29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbı Cumhunyeı Matbaacılık ve Gazetecıhk Turk Anomm Şırketı adına NıdK Nati 0 Ccnel Yayın Muduru Hısan Cem.l. Ml)«s«e Muduru EJDIOC litkhgil. Yaa Işlerı Muduru Ok»} Gootnsin, % Haber Mcrkezı Muduru YıifM B*?er, Sayfa Duzem Yöneunem Alî Anr 0 Temsıkıier ANKARA Ahmrt Tu. İZMİR Hikn»M ÇMı«k«y«. ADAN A Çrtiaı Yi£e*oflıı !, Polınka CHal h f l ı ı n Du Hatetler Lfiaa •••». Ekonomı C«fb Taıtaa. 1> Sradıka- Şakıu b m o . Kutur CriaJ LBeı, İHanbui Habericrı Kcfltal KjK«k. E|ıE:m Ceacay ^aytaa. Haber Arastırma limct M u ı . Irtın Habcrlrrı Ncc4rt D^M. Spor Danıpnanı IMaUudır taulaua. Dızr YazıUr h m ^»lq».>«. M*»ırma ;•*•• «*•). DıucHınc «llılllı taan 0 KoocduuH» U « konlu. 0 Viah l>kr LraJ tsfc»! 0 Muhasrbc Balr*< V«« £ Bmçc Ptanlama Sofl O ı f f beKt»" 0 Reklam Vşc bn> £ Ek teunlar Hıfeı U;ol 0 Idarc Huryu L m 0 lS lonw OMef ÇHik 0 Bll|i >i>cxı >•» l««l # Pmoral Snp OkU> <klal M o ln<. H m lıaaL HduM <,«ıakn>. Ok» Ali !•• Basan vt Yayen. Cumhtmyet Macbaacılık veCazcucıük TAÇ Türk Oçajı Cad 39/41 J43M Isı PK 246 Igar.oul Td 512 05 05 120 hat), Tdo 22246 F u (II 526 60 72 0 Butvtar Aakan: Zıyı Gokalp BK lnkılap S. No: 19 4. Td 133 II 41-47. Tefe». 42344, Fu. (4) 13] C< 65 0 hadr H Zıy. Blv U!2 S 2/3, Td' 13 12 » . Teka 52335), F u (31) I» 33 (0 InOnü Cad 119 S. No 1 Kaı I. Ttl I» >7 52 (4 haıj, Tefct «155, f«L (71) 1» 25 II TAKVİM: 8 EKIM 1990 Imsak: 4.36 Güneş: 6.00 öğle: 11.57 Ikindi: 15.08 Akşam: 17.43 Yatsı: 19.02 Üaşamboyu 86 bin kez opıışuyoruzSeyecen, tutkulu, ateşli, süratli, sesli... Münihli Psikolog Dr. Ripp'in araştırmasına göre, insan yaşamı boyunca bazen baştan çıkarmak için, bazen sevincini belli etmek için öpüşüyor. Dış Haberter Servisi — Çok çeşitli varyasyonları var: Seve- cen ve tutkulu, biçimsel ve ateş- li, süratli ve de sesli: öpüşmek. Ancak kısa bir süre öncesine kadar bilim adamları öpüşme- nin artık demode olduğunu dü- şünerek "2010 yılında insanlar öpüşmeden tümiiyle vazgeçmiş olacak" diye yonım yapmışlar- dı. Oysa konuyla Ugili son araş- tırmalar oldukça umut verici. Her zaman olduğundan daha çok öpüşülflyor. Sevgi dolu ve de şehvetli, ustelik de her yaş- ta. Alman haftalık 'Quick' der- gisinde yayımlanan habere gö- re Münih'te yapılan ve yaşları 16 ile 61 arasında toplam 2200 erkek ve kadını kapsayan bir araştırmadan şu sonuca vanl- dı: 1988 yılı ile kıyasla daha sık öpüşülüyor Ve öpücükler yalnızca dudaklara yapışıp kal- mayıp daha aşağılara iniyor. Dudaktan başlayarak yanakla- ra, göğüslere ve koltuk altlann- dan en mahrem bölgelere dek uzanıyor. tngiliz davranış bilimcisi Desmond Morris ko- nuyla ilgili görüşlerini şöyle düe getiriyor: "Öpiişmenin kökeni annenin davranışından kay- naklanıyor. Anne. çocuğu ye- mek yemeye alıştırma siireci içinde, ona önceden çiğnenmiş ylyecekler veriyor. Tıpkı gö- ğusten eramek gibi bu agızdan- ağıza ilişki de çocuğu huzurlu küıyor ve kendini guvencede hissetmesine yol açıyor". Biyolojik olarak bakıldığın- da ise öpüşme dudak, dil, ağız ve yüzdeki bir dizi kasın işbir- liği sonucu ortaya çıkıyor. Üs- telik öpüşen kişi, tiroit gudde- sinin faaliyetini hızlandırıyor, nazbın 75'ten 150'ye çıkması- na yol açıyor. Münihli psikolog Dr. Gisela Ripp'in yaptığı araştırmaya gö- re insan, istatistiki olarak ba- kıldığında, yaşamı boyunca 86 bin kez öpüşüyor. öpüşerek kâh sevincini dile getiriyor kâh baştan çıkarmayı hedefliyor, bazen âdet gereği, bazen dost- luğun bir ifadesi olarak öpü- yor. Kimi zaman da bir skan- daJ yaratmak için... 22yıl Derleme Müdürlüğü'nde bulunan TürkerAcaroğlu,şimdiaraştırma ve incelemeyapıyor Kitaplar içinde bir ömür"Batı'da 10 bin nüfuslu her yere bir kitaplık kuruluyor. Türkiye'de 5.600 kitaplık açıldığı zaman Batı ölçülerine ulaşmış olacağızî' ALPAY KABACALI Istanbul Valiliği'nin karşısın- da, okullar açılır açılmaz önün- de öğrenci ve veh kuyrukları oluşan, yılın öteki aylarında pek kimselerin uğramadığı küçük bir yapı var: Milli Eğitim Ba- kanbğı Yayınlan satış yeri. Şim- dilerde üst katı karşıdan epey bakımsız görünen bu iki katlı taş binayı 1770'lerde Tersane Emini Hacı Yusuf Efendi yap- tırmış, mahalle mektebi oiarak. Aynı yerde 1914'te Medresetü'l- Hattatîn açılmış. Hattatlar Medresesi... Güzel Yazı Fakültesi ya da Üniversitesi de diyebiliriz. 1934'te Basma Yazı ve Resimle- ri Derleme Yasası çıkmca, burası Derleme Mudürlüğü olmuş. tşte burada tam yirmi iki yıl müdürlük yaptı Türker Acarog- lu. 1952'den 1974'e, emekli ola- na kadar... Kitaplarla iç içe yaşadı, kitap- lann yaşamı onun da yaşamı ol- du... Radyoda, gazetelerde yeni kitapları tanıttı, kendisi de ki- taplar yazdı, araştırmalar yaptı, kaynakçalar hazırladı... Bu, uzun uzun anlatılınca herkesin ilgi duyacağı türden bir yaşam serüveni değil belki... Emekliye aynldıktan sonraki, yine araştır- malarla sürüp gelen yılları da... 1952'den önceki yaşamı ise gerçekten ilginç: Babası Birinci Dünya Sava- şı'nda, Türk-B'ulgar ordusunun Romanya'ya karşı giriştiği mu- harebede şehit düşüyor. Turker Acaroğlu, o zamanki adıyla PORTRE M.TÜRKER ACAROĞLU Kütüphanecilik Uzmanı ACAROĞLU — Turkije'de arajtırmacılık, "nankör" bir çaba. 1915'te Razgrad'da (Bulgaristan)doğdu. 1930'da Türkiye'ye geldi. Adana öğretmen Okulu'nu (1937), Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü'nü (1940) bitirdi. Erzurum, Ağrı, Sarıkamış'ta ve uzunca bir süre de Ankara Cebeci'de 4. Ortaokul'da öğretmenlik yaptı. Milli Kütüphane'nin kuruluşu sırasında uzman sıfatıyla çalıştıktan sonra iki yıl Fransa'da dokümantasyon - kütüphanecilik öğrenimi gördü (1950-52). Türkiye'ye dönünce Derleme Müdürlüğü'ne atandı, emekliye aynlana kadar yirmi iki yıl bu görevde kaldı. Çeviriler, antolojiler, öğretime yarduncı kitaplar (Şair ve Yazarlann Hayatları ve Eserieri, 1963; En Ünlfi Dün>^ Yazarian, 1988; Dünya Atasözleri, 1989), kaynakçalar, araştırmalar (Bulgaristan'da Tiirkçe Yer Adlan Kılavuzu, 1988; Bulgaristan'da Türk Gazeteciliği, 1990) yayımladı. Uzun yıllar radyoda ve gazetelerde kitap tanıtımları yaptı; bunlardan yüz kadarını Edebi Eseıier Sözlüğü'nde (1965) topladı. Mehmet, daha kırk günlük. Bir fotoğraf bile kalmamış babasın- dan... Bulgaristan'da, Delior- man'ın merkezi Razgrad'daki Türk azınlık okullannda ilkoku- lu ve 1930'da rüşdiyeyi (ortao- kul) bitiriyor. Annesinin sonra- dan ev lendiği, aydın bir zat olan Hafız Abdullah, o rüşdiyedey- ken ölüyor... Sofya'ya gidiyor bir Bulgar okulunda öğrenimi- ni sürdürmek için. Yalnızca bir tanm okulunda öğrenimini sür- dürme olanağı var; oraya gir- mek de istemiyor. Türkiye'ye gelmeyi, Harp Okulu'nu bitirip subay olmayı duşlemekte... Razgrad'a geri dönecekken, hemşerisi Necmettin Delior- man'a rastlıyor. Sofya'da eski harflerle haftalık Deliorman ga- zetesini çıkaran, sonradan Tür- kiye'ye gelmiş olan bu gazeteci, "Mehmelçiğim" diyor, "dnl an- nenin vanına gidip de ne yapa- caksın. Gel benim gazetemde çı- rak olarak çalış. Bir yıl sonra se- ni Türkiye'ye gönderebilirim. Büyükeiçi arkadaşımdır." Sofya'da kalıyor. Basımevin- de yatıp kalkıyor; bir yandan ga- zetenin postaya verilmesi gibi iş- lerle uğraşıyor, bir yandan yazı diziyor... Necmettin Deliorman elciyle görüşüyor, elçi Ankara'ya yazı- yor. O sıralar Ankara, dış Türk- leri aydın birer öğretmen olarak yetiştirip ülkelerine geri gönder- me politikası izlemekte... Gelen cevapta, askeri okullarda öğre- nim göremeyeceği, isterse Balı- kesir Öğretmen Okulu'na yatılı olarak alınabileceği bildiriliyor. Geliyor Türkiye'ye... Adına Türker'i ekliyor... Ûç yıl Balı- kesir'de, dört yıl Adana Öğret- men Okulu'nda okuyor. llk yazılan Balıkesir Halkevi- nin yayımladığı Kaynak dergi- sinde çıkıyor. 1946'da Türkiye Sosyalist Partisi'ni kuracak olan Esat Adil'le tanışıyor Balıkesir- de, onun çıkardığı Sayaş gazete- sine Bulgarcadan çeviriler yapı- yor. Adana'dayken Varbk dergi- sine yazılar, çeviriler gönderme- ye başlıyor. Erzurum, Hasankale ilçesi, Balicivan köyü... 1937'de Ada- na öğretmen Okulu'nu bitirin- ce cektiği kurada böyle yazıyor. O, hâlâ Bulgaristan uyruğun- da... Görev yerine giderken oto- büste ahbap olduğu yolcular di- yorlar ki: "Erzurum askeri böl- gedir. Pasaportunu gosterme, kimseye de bir şey söyleme. Se- ni yabancı diye, casus diye yaka- larlar, başın derde girer." Öyle yapıyor. Askeri denetim sırasın- ikisatrançustasıKasparovileKarpov, dünyaşampiyonluğu için bugün New York'ta kapışacaklar Satrançta ^şah'lık için savaşBirbirine düşman iki usta satranççı ile "Der Spiegel" dergisi Hamburg'da ortaklaşa bir söyleşi gerçekleştirdi. Şampiyonluk unvanını korumaya çalışacak Kasparov ile Karpov dünya şampiyonluğu için 5. kez yarışacaklar. Kiiltür Servisi — Almanya' da yayımlanan haftalık "Der Spiegel" dergisi dünyaca ünlü, birbirine "düşnıan" iki usta sat- ranççıyı, 27 yaşındaki Gari Kas- parov ile 39 yaşındaki Anatoli Karpov'u Hamburg'daki dergi- ye ortaklaşa bir söyleşi gerçek- leştirmek için davet etti. Bu daveti kabul eden iki sat- ranççı, New York'ta bugün baş- layan Dunya Satranç Şampiyo- nası'nda karşı karşıya gelecek- ler. Şampiyonluk unvanını ko- rumaya çalışacak olan Kaspa- rov ile Karpov beşinci kez dün- ya şampiyonası için bir araya gelecekler. Bugune dek hiçbir zaman iki oyuncu unvan karşı- laşması için bu kadar çok karşı karşıya gelmedi. Bu iki Sovyet vatandaşı Mos- kova'daki ilk dünya şampiyona- sı karşılaşmasından bu yana bir- birlerine düşmanlar. İki unvan karşılaşmasında-1985 Moskova ve 1986 Londra ve Lenîngrad- Kasparov kıl payı mucadeleyi kazandı, Sevilla'daki karşılaşma ise berabere kaldı. Karpov ve Kasparov bugune dek 131 oyun gerçekleştirdiler. Bunlardan 19'unu Kasparov, 17'sini Kar- pov kazandı, 95 oyun ise bera- bere sona erdi. Aşağıda "Der Spiegel" dergisinin Karpov ve Kasparov ile yaptığı söyleşiden bazı bölümler sunuyoruz: — Sayın Karpov, eğer siz bu- rada Hamburg'da bir restorana gidip, tüm masalann dolu oldu- ğunu ve yalnızca Kasparov çif- tinin oturdugu masada iki boş koltuk bulunduğunu görseniz nasıl bir tavır takınırdınız? On- lann yanına oturur muydunuz, yoksa restoranı terk mi ederdiniz? KARPOV — Günler bo>-un- ca hiçbir şey yemeden dura- bilirim. —O halde biriikte yemek yi- yip, sohbet etmek için masaya oturma oiasılıgı bir hayli düşük? KARPOV — Oldukça duşük. KASPAROV — Eşittir sıfır. — Siz, iki şampiyonun bugii- oe dek hiç olmadığı kadar bir- birinize duşmansınız. Neden? KARPOV — Satrançta usta- lar, özellikle de dünya şampi- yonları arasındaki ilişkilerin komplike olduğuna sık sık rast- lanmıştır. Ama günümüzde sat- ranç eskiden olduğundan çok daha popüler. Bu nedenle de Kasparov ile aramdaki gergin- 131 OYUN — }') yaşındaki Karpov (solda) ile, 27 yaşındaki Kasparov, bugune dek 131 oyun gerçekleştirdiler. Bunlardan 19'unu Kasparov, 17'sini Karpov kazandı. 95 oyun berabere sona erdi. Ustalar New York'ta karşı karşıya GÜRSEL GÖNCÜ NEW YORK — İki Sovyet büyükusta Gari Kasparov ile Anatoli Karpov arasındaki dünya satranç şampiyonluğu karşılaşması bugün New York'ta başhyor. 24 oyun üzerinden yapılacak karşılaşmada dünya şampiyonu Kasparov, unvanını en büyük rakibi Karpov karşısında korumaya çalışacak. Karşılaşmanm ilk 12 oyunu New York'ta, son 12 oyunu da Fransa'nın Lyon kentinde oynanacak. Ancak oyuna Lyon'da devam edilebilmesi için oyunculardan herhangi birinin 12.5 puana ulaşmamış olması gerekiyor. En geç 10 kasıma kadar satranç dünyasımn "sah"mm Kasparov mu, yoksa Karpov mu olduğu ortaya çıkacak. Gari Kasparov, karşılaşmadan önce yaptığı açıklamad?, "Karpov'u o kadar kötii yeneceğim ki bir daha karşıma çıkmaya cesaret edemeyecek" dedi. Eski dunya satranç şampiyonu Karpov ise karşılaşmaya hazır olduğunu söyledi. Satranç dünyasındaki genel kanı, Kasparov'un unvanını koruyacağı doğrultusunda. Ne var ki çok değişik tarzlara sahip olan iki büyükustamn bugüne kadar oynadıklan 120 oyundan büyük bir bölümü berabere sonuçlandı. Nitekim Kasparov da bugün şampiyon olmasını Karpov'u yalnızca iki kere daha fazla yenmesine borçlu olduğunu kabul ediyor. En son 3 yıl önce karşılaşan Karpov ve Kasparov arasındaki karşılaşmadan ustün çıkacak oyuncu 1.5 milyon doların da sahibi olacak. 39 yaşındaki Karpov, Komünist Partisi üyesi. Aym zamanda Sovyet Parlamentosu üyesi olan Karpov, glasnost öncesinin Brejnevli günlerinde Sovyet gençliğine örnek gösterilmişti. 27 yaşındaki Kasparov ise bütün açıklamalannda antikomünist olduğunu vurgulamaya özen gösteriyor. Nitekim ülkesini yöneten partiye duyduğu nefreti göstermek için Sovyet bayrağı altında değil Rusya Federasyonu bayrağı altmda oynamaya karar verdi. lik herkesçe biliniyor. Bunun nedenleri arasında yaşama iliş- kin farklı bakış açılarımız ve farklı karakterlerimiz de sayı- labilir. KASPAROV — Önceleri Karpov benim için şampiyonluk mücadelesindeki kaderin bizi bir araya getirdiği bir rakipti, ken- dimi giderek daha mükemmel- leştirmek için beni zorlayan bir rakipti. Başlangıçta benim tav- nraı belirleyen buydu. Ama sonraları öylesine çok şey oldu ki, tavnmı değiştirdim. Karpov ile aramda böylesine bir ilişki- nin doğmasının en onemli ne- denlerinin satrançla bir bağlan- tısı yok. Bunlar Sovyetler Birli- ği'ndeki çelişki ve karşıthklara yol açan nedenlerle aynı. Kar- pov benim için yaşamım boyun- ca mücadele edeceğim şeyin sembolü haline geldi. — New York ve L> on'da bir- birinize nasıl davranacaksımz? Turnuva salono dışında yalnız- ca rastlantı sonucu ya da orga- nizalörler istediklerinde mi bir araya gelip hiç konuşmayacak- sınız? Oyunun başlangıcında ve sonunda sessizce el sıkışıp bu- nun dışında yalnızca "berabe- re", "evet" ve "hayır" sözcük- lerini mi kullanacaksınız? KARPOV — Evet, böyle olacak. KASPAROV — Alışılagelmiş düzeni değiştirmek ya da her- hangi bir şekilde ilişkiye girmek için bir neden görmüyorum. — Çok iyi dost olsanız bile bir sornya yanıtınız mutlaka farklı olur. Dünya şampiyon- luğunu kazanma şansınızı nasıl değeriendiriy orsunuz? KASPAROV — Unvanımı koruyacağımdan hiç kuşkum yok. — Yani yuzde 100? KASPAROV — Pekâlâ, dep- remler de olabilir elbette. KARPOV — Son zamanlar- da depremlere pek sık rastlan- dı. Bana gelince, kazanabilece- ğimden emin olmasam, karşılaş- maya gelmem bile. — ...kazanabileceğimden, yani kazanacağımdan degil? KARPOV — Kişinin kendi galibiyetinin mutlakiyetinden hareket etmesi akıllıca olmaz herhalde. Yüzde yüz kimse emin olamaz, tüm kendine güvenine rağmen Kasparov bile. O halde, ben kendi sansımın onunkinden çok daha buyuk olduğuna ina- nıyorum ve kendime çok, ama çok güveniyorum. — Her ikiniz de çeşitli kere- ler rakibinizin satrançtaki zaaf- lannı dile getirmek için fırsatlar- dan yararlandınız. Şimdi sizden rakibinizin iki üç zaafını söyle- menizi rica edebilir miyim? KARPOV — Siz benden meslek sırrımı açıklamamı isti- yorsunuz. Dunya şampiyonluğu için yaptığım ön hazırhklardan biri de Kasparov'un zaaflarını ayrıntılı bir şekilde tahlil etmek ve sonra da bunlardan New York ve Lyon'da yararlanmak. Eğer bu konudaki düşünceleri- mi şimdi açıklarsam, stratejim anlamını yitirirdi. KASPAROV — Karpov'un belli başlı zaaflanndan biri, bu- güne kadar yaptığımız unvan karşılaşmalannda bütün söz konusu olduğu oyunlarda, on- dan beklenenden daha kötü oy- naması. Belki de bu belli bir psi- kolojik durumdan, bana olan yaklaşımdan kaynaklanıyor. — Siz Karpov'u bir keresin- de korkak diye tanımlamıştınız. Onun yanında bunu tekrarla- maktan çekinir misiniz? KASPAROV — O sık sık ka- rarsız, bunu herhalde soylemi- şimdir. Karmaşık durumlarda karar vermekte zorluk çekiyor. — bayın Karpov, şimdi sizin zaafiannızdan söz ettik. Meslek sımnızın birazını ele verip, aca- ba Kasparov'da izlediğiniz iki' üç zaaftan söz edebilir misiniz? KARPOV — Gari eylemin kurallarını belirlediğinde çok tehlikeli. Ama savunmaya geç- tiğinde zaaf gösteriyor. Bazıla- rı bundan yararlanabilir, çoğu yararlanamaz, ben çeşitli kere- ler yararlandım. — Satranç oyunculan arasın- da, soyul, mantıklı düşüncenin ustaları arasında. batıl inançla- n olan pek çok kişi var. Sayın Karpov, New York ve Lyon'da siz kaç kez elbiselerinizi defiş- tireceksiniz? KARPOV — Ben elbiselerimi çok sık değiştiriyorum, ama bu biraz da oyunun gidişatma bağ- lı. Bir oyunu kaybederken giy- diğim elbiseyi heraen bavula kaldırınm. — Sayın Kasparov, New York'ta eşiniz kaçıncı sıra ve hangi koltukta oturacak? KASPAROV — Bunu tam olarak bilmiyorum. Muhteme- len delegasyonlar yan localarda oturacak. — Ama orada ne 13'üncii sı- ra, ne de 13 nolu bir koltuk var. KASPAROV — Bu sayılar benim için çok önemli, ama bu- nun için karımın kalkıp loca dı- şında bir yere oturması gerek- mez. Böyle de bu işin üstesinden gelirim, ama 13'üncü oyuna ve 13'ünde oynanan her oyuna dikkat. Aynca dördüncü oyun ve dört sayısına bölünebilen her oyun da çok önemli. fcEN da, "İçinizde yabancı var mı?" dediklerinde, öteki yolcularla birh'kte sesini yükseltiyor: "Ha- yır!" Balicivan, büyükçe bir Türk- men - Alevi köyü... Üç sınıfı bir- den okutuyor, yetmiş öğrencisi var... Köylülerle iyi ilişkiler kur- muşken, köye baskın yapıbp ka- çak dut rakısı üretilen imbikle- re el konulması ve bunların sa- hiplerinin tutuklanması sonucu, rahatı kaçıyor. Köylüler, kendi- lerini bu genç öğretmenin ihbar ettiğini sanmışlardır... tlçeye gi- derken at bile vermediklerinden, yolda donma tehlikesi geciriyor. "Bu olay olmasaydı, hayatun boyunca köy öğretmeni olarak kalabilirdim, oralarda evlenebi- lirdim" diyor. Ders yılı sona erince Ankara- ya gidip sınav vererek Gazi Eği- tim Enstitusü'nün Edebiyat Bö- lümü'ne giriyor. fki. yıl sonra orayı bitirince kurada Ağrı'nın merkezini, Karaköse Ortaoku- lu'nu çekiyor. Bir ay kalabiliyor Ağn'da. tstanbul'a gelip, gönül- lü yedeksubaylık için başvuru- yor. Savaş dolayısıyla Uç yıl as- kerlik... Sonra yine kura, yine Doğu: Bu kez Sarıkamış Orta- okulu Türkçe öğretmeni... Yasar Nabi, Ankara'ya atanmasmı sağlıyor. ilginç bir olay: Romanya Bü- yükelçisi Hamdullah Suphi Tan- növer, savaş yıllannda, Roman- ya'daki Gagauzlann (Ortodoks- luğu kabul etmiş Türkler) Türki- ye'ye getirtilip Trakya'ya yerleş- tirÛmesi için girişimlerde bulu- nur. Cumhurbaşkam Ismet tnö- nii, başlangıçta bu öneriyi olum- lu karşılar. Bunun üzerine Ham- dullah Suphi, Gagauzları konu alan bir kitabın çevrilip yayım- lanmasına çalışır. Bu, Bulgarlaş- mış Gagauzlardan Atanas Ma- nov'un Gagauzlann Kökeni adlı kitabıdır. Balkan Turkleriyle il- gilenen Yaşar Nabi, bunu Tur- ker Acaroğlu'na çevirtir. Varlık' ta tefrika edildikten sonra "Var- hk Neşriyatı" olarak 500 adet basılan kitabın yarıdan fazlası- nı Hamdulah Suphi satm alıp dağıtır... Artık Ankara Cebeci'de, 4. Ortaokul'un Türkçe öğretmeni- dir Türker Acaroglu. Dil ve Târih-Coğrafya Fakültesi'nde Hungaroloji öğrenimine başlar- sa da, memur olduğu için kaydı silinir. Almanya'da kütüphanecilik öğrenimi görmüş olan Adnan ötuken, o sıralar Milli Eğitim Bakanlığı Yayın Müdürlüğüne atanmıştır. Bir yandan herkese açık kütüphanecilik kurslan dü- zenler, bir yandan Milli Kütüp- hane kurulması yolunda girişim- lerde bulunur; "Hazırlık Biiro- su"nu açar... Kütüphanecilik kurslanna ka- tılan Acaroğlu, Milli Kütupha- ne hazırlıklarına da yardımcı oluyor. 1948'de Milli Kütüpha- ne kurulmasını öngören yasa çı- kınca da, ilk uzmanlardan biri olarak görevlendiriliyor. 1950'de mesleki öğrenim için Paris'e yol- lanıyor. Orada Fransızca öğreni- yor; yeni açılan Fransa Ulusal Doküman Teknikleri Devlet Enstitüsü'nde ve Yüksek Kütüp- hanecilik Okulu'nda öğrenim görüyor. Dönünce Derleme Mü- dürü olarak Istanbul'da göreve başlıyor. Bu görevdeyken Tür- kiye Ortadoğu Amme ldaresi Enstitusü'nü de bitiriyor... 1934'te çıkan Derleme Yasası- nın değiştirilmesi için uzun yıl- lar çaba harcadığını, hazırladı- ğı yasa önerisinin bir iki kez Meclis Genel Kurulu'na kadar geldiğini, ama bir türlü görüşü- lemediğini söylüyor Türker Aca- roğlu. Yasanın eskimiş olması yüzünden fotoğraf, plak, film, kaset vb. kültür yapıtlanmn der- lenemediğini, yok olup gittiğini belirtiyor. Acaroğlu'na göre, ülkemizde yeterli sayıda devlet kitaplığı bu- îunmayışı da önemli bir kültür sorunu. "Bab'da 10 bin nüfus- lu her yere bir kitaplık kurulu- yor. Bu besaba göre, Türkiye'nin nüfusunu 56 milyon kabul eder- sek, ancak 5.600 kitaplık kurul- duğu zaman Batı ölçülerine ulaşmış olacağız." 1957-60 arasında Istanbul Radyosu'nda "Kitapseveıierle Başbaşa" programım hazırlayıp sunan, her hafta yeni çıkan ki- taplan tanıtan Acaroğlu, daha sonra Milliyet ve Cumhuriyet gazetelerinde -yine haftada bir- kitap tanıtma yazılan ya- yımliyor. Şimdi, emekliliğin verdiği ola- nakla, kaynakçalar hazırlıyor, halk edebiyatı ve tarih konulan üstünde çahşıyor. Bir fikir ver- mek için, son yülarda çağnldı- ğı sempozyum ve kongrelerde okuduğu kimi bildirilerin baş- hklannı aktaralım: Eski Osman- lı Belgelerine Göre 15. yy Son- lanyla 16. yy Başlannda Türk- çe Yer Adlan, Çukurova Bölge- si Üzerine Gend Kaynakça, Azerbaycan Atasözleri ve De- yimleri, Türkçede "Binbir Gece Masallan" Kaynakçası, Balkan •Halkbiliminde Türk Etkileri, Nasreddin Hoca Balkanlar'da... Ve Türkiye'de araştırmacılıgın "nankör" bir çaba olduğunu özellikle vurguluyor Acaroğlu... Yenişans oyıınu • ANKARA (ANKA) — Spor-Toto ve Loto gibi ikramiye devreden şans oyunlanna bir yenisi ekleniyor. Milli Piyango'nun "Sayısal-Loto" adlı şans oyunu, gelecek yılın ortalannda başlayacak. Sayısal- Loto'nun 1-49 arasındaki rakamlardan tercih yapılarak oynandığıru ve her çekilişin sonunda "6'da 6 bilen" kupon sahiplerinin en büyük ikramiyeyi alacağım anlatan Milli Piyango ldaresi Genel Müdürü llham Küsmenoğlu, 6'da 6 bilen kişinin çıkmaması durumunda. Elde edilen hasılatın Spor-Toto ve Spor- Loto'da olduğu gibi bir sonraki çekilişe devredileceğini belirtti. Plastik şişeye yasak • SUSURLUK (AA) — Bahkesir'in Susurluk ilçesi belediyesi, plastik ambalajlı eşya satışını yasakladı. Belediye Başkanı Tahsin Bozoğlu yaptığı açıklamada, çevre kirliligini önlemek amaayla aldıkları kararın 1 Ocak 1991 tarihinden itibaren uygulamaya konulacağını söyledi. Yasak kapsamına her türlü plastik ambalajh eşya, pet şişe, naylon torba ve benzerlerinin girdigini belirten Bozoğlu, plastiğin doğayı bozan etkenlerin başında geldiğini, yasağa uymayanlar hakkında cezai işlem yapılacağını bildirdi. Foça'ya SİT alanı • İZMİR (AA) — Foça garajı ve çevresinin, Izmir 1 Numaralı Kurul tarafından, birinci derece SİT alanı olarak ilan edilmesi istendi. Kültür ve Tabiat Varlıklannı Koruma Genel Müdürü Altan Akat, Izmir 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklanm Koruma Kurulu'nca alınan kararın, önümüzdeki günlerde Anıtlar Yüksek Kurulu'nda görüşüleceğini söyledi. Körfez'de balık yok • BANDIRMA (AA) — Çevre kirliliği ve bilinçsiz avlanma nedeniyle Bandırma Körfezi'nde balığın azalmaya başladığı bildirildi. Bandırmalı balıkçılar, körfezde balık bulunmaması nedeniyle ilçeye Çanakkale'den balık gelmeye başladığını belirterek "Çevre kirliliği ve bilinçsiz avlanma nedeniyle Bandırma Körfezi'nde balık neslini tükettik" diye konuştular. Balıkçılar, bundan sonraki yülarda durumun daha da ciddi boyutlara ulaşacağını, bu yüzden şimdiden acil önlem alınması gerektiğini sözlerine eklediler. Hava ölçüm istasyonu • ANKARA (AA) — Türkiye-Federal Almanya Teknik Işbirliği Anlaşması ve Avrupa Hava Kirliliği'nin Takibi ve Değerlendirilmesi programı (EMEP) çerçeyesinde, "hava ölçüm istasyonu kurulması" konulu proje anlaşması, 30 Kasım 1989 tarihinden geçerli olmak üzere onaylandı. Milletlerarası anlaşmamn onaylanmasına ilişkin Bakanlar Kurulu karan dünkü Resmi Gazete'de yayımlandı. Anlaşmaya göre, F. Almanya, hava ölçüm istasyonunun kurulması için Türkiye'ye destek verecek. lfetersiz besleniyonız • DENİZLİ (Cumhuriyet) — Dünya Sağlık örgütü (WHO) uzmam Dr. Dominigue Lefevre, tıpta maniplasyon olarak bilinen beslenme bozukluğu ya da yetersiz beslenmenin Türkiye'de sorun olduğunu belirlediklerini belirterek, "Birleşmiş Milletler'e bu konuda aynntıh bir rapor sunacağız" dedi. 1 ekim tarihinden bu yana çeşitli illerde özellikle 0-11 yaş grubu çocuklar üzerinde araştırmalar yapan Dr. Lefevre başkanlığındaki Dünya Sağlık Örgütü heyeti, Türkiye'nin gelişmiş bir ülke olduğunu, ancak beslenme bozukluğu ve yetersiz beslenmenin ekonomik güclükler nederfiyle büyük bir sorun olarak gündemdeki yerini aldığını savundu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle