Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/16 DIŞ HABERLER 27 KASIM 1990
WASHINGTON
ABD'den Türkiye'ye yalnızca 'övgü
UFUK GÜLDEMtR
Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ABD ziyaretinin üzerinden
geçen iki ay, Amerikan yönetiminin Türkiye'nin Körfez
krizinde attığı 'ileri' adımları 'övmekten' ötede hâlâ somat bir
şey yapmadığını ortaya çıkardı.
mize yarıyordu. Bu levye ortadan kalk-
üğı zaman bu sorunlan "tahdit eünek"
olanağı da kayboluyordu. Aynca Körfez
krizi başladığında Türkiye'nin bir karşı-
hk beklemeden attığı adımlar zaten za-
man içinde karşılığını bulacaktı. önden
bazı pazarlıklar yaparak "Türkiye'yi üç
beş karnş yardıma muhtaçmış gibi
göstermek" yarardan çok zarar sağlaya-
bilirdi. Türkiye'nin dış para piyasalann-
daki ekonomik itiban açısından da böy-
le bir izlenim vermemek yerinde olurdu.
2) Ikinci gönişteküer ise Türk diplo-
masisinin Amerika ile bugüne kadar olan
ilişkilerde edindiği deneyimin, "ABD'ye
itaıylıltgT yapdan jcsderin karsıuksız kal-
maya devam eltiğini" gösterdiğini savu-
nuyor, bu yüzden de önden bazı pazar-
lıklar yapılmsı gerektiği üzerinde duru-
yordu. Bu görilştekiler, ABD'nin ancak
"krizlere" yanıt verdiğini, kriz dönem-
lerinde ne alınırsa onunla kahndığını ileri
sürüyordu. Bu yılzden de krizin ilk gün-
lerinde Türkiye'nin attığı ileri adımlann
hemen, örneğin Turkiye'ye yapılan yar-
dımda gözetilen 10'a 7 oranının kaldınl-
masına tabvil edilmesi gerektiğini vurgu-
luyordu. Bu görüşte olanlara göre
"Türkiye'yi yarduna mahtaç degümiş"
gibi göstermek de yanlıştı, çünkü Türkı-
ye yarduna gerçekte muhtaçtı. Yardıma
muhtaç değilmiş gibi göstermek, Ameri-
ka'dan elde edilebilecek ban kazanımlan
WASHINGTON — Üzerinden iki ay
geçtikten sonra Cumhurbaşkanı Turgut
ÖzaTın eylül ayında gerçekleşen ABD zi-
yaretinin neler getirdiğine bir kez daha
dönüp bakıldığında Amerika' nın Türki-
ye'nin Körfez krizinde attığı "ileri"
adımlan övmekten ötede hâlâ somut bir
şey yapmadığı ortaya çıkıyor.
TCörfez krSninîIİrgünlerinde, Türki-
ye'nin kapısını çalan Washmgton bazı fe-
dakârhklar beklentisi içine girdiğinde
Türk dış politika mekanizmasında ABD
ile Uişkiler konusunda iki göruşün ağır-
lık kazandığı göze çarpıyordu.
1) İlk görüştekiler Türkiye'nin krizin
başlangıcında attığı adımlan zaten atmak
durumunda olduğunu, bu yüzden de
ABD ile önden pazarlık yapılmasının sa-
mimi bir izlenim vermeyeceğini savunu-
yordu. Bu gönişe göre ABD'yi "hizada
tatmanın tek yolu onunla iyi geçinmek-
Ü". Çünku öraeğın Ermeni konusu, 7'ye
10 oranı gibi sorunlar nedeniyle Ameri-
ka'ya karşı önlem almak, bu sorunların
ortadan kalkmasını değil, aksine karşı
kampın daha da etkili olması sonucunu
doğurabilirdi. Bu sorunlann tırmanma-
sını önlemenin tek yolu, Amenka ile ıyi
ilişkileri sürdürmekti. tyi . ilişkilerin
Turkiye'ye sağladığı "levye" bu sorun-
lan hiç olmazsa bir ölçüde kontrol etme-
ANKARA
Ortadoğu'da
silahlanma
endişeli
boyutlarda
Milli Savunma Bakanlığı
tarafından hazırlanan 'Beyaz
Kitap'ta Ortadoğu
ülkelerinin bir silahlanma
yarıgı içine girdiği, bunun da
endişe doğurucu bir nitelik
taşıdığı görüşünde olunduğu
bildirildi.
Kitapta, Türkiye'nin Irak'a
karşı savunması için gereken
tüm tedbirleri aldığı ve bu
konuda NATO ülkelermin
de desteğini sağladığı
belirtildi.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) —
Milli Savunma BakanlığVnın, Ortadoğu
ülkelerinin bir silahlanma yarışı içerisi-
ne girdiği ve bunun endişe doğurucu ni-
telik taşıdığı göruşunde olduğu bildiril-
di. Bakanlık, Irak'ın Kuveyt'i işgalinin ar-
dından Birleşmiş Milletler (BM) yaptınm-
larına karşı direnmesinin de "endişe" ile
izîendiğini duyurdu.
Bakanhk tarafından hazırlanan "Sa-
vunma politikası ve Türk Silahlı
Kuvvetleri" adlı beyaz kitapta, özellikle
Ortadoğu'daki son gelışmeler ırdelendi.
Kitapta, bakanlığın Ortadoğu'daki silah-
lanma yanşına ilişkin resmi görüşu şöy-
le dile getirildi:
"Avnıpa'da gerek konvansiyonel ve ge-
rekse NBC sitatalarda sUahsızlanma ve si-
lahlann kontroliı yönünde büyük caba-
ter sürdünilürken, Ortadoğu'da silahlan-
ma yanşı devam etmektedir. Bu ülkeler
bir yandan konvansiyonel silah ve kuv-
vetlerini dinamik bir dunımda tutmaya
devam ederken, diğer taraftan NBC silah-
lara sahip olma girişimlerini sufdurmekte,
ttlkelerinde geiişmis fuze teknolojisini te-
sis etme hususunda önemli merhaleler
katetmektedirler. Ortadoğu'da bu yanşa
son verilmemesi durumunda bolgenin ge-
lecekte yeniden sıcak çatışmalar içine sü-
rükleneceği endişesi taşınmaktadır. Nite-
kira, Irak'ın 2 Ağustos 1990 gıinu Ku-
veyt'i işgai ve bilahare ilhak etmesi ile Or-
tadoğu'da doğan ağır bunalım, ABD'nin
ve diğer ülkelerin bölgeye kuvvet sevk et-
mesi ve Birleşmiş Milletler Guvenlik Kon-
seyi'nin ambargo kararının uygulanma-
sına rağmen Irak'ın direnmesi derin bir
endişe ile yakından izlenmektedir."
Bakanhğın resmi göruşünun "açık" bir
şekilde dile getirildiği beyaz kitapta, Or-
tadoğu'daki bölge ulkelerinin silahlanma
çalışmalarını "savunma ihtiyaçlannın"
ötesinde sürdürmekte olduğuna da dik-
kat çekildi. Türkiye'nin Guneydoğu Ana-
dolu'daki behrli bir toprak parçasını AK-
KUM anlaşması dışında tutmasının öne-
minin, Irak'ın Kuveyt'i işgali sonrasında
net bir şekilde ortaya çıktığma dikkat çe-
kilen kitapta, Irak'ın Kuveyt'i işgaline iliş-
kin olarak Türkiye'nin göruşleri şöyle an-
latıldı:
"Irak'ın Kuveyt'i aniden isgal ve ilhak
etmesi ile Ortadoğu'da ortaya çıkan ağır
bunalım bütıin dun\a>ı etkileraektedir.
BM Guvenlik Konseyi'nin aldığı kapsamlı
e^onomik yaptınm kararlanna uymayı,
ağrayacağı ağır mali kayıplara rağmen
prensip olarak baştan kabul ve taabfaüt
cden Türkiye. sorunun banşçı yollardan
ve kan dökülmeden halledilmesini arzu-
lamakta, tum mttttefikleri gibi Kuveyt-
in işgaline son vererek, Irak kuvvetleri-
nin çekilmesini ve Kuveyt'e eski idaresi-
nin hâkim kılınmasını savunmaktadır.
Kendisine yonelik bir saldın halinde tüm
NATO ülkelerinin desteğini sağlayan
Türk . , savunması için gereken tertipleri
almakıan geri kalmamışar. Butun gayret-
lere rağmen sorunun çozümunun zaman
alacagı değeriendirilmektedir."
Beyaz kitapta, Irak'ın tutumunun Or-
tadoğu'da "banş ve istikrann tesısine yö-
nelik çabaları engelleyici" nitelikte oldu-
ğuna da dikkat çekildi.
önleyebilirdi.
Büyük ölçüde Cumhurbaşkanı OzaT-
ın ağırlığını koyması nedeniyle Türkiye
Körfez krizi başladığmdan bu yana birin-
ci maddede anlatılan çizgiyi izledi. An-
kara, Körfez krizinde sadece "öncü
adımlar" atmakla kahnadı, aynı zaman-
da Amerikan yönetiminin son Ermeni
karar tasansının Senato'da görüşülmesi
sırasmdaki performansma karşın SEİA'-
nın süresini bir yıl daha uzattı. Cumhur-
başkam özal'ın eylül ayında Amerika'-
ya yaptığı geziden iki ay sonra bu çizgi-
nin neler getirdiğıne bakıldığında şöyle
bir manzara ortaya çıkıyor:
Tekstil kotası
Türkiye'nin bu pou'tika sonucunda el-
de ettiği en büyük kazanım tekstil kota-
sının, bazı kalemlerde yüzde 50 oranın-
da artnnlması oldu. Ama bu, gerçekten
bir kazanım mı? Her şeyden önce, Türki-
ye zaten orijinal kotayı dolduramıyordu.
Dolduramadığı bir kotanın yüzde 50 ora-
nında arttınlması ne kadar büyük bir ti-
cari kazançsa Türkiye'nin kazanımı da
bu oldu. Kota arttınmı uzun vadede el-
bette önemli bir kazanç, ama kısa vade-
de Türkiye'nin ekonomik zararlanna
merhem olabilecek bir adım olarak siv-
rilmiyor. Amerika'nın kotayı yüzde 50
oranında arttırması, alıcının Amerikan
devieti olmaması açısından da fazla bir
değer taşımıyor. Yani kotanın arttırüması
Türkiye
1
ye Amerikan pazanna mal satış
garantisi vermiyor. Çünkü piyasa eğer
Türkiye'nin malını almaya değer bulur-
sa alıyor. Ustelik bu piyasada
"standartlar" hayh yüksek. Türkiye bu
yüzden zaten orijinal kotayı dolduramı-
yordu. Yapılan tahminleje göre kotanın
artışı Türkiye'ye ancak cuzi bir yarar sağ-
layacak. Çünkü, kotanın tamamının dol-
durulduğu varsayılsa dahi, üretimin ma-
liyeti ve tüccarın portfoyüne gırecek
olanlar çıkarıldıktan sonra bu satış sonu-
cunda vergiyle Hazine'ye yansıyacak
oran hayli küçülecek. Oysa Irak'tan el-
de edilen gelirin, örneğin petrol gelirle-
rinin bir kısmı doğrudan devlet hazine-
sine giriyordu. O halde "yardım değil
ticaret" çizgisi Amerika'dan arzu edilen
ölçüde sonuç alabilmiş değil. Buna kar-
şılık Amerika'ya "Türkiye'ye bir şey
verdik" demek fırsatını sağlamış dunım-
da. Tekstil kotası arttınlmadan birkaç
gün önce bir Amerikan yönetimi mensu-
bu ile yemek yiyorduk. Türkiye'nin ori-
jinal kotasını dolduramadığmı vurgula-
ması dikkatirruzden kaçmadı. Dolayısıyla
Washington kotayı arttınrken bu unsu-
ru biliyordu ve bir gun içinde hiç tered-
düt etmeden kotayı arttırdı. "Biz ÜrdıİD
veya Mısır değiliz" diyerek FMS borçla-
ruıın silinmesıni talep etmeyen Türkiye,
Amerika'dan o kadar kolay bir şey iste-
mişti ki Amerika bunu yerine getirmek-
te zorlanmadı. Tekstilde durum bu.
10'a 7 oranı
Diğer dosyalarda ise vaziyet şöyle.
F-16 projesinin finansmanının önünde-
ki sorunlar sürüyor. Kuveyt, Suudi Ara-
bistan, Birleşik Arap Emirlikleri'nden
Türkiye'ye ciddi katkılar yapıbnış du-
rumda. Ama Amerika'nın bundaki payı
sadece bu katkıyı teşvik etmış olmak, ya-
ni doğrudan bir Amerikan katkısı şu ana
kadar yok. Üstelik de yardımda 10'a 7
oranı, sanki hiç Körfez krizi yaşanmamış
gibi sürüyor. Butün bunlara ek olarak ge-
çen ay zarfmda çok ilginç bir gelişmeye
tamk olundu. ABD Başkanı George
Bush, Ermeni lobisinin önde gelen akti-
vistlerinden birisi olan Barry Zortiyaa'ı
önemli bir göreve getirdi. Zortiyan geçen
yıllarda Türkiye'nin lobisini yapan Gray
and Co şirketinin başkan yardûnalann-
dan birisi olarak görev yaparken isine son
verilmişti. Çünkü hem Türkiye'nin lobi-
sini yapan şirkette çahşıyor, hem de
Türkiye aleyhtan faahyetler gösteriyor-
du. Aradan yıllar geçti, Zortiyan 1988 se-
çimlerinde Bush-Quayle ikilisinin kam-
panyasında etkin görevler aldı. Bu ara-
da da Bush'un Ermeni davası konusun-
da bazı taahhütlere girmesini sağlayan-
lar arasındaydı. Ardından Ermeni tasa-
nsının Senato'da görüşülmesi sırasında
ön saflarda gözüktü. Bush şimdi Zorti-
yan'ı, Avrupa, SSCB, Ermenistan'a rad-
yo yayını yapan Amerikan uluslararası
yayıncılık kunımunun yönetim kunılu
üyeliğine getirdi.
Bu ömeğe bakıp Körfez krizinin Ame-
rika'nın genel olarak Türkiye'ye daha
duyarlı olması sonucunu yaratmadığını
ileri sürmek mümkün. Üstelik bu sav sa-
dece Ermeni değil, Kıbns konusu açısın-
dan da geçerli. Daha önce Kıbns konu-
sunda ne konuşuluyorsa şimdi de onlar
konuşuluyor. Körfez krizi ile bir kez da-
ha kanıtlanmış "sadık muttefikliğin" iz-
leri bu konulara yansımış dunımda de-
SUL'Dİ ARABtSTAN'DA DURUM — ABD'nin kadınli-erkekli askerieri Suudi Arabistan'da savaş çıktı çıkacak diye askeri çalışmalannı yürbtüyorlar. Ancak uzun
bir suredir alıştıklannın dışında bir iklimde >e mekânda yasamaya çalışıyorlar. Spor yaparak uzun çol gunlerine bir nebze olsun eğlence katıyorlar. (Fotoğraf: AP)
ANKARA
Irak, hedef saptırmayaçahşıyor'YASEMİN ÇONGAR
ANKARA — Yaklaşık dört aydır de-
vam eden Körfez krizinin Türkiye-Irak
ilişkilerinde yarattığı gerginlik, ilk kez
Bağdat'ta yapılan resmi bir açıklamaya
yansıdı
Irak Tıcaret Bakanı Muhammed Meh-
di Salih'ın ulkesinde yaşanan yiyecek sı-
kıntısında en buyuk sorumluluğu Tür-
kiye'nin taşıdığını soylemesı, "tkib Uiş-
kilerdeki gerginliğin resmi ağızlardan
tescili" olarak değerlendirildi. Irak yö-
netiminin, kendisine karşı ekonomik am-
bargo uygulayan yuz elliye yakın ulke
içinde Ingiltere, ABD ve Mısır'la birlik-
te Türkiye'yi de doğrudan suçlayan bir
tavır alması, Ankara-Bağdat gerginliği-
nin boyutlannı ortaya çıkanrken yabancı
diplomatlar soz konusu dort ülkenin
Irak'ın "açıkça cephe aldığı ulkeler" ol-
duğu gorüşunu savundular. Salıh'in açık-
lamasını dikkatle not eden Dışişleri Ba-
kanhğı yetkılileri ise bu açıklamanın
"yanlış bilgiler, >anlış üslup ve yanlış
hedef" ıçerdiğini dile getırdiler.
Irak'ın, herhangı bır yurttaşının ılaç ve
gıda yetersizlığinden ölmesi durumunda
Türkiye, ABD, Ingiltere ve Mısır aleyhin-
de 'tazminat davası' açacağını bildırme-
sı, sorunun uluslararası boyutu ve ıküı
ilişkiler açısından Ankara'da bazı temel
yorumlara yol açtı. Irak'ın açıklaması-
nın içeriği, zamanlaması ve amacı konu-
sunda yoğunlaşan bu yorum, şu başlık-
lar altında sıralanı>or:
• tçerik: Irak Ticaret Bakanı'nın Türki-
ye'nin geçen hazıran ayında sıpariş edi-
len ve bedeli odendıği bildırilen suttozu
ve çay sevkıyatıru durdurduğu yonundekı
sözleri, Dışişleri Bakanlığı'nca gumruk-
ın ınsancıl yardım ve ilaç konusundakı ta-
leplerinin, Guvenlik Konseyi karanna
uyan her ulke gibi Türkiye tarafından da
duyarlılıkla incelendiğini, bunun dışında
ekonomik ambargonun yaratacağı sıkm-
tıdan ambargoyu uygulayan ulkelerın de-
ğil, ambargoyoı zorunlu kılan Irak yöne-
timinin sorumlu olacağını belirttiler.
• Zamanlama: Irak'ın açıklamasının,
ekonomik ambargonun etkilerının gorul-
meye başladığı bır donemde gundeme
Irak Ticaret Bakanı'nın Türkiye'ye yönelttiği suçlama
Ankara tarafından "yanlış üslup, yanlış hedef ve yanlış
bilgiler içeren bir açıklama" olarak nitelendirildi.
lerde a>rıntılı bır ınceleme yapılmasına
yol açtı. Bakanlık yetkılilerı, BM Guven-
lik Konseyi'nin aldığı ekonomik ambar-
goya getirilen ınsancıl yardım ıstısnası-
nın Türkiye tarafından goz onune alın-
dığını, ancak bunun dışında Irak'a mal
sevkıyatı yapılmamasının 'konsey kara-
n gereği' olduğunu bıldirdiler. Açıklama-
da, söz konusu dort ulkeye tazminat da-
vası açılacağının belirtılmesı ise Ankara'-
da 'hukuksal açıdan geçersiz' bır tehdıt
olarak değerlendirildi. Yetkilıler, Irak'-
gelmesı Ankara'da dikkat çektı Yetkı-
Iiler, ayrıca Bağdat >onetımının, BM Gu-
\enhk Konseyi'nin Irak'a karşı guç kul-
lanma konusunu önumuzdekı gunlerde
goruşecek olmasından duyduğu tedırgın-
liğin de böyle bir açıklama yapılmasım ko-
laylaştırdığını belirttiler
• Amaç: Soz konusu açıklamanın, Bağ-
dat yönetiminin kendisine karşı ıç kamu-
oyunda artan tepkıyi başka tarafa yonelt-
me amaçlı olduğu goruşu de Ankara'da
dile getırıldı. Bu goruşe gore Saddam
Huseyın yonetımı, Irak halkımn artan yı-
yecek maddesi sıkıntısı ve bunun neden ola-
bileceğı acı sonuçlardan kendısinı sorum-
lu tutmasını onlemek amacıyla 'nedef
şaşırtma>a' çalışıyor. Tıcaret Bakanı Meh-
di'nın sozlerı, Irak halkımn Türkiye ve di-
ğer ulkeleri 'duşmanı gibi gormesine yol
açabilecek' bir uslup taşıması nedeniyle de
eleştırildi. Dışişleri Bakanlığı yetkililen,
Irak halkına karşı Türkiye'nin hiçbir duş-
manca duygu beslemedığini vurgulayarak
"Bağdat, ekonomik ambargonun sona er-
mesinin koşulunun Ku\eyt'ten çekümesi ol-
duğunu biliyor. Halkını duşunen bir >one-
timin yapması gereken, başkalannı suçla-
mak değil gerekli adımı atmaktır" goruşü-
nu dile getirdiler.
Ote yandan Ankara'dakı Batılı diplo-
matlar da Irak'ın 'suçlaması'nın, Bağdat
yönetiminin, Körfez kriz
;
nın başından be-
ri hangi ulkelere en fazla cephe aldığını or-
taya kovduğu gorüşunu savundular. BM
Guvenlik Konseyı'nın daımi üyelennden bi-
rinın Ankara'dakı ust duzey diplomatı,
"Bu açıklama, Irak vönetiminin, Turkiye'-
ye de açıkça cephe aldığını gosteriyor. Eğer
kriz, Saddam Huseyin'i işbaşında bıraka-
rak biterse Ankara-Bağdat ilişkilerinin da-
ha uzun >ıllar onarılamayacağı duşunüle-
bilir" \orumunu yaptı.
ğü. "Ortsdotn'da siz çok fedakârane
davraoduuz, ba koanlarda arük size da-
ha sıcak bmlayonu" mesajı ahnmıyor.
Tam tersine, Senatör Biden'in de Sena-
to'daki bir oturumda vurguladığı gibi
"Ortadofn krizi çıktı da Törkiye eürniz-
deo knıtnlda sanılmasu" cumleleri
Kongre'de yüksek sesle söyleniyor. An-
cak bu arada Turkiye'ye sempati ile ba-
kan duygular hiç yeşermemiş demek de
yanbş. En azından sicilli bazı Türkiye
aleyhtarlan seslerini kısmış dunımda.
Özal'ın gezisinin ikinci ayı tamamla-
nırken görünen manzara böyle. Ancak
Cumhurbaşkanı özal, ABD yetkilileri ile
yaptığı görüşmelerde, kamuoyuna yan-
sımayan bazı şeyler elde ettiyse bunlar
kazanç hanesine yazılabüir. ABD ma-
kamlannm özal'a, Avnıpa'dan söküle-
cek silahlann Türkiye'ye kaydırüması
konusunda bazı "cömert" sinyaller ver-
diğinden söz ediliyor. Ancak bunlar res-
men doğrulanmış değil. ABD Dışişleri
Bakanı Baker'ın da son Ankara ziyare-
tinde umut verici konuştuğu kaydedili-
yor. Ama Baker'm özal ile görüşmesine
ilişkin Amerikan kanadınm tutanağı da-
ha bir hafta önceye kadar ABD dışişle-
rine yansımamıştı. Bu yüzden de eğer
varsa, Amerikan tarafmın vaatleri Ame-
rikan makamlannca dahi büinmiyor.
Görüldüğü gibi Amerika, klasik dos-
yalarda eski Amerika olmayı sürdürüyor.
Yeni açılan Körfez dosyası çeTçevesinde
ise Türkıye'nin girdiği risk oranında
Amerika'dan karşılık görüp görmeyece-
ği sorusuna verilen yanıtlar havada kal-
maya devam ediyor.
Kaddafi:
Savaş
herkes için
felaket olur
Libya lideri, Alman Der
Spiegel dergisi ile yaptığı
söyleşide, Körfez'de çıkacak
bir savaşın tüm dünyaya
yayılacağım öne sürdü.
Dış Haberler Servisi —
Libya Devrim Konseyi
Başkanı Muammer El
Kaddafi, Alman "Der
Spiegel" dergısıne verdiğı
demeçte, "Petrol şeyhleri-
nin işi bitik" dedi. Söyleşı
ıçın gelen Alman gazeteci-
lerini bulunduğu yere gözlerini bağlata-
rak getırten Libya liderı, Körfez krızin-
den Almanya'nın bırliğıne kadar çeşitli
soruları yanıtladı. Der Spiegel'ın Kaddafi
ile yaptığı mülakat şöyle:
Körfez krizi: Saddam Kuveyt'ten,
Amenkalılar da Suudi Arabistan'dan çık-
malıdır. Ancak o zaman savaş önlenebi-
lir... Bırleşmış Milletler, çabalannı iki ka-
tına çıkarmahdır... Guvenlik Konseyi'nin
kendi politikasını yapacağı yerde Ameri-
kalılann onunde diz çökmesi acmacak bir
şeydir... Suudiler kendilerini Irak işgali-
ne karşı korumak için Amerikalılan ge-
tirttiler. Fakat şu anda bölgede bu kadar
çok Batılı silahlı kuvvet bulunması tüm
cerçevelen aşmaktadır... Biz Kahire'de do-
ruk toplantısmda otururken binlerce
Amerikalı Suudi Arabıstan'a varmıştı bi-
le... Çatışma bölgesini ayırmak için Su-
riye, Mısır, Sudan, Somali ve Yemen'den
oluşan bir Arap birlik cephesinden yana-
yım. Saddam Hüseyin ile Kral Fahd'ı ne-
rede olursa olsun, bir araya getirme öne-
risinde bulundum... Eğer savaş cıkarsa,
sonuçlan herkes için felaket olacaktır...
Savaş, kuçuk bir bolgeyle sınırh olmaya-
caktır. Şu anda akla gelmeyen bolgeleri
ve yorelen de kapsayacaktır... Yalnızca
Musluman-Arap dünyası değil, tüm dun-
ya bu savaşa katılacaktır... Petrol, yalnız-
ca Kuveytlilere, Suudilere ve kral ailele-
rine değil, tum Araplara aittir... Eğer
Amerika saldırırsa, o zaman Suudilerin
işı bıter... Suudilerin işini Iraklılar bitirir,
ama içeriden de çoker. Geriye kalanlan
Ürdun, Yemen kapmaya çahşacaktu". Su-
udilerin biriktirdiğı zenginliklerde gözü
olan ve kendi gunlerinin gelmesini bek-
leyen milyonlar var...
Filistin sorunu: Kuveyt bunalımı ile Fi-
listin çatışması arasında doğrudan bağ
kurmak ıstemiyorum. Suudiler Israil'e
karşılar, Iraklılar da îsraıl'e karşılar. Şim-
di Suudiler ile Iraklılar Kuveyt konusun-
da duşmanlaştüar, ama Israil'in düşman-
lan olarak da kaldılar... Filistinliler de Ya-
hudiler kadar gerçektir, demek ki aynı şe-
kilde devlet kurma hakkına sahiptirler...
Kuveyt'ten bu kadar insanın göç etmek
durumunda kalması, Israillilere Filistin
ulkesini çalma hakkını vermez.
Almanya'nın birliği: Yeniden tek bir
ulus haline geldiği için Alman ulusunu
tebrik ederim. Duvann yıkılmış ohuasın-
dan dolayı kışisel bir mutluluk duymak-
tayım. Duvar, ınsanhk içm bir ayıptı... Al-
manların da başına Araplann başına ge-
lenler geldi. Bir savaş kaybettiler, ulkele-
ri bölundü ve parçalandı. Hatırlar mısı-
nız? Dokuz yıl önce Almanlar birleşsin,
duvar yıkılsın dediğimde, yalnızca dün-
ya değil, Almanlar da benimle alay etmiş-
lerdi... Almanların birleşmesinden sonra
halk kongremize öneride bulunarak Ra-
bita fabrikası yuzünden Batı Almanya ile
Libya arasında geçenlerin unutulmasım
önerdım. llişkılerimizde yeni bir sayfa aç-
malıyız...
Doğu Avnıpa: Doğu Avrupa ve Sov-
yetler'de olup bitenlerden sonra Sovyet-
İerin Korfez'de Amerika ile aynı ipte oy-
namasına şaşırmıyorum. Fakat bu, Sov-
yetler askeri açıdan daha zayıf hale gel-
miş demek değıldir, askeri açıdan hâlâ bir
şeyler yapacak durumdadır... Gorbaçov
ne kapıtalıst gibi ne de sosyalıst gibi hu-
kumet edemiyor.