Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DÎZİ-RÖPORTAJ 14 EKİM 1990
Uçaktan bakarken aşağıda Büyük Kanyoriu seçebiliyorum, Arizona üzerindeyiz, anılar beni çocukluğuma götürüyor
Vahşi Batı'da Amerikandüşleri— ı —
Amerika'nın bir ülke değil, bir kıta oldu-
ğunu biliyordum. Ama Boston-San Fran-
cisco yolculuğunda fark ettim bunun ne an-
lama geldiğini. Boston'dan havaJandığımız-
da sis vardı. Yükselip bulutlann üzerine çı-
kınca parlamaya başladı güneş. Sonra bi-
raz döndük, dağlan aşıp batıya doğru de-
vam ettik yolumuza. Uzakbatı'ya. "Far
West" büyülü bir sözcük, her türlü çağnşı-
ma açık bir terim. Hele bizim gibi çocuk-
luğu Amerikan güdümündeki bir ülkede
geçmiş, "westenı"lerle büyümüşler için.
Göller yöresine geldiğimizde yolculuğun
henüz başında olduğumuzu bilmiyordum.
Aşağıda pınl pırıl parlayan Michigan Go-
lü'nü geçtikten sonra uçsuz bucaksız top-
rakların üzerinde daha saatlerce uçacağımı-
zı da. Boston-San Francisco beş saat süru-
yor. Paris-lstanbul yolunun iki katı neredey-
se. Yani aynı sürede Avrupa kıtasmı bir uç-
tan bir uca iki kez katedebilirsiniz. Doğu
kıyısıyla batı kıyısı arasında 3 saat dilimi
var.
Kampuslar
Epeyce alçaktan uçuyoruz, altı bin met-
reden. Aşağıda köyleri, yollan, buğday si-
lolanyla ytizme havuzlannı bile seçebiÜyo-
rum. Çiftliklerin üzerinden geçiyoruz. Ame-
rikan toplumunun gerçekte çiftçi bir top-
lum olduğunu, üniversitelerle doğu ve batı
kıyısındaki büyük kentlerin bir de kuzey-
deki sanayi bölgesinin dışında tüm Ameri-
Amerika yerlileri
Avrupalılar gelmeden
önce bin yılı aşkırı bir
süre doğayla uyum içinde
yaşamış dağları, ağaçları,
ırmakları kutsal
saydıklarından onlardan
ne pahasına olursa olsun
yararlanmaya kalkmamış
ve kuşkusuz bu yüzden
beyaz adama yenik
düşmüşlerdi.
ka'nm tarımsal yerleşme birimlerine indir-
genebileceğini düşünüyorum. Bu birimlerin
tam ortasında her biri kendi içinde bir baş-
ka dünya oluşturan bilim ve araştırma alan-
ları da var elbet, yani kampuslar.
O kampuslardan birinde, Indiana eyale-
tindeki Bloomington'da bir kongreye katıl-
mıştım. Boston'daki Harvard'dan da New
York'un Kolombiyası'ndan da çok farklı bir
yerdi, apayrı bir dünya. Ama kitaplığı eş-
sizdi, lokantalan, dersaneleri, öğrenci yurt-
ları da.
Alkol yasak olduğundan akşam yemek-
lerinde o güzelim balıklarla kahve, çay, bi-
lemedin Coca Cola içmek zorunda kalmış,
üç bin nüfuslu kasabada bulabildiğimiz vis-
ki şiseleriniyse gizlice odamızda uyku şu-
rubu niyetine devirmiştik. Evet, aynen böyle
yapmıştık değil mi Mümtaz Sosyal, Pmar
Kür, NazL Eray, llber Ortaylı?
Yine de kampusta, "ortalama Amerikalı"
denilen dünyanın o en bilgisiz ve ilgisiz, yal-
nızca kendi ülkesinde değil, dünyada olup
bitenlerle de ilgisiz yaratığından uzak, blz
bize güzel günler geçirmiş, hasret gidermiş-
tik.
Prof. tlhan Başgöz bir araya getirmişti
bizleri. Her sabah kaldığımız yerden Kongre
binasına giderken ağaçlı bir yolda yurüyor-
duk. Küçük, tahta köprüden geçtikten son-
ra yeniden ağaçlann gölgesinde buluyorduk
kendimizi. Sonra çim, çimde oynaşan sin-
COŞKULU KENT — San Franciscocoşkuyu, yaşamı çagnştıran bir kent. Pasifik güneşinde okyanus. dun>anın en gu/el korfezinde kurulu bu kentin kmlannda çırpınır.
caplar, sabah güneşinde nilüferlerin arası-
na gizlenmiş balıklar.
Derken bir saka kuşu! Tunediği daldan
bir kanat vuruşta omzumuza konuyor, ora-
dan da fıskiyeli havuza yan gelip uzanmış
deniz kızının koynuna kaçıyordu. Doğayla
insanların dostluğunu ilk kez Bloomington
kampusunda keşfetmiştim. Oysa atom re-
aktörleriyle sanayi artıklannın çevreyi her
gün biraz daha kirletip tehdit ettikleri bir
ülkedeydim. Kâr, yalnızca kâr yasasının ge-
çerli olduğu bir ülkede. Uzaya insan gön-
deren Amerika, binlerce yoksulu barındı-
racak yer bularnıyordu. Ama bu ülkenin
yerlileri, Avrupalılar gelmeden önce bu top-
raklarda bin yılı aşkın bir sure doğayla
uyum içinde yaşamış, dağlan, ağaçları, ır-
makları kutsal saydıklarından onlardan her
ne pahasına olursa olsun yararlanmaya kal-
kışmamış ve kuşkusuz bu yüzden beyaz
adama yenik düşmüşlerdi.
Indiana'yı geride bıraktık. Iowa üzerin-
den uçuyoruz. Iowa'da bir sınıf arkadaşım
var: Mahir. Galatasaray Lisesi'nde sessiz bir
öğrenciydi. Halk bilime merak sardı sonra-
dan, rahmetli Tahir Alangu Hocamızın sağ
kolu oldu. "Molla!" derdi bana, "Sartre
okuyacağına Mahir gibi halk âşıklarını
oku!" Mahir, Boğaziçi Üniversitesi'ni bitir-
di, sonra çekip Amerika'ya gitti. Iowa'da in-
sanbilim doktorası vaptığını, parlak bir öğ-
renci olduğunu duydum.
Kimbilir nerededır şimdi, hangi uzak evin
konforlu salonunda Afrika kabileleri üze-
rine yazılmış bir kitabı okuyor; İstanbul'a,
doğup büyüdüğü kente dönememenin acı-
sıru duyuyordur. Amerika, Avrupa gibi de-
ğil uzak, çok uzak yurdumuza. Gerçi Ma-
hir'le birkaç yıl önce Paris'te karşılaştığımız-
da Türkiye'ye gidememekten yakınmakla
birlikte Amerika'dan çok memnun olduğu-
nu, kendisine her türlü çalışma olanağının
sağlandığını söylemişti bana.
Türkçeyi unutmuş gibiydi. Konuşurken
sık sık İngilizce sözcükler kullamyor, Ame-
rikalı bir kadınla evlenip kendini tümüyle
bilime verdiğini söylüyordu. Amerika deni-
len Ulkenin müthiş bir eritme kapasitesi var.
Geleni, yetenekli biriyse kendi değer siste-
mi içinde eritiyor hemen. Uyum sağlayama-
yanı da dışlıyor. Oysa Paris öyle değil. Pa-
ris'te, Fransa'da demiyorum ama, Paris'te,
kendi kültürünle bağmı koparmayabiKr,
anadilinde yazmayı sürdürebiİirsin. Ameri-
ka yeni bir ulke, göçmenlerin oluşturduğu
bir toplum. Tarihi de yeni, gelenekleri de.
AvTupa ise köhne Avnıpa, bin yıllık tarihiy-
le kolayca kabul etmiyor seni, ama kimli-
ğini yadsımaya da zorlamıyor.
Büyük Kanyon
Batıya doğru kentler giderek azahyor.
Yollar, engebeler, çiftlikler de. Göz alabil-
diğine uzanan düzlüklerin üzerinden uçu-
yoruz. Aşağıda ne bir ağaç ne sürülmüş tar-
lalar. Kaç saattir bir büyük kentin Üzerin-
den geçmedik. Amerika'nın "kuş uçmaz
kervan geçmez" yerleri mi buralar, yoksa
hâlâ duşlerime giren kovboy filmlerinin ce-
kildiği mekânlar mı?
Aşağıya bakıyorum. Gördüğüm manza-
ra; kuşbakışı da olsa şaşırtıyor beni. Büyük
Kanyon'u seçebiliyorum. Arizona'nın üze-
rindeyiz demek ki. Dibinden çamur rengi
Kolorado ırmağının aktığı, ruzgârla yağmu-
run aşındırdığı, kızgın güneşte yanan çıp-
lak kayalar.
O kayalann üzerindeki kertenkeleleri, bir
kaktüsten ötekine tıslayarak giderken kum-
da iz bırakan yılanları, boşluğun ortasından
gökyüzüne yükselen minare büyüklüğünde-
ki ince, uzun taşları buradan göremiyorum
elbet.
Kartallar, ayılar
Tunedikleri kovuklardan derin uçurum-
lara dalış yapan av peşindeki kartallan da.
Bu kartallann Amerika'nın sımgesi olma-
ları doğal. Girişünci, atik, gözüpek ve acı-
masız yaratıklar çünku. Ayılar da az sonra
varacağım Kaliforniya'nın simgesi. Yumu-
şak, uysal ayılar. Pasifik kıyılarının iklimı
gibi. Bu coğrafyamn uçaktan görünüşü
bambaşka. Gelişiguzel kesilmiş, kahveren-
giyle san karışımı bir pastaya benziyor Bü-
yük Kanyon.
Biraz bizim Göreme'yi andıran bu eroz-
yon bölgesini, kayalarla bir olmuş toprak
rengi evleri, yerlilerin barındıklan kuytu va-
dileri böyle kuşbakışı değil yakından gör-
mek isterdim. Hatta at üstünde olmasa da
arabayla doğudan batıya katetmek isterdim
Amerika'yı. Kaktüs sutüyle beslenip Kızıl-
derililerle savaşmak, akbabaların parçala-
dıkları hayvan ve insan iskeletleriyle dolu
çölleri aşıp küçük kasabalann derme çat-
ma, ahşap hanlarında konaklamak ister-
dim. Çocukluğumdaki gibi.
Çocukluğumda Amerika, Balıkesir'de
çıktığım büyük bir yolculuktu. "Sehir" Si-
neması hercumartesi iki "western" oyna-
tırdı. Delikli yüz paralarla gazoz içtiğimiz
yı1larda. tki filmi de soluk almadan izler,
kovboylann at koşturmalarını, Apaçilerin
boyalı yüzlerini, şerifin kodese tıktığı hay-
dutları, en çok da gelişiguzel patlayan si-
lahlarla "saloon"un kapısından hışımla gi-
ren John Wayn€'i hayranlıkla seyrederdim.
Sonra süıemadan çıkıp eve doğru sürerdim
atımı. Çarşının tam ortasından geçerdim.
Nalburlann, aktarlann, kalaycılarla yor-
gancılann önünden. Esnaf, dükkânların
önüne çıkmış hayranlıkla*bana bakıyormuş
gibime gelirdi. Daha da coşar, tabancamı
çekip sağa sola ateş ederek hükümet kona-
ğına dek dörtnala gelir, ağzı köpüklü kül-
hanunı oturduğumuz Meral Apartmam'nın
önündeki boş arsada bir ağaca bağlardım.
O zaman dünya "Şehir" Sineması'yla
Meral Apartmanı'ndan ibaretti. Uçsuz bu-
caksızdı yani. Atıyla trene yetişip makinis-
ti uyaran, sevgilisini Kızılderililerin elinden
kurtaran "oglan" dediğimiz kahramarun se-
rüvenleri kadar heyecan verici, haydutlann
soyduğu posta arabası kadar şaşırtıcıydı.
Uzakbatı'nın en hızlı silah çeken adamının
omuzlannda duruyordu, öküzün boynuz-
larında değil.
Ve zaman at sırtmda gidilen tozlu yollar
gibi bitip tukenmek bilmezdi. Şimdi yıllar
önce kovboy filmlerinde gördüğüm coğraf-
yamn üzerinden uçuyorum batıya doğru. Ve
ne tuhaf, zaman yine bitmek bilmiyor.
Arkamda oturan yolcu perdeyi kapatma-
mı söyledi. Aynı anda ışıklar da söndü ka-
binde. Sinema başlıyor. Çaresiz filme ba-
kacağız. Ve ne yazık ki John Wayne oyna-
mayacak başrolde. Kötülerle savaşıp sanşın
kızı kendine âşık ettikten sonra kasabadan
aynlıp ayışığında dağlara, yeni serüvenlere
doğru sürrneyecek atını.
Kızılderililer de Kinova'nm derisini yüz-
meyecekler. Pekos Bill, rodeoda Teksas'ın
en vahşi atını dize getirmeyecek. Tom Miks,
Doktor ve Konyakçı, okumaya doyamadı-
ğım çizgi romanlann bu eşsiz kahramanla-
n da Binbir Surat'la Suzi de unutuldular
çoktan.
Uçakta fılm başhyor. Camın perdesini
kapattım. Koltuğa yaslanıp, "Amerikan dü-
şii"nün değişken görüntülerine bıraktun
kendimi. New York nhtımını dolduran göç-
men kalabalığının, gökdelenlerle zencilerin,
kovboylarla soyu tükenen Kızılderililerin,
gansterlerle parababalanmn, cazın, şık ka-
dınlann, karh dağlarda sonsuz ovalann, bil-
gisayarlarla azgelişmiş ülke halklanna ölüm
yağdıran son model savaş uçaklannın dün-
yasına. Dalmışım. Uyandığımda San Fran-
cisco'ya inmek üzereydik. Perdeyi araladım.
Görduğum beyaz evli, ağaçlı mahallelerin
köprülerle birbirine bağlandıklan bir kentti.
Ve okyanusun dalgalan dünyanın en güzel
korfezinde çırpınıyordu.
San Francisco'da
San Francisco'da dikkatimi çeken ilk şey
havaalanında bagajlan almaya giderken
yürüyen merdivenin iki yanına asılmış bez
Amerika'nın müthiş bir
eritme kapasitesi var.
Geleni yetenekli biriyse
kendi değer sistemi içinde J
eritiyor hemen. Uyum
sağlayamayanı da dışlıyor.
Avrupa ise bin yıllık
tarihiyle kolayca kabul
etmiyor seni, ama
kimliğini yadsımaya da
zorlamıyor.
flamalar oldu. Bu rengârenk flamaların
üzerinde bazı adlar okunuyordu: "Fred
(1963-1988). Kedüeri severdi." Ve tarihlerin
altında özenle işlenmiş kara tüylü, mavi ba-
kışh bir kedi. "Berry (1936-1989). Kumsalı
ve miiziği severdi." Denize gölgesi vuran
palmiyenin altında orta yaşh, sanşın bir
adam figürü.
"John (1959-1990) Yaşamı severdi." Fla-
mada insanı alıp götüren dümdüz bir ma-
vi, çivit mavisi. AIDS'den ölenler için bu
hastalıkla mücadele derneğinin yaptırdığı
flamaların arasından geçerek girıyorsunuz
San Francisco'ya. )
Yalnızca yazarlar kongresi değil, AIDS
kongresi de yann başbyor. Çağımız veba-
smın en fazla bu kentte can aldığını, cinsel
özgürluğu yaşadığı için bu kentin başına
ateş yağdığını unutmuştum. Oysa San Fran-
cisco ölümü değil; coşkuyu, yaşamı çagnş-
tıran bir kent, aşk ateşini tutuşturan bir bel-
de. Pasifik güneşinin aydınlattığı caddeler-
de yürümek, iki yanında eski, Victoria üs-
lubunda yapılmış ahşap evlerin sıralandığı
dar sokaklardan denize inmek, kırmızı, san,
mavi boyali tramvaylarla kentin inişli çıkışlı
tepelerinde dolaşmak büyük bir zevk. Her
Amerikalının iki kent yatarmış gönlünde.
Biri doğup büyüdüğü kent, öteki San Fran-
cisco.
Yann: 42 tepelikent
Appleilegelenşans!
2. Apple-Bilkom Fuarı'nda
Apple Macintosh kazananlar:
2. Apple • Bilkom Fuarı'nı gezen Macintosh dostlan arasında
7 Ekim 1990 Pazar giinü saat 19.00'da yapılan çekilişte,
Kürşat Tannverdi
Selmanağa Mah. No: 15.2 Üsküdar - İstanbul
Mustafe Karatepe
Çeliktepe Mah. İnönü Cad. No: 39/19 Gültepe - İstanbul
adlı şanslı ziyaretçilerimiz birer adet
Macintosh SE1MB/40 HD kazandılar.
M İ Prj'ango İdaresi'nin 20.9.1990 tarih ve BODB -1990' 1695-9^36 sayılı izniyle düzenlenen
çekilişimize kalılan tüm konuklarımıza gösterdikleri ilgi için teşekkûr eder, talihlilerimizi kutlanz.
Gücünüzü zirveye ulaştınr7
"
BJIKOM
Bilgisayar ve Özel Eğitim Hizraetleri A.Ş.
Abdi İpekçi Cad Altın Sok Ahma Kara Işhanı No- 2 Kat: 4-6 Nişantaşı 8020O İstanbul Td: 13215 06 (6 hat) Telex: 39001 komi tr Fax. 140 40 64
.Appleünk; BİLKOM İT0112
ILAN
İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ
SU VE KANALİZASYON İDARESİ
(İZŞU)
GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDEN
Tarihsel gelişım içinde "Su uygarlık ölçeğı çağdaş teknolojinin
kullanımında vazgeçılmez unsurdur" görüşünden hareketle Ge-
nel Müdürlüğümüzün görev alanlannı ve işlevlerini simgeleyen
amblem yarışması açılmıştır.
KATILMA KOŞULLARI:
1. Yarışma, tum grafık sanatçılarına açıktır.
2. Her sanatçı yanşmaya ıstediği kadar yaprtla katılabilir.
3. Benzer ya da alıntı amblemler yarışma dışı bırakılır.
4. Ödül verildikten sonra alıntı olduğu anlaşılan amblem sahıple-
ri için yasal yollar uygulanır.
5. Amblem 30X30 cm. boyutundakı kâğıda en uzun kenarı 15 cm.
otmak üzere siyah beyaz olarak ve ayrıca aynı boyutlarda bir de
renkli olarak yapılacaklır. Amblem tasarısının en uzun kenarının
2 cm. olarak küçülmüş sıyah beyaz örneğinde onjinali ile aynı alan
içerisinde yer alacaktır. Ayrıca 30X30 cm'lik bir alan içinde amb-
lemin logo ile birlikte kullanımı gösterılecektir.
6. Yapıtlar mukavva gibi herhangi bir kalın zemine yapıştınlma-
yacağı gibi üstlerı asetat gibi şeylerle kaplanmayacaktır.
7. Yanşmacılar yapıtlannın arka taraflarına, sağ üst köşeye isim,
açık adres ve varsa telefon numaralannı yazacaklardır.
TESLİM TARİHİ VE YERİ:
10 Mayıs 1990 tarıhinde açılan amblem yarışma süresı 31 Ara-
lık 1990 tarihi mesai bitimıne kadar uzatılmıştır. Yapıtlar aşağıdaki
adrese teslım edılecektir
IZSU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Genel Evrak Şube Müdürlüğü Ye-
şilyurt/İZMİR
ÖDÜLLERİ:
4.000.000- TL.
500.000^ TL.
500.000^ TL.
500^00^ TL
1. Ödül
1. Mansiyon
2. Mansiyon
3. Mansiyon
SEÇİCİ KURUL:
Zafer AKPINAR
Ulufer TEKER
Nuri SEZER
Necati ABACI
İZSU Genel Müdür Yardımcısı
9 Eyl. Üni. Öğr. Üyesi (Grafik Sanalçısı)
9 Eyl. Çlni. Öğr. Uzm. (Grafik Sanatçısı)
9 Eyl. Ûni. Öğr. Gör. (Grafik Sanatçısı)
Erdoğan KARAYEL Grafik Sanatçısı
Ali ATEŞ İZSU Etüt ve Planlama Daire Başkanı
Aydoğan NALBAY İZSU Personel Daire Başkanı
HAKLAR:
1 Seçıci Kurul dereceye değer gördüğü yapıt üzerinde yaprt sa-
hibinden değişıklik isterse, bu değışıklığın yapılması için ayrıca üc-
ret ödenmez.
2. Yanşmaya katılan yapıtlar gerek görülürse sergilenir.
3. Ödül kazanan yapıtların sahipleri, kazandıklan ödüllerin veril-
mesınden sonra yapıtlarına ilişkin bütün haklarını İZSU'ya devret-
miş sayılır.
4. Sonuçlar tüm katılanlara değerlendirme sonrası mektupla bil-
dirilecektir.
5. Yanşmaya tüm katılanlar yukarıdaki koşulları kabul etmiş sayı-
lır.
6. Aynntılı bilgi için, İZSU Etüt ve Planlama Daire Başkanlığı ile
Personel Daire Başkanlığına başvurulabilır.
İLAN OLUNUR.
ANMA
Çanakkale eski belediye başkanı
REŞAT TABAK'ı,
kaybedişimizin üçüncü yılında saygı ve
özlemle anıyoruz.
Eşi: AYŞE TABAK VE ÇOCUKLARI
DEVRİMCİ
GENCLİK
5. SAYIÇIKTI
KAHROLSUN AMERİKAN
EMPERYALİZMİ
BAĞIMSIZ TÜRKİYE
AdrosTcıostluk Yurdu Sok. Sefrnbey Ifhon 8/2-19 SıJtanctvnet-tstcnbul
0 Gençllk, Anti-Emperyatizm ve Daha Kapsamlı Bir
Mücadeleye Doğru...
o Ortadoğu da Savaj Ve Devrfmci Görevter
n Gençliğin Kitlesel Örgüttenmesi
0 Kadro Soajnu Üzerine
0 Röportaj: Usell Gençlik
O intifada'nın Ortoya Çıkardtğı Kuramsol Sorunlor
A leading American (European manufacturer of high
quality professional electro-mechanical and other
products (Fons, Blovvers and Special Motors, Heat
Exchangers and Cooling Systems) is lookin for
acapable and energetic representative to introduce our
products in specialized industries such as aircraft and
professional electronics and ventilation equipment,
telecommunications, vehicles and naval systems, as
vvell as certain commercial industrıal applications
requiring high reliability
As vvellas a iarge range ofstandard products there is an
extensive capability to do special designs to suit
customers requirements.
VVould those interested please send details of your
organization and of the customers you deal with by fax
to the attentıon of Annick Lavesque in France on fax
number 55.92.19.00
Ehliyetimi kaybettim.
Hükümsüzdür.
CELÂL ORKOS
Nüfus cüzdanımı kaybettim.
Hükümsüzdür.
NAFt TANRIVERDİOĞLU