05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 17 EKİM 1990 Ögretmen Dayaşı... Toplumun tüm kesimlerinde dayağa karşı duyarhhğın arttırılması, öğretmen dayağını bir yazgı olmaktan çıkarabilecektir. Dayağm kaçmılmaz olmaktan çıktığı bir eğitim sistemi ise şiddetin dışında çözüm yollarının bulunduğunu kanıtlamakta etkili bir toplumsal model oluşturacaktır. Prof. Dr. MINE TAN Eğitim sıstemimızde bir dısiplin aracı olarak dayağın uzun ve ılginç bir geçmişı var: Osmanlı- nın yoğun ve yasal uygulaması olan falakadan günümuzun yasak, ama yaygın cezası öğretmen dayağına kadar. Gerçekten de dayak, cumhurı- yet donemi eğitim politikamızı duzenleyen ku- rallara aykırı düşer. Bu pohtikanın ust duzey so- rumluluğunu yuklenenler de surekli olarak da- yağa karşı ta\ır almışlardır. Geçen ağustos ayın- da Millı Eğitim Bakanı Avni Akyol'un imzasıy- la illere gonderılen genelge bu karşı çıkışın en ya- kın örneğidir. Genelgede bakan, okulların açılı- şı yaklaşırken oğretmenlerden "dayak yontemıyle dısiplin sağlama ve oğrenci davranışlannı denet- leme yolunu seçmemelerini" istemektedır. Buna karşıiık basındaki içerik taramalanndan, yazınımızdakı orneklerden, ozyaşam oykulerin- den, eğıtimın değişik duze>r lenndeki öğretmen ve oğrencilerden okullarda dayağa sıkhkla başvu- rulduğunu oğremyomz. Ancak dayağa ne kadar sıkhkla başvurulduğunu kesın olarak belirlemek olanağı yok. Bu guçluk bir olçude okulların "ört- bas etme" eğilıminden kaynaklanıyor, ama bir olçude de dayağın kanıksanan bir yaptırım olu- şuyla ılgıli. Dayak atılan oğrenci ya da velısı çok kez bunu bir "sorun" durumuna getirmekten çe- kiniyor ya da şıkâyet konusu olarak algılamıyor. Bu yaklaşım, dayak konusunda gelenek ve go- reneklerle, dmsel kaynaklarla pekiştırilen bir kul- turel onaya dayanıyor. Çok kez dayaktan zarar görenler de bu onaya katılıyor. "Oğretmenler oğ- rencilere dayak atmalı mı" diye soran öğretmen, sınıfındaki öğrencilerden "atmalı" yanıtını alı- yor (1). Kımılerı de dayağı "bozuk-duzen eğıtı- mimizin bir parçası" olarak goruyorlar. Bu go- ruşü benımseyenlere gore ya dayaktan çok daha once ele alınması gereken sorunlar vardır ya da sisteme köktenci çözümler bulmadan dayaktan kurtulamayız. Öteki bazı toplumlarda da benzer tutumlara rastlanrruyor değil. Hatta bazı toplumlarda be- densel ceza yasalara uygun sayıhyor. Birçok Amerikan eyaletinde ıse çocuklara eziyeti engel- leyen yasalar bulunmasına karşıiık, yasaların yo- rumlanması sırasında mahkemelerin, çocuklann aleyhıne ve oğretmenlerın lehine olacak bıçım- de esnek davrandıklan goruluyor. İngilizce ko- nuşan ulkelerde konuyla en yakından ilgilı olan uç gruptan -oğrenci, öğretmen ve ana-babalar- tutumları en fazla araştırılanlar oğretmenler ol- muştur. Bu araştırmaların bulguları, oğretmen- lerın grup olarak bedensel ceza taraflısı olduk- larını gostermektedır. Orneğın 1952'de Ingiltere1 de Ulusal Eğitim Araştırmaları Vakfı'nın (NFER) yaptığı araştırmalarda her on oğretmen- den sekızının bedensel cezaya taraftar olduğu or- taya çıkmıştı. 1978'de Ingıhz öğretmen adayla- rının dayak konusundaki tutumlarına yonelik olarak yinelenen araştırmalar benzer sonuçlar verdi (2). Oysa aradan geçen çeyrek yuzyılda se- çenek (alternatiO disiplin yontemlen konusun- daki bihmsel bilgiler artmış, tngiltere, Avrupa Topluluğu'na girmiş, Fizik Cezaya Karşı Oğret- menler Derneği gıbı kumluşlann çalışmaları yo- ğunlaşmış, yargı yoluna başvurular kamuoyun- da artan bir duyarlıhk yaratmıştı. Bedensel ceza bugun artık Ingıliz devlet okullarından kaldırıl- mış bulunuyor. Ancak İngiliz eğitimcilennın da- yakla ılgili tutumlarını ne olçude değiştırdıkle- rını bılmıyoruz, Bizde durum Ulkemızde, öğretmen dayağı konusunda ilgilı toplum kesımlerinın tutumlarını konu edinen araştırmalara rastlanmıyor. Bız, geçen mayıs ayında Ankara'daki universıtelerde yaptığımız araştırma ile öğretmen adaylarımızın dayakla il- gilı tutumlarını belirlemeye çalıştık. Aşağıda, araştırma orneklemıne gıren gruplardan Anka- ra Universıtesi'nde oğretmenlik sertifıkası prog- ramma devam edenlerden -125 kışi- sağlanan \e- riler ozetlenmış bulunmaktadır. Öğretmen adaylarımızın buyük çoğunluğu (yuzde 92) dayağın eğitim sistemımızin onemlı sorunlarından bın olduğu goruşundedir. Bu go- ruş, araştırmanın otekı verılenyle birhkte değer- lendirildiğinde öğretmen adaylarımızın dayağın yaygın ve belki de yoğun olarak uygulandığı eğit- sel çevrelerden geldığinı gostermektedır. Nitekim grubun yuzde 87.20'sı ailede, yuzde 67.20'sı ilk- okullarda, yuzde 46.40'ı ortaokulda, yüzde 27.20'si lisede dayak yediklerini belirtmışlerdir. Ancak kızların (yuzde 95.40), erkeklere (yuzde 68.42) bakarak evde, erkeklerin ise okulda daha çok dayak yedikleri gorulmektedir. Ayrıca kız- ların dayakla cezalandırılması, eğıtimın ileri ba- samaklarına doğru daha buyuk bir azalma gos- termektedir. Orneğin Iısede kızların yuzde 18.39'una karşıiık erkeklerin yuzde 47.37'sı da- yaktan nasıplenmıştir. Bu fark ailede erkek ço- cuklann daha ayrıcalıkh ve hoşgorulür; okulda ıse kızların öğretmen beklentilerıni karşılamaya daha yatkın oluşları ile açıklanabılmektedır. Eğıtimde dayağa yaygın olarak başvurulması ve dayak atan eğıtimcılere çoğunlukla herhangı bir yaptırım uygulanmayışı, gençlenmizde, bu- nun normlara aykırı bir ceza olmadığı kanısını uyandırmıştır. Nitekim öğretmen adaylarımızın yuzde 72.80'ı ulkemiz okullannda dayağın yasak olmadığı gOFuşundedir. Gerek kız, gerekse erkek öğretmen adaylan- mız dayağın kesinlikle bir eğitim ve disiplin yon- temı olamayacağı goruşunde bırleşmektedır. An- cak kızların erkeklere gore dayağa daha da kar- şı oldukları gorulmektedir. (Bu fark istatıstıksel açıdan da anlamlı bulunmuştur.) Ingıltere'deki araştırmalarda ıse tutumların cinsiyete gore onemli fark gostermediğı ortaya çıkmıştır. Öğretmen adaylarımız buyuk çoğunlukla, "okullarda kız oğrencilere de erkek oğrencilere de dayak atılmamasını" (yuzde 89.60), hatta da- yağın yalnız okulda değıl, evde ana-babalara (yuzde 84.80) da yasaklanmasmı savunmaktadır Dayağın zararlan konusunda daha da buyuk bir goruş bırliğı ortaya cıkmıştır. Oğrencilerden bi- rine dayak atmanın oteki çocukların oğretmen- den soğumasına yol açtığı (yuzde 95.20), dayak cezasının okul korku ve nefretini pekiştırdiğı (yuzde 96.80), özguven gelişimmi engellediği (yuzde 92.80) gibi goruşler, oğretmen adayları- mızın buyuk çoğunluğunca paylaşılmaktadır. Oğretmenlerin dayak atmasının, disiplini sağla- yacak başka yontemleri bilmemelerinden kay- naklandığı konusunda da genış bir goruş birliğı ortaya cıkmıştır. (Yuzde 82.40.) Sonuç Araştırmamızın yukarıda ozetlemeye çahştığı- mız verileri, eğitim sistemınde dayağın geleceği konusunda iyimser yorumlar getırebilmemize ye- terlı değıldir. Gelecekte oğretmenlik mesleğini ustlenecek bu gençler henuz öğrencı konumun- dadır. Mesleğe başlayınca dayakla ilgıli tutum- larını davranışlarına yansıtmaları olasılığı konu- sunda tahmmde bulunmak zordur. Ozelhkle mesleğin olumsuz fızıksel koşullarından kaynak- lanan guçlukler karşısında dayağa başvurma ola- sılığının hiç de az olmayacağı bile varsayılabilır. Eğitimcilerin meslek bilgılerinı, seçenek, disip- lin yontemleri ve becerılerıyle desteklemeden uy- gulamaya donuşturemeyiz. Her ne kadar bizim araştırmamızda "çocuklann ailede gordükleri ve anladıklan tek etkili cezanın dayak olduğu ve bu nedenle dayaktan vazgeçılemeyeceğı" goruşu des- tek bulmadıysa da toplumun genış kesimınde bu kanı yaygın bulunmaktadır. Boylesi bir savun- manın çurutulmesi içın de dayağın -ve şiddetin- kanıksanan bir çozum yolu olmaktan çıkanlması gerekir. Toplumun tum kesımlennde dayağa karşı duyarhhğın arttırılması, oğretmen dayağını bir yazgı olmaktan çıkarabilecektir. Dayağın kaçı- nılmaz olmaktan çıktığı bir eğitim sistemi ise şid- detin dışında çozum yollarının bulunduğunu ka- nıtlamakta etkili bır toplumsal model oluştura- caktır. (1) Saruhan, A., "Bu Çocuklar Resmen Dayak Istiyor, Öğretmen Dunyası, Şubat 1986, s. 22-24. (2) Whittaker, D., "Attitudes Tovvards Corporal Punishment Among Student Teachers", Durham and Nevvcastle Research Review, 9, no: 43, 1979, s. 13-21. ARADABIR BURAK ATAMTURK İ.Ü. tktisatFak. Araştırma Görevlisi Bodrunfda Bir Garip Mousoleion Guz gelince Bodrum daha bir yorgun ve ağırbaşlı oluyor. Tüm bıryazın, sevgılenne, heyecanlarına, ıçkili akşamlarına tanıklık etmış olan bu buyulu yer güzun getireceği ılk yağ- murlarla yorgunluğunu atmayı beklıyor. Oteller yaza göre da- ha ucuz. barlar daha boş, garsonlar ve satıcılar yavaş yavaş Türkçe bırşeyler soylemıne başlamışlar Ama "Yes, please" her zamankı gıbı bıçkın bır eda ile kulaklara çalınıyor. Adım- larınız ve tavırlarınız yeterince kararh değilse, kertdınizı cıvar koylara tekne turu düzenleyenlerın kollarında bulabılıyorsu- nuz. Son şansınız "hayır" da bır sonuç vermemışse Akde- niz'in sularında yol almaya başhyorsunuz Bodrum'un boş olması tekne turlarına ısteğı azaltıp Doğulu (Şark) ısrarını ço- ğaltmış durumda. 8u arada, Bodrum'un arka sokaklarından birjnetetaukman ve dunyanın 7 harıkasından brrı sayılan "Mo- usoleton", yüzyıllardır sessız sedasız olup bıtenı ızleyıp iigı beklıyor. Her yıl dolup boşalan Bodrum'dan "Mousoleıon'u bilen ve onu ziyarete gelenlerin sayısı bır avuç ınsanı geç- (Arkası 17. Sayfada) ESİN ÖZTÜRK Aramızdan ayrılah 1 yıl oldu sanma, biz var oldukça yaşayacaksın hep kalbimizde ÖZLEM-FATMA Av. MEHMET ÖZTÜRK BURDUR Laik, demokrat, aydın bir insan olan Doç. Dr. BAHRİYE ÜÇOK'a yapılan saldırıyı nefretle kınıyoruz. TÜRK KÜTÜPHANECİLER DERNEĞİ ANKARA ŞUBESİ BAĞIMSIZ BARO İÇİN ÖNSEÇİME ÇAĞRl Çağdaş Avukatlar Grubu adaylarmı belirlemek üzere 19101990 gü- nü önseçım yapılacaktır Sandıklar Bakırköy'de ceza Adlıyesı karşısın- dakı Istanbul Barosu Lokalınde (Tel 542 14 26), Kadıkoy'de Attıyol, Kuş- dılı Cd 43 no lu Toraman Iş Hanın'da Av Ünsal Tüzün'e aıt buroda (Te) 337 78 85), Kartal'da Uzunkaya Çarşısı 137 nodakı Av Erdoğan Şerv gezer'e aıt büroda (Tel 353 60 40), Sultanahmet'te Dıvanyolu, Bınbır- dırek Işhanı'ndakı Av Rezzan A>Jınoğlu'na aıt buroda (Tel 516 29 14) bulunacak ve saat 09'dan 19'a kadar baro kımlığı ile oy kullanılacaktır Istanbul Barosu aleyhıne açılan davaya karşı, bütün Çağdaş Avukatlar Grubu'nu goreve çağınyoruz BağımsızJığımızı savunup onurumuzu ko- rumak ıçın el ele verelım VB asıl genel kurulda ortaya koyacağımız tep- kıye başlangıç olmak üzere önsecıme katılıp baskılara boyun eğmeye- •ceğımızı gösterelım ÇAĞDAŞ AVUKATLAR GRUBU ADINA Av. TURGUT KAZAN, Av. ÜNSAL TÜZÜN BLUE JEAN KUMAŞI TÜKETİCİLERİ / GİYSİ İMALÂTÇILARININ DİKKATİNE Pakıstan'ın önde gelen blue jean kumaşı üretıcılerınden Kapoor tejrtıle Mills Ltd. yetkılısı Mr. Ghazanfar Ali Steikiı, bır sure ıçın İstanbul'da pazarlama gezısıne cıkmıştır ikjilenen blus jean kumaşı tüketicılerı, giysı ımalâtçıları ve tüccariarı aşağıdakı adresten kendısıyle bağlantı kurabılırler Hotel Dilaon room 1308 T*l.:152 96 00 Tlx: 25689 DIHO TR PENCERE Canavarlaşmak... — Asacağız!.. — Kimı? — Elimizde idam hükümlüsü yaklaşık üç yüz kişi var; 12 Eylül'den bu yana hapishanelerde yatıyorlar. Şimdi terör tır- manıyor ya, hepsıni sallandıracağız; hükümette karar aldık; ıbret olsun diye ipe çekeceğız. — Yapma!. * Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler'in bu yolda açıklaması ortalığı birbırine kattı. Akbulut hükümetı, elindeki idam mah- kûmlarını "rehin" sayıyor, dışarıdaki teröristler azıttı mı, te- ker teker asacak... 12 Eylül'den bu yana 10 yıl geçmiş; 12 Eylül'den önce te- rör yapan o zaman 20 yaşında olsa, bugün 30 yaşına ulaş- mış. Bugün terör yapan genç, 12 Eylül'de 10 yaşında çocuk- tu. Demek ki bizim hükümet kuşaktan kuşağa idamlarla te- rörü durduracağını sanıyor. Keçeciler diyor ki: — Batı'daki uygulamalann Türkiye'de tatbikatı neden'ıyle Türkiye'ye gelişmış bır ülke ımajı vehr düşüncesıyle yıllardan beri askıya aldığımız Meclıs'teki idam cezalan tasdik edilecek- tır." Sen şu işe bak!.. ANAP ıktıdarı "Batı"da gelişmiş ülke "imajı" yaratmak için üç kâğıt mı açmış? Fransızca "imaj" sözcüğü son yıllarda çok kullanılır oldu. Ne demek imaj?" Pek çok anlamı var: Görüntü, hayal, tasvir, ımge, vb. Demek ki bizim ANAP iktidarı Batı'ya karşı "geliş- miş ülke" görüntüsü yaratmak için şimdiye kadar adam as- mamış; daha başka deyışle uygar dünyayı aldatmaya çalış- mış. + Kürt, cınayet suçuyla yargılanıyor. İki metre boyunda yüz okkalık bır pehlıvan. Dava süruyor, ama bızımki çevresıne saf saf bakınıp duruyor, Türkçe bılmediğinden "ha, hı, ho" gibi sesler çıkarıyor. Dava bitmiş, ağır ceza reisi elindeki kalemi çat diye kırmış: — İdam!.. Bizımkı oralı değıl. Almışlar, hücresıne götürmüşler, ınfaz sabahı uyandırmışlar, beyaz gömleği gıydirmişler, hoca efendi gelmiş. Ne oluyor yahu? Darağacının altına getirmişler, Çin- gene, Kurdün boğazına yağlı ıpı geçırmış, ayaklarımn altın- dakı ıskemleye tekmeyi vurmuş. Gaaarrç!.. İp gerilmiş, Kür- dün ağırlığına dayanamayıp kopmuş. Kürt yere düşünce flf- kelenmış, dılı çözülmüş: — Lan, demiş, ben böyle eşek şakasının tarakkasını bilmem ne ederım. * Laz, idama mahkûm olmuş Sabah erken sehpaya çıkarmışlar, ıpi boynuna geçirmis- ler, sormuşlar: — Son ısteğin ne? Laz: — Bu, demiş, bana ders olsun!.. Sanırım Türke, Araba, Cerkeze, Abazaya, Süryaniye, Er- menıye, Ruma, Muslümana, Hırıstiyana, Yahudiye ilişkin çok idam fıkrası uydurulmuştur, çünkü bu ülkede şimdiye dek çok adam asıldı, dikta gelır, asarız; özgurlük derız, asarız, demok- rasi nedeniyle asarız; terör gerekçesıyle asarız, padişahlık- tan beri görenek olmuş: — Vur kellesini!.. Şimdiye dek darağacı bir ışe yaramamış; bundan böyle ya- rayacağına kimse ınanmıyor. Cezaevlerinde yaklaşık üç yüz idam mahkûmu var. Dışa- rıda "asalım mı" tartışması başladı. Hem de hükümet baş- lattı. Şimdi bu insanların içerıdekı durumunu kimse düşünü- yor mu? Her sabah kalkıp "beni asacaklar mı" diye düşün- mek, her akşam da yatağa bu soruyla girmek insanı her gün asmak değil de nedir? Canavarlaştık mı biz? Gün geçtıkçe ilkelleşıp cellata dönüşüyoruz. Ne olur ken- dimıze gelelım; ınsan olduğumuzu ammsayalım; yoksa ya- kında aynaya bakacak yüzümüz kalmayacak. SIEMENS Haberleşmede çağdaş düzey... Haberleşme teknolojisindeki hızlı gelışmeler dünyada ve ütkemizde 21. yüzyıla gırerken ınanılmaz boyutlara erışmiştir. Sıemens, ülkemızdekı 4.000 uzman, mühendıs, ıdarı personel, teknısyen ve işçıden oluşan dev kadrosu ile gerçekleştırdıği yüksek teknoloji ürünü haberleşme sistemlerinı daha hızlı, daha kolay, daha ucuz haberleşme için ülkemizın hizmetine sunmaktadır. Deneyimli ve uzman Sıemens personelının bılgı, becerı ve emeği ile kısa sure ıçinde ülkemizde de üretımine başlanan EWSD sayısal telefon santralları, Türk PTT'sının çağdaş iletişim hamlesıne yüzbınlerce hatlık katkıda bulunmuştur. EWSD santralları, tasarımı, donanımı ve modüler yaptsı ile, tek abone hattından ses, görüntü, text ve data ıletebılen, yarının iletişim sistemi ISDN'e hazırdır. Sıemens, yüksek teknolojisi, bilgi bırikimi ve uzman personelı ile ülkemizın gelişen iletişim teknolojısıne yaptığı katkılardan dolayı gururludur. Siemens. Ülkemizın haberleşme teknolojisînde güçbirliği. SİMKO TİCARET VE SANAYİ A.Ş. Sıemens AG Turkıye Genel Mumessılı Meclısı Mebusan Cad No 125 80040 Fındıklı-lstanbul Tel (1) 151 09 00 Fax (1) 152 41 34 Tlx 24233 Ttx 931
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle