23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 EKİM 1990 Dünya Satranç Şampiyonası KÜLTÜR-SANAT CUMHURİYET/5 3. oyıın berabere GÜRSEL GÖNCÜ KASPAROV (Siyah) NEW YORK — Dünya Satraç Şampiyonası'nın 3. oyunu, şaşırtıcı ve heye- canlı bir mücadeleden sonra berabere sonuçlan- dı. Heyecanı yaratan ve basın odasmdaki satranç ustalannı bile şaşırtan, yi- ne 2. oyunda olduğu gibi Gari Kasparov'du. Izin hakkını kullanarak dinle- nen ve 2. oyundaki yenil- gisinin psikolojik etkisini atmış görünen Analoli Karpov, 3. oyuna beyaz KARPOV (Beyaz) taşlarla başladı. Vezir pi- ERTELENME POZISYONU yonu açılışına karşı, 1. oyunda olduğu gibi yine Şah-Hint Sa- vunması'nı uygulayan Kasparov, 7. hamlede az bilinen ve oy- nanan bir devam yolunu tercih ederek Karpov'un uzun za- man düşünmesine neden oldu. 10. hamle 'fil'e karşı 'kale' feda eden Kasparov, 6 hamle sonra da 'at' ve 'kale'ye karşı 'vezir'ini verdi. 19. hamlede merkezde çok büyük bir hiicum giicü elde eden Kasparov, rakibini 24. hamlede taş avantajı- nı geri vermeye zorladı. Oyun sonuna, satranç büyük usta- larına göre avantajlı giren Kasparov, müthiş bir zaman sı- kışmasına girerek hızlı oynamak zorunda kaldı (taraflar 40 hamleyi 2.5 saatte tamamlamak zorunda) ve bir piyon kay- betti. Beş saat sonunda oyun sonuçlanmadığı için Kasparov 41. hamlesini zarfa koydu ve oyun bir gün sonraya ertelendi. Oyunu yorumlayan satranç uzmaaları, Kasparov'un çok par- , lak bir oyun çıkarmasına karşın, oyun sonunda hata yaptı- ğını. ancak az da olsa avantajını koruduğunu belirttiler. Bir gün sonra kaldığı yerden devam edilen oyun 12 hamle sonra beraberlikle sonuçlandı. 3. Oyun/Karpov (Beyaz)-Kasparov (Siyah) Şah-Hint Sa- vunması. Gligoric Varyasyonu- J.d4 Af6 2.c4 g6 3.Ac3 Fg7 4.e4 d6 5.Af3 0-0 6.Fe2 e5 7.Fe3 Ve7 8.dxe5 dxe5 9.ad5 Vd8 10.Fc5 Axe4 ll.Fe7 Vd7 12.Fxf8 Şxf8 13. Vc2 Ac5 14.Kdl Ac6 15.0-0 Ae6 16.Ab6 axb6 17. Kxd7 Fxd7 18.Vd2 Fe8 19.b3 e4 20.Ael f5 2I.Fdl Ae5 22.Ac2 Kxa2 23.Vd5 Şe7 24.Ab4 c6 25.Vxe6 Şxe6 26.Axa2 Af7 27.Fe2 Ad6 28.Ab4 Fc3 29.Ac2 F4 3O.Kdl h5 31.F3 e3 32.g3 g5 33.Fd3 h4 34.Şfl c5 35.Şe2 b5 36.cxb5 Axb5 37.Fc4+ Şe7 38.Kd5 Ff6 39.Kxc5 Ac3 + 4O.Şn Fg6 41.Ael Kasparov 41. ham- lesini zarfa koydu, oyun ertelendi. Dün akşam üzeri de- vam edilen oyun şöyle sürdü... Şd6 42 Ka5 fxg3 43.hxg3 hxg3 44.Ag2 b5 45.Ka6+ Şe7 46.Ka7Şe8 47.Ka8 Fd8 48.Axe3 bxc4 49.Axc4 g4 5O.Şg2 Ae2 51.Ae5gxf3+ 52.Şxf3 g2 SON DURUM 5 3 X x d 8 Beraberlik. Delphine Seyrig öldü • PARtS (AP) — Fransız yönetmen Alain Resnais'nin "Geçen Yıl Marienbad'da" adlı ünlü fılminin yıldızı Delphine Seyrig, uzun süren bir hastalıktan sonra öldü. Geçen pazartesi günü Paris'te bir hastanede ölen Seyrig 58 yaşındaydı. Sahneden geldiği beyazperdede 1952'den başlayarak zarif ve gizemli kadın portreleri çizen Seyrig, "Geçen Yıl Marienbad'da" ve "Acı Hatıralar" (Muriel) gibi filmlerin yanı sıra Joseph Losey'in "Kaza Gecesi"nde (Accident), François Truffaut'nun "Çalınmış Buseler'Mnde, Ispanyol yönetmen Luis Bunuel'in "Samanyolu" ve "Burjuvazinin Gizli Çekiciliği" adlı filmlerinde de başrolleri üstlenmişti. 1973'te "Çakal"da da oynayan Seyrig, son yıllarda kadın haklan hareketine etkin bir biçimde katılmış, feminizmle ilgili konularda belgeseller gerçekleştiren Simone de Beauvoir Merkezi'nin kurucuları arasında yer almıştı. Basın müzesi etkinlikleri • Kultur Servisi — Gazeteciler Cemiyeti ve Basın Müzesi'nde ekim- kasım ayı küitür ve sanat etkinlikleri kapsammda 19 ekim-8 kasım tarihleri arasında Fahriye Belen, Yaşar Yayla, Ahmet Keskin, Ali Özçelik ve Mehmet Güneş'in yapıtlarından oluşan bir sergi açılacak. Basın Müzesi'ndeki Sanat Butik'te de 24 sanatçının çalışmaları bulunuyor. 19 ekim günü saat 14.30'da, sanatçının sosyal güvencesi, telif haklan ve sigortalı olma durumu konularının tartışılacağı bir söyleşi yapılacak. Avukat Tayfun Akçay'ın yöneteceği söyleşiye Bağ-Kur Bölge Müdürü Hasan Pehlivan ve SSK Bölge Müdurü Behzat Türkeş konuşmacı olarak katılacaklar. (Fotoğraf: Mehmet Güneş'in bir yapıtı) 'Resmin sıfır noktası' _ • Kültür Servisi — TÖBANK Beyoğlu Sanat Galerisi yeni sezonu genç ressamlardan Ahmet Ayrık'ın "Resmin Sıfır Noktası" adını taşıyan sergisiyle açıyor. 19 ekimde açılacak sergi 11 kasıma dek sürecek. Ressam Ayrık, sergisinin anlamını şöyle ifade ediyor: "Sıfır noktası verili olanın, belırlenmiş dizgenin sonu oluyor. Başka türlü düşünebilmek, yapabilmek için bir atlama taşı. Yabancılaşmış bilinç belirlenmiş olandan yabancılaşmanın bilincine, bilincine varılmış zorunluluğa giden yolda bjr atlama taşı." Öte yandan TÖBANK ikinci sanat galerisini Ankara'da Küçukesat şubesinde çarşamba gunü açıyor. MUHLKFILLZALİ Cemal Reşit Rey Salonu'nda Adnan Saygun'a saygı gecesi konseri Olümsüzlük yapıtlarda saklSaygun, uzun meslek yılları boyunca hem ödüllendirilmenin sevincini hem de değerinin yeterince anlaşılamamasının üzüntüsünü yaşamış. Hoca'nın bu konuda ilginç anıları da var. Bunlardan ikisi, Saygun'un doğduğu, büyüdüğü kent İzmir'Ie ilgili. Ali Doğan Sinangil, Orkest- ra dergisinde çıkan bir yazısın- da "...Evrensel boyutta sanat eseriniz, kültür adamınız, sanat- çınız, yazannız, şairiniz, ressa- mınız, besteciniz yoksa millet olarak saygın degilsiniz. Geç- mişte yoksa, tarihiniz yok, bu- gün yoksa, farz edilmeye mah- kûm bir toplumsunuz demektir. Yüzyılımızın en acımasız yarışı- nın külturler arasında geçmesi- nin sebebi budur..." diyerek (Or- kestra, sayı 205, Eylül 1990, say- fa 12) yıllardır sinsi sinsi kana- yan yaramıza bir kez daha par- mak basıyor. Evrensel boyutta sanat eseri yaratmaya tüm yaşamını adamış insanlanmıza ne kadar sahip çı- kıyoruz? Sokaklarma, caddele- rine, meydanlarına Pıışkin, Ma- yakovsky, Çaykovski, Rimski- Korsakov adlannı veren Sovyet- ler; Verdi, Rossini, Bellini, Per- golesi, Cimarosa sokak ve mey- danlannda doğup büyüyen, yaş- lanıp ölen ltalyanlar bu gerçek "kadirşinas"hk örneği ile kendi kültür ve sanat adamlanna na- sıl sımsıkı sahip çıktıklannı gös- termiyorlar mı? 1989 yılı mart ayında Macar hükümeti Franz Liszt'in İstan- bul'da kısa bir süre yaşadığı evin kapısına İstanbul Belediyesi'nin de katkılanyla bir plaket çakmış ve bu vesile ile Devlet Sanatçısı Hikmet Şimşek de Liszt'in anı- sına bir konser yönetmişti AKM'de. Macarlar, Liszt'in adını sade- ce Macaristan'da yaşatmakla ye- tinmemişler, büyuk piyanist ve bestecinin izini sürerek gezdiği, turnelere çıktığı her ülkede bir anı noktası yakalamışlar ve o noktayı olümsüzleştiıme yoluna gitmişlerdi. Liszt'in ölumsüzlü- ğe kavuşmak için bütün bu ça- balara gereksinimi var mıydı? Hiç sanmam... O zaten dünya müzik tarihine adını çoktan al- tın harflerle yazdırmıştı. Ancak Macar ulusunuh Liszt'e, Bar- lok'a, Kodaly'e sahip çıkmaya çok gereksinimi vardı. Ulus ola- rak varlığını, evrensel anlamda saygınlığını onlar da her ulus gi- bi sanatçılarına borçlu oldukla- rının pekala bilincindeydiler. Ne var ki sanatçisına sahip çı- karak evrensel saygınlığa ulaşma aşamasına henuz ulaşamamış uluslar da var bu dünyada. Biz de ne yazık ki onlardan biriyiz, ama galiba arada bir anımsryo- ruz "kadirşinas" olmanın anla- mını. "Kadirşinas" sözcüğü di- limizde bugüne kadar yaşadığı- na ve "değerbilir" diye Türkçe- leştiğine göre demek ki bir za- manlar önem ve değer verilen bir kavrammış bu... "Kadirşinas'Mığı unutmuş bir toplum olma ayıbından kurtu- Iabileceğimiz müjdesini veren çok anlamlı bir olay yaşadık ge- çen hafta. Bir tıp doktoru olan Prof. Dr. Giingör Erten'in ona- yak olması ve girişimleriyle ve Istanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın desteği ile gerçek- leşen bu olay, büyük Türk bes- tecisi Ahmed Adnan Saygun için düzenlenen "Saygı" gecesi kon- seriydi. Bu geceye Saygun'un eserlerini repertuarlarına alarak dunyanın pek çok ülkesinde yo- rumlayan devlet sanatçılarımız katıldı. Bestecinin 1. Yayh Çalgılar Dörtlüsü'nün Türkiye'de ilk ça- lınışı ile Saygun'un Prof. Dr. Ih- PLAKET VERİLDİ — Ahmed Adnan Saygun'a anma gecesi konseri sırasında İstanbul Büyükşe- hir Belediye Başkanı Nurettin Sözen de ünlü bestecimize bir plaket verdi. (Fotoğraf: Ahu Antmen) san Doğramacı'ya adadığı piya- no sonatının dünyada ilk çalınışı gerçekleşti 13 Ekim 1990 akşa- mı. Devlet sanatçıları kemancı Ismail Aşan, mezzo soprano Işın Güyer, bas Ayhan Baran, kemancı Ayla Erduran, piyanist Gülsin Onay ve İdil Biret ile pi- yanist Judith Uluğ, Renato Pa- lumbo ve Serdar YaJcın, keman- cı Nuri İyicil'in yayh çalgılar dörtlusü, Saygun'un bestecilik serüveninin ilginç bir panorama- sını çizdiler o gece. A. Adnan Saygun, uzun mes- lek yıllan boyunca hem ödüllen- dirilmenin sevincini, hem de de- ğerinin tam olarak anlaşılma- masının, eserlerinin yeterince ta- nınmamasının ve çalınmaması- nın üzüntüsünü yaşamış. Hepi- mizin bildiği gibi çelişkiler ülkesi Türkiye'de bir elin verdiğini öte- ki el geri alır daima. Nitekim hocanın bu konuda ilginç anıları bile var. Bunlardan ikisi hoca- nın doğduğu ve büyüdüğü kent İzmir'Ie ilgili. 1978 yıhnda îzmir Belediye Başkanı çok hoş bir jest yapa- rak hocanın 70. yaşı dolayısıyla doğduğu evin kapısına bir pla- ket çakıyor. Saygun'un oğrenci- si Devlet Sanatçısı ve Orkestra Şefi Hikmet Şimşek, bu plaket- le yetinmeyip evi de satın alma ve burayı bir A. Adnan Saygun Müzesi haline getirme yolları arıyor. tzmir'in tanınmış kişile- rinden maddi destek sağlayarak evi satın alma işini belediyeye bı- rakıyor. Ama o da ne? Bir gün öğreniyorlar ki ev kaşla göz ara- sında yıkılmış yerine yeni bir bi- na yapılma çalışmalarına baş- lanmış bile. Neyse ki kapıdaki plaketi komşulardan birı son anda kurtarnuş ve bu olayın anı- sı diye saklamış. Aradan 10 yıl geçtikten son- ra I988'de İzmir Belediyesi yine en ünlü hemşerisine bir jest ya- pıyor ve belki de bir önceki ayı- bmı affettirmek istiyor. Saygun 1 un 80. yaşında yine Prof. Hik- met Şimşek'in girişimleriyle bu kez doğduğu sokağa hocanın adı veriliyor. Hoca şimdi "Aca- ba bu sokağın başına bir şey ge- lir mi" diye endişeleniyor. ( Batı Yakasının Hikâyesi'nin bestecisi, orkestra şefi Leonard Bernstein öldü Spot ışıklarında yarım yüzyılBernstein geçen yıl Başkan Bush'un kendisine vermek istediği sanat madalyasını, AIDS konulu bir sergiye devlet yardımının kesilmesini protesto etmek amacıyla geri çevirmişti. Ünlü müzisyen, son olarak Berlin duvarının yıkılışı dolayısıyla 9. Senfoni'yi yıkık duvarın önünde yönetmişti. Daha geçen hafta rahatsızlı- ğı dolayısıyla orkestra şefliğini bıraktığı açıklanan Leonard Bernstein ne yazık ki 14 Ekim 1990 Pazar günü New York Manhattan'daki evinde öldü. Karajan'ın ölümünden sonra onun tahtına geçmeyi hak etmiş tek orkestra şefi olarak kariye- rine hız veren 20. yüzyıkn bu en genç ruhlu, en dinamik, en he- yecanlı, en atik, on parmağın- da on marifet olan müzik ada- mı, provalarda bile agzından si- garayı eksik etmeyen 72'lik de- likanlı amfizem, bronşlarda il- tihap ve tümör ile başlayan ra- hatsızlığın ardından gelen kalp kriziyle hayata veda etti. Arkadaşlan arasında 'Lenny' adıyla bilinen Bernstein, 25 Agustos 1918'deMassachusetts eyaletinde Lawrence kasabasın- dadoğmuştu. Ailesi Rusya'dan Amerika'ya yüzyıl başında göç- müş bir Musevi aile idi. Lenny, Boston'da büyüdü. Müzik yete- neği erken yaşlarda ortaya çık- masma rağmen, piyanoya ancak 10 yaşında, teyzesirün desteğiy- le başlayabildi. Daha yirmi ya- şına gelmeden yetkin bir piya- nist, verimli bir besteci olma yo- luna girmişti Bernstein. ARKADAŞLARI ONA LENNY DERDİ — Arkadaşlan arasında "Lenny" adıyla bilinen Leo- nard Bernstein, 1943'te ünlü şef Bruno YValter rahatsızlanınca onun yerine New York Filarmoni Orkeslrası'nı yönetmişti. Bu konser, Amerikalı müzisyenin yaşamında doniim noktası olmuştu. 1939 yıhnda Harvard Üniver- Hall'daki konserinin şefi Bruno tirilen ilk Amerika doğumlu, sitesi'ni bitirince piyanosunu daha da ilerletmek için Phila- delphia'daki ünlü Curtis Ensti- tüsu'negitti. Piyanistlik yanın- da bestecilik, bu içi içine sığma- yan, enerji yüklu genç yetenek için yeterli olmasa gerek ki or- kestra şefliğine de yoğun ilgi duymaya başladı ve kısa zaman- da şeflik yeteneğini de kanıtla- yarak 1942'de Boston Senfoni Orkestrasfnın Rus asıllı şefi Serge Koussevitzky'nin asistan- lığına kadar yükseldi. Yetenekli ve hırslı genç Bern- stein'a şans 1943 yılının 13 ka- sımında güldü. New York Filar- moni Orkestrası'nın Carnegie VValter aniden rahatsızlanınca Bernstein son anda sahneye çı- karak bir mucizeyi gerçekleştir- di ve bir günde New York mü- zik çevrelerinin sevgilisi oldu çıktı. 25 yaşındaydı Lenny ve er- tesi gün New York Times gaze- tesinin birinci sayfasına girme- yi başarmıştı. İşte o gunden baş- layarak ölumüne kadar spot lambalannın ışığı altında yaşa- dı hep Lenny. 1958'de New York Filarmo- ni Orkestrası'nın müzik direk- törlüğüne getirildiği zaman yi- ne bir sansasyon yaşandı. Bern- stein, Amerika'nın buyük or- kestralarından birinin başına ge- Amerika'da eğitim görmüş, ya- ni yerli malı orkestra şefiydi. Milano'daki La Scala'da opera yöneten ilk Amerikalı orkestra şefi olma şerefi de Bernstein'a aitti. Bernstein, Nevv York Filar- moni Orkestrası'nın 11 yıl mü- zik direktörlüğünü yaptı ve bu görevinden ayrıldıktan sonra bir daha hiçbir orkestrada devamh görev almadı. YıIIarca Londra Senfoni, Viyana Filarmoni, Nevv York Filarmoni ve İsrail Filarmoni orkestralarıyla yakın ilişkilerinı sürdurmeyi ihmal et- medi ama. Viyana Filarmoni Orkestrası'yla sayısız tele\iz>on konseri yaptı. Avustralyalı bes- teci ve orkestra şefi Gustav Mahler'in yeniden çok moda ol- masını sağladı. Çekici sahne ve ekran kişiliğinden yararlanma- sını bilerek müziğin geniş kitle- lere ve özellıkle gençlere ulaşma- sını, yaygmlaşmasını sağlamak için çok hizmet verdi. 1950 ve 60'h yıllarda yaptığı 'Gençiik Konserleri' (Young Pe- ople's Concerts) adlı televizyon programları ile 11 tane Emmy Ödülü kazanan Lenny, butün bu saydıklarımıza ek olarak mü- zikaller bestecisi, "West Side Story"nin yaratıcısı kimliği ile de tanınıyordu bütün dünyada. Toplum içinde liberal ve ile- rici tavırlanyla sesini duyurur ve kamuo>unda yankılanan sivri konularda bile adını ortaya at- maktan kaçınmazdı Lenny. Ör- neğin, 1989'da ABD Başkanı George Bush'un kendisine ver- mek istediği sanat madalyasını, AIDS konulu bir sergiye devlet yardımının kesilmesini protesto etmek amacıyla kabul et- memişti. Son olarak Berlin Duvan'nın yıkılmasını kutlamak üzere Be- ethoven'ın 9. senfonisini, yıkık duvarın önünde yönetmiş ve senfoninin son bölümünde yer alan Schiller'in "Neşeye Ovgü" şiirinin sözlerini 'Özgürlüğe Ovgü" olarak değiştirmişti. Maestro Bernstein ne yazık ki 28 ekimde Carnegie Hall'da ger- çekleşecek olan "Music for Life" konserine artık katılama- yacak, ama plakları, televizyon filmleri, eserleri ile yüzyıllarca yaşayacak belleklerde. îzmir Devlet Senfoni Orkestrası'nı geçen hafta Iosif Conta yönetti 100. yıhnda Halikanıas Babkçısıİzmir Devlet Senfoni Orkestrası, geçen hafta sonu konserlerini Halikarnas Balıkçısı'nın anısına adadı. 100. doğum yılı kutlanan Balıkçı, yaşamının büyük bir bölümünü İzmir'de geçirmişti. ÜNER BİRKAN İZMİR — İzmır Devlet Senfoni Or- kestrası'nın 12-13 ekim hafta sonu kon- serleri, doğumunun yuzüncü yıldönümü dolayısıyla, yaşamının büyuk bölümü- nu Ege'de, izmir'de geçirmiş olan Ha- likarnas Balıkçısı'nın (Cevat Şakir Ka- baağaçh (1890-1973) anısına adanmış- tı.Denemeleri, öyküleri, mektuplan, ta- rih ve mitologya yazılarıyle, Türk du- şünce birikimine buyük etkileri olan bu kultur ve sanat adamı, zaman zaman müziğe ilişkin görüşlerini de açıklamış- tır. Sozgelimi, sevgili dostu Azra Eıiıat'- ın derlediği "Mektuplar"ında, muziği ilk gençliğinde yakın çevresinde nasıl bulduğunu, bu sanata nasıl bir tutkuy- la bağlandığını şöyle anlatıyor Cevat Şa- kir: "... Evde annem piyano çalardı. Hak- kiye ve A.vşe dabi. Fakat bu daba ziya- de müzik için değil, paşa kızları piyano filan bilmeli ondan. Bende ise müzik âdeta canım. Hatta dünyada davranış- larımın sebebi olarak bir şey gostermek lazım gelirse, başta miıziği gostermek zorundayım. Çünki oyledir. Eh evde muzik yasak Hakkiye ve Ayşe'yi öper yalvarırdrm satın aldığım notalan bir kerre çalsınlar diye. Bin mahrumiyetle pek ucuz bir fonograf aldım. İşte o be- yaz evde Hakiye varken o fonografı ta tepede sandık odasında gider çalardım. Kulüstür bir şeydi, hane borusu honi gi- bi. Madeni zırıldardı amma bana cen- net kapulannı açardı. O külıistür şe>i şimdi bulsam adoration ve şükranla öperdim. Bana çok kerre sevinç gözyaş- lan döktürdüydü. Babam anam fonog- rafım! Belki bir kompozitor olacaktım. Olmadı, parçalanınca ilk evvelâ bir par- çam resme bir parçam da yazıya doğru fırladı..." (Mektuplarıyla Halikarnas Balıkçısı / s. 85-'8 Temmuz 1957 tarihli mektuptan) Şadan Gökovalı'nın "Sonsuzluk Ses- siz Büyür" adlı derlemesinde de müzik konusunda şu düşunceler yer alıyor: "... O yüzyıllarda güzel sanatların mi- rnörlık yönünde çok gelişmişiz. Bizans ve Arap mimarlıklarını alıp onlan ken- dimizde sindirmişiz Muzik yönunde ise Bizans müziğini. bulduğumuz gibi sürdürmüşüz ve onun ilkel haline pek az eklemelerde bulunmuşuz... Oysa uygar- lık, elektrik ampulünü satın alıp takmak değil, fakat ondan daha güzel bir ampul icat etmektir." "Burada, Mevlana Celalettin'in Mes- nevi'deki bir müzik tanımını aktaralım: Ateşest in bangi nayi nist bad/Her kim in âteş nidaret ist bed". Yani, 'Neyden çıkan hava değildir, fakat ateştir. O ateş- le yanmıyan her kim ise havadır, yani boş bir insandır. Tuhaf değil midir ki, Celaleddin'den iki yıiz yıl sonra, aynı şe- yi bir başka biçimde Shakespeare de Ve- nedik Taciri'nde söylemiştir: ...'Kendin- de, yani gönlünde müzik olmayan ya da tatlı seslerin uyumuna kayıtsız kalan adam, ancak ihanetlerin, dalaverelerin ve talanların adamıdır." (Sonsuzluk Sessiz Büyür/s. 201-202) Duygunun, coşkunun, doğa ve insan sevgisinin adamı Cevat Şakir kabaagaç- h'nın kaleminden çıkmış olan bu düşün- celere ister katılahm, ister katılmayalım, onları en azından, bir duşünurün, mu- zik konularına ilginç yaklaşımları ola- rak değerlendirmek zorundayız. Günü- muzde sık rastlanmayan bir durumdur bu. Sanırım, dana ince, titiz bir araştır- ma, Balıkçı'nın müzik görüşlerine daha çok ışık tutacaktır. 12-13 ekim hafta sonu orkestra kon- seri, bu saygın "İzmirli"nin, bir zaman- lar Batı Anadolu uygarlığının en önem- li merkezlerinden biri olan, ama uzun yıllar sanatta, düşünce ve kultur yaşa- mında suskunluğa, karanlığa gömulen İzmir kentinin "Yeniden doğuş"unun yaşandığı günümüzde, hep akılda kal- ması gereken çalışmalarına bir saygı davranışı niteliğindeydi. Mutluluk veren bir davTanıştı. İzmir DSO, bu konserlerde, Genel Müzik Direktörü İosif Conta'run yönetiminde, Bedrich Smetana'nın "Saül- mış Nişanh" operasının uvertüru ile Jo- hannes Brahms'ın Do minör Birinci Sen- fonisini yorumladı, Romanyalı keman solisti ve eğitimcisi Ion Voicu'ya, Max Bruch'un Sol minör Konçertosunda eş- lik etti. Bay Voicu'nun Bruch'unu, "Allegro Moderato" ve "Adagio" işaretlerini ta- şıyan, ama ara verilmeksizin çalınan ilk iki bolumde, oldukça ağır, ağdalı, ka- lın çizgili bulduğumu belirtmeliyim. Pir SıJtan'a yasak • Kültür Servisi — Erol Toy'un "Pir Sultan Abdal" adlı oyunu, İzmit'te vilayet makamınca yasaklandı. Yasaklama nedenini soran Ankara Birlik Tiyatrosu yetkilisine, Izmit Emniyet Müdürlüğü yetkilileri, İstanbul'dan gelen teleks emrinde "olaylara yol açabilecek oyun. Kesinlikle oynatmayın" denildiğini belirttiler. Oyunun yazan Erol Toy ve Ankara Birlik Tiyatrosu yetkilileri yasaklamayı bölge idare mahkemesine götürdüklerini ve tzmit'teki baskıları mahkeme karan ile kaldıracaklannı, Pir Sultan Abdal'ı İzmit'te ve tüm Anadolu'da sergilemeye kararlı olduklarım belirttiler. Oscar'a aday filmyok • ANKARA (AA) — Türkiye'den Oscar'a aday gösterilecek film bulunamadı. Kültür Bakanlığı'ndan verilen bilgiye göre, Prof. Sami Şekeroğlu, Atilla Dorsay, Cevdet Türkeroğlu, ömer Kavur ve Orhan Aksoy*dan oluşan komisyon, Oscar ödüllerinin, '*en iyi yabancı film" dalı için aday gösterilecek yapım saptayamadı. Türk sinemasını evrensel düzyede tanıtabilecek konu ve teknik yapıya sahip film bulunamadığı gerekçesiyle Oscar'a, bu yıl aday bildirilmemesi kararlaştınidı. fe Ytizytize? • Kültür Servisi — tstanbul Devlet Tiyatrosu Sovyet yazar Aleksander Gelman'm yazdığı "Yüzyüze" adlı oyunu dûn gece sergiledi. Türkçeye Belgi Paksoy'un çevirdiği oyunu Çetin Ipekkaya yönetti. Oyunda başlıca rolleri Deniz Gökçer ve Zafer Ergin paylaşıyor. "Yüzyüze" pazartesi dışında her gün AKM Oda Tiyatrosu'nda izlenebilecek. Oyunun yazan Aleksander Gelman da Türkiye'de bulunuyor. Nokta Tlyatrosu • Kültür Servisi — Nokta Tiyatrosu 1990-91 sezonuna Haluk Şahin'in yazdığı "En Büyuk Megolaman Başka Büyük Yok" adlı oyunla giriyor. Beyoğlu Küçük Sahne'de 8 kasımdan itibaren sahnelenmeye başlanacak olan müzikli kabare turündeki oyun, "Türkiye'de kültür sisteminin insanları megolamaniye sürüklemesi ve bu nedenle ortaya çıkan megolamanlan" anlatıyor. Oyunda Abdullah Şahin, Volkan Saraçoğlu, Zehra Alptürk, Neslihan Aka, Nevzat Çankara, Selçuk Dinçer, Yavuz Kutal ve Oskay Alptürk rol alıyorlar. Nokta Tiyatrosu Çocuk Oyunları bolümü de tlkin Sungu'nun yazdığı "Uzaylı Omlet" adlı müzikli çocuk oyununu 1 kasımdan itibaren sahnelemeye başlayacak. \arb?ıııa sonucu • ANKARA (AA) — TRT'nin düzenlediği Türk Sanat Müziği Beste Yanşması'na başvunılar dün sona erdi. Edinilen bilgiye göre başvuruların seçici kurul tarafından değerlendirilmesinden sonra sonuçların aralık ayı sonunda açıklanması bekleniyor. BİLSAK'TA BUGUN 17 Ekim Çarşamba: 19.00 VENEDİKFİLM FESTIVALJ Ibrahim ALTINSAY, Yusuf KURÇENLJ Görsel Sanat Atölyeleri Mehmet GÜLERY0Z yönetiminde (Per.-Cum.) Ta'i Chi Chu'an Hareketli Meditasyon llhan GÜNGÖREN Her Sa. 14.00-20.00 Yoga ZerrinAKGÜN Ptesi.-Per. 18.30-1930 Rock Cafe-Bar (5. Kat) 12.00-18.00 HeavyMetal 18.00-24.00 Rock BİLSAK, SıraselvilerCad. Soğancı sok.7 CİHANGİR 143 28 79-143 28 99
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle