03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 EKİM 1990 EKONOMİ CUMHURİYET/13 Kıyı bankacıiığı . • ANKARA (AA) — Bakanlar Kunılu'nun "serbest bölgelerde banka kurulması ve yabancı bankalann şube açma esaslanna ilişkin" karan önceki günü Resmi Gazete'de yayımlanarak yûrürlüğe girdi. Buna göre serbest bölgelerde faaliyet gösterecek Bankalar Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarhğı (HDTM) Ue bağlı olduğu bakanlıktan izin alacaklar. Karara göre serbest bölgelerde şube açan veya kurulan bankalar faaliyetleri bakımından dışarda yerleşik sayüacaklar. Türkiye'de yerleşik kişiler tarafından bu bankalardan aJınan krediler yurtdışından sağlanmış kredi olarak değerlendirilecek. Serbest bölgelerde kurulan ve şube açan bankalar yapacaklan bankacılık işlemlerinde Bankalar Kanunu'na tabi olmayacaklar ve Türkiye'de yerleşik kişilerden (Türkiye'de kurulu bankalar hariç) mevduat kabul edemeyecek, bono, tahvil ya da benzeri kıymetler ihraç etmek suretiyle para toplayamayacaklar. Kayıtlı sermaye • ANKARA (UBA) — Sermaye Piyasası Kurulu, kayıth sermaye sistemine geçecek ortaklıklann başlangıç sermayesini, asgari 5 milyar lira olarak belirledi. Kayıtlı sermaye tavanına ulaşılmadan önce kunıldan izin almak koşuluyla yeni tavan talebinin de kabul edileceğine ilişkin tebliğin önümüzdeki günlerde Resmi Gazete yayımlanacağı bildirildi. SPK yaptığı toplantıda As Menkul Kıymetler A.Ş.'ye sadece ikinci el piyasada araalık faaliyetinde bulunmak üzere "B" serisi borsa bankerliği belgesi verirken Altay Menkul Değerler Şirketi'nin Ankara'da şube açma talebi de kurulca kabul edildi. Kredi kartı merkezi etkisiz • ANKARA (ANKA) — Türkiye'de kredi kartı kullanımında sahteciliği önlemek amacıyla kurulan Bankalararası Kart Merkezi, önemli bir açmaza düştü. . Bankalar Kanunu'nun 83. maddesi müşteri sırlanmn açıklanmasını yasakladığı için bankalar, kart sahtekârlanrun isimlerini birt>irlerine vererniyorlar. Panorama dergisinin haberine göre bankalararası kart merkezi, bu durum nedeniyle kart sahteciliğine karşı etkin önlemler alamıyor. Bankalar Kanunu'nun bu maddesi nedeniyie kart sahteciliğine ilişkin izleme ve arşiv oluşturma gibi faaliyetlerin yapılması da mümkün olamıyor. Bağ-Kıır'a eczane boykotu • ANKARA (UBA) — Eczaneler kasım aymdan itibaren Bağ-Kur'lulann 'reçetelerini yapmayacak. Eczanelere 40 milyar İira tutannda borcu bulunan Bağ-Kur'un bu borcunu ödememesi halinde Türkiye genelinde bulunan 13 bin 800 eczane önce bir hafta reçeteleri peşin para karşılığında yapacak. Borcun ödenmemesi halinde ise yurt genelinde Bağ-Kurla yapılan anlaşmalar feshedilerek Bağ-Kur reçeteleri boykot edilecek. Kamu açığı rekora gidîyorDPT'nin hesaplamalarma göre, bu yıl kamu kesimi finansman açıklarının toplamının 26.9 milyar lira düzeyine ulaşması bekleniyor. Açığın 14.2 trilyonu bütçeden, 6.5 trilyonu KİT sisteminden, geri kalanı fon ve mahalli idare açıklarından oluşuyor. yon lira düzeyine ulaşması bekleniyor. Açığın 14.2 trilyonu bütçeden, yaklaşık 6.5 trilyonu KİT sisteminden, geri ka- lan bölümü de fon ve mahalli idare açık- larından oluşuyor. DPT'nin hesaplamalan, 1990 yıunda kamu kesiminin toplam gelirlerinin sa- dece cari giderleri karşılayabilecek dü- zeyde kaldığını gösteriyor. Yıl içinde ka- mu kesimince gerçekleştirilen 27 trilyon 872 milyar liralık sabit sermaye yatın- mı ise tümüyle iç ve dış borçlanmayla fi- ANKARA (Cumhuriyet Biirosu) — Kamu kesiminin gelir-gider dengesinin iyice bozulduğu ve özellikle bu yıl ka- mu açıklarının rekor düzeye ulaştığı sap- tandı. 1990 program ve bütçesinde gayri safi milli gelirin yüzde 5.1*1 düzeyinde tutulması öngörülen kamu açıklan top- lamının şimdiden yüzde 9.4'e çıktığı göz- leniyor. Devlet Planlama Teşkilatı'mn hesap- lamalanna göre bu yıl kamu kesimi fi- nansman açıklan toplamının 26.9 tril- nanse edildi. Kamu finansman dengelerindeki olumsuz gelişmenin 1991'de de sürece- ği görülüyor. 1991 yılı program ve büt- çesine göre önümüzdeki yıl kamu kesi- minin gelirleri yine sadece cari giderleri karşılayabilecek düzeyde olacak. Yatı- nmlar için ise sadece 11 trilyon lirahk bir kamu tasarrufu kalacak. Bu dunım- da 43 trilyon 929.8 milyar lirahk sabit sermaye yatınmının gerçekleştirilebilme- si için 33 trilyon lirahk net iç ve dış borç artışı gerekecek ve her 100 liralık kamu yatınmı için 75 lirahk yeni borçlanma- ya gidilecek. 1991 maü yılı bütçe yasa tasansı, Ma- liye ve Gümrük Bakanı Adnan Kahveci tarafından 25 ekim perşembe günü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'na sunulacak. 104 trilyon 780 milyar olarak bağla- nan bütçenin tümü Uzerindeki görüşme- ler 1-2 kasım perşembe ve cuma günleri yapılacak. 5 kasım pazartesi gününden itibaren de Başbakanhk'tan başlamak üzere, protokol sırasına göre bakanlık- lar ve bağh kuruluşlann bütçeleri ele alı- nacak. Pazar hariç her giın çalışacak obn komisyon, görüşmeler uzarsa, nor- mal çahşma süresi dolduktan sonra da "O günkii iş tamamlanıncaya kadv" çalışmalannı sürdurecek. Bütçe yasa tasansının TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki görüşmeleri 27 kasım salı günu tamamlanaeak. 1991 bütçe yasa tasansı, komisyon raporu ile birlikte 1 aralık cumartesi günü TBMM BaşkanhğVna sunulacak. Mevzuatı zorlayan toptancılık tstanbnl Defterdarı Temizel: "Bu tür müesseselerden fatura kestirerek mal alan mükellefler, bu faturaları defterlerine kaydetmek zorundalar. Ancak ev için aldıklarını önce'giriş', ardından da'çıkış'yapmalıdırlar." ESER ATtLLÂ talama kâr haddi kurumunun sadece pe- — rakendecilere uygulanmasından kaynak- landığını söylüyor. Ortalama kâr had- dini de otokontrol sistemi olarak açık- layan Temizel, sözlerini şöyle sür- dürüyor: "Bizim mevzuatımıza göre toptancı- lar ile perakendeciler arasında hiçbir sı- nıriama yoktur. Toptancı perakende sa- tış yapabildiği gibi perakendeci de top- tan satış yapabilir." Toptancüann perakende satış yapma- lan durumunda, yaptıklan perakende satışlar için ortalama kâr hadleri siste- mine tabi olduklannı belirten Zekeriya Temizel, şu açıklamayı yapıyor. "Bu tür müesseselerden vergi numa- ralanna fatura kestirmek suretiyle mal alan vergi mukellefleri bu faluralan def- terlerine kaydetmek zonındadıriar. Bu mallan kendi evlerine, komşulanna ya da dostlanna almalan durumu değiştir- mez. Ancak aldıklarını e\ gereksinimleri için alırlarsa bu alımları bir yandan iş- letme defterlerine giriş kaydetmeleri. da- ha sonra da çıkış yapmalan gerekir. Bir başka dnrnm da eğer vergi besap numa- ralanna fatura kestirilerek alınan mal- lar işletme ile ilgili degilse bu halde on- lann gider olarak kaydı mümkün degil- dir." Kendine göre bir toptanalık anlayışıy- la piyasaya giren ve geleneksel toptan- cılar arasında tepkiyle karşılanan, mal temini tarzı ile üreticileri yandaş ve kar- şıt iki gruba bölen Alman sermayeli Metro Grosmarket, yaraitığı "kim lop- tana, kim perakendecidir" taıtışmasıyla gözlerin "mevzuata" çevrihnesine yol açtı. lstanbul Defterdan Zekeriya Temi- zel'e göre vergi mevzuatında toptan sa- tışın tanımı tam olarak yapılmıyor. Temizel, Gelir Vergisi Kanunu'nun 111. maddesinde toptancılığın tanımının kısaca şöyle yapıldığına dikkat çekiyor: "Satısı yapılan madde ve malzemenin aynen veya işlendikten sonra satışuu ya- pan kimsekr dışındakine satılması, pe- rakende satış olarak tanımlanmıştır. Bu- radan hareketle satışı yapılan madde ve malzemenin satışını yapan kimselere sa- tılması da toptan satıştır." Kanunda da belirtildiği gibi toptan ve perakende aynmının miktarla ve hedef müşteriyle ilgisi olmadığını belirten Te- mizel'e göre bir tane mal satan da bir kamyon mal satan da toptancı olabilir. Temizel, toptan satış ile perakende sa- tışın ayınlmasındaki temel nedenin or- Metro'da alışveriş vapanlar arasında hanımlar çoğunlukta... Nasaş'ta Sşler tekrar yolunda'Yoluna tekrar Fethi Ağalar'la devam eden Nasaş 1991'de sermayesini yaklaşık 5 katma çıkarmayı planhyor. Ağalar, hakkındaki yolsuzluk iddialarmı reddediyor. yar liraya çıkartmayı planlayan TAYFUN DEVECİOĞLU Etibank Genel Müdürlüğü ve Başbakanhk Danışmanlığı gibi görevlerden sonra Genel Mü- dürlüğunu 1988 yüında bıraküğı Nasaş'a yönetim kurulu baş- kanvekili olarak geri dönen Fet- hi Agalar, şirketin entegrasyo- nunu tamamlamak için yeni ya- tınmlar planhyor. 50.8 milyar lirahk ödenmiş sermayesini önümüzdeki günlerde 90 milya- ra çıkartma karan alan, mart 1991'de ise bu rakamı 250 mil- Nasaş yönetimi, alüminyum pa- zarındaki payını büyütmeyi he- defliyor. Yaklaşık 2 yıllık aradan son- ra tekrar Nasaş'ın başına gelen Fethi Ağalar, şirket hakkında- ki yolsuzluk iddialarmı şöyle ya- nıtlıyor. "Açıkça söyleyelim, geçen sene yönetim kurulu tara- fından yapılmış hatalar vardır. Ben bunların doğru oldugunu savunmuyorum. Gerçekleri an- laüyorum. Geçen yıldan beri bi- zi 'audit' etmeyen kalmadı. Ma- liye Bakanhğı, SPK... 8 ay için- de her şeyi incelediler. Geriye bir şey kalmadı. Geçen yüki bi- lançomuzda Vergi Usul Kann- nn'na aykın hiçbir şey yoktu. Ancak SPK knrallanna uyma- yan bir nokta vardı: 1990 yılı- na ait bazı senetli alacaklar 1989 bilançosuna gelir olarak kayde- dilmiş. Bu duzeltUdi. Ortada vergiyle ilgili hiçbir sorun yok, çünkiı ihracai yaptığımız için pek fazla vergi ödemiyoruz. Da- ha sonra Nasaş'a ait ticaret si- dlinin ortadan yok edildigi söy- lendi. Bunlann da hepsi asılsız. Bizim her şeyimiz ortada. O sı- ralarda Ticaret Sicili Dairesi'- nde bir- takım Utsu olaylar ol- muş. Kadro tamamen degişmiş. Sorun oradan çıkü." Ağalar, Nasaş'ın Isviçre'de kurulu ticaret şirketi Internas kanahyla Nasaş'a yüksek fıyat- tan alüminyum satıp aradaki farkla Jersey'deki European Alüminyum Holding'i kurarak Nasaş'ın perde arkasındaki sa- hibi olduğu yolundaki iddialar hakkında da şunları söylüyor: "lsviçre'deki şirket kanahy- la benim hiçbir şey yapmam mümkün değil. Birincisi bu şir- ket hem Isviçre hukumetinin bem de Turk hukumetinin kont- rolü altındadır. Hesaplan her yıl Arthur Andersen firması tara- fından konlro) edilir ve hazıria- 'Olay şirket' NASAŞ,'olay adam' AğalarGeçen mart ayının sonlarında Karaköy Liman Lokantası'nda alüminyum alanında özel sektörün en bü- yük şirketi Nasaş 1989 yıhndaki hata ve se- vaplanyla ortaklanrun karşısına çıkmıştı. Sa- kin giden toplantıda sı- ra bilançonun ibrasına gelmişti ki kıyamet koptu. Kürsüye gelen pay sahipleri, şirket yönetim kuruluna ateş püskürüyorlardı. Yönetim kurulu, Nasaş'ın son yaptığı ser- maye arttırımında kullanılmayan yaklaşık 5.7 milyar liralık rüçhan haklannı usulsüz olarak iştiraklerden Borunas'a satmakia suçlanıyordu. Ortaklara göre hisseler ga- zete ilanlanndan 10 gün kadar önce Bo- runas'a satılmıs, aynca satış bin liralık no- minal değerden yapıhnış ve hisselerin o günkü değerine göre şirket bilerek yakla- şık 15 milyar lira zarara sokulmuştu. Bu konunun dışında, Nasaş'ın, ortak ol- duğu 20'ye yakın şirket kanalıyla"sömü- riildüğü", Chandaria ailesine ait Europe- an Alüminyum Holding'in Jarsey adala- rındaki tabela şirketlerden biri olduğu id- dia edildi. 1.6 milyar kâr ettiğini açıkla- yan şirketin, asunda 20 milyar lirayı aşkın zarar etmesi gerektiğini ortaya koyan ba- ğımsız denetçi raporu da okunduktan son- ra toplantının havası iyice gerginleşti. Şir- ket yönetim kurulu, hırsızlıkla suçlandı. Ama bazı küçük ortaklann muhalefet şer- hi koymalarına rağmen, büyuk ortak Eu- ral Alüminyum'un oylanyla hesaplar ib- ra edildi. Toplantının iki gün sonrasında, Nasaş yönetim kurulu başkanı Prof. Dr. Demir Demirgil bir kalp krizi sonucu ve- fat etti. Kamuoyunda Nasaş'ın adı 'öldü- ren şirket'e çıkmıştı. Demirgirin vefatıyla boşalan başkanhk koltuğuna Yaman Acar oturtuldu. Daha sonra iki kardeş Chandarialar Türkiye'ye gelerek aniden sahneye çıktalar. Kardeşler- den biri başkanhğı devraldı. Ama Chan- dariaların yönetim politikası profesyonel yöneticilerle çahşmaktı. Bir süre sonra Na- saş'a yeni bir yönetici atadılar: Chandari- alan Türkiye'ye getiren, onlara Nasaş'ı al- dıran Fethi Ağalar. Ağalar, 1987 yıhnda Nasaş genel müdürüyken faaliyet konulan arasında alüminyum da bulunan Etibank'- ın genel müdürlüğüne atanmış, daha son- ra başbakanhk danışmanlığına getirilmiş- ti. Ağalar, Nasaş Genel Müdürlüğü'nü yaptığı sıralarda, Nasaş'ın lsviçre'deki şir- keti Internas kanahyla Nasaş'a yüksek fi- yattan alüminyum satmak ve buradan ka- zanılan parayla Eural Alüminyum'u kura- rak, şirketi ele geçirmekle suçlanıyordu. Ağalar, Başbakanhk DanışmanlığVndan aynldıktan sonra bir süre ortalarda gö- zükmemiş ve aniden Nasaş'a yönetim ku- rulu başkanvekili olarak dönüp tekrar 'olay adam' olmuştu. Nasaş ve çevresindeki şirketlerde hiçbir ortakhğı olmadığını söyleyen Ağalar,"Na- saş'ı bu hale ben getirdim. Bununla büyuk gurur dnyuyorum" diyor. nan raporiar her iki ülkenin res- mi makamlanna gönderilir. Bu şirket tsviçre'de her yıl kânnın yüzde 7'si oranında vergi öder. Ancak kâr transferi yapılmak istendiğinde ayrıca yüzde 40 vergi kesilir. Bu nedenle benim bu şirketten para transfer edip bir şeyler yapmam mümkün de- gil. Bir zamanlar, Londra Me- tal Borsası'nda alüminyum fi- yatiarını bile benim belirledigi- mi iddia ediyorlardı." Nasaş Yönetim Kurulu Baş- kanvekili Fethi Ağalar, hakla- rında pek fazla bilgi olmayan Chandaria'lann yönetim anla- yışmı ise şöyle anlatıyor: "Sürekli olarak Chandaria'- lann neden şirketin başında oi- madığı sonıluyor. Bu adamla- nn, dunyanın her yerinde yüz- lerce şirketi var. Her birinin ba- şına profesyonel yöneticiler ge- tiriyoriar, daha sonra dünyayı dolaşarak bunlan kontrol edi- yoriar. Önümüzdeki günlerde Türkiye'ye gelecekler." Nasaş'ın özellikle paketleme ve inşaat malzemeleri alanında büyümeyi hedeflediğini beürten Fethi Ağalar, büyümenin yeni yatırımlan gerektirdiğini, bu- nun için daha fazla işletme ser- mayesine ihtiyaçlan oldugunu söylüyor. Anadolu Endustri Holding'in düştüğü sıkıntıdan bu yana Nasaş'ın sermaye yeter- sizliği nedeniyle büyük bir kre- di yükü altına girdiğini anlatan Ağalar, "Ancak geçen yıl yetertt işletme sermayesiyle calışabildik" diyor. Şirketin ser- mayesi önümüzdeki günler- de 90 milyara, mart 1991'de ise 250 milvara akartılacak. EKONOMİ NOTLARI OSMAN ULAGAY Türkiye Neden Krizi Yardımı Istemiyor?Türkiye'nin Körfez krizinin başından bu yana dikkatte izle- diği bir tavır var. Özellikle uluslararası finans piyasalarının tepkileri hesaba katılarak sürdurülen bu tavrın bazı belirtile- rı ijk bakışta anlaşılmaz ve çelışkili gibi görünüyor. Örneğın uluslararası kuruluşlann ve dış basının ısrarla Mısır ve Ürdün'le birlikte "cephe ülkesi" diye tanımladığı Türkiye neden bu iki ülkeyle aynı kefeye konmaktan rahatsız oluyor? Türk yetkililerı neden Türkiye'nin Mısır ve Ürdün'le birlikte "en fazla desteğe muhtaç ülke" konumunda gösterilmesinden hoslanmıyorlar? Örnegin basında ve çeşitli çevrelerde yapılan hesaplama ve tahminlerde Türkiye'nin Körfez krizi nedeniyle uğradığı ka- yıpların büyük rakamlara vardırılması, yetkililerı ve ekonomi bürokrasısini neden rahatsız ediyor? Türkiye'nin uğradığı ve uğrayacağı zararı büyük göstererek daha fazla mali destek istemesi lehıne değil mi? Örneğin Sayın Cumhurbaşkanı yaptığı dış geziierde ne- den Türkiye'nin mali destek ve yardım istemediğini, öncelik- le kendisine tanınan ticaret ve iş olânaklarının artırılmasını istediğini vurguluyor? Körfez krizi nedeniyle en fazla zarara uğrayan üikelerden biri olarak bir miktar mali destek alsak fena mı olur? Kayıplarımızın hiç olmazsa bir kısmını bu yol- dan karşılasak her açıdan ekonomimizi biraz rahatlatmış ol- maz mıyız? Körfez krizi nedeniyle ekonornisinin fazla etkilenmediğini ve acil mali desteğe ihtıyaç duymadığını kanıtlama çabasın- daki Türkiye, öğrendiğımize göre Hazine kanalıyla dış borç- lanmaya da yılbaşına dek ara vermiş durumda. Yani görü- nen o ki kriz nedeniyle uğradığımız zarar ne olursa olsun bu- nu önemsemiyor gibi görüneceğiz ve uluslararası finans odaklarına bu ımajı verecegiz. Pekiyi ama neden? Sayın Cumhurbaşkanı'nın ve ANAP ık- tidarının faturayı ılle de halka ödetme nıyetı mi belirleyıci olu- yor bu tavırda? Yoksa başka bir neden mi var bu tavrın ge- risinde? Sanırım başka ve önemli bir neden var. Sayın Özal ve eko- nomi kurmayları büyük miktarlara varacak bir mali desteğin resmi kanallardan Türkiye'ye akmasının yüksek bir olasılık olmadığını biliyorlar. Son bir buçuk yılda Türkiye ekonomisi- nı ayakta tutan faktörün uluslararası özel sermaye hareket- leri oldugunu da biliyorlar. O halde ne yapıp edip Türkiye^ nin döviz dengesinı ve bir ölçude kaynak dengesını destek- leyen bu sermaye hareketınin surmesıni sağlamak gerekli di- ye düşünüyorlar. Burada 'sermaye hareketi' deyimini biraz açmakta yarar var Burada kastedılen şey birtakım yabancıların bavullar için- de Türkiye'ye dövız getirmesi değil, belki bu tür döviz giriş- lerıni de ıçeren çok boyutlu bir olay. Örneğin bir Türk şirketi faiz hesabını yapıp içeriden borç- lanacağına dışarıdan borçlanabılıyorsa. Örneğin bir Türk ihracatçısı ihracatını dışandan finanse et- tirebıliyorsa. Örneğin bir Türk bankası dışarıdan borçlanabiliyorsa. Yabancı yatırımcı Türkiye'de yatırım karan verebiliyorsa. Oışarda parası bulunan kimseler faız-kur arbitrajını çekici bularak paralarını kısa vadeli olarak Türkiye'de tutmayı ter- cih ediyorlarsa. Türkiye'deki hisse senedi borsası yabancı yatırımcıları çe- kebiliyorsa. Evet, eğer bütün bunlar olabiliyorsa dışarıdan Türkiye'ye önemli boyutlara varan bir para girişi de oluyor demektir. Şımdi bir an için düşünelim Yabancı bankacı, Körfez kri- zinden çok etkilenmiş ve rıski artmış bir Türkiye'deki firma- lara, ıhracatçılara. bankacılara mı daha rahat kredi açar, yok- sa krizden fazla etkilenmemiş görünen bir Türkiye'dekilere mi? MısıV ve Ürdün'le aynı kefeye konan bir Türkiye mi ulus- lararası piyasalarda daha iyı bir imaj bırakır, ekonomisinin durumu ve gücüyle onlardan farklı görünebilen bir Türkiye mi? Önüne gelene avuç açan ve acil ihtiyaç içinde bulundu- ğunu belirten bir Türkiye mi uluslararası pıyasalara daha fazla güven verir, acil durumu olmadığını vurgulayan bir Türkiye mi? Bu soruların cevapları okjukça açık. Türkiye'nin bugün gel- diği noktada özel sermaye hareketleri yaşamsal bir önem ta- şıyor ve ekonomiyi ayakta tutuyor. Türkiye'ye önemli rahatlık sağlayan, büyüyen dış ticaret açığını finanse etme olanağı- nı veren bu sermaye hareketlerinin aksamadan sürmesi için Türkiye'nin dışarıdakı imajınm, dış itibarının bozulmaması ge- rekiyor. Sayın Özal'ın ve ekonomi kurmaylarının çabaları da bunu sağlamaya dönük bir çaba. Dışa karşı inandırıcı olabilirlerse durumu bir süre idare ede- bilirler. Ancak faturanın yükü, Türkiye içinde tepkilerın art- masına neden olursa dışa karşı inandırıcı olmak da güçle- şebilir. Bakalım ne\er olacak? Dış itıbar-iç (tibar ikilemi bir kez daha Türkiye'de iktidarın baş sorunu halıne gelecek mi? DÖVİZ KURLARI Döwan Cınsı \ ABO Ooları 1 B Alman Mirkı 1 Avustralya Doları 1 Avusturya Sılını 1 BelciKa Frangı 1 Danımarta Kronu 1 Fın MaıKKası 1 Fransız Frangı 1 Hollanda Flor.n: 1 Isveç Kronu 1 Isvıcre Frangı * 100 Italyan Lıretı 1 Japon Yeni 1 Norveç Kronu 1 Stertın 1 S Arabıstan Rtyaü Dora Akş Z734 52 1813 35 2139 76 257 70 88 14 475 78 764 69 54218 1611 00 488 66 2153 17 242 20 2161 467 04 5352 27 729 23 DÖVI2 Satış 2740.00 1816 98 2144 05 258 22 88 32 476 73 766 22 543 27 1614 23 489 64 2157 48 242 69 2166 467 98 5363.00 730 69 Efektrf Alış 273179 181154 2103 38 257 44 86 64 47102 75169 54164 1609 39 483 77 215102 238 08 2140 462 37 5346 92 716 83 Efektrf Satış 2748 22 1822 43 2150 48 258 99 88 58 478 16 768 52 544 90 1619 07 491 11 2163 95 243 42 2172 469 38 5379 09 732 88 ZZBdMiMO çAnuunm S 1 5079 Alman Marki î 5 0435 fr Frangı $ 1 6974 Ho* Flonnı $ 1 2700 Isv Frangı $ 1129 01 Ital Ltretı S 126 52 Japon Yeni $ 3 7498 S Arab Ftıyalı C 19572$ GÜVENİ VE PRESTİJİ DÜNYA İLE AYNI ANDAYASAYIN! VOLVO 940 GLE 9T*M OD LVO '91 model Volvo 900 Serisi. Volvo'nun en yenısı, en guvenlisı. Dunyanın her yerinde prestijı güvenle yaşamak isteyenler için. Volvo 900 Serisi şimdi butün dunya ile aynı anda Türkiye'de. Volvo 960 ve 940'lara yine, guçlü servisi, bol yedek parçası, garantisi ve yaygın satış örgütüyle Volvo Otomobillen ve Yedek Parçalan Türkiye Genel Distrıbutörü, ciddi kuruluş O^TA$ güvencesınde sahip olacaksınız. Volvo Show Roomlara mutlaka uğrayın. Volvo 900 Serisi ile tanışın, güveni ve prestiji dünya ile aynı anda yaşayın! OYTAS bir OYAK kuruluşudu VOLVO SHOW ROOMLAR; • lst»ııbul/&dıpaan, TeL (1) 145 01 65 -145 01 04 / Levent TeL 170 04 34 - 170 04 35 / Suadiye, Tet |1| 360 92 06 - 360 92 07 • Ankara/Tandoğan, Tel |4] 229 84 00 - 231 95 34 , Dıskapı, Tel (4) 341 41 55 (4 hat) • kmir^GCcalyalı, Tel: (51) 15 81 58 SERÎS VOLVO 1 9i MODELLERİ. • Hıdrolık dıreksıvon • Renklı camlar • Emnıyet kemerı uyandan • Açık kapı uyan lambifl •. Cıtt astemlı m«rkezı kıhtleme • Taj»metıe • Ötomatık ynikseklık a>an • Au-O)nditıon • ABS • Ozel al»sunlı jantlar • Otonuük camlar ve dıkiz aynakn • Ön ve arka kokuk başlıklan • Far sılecek ve yıkayıcılan • Or^ınal zengın aksesuar. IV ÖNCESİ FÎYATLAR 440 GLE (1.7 1.) 460 GLE (1.7 1., enjeksiyon) 240 GL (2 1., enjeksiyon) 940 GLE (2 1., enjeksiyon) 33.044 HFL{ '"den itibaren 38.435 HFL'den itibaren 139.739 SEK n 'den itibaren 177.478 SEK'den itibaren VOLVO {*) HFL HoUanda Florini; SEK: lsveç Kronu ] B İ R İ N C İ S I N I F B İ R Y A Ş A M i B İ R İ N C İ S I N I F B İ R A M A Ç |
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle