07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 21 KASIM 1990 Bir Devlet Sorunu Türkiye'nin bir "devletsizler kadrosu"nun eline nasıl düştüğüne dikkat etmeniz gerekir. Bay Özal karşımıza bir kişi olarak değil bir "devlet sorunu" olarak çıkıyor. Sayın Demirel onun "aferin" toplamak için cerre çıktığım söylüyor. Sayın Erdal İnönü de Bay özal'ı krala benzetiyor. Oysa bizim tarihimizde, Deli Ibrahim dahil, Bay Özal'ın hareketlerinden binde birini yapmaya cüret edecek padişah bulmak olanak dışı. Prof.Dr. CAHİT TANYOL Erdal Inönü, Bay Turgut Özal'ın parlamen- to ve hükümeti devre dışı bırakarak, yanına tek bir devlet görevlisi almak gereğini duymaksızın Arap ülkelerine yapmış olduğu davetsiz gezi için şunları söylüyor: "özal'ın gezisi anayasa ve dış politika geleneklerine aykırıdır.. Geziyi niçin yaptığı belli değil. Tek başına gidiyor, tek başı- na görüşmeler yapıyor. Eskiden krallar yapar- mış, başbaşa görüşür, sonra da ülkeyi savaşa so- karlarmış." Bir sorumsuzun tutumu Gûnün her saatinde siyasal partiler Bay Özal'- ın Çankaya'da oturuşunun gayri meşruluğunu, bir tür gasp olduğunu söyleyip duruyor. Gaze- teler, kitaplar, hukuk otoriteleri her gün halk desteği yüzde yirmilerin altına diışmüş olan bir siyasal partinin kurnaz bir seçim sistemiyle Mec- lis'te çoğunluk kazandığını pek hakh olarak yi- neleyip duruyorlar. Devlet bütçesi, her ay milyarlar tutan karşı- lıksız para ile borç batağı arasında bir kısır dön- gılye yuvarlanmış. Milletveküleri, genel irade ile halkın tepki ve yoksulluğuyla alay eder gibi, üst üste iptal edilen "kıyak emeklilik"e kavuştu. Hepsinin savundukları demokrasi "halkın halk tarafından milletvekillerini beslemek amacıyla yönetilmesi" anlamına gelmektedir. Ülkeye "düşman yaratmak amacını güden" Türk dış politikası bir tek adamın oyuncağı halinde. Böy- lece devlet gemisi ve ulus kaderi, sonrası belir- siz bir uçuruma doğru sürükleniyor. Türkiye'- nin etrafında, Türkiye'ye yönelik kızılca kıya- met kopuyor. Yangına körükle giden bir politi- kanın içinde bir adam, kanım tanımazlığın, key- filiğin tadını çıkara çıkara, içeride ve dışanda, bilinen tavırlarıyla dolaşıp dunıyor. Ve biz he- pimiz, bir tiyatro sahnesinde büyük adamlığa sı- vanmış bir adamın gamsız pişkinliği karşısında alıklaşmış bir seyirciyi andınyonız. Böylesine bir "hiçe saymazbğın" ayıbını, bir tek kişiye yükleyerek rahatlayacağınııza, Türki- ye'nin bir "devletsizler kadrosu"nun eline na- sıl düştüğüne dikkat etmemiz gerekir. Bay özal karşımıza bir kişi olarak değil bir "devlet sorunu" olarak çıkıyor. Sayın Demirel onun "aferin" toplamak için cerre çıktığını söylüyor. Sayın Erdal tnönü de Bay Özal'ı krala benzeti- yor. Oysa bizim tarihimizde, Deli Ibrahim da- hil, Bay özal'ın hareketlerinden binde birini yap- maya cüret edecek padişah bulmak olanak dışı. Bütün padişahların uymak zorunda oldukla- n birtakım denetim güçleri vardı. Olmamış ol- saydı Genç Osman, Yeniçeriler tarafından so- kakta parçalanır, Deli tbrahim urganla boğula- rak öldürülebilir miydi? Bugün olduğu gibi dev- let freni patlak değildi. Hiçbir padişah devletin ve toplumun kaderiyle ilgili bir konuda istişare- siz tek başına karar vermeyi aklının ucundan ge- çirmemiştir. örnek mi? lşte: Sultan Ikinci Abdulhamit keyfi yönetim, san- sür, baskı ve sürgünün, özgurlük düşmanlığının simgesi olmuş'bir padişah. Iktidannı hafıye ör- gütü ve rüşvetle sürdürmüştür. Fakat onun, son- radan bir gelenek haline gelen bu ayıpları, gü- nümüz iktidarlannın genel tutumuyla luyaslanın- ca, geçmiş kuşaklann ona acımasız davrandık- ları ortaya çıkıyor. Abdulhamit bile... Abdulhamit 1877 Rus savaşını bahane ederek Meclis'i kapamış ve yönetimin bütün dizginle- rini eline almıştı. Fakat bu hiçbir zaman özal'- vari bir "keyfilik saltanatı" olarak yorum- lanamaz. 5 Nisan 1897: Girit kargaşası sürüp giderken Yunanlılar, savaş ilanına gerek görmeksizin, Tır- hala ve Yanya arasından Osmanlntopraklanna saldınyor. Sultan Hamit'in başkanhğında tam 56 saat aralıksız Meclis-i Hass-ı Vükela'da (Ba- kanlar Kunılu) savaş durumu tartışılıyor. Sonun- da padişah şu sorunu ortaya atıyor: "Yunan as- keri smırlarımızdan içeri girmiştir. Bu bir savaş halidir. Şu anda önemli olan savaşa girip girme- memiz değil, düşmanı yenip yenemeyeceğimizin tartışılmasıdır. Eğer savaşı kazanacak gücümüz yoksa büyük devletlerden ve özellikle Rum şı- manklığına kızan Rus Çan'ndan aracüık istemek suretiyle olayı savaş haline dönüştürmeden, bir sırur ihlali olarak kapatabiliriz. Her ne kadar bu yol devlet haysiyetini incitir ise de savaş sonun- da yenilmek bütün bir tmparatorluğu tehlikeye sokar" der. Uzun uzun tartışılır. lyi ve kötü bü- tün koşullar ortaya konur ve Gazi Ethem Paşa kumandasındaki Osmanlı ordusu bir ay içinde Atina'nın yolunu tutar. Batı telaşa düşer, Rus Çan, Abdülhamit'e özel bir mektup yazarak mü- tareke ve bagışlama çağnsında bulunur. lşte tarihimizde baskı, sansür, sürgün. zulüm ve keyfi yönetimle ünlü, özgürlük ve meşrutiyet düşmanı bir padişahın hükümet üyeleri, sivil ve askeri paşalarla 56 saat süren danışma sahnesi.. Atatürk ve Hatay Osmanlı Imparatorluğu'nun yitirmiş olduğu topraklann iki niteliği vardı. Bunlardan bir kıs- mı bağımsızlık savaşı vermiş halktı. Yunanlılar, Bulgarlar, Rumenler gibi.,Bir kısım halk ise Os- manlı uyruğu olmaktan çıkıp sömürge vatandaşı olmuşlardı. Islâm ülkelerinin çoğu böyleydi. Ge- rek toprak ve gerekse halk açısından Misak-ı Milli sınırlanmız içinde bulunan Hatay'ı Milli Mücadelenin ağır koşulları altında bir Fransız sömürgesi olan Suriye'ye bırakmak zorunda kal- mıştık. Fransızlar o bölgeden çeküirken, eski sö- mürgelerine bir cemile olsun diye, Hatay'ı Su- riye'ye bırakmak istediler. Atatürk bu haksızlı- ğa karşı bütün uluslararası hukuk kurumlarına baş vurdu. Öyle ki sâğlığı bozuldu. Kendisine: — Paşam, bu Hatay için böylesine üzüleceği- nize bir kuçük askeri birlik gönderelim bitsin bu iş. Fransızlar zaten bıraktıklan bir toprak için bize savaş açacak değiller ya!. — Onu ben de biliyorum. Ya bizim bu hare- ketimizi Fransa, devlet haysiyetine bir saldın sa- yar da savaşa girerse, ben bir vilayet için bütün bir Türkiye'yi savaş tehlikesine atamam.. Mustafa Kemal'in akhna mı gelirdi ki, günün birinde ülkemizi, halkımızı, 'Türk vatandaşlığY- ndan 'sömürge vatandaşhğı'na iten bir kadronun eline düşecek. Yıl 1964: Mustafa Kemal'in barış ve savaş ar- kadaşı Ismet İnönü çürük iplikle tutmaya çalış- tığı bir koalisyonun başbakanı. Rumlar Kıbns'ta azıtmış, adada kanlı bir Yahudi Filistini yarat- mışlardı. İnönü gibi tedbirli ve deneyimli bir dev- let adamının bile sabn taşmıştı. Amerikan Dı- şişleri'nden yetkili bir kişi elçimizin kulağına: "Adaya karşı bir askeri harekât yaptığımız tak- dirde Amerika'nın ses çıkarmayacağını" fısıldı- yor. Elçi vakit vitirmeden durumu Ismet Inönu'- ye aktanyor. inönü: — Yanlı vesika isterim, vesika!. Adamı ada- ya çıkartırlar, sonra inkâr edip, karşımıza diki- lir ve bizi yüzgeri ederler. Türk milletine bunun hesabını veremeyiz. Bizi asar... Yunanistan'ın NATO'ya yeniden alınması için Turkiye'nin onayı gerekiyordu. NATO Komu- tanı General Rogers, NATO'nun bu şımarık ço- cuğunu Türkiye'ye karşı uslu ve itaatli yapaca- ğına dair Evren Paşamıza söz veriyor. Bu asker sözü, generalle birlikte emekli olup gidiyor. Ve Yunanlılar her girdiğimiz yerde ayağımıza çel- me takıyor, Lozan'ı iptal savaşına girmiş ve her alanda Turkiye'ye başağnsı olmakta devam edi- yor. îsmet tnönü'nün "devlet anlayışına" göre gi- deceği yer belli olan Evren Paşa ise Marmaris'te kendisini belleklerden silmenin yollannı araştı- racağına, şimdi bir gazetede, Türkiye'yi içine it- tiği yangından habersiz, anılar döktürüyor. Ne yapalım Tann "ibret-i âlem olsun diye" baa in- sanlardan doğmamak şansını bile esirgiyor.. EVET/HAYIR OKTftY AKBAL Altı Kaval Üstü Şişhane! Kırk yılın nasıl geçıp gittiğinı konuştuk Alı Ulvi ile... istan- bul bir gayya kuyusu... En yakın dostlarla bile buluşmak, ko- nuşmak olanağmı bulamıyoruz. Gazeteye geldıklerınde üç beş laf etmek, ara sıra bir masada buluşmak ya da telefonla söyleşmek. Hepsi bu. Ulvi, geçen günkü yazımdaki bir yan- lışlığı anımsattı. 0, birlikte yaşadığımız sısli gece yotculuğu 1960'ta değil, 1950'lerın başında ımiş! Bellek, geçen yılları birbirine karıştırdı mı, yapılacak ış yoktur. Gerçekten de 1950'lerde bir geceydi. 0 Cumhurıyet'e yeni girmişti, ben 'Va- tan'da gece sekreteriydim. Dalıp girtim eski günlere... Geceyarıları ya da sabahın ılk saatlerinde ışimiz biterdi. Gazete baskıya geçene dek görev- de kalırdık. Son tramvaya yetişmek için koşuşurduk. Saba- hın ikisinde, üçünde... Bazı geceler de erkenden kaçardık. Kadıköy'e giden son vapura yetişmek isteğıyle... 1950 yılla- rında Arnavutköy, Kadıköy, daha sonra da Levent'te oturu- yordum. Gece çalışan kişinin bu saatlerde evine gitmesi çok zordu. En lyisi Fatih'e annemin yaoına gitmekti. Ya tramvay- (Arkaa 16. Sayfada) BOLVADİN İCRA MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN İLANEN TEBLİG 990/445 AJacaklı: T.Halk Bankası Bolvadin Şubesi vek. Av. Adnan Uysal Borçlu: Ö.Sezaı Taktak Bedestejı tçi Bolvadin Borç miktan: 5.558.235.— liranın icra masrafı, ücreti vekâlet ve ta- kip tarıhinden itibaren "7o8O faizi. Borcun sebebi: 3.11.1989 tarihli banka kredi sözleşmesi. Yukarıda adı ve adresi yazılı şahıs hakkında yapılan icra takibin- de borçluya çıkanlan örnek 49 ödeme emri, zabıta tahkikatma rağ- men borçluya tebliğ edilemediğinden tebligatın ilanen teblığıne ka- rar verilmiştir. lşbu ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren borcu ve lakip mas- raflarını Tebligat Kanunu gereğince on beş gün ilavesiyle yirmi iki gün içinde ödemeniz (teminatı vermeniz), borcun tamamına veya bir kısmına veya alacaklının takibat icrası hakkında bir itirazınız varsa, senet altındaki imza sıze ait değilse yine yirmi iki gün içinde ayrıca ve açıkça bıldirmeniz, aksi halde icra takibinde bu senedin sizden sadır olmuş sayılacağı, imzayı reddetuğiniz takdirde merci önünde yapı- lacak duruşmada hazır bulunmanız, buna uymazsanız vaki itirazını- zın geçicı olarak kaldınlacağı, senet veya borca itırazınızı yazılı veya sözlu olarak İcra Dairesi'ne yirmi iki gün içinde bildirmediğiniz tak- dirde aynı muddet içinde 74. madde gereğince mal beyanında bulun- manız, aksi halde hapisle tazyik olunacağınız, hiç mal beyanında bu- lunmaz veya hakikate aykın beyanda bulunursanız hapisle cezalan- dırılacağınız, borç ödenmez veya itiraz edilmezse cebri icraya devam edilecegi, takibe itiraz ettığim'zfakdirde itirazla birlikte tebliğ gider- lerini ödemeniz (tebliğ gideri dosyada mevcuttur) aksi halde itiraz et- memiş sayılacağıntz ilanen tebliğ olunur. 25.H). 1990 Değerli bilim adamı, hocamız Prof. Dr. NUSRET FİŞEK'in anısına saygıyla... 19 MAYIS ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESt'NDEN BİR GRÜP ARAŞTIRMA GÖREVLİSİ KAMUOYUNA Iktidarın savaş politikalarını, Diyarbakır sureunu ve di- ğer cezaevlerinde de gundeme sokulan yeni baskı, hak gasp- larını, Eskişehir hucrelerini protesto etmek, gaspedilen haklanmızı geri almak için 5 kasım tarihinden beri açlık grevindeyiz. Kamuoyunu duyarlı olmaya çağınyoruz. Nazilli Cezae\i'ndeki devrinui tulııklular adına: M. SAKARYALI. Z. ÇELİK. A.A. ÖZDOCAN. Z. KOÇ, A. BtÇER. H. GLREŞ. G. KERİMOĞLU, H. ARLIER, D. HENAR. M. KAPTAN, M. BAŞER. H. ÇtFTÇİ. Y. METtNER PENCERE Açlık Grevleri Mahpushanedekı açlık grevlerıni izlemek bir süreden beri güçleşti. Bu konuda ortalık az çok durulmuş görünürken konuşmak da- ha yararlı ve kolay olacaktır. Çüoku eylem sürerken sınirler ger- gin, cezaevleri duyarlıdır. En küçük bir sözcük bile zındandakı insanları yaralayabilır; yanlış anlamaya yol açabilir * Diyarbakır Cezaevı'ndeki açlık grevi 38'inci gününde sona erin- ce, çok sevinmiştim. Öteki hapıshanelerdeki destek grevleri de son buldu. Ancak aynı gün Adalet Bakanı Oltan Sungurlu'nun başına açık- laması yayımlandı; ANAP iktidarının açlık grevlerine insanlık dı- şı bakışını bir kez daha öğrenmek olanaklarmı böylece bulduk. Adalet Bakanı dedi ki: '— Cezaevlerinde açlık grevlerinin sona ermesi için herhangi bir girışımde bulunmadık. Cezaevlerindekı grevler, kamuoyunun ilgisi devam ettiği sürece devam eder, ilgi sona erinçe brter" (16 Kasım 1990, Cumhuriyet) Bir ülkenin cezaevlerindekı tutuklu ve hükümluler, devlete ema- nettir. Devlet, elberte cezaevı dışındaki yurttaşın hayatını da gü- venceye almak görevıni üstlenır; ama, hapıshanede bu konu da- ha duyarlıdır. Çünku doğrudan devletin catısı altında yaşayan yurttaşın sorumluluğu ve yaşama hakkı söz konusudur. Bir devlet adamı, hukuk adamı, hükümetin bakanı, uygar ın- sansa nasıl düşünür' — Sorumluluğum altındaki cezaevlennde yuzlerce kışı açlık gre- vı yapıyor. Bu gençler öldürucü yaralar alıyorlar, yasamlarını hıçe sayıyorlar, elbette bir dertlen var. Acaba ne istıyorlar? Cezaevle- rinde insan haklarına ters bir düzen mi kurulmuş? Bu insanları kurtarmak ıçın elimden ne gelirse yapmalıyım. Ama, hayır... Adalet Bakanı çağdaş bir insana yakışmayacak biçimde ola- ya yaklaşıyor, üstelik kamuoyunu gaddarlığa ve acımasızlığa ca- ğırıyor- — Ben açlık grevlerini umursamıyorum, kamuoyu da ılgilenmez- se, bu iş kendilığinden biter. 1989'da cezaevlerinde yapılan açlık grevlerine binlerce kişi ka- tıldı. Hapishane koğuşlarından ölüler çıktı Bunların katilleri kım- lerdı? Yaşananlar unutulacak değil, utamlacak gibıdir Sungurlu'da uygar bir devletin adalet bakanı olabilecek dü- şünce yapısı yok. Diyarbakır Cezaevi'nde açlık grevinin bıttiği gün, Cumhuriyet'in ikinci sayfasında bir ılan çıktı: "Halkımıza, iktidann, emperyalistierin çıkarlan uğruna halkımızı kırli bir sa- vaşa sürükleme çabalarını, idamlann bir şantaj olarak kullanılma- sını, Diyarbakır, Amasya, Gaziantep cezaevlerindekı hak gaspla- nnı, Eskişehir hücre tipı cezaevınin açılması çabalarını protesto etmek için 19 Kasım 1990 tarihinden itibaren açlık grevıne başlı- yoruz." Malatya E Tipı Cezaevi'nden gönderilen bu ilana göre açlık grevı belki de başladı. Oysa artık bu konu üzerine serinkanlılıkla düşünmek zama- nıdır Açlık grevi iki yanlı bir silah; kamuoyunu uyarır, toplumu sılkeler; ama, eylemi sürdüren kışilerı yaralar, sakat bırakır, öldürür. Gençlerimizın sakat kalmasını, yaralanmasını, ölmesını ıste- mıyoruz. Bu ise artık bir son verilmeli. Televizyon, cellat politikası güden ANAP iktidarının tekelinde- dir; basın görevinı yeterınce yapmıyor: cezaevindekı gençlerle kamuoyu arasına demir perde çekılıyor, halk umursamazlığa ve acımasızlığa cağrılıyor; olan, haklı davalarını ölüm pahasına yü- rütmek ısteyen gençlere oluyor. O gençlerın yaşaması gerek!.. * 12 Eylül kurbanlarını kurtaracak tek çözüm yolu, hiç kuşku- suz genel aftır. Genel atfın çıkarılması ıçın de tek çare var: ANAP ıktidarını yıkmak. Elbirlığiyle bu amaca dönük çalışma. demokrasının gerçek- leşmesi için de önkoşul değil mi? DUNYANIN HER YERINDE EN İYİ TELEVİZYONA ULASMAK İCİN TEK KELİME YETERLİ Hangi ülkeye giderseniz gidin, en iyi televizyona sahip olmak için tek kelime bilmeniz yeterli: Philips. Çünkü. flat-square televizyonları ülkemize ilk defa getiren Philips. Türkiye'de olduğu gibi dünyanın da her yerinde en çok teroh edilen televizyondur. Yalnız sizi uyarıyoruz! Düğmesine basmadan hazırlıkh olun. Bir anda pınl pırıl görünlülere ve mükemmel renklere sahip televizyonların etkisine girebilirsiniz. Ve kendinizi bambaşka dünyalara uçarken... maceradan maceraya koşarken bulabilirsiniz. Ne dersiniz? Yepyeni heyecanlar yaşamaya hazır mısınız? JSİNDEN KURTULAMAYACAKSINIZ ! 21CM44«2 55 Ekran Tetovizyon • DÜZ kare aKran • ÇoK 'cx*sryonlu uzaMan kumanda • 40 prograra • Zaman ayanayıci ıle ' 5-90 dakıka araa otomatdı Kapanma • T L - konıutan oKranoa aûaeren <xı»scte«n «aplay (üsKJı • Yaym Mi^inde 15 <ök*a ıçmds otoma* kapanma • Kafne* kayıt ve garûntu ıçın audto; vndeo bagıaitısı • Kulakl « gtnşı a-' m. » G R 9 6 7 0 70 Ekran Starao T«l«vlzyon • Duz kare ekran # Çok Ibnksıyonlu uzaktan «Limanda • 2x20 wan ses gucunde stereo hopariûrtef # Otomatfc tstasyon arama • 60 program • Zaman ayahayıcı ı(e 15-90 dakika arası otomatık kapanma * tüfn komjtları ekranoa gosıeren on-screen- dısplay Szatoğı • Yayin bıtbgınde 15 dakjka >çınde otomatik kapanma • Kalaelı kayıt ve gonjntü ıçın auckoVıdeo ûaûlantısı • stereo kulaklık 14 OR 1221 37 Ekran TtMvlzyon ^ UzaKtan Kumanda ^ 40 program * O o m a * etasyon arana • Zaman •yariayıcı ıle 15-90 dak*a arası otarnat* kaparana * TOm komutları ekranda oSsMen on-soeen-dispiay Ozellıi: • Yayınt»n>Jınö8i5da(ukaıçux)e cxoma»( kapanma • Dahıfi teleskapık 20 OR 1250 51 Eknn Tctovlıyon * Çok lonksıyonlu uzaktan kumanda * 40 pfogram • OtomaSk ıstasyon arama •Zaman ayanayıcı ıle 15-90 dakıka arası otomaK kapanma * Tûm komutlan ekranda g0«»wı an-scroen- oaptty Oze«C< * Ses pddetmı »ınırt«y»Men hafıza Kıiöı • Yayin bUgind* 15 dakka «nde oıomat* 28CT94S5 70 Ekran SaatH Tatovbyon • Oüz kare ekran ft Çok fonksyoniu uuktan kumanda • Istenensaane otomatit açıimaitapanma sao'ayan saat • Otomatik ıstasyon arama • 50 program • Tüm komutları ekranda tjosteren on screen-dısplay 5ze0ı> • Yayın txttj.noe 15 dakika ıçnde otomatk kapanma • Beâemye göre avaıtanan, aet ve gorüntünun yenden ekle edlmesını ssâtayan mşıseı teroh dogmesl (PP) • KaTite» kayıt ve oorüntü ıçın audıo/vıdeo tajlanmı • KıiakJıKgınşı PHILl PS
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle