Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 21 KASIM 1990
Bir Devlet Sorunu
Türkiye'nin bir "devletsizler kadrosu"nun eline nasıl düştüğüne
dikkat etmeniz gerekir. Bay Özal karşımıza bir kişi olarak değil bir
"devlet sorunu" olarak çıkıyor. Sayın Demirel onun "aferin"
toplamak için cerre çıktığım söylüyor. Sayın Erdal İnönü de Bay
özal'ı krala benzetiyor. Oysa bizim tarihimizde, Deli Ibrahim dahil,
Bay Özal'ın hareketlerinden binde birini yapmaya cüret edecek
padişah bulmak olanak dışı.
Prof.Dr. CAHİT TANYOL
Erdal Inönü, Bay Turgut Özal'ın parlamen-
to ve hükümeti devre dışı bırakarak, yanına tek
bir devlet görevlisi almak gereğini duymaksızın
Arap ülkelerine yapmış olduğu davetsiz gezi için
şunları söylüyor: "özal'ın gezisi anayasa ve dış
politika geleneklerine aykırıdır.. Geziyi niçin
yaptığı belli değil. Tek başına gidiyor, tek başı-
na görüşmeler yapıyor. Eskiden krallar yapar-
mış, başbaşa görüşür, sonra da ülkeyi savaşa so-
karlarmış."
Bir sorumsuzun tutumu
Gûnün her saatinde siyasal partiler Bay Özal'-
ın Çankaya'da oturuşunun gayri meşruluğunu,
bir tür gasp olduğunu söyleyip duruyor. Gaze-
teler, kitaplar, hukuk otoriteleri her gün halk
desteği yüzde yirmilerin altına diışmüş olan bir
siyasal partinin kurnaz bir seçim sistemiyle Mec-
lis'te çoğunluk kazandığını pek hakh olarak yi-
neleyip duruyorlar.
Devlet bütçesi, her ay milyarlar tutan karşı-
lıksız para ile borç batağı arasında bir kısır dön-
gılye yuvarlanmış. Milletveküleri, genel irade ile
halkın tepki ve yoksulluğuyla alay eder gibi, üst
üste iptal edilen "kıyak emeklilik"e kavuştu.
Hepsinin savundukları demokrasi "halkın halk
tarafından milletvekillerini beslemek amacıyla
yönetilmesi" anlamına gelmektedir. Ülkeye
"düşman yaratmak amacını güden" Türk dış
politikası bir tek adamın oyuncağı halinde. Böy-
lece devlet gemisi ve ulus kaderi, sonrası belir-
siz bir uçuruma doğru sürükleniyor. Türkiye'-
nin etrafında, Türkiye'ye yönelik kızılca kıya-
met kopuyor. Yangına körükle giden bir politi-
kanın içinde bir adam, kanım tanımazlığın, key-
filiğin tadını çıkara çıkara, içeride ve dışanda,
bilinen tavırlarıyla dolaşıp dunıyor. Ve biz he-
pimiz, bir tiyatro sahnesinde büyük adamlığa sı-
vanmış bir adamın gamsız pişkinliği karşısında
alıklaşmış bir seyirciyi andınyonız.
Böylesine bir "hiçe saymazbğın" ayıbını, bir
tek kişiye yükleyerek rahatlayacağınııza, Türki-
ye'nin bir "devletsizler kadrosu"nun eline na-
sıl düştüğüne dikkat etmemiz gerekir. Bay özal
karşımıza bir kişi olarak değil bir "devlet
sorunu" olarak çıkıyor. Sayın Demirel onun
"aferin" toplamak için cerre çıktığını söylüyor.
Sayın Erdal tnönü de Bay Özal'ı krala benzeti-
yor. Oysa bizim tarihimizde, Deli Ibrahim da-
hil, Bay özal'ın hareketlerinden binde birini yap-
maya cüret edecek padişah bulmak olanak dışı.
Bütün padişahların uymak zorunda oldukla-
n birtakım denetim güçleri vardı. Olmamış ol-
saydı Genç Osman, Yeniçeriler tarafından so-
kakta parçalanır, Deli tbrahim urganla boğula-
rak öldürülebilir miydi? Bugün olduğu gibi dev-
let freni patlak değildi. Hiçbir padişah devletin
ve toplumun kaderiyle ilgili bir konuda istişare-
siz tek başına karar vermeyi aklının ucundan ge-
çirmemiştir. örnek mi? lşte:
Sultan Ikinci Abdulhamit keyfi yönetim, san-
sür, baskı ve sürgünün, özgurlük düşmanlığının
simgesi olmuş'bir padişah. Iktidannı hafıye ör-
gütü ve rüşvetle sürdürmüştür. Fakat onun, son-
radan bir gelenek haline gelen bu ayıpları, gü-
nümüz iktidarlannın genel tutumuyla luyaslanın-
ca, geçmiş kuşaklann ona acımasız davrandık-
ları ortaya çıkıyor.
Abdulhamit bile...
Abdulhamit 1877 Rus savaşını bahane ederek
Meclis'i kapamış ve yönetimin bütün dizginle-
rini eline almıştı. Fakat bu hiçbir zaman özal'-
vari bir "keyfilik saltanatı" olarak yorum-
lanamaz.
5 Nisan 1897: Girit kargaşası sürüp giderken
Yunanlılar, savaş ilanına gerek görmeksizin, Tır-
hala ve Yanya arasından Osmanlntopraklanna
saldınyor. Sultan Hamit'in başkanhğında tam
56 saat aralıksız Meclis-i Hass-ı Vükela'da (Ba-
kanlar Kunılu) savaş durumu tartışılıyor. Sonun-
da padişah şu sorunu ortaya atıyor: "Yunan as-
keri smırlarımızdan içeri girmiştir. Bu bir savaş
halidir. Şu anda önemli olan savaşa girip girme-
memiz değil, düşmanı yenip yenemeyeceğimizin
tartışılmasıdır. Eğer savaşı kazanacak gücümüz
yoksa büyük devletlerden ve özellikle Rum şı-
manklığına kızan Rus Çan'ndan aracüık istemek
suretiyle olayı savaş haline dönüştürmeden, bir
sırur ihlali olarak kapatabiliriz. Her ne kadar bu
yol devlet haysiyetini incitir ise de savaş sonun-
da yenilmek bütün bir tmparatorluğu tehlikeye
sokar" der. Uzun uzun tartışılır. lyi ve kötü bü-
tün koşullar ortaya konur ve Gazi Ethem Paşa
kumandasındaki Osmanlı ordusu bir ay içinde
Atina'nın yolunu tutar. Batı telaşa düşer, Rus
Çan, Abdülhamit'e özel bir mektup yazarak mü-
tareke ve bagışlama çağnsında bulunur.
lşte tarihimizde baskı, sansür, sürgün. zulüm
ve keyfi yönetimle ünlü, özgürlük ve meşrutiyet
düşmanı bir padişahın hükümet üyeleri, sivil ve
askeri paşalarla 56 saat süren danışma sahnesi..
Atatürk ve Hatay
Osmanlı Imparatorluğu'nun yitirmiş olduğu
topraklann iki niteliği vardı. Bunlardan bir kıs-
mı bağımsızlık savaşı vermiş halktı. Yunanlılar,
Bulgarlar, Rumenler gibi.,Bir kısım halk ise Os-
manlı uyruğu olmaktan çıkıp sömürge vatandaşı
olmuşlardı. Islâm ülkelerinin çoğu böyleydi. Ge-
rek toprak ve gerekse halk açısından Misak-ı
Milli sınırlanmız içinde bulunan Hatay'ı Milli
Mücadelenin ağır koşulları altında bir Fransız
sömürgesi olan Suriye'ye bırakmak zorunda kal-
mıştık. Fransızlar o bölgeden çeküirken, eski sö-
mürgelerine bir cemile olsun diye, Hatay'ı Su-
riye'ye bırakmak istediler. Atatürk bu haksızlı-
ğa karşı bütün uluslararası hukuk kurumlarına
baş vurdu. Öyle ki sâğlığı bozuldu. Kendisine:
— Paşam, bu Hatay için böylesine üzüleceği-
nize bir kuçük askeri birlik gönderelim bitsin bu
iş. Fransızlar zaten bıraktıklan bir toprak için
bize savaş açacak değiller ya!.
— Onu ben de biliyorum. Ya bizim bu hare-
ketimizi Fransa, devlet haysiyetine bir saldın sa-
yar da savaşa girerse, ben bir vilayet için bütün
bir Türkiye'yi savaş tehlikesine atamam..
Mustafa Kemal'in akhna mı gelirdi ki, günün
birinde ülkemizi, halkımızı, 'Türk vatandaşlığY-
ndan 'sömürge vatandaşhğı'na iten bir kadronun
eline düşecek.
Yıl 1964: Mustafa Kemal'in barış ve savaş ar-
kadaşı Ismet İnönü çürük iplikle tutmaya çalış-
tığı bir koalisyonun başbakanı. Rumlar Kıbns'ta
azıtmış, adada kanlı bir Yahudi Filistini yarat-
mışlardı. İnönü gibi tedbirli ve deneyimli bir dev-
let adamının bile sabn taşmıştı. Amerikan Dı-
şişleri'nden yetkili bir kişi elçimizin kulağına:
"Adaya karşı bir askeri harekât yaptığımız tak-
dirde Amerika'nın ses çıkarmayacağını" fısıldı-
yor. Elçi vakit vitirmeden durumu Ismet Inönu'-
ye aktanyor. inönü:
— Yanlı vesika isterim, vesika!. Adamı ada-
ya çıkartırlar, sonra inkâr edip, karşımıza diki-
lir ve bizi yüzgeri ederler. Türk milletine bunun
hesabını veremeyiz. Bizi asar...
Yunanistan'ın NATO'ya yeniden alınması için
Turkiye'nin onayı gerekiyordu. NATO Komu-
tanı General Rogers, NATO'nun bu şımarık ço-
cuğunu Türkiye'ye karşı uslu ve itaatli yapaca-
ğına dair Evren Paşamıza söz veriyor. Bu asker
sözü, generalle birlikte emekli olup gidiyor. Ve
Yunanlılar her girdiğimiz yerde ayağımıza çel-
me takıyor, Lozan'ı iptal savaşına girmiş ve her
alanda Turkiye'ye başağnsı olmakta devam edi-
yor. îsmet tnönü'nün "devlet anlayışına" göre gi-
deceği yer belli olan Evren Paşa ise Marmaris'te
kendisini belleklerden silmenin yollannı araştı-
racağına, şimdi bir gazetede, Türkiye'yi içine it-
tiği yangından habersiz, anılar döktürüyor. Ne
yapalım Tann "ibret-i âlem olsun diye" baa in-
sanlardan doğmamak şansını bile esirgiyor..
EVET/HAYIR
OKTftY AKBAL
Altı Kaval Üstü Şişhane!
Kırk yılın nasıl geçıp gittiğinı konuştuk Alı Ulvi ile... istan-
bul bir gayya kuyusu... En yakın dostlarla bile buluşmak, ko-
nuşmak olanağmı bulamıyoruz. Gazeteye geldıklerınde üç
beş laf etmek, ara sıra bir masada buluşmak ya da telefonla
söyleşmek. Hepsi bu. Ulvi, geçen günkü yazımdaki bir yan-
lışlığı anımsattı. 0, birlikte yaşadığımız sısli gece yotculuğu
1960'ta değil, 1950'lerın başında ımiş! Bellek, geçen yılları
birbirine karıştırdı mı, yapılacak ış yoktur. Gerçekten de
1950'lerde bir geceydi. 0 Cumhurıyet'e yeni girmişti, ben 'Va-
tan'da gece sekreteriydim.
Dalıp girtim eski günlere... Geceyarıları ya da sabahın ılk
saatlerinde ışimiz biterdi. Gazete baskıya geçene dek görev-
de kalırdık. Son tramvaya yetişmek için koşuşurduk. Saba-
hın ikisinde, üçünde... Bazı geceler de erkenden kaçardık.
Kadıköy'e giden son vapura yetişmek isteğıyle... 1950 yılla-
rında Arnavutköy, Kadıköy, daha sonra da Levent'te oturu-
yordum. Gece çalışan kişinin bu saatlerde evine gitmesi çok
zordu. En lyisi Fatih'e annemin yaoına gitmekti. Ya tramvay-
(Arkaa 16. Sayfada)
BOLVADİN İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN
İLANEN TEBLİG
990/445
AJacaklı: T.Halk Bankası Bolvadin Şubesi vek. Av. Adnan Uysal
Borçlu: Ö.Sezaı Taktak Bedestejı tçi Bolvadin
Borç miktan: 5.558.235.— liranın icra masrafı, ücreti vekâlet ve ta-
kip tarıhinden itibaren "7o8O faizi.
Borcun sebebi: 3.11.1989 tarihli banka kredi sözleşmesi.
Yukarıda adı ve adresi yazılı şahıs hakkında yapılan icra takibin-
de borçluya çıkanlan örnek 49 ödeme emri, zabıta tahkikatma rağ-
men borçluya tebliğ edilemediğinden tebligatın ilanen teblığıne ka-
rar verilmiştir.
lşbu ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren borcu ve lakip mas-
raflarını Tebligat Kanunu gereğince on beş gün ilavesiyle yirmi iki
gün içinde ödemeniz (teminatı vermeniz), borcun tamamına veya bir
kısmına veya alacaklının takibat icrası hakkında bir itirazınız varsa,
senet altındaki imza sıze ait değilse yine yirmi iki gün içinde ayrıca
ve açıkça bıldirmeniz, aksi halde icra takibinde bu senedin sizden sadır
olmuş sayılacağı, imzayı reddetuğiniz takdirde merci önünde yapı-
lacak duruşmada hazır bulunmanız, buna uymazsanız vaki itirazını-
zın geçicı olarak kaldınlacağı, senet veya borca itırazınızı yazılı veya
sözlu olarak İcra Dairesi'ne yirmi iki gün içinde bildirmediğiniz tak-
dirde aynı muddet içinde 74. madde gereğince mal beyanında bulun-
manız, aksi halde hapisle tazyik olunacağınız, hiç mal beyanında bu-
lunmaz veya hakikate aykın beyanda bulunursanız hapisle cezalan-
dırılacağınız, borç ödenmez veya itiraz edilmezse cebri icraya devam
edilecegi, takibe itiraz ettığim'zfakdirde itirazla birlikte tebliğ gider-
lerini ödemeniz (tebliğ gideri dosyada mevcuttur) aksi halde itiraz et-
memiş sayılacağıntz ilanen tebliğ olunur. 25.H). 1990
Değerli bilim adamı, hocamız
Prof. Dr.
NUSRET FİŞEK'in
anısına saygıyla...
19 MAYIS ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESt'NDEN BİR GRÜP
ARAŞTIRMA GÖREVLİSİ
KAMUOYUNA
Iktidarın savaş politikalarını, Diyarbakır sureunu ve di-
ğer cezaevlerinde de gundeme sokulan yeni baskı, hak gasp-
larını, Eskişehir hucrelerini protesto etmek, gaspedilen
haklanmızı geri almak için 5 kasım tarihinden beri açlık
grevindeyiz. Kamuoyunu duyarlı olmaya çağınyoruz.
Nazilli Cezae\i'ndeki devrinui tulııklular adına:
M. SAKARYALI. Z. ÇELİK. A.A. ÖZDOCAN.
Z. KOÇ, A. BtÇER. H. GLREŞ. G. KERİMOĞLU,
H. ARLIER, D. HENAR. M. KAPTAN, M. BAŞER.
H. ÇtFTÇİ. Y. METtNER
PENCERE
Açlık Grevleri
Mahpushanedekı açlık grevlerıni izlemek bir süreden beri
güçleşti.
Bu konuda ortalık az çok durulmuş görünürken konuşmak da-
ha yararlı ve kolay olacaktır. Çüoku eylem sürerken sınirler ger-
gin, cezaevleri duyarlıdır. En küçük bir sözcük bile zındandakı
insanları yaralayabilır; yanlış anlamaya yol açabilir
*
Diyarbakır Cezaevı'ndeki açlık grevi 38'inci gününde sona erin-
ce, çok sevinmiştim. Öteki hapıshanelerdeki destek grevleri de
son buldu.
Ancak aynı gün Adalet Bakanı Oltan Sungurlu'nun başına açık-
laması yayımlandı; ANAP iktidarının açlık grevlerine insanlık dı-
şı bakışını bir kez daha öğrenmek olanaklarmı böylece bulduk.
Adalet Bakanı dedi ki:
'— Cezaevlerinde açlık grevlerinin sona ermesi için herhangi
bir girışımde bulunmadık. Cezaevlerindekı grevler, kamuoyunun
ilgisi devam ettiği sürece devam eder, ilgi sona erinçe brter" (16
Kasım 1990, Cumhuriyet)
Bir ülkenin cezaevlerindekı tutuklu ve hükümluler, devlete ema-
nettir. Devlet, elberte cezaevı dışındaki yurttaşın hayatını da gü-
venceye almak görevıni üstlenır; ama, hapıshanede bu konu da-
ha duyarlıdır. Çünku doğrudan devletin catısı altında yaşayan
yurttaşın sorumluluğu ve yaşama hakkı söz konusudur.
Bir devlet adamı, hukuk adamı, hükümetin bakanı, uygar ın-
sansa nasıl düşünür'
— Sorumluluğum altındaki cezaevlennde yuzlerce kışı açlık gre-
vı yapıyor. Bu gençler öldürucü yaralar alıyorlar, yasamlarını hıçe
sayıyorlar, elbette bir dertlen var. Acaba ne istıyorlar? Cezaevle-
rinde insan haklarına ters bir düzen mi kurulmuş? Bu insanları
kurtarmak ıçın elimden ne gelirse yapmalıyım.
Ama, hayır...
Adalet Bakanı çağdaş bir insana yakışmayacak biçimde ola-
ya yaklaşıyor, üstelik kamuoyunu gaddarlığa ve acımasızlığa ca-
ğırıyor-
— Ben açlık grevlerini umursamıyorum, kamuoyu da ılgilenmez-
se, bu iş kendilığinden biter.
1989'da cezaevlerinde yapılan açlık grevlerine binlerce kişi ka-
tıldı. Hapishane koğuşlarından ölüler çıktı Bunların katilleri kım-
lerdı? Yaşananlar unutulacak değil, utamlacak gibıdir
Sungurlu'da uygar bir devletin adalet bakanı olabilecek dü-
şünce yapısı yok.
Diyarbakır Cezaevi'nde açlık grevinin bıttiği gün, Cumhuriyet'in
ikinci sayfasında bir ılan çıktı:
"Halkımıza,
iktidann, emperyalistierin çıkarlan uğruna halkımızı kırli bir sa-
vaşa sürükleme çabalarını, idamlann bir şantaj olarak kullanılma-
sını, Diyarbakır, Amasya, Gaziantep cezaevlerindekı hak gaspla-
nnı, Eskişehir hücre tipı cezaevınin açılması çabalarını protesto
etmek için 19 Kasım 1990 tarihinden itibaren açlık grevıne başlı-
yoruz."
Malatya E Tipı Cezaevi'nden gönderilen bu ilana göre açlık
grevı belki de başladı.
Oysa artık bu konu üzerine serinkanlılıkla düşünmek zama-
nıdır Açlık grevi iki yanlı bir silah; kamuoyunu uyarır, toplumu
sılkeler; ama, eylemi sürdüren kışilerı yaralar, sakat bırakır,
öldürür.
Gençlerimizın sakat kalmasını, yaralanmasını, ölmesını ıste-
mıyoruz.
Bu ise artık bir son verilmeli.
Televizyon, cellat politikası güden ANAP iktidarının tekelinde-
dir; basın görevinı yeterınce yapmıyor: cezaevindekı gençlerle
kamuoyu arasına demir perde çekılıyor, halk umursamazlığa ve
acımasızlığa cağrılıyor; olan, haklı davalarını ölüm pahasına yü-
rütmek ısteyen gençlere oluyor.
O gençlerın yaşaması gerek!..
*
12 Eylül kurbanlarını kurtaracak tek çözüm yolu, hiç kuşku-
suz genel aftır. Genel atfın çıkarılması ıçın de tek çare var: ANAP
ıktidarını yıkmak.
Elbirlığiyle bu amaca dönük çalışma. demokrasının gerçek-
leşmesi için de önkoşul değil mi?
DUNYANIN HER YERINDE EN İYİ TELEVİZYONA ULASMAK İCİN TEK KELİME YETERLİ
Hangi ülkeye giderseniz gidin, en iyi televizyona sahip olmak için tek kelime
bilmeniz yeterli: Philips.
Çünkü. flat-square televizyonları ülkemize ilk defa getiren Philips. Türkiye'de
olduğu gibi dünyanın da her yerinde en çok teroh edilen televizyondur.
Yalnız sizi uyarıyoruz! Düğmesine basmadan hazırlıkh olun. Bir anda pınl pırıl
görünlülere ve mükemmel renklere sahip televizyonların etkisine
girebilirsiniz. Ve kendinizi bambaşka dünyalara uçarken... maceradan maceraya
koşarken bulabilirsiniz.
Ne dersiniz? Yepyeni heyecanlar yaşamaya hazır mısınız?
JSİNDEN KURTULAMAYACAKSINIZ !
21CM44«2
55 Ekran Tetovizyon
• DÜZ kare aKran • ÇoK 'cx*sryonlu
uzaMan kumanda • 40 prograra
• Zaman ayanayıci ıle ' 5-90 dakıka
araa otomatdı Kapanma • T L -
konıutan oKranoa aûaeren <xı»scte«n
«aplay (üsKJı • Yaym Mi^inde 15
<ök*a ıçmds otoma* kapanma
• Kafne* kayıt ve garûntu ıçın audto;
vndeo bagıaitısı • Kulakl « gtnşı
a-' m.
» G R 9 6 7 0
70 Ekran Starao T«l«vlzyon
• Duz kare ekran # Çok Ibnksıyonlu
uzaktan «Limanda • 2x20 wan ses
gucunde stereo hopariûrtef # Otomatfc
tstasyon arama • 60 program
• Zaman ayahayıcı ı(e 15-90 dakika
arası otomatık kapanma * tüfn
komjtları ekranoa gosıeren on-screen-
dısplay Szatoğı • Yayin bıtbgınde 15
dakjka >çınde otomatik kapanma
• Kalaelı kayıt ve gonjntü ıçın
auckoVıdeo ûaûlantısı • stereo kulaklık
14 OR 1221
37 Ekran TtMvlzyon
^ UzaKtan Kumanda ^ 40 program
* O o m a * etasyon arana • Zaman
•yariayıcı ıle 15-90 dak*a arası otarnat*
kaparana * TOm komutları ekranda
oSsMen on-soeen-dispiay Ozellıi:
• Yayınt»n>Jınö8i5da(ukaıçux)e
cxoma»( kapanma • Dahıfi teleskapık
20 OR 1250
51 Eknn Tctovlıyon
* Çok lonksıyonlu uzaktan kumanda
* 40 pfogram • OtomaSk ıstasyon
arama •Zaman ayanayıcı ıle 15-90
dakıka arası otomaK kapanma * Tûm
komutlan ekranda g0«»wı an-scroen-
oaptty Oze«C< * Ses pddetmı
»ınırt«y»Men hafıza Kıiöı • Yayin
bUgind* 15 dakka «nde oıomat*
28CT94S5
70 Ekran SaatH Tatovbyon
• Oüz kare ekran ft Çok fonksyoniu
uuktan kumanda • Istenensaane
otomatit açıimaitapanma sao'ayan saat
• Otomatik ıstasyon arama
• 50 program • Tüm komutları
ekranda tjosteren on screen-dısplay
5ze0ı> • Yayın txttj.noe 15 dakika
ıçnde otomatk kapanma • Beâemye
göre avaıtanan, aet ve gorüntünun
yenden ekle edlmesını ssâtayan mşıseı
teroh dogmesl (PP) • KaTite» kayıt ve
oorüntü ıçın audıo/vıdeo tajlanmı
• KıiakJıKgınşı
PHILl PS