Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/16 21 KASIM 1990
Salon
tırmanma
Fransa'nın
Lyon kentinde
yapılan Dünya
Salon
Tırmanma
Şampiyona-
sı'nda birinci
olan
Amerikalı
bayan sporcu
Hill Lynn,
tırmanışın
heyecanlı bir
anında
görüiüyor.
(Fotoğraf:
AFP)
Asya'da Avrupall güzeller — Bu yılki Avrupa giizellik yarışması bir Asya ül-
kesi olan Tayvan'da yapdacak. 2 arahktaki finalde güzeller, "Avrupa'nın en giizel kızı" ol-
raak için yarışacaklar. Avrupa'nın kuzey ülkelerinden Finlandiya, İsveç, Norveç, Danimarka
ve İsveç güzelleri hemen kaynaştılar. (Fotoğraf: AFP)
Atatürk büstü
2. kez kırüdı
MUGLA (Cumhuriyet) —
Köyceğiz İmam Hatip Lisesi'nin
bahçesinde bulunan Atatürk
büstü, ikinci kez kırıldı. tkinci
sınıf öğrencisi F.Y. sevk edildi-
ği mahkeme tarafından ifadesi
alınarak serbest bırakıbrken,
Cumhuriyet Savcısı Abdülkadir
Diriarin mahkemenin kararına
itiraz edebileceğini söyledi. Edi-
nilen bilgilere göre Köyceğiz
İmam Hatip Lisesi Müdürü Se-
lahattin Eken Ilçe Kaymakamı
tsmail Akman'ın arayarak oku-
lun bahçesindeki Atatürk büs-
tünün kınldığını bildirdi. Bunun
üzerine Köyceğiz Emniyet
Amirliği'nce yapılan araştırma
ve somşturma sonunda okulun
bahçesindeki büstün önceki gün
saat 11.30 sıralannda okulun
ikinci sınıf öğrencilerinden 15
yaşındaki F.Y. tarafuıdan kınl-
dığı anlaşıldı.
THAMES SEHRİ'NDE BİR DENtZ KEDtSİ' — Kuzey At-
lantik'te yapılacak olan Hales deniz yanşı yaklaşırken yanşa
katılacak olan katamaranlar da son hazırlıklarını tamamlı-
yor. Yanşa tngiltere adına katılacak olan Seacat, şu sıralarda
Londra'da halka lanıtılıyor. (Fotoğraf: Reuter)
HABERLERIN DEVAMI
OLAYLAKIN
ARDINDAKI
Ceren, kaçınldı bırakıldı 'CIA Türkiye'ye kanşmış olabilir'
GERÇEK
(Baftarafi 1. Sayfada)
antlaşmayı imzalamak için dev-
letiniz size yetki verdi mi?"
Kuşkusuz, böyle birsoru mü-
nasebetsiz kaçardı. Çünkü
özal'ın antlaşmayı imzalamak
yetkisi olup olmadığı Türkiye
Cumhuriyeti devletinin iç işisa-
yılır. Eloğlu bizim anayasamızı
inceleyip de Özal'ı sorgulayacak
değil ya.'.. Hem de bir cumhur-
başkanına "yetkili olup olmadı-
ğınızı kanıtlayın bakaİım" denir
mi?
Ancak biz Saym özal'ın Pa-
ris gezisinin de AKK Antlaş-
ması'm imzalamasımn dafuzuli
olduğunu biliyoruz. tlerde bel-
ki bu gezinîn masraflannın kim
tarafmdan ödendiği bir soru
otuşturacakıır. Herkesin bildiği
gibi anüaşmanın Türkiye açısın-
dan bağlaytalığı özal'ın yede-
ğinde göriilen Başbakan Akbu-
lut sayesinde gerçekleşiyor. Iş
yalnız özal'a kalsaydı, Türkiye
Cumhuriyeti AKKA'yı imzala-
mamış sayılacaktu
Belki de devletler hukuku ta-
rihinde ilk kez böyle bir olayya-
şamyor ve uluslararası bir tarih-
sel antlaşmada bir ülke adına
yetk'ısiz birinin imzası da bulu-
nuyor; bu ilginç olay yalnız ta-
rihimize değil, devletler arası
ilişkilerin kütüğünde Ister inan,
ister inanma' bölümüne ya-
zılıyor.
Sonuçta Türkiye Cumhuriye-
ti'nin usul, erkân, kanun, proto-
kol, anayasa, babayasaya daha
pek ahşmamış bir aşiret devleti
görüntüsüne düşürülmesi acıdır.
Ama dilimizde giizel bir öz-
deyiş var: "Güleriz ağlanacak
^halimize!.." özal'ın Paris'teki
'Jmza töreninde sergiiediği man-
' ağlanacak halimizdir.
• * •
ANAP
^Kongre
ınartta
- ANKARA (Cumburiyet Bü-
Çfosa) — ANAP Teşkilat Başka-
r*ıı Orhan Demirtaş, iptal edilen
^Cadıkoy delege seçimlerinin 25
kasımda yapılacağını, büyük
kongrenin de mart ayında ger-
^çekleştirileceğini söyledi.
r ANAP Başkanhk Divanı'nın
^dün yaklaşık 3.5 saat suren top-
-Jantısından sonra bir açıklama
yapan Demirtaş, 23 kasım-7
' arahk tarihleri arasında 550 il-
çe kongresinin yapılacağını, şu-
bat ayında da ilk kongrelerinin
gerçekleştirileceğini, büyük
kongrenin mart ayında
MKYK'nın belirleyeceği tarihte
toplantıya cağnlacağını biidirdi.
Demirtaş, bir soruyu yanıtlar-
•ken Istanbul Kadıkoy, Usküdar
ve Beyoğlu'nda yapılan delege
seçimlerinin MKYK'nın görev-
lendirdiği müfettişlerin raporla-
nna göre yenileneceğiniaçıkla-
•dı.
(Baftarafi 1. Sayfada)
saldırganlar, kiin olduklannı so-
ran Erdemir'in eşi Kadriye Er-
demir'e kendilerini " M İ T
mensubu" olarak tanıttılar. Ka-
pının açılması üzerine içeri gire-
rek Kadriye Erdemir ile evde bu-
lunan bakıcı kadını etkisiz hale
getiren saldırganlar, daha sonra
2.5 yaşındaki Ceren Erdemir'i de
yanlarına alarak evden çıktılar.
Saldırganlar, çıkarken evin ho-
lüne, üzerinde "Türkiye thtilal-
ci Komünistler Biriigi" imzası
bulunan bir bildiri de bıraktılar.
Polis tesadüfen
yakalayamadı
Bu arada Tahsin Erdemir'in
dairesinin bulunduğu apartma-
run bitişiğindeki apartmanda
oturan Devlet Bakanı Mustafa
Taşar'ın koruma polisleri, Ce-
ren'i kaçıranlan ellerinden kaçır-
dılar. Olayın hemen ardından
Erdemir ailesini ziyaret ederek
geçmis olsun dileğinde bulunan
Bakan Taşar, Bayan Erdemir'in
bağırışını duyan koruma görev-
lilerinin hemen Erdemir'in
apartrnanına gittiklerini, asan-
sörün meşgul olması nedeniyle
merdivenleri tırmanarak daire-
ye çıktıklannı, ancak Ceren'i ka-
çıranlann o sırada asansörden
inerek kaçtıklarını söyledi. Ce-
Küçük Ceren
ren'i kaçıranJarın apartmanın
arka tarafından geçerek uzak-
laştıklan, ancak eşgallerininbe-
lirlendiği de bildirildi.
Ankara Emniyet Müdürii Ha-
san Özdemir, gazetecilerin soru-
lannı yaımlarken olayın siyasi
bir yönünun bulunduğunu san-
madığını, siyasi örgüt bildirisi-
nin şaşırtmaca vermek amacıy-
la konmuş olabileceğini söyledi.
Özdemir, olayın bir alacak-borç
ilişkisi nedeniyle gerçekleşmiş
olabileceğini, bu olasıbk üzerin-
de de durularak araştırmalann
sürdürüldüğunü kaydetti.
Bu arada olay, özel otomobi-
li ile Samsun'a gitmekte olan
Hasan Tahsin Erdemir'e, oto-
mobilindeki araç telefonundan
arayan polis yetkilileri tarafın-
dan bildirildi. Bu telefon üzeri-
ne hemen Ankara'ya dönen Er-
demir önce evine giderek bir sü-
re ailesi ile görüştü. Erdemir ar-
dından olaya ilişkin bilgisine
başvurulmak üzere Ankara Em-
niyet Müdürlüğü'ne götürüldü.
Ceren bulunuyor
Kaçınlan 2.5 yaşındaki Ceren
Erdemir, Etlik semtinde bir da-
irenin önünde 22.00 sıralarında
terk edilmiş olarak bulundu.
Aramalarını sürdüren güvenlik
kuvvetleri, Ceren Erdemir'i Et-
lik semtinde Giresun Caddesi
5/4 nolu dairenin önünde terk
edilmiş olarak buldular. Ceren
Erdemir, Emniyet Müdürlüğü'-
ne getirilerek, dayısı İsmail
Özen'e teslim edildi.
Daha sonra Ceren'in babası
Hasan Tahsin Erdemir ve anne-
si Kadriye Erdemir, Emniyet
Müdürlüğü'ne gelerek, çocukla-
nnı kucakladılar. Kısa bir süre
çocuklarına sarılarak ağlayan
anne ve baba daha sonra gaze-
tecilere poz verdiler.
'Kaliteli bakan seçilmiyor'
(Baftarafi 1. Sayfada)
Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ı
ve şu andaki hükümeti değil
Türkiye'nin genel politikasını
eleştirdiğini açıkladı. Özal, şu
andaki sistemde halkın seçimler-
de milletvekilini değil partiyi
seçtiğini ve dolayısıyla partilerin
milletvekilleri üzerindeki hege-
monyasırun kalkması gerektiği-
ni kaydetti. Körfez krizinde
Türkiye'nin güçlü olmaması ha-
linde sorunlann çözümünde et-
kili olamayacağını kaydeden
Korkut Özal, "Türkiye'nin güçlü
olması için Uç şeyin yapılması
gerekli. Türkiye'nin politik yapı-
sı oldukça kötüdür. Ülkemizde
hükumet parlamentodan çıkar.
V onetimle \asama organlarının
iç içe olmaması lazımdır. Parla-
mentonun vazifesi hukümetin
her dediğini kabul etmek değil,
yeni öneriler getirmek ve muha-
İefet yapmaktır" diye konuştu.
Başkanhk sistemi konusunda-
ki görüşlerini de açıklayan Kor-
kut Özal, "Bizim için en hayırlı
olanı başkanhk sistemidir. Tek
parti iktidannda parti başkanı
meclis grubunun ve hukümetin
başkanıdır. 3 sıfat bir kişide top-
lanmıştır. Bu sakıncalıdır. Bu
kadar yetki bir adamda toplan-
mamalıdır. Bu, temsil sistemini
tahrip etmektedir. Bizde şu an
hükumet güçsüz, parlamento
dağınık durumdadır. Bizde bü-
kümet her şeyle muhatap edil-
mektedir. ABD ve Fransa gibi
ülkeler başkanhk sistemi ile yö-
netilmektedir. Buralarda balk
başkanı seçer, başkan da hukü-
meti kurar. Ancak hükümette
yer alan bakanlar politikacı de-
ğillerdir. Türkiye'nin en önemli
mesdesi kaliteli bakan seçilme-
mesidir. Milletvekillerinin hep-
sinde bakan olma hayali vardır.
Böylece otoriteye sahip olacak
ve politik yatınm yapacaktır. Bu
da yanlıştır" dedi.
2000yılının
(Baftarafi 1. Sayfada)
sı'na ilişkin çizdiği hayali hari-
tada Yugoslavya'mn bağımsız
devletler halinde parçalandığı,
AT'nin genişlediği görüiüyor.
Haritada dikkati çeken diğer bir
nokta da, Türkiye'nin 2000 yı-
lında AT ile hâlâ ortaklık ilişki-
si içinde bulunması, başka bir
deyişle, topluluğun dışında kal-
maya devam etmesi.
ADANA fflPODROMlHNDAN FİKRETDAĞUOĞLU
Adana yarışlannda ilk gün
1. AYAK: Bu yanşı için iyi
bir hazırlık dönemi geçiren
Tomboy'a ilk şansı veriyoruz.
Salı sabahı sprintinde çok iyi
görünen Alberüi, sert rakibidir.
Henüz hazır görünmeyen Ya-
vaş Ol Kaptan'ı sürprizde öne-
rtrim.
2. AYAK: tdmanlannda göz
dolduran ve form durumunu
beğendiğimiz Tehlike'yi başta
tutuyoruz. Adlan, daha sonra
düsünülebilir. Bu yarışta Paya-
za'dan sürpriz bekliyoruz.
3. AYAK: tdmanlannda gü-
zel işler yapan Didar, ilk şansa
sahiptir. Adana'ya formda ge-
len Ozcanbey de yarışta söz sa-
hibidir. Mirdasbey ve Nesibe,
sürpriz yapabilir.
4. AYAK: Yapmış olduğu
güzel işleri ile dikkati çeken
Kayhanbatur birinciliğe daha
yakındır. Hazırlıklarını ve
form durumunu beğendiğimiz
Taşkın 2 sert rakibidir. Kayıtlı
diğer atlann mücadelesi tabe-
lanın diğer sıraları için olacak-
tır.
5. AYAK: Adana'nın form-
da atı Eser 6, bu yanşı için iyi
bir hazırhk dönemi geçirdi. Bu
formu ile başarılı koşacağını
tahmin ediyoruz. Yine süratli
kısrak Sinem 2 ön tarafta faz-
î7
8
8
»
11
12
17
S l
s
10
11
OTORİTELERÎN GÖRÜŞLERİ
F. Dağltoğlu
Kemal Akyer
Naip Yılmaz
Ahmet Güven
4-5
1-4
4-1
1-4-5
2
2-4
2-4
' 2
5-6-3
5-8-1
8
5-8-6-1
3-4-5
3
3-4
4-3
4-12-9
9-12-3
12-9-8
9-8
2
2-7
2
2-7
la rahatsız edilmezse netice ala-
caktır. Toruntay ve Dilay'ı
dörtlü bahis için öneririz.
6. AYAK: Kalite olarak bu
grupta üstün olan Reha, ilk
şansa sahiptir. Müsait kilosu ûe
Çobankızı ihmale gelmez. Ağır
kilosuna rağmen O. Har-
mony'den sürpriz bekliyoruz.
TAHMİNLER
1. Koşu: F: Bulut (3), P: Nur-
ser (4), S: Çakarina (2).
2. Koşu: F: Tomboy (4), PP:
Albenli (1), P: Yavaş Ol Kap-
tan (5).
3. Koşu: F: Tehlike (2), PP:
Adlan (4), P: Payaza (3).
4. Koşu: F: Didar (5), PP: öz-
canbey (8), P: Mirdasbey (1),
S: Nesibe (6).
5. Koşu: F: Kayhanbatur (3),
PP: Taşkın (4), S: Taci (5).
6. Koşu: F: Eser 6 (9), PP: Si-
nel 2 (12), P: Toruntay (3), P:
Dilay (8), S: Enter (4).
7. Koşu: F: Reha (2), PP: Ço-
bankızı (7), P: O. Harmony
(1), S: Ahsen (3).
(Baftarafi 1. Sayfada)
lığı geçen haftalarda ltalya'da
ortaya çıkanldıktan sonra, tüm
Avrupa ülkelerinde bu doğrul-
tuda faaliyet gösteren kurumlar
bulunduğuna ilişkin ipuçlan su
yüzüne vurmuştu.
1973-76 yılları arasında CIA
başkanhğı yapan Colby, CIA'-
nın başına gelmeden önce ltal-
ya'da ABD elçiliği danışmanı
olarak görev yaptığı için bu ul-
kedeki CIA faaliyetleri konu-
sunda ayrıntılı bilgisi bulundu-
ğunu, ama aynı aynntılara
Türkiye örneğinde sahip olma-
dığını söyledi.
CIA Başkanhğı döneminde
bir keresinde sadece beş saatlı-
ğine Istanbul'a geldiğini, bu su-
reyi de havaalanında geçirdiğı-
ni açıklayan Colby, sorularımı-
za "evet" ya da "hayır" diye-
rek veya çok kısa cümlelerle ya-
nıt verdi.
"Süper NATO" çerçevesinde
Türkiye hakkında kesin bir şe>
bilmediğini vurgulayan Colb>.
ama Türkiye'nin NATO üyesı
olması nedeniyle "Süper NATO
benzeri bir örgütün Türkiye'de
bulunması ihtimalini" dışlama-
dı. Bunun Özel Harp Dairesi tu-
ründen ordu ve NATO bağlan-
tılı bir kurum olup olamayaca-
ğı yönündeki sorumuza da
"ihtimaldir" karşılığını veren
Colby, "ÖzeJ harp konusu Av-
rupa'da gazetelerde gizli bir or-
güt gibi sunuluyor ama bunlar
meşru faaliyet gösteren, yasalar
çerçevesinde çalışan
örgütlerdir" diye konustu.
Eski başbakanlardan Bulent
Ecevit geçen günlerde Cumhu-
riyet'e verdiği demeçte "Özel
Harp Dairesi" adlı kuruluşun
ABD'nin doğrudan maddi yar-
dımı ile çahştığıru, hatta Ame-
rikan askeri yardım heyeti ile
aynı binada görev yaptığını ve
başbakanhğı döneminde kendi-
sine verilen bir brifingden, bazı
"vatanseverlerin" bu kuruluş
emrinde ömürboyu gönullü ola-
rak çalıştığını öğrendiğini açık-
lamıştı. Ecevit, bazı terör olay-
larında Özel Harp Dairesi'nin
sivil ve gizli uzantılarınm "bir
ölçüde rol oynamış
olabileceğini" de ifade etmişti.
Ecevit'in bu kaygısım Colby'-
nin dikkatine getirdiğimizde, es-
ki CIA Başkanı, bu depolardan
kaçırılmış bazı patlayıcı ya da
silahların terörde kullanılma
olasılığının CIA'nın Türliye'de
terör faaliyetlerinde bulunduğu
anlamına gelmeyeceğini söyledi.
Ama diğer yandan da CIA'nın
Turkiye'de antikomünist faali-
yetlere destek vermiş olabilece-
ğini dışlamaktan kaçınır bir ^e-
kilde konuştu.
CIA'nın Italya'daRi Hıristi-
yan demokrat partilere para
gönderdiğini kesin olarak bildi-
ğini söyleyen Colby, Türkiye
için aynı kesinlikte konuşama-
yacağını söyledi. Ancak, soru-
muz üzerine, "Türkiye'nin ko-
münistierin eline düşmemesi
için CIA'nın antikomünist ku-
nıluşlara destek vermiş olması
ihtimali bulunduğunu" da kay-
detti.
POJSnR£'WILLIAMEGAN COLBY •
Başkanlıkta 3 yü kalabildi
GOZLEM
UGURMUMCU
Colby, Başkan Nixon
döneminde ClA'ya imzasını
atan adam olarak tarunıyor.
WUliam Colby, 1920 yılmda
doğdu. Hukuk egitimi gördü.
İkinci Dünya Savaşı sırassnda
Alman cephesüıin gerisine
inerek istihbarat
faaliyetlerinde bulundu. 1947
yıunda CIA'nın
k urulmasından sonra Colby,
sırasıyla ABD'nin
Stöckholm, Roma ve Saygon
elçiliklerinde ataşe olarak
görev yaptı. Colby'nin bu
kentlerdeki görevi de
istihbarat ağırhkltydı. 1963
yılmda CIA meTkezinde
çalışmaya başiadı. Teşküatın,
çok gizii statüdeki operasyon
bölümünü >>önetti. CIA'da y
başan merdivenlerini I
çabucak tırmanıp Başkan i
Richard Nlxon'm |
gözdelerinden biri oldu. ^
Nixon, Colby'i, 1973 yılmda
CIA'nın başına getirdi. Coîby,
görevinde ancak fiç yıl
kalabildi. Patlak veren
Watergate skandalı ve gizlilik
derecesi olan birçok konuda
yaptığı açıklamalar,
Colby'nin, Nbcon'tm halefi
Başkan Ford tarafından
görevine son verilmesine
neden okhx Colby, halen
avukaıhk yapryor.
ANAP'ta Korkut Ozal
(Baftarafi 1. Sayfada)
ğı ezmesi gibi bir olay. Parla-
mento, hükümeti denetlemiyor.
Milletvekilleri, parti başkanlan-
nm kuklası gibi. Oylamalarda
isteseler de istemeseler de par-
mak kaldırıyorlar" şeklindeki
sözlerini ANAP milletvekilleri
değerlendirmekten kaçındılar.
Konuşmasında sistemin de-
ğişmesini öneren ağabeyi Turgut
Özal'ı eleştirmesinin nedeni ola-
rak "Allah bizi bir ana ve baba-
dan yarattı. Ama fikirlerimiz ve
kesemizi ayn yarattı" diyerek
açıklavan Korkut Özal'ın göruş-
leri, dün TBMM'de ANAP ku-
lisinde üzerinde en çok durulan
konu oldu. Korkut Özal'ın de-
EVET/HAYIR(Baştarafi 2. Sayfada)
la ya da yürüyerek. Bu gece yolculukları, dostlukları kimi öy-
külerimde yaşar hâlâ...
Ali Uivi kırk yıldır gündelik olayların içinde yaşıyor. 1950'den
1990'a kadar sürüp gelen siyasal yaşamımız bu karikatürlerde
yaşatılmıştır. Ben de 1956'dan beri hemen her gün olayları
izliyorum, yazarak, konuşarak, yaşayarak... Değişen nedir?
1950'den daha ileri bir yaşam düzeyıne ulaştık mı? Demok-
rasi diye diye demokrasiyi de kendimize benzettik, altı kaval
üstü şişhane biçimine soktuk! işkencelerin, hapisliklerin, öz-
gürsüzlüklerin sürmekte olduğu, yüzde 20 oyla hükumet
olunduğu; hatta Çankaya'ya konuk gidildiğı bir dönemde de-
mokrasiden söz edilebilir mi? Öyle işte, altı kaval üstü şiş-
hane bir rejim!..
•
Bu deyim, Bayan Özal'la Bayan Akbulut'un Paris gezisin-
deki giysilerini gözümün önüne getirdi. Nedir o Bayan Özal
1
ın giydiği kahve rengi pantolon, Bayan Akbulut'un yerleri sü-
püren vizon kürkü! Ibretle seyre değer şeyler! Paris gibi bir
kente giden Cumhurbaşkanı ve Başbakan eşlerinin giysileri
böyle mi olmalıydı? Birkaç yıl önce Bayan Özal'ın süslü püslü
tuvaletini görünce, hele ingilizce söylevini dinleyince gülmek-
ten kendini alamayan Prenses Diana gibi, Parisliler de bu
altı kaval üstü şişhane kılığı görünce ne demişlerdır kimbı-
lir? Protokol ile ilgili görevliler vardır. Bu kişiler devlet adam-
larının ve eşlerinin yabancı gezilerde, göaışmelerde nasıl dav-
ranmaları gerektiğini, ne gibi giysıler giyinmelerinin önemli
olduğunu anımsatırlar. Bizim böyle uzman kişilerimiz yok mu?
V^r da bu uyarılara kimse aldırmıyor mu?
Rastlantı sonucu 'birinci kadın' durumuna gelmiş Bayan
Semra, nerede, nasıl giyinileceğini; kiminle nasıl konuşula-
cağını, neler söylenip neler söylenmeyeceğini nerdenbilsin?
Biri çıkıp da öğretmeyince işte böyle olur! Paris'e kahveren-
gi pantolonla giderler ya da yerleri süpüren vizonlarla... Bil-
mem başka devlet adamlarının eşleri de Paris'e gelmiş mi-
dir? Gelmişse, onların nasıl giyindiklerini. nasıl davrandık-
larını görüp belki kendilerine yakışan giysileri giymenin önem-
li olduğunu anlariar mı dersiniz? Bayan Özal son yedi yılda
dünyanın her yanını gezdiğine, nasıl giyinilip nasıl konuşu-
lacağını bir türlü öğrenemediğine göre boş bir söz bu!..
•
Altı kaval üstü şişhane! Her işımiz böyle! Yalnız ANAP mı?
Hayır, DYP'si böyle, hatta DSP'si, SHP'si de onlardan geri
kalmayan bir karmakarışıklık, tutarsızlık içinde. DYP'nin şu
günlerde büyük kongresi var, bir DYP'li M.A. Demirer DYP
harflerini şöyle yorumlamış "Dur Yeter artık Patron!.." Kırk yıl-
dır AP'nin, şimdi de DYP'nin üst kadroları değişmiyor! Hep
aynı insanlar, hep aynı yöneticiler! DSP'de Ecevit'ten başka
kimse görülmez. Her yerde aynı lider, aynı laftar, en başta
SHP düşmanlığı! SHP'de ise bitiptükenmez delege oyunla-
rı, birini çözüyorlar, bu kez başka biri ortaya çıkıyor.
•
Evet, Ali Ulvi ile telefonda bunları konuştuk. Kırk yıl önce
çizilenlerin, yazılanların değişmeden durduğunu... Bir şey var
kırk yıl önceden beter, o da devlet yönetimindeki laubali tu-
tum, hele hele bu 'büyük'lerimizde ve eşlerindeki görgü ek-
sikliği, kendini bilmemezlik!.. Nerede İnönü'nün eşi Mevhi-
be Hanım, nerede Menderes'in eşi Berrin Hanım, nerede De-
mirel'in, Ecevit'in, Erdal inönü'nün eşleri...
ğerlendirmeleri karşısında şaş-
kınlıklarını gizleyemeyen millet-
vekilleri, açıkça yorumda bulun-
mamak için özel çaba har-
cadılar.
Devlet Bakanı ve Başbakan
Vekili Keçeciler, Korkut Özal-
' ın dünkü gazetelerde yer alan ve
bakanlan, milletvekillerini, eği-
titn sistemini eleştiren görüşleri-
ni içeren demecine ilişkin geniş
bir değerlendirme yapmadı. Ke-
çeciler, Cumhuriyet muhabiri-
nin bu konudaki sorusu üzeri-
ne Korkut Özal'ın sözlerinin
doğru olmadığını ve katılmadı-
ğını söyledi.
ANAP Teşkilat Başkanı Or-
han Demirtaş ise "Demokrasi
var. Herkes görüşünü
söyleyebilir" karşılığını vermekle
yetindi. Demirtaş, Korkut özal'ı
eleştirmekten özenle kaçındı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Ba-
kanı Fahrettin Kurt da gazeteci-
lerin ısrarlanna karşm bu konu-
da bir değerlendirme yapmak is-
temedi. Kurt, gülerek "Biz de
söylüyonız, ama sakalımız yok,
dinletemiyoruz" dedi..
Devlet Bakanı Mustafa Taşar
ise "İki kardeş arasına girümez"
demekle yetindi.
Adalet Bakanı Oltan Sungur-
lu, Korkut Özal'ın Erbakan iie
aynı paralelde olduğunu ifade
ederek şunları söyledi:
"Korkut Bey ile siyasi görüş-
lerimiz ayn. Kendisi Erbakan ile
birliktedir, aynı doğrultuda du-
şünmektedir. Değerlendirmele-
ri kişisel değerlendirmelerdir.
Şimdi Erbakan çıkıp ANAP ik-
tidanndan övgüyle söz etseydi,
zaten bizim kendimizden şüphe
etmemiz gerekirdi veya İnönü,
'ANAP politikasını
destekliyoruz' dese, ortada bir
yanlışlık \ar demektir."
(Baftarafi 1. Sayfada)
ramlar ve yargılarla sürdürülüyor.
Gelin; geçmişte yaşanan bazı olaylardan somut örnek-
ler vererek konuyu elden geldiği ölçüde açıklamaya ça-
lışalım:
Yıl 1978... Aylardan ocak...
Ocağın 25. günü Ankara Devlet Mimarlık ve Mühendis-
lik Okulu öğrencileri üzerine bomba atılır. Bomba Ameri-
kan yapısı ve ordu malıdır.
"Füze mz
hatbil-1131 2-53" sayılı bomba hangi askeri bir-
likten kimler tarafından nasıl çıkarılmıştı?
Bu konu aydınlanmadı.
Soruyoruz:
—Neden?
Biraz daha geriye gidelim:
Tarih, 13 Nisan 1970... Yedek asteğmen Dr. Necdet Güç-
lü, Ankara'da Hacettepe Üniversitesi'nde Ali Güngör ve İb-
rahim Doğan tarafından tabanca kurşunları ile öldürülür. İb-
rahim Doğan, Ülkü Ocakları Genel Başkanı'dır. Ali Güngör
de 1974 yılındaki af ile cezaevinden çıkmış ve MHP Gertç-
lik Kolları Genel Başkanlığı'na getirilmiştir.
İbrahim Doğan, bugün tıp doktorudur; Ali Güngör de zi-
raat mühendisi.
Bu ıki ülkücü eylemcinin cinayette kullandıkları silahlar,
Silahlı Kuvvetler'de görevli iki teğmenin üzerlerine kayıtlıy-
dı:
6815296 no'lu tabanca ve mermilerin sahibi jandarma
teğmeni Fehmi Altınbilek, 6815248 no'lu tabanca da jan-
darma teğmeni Mustafa llerisoy'du.
Ordu malı iki silah bir cinayette kullanılmıştı. İşte Türk Ce-
za Yasası ve işte Askeri Ceza Yasası...
Bundan daha büyük bir suç olabilir miydi?
Sol eğilimli subaylar için hiç duraksanmadan kullânılan^
Subay Sicil Yönetmeliği bile bu iki teğmene -nedense- uy-"
gulanmadı.
Yönetmeliğin 99. maddesi "tutum ve davranışları ile ya-
sadışı görüşleri benimseyenler"\n ordudan çıkarılacakları-
nı öngörmekteydi.
Bu iki teğmen için bir ağır ceza mahkemesinde dava da
açılmamıştı. Bu subaylar, yönetmelık yoluyta ordudan çıka-
nlmışlardı.
Soruyoruz:
—Neden?
Bu iki subayı, kimler niçin korumuştu?
M.AIi Ağca, Ipekçi cinayetinden sonra İstanbul Sıkıyöne-
tim Komutanlığı'na bağlı Kartal-Maltepe Askeri Tutukevi-
nden kaçırılmıştı.
Bu konu da aydınlanmadı.
Ağca, Roma'da ifadesini alan Türk savcılarına "Şahin
Tolunoğlu" adındaki bir MİT görevlisinin adını vermişti.
Bu konu üzerinde de durulmadı.
Soruyoruz:
—Neden?
Ağca, cĞzaevinden kaçırıldıktan sonra Ankara'ya 34 RF
601 plaka numaralı Renault marka araç ile götürülür. Araç,
İpekçi cinayetinin yakalanmayan sanıklarından Mehmet Şe-
ner'in kardeşi Hasan Hüseyin Şener'in üzerine kayıtlıydı.
Bu araç, polisçe biliniyordu. Gereken değerlendirme ya-
pılsa, Ağca ve Oral Çelik o gün araba ile ele geçirileceklerdi.
Bu aymazlık akıl alacak gibi değildi.
Sıkıyönetim ve İstanbul polisi ve MİT olayı gereği gibi iz-
lememişti.
Soruyoruz:
—Neden?
1976 yılmda bütün dünya Lockheed skandalı ile sarsılmış-
tı. Lockheed şirketinin rüşvet dağrttıkları yetkililer bütün dün-
yada tek tek ortaya çıkarıldı. Bir tek Türkiye'de bu olay ay-
dınlatılamadı.
O günlerde, bu olayı aydınlatmak için çok uğraştık; elde
ettığımiz bütün belgeleri tek tek yayımladık.
ITT şirketinin dağıttığı rüşvet ile ilgili dosya da kapatıldı.
Lockheed olayınm giz dolusu öyküsü arkadaşımız Betül
Uncular'ın 'Ses Duvarındaki Generaller" adlı kitabında an-
latılıyor.
Elimizdeki belgeleri, kitaptaki öykü ve belgelerle karşı-
laştırıp Lockheed skandalına karışanların adlarını tek tek
anımsıyoruz.
Bu dosya da kapanmıştır. ,
O zaman soruyoruz:
—Neden?
Bu somut olaylara yanıt bulmadan Türkiye'de hiçbir olay
aydınlanmaz.
Bu sorulara bugüne kadar devlet adına kimse inandırıcı
yanıtlar veremedi. Veremediği için de kuşkular gün geçtik-
çe arttı.
Cindoruk: Ters kadro çıkarsa yokum
(Baftarafi 1. Sayfada)
partiyi zedeleyecek bir şey söy-
lemedim. 'Yeni çizgi nedir' de-
nirse, bu, düzenlenen paneller-
dir. Hafta sonu yapılacak kong-
redir. Parti tabanında partinin
yenileşmesi için duyulan istek,
yeni çizgidir. Partinin omurga-
sını muhafaza edelim. Ama par-
tinin gelişmesi için de neler ya-
pılacaksa yapmalı. Geçen kong-
redeki kadroyu beğenmediğim
doğrudur. Daha doğrusu, o
kadro ile düşündüklerimin ol-
mayacağmı gördüm. Şimdi hem
yeni bir çizgi hem de kadro tek-
lif ettim. Bu yeni çizgi DYP'yi
çağdaş bir parti yapacaktır.
— Önerdiğiniz kadro GIK
üyesi sayısı kadar mı, yoksa belli
sayıda mı?
CtNDORUK — Hayır. Sırur-
sız bir sayı. Öylesine bir siyasal
kadro yapacaksınız ki, öylesine
bir liberal demokrasi yanlısı ola-
caksınız ki, bütun buna alaka
duyan bu yoldan sivil demokra-
sinin yerleşeceğine inananlar ka-
tılır. Bir kısmı partiye üye ola-
rak katılur, bir kısmı, mesela li-
beral aydınlar, fikirler ile katı-
lır. Halk da oyiarıyla katılır.
— Ne zaman teklif ettiniz bu
kadroyu?
CtNDORUK — 2.5 yıldfr
söylüyorum. Ben daha doğrusu
böyle bir kadroyu tarif ettim.
1950'de DP'yi iktidara getiren,
sadece kendi kadrosu değildir.
DP'ye omuz veren çok çekici bir
aydın kitlesi var, basın var. On-
lar olmadan DP iktidara gelebi-
lir miydi acaba? Böyle bir daya-
nışma ve destek bulamazsanız
iktidar olamazsınız.
— Her koşulda Demirel ile
biriikte çalışacağınız söylenebi-
lir mi?
CİNDORUK — Süleyman
Bey liderimiz. Kendisi ile çahşı-
nra. Ama benim söylediğim li-
beral düşünceyi, değişimi ger-
çekleştirecek bir kadro oluşma-
sı lazım. Çok ters bir kadro çı-
karsa onu düşünürüm.
— Ters kadro çıkacak gibi iz-
lenimler mi aldınız?
CtNDORUK — Sanmıyo-
rum. Benim 2.5*sene öncesinden
başlayarak bugün de gördüğüm,
taban benim düşündüklerimi
paylaşıyor. Tabanın paylaştığı
fikri ise kongre hayata geçire-
cektir.
— Listeyi Demirel mi hazır-
layacak?
CİNDORUK — Taban, çar-
şaf liste ile seçim yapılmasını is-
tiyor. Ama o beni hiç ilgilendir-
mez. Ben sonuca bakanm. Bi-
çim üzerine tartışma açmam.
— tstediğiniz gibi bir sonuç
alamazsanız yine tstanbul'a mı
döneceksiniz?
CİNDORUK — O zaman,
1988'de samimi olmadığım so-
nucu çıkar. 1988'den bu yana
söylediklerimle bir sonuç ala-
mazsam yokum. Ama söyledik-
lerim doğrultusunda bir gelisme
dahi görünsün, yeterli benim
için.
— DYP'nin kentlerde oyunu
arttırması için yeni öneriler de
getiriyor musunuz?
CİNDORUK — Tabü getire-
ceğiz. Bir kısmım tüzük değişik-
liği olarak verdi. öneriler için
evvela yönetim çıksın ortaya.
Harcamam onlan. Partinin sağ-
dan merkeze çekilmesini istiyo-
rum.