25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 EKİM 1990 CUMHURİYET/17 HAVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGÜN Devlet Meteonrtoji Işleri Genel MûdüfiûOCı'nden alınan bilgrye gö- re yurdun batı kesımleri parçalı çok buluflu, Trakya Marmara, Ku- zey Ege, Batı ve Orta Karadeniz ile İç Anadolu'nun kuzeybatısı yağ- murtu, yer yer sağanak yağışlı, ĞîBki yerier az bulutiu ve açık ge- çecek HAVA SICAKLIĞI Yağış alan yerterde azalacak, di$er yer- lerde değışmeyecek RUZGAR Güney ve batı yönlerden hafif ara sıra orta kuvvette kuzey bölgele- rimizde yw yer kuvveöıce esecek. Deni2)enmi2de: Dogu Karadentz Adarıa kıble ve keşışleme, ötekı denızlenmizde kıble ve lodos, zamanla Batı Karadeniz. Marmara ve Kuzey Ege'de yıldız ve poyrazdan 2 ile 4, yer yer 5 Bat Karadeniz ve Güney Ege'de 6 kuvvetınde saatte 4 ıla 16, yer yer 21, Baü Kara- deniz ve Güney Ege'de 27 denız mıli hızta esecek. Adıyaman Atyon Ajn Ankara Afflakya Antalya Vtvm Hytiın 3aiıkesır 3 ecık 3ıag4l B.Ü.S BO,L Bursa A 33° 20° Dıyartakır Y 20° 13° Edınıe A 30° 14° Erancan Y 24° 8°Erzunım A 20° 4°Estaşehif Y 25° 9° Gaaaitep A 29° 19° Gıresun A 30° 16° Gûmûşhane Y Y 23° 12° Hakldn A 27° 15° Isparta Y 24° 11° Istıntul Y 21° 9°lzn*r A 23° 10° Kare A 21° 8°Kastamonu Y Ç Corum Denıa Y 26° 8°Kays«n Y 23° 12" KırUvelı Y 24° 4°K£ttıp A 27° 14° MiUtya 27° 10° Manısa 19° 14° K Maraş 23° 7e Mersın 18° 0°Muğ!a 25° 8 Mus 30° 15 Klığde 22° 13° Ordu 22° 8 ° t a 18° 9°Samsun 26° 9°Sıırt 20° '5° Sınoo 25° 18° Sıvas 19° 2°Telcnla5 25° 6°Trabzon 26° 6°Tuncelı 19° 13° Uşak 24° 8°Van J Moskova A Y A Y A 24° 8° ZonguhJak 'yajmurtu A-ıçık B-bukittu G-güne$i K-tart S-sslı Y-yafimurtu Tebriz Sam OÜNYA'DA BUGÜN Amslefdam Amman Aüna 0 Barcetona Basel Berlın flornı B-ünsel Budapeşte Cenevi Ceayır C:<We Dubaı Frantfur. Gme HeSırto Katnre Kopentıag Köln leftflşa B 17° A 30° Y 23° A 33° Y 23° B 19° Y 20° B 14° B 20° B 18° B 15° B 18° A 25° A 36° A 36° B 19° A 29» B 6» A 29° B 12° B 20° A 28° U i ngrad Londra Madrıd UUano Montreal Moskma Mûnıh Mew Ybrtı Oslo Psns Prag Rıyad Roflia Sotya Sam V Anv Venedık Vıyana Y 6° B 20° Y 15° 8 20° Y 10° Y 5° B 15° A 24° B 9° B 20° B 16° A 35° B 23° Y 18° A 30° A 33° A 28° B 10° B 19° A 17°- Wast«ngtDn A 25° Zünü B 19° BULMACA SOLDAN SAĞA: 1 2 3 1/ Taşlı, çakıllı yol. 2/ Madenleri yont- mada kullanılan çe- lik araç... Ziyan. 3/ Işlemeli ya da işle- mesiz olarak yatak üzerine konulan yas- tık. 4/ Bir cins içki.. Bir peygamber. 5/ Bilgin... Kayak. 6/ Eski Mısır'da güneş tanrısı... Osmanlı devletindeki sivil rütbelerden biri... Hangi şey. 7/ Ağır- lama... Iplilderin bo- yanmak istenmeyen bölümlerinin ağaç kabukiarı, yaprakiar ya da bal- mumuyla sanlarak boyaya batınlma- sı yoluyla uygulanan bir tür boyama tekniği. 8/ Acemi boğa güreşçisi. 9/ Hatay yöresinde incirden yapılan ra- kıya verilen ad... Renkli televizyon sistemlerinden biri. YLKARIDAN AŞAGlYA: 1/ Anayurdu Amerika olup son yıl- larda yurdumuzda da yetiştirüraeye başlanan ve Cüysiiz şeftali de denen meyve. 2/ Zehir... Halk di- linde mısıra verilen ad. 3/ Misk keçisine benzer bir hayvan... Bankada hesabı olunlara gönderilen ödeme ya da çekme mek- tubu. 4/ Eski özel otomobillerin karoseri biçimi. 5/ ttina... Lit- yumun simgesi. 6/ Hayati sıvı... Dilenci. 7/ Meslek... Sipersiz şapka. 8/ Yapısına girdiği sözcüğe olumsuz anlam katan bir önek... Büyük zoka. 9/ tskambilde bir kâğıt... Uzun omuz atkısı. 60 YIL ONCE Cumhuriyet Fethi Beyin davası. 22EKİM1930 S.C. fırkası reisi Fethi Bey namına Bursa Valisi Fatin Bey aleyhinde bir dava ikame edilmiş ve dava arzuhali Fethi Beyin Bursa'da bulunan vekili avukat Asaf Bey tarafından müddeiumumiliğe verilmiştir. Bu dava arzuhalinde Bursa Valisi Fatin Beyin intihap esnasında Gemlik kazası tnerkezine giderek orada bir kalabalık muvacehesinde S. Fırkanın memlekete muzır olduğunu ve fırka müessisinin Paris sefaretinde bulunduğu sırada kumar ve sefahat âlemine dalarak umuru sefareti ihmal ettığini ve Başvekâleti zamanında irtikâbatını isbat eden dosyaların M. Meclisinin küşadında paçavra gibi yüzüne vurulduğunu söyliyerek reisi böyle olan bir fırkaya intisap eyliyenlerin de seciyesiz eşhastan ibaret olacaklarını beyan eylediği iddiasile Vali Fatin Beyin harekâtı vakiası Türk ceza kanununun 480 inci maddesine temas eden ceraimden olduğundan hakkında takibatı kanuniye icrası ve Fethi Beyin vaziyeti içtimaiyesine nazaran maddi ve manevi zararına mukabil (25000) lira tazminat ile beraber mezkur madde ahkâmına tevfîkan tayini cezası talep edilmiştir. Taşdelen, Çırçır suları Taşdelen ve Çırçır suyu menbalarından günde nihayet 150 damacana su alınabildiği ve bunun bir kısrru taşraya sevkedildiği halde, şehirde Taşdelen ve Çırçır suyu diye mebzul miktarda su satılması, Belediyenin nazarı dikkatini celbetmiştir. 30 YIL ONCE Cumhuriyel Bakanlar Kurulu 22 EKİM 1960 — Bakanlar Kurulunda bugün yeni | bir değişiklik yapılarak üçüncü bir De\ r let Bakanhğı kurulmuştur. Bugün resmen açıklandığına göre Başbakan Yardımcıhğına ve Devlet Bakanhğına Milli Savunma Bakanı Emekli Orgeneral Fahri özdilek tayin edilmiştir. Kendisinden boşalan Milli Savunma Bakanhğına Fahri Özdilek da Emekli Korgeneral Hüseyin Ataman tayin olunmuştur. Bu husustaki kararnameler Başbakan Cemal Gürsel tarafından imzalanmıştır. Yeni Milli Savunma Bakanı Emekli Korgeneral Hüseyin Ataman 1316 yılında Yanya'da doğmuştur. 1333 yılında Harb Okulundan topçu asteğmeni olarak çıkan Ataman. 1929 da.Harb Akademisini bitirmiştir. İstiklâl Savaşma katılarak İstiklâl Madalyası ile taltif edilmiş, 1950 yılında Tuğg., 1953 de Tümg., 1956 yılında da Korgeneralliğe terfı etmiştir. Ataman 1960 ağustosunda Harb Akademileri Kumandanı iken kendi isteğiyle orduyu gençleştirme hareketine katılarak emekliye aynlmıştır. Celal Atik Bugün buradartoplana Merkez Ceza Heyeti bazı kararlar almıştır. 1 — İstanbul'da yapılan Galatasaray - İzmirspor maçmda hakeme hakaret eden G.Saray idarecisi Rüçhan Atlıya 1 ihtar verilmiştir. 2 — Roma'da kavga eden güreş antrenörü Celâl Atik ile Hasan Bozbey cezalandırılmışlardır. Celâl Atik'e önce 1.5 sene boykot verilmişse de, tahrik gözönünde bulundurularak bu 1 sene hak mahrumiyetine çevrilmiştir. Hasan Bozbey'e de altı ay hak mahrumiyeti verilmiştir. 3 — Altaylı Yılmaz'a da amatörlüğü ihlâl ettiği için 3 ay hak mahrumiyeti verilmiştir. GEÇEN YIL BUGÜN Cumhuriyet Şartsız varız 22 EKİM 1989 DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel, SHP'nin sine-i millete dönmemesi durumunda tek başlarına sine-i millete dönebileceklerini söyledi. Sine-i millete dönmek için "Parlamento dışı partilerin ara seçime girmemesi" gibi hiçbir koşul aramadıklannı belirten Demirel, "Şartsız varız. SHP ne zaman hazırsa biz de varız. Türkiye'yi seçime göturecek her yola varız" diye konuştu. Cumhuriyet'in sorulannı yanıtlayan DYP Genel Başkanı Demirel, ANAP'ın cumhurbaşkanını TBMM'de tek başına seçme tutumunun kesinleşmesi üzerine, muhalefet partilerinin parlamentodan toptan istifa ederek "sine-i millete" dönmesi gerektiğini söyledi. TARTBMA Rastlantılara Bakıp liziilıııeyelim Sayın Yaycıoğlu'nun belirttiği gibi turkey sözü Ingilizcede kazkafab, ahmak anlamına gelir. Ancak bu benzerliği Türkiye aleyhine Anglo-Sakson dünyasınm hazırlamış olduğu bir komplo gibi görmek biraz gülünç oluyor doğrusu. Sayın Nur Yaycıoğlu'nun 8 Ekim 1990 tarihli Cumburiyet'te "Turkey-Hindi Adı Degişmelidir" başhklı yazısını okuyunca konuyu bilmeyenlere şu noktaları açıkla- mak isterim: tngilizcede "turkey" diye söylenen ve Sa- yın Yaycıoğlu'nu epey bir aşağılık duygu- suna sürüklediği anlaşılan bu kuşun asıl va- tanı, Yeni Diinya'dır. Eski Grekler'in me- leagris dedikleri guinea fowl ya da guinea cock denen bu kuş, Amerika'ya Türkiye yoluyla getirildiği için ona Ingilizcede tur- key ya da tarkey-cock denmiştir. Amerika kıtasında yaşayan yerli kuşun, önceleri bu- nun bir türü olduğu sanılmıştır. Aradaki fark keşfedildiğinde ise guinea-fowl adı, Afrika'dan Türkiye yoluyla getirilmiş oJan kuş için kullarulmış ve turkey sözü de Ame- rika'nın yerlisi olan kuşun adı olarak kal- mıştır. Guinea fowl adının ise Portekizli- ler tarafından Gine'den getirildiği için bu kuşa verildiği açıktır. Böylece 16. yüzyılda yapılmış olan bir hatanın sonucu olarak meleagris adı, Amerikan hindisinin de bi- limsel adı olarak kabul edilmiştir. Sayın Yayaoğlu'nun belirttiği gibi tur- key sözü Ingilizcede kazkafalı, ahmak an- lamına gelir. Ancak bu benzerliği Türkiye aleyhine Anglo-Sakson dünyasınm hazırla- mış olduğu bir komplo gibi görmek biraz gülünç oluyor doğrusu. Aynca biz ülkemize Turkey değil Türkiye diyoruz ki bu ad, Türk (Turk) adıyla hiç de uyumsuz değil doğrusu. Pekçok ülke adının dilden dile de- ğiştiğini hatırlamakta yarar var. Kaldı ki, Saynn Yaycıoğlu'nun dile getir- diği bu "üzücü benzerlik" sadece Jngilız ce için söz konusu. Diğer dillerde de başkc bazı konularda birtakım rastlantılar sözko- nusu olabilmektedir. Fakat bu rastlantıla- mü? Yazar Demir Özlii, "Türkiye'yi bir oku- ma çölü olarak gördiim" diyor. Özlii, Al- manya'dan, Türkiye'ye yıllar sonra gelmiş. Bu düşüncesine üzülmüş hatta biraz abar- tıh bulmuştum. "Okuma çölü" ne demek? Bir toplum olarak gazeteye, kitaba bu kadar yabancı mıydık? Elbette kültür dev- rimini gerçekleştirmiş toplumlar gibi değil toplumumuz. Ama okuma çölü sözcüğü, ifadesinde bir ağırlığı vurguluyor. Biraz dü- şününce tepkim kısa bir zaman sürecinde tepkisizliğe dönüştü. Gerçek payı var mıy- dı? Tabii ki vardı. Demir Özlü yıllar sonra ulkesine dönmuş, gözlemlen daha somut ve çarpıcı. Neden okunmuyor peki ülkemizde? Okuma alışkanlığı olmayan bir toplum olduğumuz kesin. Benim basit bir gözle- mim: Sabah yaşam mücadelesine başlayan insanlann yüzlerinde gerginlik umutsuzluk, düşünceli bir anın görüntüsü hiç silinmiyor. Tersine salgana dönüşüyor. Gazetesi elin- de olan kaç insan var? Parmakla sayılacak kadar az. Peki bu saynlığuı sorumlusu kim? Sorun maddi imkânsızlıkJar mı? Sanmıyorum. Maddi imkânı olup da gazeteye, kitaba ya- bancı insan sayısı az mı? O zaman bunu te- mel sorun sayamayız. Sorumlu devletin politikası mı? O daha geçerli. Kitapların yasaklanması, gazetele- rin basılması, gazetecilerin, aydmların öl- dürülmesi halkı kitaba gazeteye karşı soğu- tur mu? Evet soğutur... Sindirilmiş bir toplum olduğumuz gerçe- ği ile iç içe yaşıyoruz. Sorun zaman som- nu mu? O da işin bahanesi olsa gerek. Batı'da bilimsel devrim ve teknolojik dev- rim yaşandı, insan hakları bizden çok da- ha önce gündeme geldi. Avrupa cumhuri- yetle birlikte gündeme gelmedi mi? "Ha- yatta en hakiki mürşit ilimdir", Bir ulusun temeli kültfirdür" dememiş miydi Atatürk? Ondan sonra gelen kuşaklar, devlet adam- lan, yöneticiler, en üst kademesinden en alt kademesine kadar herkes, bunca yü yasakcı ra bakıp üzülmek yerine bu beazerliklerk ortaya çıktığı tarihsel koşullan incelemek daha öğretici ve eğlendirici olmaz mı? Amerikalıların bu konudaki tutumuna gelince: Bu, bizim değil Amerikalıların so- runudur. Amerikan toplumunun içinde bu- lunduğu cehalet ve bu durumun böyle sür- dürülmesi için basın tekellerinin radyo ve televizyonlan nasıl istedikleri gibi yönlen- dirdikleri, haberleri nasıl çarpıtarak verdik- leri, haberlerin seçimini nasıl yaptıklan, ar- tık dünya âlemin malûmu iken Turkey adı değişmelidir demek, en hafif ifadeyle abes kaçıyor. Amerikalılar, sahip oldukları bü- tün teknik olanaklara ve yüksek yaşam dü- zeyine rağmen dünyaya kapalı bir taşra ya- şamı sürdürüyorlarsa bunun suçu bizde mi- dir, başka bazı koşullarda mıdır, lütfen dü- şününüz. Aşağıhk duygusuna kapılmaya hiç gerek yok. Herkes yerirü, kim olduğunu, neyin ne olduğunu bilsin yeter. EMREHAN ZEYBEKOGLU Bogaziçi Üniversitesi Yabancı Dilkr Yuksekokulu Öğ. Gör. zihniyetin ardına sığınarak sağlıklı bir eği- tim politikası saptamayarak günümüze na- sıl gelindiğini sorgulamalıdır. Kısaca okumayan bir toplumuz. Acı da olsa okuma çölünü soluk soluğa yaşayan bir toplumûî. Okuma sevgisi küçük yaşlar- da ailede, okulda başlamalı, devletin ve özel sektörün katkılarıyla kütüphane sayısı ço- ğaltıhnalıdır. Erişmeye çalıştığiMU Batı ül- kelerinde bizdeki kahve sayısı kadar kütüp- hane var. Bu oranı ülkemizde de sağlayabildiğimiz zaman okuma alışkanlığı ve kitap bilinci, ekonomik kalkınmışhkla paralel olarak in- san yüzlerindeki umutsuzluk yerini umuda ve aydınlık günlere bırakacaktır. tşte o zaman Descardes'in "Düşünüyo- rum öyleyse vanm" deyişinde vurguladığı özgür düşüncenin yerleştiği bir toplum dü- zenine kavuşacağız. SAYGUN SOMER Muhasebeci TESEKKURLER i - Pepsi Cola Tina Tumer Paris Konser Gezisi" 1316 Ekim tarihleri arasında talihli tüketiciler. basın mensuplan ve Pepsi yöneticilerinin kahlımlanyla ve acentemiz teknik işbiriüjiyle gerçekleştirildL Bu önemli organizasyonda, bize güvenen Sayın Pepsi Cob In temational-Türkiye yöneticilerine ve Sayın Fruko-Tamek yöneticüerine teşekkür ederiz. 7TUR ORGANIZER Galeri • Atölye PERA • 14« 97 3* • 132 64 26 24 EKİM - 6 KASIM I. SOVYET RESİM SERGİSİ RAMKO SANAT MERKEZİ ATİYE SOK. 8/2 TEŞVİKİYE İSTANBUL TEL 136 15 38 AEDPA ^İTekslilbank Sanat Gîlerisi ZEYNEP SARIOĞLU Suluboya Resim Sergisi 17 Ekim - 5 Kasım H O t m Gerede Cad. 126 Teşvlklye 13« 12 79 YILMAZ MER2İF0NLU Resim Sergisi 24 Ekim-24 Kasım'90 SOYAK SANAT GALERISI BOyOkdere Cad. No: 3e Mecldly*k8y 175 09 10-20 TEM SANAT GALERJSİ ÖMERKAU$İ »Bte-M 1990 kasnn ayı serghnbde değerkndlrilmek üzcrc HOCA AÜ resimleri aranıyor.IHortx>r Bıt Pazarı Knk Tukımba Sokak No: 13/22 Fm* 34260 Istsnfcul Tel 524 35 92 Fax:531 47 48 1 BFBEK AKBANK SANAT GALKRİSİ • İSMAİL CEM "SONBAHAR" N. FotoğrafSergisi 24 Ekim - 9 Kasım 1990 Akbank Bebek Şubesi Cet -det Paşa Cad. 238 LâlehanTfezkan Resim Seıgis 8-29Bml990.nOO-l8ÛO [PazMgâniendtşmda) fTT"Vt>nca 1 „ ,Modem Sanat ^ Galcrisı »ISAKT<}I Valikonağt Caddesi No. 117/2 Nişantaşı-İstanbul ySBSE*?-™ Resim Sergisi HaUsMgaaCattesM . Haıhyelsonbultl: 1324717 • C A R A N T l S A N A T G A L E R I S I Gl ZEL SAS4TLAR ATOLYELERİ Muım ooaı ouauıt »ı» TUIIU 9UIIM 1UC a«C «L2£«' RCHBER SARATCI VE tURARy ORIAMv •(UII/IIZ1IEII CM'SIUS. S17DEI İBRAHİM ÇİFÇİOĞLU SELİM KARADANA EKREM KAHRAMAN İUR»İM Sâ-â Ta>* S-naı Filsef«ı -^-t'« SERHAT AKYOL İLE MOZtK ÇALIfMJUJML «İ3S« G'ar <emar S^feT %i i vD ı PMfESTOMELÜfiE ADIM. UIM HE1 ltfA. »II İLtJTt. HM M12ITI UTHM (AU»H1 MllrUU. HgNGİN SÖHM Clhtngtr Cn) 1213 Btyoilu-kfnİHlt T* \*t S3 10 POUTIKA VE OTESI MEHMED KEMAL Cahit Sıtkı'yı Anarken... Cahit Srtkı Tarancı yaşasaydı şimdi 80'inde bir delikanlı ola- caktı; 1910'da doğmuştu. Oysa 1956'da 46 yaşında öldü. Sağ- lığında ölümüne paha biçerdi. 'Yaş otuz beş, yolun yansı eder' derken 70'inde öleceğini sanırdı. Orhan Veli'nin ölümünden sonra bir yeni ölçek daha buldu. 'Orhan gibi vaktinde gitmek varken' diyordu. Orhan Veli 36'sında ölmüştü. 36 yıllık bir ya- şam parçası vaktinde gitmek midir? Üzüntüsünden şaire öyle gelmiştir. Cahit Sıtkı Tarancı 'nın yaşamı gibi ölümü de hazindir. İnme indi (felç), son birkaç yılını yatalak geçirdi. Türkçe- nin en güzelini yazan, söyleyen şair, yazamaz, söyleyemez olmuştu. O günlerde Gülhane Hastanesi'nde (Ankara, Ce- beci'de) ziyaret ettiğim zaman yatıyordu, canlı yanı sadece ktmıldayan gözleriydi. Doktoru, bir şifalı hanım kız, beni gös- tererek "Tanıdınız mı" diye sorduğunda gözlerinin parladığını gördüm. "Tanıdı mı?" "Gözleri parladığına göre biraz." Bir sözcük olarak ancak anne diyordu başka bir söz yok! Nedense Cahit Sıtkı'ya ölüm şairi derfer. Olüm üstüne şi- irler yazmıştır. Ama bu şiirler ölümü söylerken yaşamayı an- latmaz mı? "Alıştığımız bir şeydi yaşamak" dizesi yaşam do- ludur. Ölümden söz ederken "Öldük ölümden bir şeyler umarak" der. Ölümden bir şeyler ummak yaşamayı güçlen- dirmek değil midir? Cahit Sıtkı bir yalnızlık şairidir de. Şiirlerinde öyle sanıyo- rum ki ölümden çok yalnızlığı dile getirmiş. "Dün akşam ilk defa ağladım/Bekâr odamın penceresinde" dizeleri yalnızlığı anlatmaz mı? Bu şiiri kendinden dınlemiş- tim. Beyoğlu'nda Mis Sokağı'nda Rum madamın evinde pan- siyon olarak kalıyordu. O yıllarda Beyoğlu'ndakı Rumlar, ev- lerini bekârtara pansiyon olarak verirlerdi. Kentin kendine gö- re bir özelliğiydi bu! Birkaç bekâr gürültüsüz, patırtısız bir ev- de kalabilirdi. Sabahleyin Beyoğlu'nun kahve altı ediien yerierinden bi- rinde buluştuk. Cahit, erkenden gelmiş, mahmurluk gider- mek için soğuk birasını söylemiş, beni.bekliyordu. Hoş beş- ten sonra, cebinden bir kâğıt çıkardı. "Yeni yazdım," dedi. "Sıcağı sıcağına okuyayım." Dün sabah ilk defa ağladım Bekâr odamın penceresinde Bir şairin donmuş yalnızlığını anlatıyordu. Şiirlerinde içki, kumar, çapkınlık, aşk yerini alırdı. Bir şiirinde de "Bitirdi be- ni bu içki, bu kumar.." diyordu. Dostluğumuzu bilenler sc- rarlardı: "Kumar da oynar mıydı?" "Hayır. Elini kâğıda, zara sürmüşlüğü yoktu." "Öyleyse bitirdi bu kumar diye neden yazıyor?" "Şiirin akışı içinde öyle denir. Eşini dostunu sayarken de "Cümle eş dost, ressam, şair, serseri" demiyor mu? Bohem- liğin raconu böyledir. Cahit'in Diyarbakır'daki müze olan evini çok görmek isti- yordum. Yolum düştüğünde gittim, bütün eşyalar çıkarılmış kupkuru yapı onanlıyordu. Taştan yapma koskoca bir yapı, haremi var, selamlığı var, taşlığı bir bahçe, bir havuz, ken- dinden su. Varlıklı bir evin çocuğu olduğu anlaşılıyor. Oysa bekâriık yılları küçük otel odalarında geçmedı mi? İtfaiye Mey- danı'nı da küçük bir otelde yıllarca kalmamtş mıydı? Cahit orada diye başka şairler de kalırdı. Cahit Sıtkı, Ziya Gökalp ve Süleyman Nazif gibi Diyarba- kır'ın değerli bir çocuğudur. Sağlığında değeri bilinmedi. Ölü- mü nde bir müze ile anılırken sevindim. Bilmiyorum o koca yapıyı Cahit Sıtkı'dan kalanlarla doldurabilirler mi. Sait Faik müzesinde bir odaya sığacak kadar eşya var, ötesi boş. Ca- hit'in de fazla bir şey bırakacağını sanmıyorum, başka şair- leri de derleyen bir müze yapılsa da hepsi sığışsalar, bakımı da kotey olur. Cahit'in doğumu da ölümü de ekim ayına rastlıyor. ÇALIŞANLARIN SORULAR1/SORUNLAR1 YILMAZ ŞİPAL 'Cezalar emekliliğime engel mi?' SORU: Halen bir kapalı cezaevinde si>«si bir suçtan tutuk- lu bulunuyonım. 1971 yılında bir kamu kunıluşunda sigortah ola- rak çalışmaya başladım. Bu çaltşmam 1981 yılına ka- dar siirdii. 1986-87 arasında 6 ay asgari ücretten sigortah olabildim. Ocak 1968-ocak 1970 arasında >aptıgım askerlik süremi borçiandım ve borcumu da ödedim. Sorula- nm: 1- İlk sigorta> r a girişim 1971 yüı olduguna göre borçlandığım askerlik süresi olan iki yıl, sigortalılık başlangıcımı iki yıl geriye, 1969 yılına götürür mü? 2- Emekli olabilme koşulu olan 5.000 günii dol- durabilmem için ne kadar daha çalışmam gerekecek? Ve ben hangi yaş grubuna girecegim? 3- İçinde bulunduğum ekonomik durum nedeniy- le primlerimi ancak asgari ücretten ödeyebileceğim. 25 yıllık sigortalılık süresi içinde 5.000 günıi doldu- rursam bana yüzde kaç iuerinden aylık baglanır ve bugUn bu aylığın tutan nedir? 5- Aldığım 5 ydlık ceza süresi kadar da kamu kı- sıtlılıgı cezası da verildi. Bu cezalar emekliligimi et- kiler mi ve bundan sonra kendi istegimle sigortah olmama engel midir? A.H. YANIT: 1- Sosyal Sigortalar Yasası'na göre "Sigortalı olarak tescil edilmiş bulunanlann er olarak silah altında veya yedek- subay okulunda geçen sürelerinin tamamı, kendilerinin veya hak sahipierinin yazılı talepte bulunmaları halinde borçlandırıla- bilirf* Askerlik süresi sigortalılık başlangıcından önceyse 'sigorta- lılığın başlangıcı, borçlandırılan gün sayısı kadar geriye götü- rülür; Yasanın bu hükmüne göre sigortalılık başlangıcınız 2 yıl ge- riye gidecek ve nisan 1969 tarihi olacaktır. 2- Yaptığımız hesaplamaya göre askerlik borçlanması ile bir- likte 12 yıl 7 ay (4.530 gün) prim ödemiş durumdasınız. 1 yıl 4 ay daha isteğe bağlı sigortalı olarak prim ödediğinizde, yaşlı- lık aylığı almaya hak kazanır dunımda olacaksınız. 10 Ocak 1971 ve daha önce sigortalı olanlar için emeklilikte yaş sınırı söz konusu değildir. Sigortalılık başlangıcıruan 1969 yilı olması nedeniyle 5.000 günü doldurduğunuzda hangi yaşta olursanız olun yaşhlık aylığına hak kazanmış olacaksınız. 3- 700 ile başlayıp, 1.400 göstergede son bulan gösterge tab- losundan 5.000 gün prim ödeyenlere yaşlılık aylıklan yüzde 60 oran üzerinden bağlanmakladır. Ancak SSK'ca bağlanacak aylıklann alt sının "gösterge tab- losundaki en düşük göstergenin katsayısı ile çarpımının yüzde 70'inden az olamaz." Bu nedenle, bugün için en az SSK yash- Iık aylığı 381 bin 800 liradır. 4- AJdığınız cezaiar, isteğe bağlı sigortalı olmanıza ve size yaşhlık aylığı bağlanmasına engel değildir. T.C. SİNCANLI ASLİYE CEZA MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ ESAS NO: 1988/43 KARAR NO: 1990/96 . Hırsızlık suçundan sanık Amasya Ui Taşova ilçesi Esençay köyü nüfusuna kayıtlı, Mustafa ve Gülfer oglu 1960 D.'lu, Bilal Yıldız'ın eylemine uyan TCK.'nın 491/Uk, 80, 522, 59/2, 81/2,40. raaddeleri uyannca neticeten 3 ay 11 gün hapis cezas ile cezalandırılmasına karar verilmiş olup, işbu karar özeti sanık Bilal Yıldız yönünden tebliğ ma- hiyetinde olup, yayımlandığı tarihten itibaren 15 gün içerisinde raah- kemeye yazılı bir şekilde itiraz olunmadığı takdirde karann kesinleşmiş olacağı, tabligat giderinin sanıktan alınacağı teblij mahiyetinde ol- mak üzere ilan olunur. 31.5.1990 Basın: 36902
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle