07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/16 21 KASIM 1990 Salon tırmanma Fransa'nın Lyon kentinde yapılan Dünya Salon Tırmanma Şampiyona- sı'nda birinci olan Amerikalı bayan sporcu Hill Lynn, tırmanışın heyecanlı bir anında görüiüyor. (Fotoğraf: AFP) Asya'da Avrupall güzeller — Bu yılki Avrupa giizellik yarışması bir Asya ül- kesi olan Tayvan'da yapdacak. 2 arahktaki finalde güzeller, "Avrupa'nın en giizel kızı" ol- raak için yarışacaklar. Avrupa'nın kuzey ülkelerinden Finlandiya, İsveç, Norveç, Danimarka ve İsveç güzelleri hemen kaynaştılar. (Fotoğraf: AFP) Atatürk büstü 2. kez kırüdı MUGLA (Cumhuriyet) — Köyceğiz İmam Hatip Lisesi'nin bahçesinde bulunan Atatürk büstü, ikinci kez kırıldı. tkinci sınıf öğrencisi F.Y. sevk edildi- ği mahkeme tarafından ifadesi alınarak serbest bırakıbrken, Cumhuriyet Savcısı Abdülkadir Diriarin mahkemenin kararına itiraz edebileceğini söyledi. Edi- nilen bilgilere göre Köyceğiz İmam Hatip Lisesi Müdürü Se- lahattin Eken Ilçe Kaymakamı tsmail Akman'ın arayarak oku- lun bahçesindeki Atatürk büs- tünün kınldığını bildirdi. Bunun üzerine Köyceğiz Emniyet Amirliği'nce yapılan araştırma ve somşturma sonunda okulun bahçesindeki büstün önceki gün saat 11.30 sıralannda okulun ikinci sınıf öğrencilerinden 15 yaşındaki F.Y. tarafuıdan kınl- dığı anlaşıldı. THAMES SEHRİ'NDE BİR DENtZ KEDtSİ' — Kuzey At- lantik'te yapılacak olan Hales deniz yanşı yaklaşırken yanşa katılacak olan katamaranlar da son hazırlıklarını tamamlı- yor. Yanşa tngiltere adına katılacak olan Seacat, şu sıralarda Londra'da halka lanıtılıyor. (Fotoğraf: Reuter) HABERLERIN DEVAMI OLAYLAKIN ARDINDAKI Ceren, kaçınldı bırakıldı 'CIA Türkiye'ye kanşmış olabilir' GERÇEK (Baftarafi 1. Sayfada) antlaşmayı imzalamak için dev- letiniz size yetki verdi mi?" Kuşkusuz, böyle birsoru mü- nasebetsiz kaçardı. Çünkü özal'ın antlaşmayı imzalamak yetkisi olup olmadığı Türkiye Cumhuriyeti devletinin iç işisa- yılır. Eloğlu bizim anayasamızı inceleyip de Özal'ı sorgulayacak değil ya.'.. Hem de bir cumhur- başkanına "yetkili olup olmadı- ğınızı kanıtlayın bakaİım" denir mi? Ancak biz Saym özal'ın Pa- ris gezisinin de AKK Antlaş- ması'm imzalamasımn dafuzuli olduğunu biliyoruz. tlerde bel- ki bu gezinîn masraflannın kim tarafmdan ödendiği bir soru otuşturacakıır. Herkesin bildiği gibi anüaşmanın Türkiye açısın- dan bağlaytalığı özal'ın yede- ğinde göriilen Başbakan Akbu- lut sayesinde gerçekleşiyor. Iş yalnız özal'a kalsaydı, Türkiye Cumhuriyeti AKKA'yı imzala- mamış sayılacaktu Belki de devletler hukuku ta- rihinde ilk kez böyle bir olayya- şamyor ve uluslararası bir tarih- sel antlaşmada bir ülke adına yetk'ısiz birinin imzası da bulu- nuyor; bu ilginç olay yalnız ta- rihimize değil, devletler arası ilişkilerin kütüğünde Ister inan, ister inanma' bölümüne ya- zılıyor. Sonuçta Türkiye Cumhuriye- ti'nin usul, erkân, kanun, proto- kol, anayasa, babayasaya daha pek ahşmamış bir aşiret devleti görüntüsüne düşürülmesi acıdır. Ama dilimizde giizel bir öz- deyiş var: "Güleriz ağlanacak ^halimize!.." özal'ın Paris'teki 'Jmza töreninde sergiiediği man- ' ağlanacak halimizdir. • * • ANAP ^Kongre ınartta - ANKARA (Cumburiyet Bü- Çfosa) — ANAP Teşkilat Başka- r*ıı Orhan Demirtaş, iptal edilen ^Cadıkoy delege seçimlerinin 25 kasımda yapılacağını, büyük kongrenin de mart ayında ger- ^çekleştirileceğini söyledi. r ANAP Başkanhk Divanı'nın ^dün yaklaşık 3.5 saat suren top- -Jantısından sonra bir açıklama yapan Demirtaş, 23 kasım-7 ' arahk tarihleri arasında 550 il- çe kongresinin yapılacağını, şu- bat ayında da ilk kongrelerinin gerçekleştirileceğini, büyük kongrenin mart ayında MKYK'nın belirleyeceği tarihte toplantıya cağnlacağını biidirdi. Demirtaş, bir soruyu yanıtlar- •ken Istanbul Kadıkoy, Usküdar ve Beyoğlu'nda yapılan delege seçimlerinin MKYK'nın görev- lendirdiği müfettişlerin raporla- nna göre yenileneceğiniaçıkla- •dı. (Baftarafi 1. Sayfada) saldırganlar, kiin olduklannı so- ran Erdemir'in eşi Kadriye Er- demir'e kendilerini " M İ T mensubu" olarak tanıttılar. Ka- pının açılması üzerine içeri gire- rek Kadriye Erdemir ile evde bu- lunan bakıcı kadını etkisiz hale getiren saldırganlar, daha sonra 2.5 yaşındaki Ceren Erdemir'i de yanlarına alarak evden çıktılar. Saldırganlar, çıkarken evin ho- lüne, üzerinde "Türkiye thtilal- ci Komünistler Biriigi" imzası bulunan bir bildiri de bıraktılar. Polis tesadüfen yakalayamadı Bu arada Tahsin Erdemir'in dairesinin bulunduğu apartma- run bitişiğindeki apartmanda oturan Devlet Bakanı Mustafa Taşar'ın koruma polisleri, Ce- ren'i kaçıranlan ellerinden kaçır- dılar. Olayın hemen ardından Erdemir ailesini ziyaret ederek geçmis olsun dileğinde bulunan Bakan Taşar, Bayan Erdemir'in bağırışını duyan koruma görev- lilerinin hemen Erdemir'in apartrnanına gittiklerini, asan- sörün meşgul olması nedeniyle merdivenleri tırmanarak daire- ye çıktıklannı, ancak Ceren'i ka- çıranlann o sırada asansörden inerek kaçtıklarını söyledi. Ce- Küçük Ceren ren'i kaçıranJarın apartmanın arka tarafından geçerek uzak- laştıklan, ancak eşgallerininbe- lirlendiği de bildirildi. Ankara Emniyet Müdürii Ha- san Özdemir, gazetecilerin soru- lannı yaımlarken olayın siyasi bir yönünun bulunduğunu san- madığını, siyasi örgüt bildirisi- nin şaşırtmaca vermek amacıy- la konmuş olabileceğini söyledi. Özdemir, olayın bir alacak-borç ilişkisi nedeniyle gerçekleşmiş olabileceğini, bu olasıbk üzerin- de de durularak araştırmalann sürdürüldüğunü kaydetti. Bu arada olay, özel otomobi- li ile Samsun'a gitmekte olan Hasan Tahsin Erdemir'e, oto- mobilindeki araç telefonundan arayan polis yetkilileri tarafın- dan bildirildi. Bu telefon üzeri- ne hemen Ankara'ya dönen Er- demir önce evine giderek bir sü- re ailesi ile görüştü. Erdemir ar- dından olaya ilişkin bilgisine başvurulmak üzere Ankara Em- niyet Müdürlüğü'ne götürüldü. Ceren bulunuyor Kaçınlan 2.5 yaşındaki Ceren Erdemir, Etlik semtinde bir da- irenin önünde 22.00 sıralarında terk edilmiş olarak bulundu. Aramalarını sürdüren güvenlik kuvvetleri, Ceren Erdemir'i Et- lik semtinde Giresun Caddesi 5/4 nolu dairenin önünde terk edilmiş olarak buldular. Ceren Erdemir, Emniyet Müdürlüğü'- ne getirilerek, dayısı İsmail Özen'e teslim edildi. Daha sonra Ceren'in babası Hasan Tahsin Erdemir ve anne- si Kadriye Erdemir, Emniyet Müdürlüğü'ne gelerek, çocukla- nnı kucakladılar. Kısa bir süre çocuklarına sarılarak ağlayan anne ve baba daha sonra gaze- tecilere poz verdiler. 'Kaliteli bakan seçilmiyor' (Baftarafi 1. Sayfada) Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ı ve şu andaki hükümeti değil Türkiye'nin genel politikasını eleştirdiğini açıkladı. Özal, şu andaki sistemde halkın seçimler- de milletvekilini değil partiyi seçtiğini ve dolayısıyla partilerin milletvekilleri üzerindeki hege- monyasırun kalkması gerektiği- ni kaydetti. Körfez krizinde Türkiye'nin güçlü olmaması ha- linde sorunlann çözümünde et- kili olamayacağını kaydeden Korkut Özal, "Türkiye'nin güçlü olması için Uç şeyin yapılması gerekli. Türkiye'nin politik yapı- sı oldukça kötüdür. Ülkemizde hükumet parlamentodan çıkar. V onetimle \asama organlarının iç içe olmaması lazımdır. Parla- mentonun vazifesi hukümetin her dediğini kabul etmek değil, yeni öneriler getirmek ve muha- İefet yapmaktır" diye konuştu. Başkanhk sistemi konusunda- ki görüşlerini de açıklayan Kor- kut Özal, "Bizim için en hayırlı olanı başkanhk sistemidir. Tek parti iktidannda parti başkanı meclis grubunun ve hukümetin başkanıdır. 3 sıfat bir kişide top- lanmıştır. Bu sakıncalıdır. Bu kadar yetki bir adamda toplan- mamalıdır. Bu, temsil sistemini tahrip etmektedir. Bizde şu an hükumet güçsüz, parlamento dağınık durumdadır. Bizde bü- kümet her şeyle muhatap edil- mektedir. ABD ve Fransa gibi ülkeler başkanhk sistemi ile yö- netilmektedir. Buralarda balk başkanı seçer, başkan da hukü- meti kurar. Ancak hükümette yer alan bakanlar politikacı de- ğillerdir. Türkiye'nin en önemli mesdesi kaliteli bakan seçilme- mesidir. Milletvekillerinin hep- sinde bakan olma hayali vardır. Böylece otoriteye sahip olacak ve politik yatınm yapacaktır. Bu da yanlıştır" dedi. 2000yılının (Baftarafi 1. Sayfada) sı'na ilişkin çizdiği hayali hari- tada Yugoslavya'mn bağımsız devletler halinde parçalandığı, AT'nin genişlediği görüiüyor. Haritada dikkati çeken diğer bir nokta da, Türkiye'nin 2000 yı- lında AT ile hâlâ ortaklık ilişki- si içinde bulunması, başka bir deyişle, topluluğun dışında kal- maya devam etmesi. ADANA fflPODROMlHNDAN FİKRETDAĞUOĞLU Adana yarışlannda ilk gün 1. AYAK: Bu yanşı için iyi bir hazırlık dönemi geçiren Tomboy'a ilk şansı veriyoruz. Salı sabahı sprintinde çok iyi görünen Alberüi, sert rakibidir. Henüz hazır görünmeyen Ya- vaş Ol Kaptan'ı sürprizde öne- rtrim. 2. AYAK: tdmanlannda göz dolduran ve form durumunu beğendiğimiz Tehlike'yi başta tutuyoruz. Adlan, daha sonra düsünülebilir. Bu yarışta Paya- za'dan sürpriz bekliyoruz. 3. AYAK: tdmanlannda gü- zel işler yapan Didar, ilk şansa sahiptir. Adana'ya formda ge- len Ozcanbey de yarışta söz sa- hibidir. Mirdasbey ve Nesibe, sürpriz yapabilir. 4. AYAK: Yapmış olduğu güzel işleri ile dikkati çeken Kayhanbatur birinciliğe daha yakındır. Hazırlıklarını ve form durumunu beğendiğimiz Taşkın 2 sert rakibidir. Kayıtlı diğer atlann mücadelesi tabe- lanın diğer sıraları için olacak- tır. 5. AYAK: Adana'nın form- da atı Eser 6, bu yanşı için iyi bir hazırhk dönemi geçirdi. Bu formu ile başarılı koşacağını tahmin ediyoruz. Yine süratli kısrak Sinem 2 ön tarafta faz- î7 8 8 » 11 12 17 S l s 10 11 OTORİTELERÎN GÖRÜŞLERİ F. Dağltoğlu Kemal Akyer Naip Yılmaz Ahmet Güven 4-5 1-4 4-1 1-4-5 2 2-4 2-4 ' 2 5-6-3 5-8-1 8 5-8-6-1 3-4-5 3 3-4 4-3 4-12-9 9-12-3 12-9-8 9-8 2 2-7 2 2-7 la rahatsız edilmezse netice ala- caktır. Toruntay ve Dilay'ı dörtlü bahis için öneririz. 6. AYAK: Kalite olarak bu grupta üstün olan Reha, ilk şansa sahiptir. Müsait kilosu ûe Çobankızı ihmale gelmez. Ağır kilosuna rağmen O. Har- mony'den sürpriz bekliyoruz. TAHMİNLER 1. Koşu: F: Bulut (3), P: Nur- ser (4), S: Çakarina (2). 2. Koşu: F: Tomboy (4), PP: Albenli (1), P: Yavaş Ol Kap- tan (5). 3. Koşu: F: Tehlike (2), PP: Adlan (4), P: Payaza (3). 4. Koşu: F: Didar (5), PP: öz- canbey (8), P: Mirdasbey (1), S: Nesibe (6). 5. Koşu: F: Kayhanbatur (3), PP: Taşkın (4), S: Taci (5). 6. Koşu: F: Eser 6 (9), PP: Si- nel 2 (12), P: Toruntay (3), P: Dilay (8), S: Enter (4). 7. Koşu: F: Reha (2), PP: Ço- bankızı (7), P: O. Harmony (1), S: Ahsen (3). (Baftarafi 1. Sayfada) lığı geçen haftalarda ltalya'da ortaya çıkanldıktan sonra, tüm Avrupa ülkelerinde bu doğrul- tuda faaliyet gösteren kurumlar bulunduğuna ilişkin ipuçlan su yüzüne vurmuştu. 1973-76 yılları arasında CIA başkanhğı yapan Colby, CIA'- nın başına gelmeden önce ltal- ya'da ABD elçiliği danışmanı olarak görev yaptığı için bu ul- kedeki CIA faaliyetleri konu- sunda ayrıntılı bilgisi bulundu- ğunu, ama aynı aynntılara Türkiye örneğinde sahip olma- dığını söyledi. CIA Başkanhğı döneminde bir keresinde sadece beş saatlı- ğine Istanbul'a geldiğini, bu su- reyi de havaalanında geçirdiğı- ni açıklayan Colby, sorularımı- za "evet" ya da "hayır" diye- rek veya çok kısa cümlelerle ya- nıt verdi. "Süper NATO" çerçevesinde Türkiye hakkında kesin bir şe> bilmediğini vurgulayan Colb>. ama Türkiye'nin NATO üyesı olması nedeniyle "Süper NATO benzeri bir örgütün Türkiye'de bulunması ihtimalini" dışlama- dı. Bunun Özel Harp Dairesi tu- ründen ordu ve NATO bağlan- tılı bir kurum olup olamayaca- ğı yönündeki sorumuza da "ihtimaldir" karşılığını veren Colby, "ÖzeJ harp konusu Av- rupa'da gazetelerde gizli bir or- güt gibi sunuluyor ama bunlar meşru faaliyet gösteren, yasalar çerçevesinde çalışan örgütlerdir" diye konustu. Eski başbakanlardan Bulent Ecevit geçen günlerde Cumhu- riyet'e verdiği demeçte "Özel Harp Dairesi" adlı kuruluşun ABD'nin doğrudan maddi yar- dımı ile çahştığıru, hatta Ame- rikan askeri yardım heyeti ile aynı binada görev yaptığını ve başbakanhğı döneminde kendi- sine verilen bir brifingden, bazı "vatanseverlerin" bu kuruluş emrinde ömürboyu gönullü ola- rak çalıştığını öğrendiğini açık- lamıştı. Ecevit, bazı terör olay- larında Özel Harp Dairesi'nin sivil ve gizli uzantılarınm "bir ölçüde rol oynamış olabileceğini" de ifade etmişti. Ecevit'in bu kaygısım Colby'- nin dikkatine getirdiğimizde, es- ki CIA Başkanı, bu depolardan kaçırılmış bazı patlayıcı ya da silahların terörde kullanılma olasılığının CIA'nın Türliye'de terör faaliyetlerinde bulunduğu anlamına gelmeyeceğini söyledi. Ama diğer yandan da CIA'nın Turkiye'de antikomünist faali- yetlere destek vermiş olabilece- ğini dışlamaktan kaçınır bir ^e- kilde konuştu. CIA'nın Italya'daRi Hıristi- yan demokrat partilere para gönderdiğini kesin olarak bildi- ğini söyleyen Colby, Türkiye için aynı kesinlikte konuşama- yacağını söyledi. Ancak, soru- muz üzerine, "Türkiye'nin ko- münistierin eline düşmemesi için CIA'nın antikomünist ku- nıluşlara destek vermiş olması ihtimali bulunduğunu" da kay- detti. POJSnR£'WILLIAMEGAN COLBY • Başkanlıkta 3 yü kalabildi GOZLEM UGURMUMCU Colby, Başkan Nixon döneminde ClA'ya imzasını atan adam olarak tarunıyor. WUliam Colby, 1920 yılmda doğdu. Hukuk egitimi gördü. İkinci Dünya Savaşı sırassnda Alman cephesüıin gerisine inerek istihbarat faaliyetlerinde bulundu. 1947 yıunda CIA'nın k urulmasından sonra Colby, sırasıyla ABD'nin Stöckholm, Roma ve Saygon elçiliklerinde ataşe olarak görev yaptı. Colby'nin bu kentlerdeki görevi de istihbarat ağırhkltydı. 1963 yılmda CIA meTkezinde çalışmaya başiadı. Teşküatın, çok gizii statüdeki operasyon bölümünü >>önetti. CIA'da y başan merdivenlerini I çabucak tırmanıp Başkan i Richard Nlxon'm | gözdelerinden biri oldu. ^ Nixon, Colby'i, 1973 yılmda CIA'nın başına getirdi. Coîby, görevinde ancak fiç yıl kalabildi. Patlak veren Watergate skandalı ve gizlilik derecesi olan birçok konuda yaptığı açıklamalar, Colby'nin, Nbcon'tm halefi Başkan Ford tarafından görevine son verilmesine neden okhx Colby, halen avukaıhk yapryor. ANAP'ta Korkut Ozal (Baftarafi 1. Sayfada) ğı ezmesi gibi bir olay. Parla- mento, hükümeti denetlemiyor. Milletvekilleri, parti başkanlan- nm kuklası gibi. Oylamalarda isteseler de istemeseler de par- mak kaldırıyorlar" şeklindeki sözlerini ANAP milletvekilleri değerlendirmekten kaçındılar. Konuşmasında sistemin de- ğişmesini öneren ağabeyi Turgut Özal'ı eleştirmesinin nedeni ola- rak "Allah bizi bir ana ve baba- dan yarattı. Ama fikirlerimiz ve kesemizi ayn yarattı" diyerek açıklavan Korkut Özal'ın göruş- leri, dün TBMM'de ANAP ku- lisinde üzerinde en çok durulan konu oldu. Korkut Özal'ın de- EVET/HAYIR(Baştarafi 2. Sayfada) la ya da yürüyerek. Bu gece yolculukları, dostlukları kimi öy- külerimde yaşar hâlâ... Ali Uivi kırk yıldır gündelik olayların içinde yaşıyor. 1950'den 1990'a kadar sürüp gelen siyasal yaşamımız bu karikatürlerde yaşatılmıştır. Ben de 1956'dan beri hemen her gün olayları izliyorum, yazarak, konuşarak, yaşayarak... Değişen nedir? 1950'den daha ileri bir yaşam düzeyıne ulaştık mı? Demok- rasi diye diye demokrasiyi de kendimize benzettik, altı kaval üstü şişhane biçimine soktuk! işkencelerin, hapisliklerin, öz- gürsüzlüklerin sürmekte olduğu, yüzde 20 oyla hükumet olunduğu; hatta Çankaya'ya konuk gidildiğı bir dönemde de- mokrasiden söz edilebilir mi? Öyle işte, altı kaval üstü şiş- hane bir rejim!.. • Bu deyim, Bayan Özal'la Bayan Akbulut'un Paris gezisin- deki giysilerini gözümün önüne getirdi. Nedir o Bayan Özal 1 ın giydiği kahve rengi pantolon, Bayan Akbulut'un yerleri sü- püren vizon kürkü! Ibretle seyre değer şeyler! Paris gibi bir kente giden Cumhurbaşkanı ve Başbakan eşlerinin giysileri böyle mi olmalıydı? Birkaç yıl önce Bayan Özal'ın süslü püslü tuvaletini görünce, hele ingilizce söylevini dinleyince gülmek- ten kendini alamayan Prenses Diana gibi, Parisliler de bu altı kaval üstü şişhane kılığı görünce ne demişlerdır kimbı- lir? Protokol ile ilgili görevliler vardır. Bu kişiler devlet adam- larının ve eşlerinin yabancı gezilerde, göaışmelerde nasıl dav- ranmaları gerektiğini, ne gibi giysıler giyinmelerinin önemli olduğunu anımsatırlar. Bizim böyle uzman kişilerimiz yok mu? V^r da bu uyarılara kimse aldırmıyor mu? Rastlantı sonucu 'birinci kadın' durumuna gelmiş Bayan Semra, nerede, nasıl giyinileceğini; kiminle nasıl konuşula- cağını, neler söylenip neler söylenmeyeceğini nerdenbilsin? Biri çıkıp da öğretmeyince işte böyle olur! Paris'e kahveren- gi pantolonla giderler ya da yerleri süpüren vizonlarla... Bil- mem başka devlet adamlarının eşleri de Paris'e gelmiş mi- dir? Gelmişse, onların nasıl giyindiklerini. nasıl davrandık- larını görüp belki kendilerine yakışan giysileri giymenin önem- li olduğunu anlariar mı dersiniz? Bayan Özal son yedi yılda dünyanın her yanını gezdiğine, nasıl giyinilip nasıl konuşu- lacağını bir türlü öğrenemediğine göre boş bir söz bu!.. • Altı kaval üstü şişhane! Her işımiz böyle! Yalnız ANAP mı? Hayır, DYP'si böyle, hatta DSP'si, SHP'si de onlardan geri kalmayan bir karmakarışıklık, tutarsızlık içinde. DYP'nin şu günlerde büyük kongresi var, bir DYP'li M.A. Demirer DYP harflerini şöyle yorumlamış "Dur Yeter artık Patron!.." Kırk yıl- dır AP'nin, şimdi de DYP'nin üst kadroları değişmiyor! Hep aynı insanlar, hep aynı yöneticiler! DSP'de Ecevit'ten başka kimse görülmez. Her yerde aynı lider, aynı laftar, en başta SHP düşmanlığı! SHP'de ise bitiptükenmez delege oyunla- rı, birini çözüyorlar, bu kez başka biri ortaya çıkıyor. • Evet, Ali Ulvi ile telefonda bunları konuştuk. Kırk yıl önce çizilenlerin, yazılanların değişmeden durduğunu... Bir şey var kırk yıl önceden beter, o da devlet yönetimindeki laubali tu- tum, hele hele bu 'büyük'lerimizde ve eşlerindeki görgü ek- sikliği, kendini bilmemezlik!.. Nerede İnönü'nün eşi Mevhi- be Hanım, nerede Menderes'in eşi Berrin Hanım, nerede De- mirel'in, Ecevit'in, Erdal inönü'nün eşleri... ğerlendirmeleri karşısında şaş- kınlıklarını gizleyemeyen millet- vekilleri, açıkça yorumda bulun- mamak için özel çaba har- cadılar. Devlet Bakanı ve Başbakan Vekili Keçeciler, Korkut Özal- ' ın dünkü gazetelerde yer alan ve bakanlan, milletvekillerini, eği- titn sistemini eleştiren görüşleri- ni içeren demecine ilişkin geniş bir değerlendirme yapmadı. Ke- çeciler, Cumhuriyet muhabiri- nin bu konudaki sorusu üzeri- ne Korkut Özal'ın sözlerinin doğru olmadığını ve katılmadı- ğını söyledi. ANAP Teşkilat Başkanı Or- han Demirtaş ise "Demokrasi var. Herkes görüşünü söyleyebilir" karşılığını vermekle yetindi. Demirtaş, Korkut özal'ı eleştirmekten özenle kaçındı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Ba- kanı Fahrettin Kurt da gazeteci- lerin ısrarlanna karşm bu konu- da bir değerlendirme yapmak is- temedi. Kurt, gülerek "Biz de söylüyonız, ama sakalımız yok, dinletemiyoruz" dedi.. Devlet Bakanı Mustafa Taşar ise "İki kardeş arasına girümez" demekle yetindi. Adalet Bakanı Oltan Sungur- lu, Korkut Özal'ın Erbakan iie aynı paralelde olduğunu ifade ederek şunları söyledi: "Korkut Bey ile siyasi görüş- lerimiz ayn. Kendisi Erbakan ile birliktedir, aynı doğrultuda du- şünmektedir. Değerlendirmele- ri kişisel değerlendirmelerdir. Şimdi Erbakan çıkıp ANAP ik- tidanndan övgüyle söz etseydi, zaten bizim kendimizden şüphe etmemiz gerekirdi veya İnönü, 'ANAP politikasını destekliyoruz' dese, ortada bir yanlışlık \ar demektir." (Baftarafi 1. Sayfada) ramlar ve yargılarla sürdürülüyor. Gelin; geçmişte yaşanan bazı olaylardan somut örnek- ler vererek konuyu elden geldiği ölçüde açıklamaya ça- lışalım: Yıl 1978... Aylardan ocak... Ocağın 25. günü Ankara Devlet Mimarlık ve Mühendis- lik Okulu öğrencileri üzerine bomba atılır. Bomba Ameri- kan yapısı ve ordu malıdır. "Füze mz hatbil-1131 2-53" sayılı bomba hangi askeri bir- likten kimler tarafından nasıl çıkarılmıştı? Bu konu aydınlanmadı. Soruyoruz: —Neden? Biraz daha geriye gidelim: Tarih, 13 Nisan 1970... Yedek asteğmen Dr. Necdet Güç- lü, Ankara'da Hacettepe Üniversitesi'nde Ali Güngör ve İb- rahim Doğan tarafından tabanca kurşunları ile öldürülür. İb- rahim Doğan, Ülkü Ocakları Genel Başkanı'dır. Ali Güngör de 1974 yılındaki af ile cezaevinden çıkmış ve MHP Gertç- lik Kolları Genel Başkanlığı'na getirilmiştir. İbrahim Doğan, bugün tıp doktorudur; Ali Güngör de zi- raat mühendisi. Bu ıki ülkücü eylemcinin cinayette kullandıkları silahlar, Silahlı Kuvvetler'de görevli iki teğmenin üzerlerine kayıtlıy- dı: 6815296 no'lu tabanca ve mermilerin sahibi jandarma teğmeni Fehmi Altınbilek, 6815248 no'lu tabanca da jan- darma teğmeni Mustafa llerisoy'du. Ordu malı iki silah bir cinayette kullanılmıştı. İşte Türk Ce- za Yasası ve işte Askeri Ceza Yasası... Bundan daha büyük bir suç olabilir miydi? Sol eğilimli subaylar için hiç duraksanmadan kullânılan^ Subay Sicil Yönetmeliği bile bu iki teğmene -nedense- uy-" gulanmadı. Yönetmeliğin 99. maddesi "tutum ve davranışları ile ya- sadışı görüşleri benimseyenler"\n ordudan çıkarılacakları- nı öngörmekteydi. Bu iki teğmen için bir ağır ceza mahkemesinde dava da açılmamıştı. Bu subaylar, yönetmelık yoluyta ordudan çıka- nlmışlardı. Soruyoruz: —Neden? Bu iki subayı, kimler niçin korumuştu? M.AIi Ağca, Ipekçi cinayetinden sonra İstanbul Sıkıyöne- tim Komutanlığı'na bağlı Kartal-Maltepe Askeri Tutukevi- nden kaçırılmıştı. Bu konu da aydınlanmadı. Ağca, Roma'da ifadesini alan Türk savcılarına "Şahin Tolunoğlu" adındaki bir MİT görevlisinin adını vermişti. Bu konu üzerinde de durulmadı. Soruyoruz: —Neden? Ağca, cĞzaevinden kaçırıldıktan sonra Ankara'ya 34 RF 601 plaka numaralı Renault marka araç ile götürülür. Araç, İpekçi cinayetinin yakalanmayan sanıklarından Mehmet Şe- ner'in kardeşi Hasan Hüseyin Şener'in üzerine kayıtlıydı. Bu araç, polisçe biliniyordu. Gereken değerlendirme ya- pılsa, Ağca ve Oral Çelik o gün araba ile ele geçirileceklerdi. Bu aymazlık akıl alacak gibi değildi. Sıkıyönetim ve İstanbul polisi ve MİT olayı gereği gibi iz- lememişti. Soruyoruz: —Neden? 1976 yılmda bütün dünya Lockheed skandalı ile sarsılmış- tı. Lockheed şirketinin rüşvet dağrttıkları yetkililer bütün dün- yada tek tek ortaya çıkarıldı. Bir tek Türkiye'de bu olay ay- dınlatılamadı. O günlerde, bu olayı aydınlatmak için çok uğraştık; elde ettığımiz bütün belgeleri tek tek yayımladık. ITT şirketinin dağıttığı rüşvet ile ilgili dosya da kapatıldı. Lockheed olayınm giz dolusu öyküsü arkadaşımız Betül Uncular'ın 'Ses Duvarındaki Generaller" adlı kitabında an- latılıyor. Elimizdeki belgeleri, kitaptaki öykü ve belgelerle karşı- laştırıp Lockheed skandalına karışanların adlarını tek tek anımsıyoruz. Bu dosya da kapanmıştır. , O zaman soruyoruz: —Neden? Bu somut olaylara yanıt bulmadan Türkiye'de hiçbir olay aydınlanmaz. Bu sorulara bugüne kadar devlet adına kimse inandırıcı yanıtlar veremedi. Veremediği için de kuşkular gün geçtik- çe arttı. Cindoruk: Ters kadro çıkarsa yokum (Baftarafi 1. Sayfada) partiyi zedeleyecek bir şey söy- lemedim. 'Yeni çizgi nedir' de- nirse, bu, düzenlenen paneller- dir. Hafta sonu yapılacak kong- redir. Parti tabanında partinin yenileşmesi için duyulan istek, yeni çizgidir. Partinin omurga- sını muhafaza edelim. Ama par- tinin gelişmesi için de neler ya- pılacaksa yapmalı. Geçen kong- redeki kadroyu beğenmediğim doğrudur. Daha doğrusu, o kadro ile düşündüklerimin ol- mayacağmı gördüm. Şimdi hem yeni bir çizgi hem de kadro tek- lif ettim. Bu yeni çizgi DYP'yi çağdaş bir parti yapacaktır. — Önerdiğiniz kadro GIK üyesi sayısı kadar mı, yoksa belli sayıda mı? CtNDORUK — Hayır. Sırur- sız bir sayı. Öylesine bir siyasal kadro yapacaksınız ki, öylesine bir liberal demokrasi yanlısı ola- caksınız ki, bütun buna alaka duyan bu yoldan sivil demokra- sinin yerleşeceğine inananlar ka- tılır. Bir kısmı partiye üye ola- rak katılur, bir kısmı, mesela li- beral aydınlar, fikirler ile katı- lır. Halk da oyiarıyla katılır. — Ne zaman teklif ettiniz bu kadroyu? CtNDORUK — 2.5 yıldfr söylüyorum. Ben daha doğrusu böyle bir kadroyu tarif ettim. 1950'de DP'yi iktidara getiren, sadece kendi kadrosu değildir. DP'ye omuz veren çok çekici bir aydın kitlesi var, basın var. On- lar olmadan DP iktidara gelebi- lir miydi acaba? Böyle bir daya- nışma ve destek bulamazsanız iktidar olamazsınız. — Her koşulda Demirel ile biriikte çalışacağınız söylenebi- lir mi? CİNDORUK — Süleyman Bey liderimiz. Kendisi ile çahşı- nra. Ama benim söylediğim li- beral düşünceyi, değişimi ger- çekleştirecek bir kadro oluşma- sı lazım. Çok ters bir kadro çı- karsa onu düşünürüm. — Ters kadro çıkacak gibi iz- lenimler mi aldınız? CtNDORUK — Sanmıyo- rum. Benim 2.5*sene öncesinden başlayarak bugün de gördüğüm, taban benim düşündüklerimi paylaşıyor. Tabanın paylaştığı fikri ise kongre hayata geçire- cektir. — Listeyi Demirel mi hazır- layacak? CİNDORUK — Taban, çar- şaf liste ile seçim yapılmasını is- tiyor. Ama o beni hiç ilgilendir- mez. Ben sonuca bakanm. Bi- çim üzerine tartışma açmam. — tstediğiniz gibi bir sonuç alamazsanız yine tstanbul'a mı döneceksiniz? CİNDORUK — O zaman, 1988'de samimi olmadığım so- nucu çıkar. 1988'den bu yana söylediklerimle bir sonuç ala- mazsam yokum. Ama söyledik- lerim doğrultusunda bir gelisme dahi görünsün, yeterli benim için. — DYP'nin kentlerde oyunu arttırması için yeni öneriler de getiriyor musunuz? CİNDORUK — Tabü getire- ceğiz. Bir kısmım tüzük değişik- liği olarak verdi. öneriler için evvela yönetim çıksın ortaya. Harcamam onlan. Partinin sağ- dan merkeze çekilmesini istiyo- rum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle