06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 EKİM 1990 BÜTÜN KOMÜNİZM SİMGELERİ YOKEDİLİYOR- Bulgaristan'da Komünist Partisi'nin adı Mjsyalisl Parti olarak değiştirildikten sonra komünizmi anımsatan her şey yok edilmeye başlandı. Son olarak da başkent Sofya'da Komünist Partisi Merkezi'nin damında bulunan kızıJ yıidız belikopterle yerinden söküldii. (Fotoğraf: AP) 52 sığınmacı Fransa'da KIZILTEPE (Cumhuriyet) — Mardin'in Kızıltepe ilçesi yakuı- lannda oluşturulan geçici bann- tna merkezindeki 52 sığınmacı Fransa'ya gönderildi. Yetkililer, Fransız hükümetinden gelen is- tek üzerine 148 sığınmacının da- ha bu ülkeye gönderileceğini söylediler. Fransa Cumhurbaş- kanı, François Mitterrand'ın eşi Daniela Mitterrand'uı geçen yıl Kürt kamplarında yaptığı ince- lemeler sırasında Fransa'ya ilti- ca yolunda dilekçe veren 200 Kürt sığınmacının başvurulan- na olumlu yanıt verildiği bildi- rildi. Bir süre önce Türkiye'ye gelerek Kızıltepe geçici bannma merkezinde incelemeler yapan Fransız heyetinin girişimleri so- nucu dün 2'si çocuk 52 sığınma- cı Fransa'ya gönderildi. PRENSES, AİDS'Lİ ÇOCUKLARLA- İngiltere Veliaht Prensi Charles'ın eşi Prenses Diana, Vtfeshington gezisi sırasında çeşitli hayır kunımlannın davetlerine katüdı. Bunlardan Prenses Diana'y: en çok ilgilendireni ise AIDS'li çocuklar için açılan bir bakım yurdu yaranna düzenlenen resepsiyondu. (Fotoğraf: AP) 2 er ateş açü, 2 sııbay öldü ERZURUM (Cumhuriyet Ooğu bleri Biirosu) — Kars'ın Ardahan üçesi 51. Piyade TUgay Komutanlığı'nda 2 erin sebebi bilinmeyen bir nedenden dolayı ateş açması sonucu bir üsteğ- men, bir kıdemli başçavuş şehit oldu, bir başçavuş ise ayağından yaralandı. Olay önceki gün ak- şam saat 01.30 sulannda meyda- na geldi. Ardahan ilçesinde bu- lunan 51. piyade tümeninde va- tani görevini yapan Abdülkadir Pakdemir ve Halil Ibrahim AI- tındağ adlı iki er, bilinmeyen bir nedenle üsteğmen Mahmut Ka- leli, kıdemli başçavuş Musa Acar ile başçavuş Hasan Yıldız'a ellerindeki makineli tüfeklerie ateş açarak olay yerinden kaçtı- lar. CUMHURİYET/19 KIŞ GELMEDEN YAZ GIYSİLERİ _ Her yıl olduğu gibi bu yıl da modacılar daha bir raevsime girilmeden bir sonraki mevsimin koleksiyonlannı tanıtmaya başladılar. Paris'te modacıiar, 1991 ilkbahar-yaz koleksiyonlaruu sergilemeye başladılar bile. En çok ilgiyi çeken modellerden biri de İtalyan modacı Enrico Coveri'nin bu kolsuz, knıvaze diiğmeli, muareden döpiyesi oldu. (Fotograf: AP) HABERLERİN DEVAMI Spor ktiltürü (Baştarafı Sporda) leri öncesinde veto etmesi nedeniyle TRT tarafından da veto edil- mişim. Konuyu bir ara değerli yönetim kurulu üyeniz Sayın Ka- moy'a duyurmuştum, hiçbir ses gelmedi. Eski Cumhurbaşkanı Kenan Paşa'ya yazdım, o da çok ilgisiz bir cevap verdi. Şimdi de size ve Turk kamuoyuna duyurmak istiyorum. Günümüzde, dünyanın en gelişmiş ülkelerinde ve özellikle de ABD, Japonya ve Isveç gibi ülkelerde "Her yaşta ve her çağda spor" olayı, bir toplum sağlığı, bedensel zindelik ve ulusal ve- rimlilik faklöru olarak benimsenmiş ve böyle bir killtürün ya- . yılması ve uygulamalarımn desteklenmesi için büyük yatırım- lar öngorülmuştür. Bu tür gelişimleri ve uygulamalann olumlu sonuçlarını buruk bir şekilde okuyor ve üzülüyorum. Sayın Genel Müdür. "Her yaşta spor" programlannın yeni- den gündeme getirilmesini öneriyorum ve bunun nedenlerini de özetliyorum. Bu tür programlar çocuklarımızın ve gençlerimi- zin beden yapı ve yeteneklerini en üst düzeye çıkarabilecek, in- sanlann yavaş yaşantısının neden olduğu pek çok sağhk sakın- casını ortadan kaldırabilecek, günümüzün en ölümcül hastaük- 'vından olan koroner damar hastahklanndan ölümlerin sayı- jca azaltabilecek, insanlanmızın zınde ve güçlü bir yapıya ve estetik bir görüntüye kavuşmalarıru sağlayabilecek, yaşlı insan- lann beden gücü ve dengelerini koruyarak, onlara bakmakla yii- kümlü insanlara aşın bağımlılıktan kurtulmalanna yardıma ola- cak, insanları sağlıklı olduğu kadar, daha dinamik ve verimli kişiler haline getirmek yanında, onların çeşitli psikolojik bu- nalımlanna da çözüm olabilecek çok yararlı programlardır. Di- lerim, biiimsel bir şekilde ispallanmış bu gerçekleri TRT prog- ramlannda vurgulamak istetsiniz. Bu programları benim yapmam da şart değil. Ararsanız, be- den eğitimi bölümü olan üniversitelerimizde, program yapabi- lecek öğretim üyeleri de bulabilirsiniz. Son olarak ve bu vesile ile konuyu kendilerine duyurduğum, fakat ülkemiz açısından önemini anlayamayan ya da doğrudan şahsıma karşı özel tutumları nedeni ile bu çağdaş ve çok yararlı programları, tam yedi yıldır ortadan kaldıran herkese, özellikle de hiçbir makul neden gösteremedikleri halde beni veto ederek böyle bir dışlanmaya zemin hazırlayan Milli Güvenlik Konseyi (MGK) generallerine teessüflerimi ve kırgınlığımı duyurmak is- tiyorum. Saygılarımla. Bir deplasman öyküsü (Baştarafı Sporda) Pono şarabıymış. Neyse Porto şârabıhı îçtik, arha kısıth im- kânlarnruzla 80 bin lirayı da ba- yıldık. Artık maç saati gelmişti. Gu- imaraes'e doğru yola çıktık. Bir Allah'ın kulu yok stadın çevre- sinde. Kapılar ise ardına kadar açık. Stada giremeyeceğimizden korkarken elimizi kolumuzu sallaya sallaya stada girdik. Bu iş o kadar kolay olamaz- dı. Yarım saat sonra stat görev- lileri geldi bizi stadın dışına çı- kardı. Maçın başlamasına 45 dakika kala içeri girecekmişiz. Stada tekrar girdik. Yerimiz "kapalı tribünun" altı. Kapalı tribiinün sadece demir konstü- rüksiyonu var. Yani kapalı tri- bünden yukarı bakıyorsunuz ulutlan görüyorsunuz. Basın ıribünü ise karpuz sergisi gibi. 10 kişilik yere iki sıra halinde 25 kişi oturtulduk. Solumda TRT muhabiri Murat Ünlii, sağım- da ve arkamda PortekizJi genç radyo spikerleri. Bu arada ilk kez TRT muha- birlerinin ne kadar güç şartlar- da çalışıp naklen yayın yaptık- lanna da tanık oluyoruz. llkel bir aletle Türkiye ile bağlantı kuruluyor. Ünlü, "Böyle reza- letle ömrümde karşılaşmadım" diyor. Elimizde maç kadroları hâlâ yok. Yandaki spikerde bir maç kadrosu var. Herkes o kâdröyu lstf?or. Bif bakıyortıZ' kâğıdm üstiinde TC Başbakan- lık Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü" yazısı var. Meğer Istanbul'da dağıtılan kadro Portekizlilerin elinde. Neyse maç başladı. Üstü- müzde. bir naylon tente. Seyir- ciler bize bakıp gülüyor. Ken- dimizi karpuz sergisindeki ka- rpuzlar gibi hissediyoruz. Ama gol üstüne gol geliyor. Portekiz- li spikerler maç anlatmayı bıra- kıyor. Spiker Murat Ünlü, Türkiye ile bağlantı var mı yok mu demiyor başlıyor maçı an- latmaya. Gollerle heyecanlan- mış durumda. Bir elinde dür- bün, öteki elinde mikrofon. Durmadan "Goool" diye bağı- rıyor. Bir ara bir el omzumdan tutuyor. Hem sıkıyor hem de çekiyor. Ünlü'nün eli, ses çıkar- mıyorum. Herkes Ünlü'yü sey- rediyor. O kadar sıkışık durum- dayız ki yaktığımız sigarayı ata- mıyoruz, neredeyse üzerimizde söndüreceğiz. Maçm son 5 da- kikası Ünlü ayağa kalkmış, ama başı naylon tavana deği- yor. Bir eli stadı gösteriyor, bol miktarda bulunan bayan seyir- ciler, Portekizli muhabirler naklen yayını kesmiş Ünlü'yü seyrediyor. Polly Peckle Ankara desteğî (Baftarafı 1. Sayfada) kümetinin Polly" Peck'i kurtar- mak için 48 saat içinde 100 mil- yon sterlin ödemesi gercktiğini vurguladı. Aynı gün Ankara'dan New York'a Cumhurbaşkanı özal'a iletilen mektubun içeriğinın ya- rattığı "gergin ortamda" bulu- san Ozal ve Thatcher arasında- ki görüşmede konu gündeme geldi. Ingiltere Başbakanı Thatcher, fngjliz özel şirket ve bankalan arasındaki bir olayın en üst diplomatik düzeyde eie alınmasmdan duyduğu rahatsız- hğı dile getirirken Cumhurbaş- kanı özal da Ingiliz Dışişleri Ba- kanı'nın mektubunu "ültimatom" olarak nitelendir- di. Son bölümde ne var? Olayın bir bölümünün Ingiliz basmına yansıması sonrasında Cumhuriyet'in Ankara'da temas kurduğu Türk ve yabancı yetki- liler "mektuplann varlığını ve içeriğini" doğruladılar. Ancak Ingiliz Dışişleri Bakanı'nın telg- raf biçimindeki mektubunun son bölümünün İngiliz basınına sızdınlmaması kimi gözlemcüer tarafından dikkat çekici bulun- dih Kurtarma operasyonu Türkiye'nin Polly Peck'in ödeme güçlüklerine başından beri gösterdiği ilgi New York'ta yapılan iki toplantıyla da sürdü. Toplantılardan ilkine, Cumhur- başkanı özal ve Asil Nadir'in yanı sıra Devlet Bakanı Güneş Taner ve Bülent Şenıiler'in ka- tıldıkları öğrenildi. Ikinci top- lantıda ise Emlak Bankası Ge- nel Müdurü Engin Civan ile bir- likte bazı başka banka yönetici- lerinin de bulundukları gözlendi. Asil Nadir, bu toplantılarda ödeme güçlüğünü aşabihnek için 100 milyon sterlinlik bir fo- na ihtiyacı olduğunu açıkladı. Bu toplantılar sonunda Bülent Şemiler'in konuyla ilgili olarak görevli bulunduğu ortaya çıktı. Cumhuriyet'in Dışişleri ve bankacılık çevrelerinden edindi- ği bilgiye göre "kurtarma ope- rasyonu "nun bir va da birkaç kamu bankasının fngiltere ban- kalarına karşı "resmi garanti" göstermesiyle gerçekleşmesi uzak bir üıtimal değil. Aynı kay- naklar, Emlakbank'ın bu ope- rasyonda yer almasının büyük bir olasılık olduğunu belirti- yorlar. Bu arada ekonomi bürokrasi- sinden bazı üst düzey yetkilile- rinin "kurtarma operasyonu" ile ilgili olarak tedirgin olduklan dikkati cekti. Duyulan kaygının daha çok böylesine büyük bir "kurtarma operasyonu"nun Türk mali sektöründe yaratabı- leceği zorluklarla ilgili olduğu VELİEFENDİHİPODROMIPNDAN FİKKETDAGUOCUJ Hanımtay ve Şarlo şanslı KEMAL AKYER 1. AYAKı Hafta içinde 1200 metre galobunu beğendiğimiz Hanımtay, cuma sabahı yaptı- ğı kenterinde de başanhydı. Başta tutuyoruz. Hazırlık ola- rak iyi görünen Andrabudin daha sonra düşünülebilir. Yeni yeni düzelmekte olan Askontes ve Mihre yarışın sürpriz atları- dır. 2. AYAK: İdmanlarda çok iyi görünmesinerağmenjokeyinin hatasından başarıh olamayan Lady Sera'nın bu kez Yugoslav- ya'nın ünlü jokeylerinden P.Kallaj ile netice alacaktır. Yi- ne bu yarışı için iki güzel galop sergileyen Don Nehri müsait ki- lo avantajı ile birinciliğe sert ra- kiptir. Tabelanın şanslı isimle- ri Eastem Boy ve Kings Cotef- dur. 3. AYAK: Yeni sahiplerinde iyi bir form tutan Gönül 1 iyi bir ıazırlık dönemi geçirdi. Ilk şansı veriyoruz. tdman ve form durumlarında aşama kaydeden Southern Dancer ve Başkomu- tan sert rakipleridir. Üç atı da kuponlara yazmakta fayda var- dır. 4. AYAK: Bulduğu üstün for- munu muhafaza eden ve bunu son galobu ile kanıtlayan Şar- lo, cuma sabahı yaptığı 400/25, 200/12.5 ÇR sprintinde de çok beğenildi. Ilk şansı veriyoruz. Uzun süredir bu yanş için ha- zırlıklannı gözlediğimiz kalite Zümrütbey, cuma sabahı rekor bir sprint yaptı. (600/35, 400/22.5, 200/115 R). Şarlo'ya sert rakiptir. Sagıp ve Affanbey daha sonra düşünülebilir. 5. AYAK: Kayıtlı bulunan ra- kiplerinden üstün olan Gay Bride, bu yanşı için itina ile ha- zırlandı ve cuma sabahı sprinti de beğenildi. Kazanacağmı tah- min ediyomz. Yine düzgün formlan ile Hat's Off ve Aiışık sert rakipleridir. Dragon 1 ve Aslamm'ı sürprizde öneririm. 6. AYAK: Bu yarışı için güzel bir galop sergileyen Kavçinbey, bulduğu müsait kilosuyla başa- nlı olacaktır. Curna sabahı sprintinde göz dolduran Dal- han rakibi göriinümünde. Os- manağa 1 ve Hayırlıoğlu'nu sürprizde öneririm. TAHMİIVLER 1. KOŞU: F. Menekşe 18 (2), P. Melike 13 (7), P. Nasmllah 1 (9), S. Şenbatur (3) 2. KOŞU: F. Hanımtay (7), P. Andrabudin (1), P. Askontes (3), S. Mihre (10) 3. KOŞU: F. Lady Sera (4), P. Dön Nehri (11), P. Eeastern Boy (5), S. Kings Cote (1) 4. KOŞU: F. Gönül 1 (7), P. Sa- uthern Dancer (1), P. Başkomu- tan (2), Black Jack (5) 5. KOŞU: F. Şarlo (3), P. Züm- rütbey (9), P. Sagıp (8), S. Af- fanbey (1) 6. KOŞU: F. Gay Bride (9), P. Hat's Off (5), P. Ahşık (1), P. Dragon (3), S. Aslanım (2) 7. KOŞU: F. Kavçinbey (6), P. Dalhan (2), P. Osmanağa (3), S. Hayırlıoğlu (10) OTORİTELERtN GÖRÜŞLERİ F. Oağlıoğlu Kemal Akyer Naip Yılmaz Orhan Özsu 7-3 7 7-1-4-8 7-10-4 5-4 4 11 4-5-10 1-2-7 7-1-2 7-1 7 6-3-6-9 3-9 3 1-2-3-6 5-3-9 9 6-9-1-3 9 2-10-6 6-2-3 2-3-10 2-10-3 öğrenildi. Polly Peck'in durumuyla Türkiye'nin yakından ilgilendi- ğinin Londra'ya bildirilmesin- den başlayarak konuyla doğru- dan doğruya ilgili konumdaki Dışişleri Bakanlığı da gelişmeleri yakından izliyor. Polly Peck konusu bir süre öncesine kadar bakanlığın Kıb- rıs Dairesi'nin sorumiuluğun- dayken "sonınun boyutlannın biivümesi ve yeni yeni halkaJar oluşturması nedeniyle" Batı Da- iresi'nin yetki alanına devredildi. Dışişleri Bakanhğı'nın olayla yakından ilgili bir yetkilisinin Cumhuriyet'e yaptığı değerlen- dirmeye göre "Türkiye, Polly Peck'e verdiği desteği iki önem- ii gerekçeye dayandmyor." Bu gerekçeler şöyle: "— Asil Nadir'in KKTC eko- nomisi için önemli istihdam ve ihracat olanaklan saglayan y&- tınmlanmn zarar göımesi isten- miyor. — Kıbrıs Rum yönetiminin Asil Nadir'e karşı bir siyasi kam- panya başlatarak bu işadamını bedef tahlası yapması KKTC- nin çıkarlarına zarar veriyor." Dışişlerinden bir başka yetki- li, "işin ekonomik yönünün, Asil Nadir'in tngiltere borsasın- daki başarı va da basansızlığı üe bu ülkenin kamu mevzuatı kar- şısındaki dunımunun bizi ilgi- lendirmemesi gerekir. Kendisi Birleşik krallık yurttaşı olduğu- na göre Türkiye'nin siyasi düzej- de devre\e girerek bir kurtarma operasyonu duzenlemesi, Ankara-Londra ilişkilerinde ba- zı ciddJ pürüder yaratabilir" di- ye konuştu. Öte yandan, başkentteki İn- giltere kaynakları, olayı basın- dan takip ettiklerini belirtiyor- lar. tngiltere'nin Ankara Büyü- kelçisi Sir Timothy Daunt, bu konudaki sorulan, "Teyit ede- cek ya. da yalanlayacak durum- da değilim" şeklinde yanıtlıyor. Diplomatik gözlemcüer, bu- nun "bir diplomata uygun doğ- rulama yöptemi" olduğu konu- sunda birleşirken Dışişleri Ba- kanlığı konu hakkında hiçbir resmi açıklama yapmıyor. Poliy Peck SHP'de SHP Genel Başkanı Erdal tnönü, Financial Times gazete- sinde yer alan haberle ilgili ola- Ekonomide kaygı (Bcftarafı 1. Sayfada) Büyiini«: Bu yıl ilk altı ay- lık verilere göre yüzde 10 hesap- ianan GSMH büyüme hızmın, Körfez krizinin de etkisiyle yı- lın ikinci yansında gerilemesi ve yüzde 8.5-9 düzeyine inmesi bekleniyor. 1991 yılj programın- da ise büyüme hedefi yüzde 6 olarak saptandı. Ancak gelişme- lerin, enflasyonu arttırmasının yanı sıra büyümeyi de olumsuz etkilemesi kaçımlmaz gözüku- yor. Uzmanlar, 1991 yılı büyü- me hızının yüzde 5'in bile altı- na inebileceğini belirtiyorlar. Bütçe açıgı Bu yılın ilk 8 ayında konsolide bütçe nakit açığı 7.3 trilyon liraya ulaştı. Körfez'deki gelişmeler üzerine savunma harcamalannda yakla- şık 1.5-2 trilyon liralık zorunlu artış doğduğu belirtilerek bunun da bütçe açığını büyüttüğü vur- gulandı. Yapılan son tahminle- re göre bu yılki bütçe açığı 15.5-16 trilyon lira düzeyinde gerçekleşecek. Hazırhkları sür- dürülen 1991 yılı bütçesi ise Cumhurbaşkanı Turgut Özal'- ın talimatıyla 100 trilyon liralık bir büyüklüğe sığdırılmaya ça- lışılıyor. Ancak özellikle petrol fiyatlanndaki artışlar, personel dışı cari kamu harcamalarını daha da buyütürken, bu yıl sa- vunma ödeneklerinden de ke- sinti yapılamayacağı beürtiliyor. Bütçe tasarısının TBMM'ye 20 trilyon liralık bir açıkla gönde- rilmesi bekieniyor. ödemeler dengesi: 1988 ve 1989 yıllannda ust uste 2 mil- yar dolara yakın fazla ile kapa- nan ödemeler dengesi, bu yıl normal koşuUar altında 1.5 mil- yar dolarlık bir açıkla kapana- caktı. Ancak krizin, gerek peı- ARADA BİR (Baştarafi 2. Safyada) rarşi her zaman devlet aygıtının bir-bölüğünü oluşturmuştur. Osmanh'daki şeyh-ül İslamlık, Diyanet İşleri Başkanlığı ara- cılığıyla sürdürülegeldi. Elbette arada önemli farklar yok de- ğildi. "Burjuva temeller üzerine oturan" cumhuriyet rejimin- deki bir Diyanet İşleri Başkanlığı'yla pre-kap/talist bir impa- ratoriuktaki şeyh-ül İslamlık kurumunun işlevleri farklı olacak- ' Türkiye'de din işleriyle devlet işleri birbirinden ayrılmadı. Din, egemen sınıfların çıkartarı doğrultusunda manipüle edi- lebiltr bir araç olarak görüldü. Egemen sınıfların dozunu ayar- layabildikleri bir "irticaya" her zaman gereksinimleri vardı. Günü geldi "irtica" büyük bir tehlike sayıldı, gün geldi top- lumsal bilinçlenmeye karşı bir koz olarak kullanılmak isten- di. Kısaca, bu alanda tam bir iki yüzlülük sergilendi. "Dir işleri" devlet aygıtı bütûnlüğü içinde yer aldıkça, onu bir ma- nipülasyon aracı olarak kullanma yolu açılıyordu. Kanşmak için en az iki şey (iki unsur) gereklidir. Devlet, din işierine ka- rışınca, dinin de devlet işierine karışmasının önüne geçile- mez. Bu aşamadan sonra küçük ve önemsiz bir olayı, örne- ğin bir dini ayini büyük bir "irtica hareketi" olarak gösterip ezebilirlerdi... Önce hayali bir düşman yaratıp sonra onu eze- rek, "tehlikeyi yok edebilirlerdi." Resmi ideolojinin geçerji ol- duğu, demokratik olmayan toplumlarda, önce düşman ya- ratıp, sonra onu bertaraf ederek "ülkeyi büyük bir tehlikeden kurtarmak" oldukça sık başvurulan bir yoldur. Bu yüzden Ceza Yasası'nın 141,142 ve 163. maddelerinin sürekli tartjşılması karşısında ayömiann "laiklik" kavramı üze- rinde yeniden düşünmeleri gerekiyor. Ceza Yasası'ndaki ünlü 163. maddenin yürürlükten kaldırılması halinde laikliğin el- den gideceği yolunda kaygılar ileri sürülüyor. Elde olmayan bir şey nasıl elden gider? Türkiye'de devlet bütçesinden (1990) Diyanet İşleri Başkanlığı'na aynlan para 788 rriilyar 390 milyon TL'dir. Milli Eğitim Bakanlığı, Din Eğitimi Genel Mü- dürlûğü'ne ayrılan da 344 milyar, 427 milyon TL'dir. Sadece bu iki kalemden din işierine ayrılan kaynak 1 trilyon 132 mil- yar liraya yükseliyor. Bu sayı, yaklaşık beş önemli bakanlı- ğın bütçeden aldıkları paya eşittir. Gerekçesi ne olursa olsun din işleri için bu kadar kaynak ayıran bir devlet bırakın laik olmayı, kaçımlmaz olarak "irti- cayı" sürekli besleyen bir devlettir. Bugün varılan yer işte bu sözde laikliğin sonucudur. Tüm kurumlar, adım adım devle- tin yetiştirdiği sözde "din adamlan" tarafından kuşatılıyor. 163. madde olduğu gibi kalsa bile, bugünkü eğilim tersine çevri- lemezse, yakın bir gelecekte memuriyete giriş için "Kuran kursu sertifikası" istenirse kimse şaşmamalıdır. Ne ki sorunun iki yüzlülüğü kaldırmayan bir yanı da var. Toplumsal hareketler kendi öz dinamiklerine de sahiptirler ve belirli bir eşikten sonra bu dinamiğin harekete geçmesi kaçınılmazdır. Dinsel akım belirli bir maddi-ideolojik güce ula- şınca, kendini "yaratanlan" da aydın din adamı yetiştiricile- rini de hedef alabilir. Hareketi sürekli olarak hâkim sınıfların istediklerı biçimde güdüm altında tutmak mümkün olmaya- bilir... Aydını aydın yapan temel ayraç, devlet ve onun ideoloji- sinden bağımsızlaşmaktır. Ceza Yasası'ndaki ilgili hükümler- den önce, laikliğin ne olmadığı üzerinde durmak gerekiyor. Bu yapılmadıkça, siyasi iktidarın ve onun gerisindekilerin oyu- nuna gelmekten kurtulunamaz. rak gazetecilerin sonısu üzerine şunları söyledi: "Sayın Özal'ın yaptığı işler bir cumhurbaşkanının \apması gereken işler değil. Aklına gelen şeyleri yapıyor. Bu konuda so- rumlulugu da yok. Curnhurbaş- kam'nın bir özel sektör kuruluşuyla ilgilendiğini ortaya koyması tarafsızlıga aykındır. Devlet yönetimi Ukelerine uy- maz, ama Sayın Özal'ın her za- man böyle sorurnsuz hareketleri oluyor. Bu da öyle bir davra- mş." SHP Grup Başkan Vekili Onur Kumbaracıbaşı Türk hü- kümetinin İngiliz hukümetinin isteği üzerine Asil Nadir'in Polly Peck şirketini kurtarma hazırlığına giriştiği haberleri üzerine, "hükümet kamuo>ıına bilgi versin" çağnsında bulun- du. Kumbaracıbaşı, "yabancı bir şirketin Türk hükümetince kurtanlmasının son derece kar- maşık bir prosedür gerektirdiğini" vurgulayarak, "halk kendi paralan eğer böy- le bir işe harcanacak'ise, neden harcandığını bümelidir" diye konuştu. GOZLEM uĞuft MUMCU rol fıyatlan üzerındekı olumsuz etkisi gerek Ortadoğu'ya yöne- lik ihracatı durdurması gerekse de savunma amaçh ithalatı art- tırması, açığın, 2.5 milyar dolan aşma tehlikesini doğurdu. Çelebi: Kriz politikası izliyoruz Çelebi, Körfez krizinin etki- leriyle ilgili olarak Cumhuri- yet'e yaptığı değerlendirmede, krize karşı uyguladıklan uyum politikalannın temelinde ihraca- tın arttınlması, vergi düzenle- meleriyle kamu tasarruflarının geliştirilmesi ve fıyat mekaniz- masında da fiyat-maliyet denge- sinin iyi kurulmasının yattığını belirtti. Çelebi, 1991 yılı için 14 milyar dolarlık ihracat hedeflen- diğini belirterek ihracat artışını sağlamaya dönük çalışma ve politikalarını şöyle özetledi: "Burada ihracat çok temel sektör haline getmektedir. 1991 yılının temel kavramı bence ih- racattır. İhracat hedefini tuttu- rabilmek için 1991 yılı programında tedbirleri berabe- rinde alınacaktır. Birincisi Eximbank ve Kalkınraa Banka- sı'nın sermayeleri için bütçeden 500'er milyar lira ödenek koy- duk. DEFIF ve Kaynak Kulla- nımı Destekleme fonlarından ihracatçıya ve yaünmcıya zama- nında primlerin ödenebilmesi için tedbirleri bütçeye yerleştir- dik. Böylece yatınmcı ve ihra- catçı alacağı parayı zamanında alacağını bilerek hareket ede- cek. Böyle bir yapıda da yeni pazarlak bulmak ve mevcut pa- zarları genişletmek önem taşı- yor. ABD ve AT ile yapılan kota miizakerelerinde yüzde 30 daha fazla pay almamız gereki- yor. Tekstil açısından bu bizim için çok önem taşıyan temel noktadır." "Türk ekonomisinin motoru- nun krizin yükünü kaldırabile- cek kadar sağlam" olduğunu da vurgulayan Devlet Bakanı Çele- bi, fiyat artışlarındaki olumsuz gelişmelere karşın 1991 yılında ortalama enflasyon hızını yüz- de 50'Ierin altına çekmeyi he- deflediklerini söyledi. "Körfez krizinin etkilerinin en az hissedilerek geçirilebilece- ğine inandığım" da vurgulayan Çelebi, ozetle şoyle konuştu: "Burada bir şey göriiyorum, ne pembe tablo çizmek yararlı- dır ne de karamsar tablolar çiz- mek. Bence, gerçeği tam olarak bilmek ve masaya koymak la- zım. Bu Körfez krizinin etkile- riyle ilgili çeşitli kişiler ve kuruluşlar çok değişik rakamlar telaffuz ediyoriar. Bence, 1990 yıiına olan etki 800-900 milyon dolardan fazla değildir. Bunu Türk ekonomisi karşıla>abile- cek güçtedir ve karşılanuştır da. 1991 yılı, ekonomi politikalan- nın daba dikkatli uygulanması gereken bir yıl. 1991'dedikkatli ve disiplinli bir ekonomi politi- kası uygulamasını realize eder- sek -ki edeceğiz, onda çok kararlıyız- ben 1991 yılını da bu Körfez krizinin elküerini en az derecede hissederek geçirebile- ceğimize inanıyorurn." (Bojurafi 1. Sayfada) rucuları, Osman Yumakoöulları, Ergin Ertan, Ziya Kayade- len, Ali Hikmet Sara ve Omer Faruk Altıkaya. Kısa adı AMGT olarak anılan örgüt, Avrupa'rnn çeşitli kentlerinde 377 şube açmış. Bu 377 şubenin 200'ü Al- manya'da. Örgüte 18.543 kişi kayıtlı; bunların aralarında Müslüman olmuş Almanlar da var. AMGT, 2-5Haziran 1990 günü Almanya'nın Ludvvigsburg kentinde toplanan "Avrupa Mûslümanlan Afesetetert 4. Kong- resi"nöe de öncülük görevi yaptı. Bu konferansa Refah Partisi Genel Başkanı Prof. Nec- mettin Erbakan da katıldı. Bu kongrede alınan kararların bazılarına kısaca göz ata- lım: — Avrupa İslamın sesi televizyon ve radyo merkezini bir an evvel kurmalıyc — Avrupa İslami araştırmalar merkezini bir an evvel kur- malıyız. — Avrupa İslam üniversitesini bir an evvel kurmalıyız... Kongre'de, Avrupa'da Müslümanlığın yayılması çalışma- larına yaptıkları katkıları nedeniyle kendilerine teşekkür edi- lenler de ilginç: Kirnler bunlar? Bunları da öğrenelim: 1) Ubya hükümeti. 2) İslama Çağrı Cemiyeti. 3) Dünya İslama Gençlik örgütü. 4) Rabıta Örgütü. 5) Dünya Müslüman Öğrencileri Organizasyonu. 6) Kuveyt Evkaf Bakanlığı. 7) Cemiyet-i Hayriye Kurvluşu ' 8) Merkezi Londra'da bulunan islam Konseyi. AMGT Genel Başkanı Osman Yumakoğulları ile Genel Sekreter Ali Yüksel'e sordum: Rabıta'dan hiç para yardımı aldınız mı? — İkisi de "Hayır" diyorlar. — Hayır almadı*; biliyoruz ki bugün yardım alanlar yarın da buyruk alırlar... Berlin'de İslam Koleji kurulurken "Mil/i Görüş"çülerin dı- .şarıdan yardım alıp almadıkları konusu Berlin Parlanento- su Eğitim Komisyonu'nda soru ve yanıtlara konu olmuş. SPD milletvekili Schneider ve CDU milletvekili Lesnau, okulun Milli Görüş doğrultusunda eğitim verip vermeyece- ğini ve okul finansmanının kimlerce sağlanacağını sormuş- l a r Okulu "İslam-Koleg BerlinE.V?' adlı kamuyayararlı bir der- nek kuruyor. Oerneğin başkanı Müslüman olduktan sonra "Yahya" adım alan VVerner Schülzke. Eski posta memuru bu Müslüman Alman, aynı zamanda "Berlin islam Federasyonu" ikinci başkanı. Berlin İslam Federasyonu da Milli Görüşçülerin elinde. Schülzke, Senato Eğitim Komisyonu'nda bu soruları şöyle yanıtlıyor: — Okulu bağışlarla ve üye ödentileri ile finanse edece- ğiz. Yabancı ülkelerdeki Müslümanlardan da yardım topla- maya çalışıyoruz. Şimdiye kadar okul için tek bir mark al- madık. Düzenli olarak bağış geldiği için şimdilik okulu fi- nanse edecek güçteyiz... Okul, tek sımflıymış. Bu İslamcı okulda 17 öğrenci eği- tim görüyormuş. Bu 17 öğrencinin 10'u kız, 7'si erkek ol- mak üzere 13'ü Türkmüş. Bir Arap ve üç de Alman öğrenci varmış. CDU milletvekili, okulun bağışlarla finanse edilemeyeceği ve dışarıdan bir yardım alınacağı kanısında. Komisyonda konuşan Berlin Yabancılar Sorumlusu Bar- bara John, Milli Görüşçüler için şunları söylüyor. John'un konuşmasını 14-28 Şubat 1990 günlü Berlin Senato tuta- nağından aktaralım: — En başarıh örgüt, İslam Federasyonu'dur. Örgüt yal- nız cami ve dernekleri elinde tutmakla kalmıyor, kendi kre- şi ve çocuk yuvası da var. Teolojik biiimsel eğitim merkez- leri de kurmuşlar. Genç Müslümanlar öğleden sonralan bu- ralarda eğitim görüyorlar. Özel televizyon kanalları da var. Bu çok boyutlu bir örgüttü, Türk yasalarına göre sıyasal par- tiler yurtdışında temsilcilik açamayacakları için Refah Par- tililer burada Milli Görüşçü olarak çalışıyorlar. Barbara John, bu gerekçelerle Milli Görüşçülerin, İslamcı okul kurmalarına karşı çıkmış. Çıkmış ama başarıh olama- mış. İster beğenin, ister kızın, isterseniz bu örgütlenme ba- şarısından dersler çıkann; "Refah Partisi-Avrupa Milli Gö- rüş Teşkilatları-Berlin İslam Federasyonu-Milli gazetenin ör- gütsel bütünlük içinde gün geçtikçe güçlendiklerini ve gün geçtikçe geliştiklerini kabul etmek zorundasınız. Bu bir gerçektir. İslamcı parti. İslamcı işçi birliği.. İslamcı televizyon.. İs- lamcı okul.. İslamcı üniversite... Milli Görüşçüler, Almanya'da adım adım ve aşama aşa- ma amaçlarına ulaşıyorlar. Peki ya bizim sosyal demokratlar? PENCERE(Baftarafi 2. Sayfada) — Vergi mükellefi yurttaş! Eğer sorumsuz Cumhurbaşkanı Özal 'evet' der de devlet yaklaşık 250 milyon dolar krediyle Asil Nadir'i desteklerse, bu para benim cebimden çıkacak değil mi? Öyleyse şu işi iyice incelemek gerekiyor. 250 milyon dolar ne demek? Or- ta çapta Amerikan yardımı! Kurtaracağım kişi her şeyden ön- ce işlerini - Babıâli'deki düzenini de- açıklasın, defterlerini sergilesin, Kıbrıs'taki ticaretinin önünü ardını kamucyu önün- de aydınlatsın ki paralar nereye gidecek bilelim... Vallahi, ben kırk yıldan beri Babıâli'deyim, başıma böyle bir iş gelmemişti; Asil Nadir'i kurtarmazsam miliiyetçiliğim elden gidecek; kurtarırsam, gelip tepemde tekel kuracak, Thatcher'ı, Bush'u, Özal'ı destekleyecek... FİKRET-FİLİZ OTYAM Resim ve özgün dokuma sergisi Kalciçi Sanatevi-ANTALYA 11 ekime dek açık kalacaktır
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle