem bozuculuğun,
ulusal egemenliği temsil eden demokratik cum-
huriyetin gerçek kurumunca kayıtsızlıkla hoşgö-
rülmesi, hatta bu bozulmayı meşrulaştırma des-
teği verilmesidir. Kısaca sorun, yasa egemenliği-
nin geniş ölçüde zedelenmesi ve kendi varlık ne-
deni olan parlamenter demokrasinin derin yara-
lar alması karşısında yüce Meclis'in sessiz, işlev-
siz, etkisiz kalmasıdır.
Sistemdeki işlevi, varlık nedeni "ulusu temsil
etmek, birleştirici, uzlaştıncı hakem olmak, yü-
rütmenin dışında, tarafsız ve sorumsuz kalmak"
olan Sayın Cumhurbaşkanı, sistemin niteliğini
değiştirerek demokratik cumhuriyet yönetimini,
monarşik düzenlere benzer bir "tek adam" yö-
netimine dönüştürmektedir. Böyle bir anayasa dı-
şı zorlama, ancak ve ancak ulusal iradenin şer-
çekleştiğiTBMM'ce frenlenebilir, önlenebilir. Ön-
lennıelidir de. Çünkü bu yasatanımazhk, yalnızca
sistemin özünü, niteliğini değiştirmek gibi ana-
yasa ve yasaların ihlali gibi demokratik düzeni
yok etmek gibi sonuçlar doğunnaz. Bunların ya-
mnda ve daha da önemli olarak demokratik cum-
huriyetin kurumlanm var eden, onlara dinamizm
veren, onlan yaşatan halk kitlelerinde demokra-
tik sisteme ve (en başta da TBMM olmak üzere)
onun kurumlanna olan inancı, güveni sarsmak-
ta, zedelemekte, yıkmakta. Bu da kitlelerde
umutsuzluk, güçsûzlük ve yabancılaşma duyu-
muna yol açmakta, onlan çaresizliğe itmekte.
Kitlelerin yabancılaşma, umutsuzluk ve çaresiz-
lik duyumu ise dipten-derinden sarsıntılı tepki-
ye, giderek de tehlikeli patlamalara dönüşmeye
aday gözükmekte.
Sayın Başkan, bu demokratik cumhuriyet yö-
netimi hepimizin; sizin, bizim, bu halkın. Tek
adamlığı, sultanlığı Kurtuluş Savaşı ile yıkmış bu
ülke, bu halk; böylesi güdümlü, katılımsız ve
"halka rağmen" bir demokrasi hak etmiş olamaz.
Bu yasadışılık, mevcut yasalar ve kurunilarla ön-
lenebilir, önlenmeli. Bundan halkın da parlamen-
tonun da sistemin de ve inanın Sayın özal'ın da
çıkarı var. Dahası, demokrasiye başka birileri-
nin ve onu yok edici yöntemlerle sahip çıkma-
sından önce bir şeyler yapılmalı.
Ve Sayın Başkan, bu "tek adam" sorunu ne
derece alışılmadık yöntemlerle yaratıldı ise "tek
adam"lığa karşı geliştirilebilecek çözümlerin de
alışılmadık yöntemlerle, bir tür yüreklilikle, belki
bir tür gözükaralıkla, fakat parlamento içinde,
ulusal egemenlik adına yapılması zorunlu. Meş-
ru zeminde, anayasa sınırlan içinde fakat içten,
alışılmadık, etkili yöntemlerle ve de kitlelerin des-
teği sağlanarak, kurumlar çalıştınlarak, parla-
mentoya dinamizm kazandınlarak.
HESAPLAŞMA
BURHANARPAD
UyarıL.
Üçüncü bir dünya savaşından çuvallar dolusu vurgun uman-
lar için heyecan dolu günler!
Uzakdoğu'dan Ortadoğu'ya, Latin Amerika ülkelerinden Afri-
ka'ya savaş türküleri yükselıyor.
I. ve II. dünya savaşlarının korkunç gerçekleri unutuldu.
Büsbütün unutulmadı belki de!
II. Dünya Savaşı'nın korkunç hava saldırıları nasıl unutulur?
Savaşa karşı çıkan insanlann sayısı az da olsa sesleri güçlü. Sa-
vaşın son yıllarında 50 bin kişinın iki günde yok edildigı hava
saldırıları unutulabılir mi?
Milyonlarca insan kurban vermiş Berlin'in unutulmaması için
uyarı girişimieri yapılıyor.
Bu girişimlerin en ilginci Berlin'de. Kentin hemen hemen orta
yerınde büyük kilisenin bir avuç kalıntısının kurtarılması için gi-
rişimler... Yıllarca savaşım vermiş insanlann sesine kulak ver-
mek zorunda kalanlar. en son kalıntılan yeni katedralin yapısına
katarak yükselttiler. II. Dünya Savaşı'nın korkunç gerçekleri hiç
unutulmasuı diyen AlmanlariFjoasarijıgtrışımlerini daha başka
örneklerî de görüldü. Sadece iki
günde 50 bin insan kurban ve-
ren Hamburg kenti acı bir ger-
çektir. Yıllar önce gezdiğım Ohl-
sdort Park Mezarlığı olayında
gördüğüm gibi...
...Bir an durakladım. 1943
temmuzunun kurbanı bu insan-
lar için simgesel (sembolik) me-
zarlar yapılmıştı. Görünüm bütü-
nüyle ele alındlğında mezarlık
değil, görkemh bir parkla karşı-
laşılıyordu. Belleri iyice bükül-
müş yaşlı kadınlar, çimeniiğin
boş duran bir kıyısını kazıp titrek
elleriyle tuttukları küçük bir bah-
çe kovasıyla suluyortardı.
Ve sonra yine görkemli yollar-
dan, ağaçlıklar ve parklar orta-
sından geçerek ana kapıya doğ-
ru yürümeye başladım. Bu konu-
da bana bilgiler veren, açıklama-
lar yapan bir görevli ilginç şey-
ler anlattıktan sonra etiyle bir anı-
tı göstererek "Görmek ister
misiniz" diye sordu.
Az ilerimizde. krematoryum
yapısının tam karşısında, üç-bes
metre genişlikte ve on beş met-
re kadar yükselikte bir dikdört-
gen vardı. Anıtı çevreleyen top-
rak söbü (ovai) bir taş levha ile
örtülmüş, üzerine kimi adlar ya-
zılmıştı.
Yaklaşıp okudum: Alman top-
lumuna bin yıllık tarih yazmak
için III. Reich'ın sadece ülke sı-
nırlan içinde kurduğu tam 26 top-
lama kampının adları görülüyor-
du. Hiçbir açıklama ve hiçbir yo-
rum yapılmadan Lichtenburg'la
başlayıp Dachau ve Buchen-
vvald'de sona eren III. Reich top-
lama kamplarının tam bir listesı
idi. Süslemelerden uzak bu tu-
haf anıtın beyaz taşlarında şöy-
le yazıyordu:
"Ohlsdorf Park Mezarlığı"
"Haksızlıklar bizlerin ölümüne
yol açtı."
Hayattakiler, sana düşen gö-
revi unutma!"
Taşın öteki yanında şu ya-
zılıydı:
"Çektiklerimizi düşün ve ölü-
mümüzü anımsa."
"İnsan insanlarla kardeş olma-
lıdır."
Yemyeşil mezarlıktan çıkıyor-
dum. Yol göstericim şu açıklama-
yı sözlerine ekledi:
"Ohlsdorf Park Mezarlığı,
Hamburg Belediyesi'nin olduğu
için burada din ve mezhep farkı
gözetilmez. Müsiüman ile Hırıs-
tiyan, Budist ile Musevinin yan
yana gömülmesi olanağı her za-
man vardır."
Ne var ki böylesine insanc
uyarılara pek kulak verilmiyor.
Almanların 'Barış Savaşçısı"
dedikleri Remarque'ın kitaplar'
ve büyük komedyen Chaplin'm
"Diktatör" filmi gibi olumlu çalış-
malar görülse de genelinde ye-
terli olamıyorlar
İki Almanya'nın Birleşik Al-'
manyası kimi çevrelerde kayg
uyandırıyor. Umarız haksız çı-
karlar!
GAYRİMENKUL AÇIKARTTIRMA
tLANI
(ANTALYA MAHKEME SATIŞ
MEMURLUĞU'NDAN)
Esas: 1990/69
Antalya Kışla Mahallesı 1278 ara 15 pajrselde kayıtlı taşınmaz An
talya 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 16.7.1990 tarih ve 1990/13-852
sayılı kararı gereğince satılacaktır.
Sauşa konu parsel tapu kaydına göre 650 m' genisliğinde olup parsel
aynk nizam 4 kat inşaata müsaittir. Parselin bir kısmı ortaokul sa-
hası içinde kalmaktadır. Taşınmazın muhamrnen bedeli mahalli ra-
yiçlere göre m
2>
si 100.000 TL'den 65.000.000 TL'dir.
1. Saüş: 17.12.1990 günü saat 14.00 - 14.15 arasında Antalya özel
tdare binası kat: 6'da açıkarttırma ile yapılacaktır. 1. satışta değeri-
nin yüzde 75'ini bulmadığı takdirde 27.12.1990 günü aynı yerde ve aynı
saatte 2. arttırma yapılacaktır. 2. satışta ise değerinin % 40'ını bul-
duğu takdirde ve mahkeme masraflannı karşıladığında en çok arttı-
rana ihale edilir. Satış peşin para iledir. lste>'en alıcıya 20 günü geç-
memek üzere mehil verilebilir. Ihaleye iştirak edenlerin degerin % 20*51
nispetinde teminat yatırması şarttır. Satışa iştirak edenlerin şartna-
meyi görmüş ve münderecaünı kabul etmiş sayüacaklan, başkaca bilgi
almak isteyenlerin memurluğumuzun 1990/69 esas sayılı dosyasma
başvurmalan ilan olunur.
•-••--• ., Basın:|4874(i
SIBEL SEZAL
Ş B U KALP SENI
UNUTUR MU?
Yön. FfKRET KIZILOK
ANKARA, ASLİYE 2. TİCARET
MAHKEMESt BAŞKANLlCl'NDAN
Dosya No: 1990/1462
Davaa (alacaklı) Cuma Akkuş tarafından Necatibey Caddesi 34/1
Ankara adresinde faaliyet gösteren ANO Inşaat ve Ticaret Limited
Şirketi aleyhine Ankara 18. îcra Müdürlügü'nün 1990/3305 sayüı dos-
yasında yapılan iflas takibine dayalı olarak itirazın iptali ile iflas da-
vası açılmış olmakla,
itK'nun hükümleri uyarınca iflas talebine itiraz veya müdahale ta-
lebi bulunan alacakhlann işbu ilanın yayımından itibaren 15 gün içe-
risinde mahkememize yazüı olarak bildirmeleri ilan olunur.
PENCERE
Aldatmaca!..
Düşmez kalkmaz bir Allah!..
Sonunda "Demir Leydi" de sürçtü, tökezledi, burun üstü
kapaklandı.
Oysa bu yaman kadın on yılı aşkın bir süredir İngiltere'nin
siyasal yaşamına hırçın kişiliğinin damgasını vuruyordu. Aftı
gün önce hem başbakanlık koltuğundan, hem partisinin baş-
kanlığından çekiliverdi.
Ne olmuştu?
Ne olmuşsa olmuştu. Kamuoyu yoklamalarında tehlike
çanları çalıyordu. Sözde Thatcher liderliğinde Muhafazakâr
Parti'nin seçim şansı yokmuş!.. Partililer elinde "7ö/y"lerin
bayrağıyla zaferden zafere koşan Margaret'in deflerini bu ge-
rekçeyle dürüverdiler...
Ama bu işin bir yüzü...
Ya öteki yüzü?
Ortada bir genel seçim meçim, sandık mandık sonucu bu-
lunmadığından Thatcher durumu daha bir süre idare edebi-
lir, "Bir günün beyliği beyliktir" diye iktidarını sürdürebilirdi.
"Bakkalın kızı" soylu davrandı. Bizde pditikacı, kottuğuna ma-
cun gibi bulaştığından ingiltere'de yaşanan olaya şaşırdık;
yankılar, tepkiler, yorumlar gazete başlıklarında vurgulandı:
— Erdemli çekiliş!..
— Demokrasi dersi!..
— Dansı başımıza!..
Yaşadıkça ve Batı'yı gözledikçe demokrasiyi ögreniyoruz.
Ancak bir eski çağ bilgesi demiş ki:
— Bu adam hep öğreniyor; ne zaman bilecek?.."
•
"Demir Leydi' çekilince, çoğu gazete sözleşmiş gibi ortak
bir başlıkta birleşti:
"Thatcherizm öldü!.."
Öldü mü?
Kapitalist ekonomide biri yer, biri bakar, kimileri deyorum
yapar; Friedmancılık çıkar, Keynesçilik oluşur, liberalizm hort-
layıp neoliberalizm maskesiyle fink atar, öldü sanılan Key-
nesçilik neokeynesçilik adıyla uç verir; tartışmalar sürer gi-
der; bu süreçlerde Thatcherizm de gelip geçiyor; "sizlere
ömür" diye baş sağlığı dilemek için vakit erken, ama can çe-
kişiyor
Söylenenlere bakarsanız Thatcher ekonpmiyi çok kötü kr>
şullarda devraldı; kurtardı, alladı, pulladı, İngittere'yi çökün-
tüden kurtardı, eski görkemine kavuşturdu; sonra ne olduy-
sa oldu, işler tersine döndü. Bugün İngiliz ekonomisi için ne-
ler söyleniyor? Enflasyon oranı kara Avrupası'na göre çok
yüksek, piyasa nanay, durgunluk tehlikeli boyutlarda, sos-
yal adalet hak getire, göstergeler bozuk!.. Thatcher, İngilte-
re'yi döndürdü dolaştırdı, teslim aldığı noktaya getirdi.
Amerika için benzeri şeyler söylenemez mi? Gazetelerde
çarşaf çarşaf yazılar çıkıyor. "Reaganizm" de "Thatcherizm"
gibi bir parladı, bir söndü. ABD şimdi Körfez'in bulanık su-
larında dinamitle balık avına çıkıyor.
Ne var ki bu görüntüler Türkiye'de yaşayanları aldatma-
sın!..
İster İngiltere'de olsun, ister Amerika'da ya da "Zenginler
Kulübü"nün bir başka üyesinde, özeleştiri, yaşanan ortamın
koşullarına göre işler. Sanayileşmiş ülkeler, bilgisayarlaşma
sürecıne de girdiler. Oralarda ölçüler başkadır. Thatcher, in-
giltere'yi ne "kurtarabHir" ne "batırabilir" ne de topluma "çağ
atlatabilir." Şekspir'in ülkesi uygarlığın belirli bir aşamasın-
da yaşıyor; başbakan değiştirmek, Batı Avrupa demokrasi-
lerinde bir tür siyasal eğlencedir.
Türkiye'de ise bir dram!..
Hem de çok acıklı bir dram!.. Çünkü Thatcher gitti; ama
İngiltere'de Thatcher'dan önce de var olan demokrasi yine
sürecektir; Özal'ın gitmesi ise Türkiye'de demokrasinin ilk
şartı...
•<.<*•-.
PARLIAMENT
ANKARA ASLtYE BEŞİNCİ TİCARET
MAHKEMESt BAŞKANLIĞI'NDAN
Esas No: 1990/1061
Davacı Cuma Zeren tarafından davab (Necatibey Caddesi 34/1 Sıh-
hiye/Ankara) faaliyet gösteren ANO Inşaat ve Ticaret Limited Şir-
keti aleyhine açürrus davada;
Davah şirketin iflası iaenilraiş olup yargılaması 11.12.1990 günü
saat 10.20'ye talik edilmiştir.
İlan tarihinden itibaren 15 gün içinde alacakhlann davaya müda-
hale veya itiraz ederek iflası gerektiren bir hal bulunmadığını ileri
sürerek mahkemeden talebin reddini isteyebilecekleri hususu ilanen
tebliğ olunur.
Basın: 39585
SIVAS KADASTRO MAHKEMESt'NDEN
Esas No: 1988/134
Karar No: 1989/119
Davaa Hazine tarafından, davablar Hüsne Erdemir ve müsterek-
leri aleyhlerine açılan kadastro tespitinin iptali ve tescil davasında mah-
kememizden verilen Sıvas Akpınar köyünde bulunan 2592 parselin
tespitinin iptali ile mera olarak sınırlandınlmasına ilişkin karar da-
vahlardan Hasan kızı Hüsne Erdemir ile lbrahim kızı Zöhre Sevin-
dir'in tum aramalara ragmen açık adresleri tespit edilemediginden
ilanen teblıgat yerine gecerli olmak üzere ilanen tebliğine, ilan tari-
hinden itibaren 15 gün sonra tebliğ edümi; sayılacagı ve karann ke:
sinleştirileceği ilanen tebliğ olunur.
Basın: 48706
1986 YIL! VE 86/109Î1 SAYILI BAKANLAR KURULU KARAHiNA GÖRE SIGARA SAĞLIĞA ZARARLIDIR.
TÜBtTAK 1991 YILI ÖDÜLLERİNE
ÎLtŞKİN AÇIKLAMA
Türkiye Cumhuriyeti uyruklu bilim adamlannın müspet biümle-
rin temel ve uygulamalı alanlanndaki raüstesna arastırma, çalışma
ve hizmetlerini değerlendinnek, üstün liyakatlerini tescil etmek ve bir
tesvik unsuru olmak üzere Türkiye Biümsel ve Teknik Arastırma Ku-
rumu tarafından her yıl,
a) Bilim Ödttlü,
b) Hizmet ödülü,
c) Tesvik ödülü
verilmektedir.
BtLÎM ÖDÜLÜ: Bu ödüle hak kazanabilmek için, bilimsel çalış-
ma ve arastırmalanyla, bilime uluslararası düzeyde önemli bir kat-
kıda bulunmus olmak veya bilimsel bulgulanyla memleketin
gelişmesine >ıırt ölçüsünde önemli bir yarar sağlamıs bulunmak ge-
rekir. Bilim Ödülü'ne yalmz hayattaki bilim adamlan aday gösteri-
lebilir. Bilim ödülü, belirli bir alandaki katkılar için verilebildiği gibi
bir bilim adarnının eserlerinin tümü için de verilebilir.
HİZMET ÖDÜLÜ: Mensup olduğu bilim dalının yurdumuzdaki
gelişmesine büyük eraeğı geçmiş ve yaptığı çalışmalarla yeni yetişen-
lere ilham kaynagı olmuş ve basarüı girişimieri, üstün gayret ve hiz-
metleri ile önayak olduğu çalışmalar sonucunda yurdumuzun müspet
bilim ve/veya teknolojide önemli ve belirgin asamalara erişmesini sağ-
lamış kişilere verilir.
Hizmet ödülü'ne aday gösterilebilecek kişılerde hayatta bulunma
şartı aranmamaktadır.
TEŞVtK ÖDÜLÜ: Odülün verildiği yüın ilk gunünde 40 yaşını geç-
memiş genç bilim adamlanna son beş yıl içindeki bir çalışmasından
dolayı verilir. Bu ödüle hak kazanabilmek için, calışmanın üstün bi-
limsel düzeyde olması veya yurt kalkınmasına yarar sağlayacak so-
nuçlar elde etmiş bulunması gereklidir. Tesvik ödülü'ne yalnız
hayattaki bilim adamlan aday gösterilebilir.
Bu ödüller için;
a) Bilim ödülüne, geçmişte Bilim ödülü alrmş oianlar, TUBtTAK
Arastırma Grupları Yürütme Komiteleri, müspet bilimler alamnda-
ki fakültelerin fakülte kurulları ve yüksekokulların yüksekokul ku-
rullan veya üniversitelerin senatolan, müspet bilimlerle ilgili ulusal
arastırma merkezlerinin ve enstitülerin en yüksek kunıllan aday gös-
terebilirler.
b) Hizmet Ödüllerıne ilgili bakanhklarca da aday gösterilebilir.
c) Tesvik ödülü için adaylar da kendilerini önerebilirler.
Adaylık önerilerinin her yıl, en geç ocak ayının son is günü resmi
çalışma saati bitiminden önce TÜBİTAK Başkanlığı'na ulaşmış ol-
ması şarttır. Söz konusu önerilerin konuya ilişkin forma uygun ola-
rak yapılması gereklidir.
Ödül kazanan bilim adamlanna para ödülü ile birlikte bir plaket
(Bilim ve Hizmet Ödülü alanlar için altın, Tesvik ödülü alanlar için
gümüş) ve bir berat verilir. Verilecek para ödülü miktarlan TÜBİ-
TAK Yönetim Kunılu tarafından tespit edilir.
Konuyla ilgili daha aynntıh bilgi almak isteyenler, TÜBİTAK Ta-
rutma ve Halkla tlişkiler Müdürlüğü, Istanbul Caddesi No: 88 tskitler-
Ankara, Tel: 342 08 81 - 341 92 51 / 74 adresine başvurabiür.
Basın: 39356