Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 EKİM 1990 CUMHURİYET/17
HAVA DURUMU
Devlet Meteorotojı Işlen Genel
Müdürtüğü'nden alınan bıigrye gö-
re yurdun batı tesımlerı çok bu-
lutiu, Marmara, Ege, gölle<" böl-
gesi, Iç Anadolu'nun kuzey batı-
sı ile Batı ve, orta Karadenız böl-
geleri yer yer yağmurlu. öteki yer-
ler parçalı bulutlu yurdun iç ke-
sımlen sabah saatterinde sısli ge-
çecek. HAVA SIÇAKLIĞI: Tüm
yurtta artacak. RÛZGÂR: Güney
ve batı yönierden hafif ara sıra or-
ta kuvvette, yurdun kuzeybatı ke-
simlennde kuvvetlice esecek. De-
nizterimizde: Karadenız ve Akde-
niz'de kıbie ve gûn doğusu,
ötetcı denizlerimizde kıbteden
TURKIYE'DE BUGÜN
3 ıla 5 yeryer 6 kuvvetinde saatte 10-21 yer yer 27 denız
mıli htda esecek Dalga yükseklığı 0.5-1.5 Karadeniz açık-
lannda 2 m. dolayında olacak Van Götö'nde rtava1
Par-
çalı bulutlu geçecek Rüzgâr güney ve baû yönierden hafif
ara sıra orta kuvvette esecek Gûi mutedil dalgalı olacak.
Adara
Mapazar
M yaman
Afyon
Ağ-ı
Anka»
Antakya
AntaJya
Artvm
Apfcı
BaMesr
Bıteak
Bmgöl
Brtlıs
Bdu
Bursa
ÇsnattaJe
Comm
Oenak
B 27° 13° Oyarbakır
Y 21° 13° E*me
A 22° 8°Eraincan
Y 20° 7°Eraırum
A 15° (PEshşeHr
y 20*> 5°Gaaantep
B 27" 13° (iresun
B 25° 14° Gûmıişhane B
S 16" 3°Hai*ân A
Y 23°13°lsp>na ¥
Y 22°13°lsJanbul Y
B 17° *>!zmir Y
A 19° 4° Kars
21° 4°Manısa
20° 10° K Ntaas
19° 2°Mefsın
14°-4° Mu#a
20° 7 Muş
23° 7 Nıfide
20° 10° Onîu
A 20° 3° KasOmomı Y
Y 18" 7°Kays«n
Y 22° W KırMare*
Y 20° 1?» tonya
Y 20° 4°Küühya
Y 22° 11" Malatya
20° 3°Samsun
22° 6°S«rt
2O°13°Smop
23°14°Sıvas
15° -2° TelordaS
16° 6°Trataw
20° fTuncefı
20° 8 ° U ş *
21° 5° Van
20° 7°YO2ga[
18° 3°Zongu*iafc
Y 20° 12°
B 26° 12°
B 26° 15°
Y 21° 14°
A 18° 2°
B 21° 2»
Y 20° 10°
B 16° 2°
Y 21° 12°
A 23° 7°
Y 20° 12°
Y 18° 1°
Y 20° 10°
B 20° 8°
A 18° 3°
Y 21° 8°
A 17° 3°
Y 21° 4°
Y 18° 10°
, bubOu isut CkJrtı A açık B-buluüu G-guneş» K-kartı S-stslı Y^aflmurto
BULMACA
8
SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5
1/ Nişanlanan kıza
ilk kez görmeye gi-
dildiğinde erkek ta-
rafından takılan ya
da verilen armağan.
2/ Eski yapı ya da
kent kalmtısı... Yur-
dumuzda bir ırmak.
3/ Sazın en ince ses
veren teli... Arapça-
da "ben". 4/ Şalva-
rın üstüne giyUen ve
önde uzun iki parça-
sı olan giysi... Ilkel
bir silah. 5/ Neon
elementinin simge-
si... Yelin esişi. 6/ Birrcnk...Mikrop-
tan ileri gelen hastalık. 7/ Hz. Mu-
hammed'in çevresinde toplanan
Müslümanlann tümü... Güney Ame-
rika'daki dağ sırası. 8/ Dolleme...
Türkçede ilgi adıh. 9/ Türk müziğın-
de usul anlamında kuîlanılan söz-
cük... Divan edebiyatında manzum
bilmece.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Duyularla algılanabilen her şey.
2/ Çit, perde... Kaplıca. 3/ İnce talaş... Yızım. 4/ Birim... Söz-
cük türetmek ya da sözcüğün görevini belirtmek için kullaru-
lan biçim verici ses. 5/ Tek bir sanatçının tek bir çalgı ile verdi-
ği konser. 6/ Bir nota... öç almayı amaçlayan gizli düşmanük...
Derviş selamı. 7/ Yapay reçine verniği ve tutkalı üretiminde kul-
' lanılan beyaz ve billursu toz... Madencilikle ilgili kuruluşumu-
zun kısa yazılışı. 8/ Kürekle yürütülen dar, uzun ve hafif bir
tekne... Bir masal kuşu. 9/ Satürn gezegenine verilen bir başka
ad.
60 YIL ÖNCE Cumhuriyet
Venizelos geldi
29 EKİM 1930
Hükümetimizin misafiri olarak Ankara'ya gitmekte olan
Yunan Başvekili M.Venizelos ile zevcesi, Hariciye Nazın
M. Mihalakopulos ve maiyeti erkânı dıin Elli kruvazörü
ile Yunanistan'dan limanımıza geünişlerdir. Yunan
Basvekilini istikbal etmek üzere sureti mahsusada
Ankara'dan gelen Hariciye Vekâleti birinci şube müdürü
Nizamettin, kalemi mahsus müdürü Kemal Aziz Beyler
misafirlerimizi getiren Elli kruvazörünü Marmara
açıklannda bir motörle
karşılayarak gemiye çıkmışlar
ve kendilerine Türk
hükûmeti narnına beyanı
' hoşamedî etmişlerdir.
1
Kruvazör istikbalcileri de
aldıktan sonra yoluna devam
etmiş ve saat üç buçukta
Marmara ufuklarında
görunmüştur. Peykişevket,
. Berkısatvet ve Samsun
torpidolanmız Yunan
kruvazörünü karşılamışlardır.
•«»senıılı Venûs ulnm
fBANDO MU2İKASIÎ
a -. » ^ ^ ı
JHbıNk \l(Sl H' MESİKESİNOfJ
3w;nı- ' - - J—JLl'
Tam saat 4'te Elli; yanında torpito muhriplerimiz olduğu
. halde Haydarpaşa limanına yaklaştı. Binlerce halk
Haydarpaşa istasyon meydanını ve sahilleri doldurmuştu.
30 YIL ÖNCE Cumhuriyel
H.V. Velidedeoğlu'nun
aemecı
29 EKİM 1960
Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet
Velidedeoğlu, 147 profesör
konusiyle ilgili olarak şunları
söylemişdir:
"—Üniversiteler Kanununun
aldıfı yeni şekli görmeden
; bu hususta bir şe>r
söyliyemem. Tasfiye
meselesine gelince; bu
arkadaşların her birini sever
ve sayanm. Ancak, muhtar
üniversiteler bünyesinde iç kontrol sağlanmadıkça bugün
- olduğu gibi, korkarım ki yarının siyasi iktidarlarının
müdahalesini gerektirecek haller her zaman zuhur
edebilecektir. Ben bundan korktuğum için şimdiye kadar
kendi ölçumde bu kontrolü kurmak için uğrastım,
olmadı. Üniversite muhtariyetine ve fikir hürriyetine
öteden beri çok bağlı bir öğretim üyesi olarak kendim
için hocalıktan başka bir meslek veya memuriyet veya1
siyasi hayat düşünmüyorum. Eğer yeni kanunla üniversite
' muhtariyetine tamamen son verilmişse kendi
kütüphanemde ve kendi fikir âlemimde çalışmaktan
başka yol görmüyorum. Eğer muhtariyet devam ediyorsa,
hocalık vazifeme devam edeceğjm!'
H.V. VeHdcdeoila
Nüfus sayımı
1960 yıh muvakkat nüfus sayımı neticeleri bugün
açıklanmıştır. Daha evvel Devlet Bakam Nasır
Zeytinoğlu'nun bir basın toplantısı yapacağı bildirilmişse
de İstatistik Umum Müdürlüğü'nde toplanan basın
mensuplanna Umum Müdür, Bakan ile telefonla
konuştuğunu işlerinin çok olmasmdan gelemeyeceğini
bildirdiğini söyliyerek, toplantıyı kendisi yapmıştır.
Bu toplantıda açıklandığına göre nüfusumuz 27.776.069
olup 1955 sayımına göre 3.711.305 bir artış
kaydedilmiştir. Buna göre Istanbul merkez 1.719.922, ilçe
ve köyler 204.990 olup umumi nüfusu 1.924.912'dir. 1955
nüfus sayımına göre ıstanbul'un nüfusu 378.282 kişi
artmıştır. Ankara ise merkez ve kazalar dahil olmak
üzere nüfusu 1.316.879 olup 1955 nüfus sayımına göre
257.393 kişi artmıştır.
îzmir şehrinin nüfusu 370.923, Adana'mn 230.024,
Bursa'nın 153.939, Eskişehir'in 153.190'dır.
GEÇEN YIL BUGÜN Cumhuh^t
Varşova Paktı
29 EKİM 1989
Polonya'nın başkenti Varşova'da bir araya gelen Varşova
Paktı üyesi 7 ülke birbirlerinin iç işlerine müdahaİe
edilmemesi konusunda anlaşmaya vardılar. Varşova
Paktı'nda düzenlemelere gidilmesini isteyen Polonya ve
Macaristan'ın girişimleri sonucu, "Halkların kendi
kaderleri ile sosyal, siyasal ve ekonomik gelişmeleri
hakkında dışarıdan müdahale olmaksızın kendilerinin
karar vermeleri" konusunda görüş birliğine varıldı.
Böylece "Sosyalizmi kurtarmak amacıyla" bir sosyalist
ülkeye mudahaleyi öngören "Brejnev Doktrini" resmen
tarihe karışmış oluyor.
OÜNYA'DA BUGUN
Lenngrad
Londra
Madnd
Mılano
Montreal
MosbM
MûnhBdgrac
Beriin
Bonn
Brûksel
Budapes»
Cenevre
Ceayır
Ddde
Duta
Franıdur;
Gıme
TARTISMA
Bodrunılu Gönüllülerden Çağrı
elbette, herkesin sorumsuzca kirlettiğini gidip
temizlemek değildir... Asıl çözüm, kirletilmemesi bilincinin
oluşmasıdır.
Biz "Bodrumlu Gönüllüler", 11 yıldan
beri çeşitli konularda kampanyalarımızı
sürdürmekteyiz... Kampanyalanmızdan bi-
ri de, çok önem verdiğimiz ve "Mavi Yol
Yaşayacak" sloganı ile yinelediğimiz "Gö-
kova Çöp Seferi"mizdır.
Kamuoyu yaratarak geniş kapsamlı uyan
yapmaktayız. Ülke çapmdaki çağnmıza
uyarak, yurdun her yanından gelip, kam-
panyamıza omuz veren gönüllüler ve Bod-
rum'dan yine göniillü katılan teknelerle
Mavi Yol'a demir almakta ve hep birlikte
Gökova koylarında 5 gün süre ile tonlarla
çöp toplamaktayız.
Amaç, elbette, herkesin sorumsuzca kir-
lettiğini gidip temizlemek değildir... Asıl çö-
züm, kirletilmemesi bilincinin oluşmasıdır.
Biz gönullüler, 28-31 ekim tarihleri ara-
sında çöpleri ellerimizle toplayarak, bir ey-
Iemi gerçekleştirmekte ve ülke çapında
'uyan' yapmaktayız.
Bu konuda 1988 yılındaki 'Çöp Seferi'n-
den önce bir proje geliştirmiştik. Bu pro-
jemiz, sefere çıkmadan bir gun önce düzen-
lediğimiz 'Mavi Yolun Çevre Sonınlan' adlı
panelimizde açıklanmıştı. Her yıl yineledi-
ğimiz panelin amacı da, yöneticilerle, gö-
nüllülerin birlikteüğini sağlamak, sorunlara
birlikte eğilmek, onlardan bilgi almak ve
sorunlan aktararak, çözüme doğru güçlü
adımlar atabilmektir.
Dış görünüşü ile Akdeniz mimarisinin
ozelliklerini taşıyan çöp evlerimiz, bacası,
gumbilyası, nişi, beyaz badanası ve çiçek-
likleri ile tek odah bir Bodrum evi görünü-
mündedir... Estetik unsur ön planda tutul-
'Raciııe ve Bajazet"
Bütün oyunlarını klasik çağdan seçen Racine, acaba niçin
oyunda Istanbul'da geçen bir olayı işlemiştir?
bu
Cumhuriyet'in 15 Ekim 1990 günkü sa-
yısında, Nurer Uğurlu imzalı "XI. Türk
Tarih Kurultayı..." başlıklı bir yazı dikka-
timi çekti. Yazarın burada, "dovuruculuk-
tan uzak" yargısı, "kongre mi, kunıltay
mı" tarttşması, açış konuşmalanndan yap-
tığı alıntılar beni ilgilendirmemektedir. Üze-
rinde durmak istediğim nokta, "Dünya
Başkenti Istanbul" bölümünde sunulan bil-
dirilerin -bu arada benim- fstanbul'u "si-
yasi, költiir, sanat ve sosyal" yönleriyle ta-
mtmaktan uzak olduğunun vurgulanmış ol-
masıdır.
Üç beş cümlelik bildiri özetlerinden yo-
la çıkarak böyle bir yargıya varmanın an-
lamsızhğını ve bu arada yetersizliğini belirt-
mek isterim. Konuyu ana çizgileriyle bir-
kaç cümlede aktaran bu özetler, bildirile-
rin içeriği ve niteliği konusunda hiçbir za-
man gerçek bir ölçü olamaz. Unutmamak
gerekir ki bu özetlerin bir bölümü yalnız
"hava basmak", Türk Tarih Kongresi'nde
"bildiri sunmuştur" izlenimini yaratmak
için gönderilmektedir. Çarpıcı bir başlık al-
tında özet gönderen "muhterem âlim"
kongre sırasında zaten ortada görünmez.
Boylece bildiri daha da gizemli bir havaya
bürünür.
Ne var ki bu özet, her türlü akademik
Uerleme, yükselme, atama ve görevlendir-
melerde temel alınır. Bu bakımdan özetle-
re dayanarak bildirileri değerlendirmek son
derece sakıncah ve tehlikelidir. Bu yüzden
bildirileri toptan "mahkûm" etmek, kara-
lamak yerine, bunlardan hangilerinin su-
nulduğunu öğrenmek, birkaçını yerinde iz-
lemek ve gerekli eleştirileri sıcağı sıcağına
yapmak daha tutarlı olurdu.
Benim sunduğum ve Bay Uğurlu'nun
"yetersiz" damgasını yiyen "Racine ve
Bajazet" konusuna gelince: Bu bildiri, ünlu
Fransız şairi Racine'in işlediği "Bajazet"
trajedisi çerçevesinde XVII. yüzyılda Fran-
muştur.
Çöp Evleri; ÇaU, Löngöz, Yedi Adalar
ve Balıkçı Koyu olmak üzere dört koyda in-
şa edilmiştir.
Biz gönüllüler, Mavi Yol'da çöplerin bu
evlere bırakılmasını istiyoruz. Ayrıca, he-
defimiz sadece Gökova Körfezi değil, kir-
lilik oranı yüksek olan lüm -kıyılardır. Bu
sorunun çözümlenebilmesi için de, daha
çok sayıda çöp toplama teknesine ve çöp
evlerine gereksinim vardır.
Yine Bodrum'dan gönullü olarak katı-
lacak teknelerle Mavi Yol'a demir alaca-
ğız.. Yine tüm yurda çağrı yapıyoruz...
Yurdumuzun her yanından gelecek gönül-
lüler ile Mavi Yol'da gönul birliğine vara-
cağız.
Ancak, bu kez çözüme doğru bir adım
olarak nitelediğimiz çöp teknemiz ve çöp
evlerimizin işlevini sürdürüyor olmasının
verdiği iç huzuru ile 'Çöp Seferi'mizin bu
yıl 'Çöp Şöleni'ne dönüşeceğini umut
ediyoruz.
Ayrıca bu yıl ülkemizdeki tüm tekne sa-
hiplerine, yatçılara, yat işletmecilerine tek-
neleri ile birlikte bize katılmaları için ses-
leniyoruz...
Lütfen, bulunduğunuz limandan demir
aJınız... Mavi yolda buluşalım... Sorunla-
rımıza hep birlikte eğilelim... Fikir birliği-
ne varalım...
SAYNUR GELENDOST
Bodrumlu Gönüllüler
sa'daki Türk görüntüsünü ele almıştır. Bü-
tün oyunlannı klasik çağdan seçen Racine,
acaba niçin bu oyunda Istanbul'da geçen
bir olayı işlemiştir? Olayın tarihsel boyutu
nedir? BB oyun, Fransız kamuoyunu ne öl-
çüde etkilemistir? Oyun neden 1672 yılın-
da yazılnuş ve aynı tarihte oynanmıştır? Ve
daha bir dizi sorunun yanıtı, bildirinin su-
nuluşunda açıkJanmaya çalışılmıştır. Unut-
mamak gerekir ki 1672 ocağında Hötel de
Bourgogne'da "Bajazet" trajedisinin sah-
nelendiği günlerde Beyoglu'nda Fransız el-
çiliğinde de Moliere'in komedileri oynanı-
yordu. Ama bizim "Dünya Başkenti Istan-
bul"umuzun bundan haberi yoktu. Ham-
mer tarihinin Türkçeye çevrilmesine kadar
da olmayacaktır.
Görebildiğim ve anlayabildiğim kadany-
la Bay Uğurlu, eleştiriye ve katkıya meraklı
biri. Ancak bu eleştiriler, tutarlı ve gerçekçi
olursa yararlı olur sanırım.
PROF. DR. ZEKt ARIKAN
Ege Üniversitesi Edebiyat Fak.
Tarib Bölümü/lzmir
Toprak İçin Evrensel Çağrı
Ulkemizde her yıl erozyon nedeniyle denizlere, göllere ve
barajlara gönderdiğimiz toprak 0.5 milyon m
3
'tür. İleri
ülkelerle kıyaslarunca bu rakam çok büyüktür.
çapta havadan çekilen fotoğraflardan ya-
rarlanarak ve arazide bazı incelemeler ya-
parak karara varabilmektedirler. Nerenin
tanm, nerenin orman ve nerenin otlak alcuıı
olması gerektiği bu şekilde saptanmaktadır.
Ulkemiz için böyle bir plan yapılnus değil-
dir. Yapılanlara da kimse uymamaktadır.
Bu durumun doğal sonucu olarak; bilim-
sel düşüncelere göre orman veya otlak ol-
ması gereken yerlerdeki topraklar kazıl-
makta ve toprak erozyonu arttırılmaktadır.
Sayın Mabmut Yağmur'un 5/10/990
günlü Cumhuriyet'te çıkan "Evrensel
Çagn" isimli yazısmı dikkatle ve buyük bir
zevkle okudum. Her bakımdan son dere-
cede güzel ve hakL olan bu yazıya, bazı ila-
veler yapmak istiyorum.
Ülkemiz toprakları, diğer ülkelerdekine
kıyasla çok daha fazla bozulmaktadır. Top-
rak erozyunu çok büyük boyutlara ulaşmış-
tır. Bunun sebebini sadece sanayileşmemiz-
de aramamız doğru değildir. Büyüyen şe-
hirlerimizin ve kurulan fabrikalanmızın,
topraklanmıza bir miktar zarar verdiği doğ-
rudur, fakat bu zarar küçük kalmaktadır.
Batı Avnıpa ülkelerindeki kad.r büyük bir
sanayileşmemiz olsa, o zaman sanayiden
dolayı topraklanmızın zarara uğradığını
söyjeyebilirdik.
Ülkemiz topraklarına en büyük zarar,
arazilerimizin özelliklerine uygun şekilde
kullanılmamasından gelmektedir. Bugün
Afrika ülkelerinin çoğunluğu, arazilerini
Avrupalı uzmanlara incelettirmekte ve ne-
reyi ne şekilde kullanması gerektiğini mey-
dana çıkarttırmaktadır. Uzmanlar büyük
Tarım yapılan yerlerde de erozyona karşı
alınması gereken önlemler alınmamaktadır.
Örneğin; yamaçlardaki tarlaların iniş doğ-
rultusunda sürülmemesi, eşyükselti eğrile-
rine (tesviye münhanilerine) paralel sürül-
mesi gerektiği halde böyle yapılamamakta-
dır. Tarlalar iniş doğrultusunda sürülürse,
yağmur suları süratle aşağıya iner ve top-
rak taneciklerini de beraberinde sürükler.
Yatay sürülürse her çizgi bir küçük baraj
oluşturur, hem suyun hem de toprak zer-
relerinin tarlada kalmasını sağlar. Ulkemiz-
de bu basit kurala dahi uyulmamaktadır.
Anadolu seyahatlerinde çevrelerine dikkat
edenler, yeni sürülen yamaçlardaki tarla-
larda, pulluk çizgilerinin yukardan aşağı-
ya doğru uzandığını kolaylıkla görebilirler.
Ulkemizde her yıl erozyon nedeniyle de-
nizlere, göllere ve barajlara gönderdiğimiz
toprak 0.5 milyon m"tür. İleri ülkelerle kı-
yaslanınca bu rakam çok büyüktür. Her yıl
bir Kıbns adası kaybetmekteyiz.
Yapılan bilimsel incelemelere ve kaba bir
ölçüye göre ulkemizde tarıma elverişli ara-
zi 17 milyon hektardır, fiilen tarım yapılan
ise 27 milyon hektardır. Yani tanm yapıl-
maması gereken 10 milyon hektar alanda
tarım yapılmaktadır. Bilime ters düşen bu
hareketimiz, topraklanmızın mahvına se-
bep olmaktadır.
Dere kenarına kurulmuş bir fabrikanın
atıkiarıyla dereyi kirlettiğinden şikâyet
ederken, o fabrikanın arkasındaki ve dere-
nin iki yanındaki yamaçlardan gelen top-
raklann dereyi ne kadar çamurlaştırdığını
düşünmek gerekir.
Kanımızca; ülkemizdeki toprak erozyo-
nunun sulanmıza ve en kıymetli doğal kay-
nağımız olan topraklanmıza verdiği zarar,
fabrikalanmızın verdiğinden çok fazladır.
Prof. Dr. TAHStN TOKMANOGLU
Orman Mühendisleri Odası Başkanı
Turkey-Hindi Adı Değişmelidir
9
Hindinin ille de kötü bir şey olduğunu nereden
çıkartıyorsunuz? Hem kim bilir, belki birilerinin dilinde de
Amerika tavuk anlamına geliyordur; dünyada binlerce dil
var.
Nur Yaycıoğlu adlı psikolog arkadaşımı-
zın 8 Ekim 1990'da Tartışma köşesinde ya-
yimlanan "Turkey-Hindi Adı
Degişmelidir" başlıklı yazısında insanı ilk
çarpan nokta, medenilerin surlarına aba-
nıp abanıp bir türlu istilayı başaramayan
göçebe kabilesine özgü o koyu şovenizm ve
aşağılık kompleksi. Hemen ardından da
inanılmaz bir aymazlıkla atlanan iki
"küçük" ayrıntı: İlki, değiştirmemiz gerek-
tiği savunulan, başkasının dili; ikincisi de
dünya, biri fngiliz, öbıiru Türkce konuşan
iki insan topluluğundan oluşmuyor. Ama
Nur Hanım'm mektubundaki mantıksızlık-
lar bunlarla bitmiyor.
1. Sovyetler Birliği'nde isim değişikliği
duşünulmesinin, Nur Hanım'ın problemiy-
le ilgisi yoktur. Bu devlet, gerçekleşen sis-
tem değişikliğinden ötürıi, eski sistemi yan-
sıtan adını değiştirmek istemektedir.
2. Kişisel gelişimindeki en önemli kay-
nağın, TV'deki ÂBD dizileri olduğu anla-
şılan Nur Hanım'ın sandığı gibi
"yabancılar" değil, sadece "Ingilizce
konuşanlar" için Türkiye ve hindi sözcük-
leri eşanlamlıdır. Kendileri bu konuda öy-
le koşullanmış ki "land" meselesini savun-
mak için verdiği örneklerin hepsi de tngi-
lizce. Bir tek Deutschland hariç; eh, Ger-
many dese olmayacak tabii. Ötekilerden de
-haliyle resmi dili Ingilizce olan- England
hariç, hiçbiri o devletin kendi dilindeki adı
değil.
Onun verdiği örnekler - Finland, Pö-
land, Switzerland, Ireland- bu ülkelerin İn-
gilizcedeki adlandır. Gene bu koşullanma-
nın bir başka uzantısı da arkadaşımızın, yıl-
başlarında "...dünyanın her köşesinde, hin-
di yemeği hazırhklan..." olduğunu zan-
netmesi.
3. Çift anlamlı sözcükler ve bunun so-
nucu "kötü tesadüfler" bir dilde vardır.
(Örneğin, Ingilizcede en yaygın erkek isim-
lerinden biri olan John, argoda kenef an-
lamına gelir.) Ayrıca bir dildeki sözcük, bir
başka dilde farklı (bazen "nahoş") anlam-
lara gelebilir de. Almaniar, "Kardeşim lüt-
fen o çirkin sözcüğü deği^tirip sadece "po-
po"yu kullanın, bizim en büyük şairimize
karşı saygısızlık olujor," dese, Can Yücel
fena bozulurdu herhalde. Ayrıca kavram-
lar da dilden dile değişir; hindinin ille de
kötü bir şey olduğunu nereden çıkartıyor-
sunuz? Hem kim bilir, belki birilerinin di-
linde de Amerika tavuk anlamına geliyor-
dur: dünyada binlerce dil var.
4. Diğer bir ulusal hassasıyetımıze gelin-
ce... Eğer onun bunun başkentini, harita-
daki yerini, kaç ton buğday sattığıru kafa-
lara d'oldurmak meziyetse, Türkiye'nin ha-
ritalardaki yerinin bilinmemesi cahilliktir
tabii ve Türkiye'nin adının, dilin birinde
hindi anlamına gelmesiyle de hiç ilgisi yok-
tur.
Franstzlann haritalannda "Turquie"
yazıyor, bu kelime Fransızcada hindi falan
demek değil ve eminim haritadaki yerimi-
zi bilmeyen Fransız da çoktur. Tıpkı öm-
ründe görmediği New York'un sokak ad-
larını ezbere bilen, ama Ruanda'nın, Bur-
kina Faso'nun Turks ve Caicos Adalan'-
nın, Surinam'ın haritadaki yerini bilmeyen
on binlerce Türk olduğu gibi.
Dünyanın bir bölümu karşısında sürekli
kendimizi aşağılayıp, inanılmaz komplek-
sler içinde kıvranıyoruz; aşağılayıcı, saldır-
gan ve şoveniz. Her şeyimizi TV dizileri şe-
killendirdiği için ırkçılığın bile sadece siyah
düsmanlığı olduğunu sanıyor ve ırkçı olma-
makla övünüyoruz. Acaba artık şu dünya-
daki yerimizi, geleceğimizi ve kendimizi iyi-
ce bir sorgulayıp bu kişiliksizlikten silkin-
mek için çok mu geç?
EMİNE ÖZTÜRK
Kızıltoprak/İstanbul
POLTITKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Cumhuriyetin İlanı...
Atatürk'ün cumhuriyeti ne zaman düşündüğü tartışmalı-
dır. Cumhuriyet sözcüğünü Atatürk, ilk kez 1919 yılının 7/8
temmuzunda Mazhar Müfit Kansu'ya soylemiştir. Bunu Maz-
har Müfit şöyle anlatır:
"Paşa, vatanın kurtulmasından sonra cumhuriyet ilanının
şart olduğu hakkındaki düşünce ve mancını bir kez daha sağ-
ladıktan sonra:
—Mazhar Müfit, not defterin yanında mı, diye sordu.
—Hayır Paşam, dedim.
—Zahmet olacak, ama bir merdiveni inip çıkacaksın. Al gel,
dedi. Neredeyse sabah olacaktı. (..) Not defterini alıp geldim.
—Ama bu defterin bu yaprağını kimseye göstermeyecek-
sin. Sonuna değin gizli kalacak. Bir ben, bir Süreyya, bir de
sen bileceksin. Şartım bu, dedi. Süreyya da ben de:
—Buna emin olabilirsiniz Paşam, dedik. Paşa bundan
sonra:
—Öyle ise önce bir tarih koy, dedi. Koydum. 7/8 Temmuz
1919. Sabaha karşı. Tarihi sayfanın üzerine yazdığımı
görünce:
—Pekâlâ, yaz, dedi. Zaferden sonra şekli hükümet cum-
huriyel olacaktır. Bunu size daha önce de bir sorunuz üzeri-
ne söylemiştim. Bu bir; iki, padişah ve hanedan hakkında
zamanı gelince gereken işlem yapılacaktır. Üç, örtünme kal-
kacaktır Dört, fes kalkacak, uygar uluslar gibi şapka giyile-
cektir.
Sözün burasında kalem elimden birdenbire düştü. Yüzü-
ne baktım. O da benim yüzüme baktı. Bu, gözlerin bir takı-
lışta birbirlerine çok şey anlatan konuşuşuydu. Paşa ile za-
man zaman senli benli konuşmaktan çekinmezdim.
—Neden durakladın deyince:
—Darılma, ama Paşam, sizın de hayalperest yanlarınız var,
dedim. Paşa gülerek:
—Bunu zaman belirler, sen yaz. dedi. Yazmayı sürdürdüm:
—Beş, Latin harfleri kabul edilecek.
—Paşam, yeter yeter, dedim. Cumhuriyet ilanını başara-
lım da üst yanı yeter. Defterimi kapadım ve koltuğumun altı-
na sıkıştırdım. Inanmayan bir adam tavrı ile:
—Paşam, sabah oldu. Siz oturmaya devam edeceksiniz,
hoşçakalın, diyerek yanından aynldım. Gerçekten gün ağar-
mıştı. Süreyya da benimle beraber odadan çıktı."
Atatürk'ün, cumhuriyeti daha ayaklanma yıliarının başın-
da ve içinde düşûndüğünü sezenler vardır. Yabancı kaynak-
jardan bu daha sonra öğrenilmiştir. Şevket Süreyya Aydemir
İngiliz kaynaklarında bir Amiral Vesek'ten söz eder.
"O zamanki İngiltere hükümetinin ve genelkurmayının gö-
rüşleri, çelişkileri, verilen raporlar... Amiral Vesek, ilk kez
Türkiye cumhuriyete gidiyor, diye Hariciye'ye yazabilmiştir.
İlk anlayanlardan bıridir. Türkiye'de Atatürk yeni bir hükümet-
ten söz etmiştir."
özel oturma ve konuşmalarda ülkenin geleceğine ait ko-
nuşmalar, söyleşiler, tartışmalar olmuştur.
Özel konuşmalarm dışında birisi çıkıp da, "Savaştan son-
ra padişah devrilecek, hanedan yıkılacak, yerine cumhuri-
yet ilan edilecek" dese, herkes diyene deli değilse bir aca-
yip gözle bakar. Sonraki anılarda kimi izler vardır.
Sakarya Savaşı'ndan sonra Sivrihisar'da Yakup Kadri Ka-
raosmanoğlu, İsmet Paşa'ya:
"Bu işin sonu ne olacak, Paşam" diye sorar,
"Ne olacak, cumhuriyet olacak" yanıtını alır. Bu konuşma
Yakup Kadri ile İsmet Paşa arasında geçer.
Anadolu hükûmeti Meclis'in kuruluşu ile başlar. Ondan ön-
ce vatanı kurtarmaya çalışan dağınık güçler vardır. Meclis'in
kurulup açılmasıyla ki ortada birotorite vardır. Meclis, hükü-
met ve onun ordusu... Cumhuriyet nice sonra ilan edilecek-
4ir. Bunu çok önceden düşünenler ve akla koyanlar vardır.
Başta Atatürk geliyor.
ÇAUŞANLAREV
SORULARI/SORUNLARI
YILMAZŞİPAL
"Zorunlu hizmetle yükümhiydüııf
SORU: 1950 yılında Köy Enstitüsii mezunu olarak, 18 va-
şımı doldurmadan öğretmenliğe başladım. Hem de
3803 saytfı yasa uyannca 20 yıl zorunlu hizmetle yü-
kümliiydüm.
4357 sayılı yasanın 2. maddesinde belirtilen husus-
lan, süresinde yerine getirdigim için asıl oğretmenli-
ge geçirildim. Bu maddenin son paragrafında
"Öğretmenliğe gecirilenlerin stajyerlikte bulunduk-
lan müddet tekaütlüklerinde fiili hizmet sayüır" den-
mektetir.
Emekli oluncaya kadar hiçbir sonın çıkmadı.
1981'de emekli olduktan sonra emeklilik işlemlerin-
de, 18 yaşından önceki hiztnetlerim fiili hizmet ola-
rak kabul edilmedi. Yazılı ve sözlu başvunılanma
3803 ve 4357 sayılı yasalann geçerli olmadığı ve iş-
lemlerin 5434 sayılı TC Emekli Sandığı Yasası'na göre
yapıldığı bildirildi.
Arada başvurulanmı sürdürdüysem de bir sonuç
alamadım.
Bu konuda Danıştay kararı var mıdır?
I.K.
YANIT: 19 Ocak 1943 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan,
4357 sayılı yasanın 2. maddesine göre "tlkokul öğretmenliğine
yeni tayin edilenler bir yıldan üç yıla kadar stajyer olarak çalı-
şırlar." Aynı maddenin son fıkrasında da "öğretmenliğe geci-
rilenlerin stajyerlikte bulunduklan müddet tekaütlüklerinde fiili
hizmetlerine sayılır" hükmüne yer verilmektedir.
4357 sayılı yasa kapsarmnda geçirilen staj süresinin emekli-
lik yönünden değerlendirileceği açıktır.
Genel olarak TC Emekli Sandığı Yasası ile tanınan haklar-
dan yararlanabilmek için 18 yaşını bitirmiş bulunmak koşulu
aranmaktadır.
Ancak "Bir meslek ve sanat okulunu bitirenlerden, Türk Me-
deni Kanunu hukümlerine göre kazai rüşt kararı almak sure-
tiyle Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı'na tabi ve öğrenınileri
ile ilgili görevlere atananlar" için 18 yaş koşulu aranmayacaktır.
Devlet tarafından okutulup, zorunlu görev yükümlülüğü olan
ve 18 yaşın dolumundan önce kazai rüşt kararı aranmaksızm
meslekleri ile ilgili görevlere atananlara, uygulama nasıl yapı-
lacaktır?
Danıştay 10. Daire'nin 13.2.1980 tarih, 1976/2654 esas ve
1980/275 karan:
* "18 yaşm dolumundan önce mecburi hizmet yükümlülü-
ğü nedeniyle geçen hizmetin emeklilik tahsisinde değerlendi-
rilmesi gerekeceği" hakkmdadır.
* Kaynak: Emrullah Damar, TC Emekli Sandığı Mevzuaö
1987, sayfa 376
I M Z A G U N U
29 Ekim 1990 Pazartesi 13,00-17.00
RIFAT ILGAZ
HALİL NEBİLER
Cumhuriyet Kitap Kulübü
Kastamonu Temsilciliği
ÖZKAN KİTABEVİ
Yer: Cumhuriyet Cad. No: 24