Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
6 EKİM 1990 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/15
KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRİZt... KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖf
WASHINGTON
Türkiye'ye ilişkin bir senaryo dahaWashington Post gazetesinde çıkan bir yazıda, Türkiye'nin,
Saddam Hüseyin'in devrilmesinden sonra tarihi bazı taleplerle
ortaya çıkabileceği öne sürüldü. Yazıda, "Türkiye'ye bağları
Osmanlı Imparatorluğu yıllarına dayanan Kuzey Irak
Türkmenleri dayanak arayışma girebiür" denildi.
"savaş senaryolan" programından sonra,
önceki gün de başkentin etkili gazetesi
Washington Post olası senaryolara deği-
nen bir habere yer verdi. Bundan iki hafta
önce, olası bir savaş halinde Türkiye'den
de Irak'a bir taarruz koridoru açılabile-
ceği yolundaki haberiyle Hava Kuvvetle-
ri Komutam Mike Dugan'ın istifasına yol
UFUK GÜLDEMİR
WASHINGTON — Olası bir Körfez
savaşına Türkiye'yi de irtibatlayan senar-
yolar son günlerde ABD TV ve gazetele-
rinde yaygın olarak tartışılmaya başlan-
dı.
ABC TV'sinin iki gün önce yayımladığı
TÜRKİYE/SUUDİ ARABİSTAN
'Bedava petrol'
açıklaması haftayaSuudi Arabistan'ın Türkiye'ye bedava petrol vermeyi
düşündüğü yolundaki haberler, Dışişleri Bakanhğı'na
şimdiye dek hep dolayh biçimde ulaştı...
YASEMtN ÇONGAR
ANKARA — Suudi Arabistan'm
Türkiye'ye bedava petrol vermeyi planla-
dığı yönündeki haberlerin önümüzdeki
hafta başında açıklığa kavuşması bekle-
niyor. Dışişleri Bakanlığı yetkilileri bu ha-
berlerin kendilerine şimdiye dek "bep
başka ülkeler Uzerinden" ulaştığını belir-
tirlerken Ankara'daki Suudi kaynaklan,
Suudi Arabistan MaJiye Bakanı Muham-
med Abel Hd'in konuyu açıklığa kavuş-
turacak bir açıklama yapabileceğini dile
getiriyorlar.
Türkiye'nin Irak'a karşı ekonomik am-
bargo uygulanmasıyla bağlantılı kayıpla-
nnı karşılamak üzere Suudi Arabistan-
dan bedava petrol alınacağı bilgisi, Dışiş-
leri Bakanhğı'na ilk olarak ABD yetkili-
leri tarafından iletildi. Bakanlığa yakın
kaynaklardan edindiğimiz bilgiye göre
ikili temaslarda ABD tarafından günde-
me getirilen konu, bugüne dek hiçbir Su-
udi yetkih' tarafından resmen ifade edil-
medi. Ancak ABD'li yetkililer, Suudi
Arabistan'ın Türkiye'ye bir yıl süreyle üc-
retsiz petrol sağlanması da aralarında ol-
mak üzere bir dizi yardım önerisinin üze-
rinde çaiıştıklannı Ankara'ya duyurdular.
Bu duyunınun, Devlet Bakanı Göneş Ta-
ner'in ağustos ayında Suudi Arabistan-
da yaptığı ve Türkiye'nin istem ve beklen-
tileri duzeyinde bir yardım sözü alama-
dığı temaslar sonrasında gündeme geldi-
i ildi
Cumhuriyet muhabirinin bu konuda
görüşlerine başvurduğu yetkili bir kaynak
"bedava petrol" söylentilerine ilişkin şu
değerlendirmeyi yaptı:
"Suudilerin bize bedava petrol verme-
yi planladığı dogrudur. Ancak bu hiçbir
zaman bize resmen ifade edilmedi. Do-
layısıyla, açıkça teyit edebilecek ya da ya-
lanla>-abilecek bir durumda degiliz. Olay
Suudilerin bu konudan Amerikalılara
bahsetmesi sonrasında bizira ABD yetki-
lilerince bilgilendiriimemize dayanıyor.
Suudiler Türkiye'ye yapılacak yardım pa-
keti çerçevesinde, kredi yerine bedava pet-
roiii bir secenek olarak düşünuyorlar. An-
cak biz, siyasi bir tercih sonucu konunun
iizerine gitmiyoruz."
Suudi Arabistan'ın Ankara Büyükelçisi
Abdülaziz Mukyeddin El Hoca ise bu ko-
nuda Cumhuriyet'in sorulannı yanıtlar-
ken dün akşama kadar bedava petrol ko-
nusunda bir netleşme sağlanamadığını,
kendisi bu konuda somut olarak bilgilen-
dirilir bilgilendirilmez, Dışişleri Bakanlığı
ile temasa geçeceğini söyledi. Büyükelçi
El Hoca, "Suudi Arabistan Türkiye'nin
yaptıklannı takdir edi>or, zarannı anla-
yışla karşılıyor. Bu konuda yüzde yüz bir
destek saglamak isliyor. Beda>a petrol
konusu önümüzdeki günlerde
netleşebilir" diye konuştu.
BUd'in iddiası
Bu arada Federal Almanya Hava Kuv-
vetleri'ne ait 60 Tornado savaş uçağının,
72 saat içinde Türkiye'de üsleneceği id-
dia edildi. Hessen Radyosu, Almanya'da
yayımlanan Bild gazetesinin yarınki sa-
yısında yer alan bir habere dayanarak ver-
diği haberde, uçaklann 72 saat içinde
Türkiye'ye hareket edeceklerini öne sür-
dü. Federal Almanya Savunma Bakanlı-
ğı Sözcüsü, konuyla ilgili olarak "Bu tür
habeıier spekülas>ondan ibarettir" dedi.
açan Patrick Tyler tarafından kaleme alı-
nan bu yeni yazıda, ABD'nin Körfez ope-
rasyonunun bölgeye yeni belirsizlikler ge-
tirebileceği anlatıldı. Amerika'nın Irak,
Ortadoğu ve Avrupa uzmanlarına atfen
Suudi Arabistan'dan kaleme alınmış olan
yazıda Irak'ın askeri gücünün ezilmesi
ve Saddam Hüseyin'in yıkılmasından
sonra doğabilecek kargaşada Türkiye,
Iran, Suriye ve Kürtlerin tarihi bazı talep-
lerle ortaya çıkabilecekleri ileri sürüldü.
Irak lideri Saddam Hüseyin'in bugüne ka-
dar "zorbalıkla" dahi olsa bölgede bir is-
tikrar rolü oynadığını vurgulayan Tyler,
Irak rejiminin çökmesi halinde Irak'ın 9
milyonluk Şii çoğunluğunun, Kuzey
Irak'taki "geleneksel anayurtlannda
yaşayan" rmilyonluk Kürt azınlığının ve
"Türkiye'ye bağları Osmanlı lmparator-
luğu yıÜanna dayanan" Kuzey Irak Türk-
menlerinin dayanak arayışına girebilece-
ğini ileri sürdü. Tyler, ABD'li diploma-
tik kaynaklann, iki Kürt lideri Celal Ta-
labani ve Mesud Barzani'nin "Tam olo-
nomi, petrol gelirkrinden pay ve federe
devlet için demokratik bir Irak idealinde
birkşebilecegi" inancında olduğunu açık-
ladı.
Tyler'in yansından da görüldüğü gibi
Amerika, Körfez krizinde çok boyutlu so-
runlar ile karşı karşıya kalmış bulunuyor.
Bu yüzden, atacağı her adımı dikkatle he-
saplıyor, yeni istikrarsızlıklar yaratmak is-
temiyor. Bu çerçevede de çok yaşamsal
hale gelmezse, bölge ulkelerinden yüksek
perdede bir askeri rol arzulamıyor. Bu-
nun Türkiye açısından nedenleri, şöyle sı-
ralanıyor:
1) Her şeyden önce Amerika, Türkiye
1
-
nin Körfez sorununa askeri çözüm için
bazı özel nedenleri olabileceğini hissedi-
yor. Bu özel nedenlerin uzun vadede ye-
ni istikrarsızlıklar, kısa vadede ise nazik
bir denge ile ayakta duran anti Irak koa-
ÇAMAŞIRLAR KURURKEN — Çamaşıriannı Arabistan güneşinde kunımaya bırakan Fransız askeri görevinin başında. (AP)
SADDAM'DAN ÜRDÜNKRALFNA MEKTUP
'Kuveyt'ten vazgeçmeyeceğim'Irak.Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, Ürdün Kralı Hüseyin'e
gönderdiği mektupta, mektupta, Ortadoğu'da banş
istediğini, ancak Kuveyt'ten vazgeçmeme konusunda ısrarlı
olduğunu bildirdi. ABD Başkanı Bush, kuvvet kullanılması
olasılığı konusunda Kongre üyeleriyle görüştü. Irak'ı BM
Büyükelçisi Al Anbari, ABD'yi 'emperyalist emeller'
gütmeklesıjçladı. /r
^- '
Dıs Haberler Servisi — Körfez krizi-
nin banş yoluyla çözülmesine ilişkin ça-
balann, birkaç gündür hız kazanması, sa-
vaş beklentilerini zayıflatmadı. Irak Dev-
let Başkanı Saddam Hüseyin, Ürdün
Kralı Hüseyin'e gönderdiği bir mektup-
ta Kuveyt'ten vazgeçmeme konusunda ıs-
rarlı olduğunu bildirdi. ABD Başkanı
George Bush, kuvvet kullanılması olası-
lığı konusunda Kongre üyeleriyle görüş-
tü. Irak'ın BM temsilcisi Amir Al Anba-
ri, genel kunılda yaptığı konuşmada,
ABD ve Batılı ülkeleri, Ortadoğu petro-
lü üzerinde "emperyalist emeller" bes-
lemekle suçladı.
AA'nın haberine göre, Irak Devlet
Başkanı Saddam Hüseyin, Ürdün Kralı
Hüseyin'e yazdığı mektupta, ülkesinin
Ortadoğu'da banş istediğini ancak Kör-
fez'deki yabancı askerlerin çekilmesi ve
Kuveyt'ten vazgeçmeme konusunda ıs-
rarlı olduğunu bildirdi.
Irak Haber Ajansı INA'nın bildirdiği-
ne göre, Başbakan Yardımcısı Taha Ya-
sin Ramazan, Saddam Hüseyin'in mek-
tubunu Afnman'a ulaştırdı. Ramazan,
INA'ya yaptığı açıklamada, "Bağdat,
bölgede banşın sağlanmasında samimi
olduğunu, ancak Kuve>t'teki haklann-
dan vazgeçmeyecegini vurguladı" dedi.
Taha Yasin Ramazan, Ürdünlü liderler-
le, "Irak ve Araplann, Irak'a karşı muh-
temel ABD saldırısına karşı nasıl hazır-
landıklan ve ABD yönetiminin siyaseti-
ni degiştîrecek biıyük yeniigi hakkında
bilgi verdigini" söyledi.
Irak Başbakan Yardımcısı Ramazan,
Körfez bölgesindeki yabancı askerler ve
İsrail'in işgal topraklanndari çekilmesi
konularını da dile getirdiğini kaydetti.
AP'nin haberine gore Irak Başbakan
Birinci Yardıması Taha Yasin Ramazan
yaptığı açıklamada ülkesinin, tsrail'in iş-
gali altındaki topraklardan çekilmesi ve
Körfez'deki yabancı güçlerin bölgeyi terk
etmesi durumunda görüşme masasına
oturabileceklerini söyledi. Ramazan,
"Ancak Irak, Kuveytie ilgili bir tavize ya-
naşmayacaktır. Kuveyt Irak'ındır. Biz tes-
lim olmaktansa savaşmayı tercih ederiz"
dedi.
AA'nın haberine göre de ABD Başka-
nı George Bush'un, Körfez'de kuvvet kul-
lanılması olasılığı hakkında Kongre üye-
leriyle görüşmelerde bulunduğu bildirildi.
Washington Post gazetesi Bush'un,
"Amerikan askerierini savaşa gönderirse
Kongre'de doğabilecek muhalefeü şimdi-
den öğrenmek" amacıyla bazı Kongre
üyeleriyle özel olarak görüştüğunü yaz-
dı.
Gazete, Bush ve danışmanlarının
Kongre üyeleriyle yapüğı toplantılarda çe-
şitli savaş senaryolannın tartışıldığını be-
Iirtti.
Kongre'nin 19 ekimde tatile girmesi
bekleniyor. O tarihe kadar Kongre'nin as-
Jceri müdahaleye onay vermesi beklenme-
diği için Bush'un, eğer provokasyon ol-
madan Amerikan kuvvetlerini savaşa
gönderirse Kongre'nin buna tepkide bu-
lunabileceğini hesaba kattığı belirtiliyor.
Irak'ın nükleer silah
gücünde bombalan var
Los Angeles Times gazetesi, Irak'ın
elinde, küçük bir nükleer bombanın tah-
rip gücüne sahip patlayıa maddeler bu-
lunduğunu öne sürdü.
öte yandan, bir Amerikan fırkateyni-
nin, belgelerinin eksik olduğunun anla-
şılması üzerine bir Sudan yük gemisinin
Akabe Körfezi'ne girmesini engellediği
bildirildi.
Gazete, Irak'm elindeki (FAE) adı ve-
rilen patlayıcının, öteki konvansiyonel
patlayıcılardan 10 kat daha güçlü oldu-
ğunu bildirdi. FAE, patladığında büyük
bir ateş topu ve şok dalgası oluşturuyor.
Gazeteye göre askeri yetkililer, petrol
kuyularını, hava üslerîni ve karargâhlan
tahrip edebilecek güçteki bu patlayıcıya
karşı ABD'nin hazır bir savunma siste-
mi bulunmadığını söylediler. FAE'lerin,
uçaktan veya rampalardan fırlatüabildi-
ği belirtildi.
Fransa'nın Suudi Arabistan'a gönder-
diği lejyonerler, çölde cephe hattındaki
yerlerini aldılar.
Fransız Tuğgeneral Jean-Charles Mo-
uscardes, 1.100 yeşil bereli lejyonerin, Irak
sınırının 100 km güneyinde bulundukia-
nnı söyledi. Mouscardes, "Irakia aramız-
da sadece Bedeviler var" dedi.
Irak'ın BM Büyükelçisi Amir Al An-
bari, bir hafta içinde üç kez ertelenen ko-
nuşmasını dün gerçekleştirdi. Al Anba-
ri, Genel kunılda yaptığı konuşmada,
"ABD ve onun Batılı müttefikleri, Or-
tadoğu petrolü üzerinde emperyalist
emeller besliyorlar. Daha sonra da eko-
nomik, politik ve askeri alanlarda diin-
ya üzerinde emperyalist hegemonya kur-
mak istiyoıiar" dedi. Al Anbari, krizin
çözümüne ilişkin çabalann, Ortadoğu'-
daki tüm sorunlan içermesi gerektiğini
söyledi. Büyükelçi, "tsrail'in Arap top-
raklannı işgaline ses çıkarmayanlar, şim-
di neden Irak'ın Kuveyt'ten çekilmesini
istiyoriar" diye konuştu.
lisyonda çatlaklar yaratacağından endi-
şe ediyor. Bu bakımdan da Türkiye'ye, tek
yanlı değil de eğer gereksinme duyulursa
BM ve çokuluslu güç şemsi)^! altında bir
askeri rol yansıtılmasını düşunüyor. Was-
hington, "sınıriann bütünlüğü" ilkesi uğ-
runa başlayan Körfez krizinden, kendi
müttefikleri tarafından ihlal edilmiş ola-
rak çıkmak istemiyor. Kuzey Irak ile il-
gili senaryolar konusunda Ajnerikan yö-
netimindeki hava böyle.
2) ABD geçen günlerde ilginç bir dö-
nüşüm yaşadı. ABD Başkanı George
Bush son iki aydır, Irak'ın Kuveyt'ten, İs-
rail'in de Gazze ve Batı Şeria'dan çekil-
mesi konusunu irtibatlamaktan özenle
kaçınmıştı. Oysa BM'de yaptığı son ko-
nuşmada, Körfez krizinde banşçı bir çö-
zümün Arap-İsrail sorununun çözümü-
ne dönük zincirleme etki yapabileceğini
ima etti. Bu, Türkiye bakımmdan şu an-
lama geliyor: Amerika artık bugün, Kör-
fez krizinin, zincirleme kimyasal reaksi-
yonlarla, kangrenleşmiş bazı bölgesel ya-
ralan da çözebileceğine kendisini zihin-
sel açıdan hazırlama sürecine girmiş du-
rumda. Her ne kadar ABD şu anda Tür-
kiye'yi rahatsız etmemek için Kürt konu-
suna ilgi göstermiyor görunüyorsa da bu
krizden, bir başka bölgesel yara olan
'Kürt sorunu'nda bir çözüme bağlanmış
olarak çıkılsın isteyebileceği, uzak bir ola-
sılık değil. Amerika, tıpkı bugün olduğu
gibi, 1970'lerde de Kürt konusu ile ilgisi
yokmuş gibi davrandı, ancak daha son-
ra Kürtlerle bazı pazarlıklar içinde oldu-
ğu ortaya çıktı. Bu, Amerika'nın şu an-
da Kürt konusunu kaşıdığı anlarnına gel-
miyor. Ancak bu konudaki sözlerinin ne
ölçüde inandırıcı olduğunu tartışmaya
açık hale getiriyor. lşte Amerika'nın
Türkiye'ye olası bir kuzey koridorundan
"bagımsız" bir askeri rol yansıtmak iste-
memesinin nedenleri arasında bu ^rayı,
daha da "komplike" bir hale geürmemek
arzusu da yatıyor.
3) ABD'nin Türkiye'ye bu aşamada
yüksek perdeden bir askeri rol yansıtmayı
düşünmüyor olmasının bir başka nede-
nini, böyle bir rolün SSCB'yi şiddetle te-
dirgin edeceği inana oluşturuyor. Özel bir
taamız koridorundan güneye yol alan bir
Türkiye düşuncesinin guney sınırlannda
etnik istikrarsızlıklar olan Sovyetler'i Kör-
fez koalisyonundan kaçıracağını, ortaya
ciddi "belirsizlikler" çıkabileceğini düşu-
nüyor.
4) Dördüncü nedeni Türkiye'nin bu ro-
lüne Iran'dan gelebilecek tepkiler oluştu-
ruyor. ABD ile Iran arasında garip bir
ask- nefret ilişkisi var. Hem Tahran reji-
minden hoşlanılmıyor hem de gururludik
başlılığına gizli bir saygı duyuluyor. Do-
layısıyla da Iran hep bir unsur olarak öne
çıkıyor. Iran şimdi de Körfez'deki anti
Irak koalisyonunda ABD ile aynı cephe-
de Bu cephe çok nazik dengelerle bir ara-
da tutuluyor. ABD yönetimi bu koalisyo-
nunun çatlamaması için kılı kırk yanyor.
Bu çerçevede de Türkiye'nin doğrudan as-
keri rolü olmasının Tahran'da nasıl kar-
şılanabileceğini analiz etmeye çalışıyor.
Tahran Ankara'nın bu rolüne karşı çık-
mayacak kadar Saddam Hüseyin'den nef-
ret ediyor mu, yoksa Saddam Hüseyin
1
in variıgını Türkiye'nin bölgede bir unsur
olarak öne çıkmasına tercih eder mi?
Washington bu sorulara yanıt anyor.
5) Türkiye'nin yüksek perdeden bir as-
keri rolünün bölgedeki tarihi bazı yara-
ları deşeceğine olan inanç da beşinci ne-
deni oluşturuyor. Bir yönetim mensubu,
'Türkiye sıradan bir bölge ülkesi değil ki,
orayı yüzyıllarca yönetmiş bir imparator-
luğun mirascısı" diyor. Araplann bu ya-
kın geçmiş nedeniyle Türkiye'nin yüksek
perdeden bir askeri rolünü arzulamaya-
cağı yönünde işaretlerin varlığına dikkat
çekiliyor. Hatta, geçen günlerde Suriye
1
-
ye gitmiş olan bir Amerikalı yetkilinin bu
seyahatten "Esad, Amerika Türkiye'ye
fazla muhtaç kalmasın isliyor" izlenimi
ile döndüğü dikkatimizi çekiyor.
KONUK YAZAR
Bölgede 1.Dünya Savaşı dosyası hâlâ açık
— ı —
MEHMET DÜLGER
Doğru Yol Partisi Genel Başkan Yardımcısı
Basm ve Propaganda Bşk.
Son 45 yıhn iki dev bloğundan Doğu
Bloku'nun hâkimi SSCB'nin "glasnost"
(açıklık) ve "perestroyka" (yeniden yapı-
ianma) siyasetini kabul edişi, dünya için
yeni bir dönemin başlangıa idi. "Açıklık"
îiyasetinin uygulaması derhal halkı ile bü-
tünleşmemiş hükümet tarzlannm çelişki-
lerini gündeme getirdi ve 1989 sonunda
Doğu Avrupa ile SSCB içinde büyük sar-
sıntılar yaşandı. O günlerde, bu değişme
sürecinin burada bitmeyip bütün dünya-
yı saracağını ve özellikle halklanndan ko-
puk yönetimlerin topun ağzında olduğu-
nu ısrarla beürttiğimiz zaman, bazı çev-
relerden "tahrik yapılıyor!" feryatları
yükselmişti.
Ne var ki etkilerin bir kısmı bizi pek
bekletmeden kendini gösterdi. 1990 ağus-
tos ayı bütün dünyamn gözlerinin Irak-
ın Kuveyt'i işgaliyle başlayan Ortadoğu
bunalımına çevrilmesine sebep oldu.
Biteviye seyreden gündelik hayata nis-
petle, bunalım dönemlerinin uyandırdı-
ğı ilgi ve heyecan, zihinleri temel mesele-
lerle ilgili sorulan sormak üzere yeniden
harekete geçiriyor.
Biz de bunalımın bu özelliğinden isti-
fade ederek Ortadoğu'da olup bitenleri
bazı somların zorunlu kıldığr tespit, ce-
vap ve yorumlarla gözden geçirelim.
Körfez bunalımına gerçeklere dayanan
bir yaklaşım belirleyebilmenin en büyük
engeli dünyamn Irak ve kısmen de Orta-
doğu hakkında esasb bilgilerden mahrum
oluşudur. Her şey sathi, eksik, temelsiz
ve belgelenemeyen bilgi ve rivayetlere, hat-
ta önyargılara dayandınünaktadır.
Buna ilaveten iki büyük gerçek göz ardı
edilmektedir:
Bunlardan birincisi, SSCB'nin
"glasnost" siyaseti ve bloklararası silah-
ların sınırlandınlması sonucu soğuk sa-
vaşın aşılması suretiyle, lkinci Dünya Sa-
vaşı dosyasının taraflar arasında artık ka-
patıldığı ve savaşın son izlerinin de silin-
mekte olduğu bir dünyada, Ortadoğu'da
Birinci Dünya Savaşı dosyasının halen
açık durmasıdır. Bu bölgede çağın "ba-
ğımsız devlet" anlayışı ile dünya güçleri-
nin petrol hâkimiyeti mücadelesi arasın-
daki çelişkiler, birçok tepkinin öngörül-
mesini imkânsız kılacak had bir safhaya
ulaşmıştır.
tkincisi ise petrol hâkimiyeti mücade-
lesi ile petrol gelirlerinden kâr sağlama sk-
iklerinin çatışması sonucu, Ortadoğu'da-
ki bazı mihrakların silahlanmasının de-
netim dışına çıkmış oluşudur.
Aynca bölge ile ilgili çeşitli konularda
edinilen bilgilerin çoğu Batı kaynaklan
ile intikal eden bilgilerdir. Ortadoğu'yu
kendi kaynaklanndan, kendi tahlilleri ile
tanıtan bilgiler azdır ve yetersizdir.
Irak'ın Kuveyt'i işgalinin bir sürpriz ol-
ması, ABD Istihbarat Teşkilatı CIA'nın
dahi apansız yakalanmış olması (*) bu-
nun kanıtıdır. Böyle bir tecavüze nasıl ce-
vap verüeceği herkesi zora sokmuştur. Bir
ayı aşkm bir süre geçmesine rağmen hâ-
lâ geniş görüş birliği sağlanabilecek bir
harekât stratejisi çıkanlabilmiş değildir.
İlk ağızda üıgiltere ve ABD'nin öncü-
lüğünde Irak'ı terke zorlayacak bazı ted-
birler getirilmiş; arkasından bunlara uy-
gun B.M. kararlan çıkanimıştır. Dünya
kamuoyunun Irak'a tepkisi, Irak'ın tah-
min etmediği ölçüde geniş ve kararlı ol-
muştur. Tepki, Irak'ın komşusu ile olan
ihtilafını "silah zoru ile çözme" yöntemi-
ne karşıdır. Infıal, ilkel ve insanlık dışı bir
tutumla bir gecede, bir devletin yutula-
bilmesinedir. Sonuçta bu tepkiye hemen
hemen butün Arap ülkeleri de İcatılmak-
ta bir beis görmemişlerdir. Birleşmiş Mil-
letler'in bir barış teşkilatı olduğu düşü-
nülürse, meselenin silah yerine müzake-
re ile çözülmesi isteğinin ifadesi bakımm-
dan bu tepkiler önemli birer göstergedir.
Cayduıcılık fonksiyonu göz önüne alı-
narak Irak'ın çevresindeki bazı noktala-
nn tutuhnasına da fazla ses çıkaran ol-
manuştır. Ancak BM ambargo kararı ik-
tisadi amaçh iken bazı Batılı ülkeler bu-
nu fiili bir kuşatmaya dönüştürmüşlerdir.
Silah kullanma ihtimahni kuvvetlendire-
cek davranışlar karşısında Arap ülkele-
ri, "Konu Araplann işidir" demektedir-
ler. Batılı ülkeler ambargo mu, abluka
ispatlayacak davranışlar içinde değiller-
dir.
Dünya, silaha sanlmadan önce salim
kafayla doğrulan bulmak istemektedir.
Batı'nın yanında Saddam Hüseyin'in ger-
çeğini bilme zanıreti vardır.
Kapanmamış Birinci
Dünya Savaşı dosyası
Körfez bunalımının başlangıcmı takip
eden ilk hafta içinde uluslararası zemin-
de gösterilen ve tarihte ilk defa dünya öl-
çüsünde görülen bir dayanışma kararlı-
lığı dışında, Batı dünyası halen kararsız-
lık ve şaşkınlık görüntüsünü bir tutarlı-
hk göruntüsüne çevirebilmiş değildir. Bu-
nun sebepleri neler olabilir?
Birinci Dünya Savaşı'yla Osmanlı dev-
Körfez bunalımına gerçeklere dayanan bir yaklaşım
belirleyebilmenin en büyük engeli dünyamn, Irak ve kısmen
de Ortadoğu hakkında esaslı bilgilerden mahrum oluşudur.
(kuşatma) rru tartışmasına girmişlerdir.
Diğer tarafta ise henüz açık amaç or-
taya konmadan, savaş hevesi ve telkini
içinde olanların faah'yeti şaşırtıcı boyut-
larda olmuştur. Bunlar iki kümede top-
lanmaktadır. Siyasi amaçlan için kulla-
nacak araç arayanlar ile silah satışından
para kazanmayı umanlar...
Bölgede bulunan ve ileride zarar gör-
mesi muhtemel diğer bir güç de petrol şir-
ketleridir. Bunların konuşmadıkian, ve-
ya devletleri ağzından konuşarak geri
cephede durmayı tercih ettikleri dikkati
çekmiştir.
Körfez bunalımıyla birlikte, konunun
önemli oyuncusu olarak ortaya çıkanlar
"banş" sloganını dillerinden düşürme-
mişlerdir. Ancak banşa inandıklarını
letini yıkarak Ortadoğu'yu paylaşan Ba-
tı ülkeleri, "sınırlan tngiltere tarafından
cetvelle çizilmiş ülkeler, suni düzenler ve
gudümlü yönetimler çerçevesi içindeki bir
Ortadoğu" fikrini öylesine benimsemiş-
ler ki kendi kurduklan bu düzene kendi-
leri de inanır görünmektedirler. Son yüz-
yıl içinde gösterilen davranışlar, Batı âle-
jninin Arap dunyasını, aşiret seviyesinde
yaşamaya ve kabile reisi yöntemleri ile
idare edilmeye uygun; Batı'nın geliştirdiği
"Şark istibdadı" göriişüne göre baskı al-
tında itaate mecbur tutularak ucuz kay-
nak ve hizmet sağlamaya yatkın; "aşağı"
sınıf insanlardan meydana gelen bir dün-
ya olarak telakki ettiğini göstermektedir.
Nitekim son yüzyılda Batı'nın zen-
gin/fakir bütün Ortadoğu ülkeleri için
geliştirdiği senaryoların hepsi bu kanaa-
te dayalı, "güçsüz ülke, kukla yönetim"
ilkeleri üzerine kuruludur. Bu senaryola-
nn başanlı sayılabilecek uygulamalan da
olmamış değildir.
Mesela, 3-4 yüzyıllık bir sürede Os-
manlı devleti içinde bir büyük devlete
mensup olma etkisi ile bütünleştirilmiş
oian "idari şeyhlik" kurumu, 20. yüzyıl-
da adeta bir ortaçağ zihniyeti ile hortla-
tılmış değü midir? Bu şeyhlerin, emirle-
rin çoğunun ataları, Osmanlı tmparator-
luğu'na ihanet için ayartılan, itibarını
kaybetmiş eski aşiret reisleri değil midir?
"Milli devletler ve demokrasi çağı" ola-
rak tanınan 20. yüzyıla girerken Ortado-
ğu'daki petrol kaynaklan üzerine oturtu-
lan devletlerin idarelerinin krallar, sultan-
lar, emirler, şeyhler, şahlar tarafından yü-
rütülmesinin tercih edilmiş olması düşün-
dürücüdür. Cumhuriyet idaresi ve de-
mokrasi çabaları, sadece kayda değer bir
petrol kaynağına sahip olmayan ülkeler-
de görülmüştür. Petrol sahibi ülkeler ise
şu veya bu şekilde mutlakiyetçi idareler
altında tutulmuşlardır. Bu suretle Orta-
doğu'nun idaresinde ve petrol fiyatının
düşük tutulmasında Batılı devlet ve şir-
ketler için önemli tutanak noktaları elde
edilmiştir.
Aym zamanda bir "petrol mücadeleleri
tarihi" de olan 20. yüzyıl böyle başlamış-
tır. Bölgede yapısı bakımmdan temelsiz
ve "dışandan idare" esasına göre düzen-
lenmiş olan bu yapı, yerküreyi milli dev-
let varsayımına göre parselleyen smırla-
rın korunması ilkesi üzerine kurulu yeni
uluslararası düzen anlayışı ve bloklararası
soğuk savaş sayesinde bugüne kadar de-
vam ettirilebilmiştir. Ancak yine bu yol-
la silahlanabilmiştir de... Tohumu atılan
mutlakiyetçi idarelerin bir kısmı bugün
çeşitli diktatörler, bu arada bir Saddam
Hüseyin çıkarmaktadır.
Son yüzyıl zarfında, dünya hızlı değiş-
melere sahne ohnuş; pek çok ülke sömür-
gecilikten kendini kurtarabilmiş; bir kıs-
mı da daha sonraki safha olan yeni sö-
mürgecilikten korunmayı başarmıştır. Af-
rika'nın en geri yerleşmelerinden Güney
Amerika, Güney Asya, Orta Asya ve Do-
ğu Bloku'na kadar dalga dalga yayılan
demokrasi hareketi pek çok ülkede, istik-
rarsız veya güdümlü de olsa kendini gös-
termiştir. Zaman zaman gerçek demok-
rasi örnekleri yaşanmıştır. Birinci Dün-
ya Savaşı sonu düzenlenen Ortadoğu ise
hepsinden geride kalmıştır. Halbuki ba-
ğımsız devlet kurma işine bütün bu ülke-
lerden önce ve zengin kaynaklarla başla-
mıştı. Bunun sebebi, sömürgeciliğin bü-
tün dünyadan yavaş yavas çekilmesinin
söz konusu olduğu bir dönemde petrol
dolayışıyla bu bölgenin sömürgeleştiril-
meye maruz kalmış obnasıdır.
Ortadoğu Araplannın çelişkisi, dış tah-
riklerle Osmanh devletini sömürgeci ilan
edip rahat vatandaş olarak yaşamamn dı-
şında nelerin kaybedileceğine bakmadan,
soyut bir bağımsızlık fikrinin peşine düş-
müş olmalarıdır. Bağımsızhk yerine ön-
ce sömürgeciliğin en âlâsı ile sonra yeni
sömürgecilikle karşı karşıya kalmışlardır.
Ortadoğu öyle bir karmaşaya düşmüştür
ki bugün anık bu ülkeler kendileri "Os-
manlı gitti, Ortadoğu bitti" demektedir-
ler.
Bu arada petrol kaynaklan yabancılar
tarafından hızla tüketilirken, bu devlet-
lerin halklan "zengin kaynaklann fakir
bekçileri" dunımundan kurtulamamış-
lardır.
(*) Bkz. International Herald Tribune ga-
zetesi, (3 Ağustos 1990, s. 2)
lfarın: PeCrol soruna