Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
75 EKİM 1990 CUMHURİYET/19
HAVA DURUMU TURKIYE'DE BUGUN
Meteorüloji Genel Müdürtûğü'n-
den alınan bilgıye göre yurdun ku-
zeydoğu kesımterı parcalı bulut-
lu, diğer yerler az bulutlu ve acık
geçecek. HAVA SICAKLIGI:
Önemlı bir değışıklık olmayacak.
RÜZGÂR: Kuzey ve dogu yönler-
n hafif ara sıra orta kuvvette
esecek. Denizlerimızde: Yıldız ve
poyrazdan 3 ılâ 5, yer yer 6 kuv-
vetinde saatte 10 ilâ 21, yer yer
27 denız mili hızla esecek. Denız
mutedıl dalgalı olacak. Görüş
uzaklığı 10 km.'nin ûzerınde bu-
lunacak. Van Gölû'nde tıava- Az
bulutlu ı/e acık geçecek, ruzgâr kuzey <K doğu yönıerden
hafrf ara sıra orta kuvvette esecek. Göl kuçûk dalgalı ola-
cak. Görûs uzaklığı 10 km.'nın üzerırtde olacak.
Adana
Mapazan
Mıyaman
A'yon
Ağrı
Anıura
Anlakya
Antalya
Mm
Aydın
Balıkesv
Bleo»
Bngöl
Bıtls
Bolj
Bursa
CanaMoıe
Corum
DenızJı
A 32° 18° Dıyaroatar
A 21" 10° Edıme
A 27° 12° Erancan
A 24° 3°Eraırum
A 15° 0°Esksehır
A 21° 6°Gaaan!ep
A 29° 19" Gıresun
A 32" 19° Gûmüşhane 8
B 16° 6°Hal*ârı
A 33° 14° Isparö
A 25° 12° Istanbui
A Z4° 1Û° Izmr
A 24° S°Kare
A 20° 6° Kaslamonu 8
8 19° 4°Kayüen
A 23° 10° Kırtdarel.
A 23° 13° Konya
B 20° 7°Kiitaliya
A 29° 14° Matttya
29° V° Manaa
25° 8°KMaraş
20° 4°Mersın
14° 0°Mu8Ll
21° 5 Mus
27° 15 Nıjde
19° 13° Ordu
17° 4°Rıze
28° S°Samsun
23° 8°Snrt
20° 12° Smop
29°16°Sıvas
14° -1° TetardaS
19° 5°Trab2on
21° 4°Tunceiı
22° 7°Uşak
20° 6°Vm
26" *"ıtagat
24° 10° Zonguldak
A 31° 15°
A 28° 15°
A 2B°18°
A 30° 16°
A 24° 5°
A 19° 6°
B 18° 13°
B 19° 12°
B 18° 12°
A 30° 16°
B 18° 12°
A 19° 4°
A 21° 10"
B 19° 12°
A 22° 7°
A 27° 6°
A 18° 8°
A 18° 4°
B 17° 12°
;
'(jj: açık bulutlu yaOmurtu ft kariı A-ac* B-buk/tu G-gûneşlı K-kartı S-ss» Y-yajmuriu
f O Î , ^ Kopenhag ft
« X 5 ^ ^ •Berlın .u.
Heteınkı
:- Lenıngrad
• Moskova
Kahıre »
DUNYA'DA BUGUN
Amsteröajn
Anrnıan
Atna
Bajdat
Barceiona.
BassH
Belg-aû
Berlın
Bonn
Bruksel
Budapeşle
C
Cezayr
Cıdde
Dubaı
Franttfb't
Gıme
Helsınkj
Kahre
Kopenhag
Köh
Lelkoşa
Y 20°
A 34°
A 26°
A 33°
Y 25°
B 24°
A 25°
B 21°
B 24°
B 24°
B 20°
8 23°
A 31°
A 36°
A 35°
B 24°
A 28°
< 8°
A 31°
Y 14°
B 23°
A 29°
A 10°
Y 18°
Y 26°
B 21°
Y 12°
A 6°
B 22°
Y 26°
Y 10°
Y 24°
B 19°
A 37°
A 26°
A 25°
A 32°
A 35°
A 30°
8 18°
B 23°
B 22°
Vtesfıınglon Y 25°
Zunh B 21°
lenngrad
Londra
Madrıd
Mılano
Momrea!
Moskova
Murah
Mev. Yorfc
Osio
Patıs
Pıag
Rtyâö
Roma
Solya
Sam
Tel Avıv
lünus
Vferşova
VenMık
Vıyana
BULMACA
SOLDAN SAĞA:
1/ Ağn kesimi. 2/
Yunan ulusal dansı.
3/ Her yanı suyla
çevrili kara parçası...
Ege ve Akdeniz'de
yaşayan lezzetli bir
bahk. 4/ Sepetçi sö-
ğiidü de denilen ve
hasır ya da sepet ör-
meye yarayan bir çe-
şit ince saz. 5/ Irid-
yumun simgesi... Ti-
yatro ve sinemada
teknik ustahkla ya-
pılan hile. 6/ Sahip...
Kraliçe... Japon lirik
dramı. 7/ Tümcenin öğelerinden bi-
ri... İlgi çekici ve değişik kımse. 8/
ABD'de plajlarıyla ünlü bir kent...
Uzaklık anlatmakta kullanılan söz.
9/ Su... Bürümcük görünüşlü, çok
bükümlü, genellikle pamuk iplikle-
ri ile dokunmuş bir kumaş.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Üzerine sarık sarılan keçe.külâh
ya da kavuğun altına giyilen takke.
2/ Üstü toprakla örtülü saman yığı-
nı... Mevlevi ayini. 3/ Zonguldak yöresine özgü, karşüama tü-
rü bir halk oyunu... Bir nota. 4/ Lantan elementinin simgesi...
Çok netnli bir topraktan, fazla suyun kendiliğinden ya da bir
horu sebekesi yardımıyla boşaltılması. 5/ Kadınların bluz üze-
ıe giydikleri yelek... Kemal Bilbaşar'ın, 1967 Türk Dil Kuru-
ınu Odülü'nü kazanan romanı. 6/ Bir kenara atılmış, uzaklaş-
tırılmış... İran'ın plaka işareti. 7/ Açık, belli. 8/ Birim. 9/ Ruh
hastası.
60 YIL ÖNCE Cumhuriyel
Venizelos'un nutku
15 EKtM 1930
Yunan istiktal mücadelesi kahramanı General
Celocotrovis'in kemiklerinin nakli munasebetile
M.Venizelos, Tripolis'te irat ettiği nutukta Yunan
milletinin sulh mesaisine vakfinefsetmesi lüzumunu
kaydetmiş ve Yunanistan muhacirlerinin iskânı için otuz
milyar drahmi sarfettiğini ve gelecek senelerde de
sarfedeceğini söyliyerek demiştir ki: "Geçici bir fikir de
olsa tasavvur eder misiniz ki bu halkın Anadoluya
avdetinin tasavvuru mümkün olup olmadığını görmek
için yeni bir harbi tecrübe
etmek istiyelim?
Zannetmiyorum. Zira
muhacirlerin iskânı için bu
kadar fevkalbeşer mesai
sarfından sonra bunun
ferdasında tekrar mücadeleye
başlamak millet için son
budalalık olur!'
M. Venizelos müteakiben
1923 Lozan konferansındaki
mesaisini hatırlatarak Ismet
Paşaya söylediği şu sözleri
bilhassa tekrar etmiştir:
"Türklerle aramızda yedi asır süren mücadele veya
muhakeme bitiyor. Son karar Lozan ahitnamesile
verilmiş bulunuyor. Kendi hesabıma istinaf arzusunda
değilim. Size de böyle yapmamzı tavsiye ederim!'
30 YIL ÖNCE Cumhuriyei
Köpek davası
Celal Ba>ar
15 EKtM 1960
Celal Bayar ve Nedim Ökmen'i
gilendiren köpek davasına öğleden|
>onra saat 16'da başlandı. Saat
15.50'de sanık Celal Bayar ve
Nedim Ökrnen muhafızları ile
salona getirildiler. Yanyana oturan
iki sanık, bir müddet hâkimleri
bekledikten sonra Celal Bayar'ın
Nedim Ökmen'e eğilerek bir sual
sorması üzerine aralarında konuşmaya başladılar.
Tam saat 16'da hâkimler heyeti salondaki yerini aldı.
Başkan Başol, Yüksek Soruşturma Kurulunun 25.9.1960
tarihli kararırun okunmasmı istedi. Kararda Celal
Bayar'ın nüfuzunu ve vazifesini suiistimal ederek
Afganistan Kırahnın kendisine hediye ettiği 1000 lira
değerindeki köpeği Ankara Atatürk Orman Çiftliğine 20
bin liraya Nedim Ökmen'in marifetiyle sattığı, işbu
kararda Nedim Ökmen'in de nüfuzunu kullanarak
müessese müdürüne tesir ettiği bildirilmekte idi. Karar
okunurken Bayar büyük bir dikkatle dinliyor, arada bir
(Allah, Allah..) kabiiinden başım sallıyordu. Kararın
okunması bittikten sonra başkan, düşük Bayar'a söz
verdi.
Sanık mikrofonu önune gelen Bayar:
— Benim müdafaa için bir avukatım yoktur. Avukat
aramak fırsatmı bulamadım. Evvelemirde sizden bir
avukat tayinini istiyorum. Dışarıda
çalışacak kimsem yok. Avukat
bulmak için ben gidemiyorum.
Avukatlar da buraya gelemiyorlar.
Bunu hassaten sizden rica
ediyorum
Başkan:
— Bugün sizin ifadenize müracaat
ediyoruz. Avukat hususunda da
gerekli muamele yapılacaktır.
dedi.
Başkanm suallerine cevap vermek için Bayar tam 14 kere
oturduğu yerden kalkarak mikrofona gelmiş ve gitmiştir.
Muhtelif sualler vesilesiyle salonda olan gulüşmelere
Bayar kızarak ve kinle bakmıştır.
Nedim Ökmen'in de sorgusu yapıldıktan sonra şahitlerin
dinlenilmesine geçilmiştir. İlk üç şahitin ifadelerinden
sonra son şahit Fuat Belge'nin malûmatına müracaat
edilmiştir.
GEÇEN YIL BUGÜN C ^
Paris konferansı
15 EKtM 1989
'Kürtlerin Kültürel Kimliği ve İnsan Hakları' konulu
konferans dün Paris'te başladı. Sabah Fransız
hükümetinin Insancıl Eylem Bakanı Bernard Kouchner
söz aldı, öğleden sonra ise Cumhurbaşkanı François
Mitterrand'ın eşi Danielle Mitterrand toplantıya
başkanlık etti. Konuşması boyunca tam dört kez "kişisel
olarak" söz aldığını vurgulama gereği duyan Bakan
Kouchner, Kürt haklarından sık sık söz etti, fakat bu
konuda hükümetlere çatılmamasını özel ve yarı resmi bir
şekilde rica etti.
L
Nedim Ökraen
TAKTISMA
Bahriye Cçok: Gerçek Atatürkçü
Demokrasi lafla değil, aksiyonlarla, alman tavırlarla nitelik
kazanır, inandırıcı olur. İşte, Üçok bu niteliklere sahip olan
yürekli bir demokrat ve gerçek bir Atatürkçü idi.
Bir öğretmen olarak o, yalnız öğrencile-
rine bilgi aktaran değil, onların gidişatı ile
de yakından ilgilenen bir insandı. Yazıları
ve konuşmalarıyla İslam tarihinin gerçek-
lerini, iaiklik kavramının açıklamasını yap-
masıyla da Atatürkçü misyonun ilkelerini
sürekli vurgulayan bir idealistti. Bir gerçe-
ğin yaygın biçimde bilinmesi, saptanması
ancak o düşüncenin yıimadan söylenmesi
ve yayın yoluyla yaygınlaştırılmasıyla uy-
gulanabilirdi. Bu uygulama ise düşunce öz-
gurluğü ile gerçekleşebilirdi, ama bu düşun-
ce özgürlüğünün güven ortamı var mıydı?..
Sosyo-politik ve kültürel önerilerin aktif ya-
ni eylemsel bir duzeye çıkanlması yasal bir
örgüt içinde gerçekleştirilebileceğinden, o
kendi düşüncelerine en yakın bulduğu par-
tide yer aldı. Çağdaş düşünceyi ve yaşamı
destekleyen derneklere iiye oldu.
Son günlerde yayımlanmış bir gazete ha-
berinde "Rabıta" adlı dış kaynakh bir ör-
gütün Türkiye'de cami yapımı ve Kuran
kurslarmın açılması için milyarlarca fon
ayırdığı yazılıydı. Tiirk halkı ve Türk dev-
leti bunları kurmaktan aciz miydi? Bu ör-
gütün hibe ettiği yardım karşılığı istenen-
ler nelerdi? Bu örgutün kollarından birinin
1968'de tlahiyat Fakültesi'nde başını boh-
çalayan bir kızı maşa yapıp olaylar çıkart-
tığı iyi bilinir. Boykot hareketini destekle-
yenlerin parasal yardım gördükleri ve özel-
likle Atatürkçü çizgide laik düşünceyi sa-
vunan öğretim üyelerine yönelik çirkin ey-
lemler başlattıkları Ankara Lniversitesi Se-
natosu'nca kurulan Tahkikat Komisyonu
Raporu'nda açıkça saptanmıştı. Üçok ile
o günlerdeki birlikteligimiz bizi en yakın
dost haline getirmişti.
Üçok'un, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay
tarafından kontenjan senatöru seçilip fa-
külteden ayrılmasından sonra, yıldırarak
üniversiteden uzaklaşmamı isteyenlere karşı
kıyasıya uğraş vererek görevimi sürdürmüş-
tüm. "tslam Dininden Aynlan Cereyanlar:
Nurcuhık" adıyla yayımladığım kitapta on-
ların asıl niyetleri belgelerle ortaya konul-
duğundan doğrudan ve dolaylı olarak ba-
na karşı çıkarılan olaylardan birini
1970'teki Eskipazar anarşik eylemlerini ha-
tırlatarak geçmek isterim.
Planlı ve programlı taktiklerle Üçok'un
kahpece sadınya uğraması ülke düzeyinde
nefretle karşılandığından, Atatürk düşman-
larının içerideki uzantıları, gerek cami ce-
maati arasma, gerekse kahvelere sokularak,
onun başörtusüne karşı çıkan bir din düş-
Yok Etmek...
çekimine başlıyor. Saym Bakan üç-beş da-
kikalık konuşmasını yapıyor ve yerine
geçiyor.
Sonra bizlerden birileri kürsüde konuş-
maya başlıyor. O an kamera kürsüyü bı-
rakıp, salona ışığını yansıtıyor.
Salonun çekim işlemi bir dakika kadar
sürdü. Parlak ışıklar söndü yerini loş ışık-
lara bıraktı. Kongre başlayalı ancak yarım
saat olmuştu. O da ne? Protokol ayağa
Sonradan öğrendim ki TRT sadece olayların hükümetle ilgili
olan kısımlarını haber yaparmış. İki bakan konuşmayacak
olsaymış onlar gelmezlermiş bile. Türkiye Mali Müşavirler
Odaları Birliği de kim oluyormuş?
Türkiye'de ilk defa ve 57 yıllık bir gecikmey-
le "Türkiye Mali Müşavirler Muhasebeci-
ler Odalan Birliği" kongresi Ankara'da ya-
pıldı.
Türkiye'nin dört bir yanından -tum
illerinden- delegeler büyük bir aşk ve he-
yecan ile gelip, oylarını kullandılar. Kong-
re salonu tıklım tıklım dolu. Delegelerin
birçoğu ayakta. Salonun ön sıralan ise pro-
tokole aynlmış.
Protokolde ise sadece iki bakan (Saym
Kahveci ve Sayın Çelebi) var. Eh buna da
şükür. Hiç olmayabilirlerdi de.
Ya basının ileri gelenleri neredeydi? Hani
gazete temsilcileri, değerli yazar, çizerler
onlar neredeydi? Ertesi gün gazetelerde ha-
ber de yoktu.
Ne var ki "yiğidi öldür, faakkını inkâret-
me". Süslü püslü kameraları ve projektör-
leriyle TV kameramanı oradaydı. Bizlerin
adını duyuracak, filmini çekecekti. Dertle-
rimizi, sorunlarımızı ve isteklerimizi kamu-
oyuna duyuracaktı.
Saat 9.30'da kongre açıldı, aç-.ş konuş-
ması, divan oluşması vb. gerekli işlerden
sonra "onur konukiannın" konuşmalan
başladı. İşte bu an karşımızda Maliye Ba-
kanımız Saym Adnan Kahveci. Sahne bir-
den aydınlanıyor, kameraman heyecanlı,
profilden çekim yapıyor. Bakan birkaç iyi
sözle ve birkaç dakikalık bir konuşmayla
toplumu selamlıyor ve yerine geçiyor. Bu-
nun ardından Sayın Işın Çelebi kursüye ge-
liyor. Yine ışıklar yanıyor, kameraman film
kalkmış, korumalar yanında, TRT elema-
nı peşlerinde birden salonu terk etmezler
mi?..
Derken ilk gün tamamlandı. Akşam yir-
mi haberlerini sabırsızlıkla bekledik. Biz-
den hiç bahis yoktu. Sonra büyük bir sa-
bırla kapanış haberlerini bekleyip TV'yi aç-
manı olduğu propagandasını yayıp halkın
gözünde bu işi mazur gosterme cabasına gi-
rişmişlerdir bile... SHP Genel Başkanı Sa-
yın tnönü'nün de belirttiği gibi onu yakın-
dan tanıyanlar, dine saygüı, inanmış bir kişi
olduğunu çok iyi bilirler.
Ama çıkarcı bir yobaz, bile bile dini bi-
reysel alandan toplumsal konulara kaydı-
np, kendi çıkarına kullanmaktan utanmaz.
Rahmetle andığım Yargıtay Başkanı İmran
Öktem'in cenaze namazında olay çıkaran-
lar, onun da dinsiz olduğunu ileri sürüp na-
mazını kıldırmayı engellemek eylemine geç-
mişlerdi. Asıl neden, gerici örgütlerin ser-
mayesiyle basılıp"Nur Risaleleri" adıyla
anılan yayınlann zararlı olduğuna karar ve-
ren ve onları yasaklayan Yargıtay karann-
da başkan olarak onun imzasının var olu-
şu idi. Ama sonralan ne günlere gelindi; bu
risaleleri öneren ve öven milletvekilleri ve
bakanlar ortaya çıktı...
Ülke sorunlannda çıkarcı olmamak, ger-
çekleri yıimadan söylemek, yazmak ve bu
yolda olanlan desteklemek demokrasinin
gerekleri arasmda değil mi? Demokrasi laf-
la değil aksiyonlarla, alınan tavırlarla ni-
telik kazanır, inandırıcı olur. İşte, Üçok bu
niteliklere sahip olan yurekli bir demokrat
ve gerçek bir Atatürkçü idi. Onun onuru
çağdaş Türk kadınlarının ve gençlerin me-
şalesi olacaktır.
PROF. DR. NEDA ARMANER
tık. Once çok önemli haberler, derken ikin-
cil haberlere geçildi. Maliye Bakanı'nın ko-
nuşması birkaç cümleyle, sonra c'iğer ba-
kanınki yine birkaç cümleyle söylendi.
Cümlelerle birhkte goruntüler de kaybol-
du, salondaki kalabalık, kitle halinde ve üç-
beş saniyede tüm ülkeye tanıtıldı.
Sonradan öğrendim ki TRT sadece olay-
ların hükümetle ilgili olan kısımlarını ha-
ber yaparmış. İki bakan konuşmayacak ol-
saymış onlar gelmezlermiş bile. Türkiye
Mali Müşavirler Odaları Birliği de kim olu-
yormuş? Bine yakın delege neymiş? 25-30
bin meslek mensubunun, yanlarında çalı-
şan binlerce stajyer ve binlerce yardımcının,
onların ailelerinin hiç mi hiç önemi
yokmuş.
Ayrıca şu gerçeğin de hiç onemi yokmuş:
Devletin iki ana hesabı vardır. Btınlardatı
biri "gelirler", diğeri ise "giderler"dir.
Devlet bütçesi bu iki ana kavram üzerine
oturur. Giderleri masraf daireleri
"bakanuklar" yapar, gelirleri ise bizler biz
meslek mensupları toplar, kayıtlara bizler
devrederiz. Yergi deyince akla muhasebe-
ciler, mali müşavirler gelir.
Gelir de gel gör ki harcamayı rahat ya-
pan, kazanmayı bilmeyen bir toplum olup
çıkmaktayız. Kötü bir tüketici olduk. Neydi
tüketimin diğer adı, "istihlak" değil miy-
di? "tstihlak"ın manası neydi, "tüketmek
yok etmek".
Doğayı yok etmek. Insanları yok etmek.
İyileri yok etmek. Değerleri yok etmek. Bi-
linci, bilgiyi yok etmek. Kitlelerin görüşü-
nü yok etmek. Konuşmayı yok etmek ve
daha niceleri...
Ş. ÖMER BEKAR
Serbest Muhasebeci/Mali Müşavir
tstanbul
Çağ Atlanan Tek Dönem
27Mayıs bu memlekete yenilik ve özgürlükçü demokrasi
yollannı açmıştır. Gericiliğin önünü almıştır. Laik TC
okullarında din dersini kaldırmıştır.
Sayın Uğur Mumcu'nun Cumhuriyet
Gazetesi'nin "GÖZLEM" sü'unundaki
açıklaması çok ilginçtir.
Milli Birlik Komitesi'nin ilk kuruluş dev-
resinde Harb Akademisi'nde öğrenci iken
üç arkadaşla birlikte İstanbul'da bizler, An-
kara'da da Talat Aydemir ve Sadi Koçaş'-
lar ayrı bir grup kurmuşlardı.
Bizim kuruluş amacımız Demokrat Par-
ti'nin kanunsuz ve karanlık gidişine son
vermek ve en kısa zamanda ülkede demok-
rasiyi kurmaktı. DP iktidan demokrasi, hu-
kuk ve sosyal adalet ile bağdaşmayan öyle
icraatlar içine girmiş, ülkeyi öyle meçhul bir
istikamete sürüklüyordu ki yüreğinde va-
tan sevgisi taşıyan her Türk bu durumdan
kurtulmamn çarelerini arar olmuştu. Hizip-
çilik, adam kayırma öyle boyutlardaydı ki
vatan cepheleri kurularak devletin radyo-
sundan üyelerinin adları okunarak devamlı
partizanlık yapılıyordu. Gerici Saidi Nur-
si'ye devlet kesesinden Cadillac araba ve-
rilip eli dpülerek Nurcu yobazlara ödunler
veriliyordu. Başbakan Menderes, Meclis
kürsüsünden partililere, "siz isterseniz hi-
lafeti bile geri getirebilirsiniz" mesajlarını
veriyordu. Türkiye teokratik bir diktaya
doğru kayıyordu. Tahkikat komisyonları
vasıtasıyla basın mensupları, aydınlar ezi-
liyor, hapse atıhyordu. Subaylar hor görü-
lüyor, Silahlı Kuvvetlere "Battalgazi
ordusu" miting yapan profesörlere "kara
cüppeliler" yakıştırması yapılıyordu.
Bununla beraber o günün tanınmış pro-
fesörleri ve rektörlerinin hiçbirinin aklın-
dan devrin ileri gelenlerine "fahri
doktoriuk" payeleri dağıtmak ve arkalann-
dan cüppelerini tutmak geçmiyordu.
Atatürk ilkelerini yok eden gerici yobaz-
lara taviz veren, Amerika'ya bağımsızhğı-
mıza halel getirecek kadar kucak açan, ül-
keyi Amerikan üsleri ile dolduran ve her
mahallede bir milyoner yaratmak teziyle
halkı fakir düşüren ve gitgide diktaya doğru
kayan rejimi kurtarmak için her aydın Türk
subayı içinden isyan ediyordu.
Şimdi eski demokratların iddia ettiği gi-
bi Ismet İnönü'nün 27 Mayıs ihtilalinden
ne haberi vardı ne de bilgisi olsa buna razı
olurdu.
İsmet tnönü'ye oturumlara katılmama
cezaları düzenleyeceklerine, İnönü'nün ko-
nuşmalanndan ders alabilselerdi esasen
böyle bir ihtilale gerek kalmaz ve Türkiye
Cumhuriyeti demokrasi içinde deneyimle-
rini arttırarak daha sonra gelen Meksika-
vari ordu müdahalelerine manız kalmazdı.
27 Mayıs'ı yapan genç ve fedakâr subay-
lann hiçbirinin maddi çıkarları yoktu. Ha-
reket Ordusu ve Kutai Miliiye ruhuyla ül-
keyi karanlıktan aydınlığa çıkarmak ve mu-
asır medeniyet seviyesine ulaştırmak ama-
cıyla kelle koltukta bu ihtilali yapmışlardı.
Kunıcu Meclis. ülkenin en değerli hukuk
profesörlerinden oluşmuştu ve 1961 Ana-
yasası dünyaya örnek olacak nitelikteydi.
Fakat maalesef 12 Mart hareketiyle başta
Cevdet Sunay ve Nihat Erim'in tavsiyeleri
ile değişikliğe uğradı ve 80 darbesinden son-
ra da "Kışla Talimatnamesi"ne çevrilerek
tanınmayacak hale getirildi.
12 Eylül darbesini yapanlar gerçekten
memleketin ve demokrasinin gelişmesini ar-
zu etmiş olsalardı 20 seneden beri
TBMM'de senatör olarak bulunan tecrü-
beli, zeki, vatansever Milli Birlik üyekrini
Dantşma Medisi'ne alırlardı. Oysa onlar 27
Mayıs'ı "tu kaka" etmişler, bayram ol-
maktan çıkarmışlar, adeta kendilerini meş-
ru kılmamn yolunu 27 Mayıs'ı karalamakta
aramışlardır.
27 Mayıs bu memlekete yenilik ve özgür-
lükçü demokrasi yollannı açmıştır. Gerici-
liğin onünu almıştır. Laik TC okuliarında
din dersini kaldırmıştır. Türkiye Cumhu-
riyeti'nin ATATÜRK'ten sonra çağ atladığı
tek dönem de budur.
FARUK GÜVENTÜRK
Emekli Korgeneral
Bakan mı,
4
Masaleı Abla
9
mı?
Kendi bakanlığmız bünyesindeki astığı astık, kestiği kestik
tavırlannızdan sonra kadın hakları konusunda bu gayret
niye?
Çaüşma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sa-
ym tmren Aykut, bugünlerde biz kadınla-
rın derdine düşmüş. Neymiş efendim, bi-
zim haklanmızın verilmesine içimizden kar-
şı çıkanlar varmış. Bu yüzden karşı çıkan-
ları karşı çıkmayanlara şikâyet edecekmiş.
Mensup olduğunuz iktidar, yok ettiği
sosyal dengeler, daha doğrusu sosyal den-
gesizlikler sonucu binlerce kadını fahişeli-
ğe sürüklerken sizi de içinden üç-beşinin
haklarını korur görünüp diğerlerini uyut-
mak için Masalcı Abla' olarak mı seçti?
önünüzde kangren olan süper emeklile-
rin durumu, SSK hastanelerindeki pislik ve
düzensizlik, işyerindeki işçi sağlığı ve işgü-
venliği ve hatta patlamaya yüz tutmuş ken-
di bakanhğınız personelinin sorunlan dağ
gibi ortada dururken ve sık sık bu sütunla-
ra yansırken siz hangi haklardan bahsedi-
yorsunuz? önünüzde var olan bu sorunla-
rın çözümü yoksa kadınlan ilgilendirmiyor
mu?
Kış ortasında eşi hamile olan personeli-
nizi sürdüğünüz, doğacak bebeleri bile ba-
basız büyümeye mahkûm ettiğiniz, yani
kendi bakanlığmız bünyesindeki astığı as-
tık, kestiği kestik tavırlannızdan sonra ka-
dın haklan konusunda bu gayret niye?
Sosyal Sigortalar Kunımu'nun imkânla-
rının çar-çur edilmesine dayanmayan bir
kreşiniz var mı? Yakın çevrenizin hayat se-
viyelerine ne kattınız? Yoksa sürgunlerle işi
bitirmek daha sağlıkh bir çözüm olarak mı
göründü size.
Ben de buradan, hamile kadınların eşle-
rini bile kış ortasında sürgün ettiğiniz, be-
beleri babasızlığa mahkûm ettiğiniz ve Do-
ğu'da penceresiz sürgün odaları kurduğu-
nuz için sizi bütün Türk kadınlanna ve
Türk milletine şikâyet ediyor, her sağduyu
sahibinı bu işleminize tepkisini dile getir-
meye davet ediyorum.
SONGÜL SARIOCLU
Devlet Opcra ve Balesi Ankara
POLmKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Şairlerin Çekiştirmesi...Yusuf Ziya Ortaç'ın Akbaba'sına takma adla izlenimler ya-
zardım. Birbirimizle tanışmazdık, mektupla konuşurduk. Bir
İstanbul'a gelişimde üstadı ziyaret ettim; öğle üzeriydi, beni
alıkoydu, Beyoğlu'ndaki Abdullah Efendi lokantasında yeme-
ğe götürdü. Rahmetli Yusuf Ziya, yüksekten konuşur, çevre-
sine yüksekten bakanlardandı. Lokantadan içeri girdi, ileri-
de, sağdaki masada Yahya Kemal birkaç arkadaşı ile oturu-
yordu. Yusuf Ziya masaya doğru şöyle bir baktı, hiç yüz ver-
meden bir selamla yetindi. Soldaki köşeye oturdu.
Jkisi de tanınmış şairlerdi, böyle davranışlanna bir anlam
veremedim. Masaya oturur oturmaz da yüksek sesle,
"Münip Bey bugün ne yiyeceğiz?" diye sordu. Münip Bey,
Abdullah Efendi'nin oğlu mu, torunu mu, bilmiyorum yakını
oluyordu. Münip Bey bu yüksekten konuşma karşısırtda se-
yirtti, Yusuf Ziya'nın kulağına, ancak onun işitebileceği bir
sesle yemekleri sıraladı. Baştaki ilgi dağılmıştı.
Masaya meze olarak çekirdekleri ayıklanmış kan kırmızı
bir karpuz, beyazpeynir, patlıcan salata, soğumuşluğu terle-
mesınden belli bir küçük karafaki rakı, şişede Taşdelen su-
lar geldi. Belli ki öğle rakısı içecektik. Üstat bana,
"Ne yiyeceksin, ne içeceksin?" dıye sormadı. O söylüyor,
Münip Bey dinliyor, bir şeyler geliyordu. Hiç unutmam, ye-
mek kuşbaşı etii ebegümeciğiydi.
Birer yudum içtikten sonra Yahya Kemal'i göstererek,
"Sizler bilmezsiniz, ne hain adamdır" dedi. Ben susuyor,
çevreye bakıyordum. "Ne hain adamdır" diye yıneledi. "Genç
birer şairiz. Mütareke yılları, arada bir gidip şiirlerimizi oku-
yoruz. Dinliyor, 'iyi', 'güzel' gibi laflar ediyor. Başka bir şey
söylemiyor. Bazen 'Kimleri okuyorsunuz?' diye soruyor, biz-
de yerli yabancı okuduğumuz şairieri söylüyoruz. Kimi şair-
leri söyledikçe Aman ha, sakın ha, onları okumayın' diyor.
'Neden üstat?' diye soruyoruz. 'Safiyetiniz bozulur, temizli-
ğiniz gider' diye bizleri yönlendiriyor. Sonradan öğreniyoruz
ki kendisi hep o şairieri okurmuş, o şairlerden esinlenirmiş.
Bunları öğrendik, ama nice yıllar sonra... Ne haindir o siz
bilmezsiniz."
Üstat karpuzunu çatallıyor, peynirinden alıyor, rakısından
yudumluyor, gözü Yahya Kemal'de... Birden gene kızdı, oya-
na dik dik bakarak,
"Nâzım Hikmet'i bilirsin. Onun annesi Celile Hanımefen-
di vardı. Babasmdan aynldıktan sonra ona tutuldu (Tutukju
demiyor meclup oldu diyordu), gider gelirdi. Bir gün oldu Nâ-
zım hapse girdi. Bağışlanması için annesi imza topluyor. Ge-
lip Yahya Kemal'den de imza istiyorlar. 'Atanm' diyor. 'Veririm'
diyor. Vermiyor. Yakınları neden vermediğini sorduklannda,
'Bu yaştan sonra kendime komünist dedirtmem' demiyor
mu? İşte böyledir bu şişgöbek."
Üstat Yahya Kemal'e taktı ya, durmadan onu yeriyor.
"Atatürk para gönderdi buna... Anadolu'ya gelsin diye...
Ordu Polatlı yakınlarında bozguna uğrayınca parayı aldı, Bul-
garistan'a kaçtı. Atatürk bu, unutur mu? Bir daha yurda ge-
lemez oldu. Sonunda Hamdulah Suphi, Ata'nın bir eşref sa-
atinde getirdi de elini öptürdü, Yalova'da... Falih Rıfkı anla-
tır. 'Ben Atatürk'ün ayağına kapanan tek adam gördüm, o da
Yahya Kemal'dir' der. Gözleri ile görmüş. Güçlülerin karşı-
sında boyun eğer, güçsüzlerin tepesine biner. Bak çevresin-
de oturanlara ya biri parasını veriyor, ya ötekiler, daikavukla-
rıdır."
Üstat, yemek boyunca ulu şairi çekiştirdi durdu. Düşün-
düm, acaba öteki masada Yahya Kemal, Yusuf Ziya için ne-
ler söylüyordu. Ulu şair, Hece'nin beş şairinden birini nasıl
çekiştiriyordu. İkisi de edebiyat tarihine gırmişlerdi. Biri Os-
manlı şairi olarak, öteki Hececi olarak.
ÇAUŞANLARIN
SORULAR1/SORUNLARI
YILMAZ ŞİPAL
"Ebe Olarak Çalışıyonun"
SORU: 1966 yılında sağlık okulu (ortaokul düzej'i) mezunn
ebe olarak göreve başladım. Aralıksız bu güne dek
çalıştım. Halen de ebe olarak çalışıyorum. 1958 do-
ğumluyum. 5. derece 3. kademeden maaş alıyornm.
Ogrenmek istediklerim:
1) Kaçıncı derece ve kademeye kadar yükselebili-
rim?
2) tkramiye ve maaşımı hak ederek ne zaman
emekli olabilirim?
3) tkramiyem bu günün koşullarına göre kaç lira
olur?
4) Yaş sınınnı bekleyerek ve maaş almaksızm emek-
li olabüir mivim? -JJL\
YANIT: 1) Devlet Memurlan Yasası'nın 36. maddesinde, dev-
let memurlarımn öğrenim durumlarına göre yükselebılecekle-
ri derece ve kademeler belirlenmiştir. Bu belirleme ile "Ortaokul
dengi mesleki veya teknik öğrenimi bitirenler", 5. derecenin 9.
kademesine kadar yükselebilirler.
Yasanm 37. maddesinde "Yükselinebilecek derecenin bir üs-
tünde bir dereceye ytıkselme" koşulları belirtilmiştir. Maddeye
göre "Son altı yıllık sicil notu ortalaması doksan ve daha yu-
karı olanlardan son sicil notu olumlu bulunanlann kazamlmış
hak aylıkları kadro şartı aranmaksızın bir üst dereceye yüksel-
tilir!'
Bu koşullar yerine geldiğinde, 4. derece 9. kademeye yüksel-
mek yasal hakkınızdır.
2) "Fili hizmet müddetleri 20 yılı ve yaşları (45)'i dolduran
kadın iştirakçiler istekleri üzerine" emekli olabümektedir. Bu-
na göre emekli olabileceğiniz tarih, 1993 yılı nisan ayıdır. An-
cak bu tarihte emekli aylığı ile ikramiyeye hak kazanabilirsiniz.
3) 4. derece 9. kademeye yükseldiğinizi varsayarak ve 1993'te
sağlık hizmetleri sınıfında yer alan ve 4. dereceden emekli ola-
cak ebelere uygulanacak ek gösterge olan 550, (1.265 + 550
= 1.815 toplam gösterge) ile 320 genel ve kıdem aybk, 380 ta-
ban aylık katsayısma göre 27 yıl karşılığı (1993'e kadar çalış-
manız koşuluyla) alacağınız ikramiye, 15 milyon 681 bin 600
lira genel aylık ikramiyesi, 1 milyon 728 bin lira kıdem ikrami-
yesi ve 10 milyon 260 bin lira da taban aylık ikramiyesi oimak
üzere toplam 27 milyon 669 bin 600 lira toplam emekli ikrami-
yesi alabilirsiniz.
4) Emekli Sandığı'nın 113 sayılı dış genelgesinde kadın işti-
rakçilerden, 20 fiili hizmet süresini bitirip de 45 yaşım doldur-
madıkları için "emeklilikleri yapılamayanlann 45 yaşını"
çalışmak suretiyle doldurabilecekleri gibi görevlerinden istifa
v.s. surette aynldıklan takdirde açıkta iken de doldurmalan ha-
linde "45 yaşmı doldurdukları" tarihten sonra emekliliklerini
açıkta bulundukları süre içinde de istemelerinin mümkün ola-
bileceği vurgulanmaktadır.
Yasa, kadın iştirakçilere 20 fiili hizmet yılını doldurduktan
sonra gorevden aynlıp 45 yaşını doldurdukları tarihte aylık bağ-
lanmasıru öngörmüştür. Ancak ikramiye alabilmeniz için gö-
revden ayrıldıktan sonra Emekli Sandığı dışındaki bir başka
sosyal güvenlik kurumu kapsamında çalışmaksızın 45 yaşınıa
doldurmalısınız.
ANKARA
15. SULH CEZA MAHKEMESİ
HÜKÜM ÖZETt
ESAS: 1989/692
KARAR: 1990/651
HÂKÎM: SEYTETTİN ÖZKAN
KÂTİP: IŞIK SEYFE
SANIK: RAMAZAN İNCE, Hüseyin oğlu, 1950 doğumlu, Ak-
saray ili Güzelyurt ilçesi nüfusuna kayıtb Yenimahalle Olgunlar So-
kak No: 170/3'te oturur evli, dört çocuklu, okuryazar, sabıkasız.
SUÇ: Gıda maddeleri nizamnamesine muhalefet etmek.
SUÇ TARİHİ: 1.8.1990
Sanığın gıda maddeleri nizaronamesine muhalefet etmek suçun-
dan TCY'nın 396, 647/4 402/2, üç ay cürme vasıta kıldığı meslek
ve sanatının tadiline ve takdiren YEDİ GÜN işyerinin kapatılraası-
na, hüküm özetinin kapatma süresi kadar göze çarpan bir yerine asıl-
masına, karann kesinleşmesini müteakip. hüküm özetinin Ankara'da
tirajı yüzbinin üzerinde bulunan bir gazetede derhal ilan olunması-
na, 11.850 lira yargılama giderinin alınmasına, sanığın yüzüne karjı
Yargıuy yolu açık olmak üzere karar verildi. 17.9.1990
Basın: 34749