29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/16 KöNUK YAZAR DIŞ HABERLER 8 EKİM 1990 Ortadoğu'da yeni zeminler hazırlanmalıdır MEHMET DÜLGER Doğru Yol Partisi Genel Başkan Yardımcısı — 3 — Ortadoğu'da zafer ABD'nin olursa, ge- lişmesi muhtemel bir demokratikleşme karşısmda, demokrasi havariliği ile ken- dini görevli sayan çevrelerin, "ABD zaferi olmasaydı, demokrasi olmazdı!" iddiala- rını ileri surmelerini beklemek lazımdır. Ancak böyle bir gelişmenin Batı'nın böl- gedeki çıkarlanna uygun olabilmesi ih- timali azdır. Zira çoğulcu demokrasinin, tanımı gereğı, kaynaklann ttlke halkının menfaatleri doğrultusunda değerlendiril- mesi hedefıni gerçekleştireceği kabul edi- lir. Bunun Batı'nın "uzun vadede nispi ucuz fiyatla petrol" hedefı ile kolayca bağdaşmayacağı görülür. Bu durumda Batı, bölgede gerçek çoğulcu demokra- siye gidişi destekler mi? Diğer taraftan Ortadoğu'daki mücade- le, Batılı devletlerin ustunluğu ile bitse de "bitmese de dünya bazj gerçekleri görmek zorunda kalacaktır: 1- 20. yüzyüı, ucuza kapaiılan Ortado- ğu petrolu ve Ortadoğu halklannın sefa- leti karşılığında tamamlayan dünya, 21. yuzyılda petrole nıspi olarak daha yuk- sek bir bedel odemek durumunda olacak- tır. Zıra Ortadoğu çok yakın bir gelecekte refahtan daha yuksek bir pay almak zo- rundadır. 2- Dünya, Irak'a karşı savunmak üze- re seferber olduğu çağdışı yönetimlerin hızla değişerek yerlerini daha demokra- tik nitelikteki idarelere bıraktığını göre- cektir. 3- Bu ulkelerin halklannın aşiret yapı- sından sıynlıp "rnilli kimlik arama" der- dıne duştuğu görulecektir. Sınırlar artık istenilen yerlerden çekılemeyecek; kitle- ler kendilerini bağlı hıssettikleri yönetim- lerin yanında yer alacaklardır. Böylece Batı dünyasına savunduğu te- mel demokratik ilkeler ile uyguladığı Or- tadoğu siyasetini bağdaştırma fırsatı çık- mış olmaktadır. Batı'nın dunyadaki gü- venirliliğine gölge duşuren ve özellikle Or- tadoğu'da uyguladığı politikalann tenıe- lini teşkil eden "çifte standartlı anlayısı" aşmak için gayret sarf etme zamanı gel- miştir. Ne yazık ki petrol menfaatleri ile ilgıli kanaatlerinin katıhğı, "Ortadoğu'da gu- dumlu yönetimler" tercihinin değişmesı- ni güçleştıren bir unsurdur. Bir ara çözu- mün, bazı çevre ülkelerde de görüldüğu şekli ile, diğer Ortadoğu ülkelennde de güdumlü demokrasilerin desteklenmesi ve her ülke içinde çeşitli etkili gruplaria pa- zarlıklara girişilmesi yönunde olması ih- timal dahilindedir. Böyle bir dönem, mantıken, Batı'nın petrole olan bağımlılığının azalacağı bir devreye kadar devam etmek durumunda olacaktır. Ancak "prtrotde tstikrar nmıreti"nrn böyle oynak bİT zemıne tahammülü olur mu? Bunun için uzerinde durulacak al- ternatifin, daha çok "müstebit denetim ve sindirme" temeline dayanacağından endişe edilir. Böyle bir alternatif, Suudi Arabistan'ı koruma gerekçesi ile asker yerleştirilen Ortadoğu'dan uzun yıllar çı- kılmaması ve buna benzer yeni cepheler kurulması konusunu da gundeme getir- mektedir. Bu türden güvenlik sistemleri ve asker bulundurma politikalannın so- rumluluğunu kimin taşıyacağı, ayrıca önemli ve tartışılması gerekli bir konudur. Körfez bunalımı karşısında, dünyanın tutarlı bir strateji çıkaramamış olması ciddi bir eksikliktir. Halen Ortadoğu'da mevcut askeri altyapı petrolu korumak uzere kurulmuş olduğundan, bu tutarlı strateji eksikliğinin, raflardaki eski senar- yolarla, gunun eğilimleri ve yeni ihtiyaç- larıyla butünleştirilmeden, uygulamaya geçilmesi suretiyle kapatılması tehlikesi de akla gelmektedir. Ortadoğu'da petrol için çıkacak bir sa- vaşta Batı'nın teknolojik ustunluğu var- dır. Hedefleri havati petrol üretimi nok- talannı ele geçirmek olacaktır. Daha son- ra buralardan çıkmamak amaç halıne ge- lecektir. Bu değerlendirme ile Batılı pek- çok kişi zafer çığlıklarını şimdiden atıp "petrol artık tamamen bizim" demeye başlamıştır bile. Boylece 20. yuzyılda sö- mürgecilikle karşılaşan Ortadoğu, uzun zaman yeni sömurgecilikle (dolayh sö- murgecilikle) yaşadıktan sonra, tam sö- mürge konumuna tekrar donmuş olur ki bu çağda korkunç bir felâkettir. Böyle bir duruma halkın tepkilerîni tahmin guç de- ğıl. Ancak yenilse de Saddam Huseyin- in ve taraftarlarının boş duracağını dü- şünmek de safdillilik olur. Köşeye sıkış- tınlan her kedi gibi saldırıp tırmalayacak- tır. Ve Ortadoğu bir ateş denizine döne- bilir. Kendi kullanamadığı petrolu başka- sına da kullandırmama kararı alsa, Sad- dam Hüseyin dünyayı sallar. Zira elinde petrol gibi bir silah var. Irak, bir Pana- ma değildir. Bundan bütun dunya ve Ba- mesı ve Ortadoğu'da istibdatın yayılma- sı yorumunu geçerlı kıbyor. Bu yoruma kesin gözü ile bakmadan önce bazı hususların açıklığa kavuşması faydalı olacaktır. Evvela, Saddam Huseyin'in kimliğine bakalım: Saddam Huseyin, daha dune kadar Batılı ulkelerin tran'a karşı destekle> r ip yol yordam gosterdikleri, işbirliğı yaptıklan, başka ulkelerle de işbirliğı yapmasına goz yumup vaatlerde bulundukları ve nıha- yet silahlandırma yanşına girdikleri bir asker liderdir. Batıh ulkeler ve Saddam Hüseyin, bu- günlere birbirlerini kullanarak gelmişler- dir. Bugun birbirlerinin zaaflanna oyna- yabilecekleri kadar, aym oyunun oyuncu- su da olabilirler. Diğer taraftan, Irak etrafında oluşan ve Arap ulkelerinin de katıldığı tepki çemberi ile köşeye sıkışan Saddam Hü- seyin, Arap dünyasına dönuk bir strateji ortaya çıkarabılmiştir. Kuveyt'i işgali es- nasında zihninde var olup olmadığı meç- hul bulunan bu strateji, Saddam Huse- yin'in Arap dünyasının dertlerini iyi bil- diğini ve bunu iyi kullanabildiğiru göster- mektedir. Saddam Hüseyin'in çajnsı, zengin kay- naklann varlığına rağmen son yuzyılı fa- kir geçirmiş Arap halklanna dönüktür. Ortadoğu'da petrol sahipleri ile petrol ithal eden ulkelerin ternsilcüerinin ikili görüşmelerini sağlayacak zeminlere ihtiyaç vardır. Durum tespiti ve ortak tavır geliştirme açısmdan altyapı çalışmalannı yapacak ortak bir kuruluşa ihtiyaç vardır. Türkiye bu zeminlerin hazırlanmasında pek çok katkıda bulunabılecek bir konumdadır. Ancak böyle bir yolla 21. yüzyıla adil bir dünya ile girme umudu olabilir. tdı ulkeler büyük zarar görürler. Bu ara- da Irak daha az zarar görmus bile sayı- labilir, çunkü pekçok Arap ülkesinde ol- duğu gibi, halkın kaybedecek şeyi zaten pek azdır. Bunaümdan ABD zaferle de çıksa, de- mokratikleşme ruzgârlannın her gun da- ha kuvvetle estiği bir dunyada, zafer son- rası oynanabilecek bu tür senaryolann, taraflar için bir devamhlık sağlayamaya- cağı kesin bir gerçektır. Aksine SSCB'de "glasnosf'un dört nala mesafeler katet- tiği bir devrede, böyle senaryolar Batı'- nın yüce ideallerimn değil, çelişkilerinın sergilenmesine yol açacaktır. Türkler, Batı idealine inanan bir ülke- nin çocukları olarak ne Ortadoğu'ya, ne de Batı dünyasına kazanç sağlayamaya- cak bu tur kanlı veya baskıcı çozumler- den ıstırap duyacaklardır. Hele böyle olaylar Doğu Bloku'nda demokrasi ha- reketı gelişirken yaşanacak olursa... Kçrfpş buoaiımı dolayısyia, Batı dun- yası önemli bir yol ayrımındadır: Ucuz enerji yolu ile ekonoftnk güç sağlamak mı, yoksa, herkesten bir ölçüde fedakâr- lık gerektirecek eşit insan hakları ve öz- yönetimler için dünya önderliği mi? Türkiye'nin tercihi, her iki tarafın ih- tiyaçlanna da cevap arayan yapıcı çözüm- ler uzerinde çalışılması olmalıdır. Bir Saddam Hüseyin galibiyeti halinde Saddam Huseyin'in Kuveyt'e girerken ortaya koyduğu gerekçelere ve birikmiş si- lah gücüne bakılacak olursa, bir Saddam Hüseyin galibiyeti, hâkimiyetin genişle- Bu çağn, kendilerini Batı dünyasına ez- diren yönetimler ile halk arasındaki çe- lişkileri sergilemeyi hedef almaktadır. Bugün halen Ortadoğu'da halk ile yö- netim kopuk; halk fakirdir. Büyük kay- naklanna rağmen, Ortadoğu halkı büyuk çoğunluğu ile gelir dağılımı dengesizlik- leri içinde fakir, eğitimsiz, istihdamsız, re- fahtan pay alamaz, sosyal güvenliksiz kıt- lelerden teşekkul etmektedir. Buyük kay- naklann harekete geçirilmesine rağmen, kaynak ve kazanç ülkelerde kalmamak- ta, ulkeler kanamaktadır. Batı teknolo- jılen kullanıldığı halde, teknoloji trans- ferine bağlı bir teknoloji bilgisi birikimi olduğuna dair bir işaret yoktur. Saddam Huseyin'in bugûnkü gerçeği budur. Saddam Huseyin'in karşısındakı dev- letler de Ortadoğu'daki varhklanru böy- le inandıncı vasfı bulunan mukabil bir tezle destekleme zarureti ile karşı karşı- yadırlar. tsrail karşısında birleşen Arap dünya- sının Körfez bunalımı yuzunden bu bir- liğini kaybettiği, bir zengin Arap ülkele- ri / fakir Arap ulkeleri karşıtlığının or- taya çıktığı temeline dayanan tezleri, sağ- lam bir zemine oturmuş görmek imkân- sızdır. Bu olsa olsa bugünlük devlet si- yasetleri açısmdan yapılmış bir değerlen- dirme olabilir. Arap dünyasının bölünmuşlüğü, zen- gin Arap ulkelerinin zengin yönetimleri ile zengin veya fakir Arap ulkelerinin re- fahtan yeterince pay alamayan halklan arasmdadır. Bu bölünme, halklarından kopuk yönetimlerin devrilmesini daha da hızlandıran bir süreçte halen seyret- mektedır. Nitekim, altın musluklardan akan an- tılmış deniz suyu ile yuzlerini yıkayan pet- rol zengini yönetici ailelerle, fakir ve pe- rişan halk ârasında uçurumlar vardır. On yıl once, Iran'da şahın gönderilip Humeyni'nin başa geçmesi, bu uçurum- dan ilham alan bir hareketti. Suriye ve Ürdün'de, Irak'ı destekleyen halk hareketlerini, "istibdat arayanlann gösterUeri" olarak yorumlamak mumkün değildir. Hele, bütün dünya Irak'm uzerine çul- lanmakta ıken Suriye'nin kuzeydoğu böl- gesinin Suriye'den aynlıp Irak'a bağlan- mak istemesi, eğer cinnet değilse, yalnız- ca Arap dünyasımn gerçekleri ile açıkla- nabilir. Bugün Suudi Arabistan yönetimi, ABD askerinin neyı savunmak üzere mu- kaddes topraklar uzerinde bulunduğunu halkına izah edemiyor. Aynı şekilde ABD yönetimi, kendi hal- kına "Suudi Arabistan'ın bagımsızlıgını mı, Kuveyt'in bagımsızlıgını mı, ucuz pet- roliın devamlılıgını mı aradığı" sorulan- nın cevaplarını vermekte guçluk çekiyor. Yine de Saddam Huseyin'in Arap halk- larını kazanmak için yuruttuğu bu siya- setin nihai amacının kendi yayılmasına ortam hazırlamak olduğu duşunulebılir. Bu durumda, aym silahın geri tepip ken- disını de vurmasımn buyuk ihtımal oldu- ğunu da hesaba katmak gerekir. Diğer yandan, Saddam Huseyin böyle hayal etse bile, onun buyuk Arap devle- tını kurabilmesi, Enver Paşa'mn Pantür- kizmi'nin akıbetine uğramamasına bağhdır. Kaldı ki böyle bir Arap birleşmesı için Araplar ârasında bulunması gereklı mıl- li birlik pek görünmemektedir. Aslında, aralannda din, dil, tarih birliği olması- na rağmen, bunlann tek bir millet olma- ya yetmediklerı görülmektedir. Başta gö- rüş ve ulkü farkhlıklan olmak uzere Arap ulkeleri arasında kendilerinin mandığı et- nik farklılıklar, kultür birikimi farkhlık- lan ve hayat tarzı farklıhklan vardır. Me- sela Suudiler, Mısır, Suriye, Cezayir ayrı birikim, beklenti ve hedefleri temsil eden kutuplar halindedir. Kaynaklardan pay ahna ümidinın ne derecede bir yapıştırı- cı unsur olacağım görmek içm beklemek gerekecektir. Ancak çağımızın ruh hali açısmdan etkisi yuksek bir yapıştırıcının piyasaya sürulduğunu de kabul etmek ge- rekıyor. Ortadoğu'nun açılma ve değişme süreci içinde Saddam Huseyin'in şahsen ayak- ta kalması mumkun değildir. Ya ABD ile mucadelesinde yok edilecek ya da Arap halklannı demokratikleştirme hareketin- de devnlecektir. Saddam Huseyin diktatörlüğü üstün gelse de dunyadaki bağımsızlık ve kendi kaderini tayin eğilimlerinin geçerliliği ora- runda, bundan en az 15-20 yıl sonrasına kadar surecek bir demokratikleşme, sınır- ların düzeltilmesi ve milli gaye belirleme süreci Ortadoğu için başlamıştır. Goninen odur ki demokratikleşme egi- limlerine hizmet açısmdan Saddam Hu- seyin'in temsil ettiği dava kalıcıdır. SSCB glasnostu, Ortadoğu glasnostu Hur dunya ile demirperdeyi birbirinden ayıran anlaşmazlık, demokrasi ilkesinin belirlenmesi ile ilgili idi. tki taraf da, ken- di yönetim tarzının doğruluğunu ve gü- cunü ispat ıçın yaygın bir soğuk savaş içindeydiler. Birbirlerinin yanhşhklarmı insafsızca eleştirdiler. Bu arada ABD'nin hâkimiyetindekı Batı dünyası, bu eleştirilerden faydalana- rak kendi ıçlerine dönuk pekçok mahzuru ortadan kaldırıcı gelişmeleri sağlayabil- di. Ancak dış dunya ile ilgıli ilke ve ta- vırlannda yeniden bir değerlendirmeye gıtmeye yanaşmadı. Yenne göre baskı ve- ya şiddet kullanarak, "milli menfaatler" başhğı altına, 20. yuzyılda artık geçerli- liği olmaması gereken pekçok maddeyi doldurmakta bir sakınca görmedi. So- nuçta, insanlık adına kendi vaz ettiği il- keleri işine gelmediği zaman uygulama- yan bir "buyük fiziki guç" ortaya çıkar- mış, ama savunduğu ulkulerin bir "cihan mefkuresi" haline gelebilmesi için müca- defe ve destek verecek bir manevi ortamı meydana getu-ememiş oldu. Diğer yandan Batı'dan gelen eleştirilere kulak tıkadığı bılinen Doğu Bloku hâki- mi SSCB'nin birden bu eleştınleri duşün- duğu ortaya çıkıverdi. SSCB'nin esaslı bir özelestiri geçirip ye- ni bir kimlik kazanmak uzere yola çıktı- ğı görüldu. Sistemin gucu sanılan fakat en buyuk özuru olduğu ortaya çıkan "kapalılığı" adım adım aşarak "açıklığa" (glasnosta) ulaşmayı hedef aldı. "Glasnosf'un sadece içe dönuk bir si- yaseti değil, Batı'nın aksine, dışa dönük kendi içinden gelecek bir ivme ile hare- kete geçirilmek zorundaydı. Çünkü uy- gun bir zamanın gelmesini beklemekle kaybedilmiş çok şey vardır. Bugün bu Saddam Hüseyin'e kısmet olmuş görunuyor. Mutlaka bu çizgi üze- rınde yenileri de çıkacaktır. Edindiğimiz izlenim, Ortadoğu halklaruıın demokra- si arayışında "uzun yüruyuşe" başlamak uzere olduklandır. Dünyanın Ortadoğu'ya kendi kaderi- ni tayin hakkı ve kendi kaynakları uze- rinde tasarruf imkânı tanıma borcu var mıdır, yok mudur? Cevap aranması ge- rekli soru bu! Ortadoğu'da iki tarafın davalanmn ne olduğuna bakacak yerde, şahıslara bak- makla yanılgıya düşülüyor. Olaya bir Bush - S. Hüseyin tezatlığı içinde bakıldığı zaman, şiddet ve zorba- lık içinde olan Saddam Huseyin'in kar- şısında, bölgeyi korumak için gelmiş Bush'un yanında yer almamak imkânsız- dır. Bu görüntü Bush'u da zor duruma sokuyor. Cumhurbaşkanlığmı ve siyasi kariyerini riskte gormesıne ve olaya açık müdahale ile yaklaşmaya zorlanmasına yol açılıyor. Halbuki olaya, taraflann güttükleri da- valar açısmdan bakılması doğru yolu bul- Ortadoğu'daki açıklık ve demokrasi ihtiyacı da SSCB'nin peyklerinin açıklık ve demokrasi ihtiyacından fazla değildir. Ancak SSCB'den farklı olarak Batı dünyası, Doğu blokundaki bu açılmayı desteklerken kendi etki alamndaki ülkelerde böyle bir açıklık ve gerçek demokrasi yönündeki değişmeyi teşvik etmek niyetinde görünmemektedir. bir tutarhlığı da hedef aldığı görümıek- tedir. tlk safhada, SSCB güdumündeki devletler de benzer "açıklık" ve "yeniden yapılanma" sureçlenni yaşamak üzere ye- ni hayatın içıne itihvermişlerdir. Bu ya- pılırken sadece SSCB'ye yuk olanlann de- ğil, SSCB menfaatine kullamlabilenlerin de fırsat eş.itliğıne sahip olabilmiş-olma- ları ilgi çekicidir. "Glasnost" ilkesinin SSCB'nin dış si- yasetinin tamamı ile butunleşmesi bekle- nir. Aksi takdirde SSCB, dış dünyadan kural dışı ılave menfaatler elde edebilen Batı kansında eşit olmayan bir duruma düşebilecek, hatta hızla bağımhhğa gire- bilecektır. SSCB'nin bugün için Batı'nın kaynaklanna ihtiyaç duyacağı ve haylı ta- viz vereceğı kesindir, ama bunu ileridekı bir teslimiyet karşıhğmd^yaptığı duşünü- lemez. Üstelik Ortadoğu ve Irak'ta etkili noktalar elde etmişken... Açmazla karşı karşıya Ortadoğu'daki açıklık ve demokrasi ih- tiyacı da SSCB'nin peyklerinin açıklık ve demokrasi ihtiyacından fazla farklı değil- dir. Üstelik.buyuk kaynak imkânlanna sahıp bu üikeler, kaynaklannı kaybet- mektedirler. Ancak SSCB'den farkh ola- rak Batı dünyası Doğu Bloku'ndaki bu açılmayı desteklerken kendi etki alamn- daki ülkelerde böyle bir açıklık ve gerçek demokrasi yönündeki değişmeyi teşvik et- mek niyetinde görunmemektedir. Orta- doğu böylece bir açmazla karşı karşıya bulunmaktadır. Ortadoğu'nun "glasnost"a ilk adımı, mamıza yardımcı olur. Batı ulkelerinin ekonomiîeri petrole bağımlıdır; bu eko- nomilerin devletlerinin petrol bulma ve bu kaynağın ithalini ıstikrara kavuştur- ma mecburiyeti vardır. Irak'm ve Arap ül- keleri halklannın ise refahtan adil bir pay almanın yollarını arama ihtiyaçlan var- dır. tkisi de haklıdır. Bu iki davayı çatış- tıracak yerde uzlaştıracak çareler aran- malıdır. Ortadoğu'da bu amaçla yeni zeminler hazırlanmahdır. Petrol sahipleri ile pet- rol ithal eden ulkelerin temsücilerinin ikili görüşmelerini sağlayacak zeminlere ihti - yaç vardır. Durum tespiti ve ortak tavn geliştirme açısmdan altyapı çalışmalan- nı yapacak ortak bir kuruluşa ihtiyaç var- dır. Büyük petrol ithalatçısı ulkelerin, pet- rol olayını dolayh yollardan etkilemek ye- rine, durumlannı açıkca ortaya koyacak bir teşkilata ve pazarhk yurutecek tem- silcilere ihtiyaçlan vardtf. Butun bu teşkilatlanmalar için derhal harekete geçilmesi ve konuların dolaysız görüşühneye başlanması en sağlam vol olacaktır. Türkiye bu zeminlerin hazırlanmasına pekçok katkıda bulunabılecek bir ko- numdadır. Ancak böyle bir yolla, insanhğm 18. yuzyıhn insanlık dışı anlayış ve yöntem- lerine geri dönmekten korunup 21. yüz- yıla daha adil bir dunya ile girme ümidi olabilir. Yann: Türkive'nin kooam İstanbul Ticaret Odası'ndan Üreticiye... Tüccara... Tüketiciye Çağn! tstanbul Ticaret Odası Üyeleri TüketiciyiKoruma Taahhütnamesi'yle Daha kazançlı... güvenli ve daha çağdaş bir alışveriş hayatım birlikte oluşturalım! İstanbul Ticaret Odası Üyeleri Tüketiciyi Koruma Taahhütnamesi'ni imzalamış bir ÎTO üyesi, tüketiciye sundugu mal ve hizmetin, • Kullanım ve tüketim amaçlanna, • TSE'nin uyulması zorunlu standartlarına, (o konuda bir standart mevcutsa) • trO'nun mesleki kararlanna uygun olduğunu, • Anlaşmazlık durumunda İTO'nun vereceği kararlara uyacağını önceden kabul eder. Tüketiciyi Koruma Taahhütnamesi... Tüketiciler için güvenli... hesaplı... kazançlı bir alışveriş. Üretici ve tüccar için tüketici tercihini kazanmak demektir. Üreticisiyle... Tüccarıyla... Tüketicisiyle... Tüketiciyi Koruma Taahhütnamesi'ne sahip çıkalım. Alışveriş hayatımızda yepyeni bir dönemi, birlikte başlatalım. £ Taahhötnameyı ımzalamış ışyerlennın kapısında göreceğımz bu amblem, güvenli ve kazançlı alışvenşın sımgesıdır İSTANBUL TİCARET ODASI Tetefon 511 41 50 (44 haü Telefax. 526 21 97 İstanbul Tıcaret Odası L'yelen Tüketiciyi Koruma Taahhütnamesi'ni ımzalamak isteyen ûyelenmam 5114150(Dahılı 239) numaralı telefonumuzdan İç Ticaret Murlürlüğü w baş\urmalan nca olunur
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle