Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DtZÎ-RÖPORTAJ 17 EKİM 1990
Ünlü gezgin Batı'ya giderek vardığıyeni okyanusu üç ayda geçti, sakin sularına uygun bir tanım buldu
Pasifik'e adını MacellânverdiPasıfik Okyanusu'nu ük goren Batıh Bal-
boa, ufuk çızgısının otesındekı dunyadan
habersızdı Oysa ben batı>a doğru bınler-
ce mıl gıdıldığınde karşıma nasıl bır dun-
yanın, ne tur ınsanların, hangı manzarala-
rın çıkacağını, nelerle karşılaşabıleceğımı
bdıyorum Pasıfîk'ın keşfınden bu >ana ıyı-
ce kuçüldu dunyamız Her şey, en uzak, en
ulaşılmaz sandığımız ulkeler bıle televızyon
aracılığıyla evlerımızın ıçıne dek gırdı
Uçaklar bırkaç saatte, bılemedın bır gun-
de aşıyorlar okyanusu O\sa Macellân, sa-
km oluşundan dolavı "Pasifık" adını ver-
dığı okyanusu yelkenh gemısı\ le tam uç ay
yırmı gunde geçmış, ulkesme gerı doneme-
den bır yerhnın zehlrlı okuvla olmuştu Ma-
cellân ve arkadaşlannın sonu kotu bıten,
ama yıne de bıten yolculuklan gelıyor ak-
lıma Balıkesır de, evın bır koşesıne çekı-
lır, Bo>uk Kâşıfler Kitabı'ndan okurdum.
Kıvırcık sakallı, zırhlı, ırı yarı bu cesur
adamlann >olculuklan buyulerdı berıı On-
larla bırlıkte ben de dunya>ı dolaşır, yel-
kenlen rıizgârla şışen gemılerle \ ol alırdım
engınde
Macellân yalnızca bir
denizci, usta bir kaptan
değil, şairdi aynı
zamanda. Çunku batıda,
uzak, çok uzak bir yerde
yeni bir denizin var
olduğunu sezmişti. Tıpkı
Eluard'ın dunyanın mavi
bir portakal olduğunu
sezdiği gibi. Her ikisinin
de sezgileri doğru çıktı.
Pusulam, usturlabım, tavfalarım ve ge-
ce gökyuzunde yıldızlanm vardı lnsan a> a-
ğı basmamış kumsalların açığında demır-
ler, ormanlara dalar, ırmaklardan geçer,
Sonunda çıktığım yolculuktan, atlattığım
tehlıkelerden yorulmuş olarak donerdım
odama
Ertesı gün okulda sıra arkadaşlarıma Ko-
lomb'un, Vasko do Gama'nın, Macellan'-
m, Balboa'nın volculuklarını, keşfettıkle-
n yeni denızlerle uzak ulkelerı anlatırdım
Seyir defteri
Evet, beş gemıyle çıktığı >olculuktan ge-
nye dönemeden ölmuş Macellân. Ikı yuz
otuz yedı gemıcıden ancak on sekıa sağ ka-
labılmış zaten, beş gemıdense ıkısı Onla-
nn Pasıfık'ı geçerken ne tur güçluklerle
karşılaştıklarını amıral gemısınde seyır def-
tenru tutan Pıgafetta'nın yazdıklanndan bı-
byoruz
Pıgafetta, henuz yuzunde tu> bnmemış
bu Italyan delıkanlısı, lOAğustos 1519'da
Sevılla'dan çıktığı dunya turundan tam uç
yıl sonra dönebılmış gerıye Aç, susuz pe-
rışan bir halde, yaşamını bağışladıgı ıçın
şükran du>gulannı behrtmek uzere elınde
yanan mumla Guadalkıvır ırmağının kıyı-
smdakı kılıseye, top atışları ve dualarla
uğurlandıklan Neustra Senora de la Victo-
ria'ya doğru yürüyerek Pıgafetta 28 Ka-
sım 152O'de şunları >azıyor sevır defterıne
"Bin beş yuz yırmı yılının yırmi sekız ka-
sım çarşamba gunu daha once soz ettiğım
Pasifik'ın doğusunda San Francısco LJmani'ndan jelkenlıler çagından bir goruıtru. MacelluMu yuzMiUr ><>nnı Pasifik Okyanusu, Asya-Amerika'yı baglayan kopnı oldu.
boğazı gecerek Pasifik denizine girdik. Ve
hiçbır erzak almadan, kumanjamızı yeni-
lemeden, tam uç ay yirmı gun yol aldık bu
denızde. Farelenn kemırıp uzerlerıne ışe-
diklen, un ufak olmuş ba>at bıskuMİerden
başka vıveceğımız kalmamıştı. San renkli,
berbat su>u ıçmek zorundaydık. Seren dı-
regının halatları koparmaması ıçın kullan-
dığımız okuz denlennı de vıyorduk. Guneş,
jağmur ve nızgârla sertleşıp taşlaşmış de-
rilerı Bu denlen beş altı gun denız suyun-
da tuttuktan sonra ateşte kızartıp yemeje
çalışıyorduk. Yongalarla, >akala>abıldıgı-
mız farelen de yedıgımız oldu. Yolculuk
boyunca on dokuz Ujfa oldu, otuzu da
hastalandı.
Pasifik denizınde aşağı yukan doıi mıl
kadar gittık. Su ovlesıne durgundu kı, hıç-
bır fırtınava tutulmadan, kuşlar ve ağaçlar-
dan başka kımsenın >aşamadıgı adalardan
gecerek, bu adalann kıyılan denn oldugun-
dan onlerınde demırleyemeden \olumuza
devam ettık.(...) Eger Tann ve Meryem
yardımımıza vetışmeseydi uçsuz bucaksız
denızde açlıktan olebılırdık. Bir daha hıç-
bır tann kulunun boyle bir yolculuga çıka-
cağını sanmıjorum".
Zavalh Pıgafetta aynı denızde uskurlu
gemılerle her bırı kocaman bır kent büyuk-
luğundekı transatlanuklenn çok değıl dört
vılz vıl sonra cınt atacaklannı, tepkılı uçak-
ların on bm metre yukarıdan Pasıfık'ı ya-
nm gunde geçecekleruu nereden büsın' Ma-
cellân, ömru denızlerde geçmış, nıce savaş-
lar, uzak ulkeler görmuş
Portekızlı bu topal gemıcı de dunyayı do-
laşan ılk kaptan sıfatı>la tarıhe geçeceğını
bılmıyordu elbet Krıstof Kolomb'un, keş-
fettığı toprakların yeni bır kıta olduğunu,
bu yeru kıtarun bır gün dun>anın en guçlu
ulkesı olacağını bılmedığı gıbı He> gıdı ko-
ca Macellân, Portekız kralına kusup Ispan
>ollarla anlaştığında dunyanın yuvarlak ol-
duğunu bılmıyordun Uzakdoğu'ya bır baş-
ka yoldan gıdılebıleceğını, bu yolun nıce
tehlıkelerle, uçan balıklar \e zehırlı oklar
la, her an ısyana hazır serserı tayfalarla do-
lu olduğunu bılıyordun ama
Batıda, yeni keşfedılen kıtanın ötekı
ucunda bır başka denız otabıleceğını tah-
mın etmıştın Ne var kı, bu denizin dunya
nın en buyuk okyanusu olduğunu, doğuya
varmak ıçın aylarca yol almak gerektığını
geceler boyu uzerlennde çalıştığın o eskı ha-
ntalardan anla>amazdın elbet Gece gun-
duz Casa del Oceano'da çalışıyor, hesap-
lar yapıyor, yeni evlendığın karını bıle ıh-
mal edıyordun
Ama o yakınmıyordu bu durumdan
Umutluydu Karnında çocuğun buyurken
zaferle döneceğını umuyordu hazırlıkları-
nı buyuk bır gızlılık ıçınde surdurdüğün
yolculuktan Ne yazık kı dönmedın. Ne ço-
cuğunu görebıldın, ne de genç karının has-
ret kaldığın huzunlu, güzel yuzunu Fılıpın-
ler'de bır yerhnın zehırlı okuvla öldun Ma-
cellân' Arkadaşların genye, Ispanya'ya
donduklerınde bır efsaneydın ama Pıgafet-
ta'nın deyımıyle "en buyuk kaptan"dın
Her gun televızyonda havar raporuna ba-
karken uzaydan çekılmış fotoğrafta dun-
vamızı goruyorum Uçsuz bucaksız, yaşlı
dunyamız mavı bır portakal kadar kuçuk
Macellan'ın gemısı Trinıdat da bır cevız ka-
buğu gıbıydı Pasifik Okvanusu'nda Işte
bö>le, her şe> görece evrende Atomu par-
çalayan ınsanoğlu guneş sıstemını, giderek
tum uza>ı da dolaşacak bır gun Macellân
valnızca bır denızcı, usta bır kaptan değıl,
şaırdı a\nı zamanda Çunku batıda, uzak,
çok uzak bır yerde yeni bır denizin var ol-
duğunu sezmişti Tıpkı Eluard'ın dunyanın
mavı bır portakal olduğunu sezdığı gıbı
Her ıkısının sezgılen de dogru çıktı
Git gidebilirsen
Ufka bakiN orum Gıt gıdebıldığın kadar
Ta kı "Dogan Guneşın Ulkesı"ne, yanı Ja-
ponya'ya varasın Nıcedır bılıyoruz, dun-
ya yuvarlak Batıya doğru gıttıkçe doğuda
bulursun kendını Bunun tersı de geçerlı el-
bet Yalnızca coğrafyada değıl, uygarlık ta-
rıhınde de Toplumumuzun neredeyse ıkı
>uz >ıldır gundemınden duşmeyen batıülaş-
ma surecı, matla batıya varma ısteğımız, bır
\olculuk gıbı algılandı Ne buyuk hata
1
Gıt
gıdebıldığın kadar değıl, şarkıdakı gıbı "Gft
gidebilirsen!".
Butun mıtolojılerde dunyanın oluşumu-
nun suyla açıklanması bır rastlantı olmasa
gerek En eskı kozmogonılerde bıle yeryu-
zu hep okyanustan çıkıyor Su yaratıyor
varlığı Orta As>a toplumlarında, orneğın
bız Turklerın mıtolojılennde olduğu kadar
Amerıka yerhlerının mıtolojılerınde de bu
bö>le Kolomb öncesı Meksıka toplumla-
rının kozmogonısınde dunyanın oluşumu
şöyle anlatılıyor
"Önce ok>anus vardı. Her şe> karanlık-
tı. Ne ay ne guneş ne insan ne bıtkı ne hay-
van, hiçbır şey yoktu. Okyanusla kaplıvdı
her yer. Okyanus anaydı. Ne ınsan ne de
toprak olmayan, hiçbır şey olmayan bır
ana. Olacaklann, duşunce ve belleğın ru-
huydu okyanus".
Neruda'nın anısı
Sekız bın metre derınlıkten And Dağla-
rı'nın karlı doruklanna sonsuz bır dunya
okyanus Neruda Şilı Turkusu'nde ne gu
zel anlatır ulkesımn oluşumunu Şaır Şılı kı
yılannın, dağlarla sarp yamaçlann, ırmak-
ların, göllerın oluşumunu hem bır yer bı-
lımcı tıtızlığı hem de özgun ımgelerle dıle
getırır
"Çırılçıplak uvandıgında / dovme gıbi
ırmaklarla damgalanmıştın / Ve ıslak do-
nıklarda başın / yeni çıg damlalarıvla or-
tuyordu topragı. / Su govdende urperıyor-
du / Kaynaklarla halleşırken / Goller pa-
nldırıyordu alnında."
Butun yolculuklarımda olduğu gıbı bu
yolculukta da şaırler peşımı bırakmıyor
Yahya Kemal, Nâzım Hıkmet, Lautrea-
mont, Ronsard, Eluard derken Neruda'ya
geldık Yalnızca şaırler mı"> Anılar, eskı acı-
lar da bırakmıyor peşımı. Neruda'nın ce-
naze torenını anımsıyorum 12 Mart fırtı-
nası dınmemıştı henuz Hem olen arkadaş-
larımız hem Şılı kalbımızde bır yaraydı Pı-
noşe faşızmınden kurtulabılenlenn çoğu
Parıs'e atmışlardı kapağı Yıllarca bıtme-
yecek bır surgunun, bır uzun yolculuğun
başlangıcındaydılar kı Pablo Neruda
öluverdı
Dostiannı, bır uçtan bır uca katettığı
dunyayı, yazmadığı şurlerı, okumadığı kı-
tapları ardında bırakarak Ulkesının, taşı-
na, toprağına, havasına, suyuna, çalışkan
ve akıllı ınsanlarına, okyanusuna, bıtkı ör-
tusu ve havvanlarına, evet her şeyıne âşık
olduğu ulkesının özgurluk duşmanlarınca
çığnenmesıne davanamamıştı şaır yureğı
Okyanusu kuşbakışı gören, dunyanın
dört bucağından toplayıp getırdığı bınbır
çeşıt eşyayla dolu o guzel evınde yaşama
gözlennı yummuştu Cenaze törenınde
"Pablo Veruda!" çığhğına bir ağızdan
"Burada!" dıye yanıt veren kalabalığı
anımsıvorum
Meksika soylencelerinde
dunyanın oluşumu şöyle
anlatılır: "Once okyanus
vardı. Her şey karanhktı.
Ne ay ne guneş ne insan
ne bitki ne hayvan hiçbir
şey yoktu. Okyanusla
kaplıydı her yer. Okyanus
anaydı. Olacakların,
duşunce ve belleğin
ruhuydu okyanus."
Sılahlı askerlerın tehdıtlerıne karşın
korkmadan haykıranlan, ağlayan gencecık
kadınları, yorgun ve esmer erkeklerı, me-
lez çocukları Televızyonda cenaze törenı-
ne bakarken arka planda okyanusu da gör-
muş muydum, yoksa Neruda'nın ölumüy-
le okyanus arasında Şili Turkusu'nden ge-
çen ımgesel bır bağ mı kurmuştum, şımdi
pek ı>ı anımsayamıyorum
Guney ya da Kuzey Pasifik Hep aynı de-
nız, aynı su Dunya değışıvor ama Kuzey
pasıfığın kıyısında, yıllar sonra, olup bıten-
lerı duşunuyorum Koprulerın altından
akan suları Yıkılan dıktatorluklerle yıkı-
lan tabulan, yıkılan ınançlarımızla yıkılan
hayallerımızı
Ve okvanus, mılyonlarca yıldır var olan,
bız ınsanlardan, hayvanlardan, bıtkılerden
once de yaşamış koca okyanus, neredeyse
gökyuzuyle yaşıt su, bunca yıkıntının or-
tasında bızden bağımsız surdürüyor yaşa-
mını
Az sonra bu kumsaldan avrılıp arabaya
bındığımızde, bırkaç gun sonra ülkelenmıze
dondüğumuzde ve bu dunyadan çekıp gıt-
tığımızde de böyle dıngın, böyle genış, uç-
suz bucaksız surdurecek varlığını Hepımız-
den çok yaşadı hepımızden sonra ölecek.
"Ey kocamış okyanus, bııiigin sımgesi!
Kendıne eşıtsin her zaman, selam sana ko-
ca okvanus!"
Yarın: Fokları izlerken
GÜNEYDOĞU'DAN
POKTRELER-3
Bay CengizKURS DERSANE EĞİTİM ÇANAJANS 151 00 44 FAX: 151 41 55
IŞIL OZGENTURK
Bay Cengiz'ın butun bunlar
nereden aklına geldı
9
Nereden
buldu, Kız Kalesı'ndekı tarıhı
ören yennı'' Hangı duşuncevle
o harabelerın ıçıne beyaz cıbın-
hklı bu yatak kurdu9
Neyı du-
şünerek geceler boyu denıze vu-
ran ayı seyrettı
9
Butun bu sorulann vanıtını
dUşünurken bırden aklıma un-
lü İtalyan yönetmenı Fellını'nın
son nimının kahramanları 'Ay
Insanlan', geldı Fellını onları
şöyle tanımlıyordu "Onlann
Mze aykın gelen davranışlannın
gerisınde hep bır ıletışım kurma
çabası gozledım. Bız, onlann
kendi içlerinde kurduklan o
mubteşem dunyanın kıyısında
dururuz, onlar ay ınsanlarıdır.
bize sankı başka bır dunvanın
sozlerını fısıldariar."
Bır antık tıyatronun taşlarını
düzeltıp kendıne herkesı kıskan
dıracak bır mekân yapan Bay
Cengiz hıç kuşkusuz o 'ay ın-
sanları'ndan bırıydı Bır başka
dunyadan ışınlanmış gıbı beyaz
cıbınlığının ıçınde tek başına ra-
kısını yudumlarken kımselerın
bılmedığı bır masalı yınelevıp
duruyordu
Ertesı gun, gun ışığında Bay
Cengız'ı mekânında zıyaret et-
tım Antık taşlara astığı Ata-
tılrk'le Ismet Paşa'yı çok denn
bır sohbet anında gösteren eskı
bır fotoğraf, bır taş baskı resım,
çevreyı kuşatan guzelım fesleğen
saksıları, taşlar arasındakı ku-
çuk tarlaya ekümış domates, bı-
ber fıdanları, bır köşedekı çok
duzenlı mutfak ve bır bal kaba-
ğının ıçındekı ateş kırmızısı çı-
çekler, Bay Cengız'ın bır ay ın-
sanı olduğunu sessızce kulağıma
fısıldadılar
Bay Cengiz bana hemen bır
çay demledı ve anlatmaya baş-
ladı O anlatırken bu Akdenız
Ulkesınde, bu Kız Kalesı'nde bır
efsun olduğunu duşundum ve
yaşamı bunca karmaşık hale ge-
tıren bır o kadar da guzelleştı-
ren tann hangısıydı dıye anım-
samaya çalıştım O sırada antık
taşların ustunde yan gelmış ya-
tan bır Eros bana göz kırptı ya
da ben öyle hıssettım, her şey
olabılırdı burada, bu efsunlu nu görebılırdı Onu serbest bı-
yerde raktılar
Ay insanı nasıl olunur?
Bay Cengiz'ın ay insanı olma-
dan oncekı hıkâyesı çok kısay-
dı Tarsus'ta çok ıyı ışleyen bu-
muhasebe burosu vardı Barla-
rıyla pavyonlarıyla hovardala
rıyla ve gönlu açık kadınlarıvla
meşhur olan bu kentte Bay Cen
gız hem ıyi para kazanıyor hem
de ışının gereğı gıttığı bar ve
pavyonlarda muthış ıtıbar görü
yordu Bay Cengiz, taa o za-
manlardan guzel olan her şeye
muptelavdı Iyı gıyınmeye, gu-
zel resımlere, Tarsus pavyonla-
rında dostlarla kadeh kal-
dıımaya
Bay Cengiz'ın kaderı, asıl
gönlünu yazıhanesınde çalışan
gencecık bır kıza kaptırınca de-
ğışmeye başladı Bay Cengiz,
hovarda, racon bılen, durust bır
adamdı Sevdalandığı kıza kol
kanat gerdı, ona ev tuttu Sev-
dalısı ona ıkı erkek evlat verdı
Beş yıl güzel guzel geçındıler
Bay Cengız'ın nıkâhlı kansı da
evdekı ötekı uç çocuğu buyut-
meye adadı kendını
Beş yılın sonunda bır şeyler
değışmeye başladı Artık tam ne
oldu bılınmez, kımler kanştı ışın
ıçıne, kım ne dedı, Bay Cengız'-
ın sevgüısı bır sabah vaktı ıkı ço-
cuğunu alıp aılesının yanına kö-
Mersın'de Kız
Kalesi'nın tarıhı oren
yerınde tı>atronun
antık taşlarını düzeltıp
kendıne mekân yapan
Bay Cengiz kuşkusuz
Felhni'nin sozunu
ettiği Ay
Insanlan'ndan bırıydi. Bav Cengiz şımdı huzurlu •
Bav Cengiz aynı zamanda
sosyal adaletten, ınsanların eşıt-
lığınden yanaydı Turkıye Işçı
Partısı'ne uye olmamış ama o
zamanın parasıyla beş bın lıra-
lık bır bağışı can-ı gonulden
yapmıştı Kendı de>ımı>le ger-
çek bır kadın olan hanımı onu
her konuda ozgur bırakan çok
ınce bır kadındı Insandı yanı
Bay Cengiz elı açık gönlü bol
olmanın nelere mal olabıleceğı-
nı ılk 12 Mart sırasında gördu
Bay Cengız'ı bır geceyansı evın-
den alıp doğru karakola götur-
duler Hakkında ıhbar vardı, bı-
rılen, buyuk bır ıhtımaüe gun
gun artan muhasebe defterlen-
nı, müştenlennı çekemeyenler
Onun ıçın "kıpkmldır", demış-
lerdı Üstehk delıl de vardı Iş-
te Işçı Partısı'ne beş bın lıralık
bağiş makbuzu Bay Cengiz hiç-
bır şeyı mkâr etmedı ancak ıh-
bar mektubunda yazılanlar bı-
raz fazla abartılmıştı, kım oku-
sa ardındakı kıskançlık bulutu-
ye dondu
Bay Cengız de evıne
Ama evlat hasretı başka bır
şeydı, çok geçmeden Bay Cen-
gız'ın burnunun dıreğı sızlama-
ya başladı ve bır sabah daha
fazla dayanamayıp her şeyı göze
aldı Sevgılısının İcöyune gıttı ve
buyuk oğlunu hemen bır araba-
ya atıp Tarsus'takı kansma ge-
tırdı "Bu da senın bir oglun-
dur", dedı, kansı bu Uç yaşın-
dakı oğlan çocuğunu sevdı ve
dördüncü çocuğu olarak benım-
sedı
Zamanlar geçtı Bay Cengız'-
ın kaderı ters dönmuştu bır ke-
re, sevgılısını, kabadayı üç ağa-
beyını, anasını tutmak mumkun
değıldı Kız tarafı hemen bır
mahkeme açtı ve Bay Cengiz bu
kez karakola çocuk kaçırma su-
çuyla getırıldı
Mahkeme başkanı anlayışh
bır adamdı. Ikı yana da hak ve-
rıyordu Çocuğu kaçıran çocu-
ğun babasıydı, oğlu üstünde
hakkı vardı, öte yandan çocu-
ğu ısteyen de anaydı
Mahkeme çok eskı bır Çın
oyununa başvurdu Çocuğu
mahkeme salonuna çağırdı, onu
tam orta yerde tuttu, bır tarafa
çocuğun anasını yerleştırdı obur
tarafa Bay Cengız'ın kansını,
çunku bu kadın da yaklaşık dort
yıldır çocuğa bakmış, "Bu be-
nım oglumdur", demeye hak
kazanmıştı Daha sonra mahke-
me başkanı çocuğa tek tek sor-
du, "Hangısı senin anan, han-
gisine gıtmek ıstıyorsun?" Ço-
cuk bır an şaşkın ıkı kadına
baktı sonra çok kararlı bır tavır-
Ia Bay Cengız'ın kansına doğ-
ru yurudü ve "anne", dıye boy-
nuna sarıldı Bu eskı Çın tera-
zısı şaşmaz özellıkler taşırdı
Boşuna değıldı yuzyıllardan bu-
gune akıp gelmıştı Mahkeme
başkanı gonlu ferah çocuğu Bay
Cengiz ve kansına bıraktı
Ö\Ie mi? Şimdi de
solculuktan yatarsın
lş tatlıya baglandı derken
gunler geçtı Bav Cengiz hayatın-
dan memnundu, arada sırada
köydekı ötekı oğlu aklına gelı-
yordu ama hıç olmazsa bırını
kurtarmıştı ya, mutluydu
Butun bunlar olurken ulkede
çok şey değışmış askerı darbe
olmuştu Bay Cengız'ın bır za-
manlar sevdığı kadın ve sulale-
sı bunu fırsat bıldıler Bır sabah
Bav Cengiz sıkıyönetıme götu-
ruldu. Hakkında bır zamanlar
sevdığı, ıkı çocuğunun anası ka-
dının ıhbarı vardı Kadın onun
ıçın "Komunısttır, teronsttır,
ve sol dergUer okur" dıyordu
Ve Bay Cengiz o gunden baş-
layarak uzun bır süre ışkencenın
ne olduğunu öğrendı
tnsanoğlunun ne denlı çok çığ
sut ıçmış olduğunu gördu
Aylar sonra sıkıyönetımden
çıktığında artık o Bay Cengiz
değıldı, kendını bır 'ay insanı'
gıbı hıssedıyordu
Geçmışını ve geleceğını unu-
tan, kendı masalanna tutkun bı
BİTTİ
INGILIZCE
KENTTE
ÖĞRENİLİR^^^^^ 4 Audıo Vısual Yontem
^ ^ ^ ^ ^ ^ • Sıcak, Uygar Bır Ortam
^ 7
*
KENT
ENGLISH
\ Baharıye Cad
Reks Sıneması Kaışısı
Kadıkoy İST
^ Tel: 347 27 91-92
"STOP EVE.RYTHING START ENGLISK"
1991'E INGILIZCE KONUŞARAK GİRIN
LI SKÜ R
ACT1VE ENGLISH
Devreler
Hafta Sonu 20 Ekım - Hafta Içı 22 Ekım
MATHS ft SCIENCE FOR COLLEGES
(Rlotojly» haartık)
KADIKÖY 3491824-3491825
ERENKÖY (KANTARCI) 359 30 68 - 363 77 86
Özelhkle
ANATOUAUPAIR
Programt Sunar
1S8 53 42-161 43 86
kayıtlar sürüyor
INOILI2CE
CAMBRIDGE Cnıversitesı Şınavlan
PBT-CFE - GENEL İNGİIİZCE
Tüksek Standart Ekonomlk Fiyat
REDE İNGİLİZCE
ILM'nin ÜCRETSIZ yurtdışı hizmetlert
AU-PAIR'lik (Ing aıleyanındaanneyardımcılığı)
KAMPLARDA öğrencilere çalışarak para
kazanma ve Ingillzce geliştirme Imkanı
" İSTASBULLİSAN MERKEZİ
KÂDİKOY
349 18 24-349 18 25
ERENKÖY (MNTAflCD
359 30 68- 363 77 86
Devreter
Hafta Sonu 20 Ekım
Haftafçı 5Kasım
SURUCU
IKURSU
way
to leam English
Başlangıç düzeyi.
Orta düzey. İleri düzey.
Proficiency. Toefl
Kurumlara ozel dersler.
BESTsize Inailizceyı sevdirir, en iyi öâreîır.
An Samı Yen Sok. No.2 Kat
3uyui< S^rmelı Otelı karşısı
EVET
Dıtedlâlniz ortamda
Güvenılif yöntemle
Kısa sûrede
En uygun öcteme
koşullarıyla
YABANCIDİL
ÖĞRENMEK
İSTİYORSANIZ
Lutfen blzl arayın
1407367-1460166
VIZYON
Genç, çalışkan, pratik zekaya
sahip, daktilo kullanabilen eleman
aranıyor.
llgilenenlerin 550 48 80-89'dan
Funda Belendir'i aramaları rica
olunur.
BAKIRKÖY 5. ASLİYE CEZA
MAHKEMESİ
. ESAS NO 989/475 kARAR NO 1990 377
Noksan gramajlı etıkeısız ekmek satttıaktan sanık Osman ve Fat-
ma Alıye den olma 1939 D lu, Çavelı ılçesı Lımanko> Mah H 148
C 10/02 S 61'den nufusa kayıtlı Huseyın Cahıt Gınt hakkında mah-
kememızde yapılan açık duruşma sonunda sanığın hareketıne uyan
TCK, 363/1, 72, 398, 647/4, 72, maddelen gereğınce, 150 000 hra
ağır para cezası ıle mahkûmıyetıne, TCK'nın 402 madde gereğınce
3-ay cürme vasıta kıldığı meslek ve sanatın, tıcaretın tatılıne, fıılın
ışlenış bıçımı ve nıtelığıne göre ışyerının takdıren 7 gun kapatılması-
na TCK'mn 402/2 madde gereğıne karar ozetının buyuk harflerle
va/ılmak suretıvle kapatma suresı kadar kalmak uzere kapatılan ış-
yerının goze çarpan bır yerıne vapıştırılmasına, avnca karar ozetı
nın tırajı 100 000'ın uzerınde bulunan bır veya 2 gazetede
yayımlanmasına karar venldı 14 9 990
Basın 3S293