Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 EKİM 1990
Dünya Satranç Şampiyonası
KÜLTÜR-SANAT CUMHURİYET/5
3. oyıın berabere
GÜRSEL GÖNCÜ KASPAROV (Siyah)
NEW YORK — Dünya
Satraç Şampiyonası'nın 3.
oyunu, şaşırtıcı ve heye-
canlı bir mücadeleden
sonra berabere sonuçlan-
dı. Heyecanı yaratan ve
basın odasmdaki satranç
ustalannı bile şaşırtan, yi-
ne 2. oyunda olduğu gibi
Gari Kasparov'du. Izin
hakkını kullanarak dinle-
nen ve 2. oyundaki yenil-
gisinin psikolojik etkisini
atmış görünen Analoli
Karpov, 3. oyuna beyaz KARPOV (Beyaz)
taşlarla başladı. Vezir pi- ERTELENME POZISYONU
yonu açılışına karşı, 1. oyunda olduğu gibi yine Şah-Hint Sa-
vunması'nı uygulayan Kasparov, 7. hamlede az bilinen ve oy-
nanan bir devam yolunu tercih ederek Karpov'un uzun za-
man düşünmesine neden oldu. 10. hamle 'fil'e karşı 'kale'
feda eden Kasparov, 6 hamle sonra da 'at' ve 'kale'ye karşı
'vezir'ini verdi. 19. hamlede merkezde çok büyük bir hiicum
giicü elde eden Kasparov, rakibini 24. hamlede taş avantajı-
nı geri vermeye zorladı. Oyun sonuna, satranç büyük usta-
larına göre avantajlı giren Kasparov, müthiş bir zaman sı-
kışmasına girerek hızlı oynamak zorunda kaldı (taraflar 40
hamleyi 2.5 saatte tamamlamak zorunda) ve bir piyon kay-
betti. Beş saat sonunda oyun sonuçlanmadığı için Kasparov
41. hamlesini zarfa koydu ve oyun bir gün sonraya ertelendi.
Oyunu yorumlayan satranç uzmaaları, Kasparov'un çok par-
, lak bir oyun çıkarmasına karşın, oyun sonunda hata yaptı-
ğını. ancak az da olsa avantajını koruduğunu belirttiler. Bir
gün sonra kaldığı yerden devam edilen oyun 12 hamle sonra
beraberlikle sonuçlandı.
3. Oyun/Karpov (Beyaz)-Kasparov (Siyah) Şah-Hint Sa-
vunması. Gligoric Varyasyonu- J.d4 Af6 2.c4 g6 3.Ac3 Fg7
4.e4 d6 5.Af3 0-0 6.Fe2 e5 7.Fe3 Ve7 8.dxe5 dxe5 9.ad5 Vd8
10.Fc5 Axe4 ll.Fe7 Vd7 12.Fxf8 Şxf8 13. Vc2 Ac5 14.Kdl Ac6
15.0-0 Ae6 16.Ab6 axb6 17. Kxd7 Fxd7 18.Vd2 Fe8 19.b3 e4
20.Ael f5 2I.Fdl Ae5 22.Ac2 Kxa2 23.Vd5 Şe7 24.Ab4 c6
25.Vxe6 Şxe6 26.Axa2 Af7 27.Fe2 Ad6 28.Ab4 Fc3 29.Ac2
F4 3O.Kdl h5 31.F3 e3 32.g3 g5 33.Fd3 h4 34.Şfl c5 35.Şe2
b5 36.cxb5 Axb5
37.Fc4+ Şe7 38.Kd5 Ff6
39.Kxc5 Ac3 + 4O.Şn Fg6
41.Ael Kasparov 41. ham-
lesini zarfa koydu, oyun
ertelendi.
Dün akşam üzeri de-
vam edilen oyun şöyle
sürdü... Şd6 42 Ka5 fxg3
43.hxg3 hxg3 44.Ag2 b5
45.Ka6+ Şe7 46.Ka7Şe8
47.Ka8 Fd8 48.Axe3 bxc4
49.Axc4 g4 5O.Şg2 Ae2
51.Ae5gxf3+ 52.Şxf3 g2
SON DURUM
5 3 X x d 8
Beraberlik.
Delphine Seyrig öldü
• PARtS (AP) — Fransız yönetmen Alain Resnais'nin
"Geçen Yıl Marienbad'da" adlı ünlü fılminin yıldızı
Delphine Seyrig, uzun süren bir hastalıktan sonra öldü.
Geçen pazartesi günü Paris'te bir hastanede ölen Seyrig
58 yaşındaydı. Sahneden geldiği beyazperdede 1952'den
başlayarak zarif ve gizemli kadın portreleri çizen Seyrig,
"Geçen Yıl Marienbad'da" ve "Acı Hatıralar" (Muriel)
gibi filmlerin yanı sıra Joseph Losey'in "Kaza
Gecesi"nde (Accident), François Truffaut'nun "Çalınmış
Buseler'Mnde, Ispanyol yönetmen Luis Bunuel'in
"Samanyolu" ve "Burjuvazinin Gizli Çekiciliği" adlı
filmlerinde de başrolleri üstlenmişti. 1973'te "Çakal"da
da oynayan Seyrig, son yıllarda kadın haklan hareketine
etkin bir biçimde katılmış, feminizmle ilgili konularda
belgeseller gerçekleştiren Simone de Beauvoir
Merkezi'nin kurucuları arasında yer almıştı.
Basın müzesi etkinlikleri
• Kultur Servisi —
Gazeteciler Cemiyeti ve
Basın Müzesi'nde ekim-
kasım ayı küitür ve
sanat etkinlikleri
kapsammda 19 ekim-8
kasım tarihleri arasında
Fahriye Belen, Yaşar
Yayla, Ahmet Keskin,
Ali Özçelik ve Mehmet
Güneş'in yapıtlarından
oluşan bir sergi açılacak.
Basın Müzesi'ndeki
Sanat Butik'te de 24
sanatçının çalışmaları
bulunuyor. 19 ekim
günü saat 14.30'da,
sanatçının sosyal
güvencesi, telif haklan
ve sigortalı olma
durumu konularının tartışılacağı bir söyleşi yapılacak.
Avukat Tayfun Akçay'ın yöneteceği söyleşiye Bağ-Kur
Bölge Müdürü Hasan Pehlivan ve SSK Bölge Müdurü
Behzat Türkeş konuşmacı olarak katılacaklar.
(Fotoğraf: Mehmet Güneş'in bir yapıtı)
'Resmin sıfır noktası' _
• Kültür Servisi — TÖBANK Beyoğlu Sanat Galerisi
yeni sezonu genç ressamlardan Ahmet Ayrık'ın "Resmin
Sıfır Noktası" adını taşıyan sergisiyle açıyor. 19 ekimde
açılacak sergi 11 kasıma dek sürecek. Ressam Ayrık,
sergisinin anlamını şöyle ifade ediyor: "Sıfır noktası
verili olanın, belırlenmiş dizgenin sonu oluyor. Başka
türlü düşünebilmek, yapabilmek için bir atlama taşı.
Yabancılaşmış bilinç belirlenmiş olandan
yabancılaşmanın bilincine, bilincine varılmış zorunluluğa
giden yolda bjr atlama taşı." Öte yandan TÖBANK ikinci
sanat galerisini Ankara'da Küçukesat şubesinde çarşamba
gunü açıyor.
MUHLKFILLZALİ
Cemal Reşit Rey Salonu'nda Adnan Saygun'a saygı gecesi konseri
Olümsüzlük yapıtlarda saklSaygun, uzun meslek yılları boyunca hem
ödüllendirilmenin sevincini hem de değerinin yeterince
anlaşılamamasının üzüntüsünü yaşamış. Hoca'nın bu
konuda ilginç anıları da var. Bunlardan ikisi,
Saygun'un doğduğu, büyüdüğü kent İzmir'Ie ilgili.
Ali Doğan Sinangil, Orkest-
ra dergisinde çıkan bir yazısın-
da "...Evrensel boyutta sanat
eseriniz, kültür adamınız, sanat-
çınız, yazannız, şairiniz, ressa-
mınız, besteciniz yoksa millet
olarak saygın degilsiniz. Geç-
mişte yoksa, tarihiniz yok, bu-
gün yoksa, farz edilmeye mah-
kûm bir toplumsunuz demektir.
Yüzyılımızın en acımasız yarışı-
nın külturler arasında geçmesi-
nin sebebi budur..." diyerek (Or-
kestra, sayı 205, Eylül 1990, say-
fa 12) yıllardır sinsi sinsi kana-
yan yaramıza bir kez daha par-
mak basıyor.
Evrensel boyutta sanat eseri
yaratmaya tüm yaşamını adamış
insanlanmıza ne kadar sahip çı-
kıyoruz? Sokaklarma, caddele-
rine, meydanlarına Pıışkin, Ma-
yakovsky, Çaykovski, Rimski-
Korsakov adlannı veren Sovyet-
ler; Verdi, Rossini, Bellini, Per-
golesi, Cimarosa sokak ve mey-
danlannda doğup büyüyen, yaş-
lanıp ölen ltalyanlar bu gerçek
"kadirşinas"hk örneği ile kendi
kültür ve sanat adamlanna na-
sıl sımsıkı sahip çıktıklannı gös-
termiyorlar mı?
1989 yılı mart ayında Macar
hükümeti Franz Liszt'in İstan-
bul'da kısa bir süre yaşadığı evin
kapısına İstanbul Belediyesi'nin
de katkılanyla bir plaket çakmış
ve bu vesile ile Devlet Sanatçısı
Hikmet Şimşek de Liszt'in anı-
sına bir konser yönetmişti
AKM'de.
Macarlar, Liszt'in adını sade-
ce Macaristan'da yaşatmakla ye-
tinmemişler, büyuk piyanist ve
bestecinin izini sürerek gezdiği,
turnelere çıktığı her ülkede bir
anı noktası yakalamışlar ve o
noktayı olümsüzleştiıme yoluna
gitmişlerdi. Liszt'in ölumsüzlü-
ğe kavuşmak için bütün bu ça-
balara gereksinimi var mıydı?
Hiç sanmam... O zaten dünya
müzik tarihine adını çoktan al-
tın harflerle yazdırmıştı. Ancak
Macar ulusunuh Liszt'e, Bar-
lok'a, Kodaly'e sahip çıkmaya
çok gereksinimi vardı. Ulus ola-
rak varlığını, evrensel anlamda
saygınlığını onlar da her ulus gi-
bi sanatçılarına borçlu oldukla-
rının pekala bilincindeydiler.
Ne var ki sanatçisına sahip çı-
karak evrensel saygınlığa ulaşma
aşamasına henuz ulaşamamış
uluslar da var bu dünyada. Biz
de ne yazık ki onlardan biriyiz,
ama galiba arada bir anımsryo-
ruz "kadirşinas" olmanın anla-
mını. "Kadirşinas" sözcüğü di-
limizde bugüne kadar yaşadığı-
na ve "değerbilir" diye Türkçe-
leştiğine göre demek ki bir za-
manlar önem ve değer verilen
bir kavrammış bu...
"Kadirşinas'Mığı unutmuş bir
toplum olma ayıbından kurtu-
Iabileceğimiz müjdesini veren
çok anlamlı bir olay yaşadık ge-
çen hafta. Bir tıp doktoru olan
Prof. Dr. Giingör Erten'in ona-
yak olması ve girişimleriyle ve
Istanbul Büyükşehir Belediye
Başkanlığı'nın desteği ile gerçek-
leşen bu olay, büyük Türk bes-
tecisi Ahmed Adnan Saygun için
düzenlenen "Saygı" gecesi kon-
seriydi. Bu geceye Saygun'un
eserlerini repertuarlarına alarak
dunyanın pek çok ülkesinde yo-
rumlayan devlet sanatçılarımız
katıldı.
Bestecinin 1. Yayh Çalgılar
Dörtlüsü'nün Türkiye'de ilk ça-
lınışı ile Saygun'un Prof. Dr. Ih-
PLAKET VERİLDİ — Ahmed Adnan Saygun'a anma gecesi konseri sırasında İstanbul Büyükşe-
hir Belediye Başkanı Nurettin Sözen de ünlü bestecimize bir plaket verdi. (Fotoğraf: Ahu Antmen)
san Doğramacı'ya adadığı piya-
no sonatının dünyada ilk çalınışı
gerçekleşti 13 Ekim 1990 akşa-
mı. Devlet sanatçıları kemancı
Ismail Aşan, mezzo soprano
Işın Güyer, bas Ayhan Baran,
kemancı Ayla Erduran, piyanist
Gülsin Onay ve İdil Biret ile pi-
yanist Judith Uluğ, Renato Pa-
lumbo ve Serdar YaJcın, keman-
cı Nuri İyicil'in yayh çalgılar
dörtlusü, Saygun'un bestecilik
serüveninin ilginç bir panorama-
sını çizdiler o gece.
A. Adnan Saygun, uzun mes-
lek yıllan boyunca hem ödüllen-
dirilmenin sevincini, hem de de-
ğerinin tam olarak anlaşılma-
masının, eserlerinin yeterince ta-
nınmamasının ve çalınmaması-
nın üzüntüsünü yaşamış. Hepi-
mizin bildiği gibi çelişkiler ülkesi
Türkiye'de bir elin verdiğini öte-
ki el geri alır daima. Nitekim
hocanın bu konuda ilginç anıları
bile var. Bunlardan ikisi hoca-
nın doğduğu ve büyüdüğü kent
İzmir'Ie ilgili.
1978 yıhnda îzmir Belediye
Başkanı çok hoş bir jest yapa-
rak hocanın 70. yaşı dolayısıyla
doğduğu evin kapısına bir pla-
ket çakıyor. Saygun'un oğrenci-
si Devlet Sanatçısı ve Orkestra
Şefi Hikmet Şimşek, bu plaket-
le yetinmeyip evi de satın alma
ve burayı bir A. Adnan Saygun
Müzesi haline getirme yolları
arıyor. tzmir'in tanınmış kişile-
rinden maddi destek sağlayarak
evi satın alma işini belediyeye bı-
rakıyor. Ama o da ne? Bir gün
öğreniyorlar ki ev kaşla göz ara-
sında yıkılmış yerine yeni bir bi-
na yapılma çalışmalarına baş-
lanmış bile. Neyse ki kapıdaki
plaketi komşulardan birı son
anda kurtarnuş ve bu olayın anı-
sı diye saklamış.
Aradan 10 yıl geçtikten son-
ra I988'de İzmir Belediyesi yine
en ünlü hemşerisine bir jest ya-
pıyor ve belki de bir önceki ayı-
bmı affettirmek istiyor. Saygun
1
un 80. yaşında yine Prof. Hik-
met Şimşek'in girişimleriyle bu
kez doğduğu sokağa hocanın
adı veriliyor. Hoca şimdi "Aca-
ba bu sokağın başına bir şey ge-
lir mi" diye endişeleniyor.
(
Batı Yakasının Hikâyesi'nin bestecisi, orkestra şefi Leonard Bernstein öldü
Spot ışıklarında yarım yüzyılBernstein geçen yıl Başkan
Bush'un kendisine vermek
istediği sanat madalyasını,
AIDS konulu bir sergiye
devlet yardımının
kesilmesini protesto etmek
amacıyla geri çevirmişti.
Ünlü müzisyen, son olarak
Berlin duvarının yıkılışı
dolayısıyla 9. Senfoni'yi
yıkık duvarın önünde
yönetmişti.
Daha geçen hafta rahatsızlı-
ğı dolayısıyla orkestra şefliğini
bıraktığı açıklanan Leonard
Bernstein ne yazık ki 14 Ekim
1990 Pazar günü New York
Manhattan'daki evinde öldü.
Karajan'ın ölümünden sonra
onun tahtına geçmeyi hak etmiş
tek orkestra şefi olarak kariye-
rine hız veren 20. yüzyıkn bu en
genç ruhlu, en dinamik, en he-
yecanlı, en atik, on parmağın-
da on marifet olan müzik ada-
mı, provalarda bile agzından si-
garayı eksik etmeyen 72'lik de-
likanlı amfizem, bronşlarda il-
tihap ve tümör ile başlayan ra-
hatsızlığın ardından gelen kalp
kriziyle hayata veda etti.
Arkadaşlan arasında 'Lenny'
adıyla bilinen Bernstein, 25
Agustos 1918'deMassachusetts
eyaletinde Lawrence kasabasın-
dadoğmuştu. Ailesi Rusya'dan
Amerika'ya yüzyıl başında göç-
müş bir Musevi aile idi. Lenny,
Boston'da büyüdü. Müzik yete-
neği erken yaşlarda ortaya çık-
masma rağmen, piyanoya ancak
10 yaşında, teyzesirün desteğiy-
le başlayabildi. Daha yirmi ya-
şına gelmeden yetkin bir piya-
nist, verimli bir besteci olma yo-
luna girmişti Bernstein.
ARKADAŞLARI ONA LENNY DERDİ — Arkadaşlan arasında "Lenny" adıyla bilinen Leo-
nard Bernstein, 1943'te ünlü şef Bruno YValter rahatsızlanınca onun yerine New York Filarmoni
Orkeslrası'nı yönetmişti. Bu konser, Amerikalı müzisyenin yaşamında doniim noktası olmuştu.
1939 yıhnda Harvard Üniver- Hall'daki konserinin şefi Bruno tirilen ilk Amerika doğumlu,
sitesi'ni bitirince piyanosunu
daha da ilerletmek için Phila-
delphia'daki ünlü Curtis Ensti-
tüsu'negitti. Piyanistlik yanın-
da bestecilik, bu içi içine sığma-
yan, enerji yüklu genç yetenek
için yeterli olmasa gerek ki or-
kestra şefliğine de yoğun ilgi
duymaya başladı ve kısa zaman-
da şeflik yeteneğini de kanıtla-
yarak 1942'de Boston Senfoni
Orkestrasfnın Rus asıllı şefi
Serge Koussevitzky'nin asistan-
lığına kadar yükseldi.
Yetenekli ve hırslı genç Bern-
stein'a şans 1943 yılının 13 ka-
sımında güldü. New York Filar-
moni Orkestrası'nın Carnegie
VValter aniden rahatsızlanınca
Bernstein son anda sahneye çı-
karak bir mucizeyi gerçekleştir-
di ve bir günde New York mü-
zik çevrelerinin sevgilisi oldu
çıktı. 25 yaşındaydı Lenny ve er-
tesi gün New York Times gaze-
tesinin birinci sayfasına girme-
yi başarmıştı. İşte o gunden baş-
layarak ölumüne kadar spot
lambalannın ışığı altında yaşa-
dı hep Lenny.
1958'de New York Filarmo-
ni Orkestrası'nın müzik direk-
törlüğüne getirildiği zaman yi-
ne bir sansasyon yaşandı. Bern-
stein, Amerika'nın buyük or-
kestralarından birinin başına ge-
Amerika'da eğitim görmüş, ya-
ni yerli malı orkestra şefiydi.
Milano'daki La Scala'da opera
yöneten ilk Amerikalı orkestra
şefi olma şerefi de Bernstein'a
aitti.
Bernstein, Nevv York Filar-
moni Orkestrası'nın 11 yıl mü-
zik direktörlüğünü yaptı ve bu
görevinden ayrıldıktan sonra bir
daha hiçbir orkestrada devamh
görev almadı. YıIIarca Londra
Senfoni, Viyana Filarmoni,
Nevv York Filarmoni ve İsrail
Filarmoni orkestralarıyla yakın
ilişkilerinı sürdurmeyi ihmal et-
medi ama. Viyana Filarmoni
Orkestrası'yla sayısız tele\iz>on
konseri yaptı. Avustralyalı bes-
teci ve orkestra şefi Gustav
Mahler'in yeniden çok moda ol-
masını sağladı. Çekici sahne ve
ekran kişiliğinden yararlanma-
sını bilerek müziğin geniş kitle-
lere ve özellıkle gençlere ulaşma-
sını, yaygmlaşmasını sağlamak
için çok hizmet verdi.
1950 ve 60'h yıllarda yaptığı
'Gençiik Konserleri' (Young Pe-
ople's Concerts) adlı televizyon
programları ile 11 tane Emmy
Ödülü kazanan Lenny, butün
bu saydıklarımıza ek olarak mü-
zikaller bestecisi, "West Side
Story"nin yaratıcısı kimliği ile
de tanınıyordu bütün dünyada.
Toplum içinde liberal ve ile-
rici tavırlanyla sesini duyurur ve
kamuo>unda yankılanan sivri
konularda bile adını ortaya at-
maktan kaçınmazdı Lenny. Ör-
neğin, 1989'da ABD Başkanı
George Bush'un kendisine ver-
mek istediği sanat madalyasını,
AIDS konulu bir sergiye devlet
yardımının kesilmesini protesto
etmek amacıyla kabul et-
memişti.
Son olarak Berlin Duvan'nın
yıkılmasını kutlamak üzere Be-
ethoven'ın 9. senfonisini, yıkık
duvarın önünde yönetmiş ve
senfoninin son bölümünde yer
alan Schiller'in "Neşeye Ovgü"
şiirinin sözlerini 'Özgürlüğe
Ovgü" olarak değiştirmişti.
Maestro Bernstein ne yazık ki
28 ekimde Carnegie Hall'da ger-
çekleşecek olan "Music for
Life" konserine artık katılama-
yacak, ama plakları, televizyon
filmleri, eserleri ile yüzyıllarca
yaşayacak belleklerde.
îzmir Devlet Senfoni Orkestrası'nı geçen hafta Iosif Conta yönetti
100. yıhnda Halikanıas Babkçısıİzmir Devlet Senfoni Orkestrası,
geçen hafta sonu konserlerini
Halikarnas Balıkçısı'nın
anısına adadı. 100. doğum
yılı kutlanan Balıkçı,
yaşamının büyük bir bölümünü
İzmir'de geçirmişti.
ÜNER BİRKAN
İZMİR — İzmır Devlet Senfoni Or-
kestrası'nın 12-13 ekim hafta sonu kon-
serleri, doğumunun yuzüncü yıldönümü
dolayısıyla, yaşamının büyuk bölümü-
nu Ege'de, izmir'de geçirmiş olan Ha-
likarnas Balıkçısı'nın (Cevat Şakir Ka-
baağaçh (1890-1973) anısına adanmış-
tı.Denemeleri, öyküleri, mektuplan, ta-
rih ve mitologya yazılarıyle, Türk du-
şünce birikimine buyük etkileri olan bu
kultur ve sanat adamı, zaman zaman
müziğe ilişkin görüşlerini de açıklamış-
tır. Sozgelimi, sevgili dostu Azra Eıiıat'-
ın derlediği "Mektuplar"ında, muziği
ilk gençliğinde yakın çevresinde nasıl
bulduğunu, bu sanata nasıl bir tutkuy-
la bağlandığını şöyle anlatıyor Cevat Şa-
kir:
"... Evde annem piyano çalardı. Hak-
kiye ve A.vşe dabi. Fakat bu daba ziya-
de müzik için değil, paşa kızları piyano
filan bilmeli ondan. Bende ise müzik
âdeta canım. Hatta dünyada davranış-
larımın sebebi olarak bir şey gostermek
lazım gelirse, başta miıziği gostermek
zorundayım. Çünki oyledir. Eh evde
muzik yasak Hakkiye ve Ayşe'yi öper
yalvarırdrm satın aldığım notalan bir
kerre çalsınlar diye. Bin mahrumiyetle
pek ucuz bir fonograf aldım. İşte o be-
yaz evde Hakiye varken o fonografı ta
tepede sandık odasında gider çalardım.
Kulüstür bir şeydi, hane borusu honi gi-
bi. Madeni zırıldardı amma bana cen-
net kapulannı açardı. O külıistür şe>i
şimdi bulsam adoration ve şükranla
öperdim. Bana çok kerre sevinç gözyaş-
lan döktürdüydü. Babam anam fonog-
rafım! Belki bir kompozitor olacaktım.
Olmadı, parçalanınca ilk evvelâ bir par-
çam resme bir parçam da yazıya doğru
fırladı..."
(Mektuplarıyla Halikarnas Balıkçısı /
s. 85-'8 Temmuz 1957 tarihli mektuptan)
Şadan Gökovalı'nın "Sonsuzluk Ses-
siz Büyür" adlı derlemesinde de müzik
konusunda şu düşunceler yer alıyor:
"... O yüzyıllarda güzel sanatların mi-
rnörlık yönünde çok gelişmişiz. Bizans
ve Arap mimarlıklarını alıp onlan ken-
dimizde sindirmişiz Muzik yönunde
ise Bizans müziğini. bulduğumuz gibi
sürdürmüşüz ve onun ilkel haline pek az
eklemelerde bulunmuşuz... Oysa uygar-
lık, elektrik ampulünü satın alıp takmak
değil, fakat ondan daha güzel bir ampul
icat etmektir."
"Burada, Mevlana Celalettin'in Mes-
nevi'deki bir müzik tanımını aktaralım:
Ateşest in bangi nayi nist bad/Her kim
in âteş nidaret ist bed". Yani, 'Neyden
çıkan hava değildir, fakat ateştir. O ateş-
le yanmıyan her kim ise havadır, yani
boş bir insandır. Tuhaf değil midir ki,
Celaleddin'den iki yıiz yıl sonra, aynı şe-
yi bir başka biçimde Shakespeare de Ve-
nedik Taciri'nde söylemiştir: ...'Kendin-
de, yani gönlünde müzik olmayan ya da
tatlı seslerin uyumuna kayıtsız kalan
adam, ancak ihanetlerin, dalaverelerin
ve talanların adamıdır."
(Sonsuzluk Sessiz Büyür/s. 201-202)
Duygunun, coşkunun, doğa ve insan
sevgisinin adamı Cevat Şakir kabaagaç-
h'nın kaleminden çıkmış olan bu düşün-
celere ister katılahm, ister katılmayalım,
onları en azından, bir duşünurün, mu-
zik konularına ilginç yaklaşımları ola-
rak değerlendirmek zorundayız. Günü-
muzde sık rastlanmayan bir durumdur
bu. Sanırım, dana ince, titiz bir araştır-
ma, Balıkçı'nın müzik görüşlerine daha
çok ışık tutacaktır.
12-13 ekim hafta sonu orkestra kon-
seri, bu saygın "İzmirli"nin, bir zaman-
lar Batı Anadolu uygarlığının en önem-
li merkezlerinden biri olan, ama uzun
yıllar sanatta, düşünce ve kultur yaşa-
mında suskunluğa, karanlığa gömulen
İzmir kentinin "Yeniden doğuş"unun
yaşandığı günümüzde, hep akılda kal-
ması gereken çalışmalarına bir saygı
davranışı niteliğindeydi. Mutluluk veren
bir davTanıştı. İzmir DSO, bu konserlerde,
Genel Müzik Direktörü İosif Conta'run
yönetiminde, Bedrich Smetana'nın "Saül-
mış Nişanh" operasının uvertüru ile Jo-
hannes Brahms'ın Do minör Birinci Sen-
fonisini yorumladı, Romanyalı keman
solisti ve eğitimcisi Ion Voicu'ya, Max
Bruch'un Sol minör Konçertosunda eş-
lik etti.
Bay Voicu'nun Bruch'unu, "Allegro
Moderato" ve "Adagio" işaretlerini ta-
şıyan, ama ara verilmeksizin çalınan ilk
iki bolumde, oldukça ağır, ağdalı, ka-
lın çizgili bulduğumu belirtmeliyim.
Pir SıJtan'a
yasak
• Kültür Servisi — Erol
Toy'un "Pir Sultan Abdal"
adlı oyunu, İzmit'te vilayet
makamınca yasaklandı.
Yasaklama nedenini soran
Ankara Birlik Tiyatrosu
yetkilisine, Izmit Emniyet
Müdürlüğü yetkilileri,
İstanbul'dan gelen teleks
emrinde "olaylara yol
açabilecek oyun. Kesinlikle
oynatmayın" denildiğini
belirttiler. Oyunun yazan
Erol Toy ve Ankara Birlik
Tiyatrosu yetkilileri
yasaklamayı bölge idare
mahkemesine
götürdüklerini ve tzmit'teki
baskıları mahkeme karan
ile kaldıracaklannı, Pir
Sultan Abdal'ı İzmit'te ve
tüm Anadolu'da
sergilemeye kararlı
olduklarım belirttiler.
Oscar'a aday
filmyok
• ANKARA (AA) —
Türkiye'den Oscar'a aday
gösterilecek film
bulunamadı. Kültür
Bakanlığı'ndan verilen
bilgiye göre, Prof. Sami
Şekeroğlu, Atilla Dorsay,
Cevdet Türkeroğlu, ömer
Kavur ve Orhan Aksoy*dan
oluşan komisyon, Oscar
ödüllerinin, '*en iyi yabancı
film" dalı için aday
gösterilecek yapım
saptayamadı. Türk
sinemasını evrensel düzyede
tanıtabilecek konu ve
teknik yapıya sahip film
bulunamadığı gerekçesiyle
Oscar'a, bu yıl aday
bildirilmemesi
kararlaştınidı.
fe
Ytizytize?
• Kültür Servisi —
tstanbul Devlet Tiyatrosu
Sovyet yazar Aleksander
Gelman'm yazdığı
"Yüzyüze" adlı oyunu dûn
gece sergiledi. Türkçeye
Belgi Paksoy'un çevirdiği
oyunu Çetin Ipekkaya
yönetti. Oyunda başlıca
rolleri Deniz Gökçer ve
Zafer Ergin paylaşıyor.
"Yüzyüze" pazartesi
dışında her gün AKM Oda
Tiyatrosu'nda izlenebilecek.
Oyunun yazan Aleksander
Gelman da Türkiye'de
bulunuyor.
Nokta
Tlyatrosu
• Kültür Servisi — Nokta
Tiyatrosu 1990-91 sezonuna
Haluk Şahin'in yazdığı "En
Büyuk Megolaman Başka
Büyük Yok" adlı oyunla
giriyor. Beyoğlu Küçük
Sahne'de 8 kasımdan
itibaren sahnelenmeye
başlanacak olan müzikli
kabare turündeki oyun,
"Türkiye'de kültür
sisteminin insanları
megolamaniye sürüklemesi
ve bu nedenle ortaya çıkan
megolamanlan" anlatıyor.
Oyunda Abdullah Şahin,
Volkan Saraçoğlu, Zehra
Alptürk, Neslihan Aka,
Nevzat Çankara, Selçuk
Dinçer, Yavuz Kutal ve
Oskay Alptürk rol alıyorlar.
Nokta Tiyatrosu Çocuk
Oyunları bolümü de tlkin
Sungu'nun yazdığı "Uzaylı
Omlet" adlı müzikli çocuk
oyununu 1 kasımdan
itibaren sahnelemeye
başlayacak.
\arb?ıııa
sonucu
• ANKARA (AA) —
TRT'nin düzenlediği Türk
Sanat Müziği Beste
Yanşması'na başvunılar
dün sona erdi. Edinilen
bilgiye göre başvuruların
seçici kurul tarafından
değerlendirilmesinden sonra
sonuçların aralık ayı
sonunda açıklanması
bekleniyor.
BİLSAK'TA
BUGUN
17 Ekim Çarşamba:
19.00 VENEDİKFİLM
FESTIVALJ
Ibrahim ALTINSAY, Yusuf
KURÇENLJ
Görsel Sanat
Atölyeleri
Mehmet GÜLERY0Z
yönetiminde (Per.-Cum.)
Ta'i Chi Chu'an
Hareketli Meditasyon
llhan GÜNGÖREN
Her Sa. 14.00-20.00
Yoga
ZerrinAKGÜN
Ptesi.-Per. 18.30-1930
Rock Cafe-Bar (5. Kat)
12.00-18.00 HeavyMetal
18.00-24.00 Rock
BİLSAK, SıraselvilerCad.
Soğancı sok.7 CİHANGİR
143 28 79-143 28 99