29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbı Cumhunyet Maıbaaolık \e Gazetecıhk Turk Anomm Şırketı adına k Polıtıka Cdal hsbagıç. Dıs Haberier Efiaaı BaJa. Ekonomı Ccaffu TMtaa, I* Sendıka şa&jaa hrfmrt, Kukur Ceaal L«r. Istanbul fSMİİr Nadl 0 Genel Ya\ın Muduru Hasan Cenul, Müesscse Muduru Habrrlcr t ı n l Kacak. Efmm G«K» Şaylu. Habcr \ıa?ırma haan «nk» Vun Haberlerı Necato Uof" Spor DanıS ınan EniBt l>akllgal, Yazı lşierı Muduru Oka> Gonens». 0 Habcr Merkezı AMa&adır VBcctaaaaı. Dızı Yuılar Kmn ÇafcMuau Anjıınna Şaftfcı Alpav. Durciemc Afedadtaaı *«ncı 0 Koordınaıor afcaırl Kofrtna Muduru Yalcin Baytr. Sa>fa Duzenı lontlmffl] Ali An[ 0 Temsılaler 0 Mal> Isler tırj trt.ı 0 Muhasrt* aMc« Vntr 0 Buıst Plankma- Sotı Oıaaaakaitotla 0 fetiam \if Ton™ 0 Ek ANKARA AkOKt Tia. İZMİR Hikmcl Çetınfcırı. ADANA. ÇeUl YiteOOt)» YayınUl Haam Akpd 0 IJaıc Hasr>m Ganr 0 \vamr Oa*r Çdik 0 BU«J Iskrn Naü laal 0 Pcnond Sc Yavtn Kunttu Ba>kan Saato Nadı OkM» Ukal. VMna ataKr Haau HlkaM Vtlaakai*. Ofca> Lfta' Msacn. ilfcaaı aar) T n Audn v? fenvı Cumharıyeı Matbaacılık ve Gazoccıhk TA.Ş. Turk Ocaiı Cad 39/41 Ca|aaa|iıı MJM Kı PK 2 « h.anbul TH 512 05 05 120 haı). Tdo. 22246. Fax (1) 526 60 72 0 Buroia, A ı l ı n Zıva G6»«lp Bl. lnkılap & No 19/4. Tefc 1)3 11 41-C. TdO- 42344. Fax. (4) 133 05 65 0 I m r H Z..J Bh 1352 S 2/3. Td 13 12 W. Teta 5J3S9, Fmx (51) 19 53 60 0 AdMft- Inonu Cad 119 S No 1 Kal 1 Tçl 19 37 52(4 hal). Tde» 62155 Faı (71) 19 23 7S TAKVIM: 11 EK1M 1990 Irosak: 4.Î9 Guneş: 6.03 Öğle: 11.56 Ikindi: 15.04 Akşam: 17.38 Yatsı: 18.57 Karşı cinsi anlaımyoruz Amerikalı sosyo-dilbilimci Tannen'egöre kadınlar ve erkekler dili değişik kullanıyorlar. Kadınlar her konuda yardım istemeye alışkın; erkekler ise örneğin oradan geçen birine yol sormanın kendilerini küçük düşüreceğine inanıyor. Dış Haberler Servisi — Amerika'da Deborah Tannen adlı bir sosyo-dilbilimci, "An- lamıyorsun: Kadınlar ve Er- kekler Konuşuyor" adlı kita- bında aynı konu üzerinde ko- nuşan kadın ve erkeklerin ne- den birbirlerini anlamadıkları- nı, neden karşı cinsten iki kişi- nin sağlıklı iletişim kuramadığı- nı inceliyor. Tannen'in Newsweek dergi- sinde açıklanan teorisine göre kadınlar ve erkekler dili deği- şik kullanıyorlar. Kadınlar, ko- nuşmanın amacı olarak ortak sorunlara işbirliği içinde çözüm bulmayı görür ve buna yönelik bir tavır alırken, erkekler ko- nuşmaya değişik bir dövüş ara- cının uzantısı olarak bakı- yorlar. Tannen, kitabında şu örnek olayı veriyor: Bir kan-koca ye- ğenlerinin düğününe gitmek için arabayla şehir dışına çık- maya çalışıyor. Arabayı erkek kullanıyor. Otoyolu bulmak için bir süre şehrin dış mahal- lelerinde dolaşıp durduktan sonra erkek bir yola sapıyor, Kadın: Bence ters yola girdik. Erkek: Hayır, doğru yolda- yız. Kadın: Batıya gidiyoruz gi- bi geliyor. Erkek: Saçmalama, neden böyle düşünüyorsun? Kadın: Güneş tam önümüz- de batıyor. Erkek: (Aniden frene basa- rak) lyi. Benim kullanmamı beğenmiyorsan o zaman o şiş- ko yeğeninin aptal düğününe yürüyerek gidebilirsin. Bu durumda kim hakb? Tannen'e göre kadın, sadece düğüne zamanında yetişmeyi düşündüğü için erkeğe güneş konusunda yaptığı uyannın onun tarafından doğru yolu bulmada beceriksizlik gösterdi- ği şeklinde algılanacağını du- şunmüyor. Halbuki, erkekler durup da yoldan geçen birine yol sormanın kendilerini küçük düşüreceğine inandıkları için buna hiç yeltenmeden kaybola kaybola kendi yollannı arama- yı yeğliyorlar. Tannen'e göre kadınlar her konuda yardım istemeye o ka- dar alışkınlar ki nerede olduk- larını iyi bilseler de yol sorabî- liyorlar. Tannen'in araştırma- sına göre erkekler, onlardan herhangi bir şeyi yapmalannm istenmesinden nefret ediyorlar. Bir kadın, kocasının, ondan yapmasmı istediği şeyi, ancak onu 'mutlaka' yapmasını iste- diğini anlarsa yerine getireceği- ne inandığı için bunu defalar- ca tekrar ediyor. Erkek ise bir emre itaat ettiği duygusundan kurtulmak için içgüdüsel ola- rak kadının ondan istediği şe- yi yapmadan önce bir süre oya- lanarak bunu kendi isteğiyle yaptığını hayal etme fırsatı bu- luyor. Bu kısırdöngünün sonu- cu olarak "dırdır" doğuyor. Kadının isteğini her tekrarlayı- şında, erkek bunu yerine getir- mek için bir süre bekliyor. Akdeniz'e 250 milyon turist gelecek" Akdeniz'in her yıl atılan binlerce ton tanmsal ilaç ve kimyasal maddelerle kirlendiği belirtildi. Akdeniz'de tankerlerle taşınan petrol miktannın yılda 350 milyon ton olduğu kaydedildi. HAKAN KARA tZMİR — Akdeniz, turizm baskısı altında. Uygarhğın beşiği olarak gösterilen Akdeniz'in alan olarak dünya denizlerinin yüzde 2'sini oluşturduğunu be- lirten Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknoloji Enstitüsü Müdürü Prof. Erol tzdar, buna karşılık dünya turiz- minin üçte birinin Akdeniz'de yoğunlaştığını söyledi. Prof. Dr. tzdar, Akdeniz'e gelen turist sa- yısının 2000 yılında 160 milyon, 2025 yılında ise 250-275 milyo- na ulaşmasmın beklendiğini vurgulayarak "Akdeniz'de Idrii- lik (etadidi artıyor" dedi. Akdeniz'e kıyısı bulunan 21 ülkede, 160*1 askın araştırma enstitüsünde 2600 araştırmacı- nın Akdeniz ile ilgili kendi böl- gelerindeki kirliliğd saptamak için çalışmalar yaptıklannı ak- taran Prof. Dt. Erol Izdar, Ak- deniz'deki turizm hareketi konu- sunda şunlan söyledi: "1950Tİ yülarda Akdeniz'e ge- len turistlerin yüzde 6O'ı kuzey sahillerinde, yüzde 30'u ise gü- sey sakiikrinde Utillerini geçi- riyorlardı. Aocak 2000 yılına gi- den son on yıllık projeksiyonla oranın tttmüyle degişeceği orta- ya çıkıyor. 2000 yılına doğru Akdeniz'deki turizm hareketinin yüzde 60'ının Avrupa dışındaki kıydarda yogunlasması bekleni- yor. Yani tnrizm kuzey layılann- dan güney kıydanna kayıyor." Türkiye'de toplam 11 bin 600 teknenin bulunduğuna, diğer ül- kelerle birlikte Akdeniz'deki yat ve motorlu teknelerin sayısmm toplam 210 bin ile 230 bin ara- sında değiştiğine dikkat çeken Prof. Dr. Erol tzdar, "Tanker, silep ve yolcn gemisi ola- rakda Akdeniz'de 4 bini as- kın değişik tonajlarda gemi bnlnnmaktadır" dedi. Prof. tz- dar, Akdeniz'de tankerlerle ta- şınan petrol miktannın yılda 350 milyon ton olduğunu, bu petro- lün aktanmında kaydedilen yıl- hk miktarm 650 bin tona ulaş- tığını söyledi. Akdeniz'in her yıl atılan bin- lerce ton tanmsal ilaç ve kimya- sal maddelerle kirlendiğini vur- gulayan Doğal ve Kultürel Mi- rası Koruma örgütü Kurucu Başkanı J.E. Rash da kirlilik yü- zünden Akdeniz'deki balık stok- lannın normal duzeyin yüzde 20 altına düştüğüne dikkat çekti. Yaratılan kirliliğin besin zinciri yoluyla insanlığı da tehdit etti- ğini belirten J.E. Rash, "Çevre soniBunun çöziunü için el ele vermeliyiz" diye konuştu. 1987'de SBKPPolitbüro üyeliğine getirilen'perestroykanınbabası' tarihçi Yakovlev: Sovyet lıalkı öfkeliDış Haberler Servisi — Sov- yetler'de "Perestroykanın ba- bası" olarak anılan 72 yaşındaki tarihçi Alexander Yakovlev 1987 yılında SBKP Politburosu üye- liğine getirildi. Yakovlev yılba- şından bu yana da Gorbaçov'- un Başkanlık Konseyi'ndeki en yakın danışmanı. Aşağıda Al- man haftalık "Der Spiegel" dergisinin Yakovlev ile Sovyet- ler Birliği'ndeki bunalım üzeri- ne yaptığı bir söyleşiden bölüm- ler sunuyoruz: — Sa>ın Yakovlev, istediği tiim istisnai haklan elde ettikten sonra başkanınızın durumu şim- di nasıl? YAKOVLEV — Sorun kişi- sel olarak daha fazla yetkiye sa- hip olma isteği değildi. Ülkenin durumu bu adımı zorunlu kıldı ve parlamento bunu anlayışla karşüadı. Üstelik Gorbaçov bu istisnai haklara gerekli adımla- rı atabilmesi için yalnızca eko- nomik reform süreci için sahip oldu. — Ama bu bir haklar sorunu mu? Sorun daha çok başkanın emirlerinin parti ve devletin ta- banında artık uygulanmalan de- ğil mi? Başkanın >asal konumu daha önce de pek giıçsüz değil- di. YAKOVLEV — Hayır, yasal olarak bakıldığında başkanın aslında öylesine çok yetkisi yok. Halk kongresi söz konusu ana- yasal düzenlemelere karar ver- diğinde, parlamenterler kendi haklannın genişletilmesi için mucadele ettiler, çünkü Yüksek Sovyet'in imtiyazlı milletvekil- leri karşısında pratikte iktidar- sızlar. — Şimdi neler duzelecek? YAKOVLEV — Biz şimdi kurumlarımızın yetkilerini bir- AJexander Yakovlev — Gor- baçov\ın Başkanlık Konseyi'n- deki en yakın önemli olan, iyi yaşamak Eğer Şatalin programını uygulamayı başarırsak bu, komünizmi güçlendirecektir, ama bu tür terminoloji aslında hiç ilgimi çekmiyor. Çok daha önemli olan, insanların daha iyi yaşamasını sağlamak. Çünkü eğer daha iyi yaşarlarsa, bunun komünizm ya da herhangi bir şey olup olmadığı onlar için ancak 24. sıradaki sorudur. Başkamıı dununn Yasal olarak bakıldığında başkanın aslında öylesine çok yetkisi yok. Halk Kongresi söz konusu anayasal düzenlemelere karar verdiğinde, parlamenterler kendi haklarının genişletilmesi için mucadele ettiler. Çünkü Yüksek Sovyet'in imtiyazlı milletvekilleri karşısında pratikte iktidarsızlar. birinden ciddi bir şekilde ayır- ma objektif zorunluluğu ile kar- şı karşıyayız. Bu yalnızca baş- kan ve parlamentonun yetkile- rini ayırma konusunda değil, yasama, yürütme ve yargı ile merkezi güç ile tek tek cumhu- riyetler açısından da geçerlidir. Her şey ve her biri şimdi doğru yerini bulmalı. — Parlamento ya da SBKP Merkez Komitesi tartışmalann- da Gorbaçov her zaman siddetli bir muhalefet ile karşı karşıya kalıyor. Ancak oylamaya geçi- lince, şaşırtıcı bir şekilde çoğun- luğu elde ediyor. Bu, şefe karşı oy kullanılamaz şeklindeki eski düşunce tanının bir parçası mı? YAKOVLEV — Hayır, halk temsikilerinin çoğunluğu belli kararlann zorunlu olduğunu ve bu nedenle alınması gerektiğini kavradı. Üstelik başkan tüm ta- sarılannı da onaylatamıyor. ör- neğin, Moskova dahilindeki gösteri yürüyüşleri için Mosko- va Belediye Başkam'nın değil, Bakanlar Kurulu'nun izni ge- rektiği yolundaki tasarısı onay- lanmadı. Anayasa Komisyonu bu tasarıyı reddetti. Bu başka- nın pek hoşuna gitmedi, ama yapılacak bir şey yoktu. — Şimdi ekonomik reformun 500 gün içinde u)gulanması planlanıyor. Siz buna inannor musunnz? YAKOVLEV — Evet. — Ülkede yorgunlugun yay- gınlaştıgından söz ettiğiniz hal- de? YAKOVLEV — 500 güne, Şatalin grubu ve başkan tarafın- dan hazırlanan bir program te- mel oluşturuyorsa, inaruyorum. Ancak hükümetin programı te- mel alınırsa, 500 günün gerçek- çi olmadığını düşünüyorum. Ote yandan ülkedeki kamuoyu, sorunlan henüz tam olarak kav- ramış değil. — Bu önemli mi ki? Tiim dünya Sovyetler Birligi'nin da- gılma dunımuna ulaştığı izleni- mine sahip. YAKOVLEV — Dağümadan söz etmek istemiyorum. — O halde? Siz başkanın yal- nızca dış politika ve savunma- dan sorumlu olduğu ve diğer devlet işlerini cumhuriyetlere bı- raktıgı bir sistem tasaıiayabilir misiniz? YAKOVLEV — Cumhuri- yetler şimdi anayasanın kendi- lerine tanıdığı haklan uygula- maya başladılar. Bu nedenle de dağılma değil, entegrasyon söz konusu. Ve son tahlilde birlik bugün olduğundan daha guçlü bir hale gelecek, ama bu, cum- huriyetlerin egemenlik ve ba- ğımsızlığına dayanan bir birlik olacak. Başkan birliğin sembo- i bahar/vaz modası ör- n e k t e r j ttalyanın MUano ken- tinde sergilenmeye devam ediyor. Salı gunıi podyumda merak- lılarına Gianfranco Ferre'nin kreasyonu sunuldu. Ferre'nin mankenlerinden biri, altın kemerli ve diiğmeli kısa bir elbi- seyle izleyenleri buyuledi. (Fotoğraf: AP) Nobel Edebiyat Odülü bugün belli oluyor 15 kişiden oluşan seçici kurulun hangi yazar ya da şairde karar kıldığı bugün 14.00'te açıklanacak. Bu yılki ödül sahibinin kadın olacağmı tahmin edenler, Alman Nelly Sachs'tan bu yana hiçbir kadın yazann uygun bulunmadığına dikkat çekiyorlar. YAVUZ BAYDAR STOCKHOLM — 1990 yıü Nobel Edebiyat Ödülü'nün sa- hibi bugün belli oluyor. Isveç Akademisi Genel Sekreteri Sture Allen, her yıl olduğu gibi yine Türkiye saati ile 14.00'te kalaba- lık bir gazeteci ve yayıncı toplu- luğunun önüne çıkacak ve yanm milyon dolar değerindeki ödü- lün hangi yazara layık görüldü- ğünü ilan edecek. Akademinin ödül sahibini bugün açıklaması, tsveç'i biraz şaşırttı. Edebiyat ödülü gelenek- sel olarak diğer Nobel Ödüllerin- den sonra gelirdi, oysa bu yıl ilk kez fızik, kimya ve ekonomi ödüllerinin sahiplerinden önce belirlenmiş olacak. Söz konusu "erken ilan", akademi içinde bu kez pürüzsuz bir uzlaşmamn sağlandığı şeklinde yorumlanı- yor. Bu, bir bakıma gerçekçi bir yorum. Akademi içinde ödülü kimüı hak ettiğini tartışanlann sayısı bu yıl daha az. 18 kişilik "seçici kunıl"un üç üyesi nre venniş durumda. Eski Genel Sekreter Lars Gyllensten ile ya- zar Kerstin Ekman ve VVerner Aspenström, akademinin Sal- man Rüşdü olayı konusunda ke- sin bir tavır takmmamasını pro- testo etmek amacıyla geleneksel perşembe toplantılanna katıl- mama karan almışlardı. Akade- minin 200 yıllık tüzüğu, görevi- ni terk eden bir üyenin yerinin doldurulamayacağını yazıyor. Peki, bu 15 kişi acaba bu yıl hangi yazar ya da şairde karar kıldı? Bu konudaki tahminler her yıl olduğu gibi yine muhte- 21 ekimde 10 saat sokağa çıkamayacağız ANKARA (AA) — Devlet Is- tatistik Enstitüsü (DİE) Başka- nı Prof. Dr. Orhan Güvenen, 21 ekimde yapılacak cumhuriyet tarihinin 13. genel nüfus sayı- mında, Türkiye nüfusunun 57 milyon dolayında çıkmasını beklediklerini söyledi. Güvenen, sayım sırasında 34 soru sorulacağını, ilk kez bu sayımda, din, dîl ve sakathkla il- gili sorulann çıkartıldığım kay- detti. Genel sayım nedeniyle soka- ğa çıkma yasağı saat 07.00'de başlayacak ve sayım bitene ka- dar sürecek. Sayımın genellikle, saat 17.00'de bitirilmesi hedef- leniyor. Sokağa çıkma yasağına uymayanlar için verilecek para cezasının çok düşük olduğunu hatırlatan Prof. Güvenen, veri- lerin sağlıklı olması için bu ya- sağa uyulrnasım istedi. lif. Kadın mı, erkek mi? Asyalı mı, Avrupalı mı, Amerikah mı gibi sorular yine meraklan kam- çılıyor. Bu yılki ödül sahibinin bir ka- dın olacağını tahmin edenler, Alman Nelly Sachs'tan (1966) bu yana hiçbir kadın yazann "uygun" bulunmadığına dikkat çekiyor. Akademinin kadın ya- zarlara ilgisinin düşük olduğu, sık sık altı çizilen bir nokta. No- bel tarihinde Sachs'tan başka ödül alan kadın sayısı sadece beş: Selma Lagerlöf (tsveç, 1909), Gnuia Deledda (ttalya, 1926), Sigrid Undset (Norveç, 1928), Peari Buck (ABD, 1938) ve Gabriela Mistral (Şili, 1945). Kadın yazarlar "Kadın yazar alacak" diyen- Fransız Marguerite Daras, Gü- ney Afrikalı Nadine Gordimer ile Doris Lessing, Amerikalı Ur- sula Le Guin'le "eski Dogu Alman" Christa Wolf yer ahyor. Italo Calvino ve Leonardo Sciascia'nın ardından Alberto Moravia'nın da ölümü, ttalya- nın uzun süreli Nobel beklenti- sini bir hayli zayıflattı. Mora- via'yı güçlü bir aday olarak gö- ren tsveçli yayıncı çevreler, aka- deminin gözünün bu yıl Orta Avrupa'da olduğu görüşündeler. Almanya'daki değişimlerin de etkisiyle ödülün Alman dilinin iki Isviçreli ustasından birine, Max Friscta ya da Friedrich Dür- renmatt'a verileceğini düşünen- lerin sayısı az değil. Yine Alman dilinde yazan iki yazar da aday- lar arasında: Giinter Grass ve Avusturyalı Peter Handke. Bu ikincisinin Avusturyah yazın us- tası Ttaomas Bembard'ın ölü- müyle şansının arttığı, ancak bi- raz daha beklemesi olasılıgının da yüksek olduğu söyleniyor. Orta Avrupahlardan Milan Kundera ile Macar şair Sandor VVeöres de tahminleri kurcala- makta. Yine Orta Avrupa'dan bir yazann daha adı geçiyor: Uzun yıllar Kanada'da sürgün- de yaşayan Çek yazar Joze Skvoreczy. lngiliz Graham Greene ile Brezilyalı Jorge Amado da "sürekli" adaylar arasında, an- cak akademinin bu yazarlann yapıtlarmı "fazla popüler" bul- duğu öne sürülüyor. Ödül tartışmalannda elbette ki Amerika ile Çin de söz sahi- bi. Kuzey Amerika'da VVilliam Bnrronghs'dan çok Norman Mailer'a, ondan da çok lngiliz dilinin en büyük ve en "gizli" ustalarından, romancı Thomas Pynchon'a şans tanınıyor. Bu arada Kanadalı Robertson Da- vies'i unutmamak gerekiyor. Güney Amerika yine bilinen adaylarla gündemde: Meksika- h Carlos Fuentes'le Octavio Paz. Perulu Vargas Llosa'nm politi- kaya girerek şansını yitirdiği de sızan söylentiler arasında. Zaten Camilo Jose Cela'nın geçen yıl ödülü almasından sonra bir baş- ka tspanyol yazannın Nobel'e layık bulunması zayıf bir ihti- mal. Sürpriz bu yıl Çin'den gelebi- lir, ancak bu konuda dışa sızan güçlü bir aday ismi yok. Aslına baiulırsa akademi, Asya'dan ki- mi seçerse secsin, Mahfuz ola- yında olduğu gibi Batı dünya- sında sürprizle karşılanacak. lü haline gelecek. — Rusya'ıun Başkanı Boris Yeltsin kısa bir süre önce Gor- baçov De arasında bir çeşit işbö- liimü olduğu tezini reddetti. Yeltsin, Gorbaçov'un ekibine dahil olmadığı saptamasına önem veriyordu... YAKOVLEV — Orada bir sorun var, ama çözüm sürekli tartışılan noktada değil. Bir yandan şöyle deniyor: Birliğin yasalan, genel olarak cumhuri- yetin yasalarından önde gelir. Bu saçmalık. Öte yandan Rus- ya, kendi yasalannın birliğin ya- salarından önde geldiğini ilan etti. Bu da aynı şekilde saçma- lık. Sorun, yetki alanlannın sı- nırlannın saptanması. Daha ust ya da daha alt yasa yalnızca söz konusu alanla ilgilidir. — Perestroykanın daha he- nüz başladığuu sövlediniz. Ama beş yıldan bu >ana devam edi- yor. Bir başlangıç için çok uzun degil mi? YAKOVLEV — Ben, perest- roykanın belli bir anlamda he- nüz başladığını söyledim. Bu- nunla şunu kastettim: Söz ko- nusu beş yıl, hedefleri, birinci- si, politik sistemi, ikincisi eko- nomik yapıyı değiştirmek olan belirleyici kararlann alınabilme- si amaayla reformun ön hazır- lık aşaması için gerekliydi. — Ama vatandaşlannunn pek çogu perestroykanın. fikir ve basın özgürlügü gibi güzel şeyler sağladığından ötiıni ente- lektıiellere \arar sağladığım söy- lüyor. Sıradan vatandaş için ise giderek her $e> azalmış: daba az yemek, daha az içecek, daha az sigara. Buna ne yanıt veriyorsu- nuz? YAKOVLEV — Bu adamlar haklı. — Neden insanlar dükkânla- nn önünde kuynıklar oluşlunı- yor? YAKOVLEV — Boş dük- kânlar özellikle emeklileri, son- ra doktorlan, memurları ve ga- zetecileri etkiliyor. Bunlar da doğal olarak öfkeli. Bu neden- le kısa bir süre önce bunlara iş- letmeler oranında r.ıal tedarik edilmesini önerdim. «-Kızıl tutucular da başını- za dert açıyor. Eger Gorbaçov ve Yakovlev Şatalin programı- nı kabul ederlerse, komünizmi ortadan kaldınrlar, diyen bir Ortodoks komiiniste ne yanıt verirdiniz? YAKOVLEV — Ona şöyle yanıt verirdim: Eğer Şatalin programını uygulamayı başanr- sak, bu komünizmi güçlendire- cektir. Ama bu tür terminoloji aslında hiç ilgimi çekmiyor. Çok daha önemli olan, insanla- rın daha iyi yaşamasını sağla- mak. Çünkü eğer daha iyi ya- şarlarsa, bunun komünizm ya da herhangi bir şey olup olma- dığı onlar için ancak 24. sırada- ki sorudur. — Ama buna ragmen sizin şimdi tasarladığınız gibi devlet isletmelerini ozel kişilere satmak komunizme özgü bir şey degil. YAKOVLEV — Neden ol- masın? — Çünkü o zaman kapitaliz- min damgasitıı vurduğu bir pa- zar ortaya çıkar. YAKOVLEV — Bunu kim diyor? — Sosyalizmin teorisyenleri ve serbest pi> asa ekonomisinin teorisyenleri. YAKOVLEV — Köleci top- lumda ve feodalizmde de bir pa- zar vardı. Çevre'de yetkî karçaşası ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) — Çevresel etki değerlen- dirmesi (ÇED) yapacak yetkili kuruluşun belirlenememesi ne- deniyle yönetmelik beş yıldır Devlet Bakanlıgı'nda bekliyor. Başbakanlık Çevre Müstesarlığı yetİcilileri, çevresel etki değerlen- dirmesinde "yeÜdH" olma konu- sunda Bakanlıklar ve Başbakan- hk Çevre Müstesarlığı konusun- da çatışma olduğunu bildiri- yorlar. Çevresel etki değerlendirme- si yönetmeliği başta termik ve nükleer santraller olmak üzere, radyoaktif atık tesisleri, enteg- re kimya tesisleri gibi birçok ye- rin üretime geçmeden önce çev- reye olan etkilerinin araştınlma- sı gerekliliğine dikkat çekiyor. Çevresel etki değerlendirme- sinin uygulanması gereken alan- lar şöyle sıralanıyor: "Rafineriler ve gazlaştırma- sıvılaşürma tesisleri, termik ve nükleer santraller, radyoaktif atık tesisleri, demir-çelik fabri- kalan, entegre kimya tesisleri, çimento fabrikalan, asbest çıka- nlması ve asbest içeren uriinle- rin işlenmesi için yapılan lesis- ler, büyük alryapı faaliyetleri, organize sanayi bölgeleri, nük- leer yakıtlann üretilmesi ve zen- ginlestirilmesi ile ilgili tesisler, doğalgaz depolan." Çevre konferansı • BRÜKSEL (AA) — Avrupa Konseyi Çevre Sorunlan Bakanlar Konferansı bugün Belçika'mn başkenti Bruksel'deki Egmont Sarayı'nda başlıyor. Toplantıda Türkiye*yi Devlet Bakam Vehbi Dinçerler temsil edecek. Konsey Genel Sekreteri Bayan Catherine Lalumiere tarafından açılacak konferansın ilk gününde toprakların konınması ile Bern konvansiyonunun Afrika ülkelerini kapsamasınm yarattığı sorunlar tartışılacak. lkinci gün ise çevreye verilen zararın önlenmesi sözleşmesi konusu ele alınacak. 8 yıllık e^itiııı • İZMİR (Cumhnriyet Ege Büroso) — Milli Eğitim Bakanı Avni Akyol, "Dünyada sadece bizim de aralannda bulunduğumuz 12 ülkede 5 yıllık mecburi eğitim süriıyor. Bu ayıbı mutlaka kaldıracak ve 8 yıllık eğitimi zorunlu kılacağız" dedi. Milli Eğitim Bakam Avni Akyol, hayırseverler tarafından yaptınlan Bornova'daki ömer özkan ve Muzaffer Taşdemir ile Cennetçeşme'deki Sacide Ayaz ilköğretim okullannı hizmete açtı. Akyol, açılış törenlerinde yaptığı konuşmalarda, 1982-89 yılları arasında tzmir'de yaptınlan 147 okuldan 78'inin devlet-vatandaş, 69'unun ise vatandaşlann katkılan ile gerçekleştirildiğini söyledi. Akyol, "Halen Türkiye'de 1987 ilköğretim okulu var, bu sayı çok yetersiz" dedi. 6 Pet şişeler kullanılmasırf • SUSURLUK (AA) — Balıkesir'in Susurluk ilçesi belediye meclisi, insan sağlığını tehdit ettiği gerekçesiyle pet şise ve naylon ambalaj ve eşyanın kullanılmaması için kampanya başlatma karan aldı. Belediye meclisinde oy birliğiyle alınan karara göre pet şise, naylon ambalaj ve naylon atıklann zararlan vatandaşlara anlatılacak ve bir süre sonra da kullanıau ve satışı yasaklanacak. Modern çöpltik • İZMİR (AA) — tzmir'in çöpünü tek merkezde toplayacak olan, Türkiye'nin ilk ve tek modern çöp depolama tesisi, Çigli-Menemen arasında Harmandab'nda yapılacak. tzmir Büyükşehir Belediyesi Sağlık ve Sosyal Hizmetler Daire Başkanı uzman Dr. Muharrem Toprak, 900 bin metrekare alanda kunılacak Harmandalı çöplüğünün, önümuzdeki yıl hizmete gireceğini ve 15 yıl lzmir'in çöpünü depolayabileceğini söyledi. Antik Efes'e tıırlstik çarşı • SELÇUK (AA) — lzmir'in Selçuk ilçesindeki dünyaca ünlü Efes antik kentinin içinde yapımı tamamlanan turistik çarşının, önümuzdeki günlerde hizmete gireceği bildirildi. Efes'in alt kapısında bulunan ve dağmık bir görünüm arzeden turistik eşya standlan SİT alanı dışına çıkanlacak, buna karşın, Kültür Bakanlığı tarafından antik kentin içinde yaptınlan turistik çarşı faaliyete geçecek. Efes Müzesi Müdürlüğü yetkilileri, son çevre düzenleme çahşmalannın bitirilmesi ile yakında hizmete girecek olan 105 standdan oluşan çarşıda halı, kilim, gümUş takılar, deri ve ipek ürünler ile seramik ve lületaşı eşyaların satılacağını ifade ettiler. Pankreas nakli • ANKARA (AA) — Türkiye'de ikinci pankreas nakli ameliyatı, ilkinden on bir ay sonra geçen hafta cuma günü yine Gülhane Askeri Tıp Akademisi Askeri Tıp FakUltesi Hastanesi'nde gerçekleştirildi. Trafik kazasmda ölen 55 yaşındaki Şevki ön'ün pankreası ve böbreği, şeker hastası ve iki böbreği de çahşmayan Serpil Söipüker'e nakledildi. ön'ün diğer böbregi ile gözünün ağtabakaları da üç hastanın iyileşmesini sağladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle