07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 KASIM 1990 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/3 Rocard az farkla kazandı • PARİS (AA) — Fransa'da Başbakan Michel Rocard hükümeti, parlamentoda dün yapılan güvenoylamasını az bir farkla kazandı. Muhalefet, 577 sandalyeli parlamentoda, hükümet için güvensizlik anlamına gelecek oy çokluğunun 5 eksiği ile 284 oy çıkarabildi. Komünistlerin bu kez sosyalistlere karşı oy kullandıklan dikkat çeken bu sınav, iki yaşındaki Rocard hükümetinin karşılaştığı dokuzurtcu guvenoylaması oldu. Komünistler, güvenoylamalannda, sosyalistlere karşı bir iyi niyet gösterisi olarak daha önce çekimser kahyorlardı. Gözlemciler, komünistlerin beklenmedik biçimde muhafazakârlar ile birlikte oy kullandıklarına dikkat çekerek, "azınlık sosyalist hükümetin, kurulduğundan bu yana en büyük tehdit ile karşı karşıya kaldığını ve geleceğinden kaygı duyulması gerektiğini" savunuyorlar. Moldavya'da gerginlık • MOSKOVA (AA) — SSCB'nin güneybatısındaki Moldavya Cumhuriyeti'nde yaşayan Rus kokenli azınlığın, daha önce ilan ettiği Dnyester Boyu Cumhuriyeti Parlamentosu için pazar gunü yapmayı planladığı seçimlerden vazgeçmemesi yüzünden cumhuriyette gerginliğin yeniden tırmanmaya başladıSı bildirildi. TASS, Moldavya Parlamentosu'nun dun Rus azınhğa çağrıda bulunarak, seçimlerden vazğeçilmesini ve sorunlara diyalog yoluyla çözıim bulunmasını istedi. Bosna-Hersek seçimleri • BELGRAD (AA) — Yugoslavya'nm Bosna- Hersek Cumhuriyeti'nde geçen pazar günü yapılan ilk çok partili serbest seçimlerde, milliyetçi partilerin, yenilikçi komünistlere ve reformculara üstünlük sağladığı bildirildi. 3 milyon kayıtlı seçmenin katıldığı seçimlerde kullanılan oyların 1.5 milyonunun sayılmasından elde edilen kısmi sonuclara göre, Demokratik Eylem Partisi, Demokratik Sırp Partisi ve Hırvat Demokratik Topluluğu, başkanhk kurulunu oluşturan 7 üyeliği hemen hemen kazanmış durumdalar. Milliyetçi partiler, parlamento seçimlerinde de başta gidiyorlar. Jivkov'un anıları • SOFYA (AA) — Bulgaristan'da yaşayan Türk azınlığı Bulgarlaştırma kampanyasının baş mimarı olarak bilinen eski Devlet Başkanı Todor Jivkov, anılannı yazmak istediğini, ' ancak geçmişe ilişkin söz söylemenin kendisini kaygılandırdığını söyledi. Jivkov, Reuter ile yaptığı söyleşide, "33 yıl boyunca zirvedeydim, bu nedenle anlatacak çok şeyim olabilir. Ancak ne yazık ki bunu yapamıyorum. Herhangi bir açıklama yapmam, hem benden hem de yakınlanmdan kaynaklanan bir baskı ile karşılaşmama yol açıyor" dedi. Ziya Ül-Hak'ın ölüııı dosyası • İSLAMABAD (AA) — Pakistan'ın yeni hükümeti, eski Devlet Başkanı Ziya Ül-Hak'ın ölümüne ilişkin soruşturma dosyasını yeniden açtı. Açıklamayı yapan üst düzeyli bir polis yetkilisi, soruşturmanın oldukça dar kapsamfı tutulması emri aldıklarını söyledi, ancak ayrıntılı bilgi vermedi. Ziya Ül-Hak, 17 Ağustos 1988'de, uçağının düşmesi sonucu ölmüştü. Irak Devlet Başkanı, Alman rehinelerin tümünün serbest bırakılmasını emretti Saddaıridan yeniatakSaddam'ın kararında, Almanya ile Arap dünyası arasındaki tarihsel ilişkilerin ve AJmanya Başbakanı Kohl'ün savaş karşıtı tutumunun, rehinelerin serbest bırakılmasında rol oynadığı belirtildi. Dış Haberkr Servisi — Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, ülkedeki tüm Alman rehinelerin serbest bırakılması- nı emretti. Saddam, dün Irak parlamen- tosuna bir mektup gondererek, Alman- ların serbest bırakılması yönünde karar ahnmasını istedi. Saddam'ın, Alman re- hinelerin serbest bırakılma kararına ge- rekçe olarak, "Almanya ile Arap dün- yası arasındaki tarihsel ilişkiler ve Al- manya Başbakanı Helmut Kohl'ün Kör- fez krizi sıresında izlediği savaş karşıtı tulum" gösterildi. Irak'ın kararı, AI- manya'da hükümet ve muhalefet yetki- lilerince olumlu karşılandı. Irak resmi haber ajansı INA ve Bağ- dat radyosunun dun duyurduklan habe- re göre, Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, Devrim Komuta Konseyi'nin dün yapılan toplantısı sırasında Alman rehinelerin serbest bırakılması yönünde- ki kararını açıkladı. Devrim Komuta Konseyi tarafından kabul edilen karar, onaylanması için parlamentoya gönde- rildi. Saddam Hüseyin, parlamentoya Newsweek'in Körfez savaşı için nabız yoklaması Suudi Arabistan'daki ve cıvarındaki Amerikan birliklerinin silahlı çatışmaya girmesi olasıfığı ne kadardır? Şu anda 18 Ekim Çok büyüktur: r «41 »»29 Olasıdır ««39 r o43 Kimileri, Saddam Huseyin'i Adolf Hiıler ile karsılaştırdı. Bu benzetmeye katılıyor musunuz? J— ABD ve SSCB dışişleri bakanı James Baker ve Eduard ŞevarSnadze de Kör- fez krizinin çözümü için bugüne kadar yapılanlan gözden geçirmek için BM Güvenlik Konseyi'nin toplantıya çağrıl- ması konusunda görüş birliği içinde ol- duklarını açıkladılar. Katılanlar: %53 Katılmayanlar: r o41 Kimileri, Başkan Bu^h'un Irak'a karşı derhal askeri harekete başlaması, kimileri de ekonomik yaptmmlann etkili olup oimayacağımn beklenmesi ge- rektiği görüşünde Hangı görüş size daha yakın? Harekete geçmelidir: <?o24 Beklemelidir: gönderdiği mektupta, "Almanya'oın ta- rih boyunca Arap dünyasıyla olumlu ilişkiler içinde bulunduğunu ve Başba- kan Helmut Kohl'ün tutumunun, Al- manya ile Irak ve tüm Arap dünyası ara- sındaki ilişkilerin bundan sonra da olumlu yönde gelişeceğt umutlarını arttırdığını" belinti. Irak'ın karan, Almanya'da buyük se- vinç yarattı. Dışişleri Bakanı Hans- Dietrich Genscher, Alman televizyonu- na yaptığı açıklamada. karardan büyük mutluluk duyduğunu ve bunun, Irak'- taki bütün rehinelerin bırakılması için ilk adım olmasını dilediğini söyledi. Irak'- taki Alman rehinelerin serbest bırakıl- ması için iki hafta önce Bağdat'a gide- rek Saddam Hüseyin ile görüşen Alman- ya eski Başbakanı Will> Brandt da ka- rarın sevindirici olduğunu söyledi. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'- nin 5 daimi üyesi, Irak'a karşı askeri güç kullanımı konusunda görüşmelere baş- ladı. Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand'ın sözcüsü tarafından dün yapılan açıklamada, 5 daimi üye ülke (ABD, Sovyetler Birliği, Fransa, lngil- tere ve Çin) dışişleri bakanları, Irak'a karşı guç kullanımı konusunda resmen görüşmeye başladılar. Gorbi: Bush'la mutabıkız SSCB Başkanı Mihail Gorbaçov, Kör- fez krizinin analizinde ABD Başkanı Ge- orge Bush'la hiçbir görüş ayrılığı olma- dığını söyledi. Fransız TF1 televizyonuna bir demeç veren Mihail Gorbaçov, pazartesi günü başkan Bush'la gerçekleştirdiği görüş- menin, Körfez'deki durum hakkında bir analiz yapma imkânı verdiğini belirtti ve ortaklaşa yapılan bu analizde hiçbir gö- rüş ayrılığı bulunmadığını kaydetti. Gorbaçov, Fransa Cumhurbaşkanı, Almanya Başbakanı, İngiltere Başbaka- nı ve İtalya Başbakanı ile aynı analizle- ri paylaştığını bildirerek, Irak'a karşı güç kullanılması konusunda görüş be- lirtmedi ve "Saddam Hüseyin'in ulus- lararası topluma diz çöktürmesini boş göremeyiz" dedi. 'Savaşa az zaman kaldı' Bu arada SSCB Dışişleri Bakan Yar- dımcısı Vtadimir Petrovsky, Irak'ın so- rumluluklannı anlaması ve Kuveyt'ten çekilerek siyasi cesaret gostermesi gerek- tiğini, zira savaşa çok az zaman kaldı- ğını köyledi. Türkiye'nin ABD BüyükelçisiNüzhet Kandemir'den kriz değerlendirmesi 6 Sıı, silah olarak kııllanılmayacak' Kandemir, Fırat ve Dicle'nin sularının Irak'a karşı silah olarak kullamlmayacağını söyledi. Büyükelçi Kandemir, Türkiye'deki üsler konusunda da "Eğer bir NATO karan olur ve bu, BM Güvenlik Konseyi karanyla uyum gösterirse, değerlendirilebilir" dedi. hitap eden Kandemir, ambargo- nun uzun bir süre hatta bir yıl daha etkili olmasını beklemedi- ğini kaydettikten sonra, "Bu vüzden en kötü hal senaryosu sürpriz olmamalı" dedi. Bir so- ru üzerine, Fırat ve Dicle sula- rının ne geçmişte silah olarak kuUanıldığmı ne de bundan son- ra kullanılacağını sanmadığını vurgulayan Kandemir, "Türki- ye, bu göriişünü ABD'ye ilelti mi?" sorusuna ise "Oncelikle, sulan Irak'ı karşı kullanmamız konusunda ABD'den bir talep gelmediğini belirtmek isterim, ikincisi de bu konudaki göriiş- lerûniz biliniyor. Nitekim ben WASHINGTON (Cumhuri- yet) — Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Nüzhet Kandemir, ABD başkentinde verdiği bir konferansta, Türkiye'deki üsle- rin kullanımı konusunda eğer NATO karan olursa ve BM Gü- venlik Konseyi karariarı ile uyum arzederse Türkiye'nin bu yönde talepleri olumlu olarak değerlendirebileceğini söyledi. Kandemir, Türkiye'nin, Fırat'- m sularınt silah olarak kullan- mayacağını da belirtti. Amerikalı Kadın Gazeteciler Derneği'nin konuğu olarak VVashington'daki dernek mer- kezinde çok sayıda gazeteciye de bu konuşmamla görüşümü- zö tekrar ifade efmiş bulunuyorum" karşılığmı verdi. Dicle'nin suyunun kesilmesi- nin mümkün olmadığınj, Fırat'- ın bir ölçüde kontrol edilebile- ceğini anlatan Kandemir, üste- lik Irak'a giden suyun Suriye'- den gectiğini ve Irak ile birlikte Suriye'nin de zarar göreceğini hatırlattı. Suyun bu biçimde kullanıl- masının akılcı bir tutum olma- yacağını kaydeden büyükelçi, "Bu, Türk dış politikasının te- mel ilkelerine aykırıdır" dedi. Bir başka soru üzerine, Türkiye'nin ABD ve diğer müt- tefık kuvvetleri için 'demirleme liraam' görevi yapabileceğini, çünkü Türkiye'nin bölgedeki tek istikrarlı banş adası olduğu- nu söyleyen Kandemir, Türki- ye'nin güneydeki müttefik kuv- vetleri için 'bir tür destek servisi" verebileceğini vurgula- ROMANYA dı.Kandemir, "Harekâta Türki- ye'nin kattiması" sorusuna kar- şılık, Türkiye'nin sınırdaki 100 bin askeri ile 8 Irak tümenini tuttuğunu hatırlattı ve şöyle konuştu: "Türkiye'nin, ABD ve müt- tefik birlikleri için harekât sıra- sında güvenlikli bölge olabilece- ğini düşünuyorum. Çünkü Türkiye, bölgede isfikrar ve ba- nş içinde olan ve operasyona katılacak birliklerin ihtiyaç du- yacagı destek hizmetleri verebi- lecek tek ülkedir. Türkiye'nin operasyona geriden destek vere- ceği, ancak tümüyle operasyo- na katılmak zonında olmayaca- ğı ihtimaline agırlık veriyonım. Türk askeri tesisleri Türkiye ve Amerika tarafından NATO amaçlan içinde ve savunma ve ekonomik işbirliği anlaşması çerçevesinde ortaklaşa kullanıl- maktadır. Eğer hali hazırdaki amaç dışında bir kullamm ihti- AYAKTALAR— Komunhı Partisi'nin eski merkezi önünde toplanan halk yeni partiyi kınadı. (Fotoğraf: Reuter) Ofkeli halk sokağa döküldüDış Haberler Servisi — Romanya'da haf- ta sonunda eski komünist başbakanlardan Ilie Verdet ile Romanya Komünist Partisi- nin 1921'deki kuruculanndan Konstantin Pirvulescu tarafından kurulan Sosyalist Emek Partisi, binlerce Romanyalı'nın so- kağa dökülerek gösteri yapmasına yol aç- tı. Komünist Partisi'nin eski merkezi önün- de gösteri yapan binlerce kişi, yeni partiyi Devlet Başkanı Ion Iliescu'nun Ulusal Se- lamet Cephesi'nin bir ucubesi olarak kına- dı. Komünist Partisi'nin yeniden canlandı- rılmak istenmesi üzerine üniversite meyda- nında toplanan yaklaşık 8 bin kişi de diz çokerek diktatör Çavuşesku tarafından Aralık ayaklanması sırasında oldürtülen 540 kişi için dua eiti. Hafta sonunda Demokratik Emek Par- tisi ile Sosyalist Parti'nin birleşmesi sonu- cu oluşan Sosyalist Emek Partisi adına bir açıklama yapan eski başbakanlardan Ver det, yeni kurulan partiyi eski komünist partisjnin yeni bir temelde canlandırılma- sı olarak nitelemişti. DlŞBASIN ff Romanya'da huzursuzhık artıyor Romanya'da hazirandaki grev dalgasından sonra yaz boyu sü- ren sükûnet, yerini yeniden bir kargaşa ortamı ve belirsizliğe bı- rakmaya başladı. Kasım ortala- rında büyük kentlerde patlak veren gösteriler Ion Diescu reji- mini tehdit ediyor. Gerçekten de Çavuşesku rejimini deviren "devrim"den beri ilk kez bu ka- dar çok insan sokaklara dökü- lerek Başkan Iliescu ve Başba- kan Petra Roman'ın istifasını is- tiyor. "Tarihi"siyasal partiler bir kez daha olayların gerisinde kalmış görünüyorlar. Ülkeyi yöneten Milli Selamet Cephesi, nisanda- ki seçim başarısım bir siyasal et- kinliğe, güven verici bir ideolo- jik yonlendirmeye donüştüreme- di. Giderek iki güç siyaset sah- nesinde karşı karşıya geliyor. Başbakan Petra Roman'ın etra- fında toplanan ve liberal ekono- miye geçişi hızlandırmaya çah- san teknokratlar ve ayrıcalıkla- rını korumaya çalışan ve bu ne- denle her türlü değişikliğe karşı çıkan eski rejim (Nomenklatu- ra) kalıntılan. Bu çatışma, gide- rek büyüyebilir. Ordunun başı General Victor Stanculescu ise farklı bir çizgi izlemeye özen gösteriyor. Gecmişte, öteki Doğu Avrupa ülkelerindeki muhalif hareketle- ri geriden izleyen Romanya mu- halifleri, sonunda köklü deği- şiklikler talep eden bütün unsur- İarı bir araya getirmeye yatkın "siviJ ittifakı" kunnayı basarrruş görünüyorlar. Bu ittifak Cornea gibi eski muhaliflerden, yaşam koşullarının kötüleşmesinden kaygılanan sendikacılara kadar çeşitli grupları bünyesinde top- lamaya yöneliyor. Bu hareket, eski diktatörün devrilişinin bi- rinci yıldönümünde, yani aralık ayında büyük bir atılım yapabi- lir. (17 Kasım 1990) yacı dogup NATO bir karar akrsa Birleşmiş Milletler Güven- lik Konseyi kararlan kapsamın- da olmak üzere Türk hüküme- tinin bu yönde talepleri olumlu olarak degerlendirecegine emi- nim. Başka ülkelerin egemenlik ve toprak bütünlüklerine saygı, Türk dış politikasının yol gös- terici ilkesidir. Bu doğnıltuda Türkiye, şimdiki sınrian içinde kalkınma hedeflerine ulaşmak istemektedir. Öte yandan Türki- ye, bir santim lopragını, başka- lannın tutku ve düşlerine bırak- mamaya kararlıdır. Umodu- muz, bunalım çözüldügünde, önceki duruma geri dönülmesi ve Irak'ın toprak bütünlüğü ile egemenligine saygı gösterilmesi- dir. Irak halkına karşı yalnızca dostluk duyuyor ve bu talihsiz dönem sona erdiklen sonra iyi komşuluk ilişkileriraizi sürdür- neyi diliyoruz." YuNANÎSTAN Bulgarlara 8iğınma hakkı verilmedi Bulgaristan'da Türklere tanınan hakları protesto amacıyla Yunanistan'dan sığınma hakkı isteyen 2 bin Bulgar'ın başvuruları geri çevrildi. STELYO BERBERAKİS ATtNA — Bulgaristan hükü- metinin "Müslüman Türk azın- lıgına tanıdığı haklan protesto etmek" gerekçesiyle iki bine ya- kın Hıristiyan Bulgar vatanda- şı Yunanistan'a "sığınmak" için Yunan makamlarma baş- vurdu. Yunanistan-Bulgaristan sınır bölgesinde ellerindeki kara bay- raklarla protesto gösterileri ya- pan Bulgarların bu başvurusu Yunan hüküme"ti tarafından reddedildi. Yunan hükümet sözcüsü Viron Polidoras, Bul- garistan'ın özgür bir ülke oldu- ğuna ve son değişikliklerden sonra hiçbir kısıtlamanın kal- madığına dikkat çekerek "Öz- gür bir ülkenin vatandaşlanna Yunanistan'a siyasi iltica izni veremeyiz" açıklamasını yaptı. Ancak Atina'da Yunanis- tan'a iltica etmek isteyen Bul- garların aslında ülkedeki siyasi karışıklıklardan ve belirsizlik sürecinden kurtulmak amaayla Yunanistan'a " g ö ç etmek istedikleri" görüşü yaygın. Ati- na hükümeti, sınırdaki bu yığıl- maların yoğunlaşması karşısın- da, Bulgar vatandaşlarının Yu- nan topraklarına "topluca kaçmalannı" önlemek için sı- nırdaki güvenlik önlemlerini iki katına çıkarmış bulunuyor. Öte yandan Batı Trakya Müslüman Türk azınlığının iki bağımsız milletvekilinden biri olan Dr. Sadık Ahmet, kendi- sine yöneltilen suçlamaları dün reddetti. Sadık Ahmet'in, geçen hafta içinde Atina Iktisat Fakültesi'nde azınlık sorunla- nyla ilgili olarak yaptığı konuş- masmdan sonra öğrencilerin so- rularını yanıtlarken "Türk- Yunan savaşı olasüığında kimin hangi tarafı tutacağını bilmek zordur" dediği belirtimıişti. DUNYADA BUGÜN ALİSİRMEN Bize Ne? 1968 ya da 69 yılıydı. Paris'te iki arkadaşımla birlikte onla- rın öğrenci yurdunda laflıyorduk. Bir ara biri derin derin "of" çekmeye başladı. Öbürü sordu: — Ne var? Birden ne oldu? — Baksana duruma dedi bizimki, Türkiye'ye yakında sağ darbe geliyor. Beriki çok sinirlendi: — Sana ne yahu kardeşim, dedi. Faşizm de gelse bizim canımıza okuyacak. Sana bir şey olacağı yok. Bari bugünün tadını kaçırma. Gerçekten de öyle oldu. Türkiye'ye gelen darbeler, "sana ne" diye çıkış yapan arkadaşa epey sıkıntı çektirdiği halde, öbürünün kılına bile dokunmadı. "Of" çeken arkadaş o dö- nemlerde de olağan yaşamını sürdürdü. Yalnızca o günün keyfini kaçırmakla kaldı, hepsi o. Paris'te, "yüzyılın antlaşması" olarak nitelenen AGİK ve AKKA'nın ımzalanması üzerine aklıma takıldı bu geçmiş olay. Antlaşma gerçekten 2000 li yılların dünyasına doğru giden yolda çok, ama çok önemli bir adım. Bunu görmemek ola- naksız. Yepyeni bir dünya, yepyeni bir Avrupa oluşabilir ve bu yeni düzen insanlar için eskisinden daha olumlu olanak- lar sunabilır. İyi de bize ne? Paris'e gidıp bu anlaşmaları çifte kavrulmuş gibi çifte im- za ile imzalamamız, gerçekte formaliteden başka bir şey de- ğii Açıkça gormemız gerekir ki bu anlaşmalann getireceği yeni düzen içinde yerimiz yok bizim. Çünkü yeni düzen, rönesan- sını, aydınlanma çağını yaşamtş, demokrasilerini kurmuş, pe- kiştirmiş, insan hakları konusunda evrensel tanımlarda bir- leşmiş ya da birleşmeye başlamış ve bu birleşmenin gerek- tırdiğı önlemleri almış ya da almakta olan toplumları içere- cektır. Yeni düzenin ortak paydaları, insan hakları, demok- rası, çoğulculuk ve onların "onsuz olmaz"ı laikliktir. Türkiye'nin yönelişi ise tam tersi yöndedir. Türkiye, yaşadığı gecikmış, kısa sürmuş rönesansı bile unutturmak ısteyenlerin sultasında, çağdaş olan her şeye ka- palı, felsefenin adını anmak istemeyen, toplumu dogmalara dayamak çabasında olanların sultasında yaşamaktadır. turkıye, insan hakları konusunda içtenlikle, dürüstlükle, ev- rensel ölçütlere uymayı hiçbir zaman ıçine sindirememiş olan. dışa başka konuşup içte başka türlü davranan, tüm te- mel hak ve özgürlükleri ayaklar altına almakta inatla direnen- lerin yonetimi altındadır. Türkiye'de laiklik çoktan rafa kalkmış bulunmaktadır ve günlük yaşamımızın, mahalle imamından başlayan bir hiye- rarşinin denetimine sokulması yolunda her gün yeni adım- lar atanların baskısı altında, toplum aydınlanma çağına de- ğil, yeniden karanlıklaşma dönemine doğru itilmekte, "kurun- u vusta"ya doğru hızla sürüklenmektedir. Türkiye'de değil çoğulculuk, tek sesli, çok çalgılı parlamen- tarizme bile dayanamayanların, sistemi daha da tek sesli kıl- mak, tüm yetkileri bir kişinin iki dudağı arasına tıkmak için yoğun ve sistemli çabaları birbirlerini izlemektedir. Türkiye'de işkence hâlâ yürürlüktedir ve yurttaşların temel haklan hiçe sayılmaktadır. Türkiye'de talan düzeni ile sömürü düzeni birbirine karış^ tırılmakta, kendi içindeki gelişmesıyle açık kuralları oluşmuş sömürü düzeni yerine talan düzeni sunulmaktadır. Türkiye'de bırakın sosyal adaleti, henüz kutsal mülkiyef hakkı bile sağlanmış değildir. Talanın doğurduğu büyük ge- lir uçurumları ve umarsızlık, başka talanlar ve başka korsan- lıklarla kapatılmak istenmektedir. Belki de ülkemızdeki tek sosyal ada\et kurumu, talan sos- yal adaleti olmaktadır. Bu ortamda. gümrükleri indirerek dış ekonomHere açtlfp • çağın tüm kurumlarına kapanmak ise çağ atlamak olarak ad- landırılmaktadır. Böyle bir dvırumda, Paris'te imzalanan antlaşmalaria baş- layacak yeni dönemde Türkiye'nin yeri olmayacağı açık se- çik ortadadır. O zaman, Paris'te imzalanan antlaşmalardan bize ne Al-' lahaskına? A T/TURKIYE Ankarada yeni arayışlar Türkiye, Brüksel'in göndermeye devam ettiği 'muğlak' sinyaller karşısında AT'ye yönelik aktif politikasını yavaşlatma eğilimine girdi. Bunda SSCB, Doğu Avrupa ve Balkanlar'daki yeni arayışların da etkisi oldu. SEMİH İDİZ ANKARA — Türkiye'nin üyeliği konusunda AT'nin sü- rekli "ayak sürtmesi" nedeniy- le kamuoyunda giderek artan sabırsızlığın yavaş yavaş yetkiü çevrelerde de hâkim olmaya başladığı gözleniyor. Başvuru- sunun üzerinden üç buçuk yıl geçmesine rağmen Brüksel'in göndermeye devam ettiği "muğlak" sinyaller karşısında Türkiye'nin, son dönemde, Topluluğa yönelik aktif politi- kasını yavaşlatması dikkat çe- kiyo'r. Topluluk üyeliği beklen- tisinden vazgeçmeyen Ankara yine de Sovyetler Birliği, Doğu Avrupa ve Balkanlar'da bir yıl- dır meydana gelen gelişmeleri de gözeterek uzun vadeli eko- nomik çıkarlan konusunda ye- ni arayışlara hız verdi. Ankara'nın bu yönelişine ilişkin en somut sinyal geçen günlerde bizzat Dışişleri Bakanı Abmet Kurtcebe Alptemoçin tarafından verildi. Internatio- nal Herald Tribune gazetesi ile Ekonomi Bankası'nca İstan- bul'da düzenlenen bir seminer- de konuşan Alptemoçin, Avru- palı olmasının yanı sıra Türki- ye'nin Akdeniz, Balkan ve Or- tadoğu ülkelerine de yakınlığı- na işaret etti. Türkiye'nin bu çerçevede AT dışı ekonomik bağîannı geliştirmek açısından çok boyutlu bir süreç içine gir- diğini belirten Alptemoçin An- kara'nın Topluluk üyeliğine ilişkin "sonu gelmeyen tarüşmalardan" yılmaya başla- dığını satır aralannda hissettir- di. Alptemoçin resmi kanadın görüşlerini bu şekilde dile ge- tirirken-TÜSİAD Başkanı Cem Boyner'in "özel sektör" adına aynı seminerde yaptığı konuş- mada, "AT üyeliğinden vaz- geçmiyoruz. Ancak, nunun ya- şamsal bir sorun haline getiril- mesine de izin vermemeliyiz" demesi ilgi çekti. Son olarak da Devlet Bakanı Güneş Taner'in, TÜSİAD tarafından önceki gün düzenlenen "Uluslararası Pazariamada Yeni Stratejiler" konulu seminerde aynı doğnıl- tuda görüşler bildirmesi Anka- ra'da oluşan yeni yaklaşım açı- sından anlamlı bulundu. Parti liderliği Thatcher 2. tura kaldı EDİP EMİL ÖYMEN LONDRA — Jktidardaki Muhafazakâr Parti liderliği için yapılan seçim, lideri belirleye- medi. 372 milletvekilinin oy kullandığı seçimde, liderliğini pekiştirmek için Başbakan Margaret Thatcher 214 oya ge- reksinim duyarken, 204 oy ala- bildi. Rakibi Michael Heselti- ne ise 152 oy alarak Thatcher için gerçek bir güçlü rakip ol- duğunu gösterdi. Oylamada sa- dece 16 kişi çekimser kaldı. Ta- raflann, liderlik için gerekli 214 rakamını tutturamaması nede- niyle gelecek hafta salı günü ikinci tura geçilecek. Başbakan Thatcher, "Mil- letvekili arkadaşlanmızın yan- dan fazlası bana oy verdi. İkin- ci tura katılıyorum" dedi. Thatcher'ın, ilk turda gerekli oyu alamaması durumunda ikinci tura katılmayacağı, yeri- ne Dışişleri Bakanı Douglas Hurd ya da Maliye Bakanı John Major gibi "Thatcher yanlısı" olarak tanınan bakan- lardan birinin yarışa gireceği söyleniyordu. Thatcher, seçim sonucunu Avrupa Güvenlik ve Işbirliği Konferanss nedeniyle bulunduğu Paris'te tngiltere Büyükelçiliği'nde öğrendi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle