03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/16 DIŞ HABERLER 27 KASIM 1990 WASHINGTON ABD'den Türkiye'ye yalnızca 'övgü UFUK GÜLDEMtR Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın ABD ziyaretinin üzerinden geçen iki ay, Amerikan yönetiminin Türkiye'nin Körfez krizinde attığı 'ileri' adımları 'övmekten' ötede hâlâ somat bir şey yapmadığını ortaya çıkardı. mize yarıyordu. Bu levye ortadan kalk- üğı zaman bu sorunlan "tahdit eünek" olanağı da kayboluyordu. Aynca Körfez krizi başladığında Türkiye'nin bir karşı- hk beklemeden attığı adımlar zaten za- man içinde karşılığını bulacaktı. önden bazı pazarlıklar yaparak "Türkiye'yi üç beş karnş yardıma muhtaçmış gibi göstermek" yarardan çok zarar sağlaya- bilirdi. Türkiye'nin dış para piyasalann- daki ekonomik itiban açısından da böy- le bir izlenim vermemek yerinde olurdu. 2) Ikinci gönişteküer ise Türk diplo- masisinin Amerika ile bugüne kadar olan ilişkilerde edindiği deneyimin, "ABD'ye itaıylıltgT yapdan jcsderin karsıuksız kal- maya devam eltiğini" gösterdiğini savu- nuyor, bu yüzden de önden bazı pazar- lıklar yapılmsı gerektiği üzerinde duru- yordu. Bu görilştekiler, ABD'nin ancak "krizlere" yanıt verdiğini, kriz dönem- lerinde ne alınırsa onunla kahndığını ileri sürüyordu. Bu yılzden de krizin ilk gün- lerinde Türkiye'nin attığı ileri adımlann hemen, örneğin Turkiye'ye yapılan yar- dımda gözetilen 10'a 7 oranının kaldınl- masına tabvil edilmesi gerektiğini vurgu- luyordu. Bu görüşte olanlara göre "Türkiye'yi yarduna mahtaç degümiş" gibi göstermek de yanlıştı, çünkü Türkı- ye yarduna gerçekte muhtaçtı. Yardıma muhtaç değilmiş gibi göstermek, Ameri- ka'dan elde edilebilecek ban kazanımlan WASHINGTON — Üzerinden iki ay geçtikten sonra Cumhurbaşkanı Turgut ÖzaTın eylül ayında gerçekleşen ABD zi- yaretinin neler getirdiğine bir kez daha dönüp bakıldığında Amerika' nın Türki- ye'nin Körfez krizinde attığı "ileri" adımlan övmekten ötede hâlâ somut bir şey yapmadığı ortaya çıkıyor. TCörfez krSninîIİrgünlerinde, Türki- ye'nin kapısını çalan Washmgton bazı fe- dakârhklar beklentisi içine girdiğinde Türk dış politika mekanizmasında ABD ile Uişkiler konusunda iki göruşün ağır- lık kazandığı göze çarpıyordu. 1) İlk görüştekiler Türkiye'nin krizin başlangıcında attığı adımlan zaten atmak durumunda olduğunu, bu yüzden de ABD ile önden pazarlık yapılmasının sa- mimi bir izlenim vermeyeceğini savunu- yordu. Bu gönişe göre ABD'yi "hizada tatmanın tek yolu onunla iyi geçinmek- Ü". Çünku öraeğın Ermeni konusu, 7'ye 10 oranı gibi sorunlar nedeniyle Ameri- ka'ya karşı önlem almak, bu sorunların ortadan kalkmasını değil, aksine karşı kampın daha da etkili olması sonucunu doğurabilirdi. Bu sorunlann tırmanma- sını önlemenin tek yolu, Amenka ile ıyi ilişkileri sürdürmekti. tyi . ilişkilerin Turkiye'ye sağladığı "levye" bu sorun- lan hiç olmazsa bir ölçüde kontrol etme- ANKARA Ortadoğu'da silahlanma endişeli boyutlarda Milli Savunma Bakanlığı tarafından hazırlanan 'Beyaz Kitap'ta Ortadoğu ülkelerinin bir silahlanma yarıgı içine girdiği, bunun da endişe doğurucu bir nitelik taşıdığı görüşünde olunduğu bildirildi. Kitapta, Türkiye'nin Irak'a karşı savunması için gereken tüm tedbirleri aldığı ve bu konuda NATO ülkelermin de desteğini sağladığı belirtildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — Milli Savunma BakanlığVnın, Ortadoğu ülkelerinin bir silahlanma yarışı içerisi- ne girdiği ve bunun endişe doğurucu ni- telik taşıdığı göruşunde olduğu bildiril- di. Bakanlık, Irak'ın Kuveyt'i işgalinin ar- dından Birleşmiş Milletler (BM) yaptınm- larına karşı direnmesinin de "endişe" ile izîendiğini duyurdu. Bakanhk tarafından hazırlanan "Sa- vunma politikası ve Türk Silahlı Kuvvetleri" adlı beyaz kitapta, özellikle Ortadoğu'daki son gelışmeler ırdelendi. Kitapta, bakanlığın Ortadoğu'daki silah- lanma yanşına ilişkin resmi görüşu şöy- le dile getirildi: "Avnıpa'da gerek konvansiyonel ve ge- rekse NBC sitatalarda sUahsızlanma ve si- lahlann kontroliı yönünde büyük caba- ter sürdünilürken, Ortadoğu'da silahlan- ma yanşı devam etmektedir. Bu ülkeler bir yandan konvansiyonel silah ve kuv- vetlerini dinamik bir dunımda tutmaya devam ederken, diğer taraftan NBC silah- lara sahip olma girişimlerini sufdurmekte, ttlkelerinde geiişmis fuze teknolojisini te- sis etme hususunda önemli merhaleler katetmektedirler. Ortadoğu'da bu yanşa son verilmemesi durumunda bolgenin ge- lecekte yeniden sıcak çatışmalar içine sü- rükleneceği endişesi taşınmaktadır. Nite- kira, Irak'ın 2 Ağustos 1990 gıinu Ku- veyt'i işgai ve bilahare ilhak etmesi ile Or- tadoğu'da doğan ağır bunalım, ABD'nin ve diğer ülkelerin bölgeye kuvvet sevk et- mesi ve Birleşmiş Milletler Guvenlik Kon- seyi'nin ambargo kararının uygulanma- sına rağmen Irak'ın direnmesi derin bir endişe ile yakından izlenmektedir." Bakanhğın resmi göruşünun "açık" bir şekilde dile getirildiği beyaz kitapta, Or- tadoğu'daki bölge ulkelerinin silahlanma çalışmalarını "savunma ihtiyaçlannın" ötesinde sürdürmekte olduğuna da dik- kat çekildi. Türkiye'nin Guneydoğu Ana- dolu'daki behrli bir toprak parçasını AK- KUM anlaşması dışında tutmasının öne- minin, Irak'ın Kuveyt'i işgali sonrasında net bir şekilde ortaya çıktığma dikkat çe- kilen kitapta, Irak'ın Kuveyt'i işgaline iliş- kin olarak Türkiye'nin göruşleri şöyle an- latıldı: "Irak'ın Kuveyt'i aniden isgal ve ilhak etmesi ile Ortadoğu'da ortaya çıkan ağır bunalım bütıin dun\a>ı etkileraektedir. BM Guvenlik Konseyi'nin aldığı kapsamlı e^onomik yaptınm kararlanna uymayı, ağrayacağı ağır mali kayıplara rağmen prensip olarak baştan kabul ve taabfaüt cden Türkiye. sorunun banşçı yollardan ve kan dökülmeden halledilmesini arzu- lamakta, tum mttttefikleri gibi Kuveyt- in işgaline son vererek, Irak kuvvetleri- nin çekilmesini ve Kuveyt'e eski idaresi- nin hâkim kılınmasını savunmaktadır. Kendisine yonelik bir saldın halinde tüm NATO ülkelerinin desteğini sağlayan Türk . , savunması için gereken tertipleri almakıan geri kalmamışar. Butun gayret- lere rağmen sorunun çozümunun zaman alacagı değeriendirilmektedir." Beyaz kitapta, Irak'ın tutumunun Or- tadoğu'da "banş ve istikrann tesısine yö- nelik çabaları engelleyici" nitelikte oldu- ğuna da dikkat çekildi. önleyebilirdi. Büyük ölçüde Cumhurbaşkanı OzaT- ın ağırlığını koyması nedeniyle Türkiye Körfez krizi başladığmdan bu yana birin- ci maddede anlatılan çizgiyi izledi. An- kara, Körfez krizinde sadece "öncü adımlar" atmakla kahnadı, aynı zaman- da Amerikan yönetiminin son Ermeni karar tasansının Senato'da görüşülmesi sırasmdaki performansma karşın SEİA'- nın süresini bir yıl daha uzattı. Cumhur- başkam özal'ın eylül ayında Amerika'- ya yaptığı geziden iki ay sonra bu çizgi- nin neler getirdiğıne bakıldığında şöyle bir manzara ortaya çıkıyor: Tekstil kotası Türkiye'nin bu pou'tika sonucunda el- de ettiği en büyük kazanım tekstil kota- sının, bazı kalemlerde yüzde 50 oranın- da artnnlması oldu. Ama bu, gerçekten bir kazanım mı? Her şeyden önce, Türki- ye zaten orijinal kotayı dolduramıyordu. Dolduramadığı bir kotanın yüzde 50 ora- nında arttınlması ne kadar büyük bir ti- cari kazançsa Türkiye'nin kazanımı da bu oldu. Kota arttınmı uzun vadede el- bette önemli bir kazanç, ama kısa vade- de Türkiye'nin ekonomik zararlanna merhem olabilecek bir adım olarak siv- rilmiyor. Amerika'nın kotayı yüzde 50 oranında arttırması, alıcının Amerikan devieti olmaması açısından da fazla bir değer taşımıyor. Yani kotanın arttırüması Türkiye 1 ye Amerikan pazanna mal satış garantisi vermiyor. Çünkü piyasa eğer Türkiye'nin malını almaya değer bulur- sa alıyor. Ustelik bu piyasada "standartlar" hayh yüksek. Türkiye bu yüzden zaten orijinal kotayı dolduramı- yordu. Yapılan tahminleje göre kotanın artışı Türkiye'ye ancak cuzi bir yarar sağ- layacak. Çünkü, kotanın tamamının dol- durulduğu varsayılsa dahi, üretimin ma- liyeti ve tüccarın portfoyüne gırecek olanlar çıkarıldıktan sonra bu satış sonu- cunda vergiyle Hazine'ye yansıyacak oran hayli küçülecek. Oysa Irak'tan el- de edilen gelirin, örneğin petrol gelirle- rinin bir kısmı doğrudan devlet hazine- sine giriyordu. O halde "yardım değil ticaret" çizgisi Amerika'dan arzu edilen ölçüde sonuç alabilmiş değil. Buna kar- şılık Amerika'ya "Türkiye'ye bir şey verdik" demek fırsatını sağlamış dunım- da. Tekstil kotası arttınlmadan birkaç gün önce bir Amerikan yönetimi mensu- bu ile yemek yiyorduk. Türkiye'nin ori- jinal kotasını dolduramadığmı vurgula- ması dikkatirruzden kaçmadı. Dolayısıyla Washington kotayı arttınrken bu unsu- ru biliyordu ve bir gun içinde hiç tered- düt etmeden kotayı arttırdı. "Biz ÜrdıİD veya Mısır değiliz" diyerek FMS borçla- ruıın silinmesıni talep etmeyen Türkiye, Amerika'dan o kadar kolay bir şey iste- mişti ki Amerika bunu yerine getirmek- te zorlanmadı. Tekstilde durum bu. 10'a 7 oranı Diğer dosyalarda ise vaziyet şöyle. F-16 projesinin finansmanının önünde- ki sorunlar sürüyor. Kuveyt, Suudi Ara- bistan, Birleşik Arap Emirlikleri'nden Türkiye'ye ciddi katkılar yapıbnış du- rumda. Ama Amerika'nın bundaki payı sadece bu katkıyı teşvik etmış olmak, ya- ni doğrudan bir Amerikan katkısı şu ana kadar yok. Üstelik de yardımda 10'a 7 oranı, sanki hiç Körfez krizi yaşanmamış gibi sürüyor. Butün bunlara ek olarak ge- çen ay zarfmda çok ilginç bir gelişmeye tamk olundu. ABD Başkanı George Bush, Ermeni lobisinin önde gelen akti- vistlerinden birisi olan Barry Zortiyaa'ı önemli bir göreve getirdi. Zortiyan geçen yıllarda Türkiye'nin lobisini yapan Gray and Co şirketinin başkan yardûnalann- dan birisi olarak görev yaparken isine son verilmişti. Çünkü hem Türkiye'nin lobi- sini yapan şirkette çahşıyor, hem de Türkiye aleyhtan faahyetler gösteriyor- du. Aradan yıllar geçti, Zortiyan 1988 se- çimlerinde Bush-Quayle ikilisinin kam- panyasında etkin görevler aldı. Bu ara- da da Bush'un Ermeni davası konusun- da bazı taahhütlere girmesini sağlayan- lar arasındaydı. Ardından Ermeni tasa- nsının Senato'da görüşülmesi sırasında ön saflarda gözüktü. Bush şimdi Zorti- yan'ı, Avrupa, SSCB, Ermenistan'a rad- yo yayını yapan Amerikan uluslararası yayıncılık kunımunun yönetim kunılu üyeliğine getirdi. Bu ömeğe bakıp Körfez krizinin Ame- rika'nın genel olarak Türkiye'ye daha duyarlı olması sonucunu yaratmadığını ileri sürmek mümkün. Üstelik bu sav sa- dece Ermeni değil, Kıbns konusu açısın- dan da geçerli. Daha önce Kıbns konu- sunda ne konuşuluyorsa şimdi de onlar konuşuluyor. Körfez krizi ile bir kez da- ha kanıtlanmış "sadık muttefikliğin" iz- leri bu konulara yansımış dunımda de- SUL'Dİ ARABtSTAN'DA DURUM — ABD'nin kadınli-erkekli askerieri Suudi Arabistan'da savaş çıktı çıkacak diye askeri çalışmalannı yürbtüyorlar. Ancak uzun bir suredir alıştıklannın dışında bir iklimde >e mekânda yasamaya çalışıyorlar. Spor yaparak uzun çol gunlerine bir nebze olsun eğlence katıyorlar. (Fotoğraf: AP) ANKARA Irak, hedef saptırmayaçahşıyor'YASEMİN ÇONGAR ANKARA — Yaklaşık dört aydır de- vam eden Körfez krizinin Türkiye-Irak ilişkilerinde yarattığı gerginlik, ilk kez Bağdat'ta yapılan resmi bir açıklamaya yansıdı Irak Tıcaret Bakanı Muhammed Meh- di Salih'ın ulkesinde yaşanan yiyecek sı- kıntısında en buyuk sorumluluğu Tür- kiye'nin taşıdığını soylemesı, "tkib Uiş- kilerdeki gerginliğin resmi ağızlardan tescili" olarak değerlendirildi. Irak yö- netiminin, kendisine karşı ekonomik am- bargo uygulayan yuz elliye yakın ulke içinde Ingiltere, ABD ve Mısır'la birlik- te Türkiye'yi de doğrudan suçlayan bir tavır alması, Ankara-Bağdat gerginliği- nin boyutlannı ortaya çıkanrken yabancı diplomatlar soz konusu dort ülkenin Irak'ın "açıkça cephe aldığı ulkeler" ol- duğu gorüşunu savundular. Salıh'in açık- lamasını dikkatle not eden Dışişleri Ba- kanhğı yetkılileri ise bu açıklamanın "yanlış bilgiler, >anlış üslup ve yanlış hedef" ıçerdiğini dile getırdiler. Irak'ın, herhangı bır yurttaşının ılaç ve gıda yetersizlığinden ölmesi durumunda Türkiye, ABD, Ingiltere ve Mısır aleyhin- de 'tazminat davası' açacağını bildırme- sı, sorunun uluslararası boyutu ve ıküı ilişkiler açısından Ankara'da bazı temel yorumlara yol açtı. Irak'ın açıklaması- nın içeriği, zamanlaması ve amacı konu- sunda yoğunlaşan bu yorum, şu başlık- lar altında sıralanı>or: • tçerik: Irak Ticaret Bakanı'nın Türki- ye'nin geçen hazıran ayında sıpariş edi- len ve bedeli odendıği bildırilen suttozu ve çay sevkıyatıru durdurduğu yonundekı sözleri, Dışişleri Bakanlığı'nca gumruk- ın ınsancıl yardım ve ilaç konusundakı ta- leplerinin, Guvenlik Konseyi karanna uyan her ulke gibi Türkiye tarafından da duyarlılıkla incelendiğini, bunun dışında ekonomik ambargonun yaratacağı sıkm- tıdan ambargoyu uygulayan ulkelerın de- ğil, ambargoyoı zorunlu kılan Irak yöne- timinin sorumlu olacağını belirttiler. • Zamanlama: Irak'ın açıklamasının, ekonomik ambargonun etkilerının gorul- meye başladığı bır donemde gundeme Irak Ticaret Bakanı'nın Türkiye'ye yönelttiği suçlama Ankara tarafından "yanlış üslup, yanlış hedef ve yanlış bilgiler içeren bir açıklama" olarak nitelendirildi. lerde a>rıntılı bır ınceleme yapılmasına yol açtı. Bakanlık yetkılilerı, BM Guven- lik Konseyi'nin aldığı ekonomik ambar- goya getirilen ınsancıl yardım ıstısnası- nın Türkiye tarafından goz onune alın- dığını, ancak bunun dışında Irak'a mal sevkıyatı yapılmamasının 'konsey kara- n gereği' olduğunu bıldirdiler. Açıklama- da, söz konusu dort ulkeye tazminat da- vası açılacağının belirtılmesı ise Ankara'- da 'hukuksal açıdan geçersiz' bır tehdıt olarak değerlendirildi. Yetkilıler, Irak'- gelmesı Ankara'da dikkat çektı Yetkı- Iiler, ayrıca Bağdat >onetımının, BM Gu- \enhk Konseyi'nin Irak'a karşı guç kul- lanma konusunu önumuzdekı gunlerde goruşecek olmasından duyduğu tedırgın- liğin de böyle bir açıklama yapılmasım ko- laylaştırdığını belirttiler • Amaç: Soz konusu açıklamanın, Bağ- dat yönetiminin kendisine karşı ıç kamu- oyunda artan tepkıyi başka tarafa yonelt- me amaçlı olduğu goruşu de Ankara'da dile getırıldı. Bu goruşe gore Saddam Huseyın yonetımı, Irak halkımn artan yı- yecek maddesi sıkıntısı ve bunun neden ola- bileceğı acı sonuçlardan kendısinı sorum- lu tutmasını onlemek amacıyla 'nedef şaşırtma>a' çalışıyor. Tıcaret Bakanı Meh- di'nın sozlerı, Irak halkımn Türkiye ve di- ğer ulkeleri 'duşmanı gibi gormesine yol açabilecek' bir uslup taşıması nedeniyle de eleştırildi. Dışişleri Bakanlığı yetkililen, Irak halkına karşı Türkiye'nin hiçbir duş- manca duygu beslemedığini vurgulayarak "Bağdat, ekonomik ambargonun sona er- mesinin koşulunun Ku\eyt'ten çekümesi ol- duğunu biliyor. Halkını duşunen bir >one- timin yapması gereken, başkalannı suçla- mak değil gerekli adımı atmaktır" goruşü- nu dile getirdiler. Ote yandan Ankara'dakı Batılı diplo- matlar da Irak'ın 'suçlaması'nın, Bağdat yönetiminin, Körfez kriz ; nın başından be- ri hangi ulkelere en fazla cephe aldığını or- taya kovduğu gorüşunu savundular. BM Guvenlik Konseyı'nın daımi üyelennden bi- rinın Ankara'dakı ust duzey diplomatı, "Bu açıklama, Irak vönetiminin, Turkiye'- ye de açıkça cephe aldığını gosteriyor. Eğer kriz, Saddam Huseyin'i işbaşında bıraka- rak biterse Ankara-Bağdat ilişkilerinin da- ha uzun >ıllar onarılamayacağı duşunüle- bilir" \orumunu yaptı. ğü. "Ortsdotn'da siz çok fedakârane davraoduuz, ba koanlarda arük size da- ha sıcak bmlayonu" mesajı ahnmıyor. Tam tersine, Senatör Biden'in de Sena- to'daki bir oturumda vurguladığı gibi "Ortadofn krizi çıktı da Törkiye eürniz- deo knıtnlda sanılmasu" cumleleri Kongre'de yüksek sesle söyleniyor. An- cak bu arada Turkiye'ye sempati ile ba- kan duygular hiç yeşermemiş demek de yanbş. En azından sicilli bazı Türkiye aleyhtarlan seslerini kısmış dunımda. Özal'ın gezisinin ikinci ayı tamamla- nırken görünen manzara böyle. Ancak Cumhurbaşkanı özal, ABD yetkilileri ile yaptığı görüşmelerde, kamuoyuna yan- sımayan bazı şeyler elde ettiyse bunlar kazanç hanesine yazılabüir. ABD ma- kamlannm özal'a, Avnıpa'dan söküle- cek silahlann Türkiye'ye kaydırüması konusunda bazı "cömert" sinyaller ver- diğinden söz ediliyor. Ancak bunlar res- men doğrulanmış değil. ABD Dışişleri Bakanı Baker'ın da son Ankara ziyare- tinde umut verici konuştuğu kaydedili- yor. Ama Baker'm özal ile görüşmesine ilişkin Amerikan kanadınm tutanağı da- ha bir hafta önceye kadar ABD dışişle- rine yansımamıştı. Bu yüzden de eğer varsa, Amerikan tarafmın vaatleri Ame- rikan makamlannca dahi büinmiyor. Görüldüğü gibi Amerika, klasik dos- yalarda eski Amerika olmayı sürdürüyor. Yeni açılan Körfez dosyası çeTçevesinde ise Türkıye'nin girdiği risk oranında Amerika'dan karşılık görüp görmeyece- ği sorusuna verilen yanıtlar havada kal- maya devam ediyor. Kaddafi: Savaş herkes için felaket olur Libya lideri, Alman Der Spiegel dergisi ile yaptığı söyleşide, Körfez'de çıkacak bir savaşın tüm dünyaya yayılacağım öne sürdü. Dış Haberler Servisi — Libya Devrim Konseyi Başkanı Muammer El Kaddafi, Alman "Der Spiegel" dergısıne verdiğı demeçte, "Petrol şeyhleri- nin işi bitik" dedi. Söyleşı ıçın gelen Alman gazeteci- lerini bulunduğu yere gözlerini bağlata- rak getırten Libya liderı, Körfez krızin- den Almanya'nın bırliğıne kadar çeşitli soruları yanıtladı. Der Spiegel'ın Kaddafi ile yaptığı mülakat şöyle: Körfez krizi: Saddam Kuveyt'ten, Amenkalılar da Suudi Arabistan'dan çık- malıdır. Ancak o zaman savaş önlenebi- lir... Bırleşmış Milletler, çabalannı iki ka- tına çıkarmahdır... Guvenlik Konseyi'nin kendi politikasını yapacağı yerde Ameri- kalılann onunde diz çökmesi acmacak bir şeydir... Suudiler kendilerini Irak işgali- ne karşı korumak için Amerikalılan ge- tirttiler. Fakat şu anda bölgede bu kadar çok Batılı silahlı kuvvet bulunması tüm cerçevelen aşmaktadır... Biz Kahire'de do- ruk toplantısmda otururken binlerce Amerikalı Suudi Arabıstan'a varmıştı bi- le... Çatışma bölgesini ayırmak için Su- riye, Mısır, Sudan, Somali ve Yemen'den oluşan bir Arap birlik cephesinden yana- yım. Saddam Hüseyin ile Kral Fahd'ı ne- rede olursa olsun, bir araya getirme öne- risinde bulundum... Eğer savaş cıkarsa, sonuçlan herkes için felaket olacaktır... Savaş, kuçuk bir bolgeyle sınırh olmaya- caktır. Şu anda akla gelmeyen bolgeleri ve yorelen de kapsayacaktır... Yalnızca Musluman-Arap dünyası değil, tüm dun- ya bu savaşa katılacaktır... Petrol, yalnız- ca Kuveytlilere, Suudilere ve kral ailele- rine değil, tum Araplara aittir... Eğer Amerika saldırırsa, o zaman Suudilerin işı bıter... Suudilerin işini Iraklılar bitirir, ama içeriden de çoker. Geriye kalanlan Ürdun, Yemen kapmaya çahşacaktu". Su- udilerin biriktirdiğı zenginliklerde gözü olan ve kendi gunlerinin gelmesini bek- leyen milyonlar var... Filistin sorunu: Kuveyt bunalımı ile Fi- listin çatışması arasında doğrudan bağ kurmak ıstemiyorum. Suudiler Israil'e karşılar, Iraklılar da îsraıl'e karşılar. Şim- di Suudiler ile Iraklılar Kuveyt konusun- da duşmanlaştüar, ama Israil'in düşman- lan olarak da kaldılar... Filistinliler de Ya- hudiler kadar gerçektir, demek ki aynı şe- kilde devlet kurma hakkına sahiptirler... Kuveyt'ten bu kadar insanın göç etmek durumunda kalması, Israillilere Filistin ulkesini çalma hakkını vermez. Almanya'nın birliği: Yeniden tek bir ulus haline geldiği için Alman ulusunu tebrik ederim. Duvann yıkılmış ohuasın- dan dolayı kışisel bir mutluluk duymak- tayım. Duvar, ınsanhk içm bir ayıptı... Al- manların da başına Araplann başına ge- lenler geldi. Bir savaş kaybettiler, ulkele- ri bölundü ve parçalandı. Hatırlar mısı- nız? Dokuz yıl önce Almanlar birleşsin, duvar yıkılsın dediğimde, yalnızca dün- ya değil, Almanlar da benimle alay etmiş- lerdi... Almanların birleşmesinden sonra halk kongremize öneride bulunarak Ra- bita fabrikası yuzünden Batı Almanya ile Libya arasında geçenlerin unutulmasım önerdım. llişkılerimizde yeni bir sayfa aç- malıyız... Doğu Avnıpa: Doğu Avrupa ve Sov- yetler'de olup bitenlerden sonra Sovyet- İerin Korfez'de Amerika ile aynı ipte oy- namasına şaşırmıyorum. Fakat bu, Sov- yetler askeri açıdan daha zayıf hale gel- miş demek değıldir, askeri açıdan hâlâ bir şeyler yapacak durumdadır... Gorbaçov ne kapıtalıst gibi ne de sosyalıst gibi hu- kumet edemiyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle