23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 11 EKİM 1990 Taşkınlar ve Gereken Önlemler... Doğu Karadeniz bölgesi, arazi yapısı olarak büyük toprak kaymalanna (heyelanlara) sürekli gebe. Irili ufakü yüzlerce olay yaşandı, yaşanıyor. Yapılan yatınmlar, açılan yeni yollar, kurulan yeni tesisler arazi yapısına müdahaleyi gerektiriyor. SAMİ KOÇ Yük. İnşaat Mühendisi Doğu Karadeniz bolgeiinde aşın yağışlardan kaynaklanan, kısa zaman aralıklanyla tekrarlanan ve devam eden sel, toprak kaymalan son zaman- larda büyük ölçüde can ve mal kayıplarma neden oluyor. 19-20 Haziıan 1990 günleri Giresun, Gümüşha- ne ve Trabzon'u etkisi altına alan taşkın ve toprak kaymalan 60'a yakın insanın ölümüne, bir o kadar da insanın yaralanmasına ya da kaybolmasına ne- den oldu. 23 Haziran 1988 günü Maçka'nın Çatak köyünde meydana gelen heyelanla 64 yurttaşımız toprak altında kalarak yaşamını yitirdi. Geçen haf- ta aynı yağış felaketi, sel ve kayıplar sürüp gitti. 1959'da Çaykara'da meydana gelen toprak kay- ması Şahinkaya, Ulucami ve Kabataş köylerini ha- ritadan silerek yüzlerce dönüm araziyi Solaklı de- resine indirdi. 5-8 Temmuz 1929*da Of ve Sürmene'de meyda- na gelen kaymalar ve su taşkınlan 146 kişinin ölü- müyle sonuçlandı. Bunun yanında sahil yolunda ve sahlli iç kesim- lere bağlayan karayollannda oluşan toprak kay- malan sonucu basına yansımadan yaşamını yiti- renlerin sayısı az değildir. Doğu Karadeniz bölgesi, arazi yapısı olarak bü- yük toprak kaymalanna (heyelanlara) sürekli ge- be. Irili ufaklı yüzlerce olay yaşandı, yaşanıyor. Ya- pılan yatınmlar, açılan yeni yollar, kurulan yeni te- sisler arazi yapısına müdahaleyi gerektiriyor. Ye- terince araştınlmadan belirlenen yol güzergâhla- n, inşaat aJanlan yeni yeni olaylan gündeme getir- meye devam ediyor, edecek. Dere yataklannda hatalı yapılaşmalar, sulann normal akışını engellemekte, taşkın zararlannın trilyonlarca liraya ulaşmasına neden olmaktadır. Bu zararlar, binalann yıkılması, sürüklenmesi, dere kıyılannda arazilerin yok olması, fındık ve çay bahçelerinin geniş şekilde hasar görmesi, sa- nayi tesislerinin büyük zararlara uğraması, yerle- şim alanlannı su basması, küçük işyerlerinin su al- tında kalması şeklinde ortaya çıkmaktadır. Temel altyapı yatınmlan ile sanayileşmenin de- vam edeceğine, yeni yol güzergâhlan beürlenip bu yollann inşa edileceğine ve yeni kentleşme alanlan belirlenip konut üretimleri sürcceğine göre toprak kaymalan ve su taşkınlan ile oluşan zararlan en aza nasıl indirebüiriz? Ahnacak önlemler ve temel tercihler neler olmalıdır? Bu yazının amaa bu olay lann kısa bir değerlendirmesini yaparak genel doğrulann neler olabileceğini tartışmak, değişik çevrelerde yapılan taruşmalara, yaklaşunlara kat- kıda bulunmaktır. llke olarak otaylan iki aşamada düşünmek ve değerlendirmek gerekiyor. Taşkın ve kayma olaylanmn oluşumu, nedenle- ri: Ormanlann ve meralann yok edilmesi, çay, fın- dık ve mısır vb. ürünler için arazi açılması, iklinı değişiklikleri ve değişik çevre sorunlan, hava kir- liliğinin etkileri vb., eğitim ve öğretimdeki yeter- sizlikler, ekonomik sorunlar-zorunluluklar vb. kısa ve özellilde uzun vadede alınması gereken önlemler: Yukan havza önlemleri, dere yataklan- mn duzenlenmesi, bu yataklara ilgili kuruluşlann sahip çıkması, mühendislik yapılannda proje öl- çütlerinin yeniden ele alınması, teknolojik bilgi düzeyinin yükseltilmesi, uygulamadaki eksiklik- lerin, çarpıkhklann giderilmesi, yasal düzenleme- lerin bilinmesi ve doğru uygulanması, eksiklikle- rin giderilmesi, orman alanlannın arttınünası, or- man köylerinin sonınlanna sahip çıkılması, işsiz- lik sorunlaruıa çözüm getirilmesi, nüfus planla- masının ve gereğinin, öneminin doğru algılanması, halka anlatılması... Bütün bu düşünce ve önerilerin merkezi idare- ye, yörede hizmet veren kamu kuruluşlanna, yerel yönetimlere ve bölge halkına etraflı şekilde anla- tılması ve yapılan çahşmaların koordineli olması- nın sağlanması, denetime tabi tutulması gerekir. Bölgede arazinin kıt ve değerinin yüksek olması nedeniyle gercekleştirilen yaürunlann standartla- rından ödünler verilebileceği, fedakârlıklar yapı- labileceği şeklinde yanlış bir göriiş, uzun bir süre- dir zihinlerde egemen olmuştur ve halen de olmak- tadır. Bunun sonucunda hatalı yer seçimleri yapıl- mış, yanlış yol güzergâhlan seçilmiş ve sağhksız kentleşmeler gercekleşmişür. Sonuç ortadadır. De- mek ki yaıüış yapılan, bilime ve bilknsel gerçeklere ters düşen uygulamalar var. Bilime ve tekniğe saygı, yöremize uygun mühen- dislik yapılannın titizlikle ele alınması kuşkusuz ek harcamalar getirecektir. Kamulaştırma masraf- lan kabaracaktır, birim maliyet ülkeraizin diğer yörelerine göre daha artacaktır. Ama ne olursa ol- sun "ekonomik olmayacak" bu yapüar hiç kuşku- suz uzun vadede ekonomik yapılar olacaklardır. Işte bölgemiz için tam da tartışılması gereken, an- laşüması gereken doğru anlayış budur. Demiryolu 195O'li yıllardan sonra karayolu taşımacılığına önem verilmiş, ülkemiz otobanlar da dahil kara- yolu ağlanyla donatümıştır. Nedense karayollan- nın yapumaya başlaması ile demiryolu yapımı dur- durulmuş, hatta gerilemiştir. Gelişmiş ülkelere baktığımızda demiryolu ve karayolu tasımacılığı- nın beraberliğini görüyoruz. Birinin diğerine ter- cih edilmediğine tanık oluyoruv. Petrolde dışa ba- ğımhlığımız ve kaynaklanmızın kıthğı dikkate ah- nırsa aslında bizim gibi geri bıraktınlmış ülkeler- de demiryolunun daha ekonomik, daha akılcı ol- duğunu râhathkla söyleyebiliriz. Bölgemiz için ge- rek sahil kesiminde ve gerekse sahili vadilerle iç kı- sımlara bağlayan önemli geçitlerde demiryolunun uzun vadede daha ekonomik olacağı kanısım ta- şımaktayız. Bu anlamda daha fazla zaman kaybet- meden konu yetkili kuruluşlar tarafmdan ele alın- malı ve araştınnalar başlatılmalıdır. Demiryolla- nnın "komünist ideolojiye uygunluğunu" söyle- mek başlı başına bir saptırmadır, gaflettir. Sonuç Kamulaştırma bedellerinin giderek arttığı bir zaman diliminde, sahil şeridinde zaman kaybet- meden güzergâh araştırmalanna başlanmalıdır. Zaman zaman meydana gelen seUeri ve toprak kaymaklannı kaçımlmaz kader saymak yerine, oluşabilecek zararlan en aza indinnenin yollan- nın aranmasımn en akılcı yol olacağını kabul et- mek gerekmektedir. Bölgemizin özeUiklerini görmezden gelerek benzer hatalann tekrarlanması halinde doğa, ya- pılacak yanlışlan af fetmeyecek, bizleri daha ağır cezalandıracaktır. ARADABIR GURBUZ D. TUFEKÇİ Atatürkçü DüşünceDerneği Gnl. Sekr. Işıktan Korkuyorsunuz "Atatürkcü_Düşünce Derneği"nin kurucu üyelerinden Doç. Dr. Bahriye Üçok da "karanlığın temsilcisi" olan, şeriat sa- vunucularının alçakça saldırısı sonunda aramızdan aynlmış bulunuyor. Atatürk ilke ve devrımlerinden ödün vermeyen Bahriye Üçok'a yapılan bu saldırı, Türkiye Cumhuriyeti'nin gelecek güvencesinin büyük tehlikeler içinde olduğunu ka- nıtlayıcı niteliktedir. Cumhuriyetimizin kökeni ümmet yönetimi yasası olan şe- riatın kaldınlmasına dayanır. Böylece, ulusu oluşturan birey- lerin insan olarak yaşam sürmelerini düzenleyen yasaların, kendi istençleriyle bırleşmesi ve egemenliğine sahip çıkma- sı sağlanmış olur. Özgür istencin sonucu olarak ulusun tü- münün yarar ve çıkarına olan yasalar yapılarak bağımsız bir devlet anlayışına ulaşılır. Kısaca özgür insan, egemen ulus, bağımsız cumhuriyet devleti çizgisi tamamlanmış olur. Şeriatçılann bu çağdaş uygulamaya "tahammülü" yoktur. Şeriat ve şeriata bağlı eğitim akılcılığa ve akılcı ahlaka karşı kahpece çaiım satan eşkıya tipi 'yaratıklar' yetiştirir; çünkü akla meydan okuyan ve aklı işlemez hale sokan ilkel veriler üzerine bina edilmiş olmak bir yana, bir de "ahlakilik" de- nen şeyi 'gaye vasıtayı meşru kılar' formülüne, yani 'din uğ- runa her türlü ahlaksızlık caizdir' şeklindeki çöl anlayışına dayatmıştır; o kadar ki (şeriat) kendi sâliklerine (bağımhları- na). yalan söyleseler de hırsızlık etseler de zina ya da cina- yet işleseler de (hele bu cinayet farklı inanç ve düşüncede olanlara karşı işlenmiş ise) cennet nimetlerini ve özellikle Ku- ran'da yazılı olan şekliyle cennetteki 'memeleri yeni sertleş- miş bakire hurileri' (Bkz. Gölpınarlı çevirisinde al-Naba su- resi, ayet 33) garantilemektedir. Diyanet çevirisinde Nebe Su- resi'nin aynı ayeti "göğüsleri tomurcuklanmış yaşıt kızlar" bi- çiminde verilmiştir (Cilt III, Sayfa 779). Cumhuriyetimizin çağdaş hukuk anlayışı laiktir. Din kuru- munun ideolojisi olan şeriata karşı olmaktır laikliğin anlamı. Bireyi, insan olarak yaşam sürdürmesinde, bilimsel bulgu- lann teknolojik üretımleriyle baş başa bırakır laiklik. Laiklik özgür düşüncenin, bilimsel boyutlarda egemen olmasının ön koşuludur. inanç özgürlüğüdür. Şeriat ise inanç özgürlüğünü yadsır. Inanmayı kendi ko- şullarına bağlar. Karşısında olan inanç sahiplerinı kâfirlikle suçlar vs ölüme mahkûm eder. Bilim ve teknoloji karşısında ilerlemeyi engelleyen olgu din- dir. Toplumbılımciler, teorisyenler bu konuda aynı düşünce- dedirler. Din, tarih boyunca bir sömürü aracı olarak kullanıl- mıştır. Akıl çağının başlamasından sonra din, iki nedenle kul- lanıldı. "a) Liberal kapitalist toplum düzeninin yol açtığı türlü eşit- liksizlikleri saklamak ya da haklı (meşru) göstermek; b) Uluslararası ilişkilerde sömürgeciliği haklı kılmak ve ko- laylaştırmak için." Özgürlük, egemenlik ve bağımsızlığın kökeni, kuşkusuz, kendi çağdaş hukukunu kurmaya dayanır. Laik Türk hukuk devriminin yılmaz savaşımcısı, kurucu Genel Başkanımız Mu- ammer Aksoy, demokrat, özgüriükçü düşünceleri bilimsel ola- rak bilinçle savunduğundan ve şeriata karşı olduğundan kal- leşçe katledıldı (31 ocak). Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Çetin Emeç, şe- riatçı "yaratıkların" yetiştirildiği "Vakrf Öğrenci Yurtları ve Yatılı - Yatısız Kuran Kurslan"ndaki çağdışı eğitim sistemini ve prog- ramını açıklayan yazı dizisinin gazetesınde yayımlanması ne- deniyle acımasızca kurşunlandı (7 mart). Kalemini bir projektör gibi karanlığın üstüne tutan ve şeri- atın pisliklerini, ana kaynaklarıyla ortaya koyan ve aydınla- tan Doğu bilim uzmanı-yazar Turan Dursun kahpece katle- dildi; ama şeriatçıya muhtaç olmadı (4 eylül). Son olarak da Bahriye Üçok. Bilim adamlanna saldırıların uzun zamandan beri sürege- liyor şeriatçı. Sana sesleniyorum şeriatçt. Atatürk'ün "bilim ve teknolojinin önderliğini" belirten sözlerini kabul edeme- diğinden, çıkar kapılarını dayandırdığın sömürü düzeninin güç kaynağı olan şeriat foyasının aydınlanmaya başlamasından korkuyorsun. Çok bilim adamı öldürdün; ama yıldıramadın, şeriatçı. Sı- ralıyorum: Doç. Dr. Orhan Yavuz (15 Haziran 1977), Doç. Dr. Bedrettin Cömert (11 Temmuz 1978), Ord. Prof. Dr. Bedri Ka- rafakksğlu (20 Ekim 1978), Dr. Necdet Bulut (8 Kasım - 8 Aralık 1978), Prof. Dr. Fıkret Ünsal (12 Eylül 1979), Prof. Dr. Ümit Yaşar Doğanay (21 Kasım 1979), Prof. Dr. Cavit Orhan Tü- tengil (8 Aralık 1979). Hayali ihracatının kılıfı, özgürlük ve eşitlikleri yok etmenin temel dayanağı olan şeriatın yıkılmasından, yok olacağından korkuyorsun artık. Şeriatçı kork. Korkmakta haklısın. Çünkü bilim, er ya da geç aydınlığı sağlayacaktır. Şeriatçılar "ışıktan korkuyorsunuz", korkun. Seni yakalayıp adalete teslim etmeyen zihniyetin eleman- lan, "tarih önünde suçludurlar" ve istifa etmelidırler. Başı- boş canileri yakalamayan iktidar "gaflet ve dalalet içindedir." "Cumhuriyet Savcıları" hani, nerede? DUYURU Türkiye Spor Yazarlan Derneği'nin Levent sosya) tesislerindeki aşağıdaki birimler işletmeye verılecektir. 1. Ana bina restaurant ve bar 2. Havuzbaşı büfesi 3. Balo salonu, teras barı ve kafetaryası ilgiliterin Levent Caddesi No: 51 TSYD Levent Sosyal Tesisleri'ne mûracaat ederek işletme şartnamesinı almalan mümkündür. TÜRKİYE SPOR YAZARLARI DERNEĞİ YÖNETİM KURULU Madeneîliğinilz ve Bilinmeyenler..* Yasa büyük ölçüde işleysizleşti. Örgüt de önemini yitirdiğinden cüceleştirildi. Bu büyük devlet kurum ve işletmelerine egemen olanların tümü de güçlü baş oldular. KADRİ YERSEL Eski Maden Dairesi Başkanı gun ölçekli haritalardan ve bunlara sistem- li olarak yurt çapında derlenip işlenmesi ge- reken jeoloji bilgilerinden dahi yoksundur. Teknoloji: Ulkemizdeki madencilik tek- nolojisi, 200 yıllık üretim duraklaması ne- deniyle 19. yüzyıl başlannda sıfırdı. Kitap- lıklar da boştu. Cumhuriyetin devraldığı teknoloji birikimi, yabancdann maden iş- letmelerinde ve devlet hizmetlerinde çahşan 50 kadar mühendisin 1840-1927 yıllan ara- sında oluşturabildikleri ölçüdedir. Zongul- dak'ta kurulan teknik odaklar kapatüınca teknoloji birikimi yine 1931-1957 yıllan ara- sında çalışan 250 kadar mühendisin caba- lanna bağlı kalmıştır. Bugün ise birçok ma- den fakültesine sahibiz. Ama hiçbirisi de teknik okul düzeyini aşıp bilim üreticiliği- ne yükseltecek araç, gereç ve olanaklarla do- natümamıstır. Sermaye: Yurdumuz arahksız 22 yıl sü- ren savaşlardan yanık, yıkık, yoksul ve yor- gun çıktı. Sermaye birikimi de madencilik girişimi de yoktur. Zaman içinde oluşan cıhz sermaye birikimi ise elbette rizikosuz alan- lara yöneidi. Bu olgu, değişik tonlarda bu- gün de böyledir. Servetlerini madenlerden oluşturanlar bile risksiz alanlan yeğliyorlar. Devlet: Maden yataklan için kamu adı- na hüküm ve tasarruf yetkisiyle donatılmış- tır. Bu yetki, maden yataklannı ve envan- teri bulunmayan öbür kamu mallan arası- na koyar. Nerede olduklan, miktarlanyla ni- teükleri bilinmeyen bu mallann kamuya ka- zandırılması görevini devlet yapmazsa, ma- Sorunlanna çözüm arayan madenciler, devlet büyüklerinin de katılımh desteğiyle 1. Madencilik Şûrası adıyle görkemü bir top- lantı düzenlediler. Hazırhk komisyonlanmn başkanları, önemli sorunlan içeren raporla- nnı sundular. Ama bu sorunlann kökenleri tartışılamadı. Çünkü Sayın Cumhurbaşka- nimız açılış konuşmalarında ihsas buyur- duklan eğUimkriyİe buna cesaret ve gerek bı- rakmadılar. Madencilik, birçok *temel öğe'nin etkileş- tiği, özünde de yapmak değil söküp yıka- rak almak olan bir iş alanıdır. Hem de gaz, toz, su, ateş ve patlama gibi ezici doğa güç- leriyle gözlerden uzak yerlerde savaşılan bir can pazandır. Işyerleri dağınıktır. tş biti- minde ne ölçüm ne de denetim yapılabilir. Bu temel öğelerin ve iş koşullannın tümü- nü yakından tanımadan ne isabetli bir po- litika ne de yararlı yasalar üretilebilir. So- runlann bugüne değin çözülememesi de bunlann dikkate alınmayışından kaynakla- nıyor. Herkesin anlayabileceği düzeyde açık- layalım. Maden yataklan: Maden cevherlerinin üretme, zenginleştirme ve metale çevirme teknikleri çok değişti. Cevherin derecesi dü- şük ama miktan büyük olan maden yatak- lan, tersi niteüktekileri önemce gerilerde bı- raktılar. Bunlann bulunmalan şansı da ço- ban ve avcı ayaklarmdan bilim ve teknik yüklü uçaklarla uydulara kaymıştır. Ülke- miz ise salt bu modern tekniklerden değil, öteki ülkelerin yüzyıllardır kullandıklan uy- denci adı verilen bir tür müteahhide yap- ürmakla yükümlüdür. Bu görevin birincil özünü maden yataklan potansiyel değerle- rinin israf edümeden sağlanması oluşturur. lkincisi ise madencilerin alan istifçiliğine ve sımr çatışmalanna meydan vermemektedir. İş koşuUanmn sertliği nedeniyle çahşan- lann sağlığı ve canlan her an tehlikededir. Kamu ile müteahhidin müşterek çıkarlan da doğa güçlerinin tehdidi altmdadır. Bunun için de devletin deneyimli, yüksek tekniğe sahip, yetki ve yetenek bakımlanndan güç- lü bir yasa uygulayıcı örgütle etkili bir de- netim kurması zorunludur. Madenci: Aslında bir tür müteahhittir. Yatmmlanmn tek güvencesi ve özçıkan, devletle yaptığı sözleşmenin sağlamhğı ve işini kesintisiz sürdürebümesidir. Yatınmla- nn en kısa zamanda kân ile birlikte geri aünması da en büyük kaygısıdır. Maden ya- tağının potansiyel değeriyle girişimini gü- venceye kavuşturduktan sonra ilgilenir. Bu eğilimin aşınlıklanndan konınabümek için devletin yine arahksız ve yeterli nitelikte bir denetim kurması zorunludur. Yasalar: Yan tutmayan, dengeli kurallar içeren yasa düzeni oluşturulması ve bunun uygulayıcı örgütünün kurulması da gerçek bir uzmanlık işidir. Uzaktan kumandaya bağlı birkaç bürokratın becerebileceği ka- dar hafıf bir konu de&ldir. Uygulanan yasa, Fransızlardan örnekle- nilmiş ciddi ve dengeli bir yapıttır. Uygula- yıcı örgüt de iş hacmine ayarhdır. Ancak yaptınmlan sadece 'devlet-madenci' ilişki- lerini dengelemeye yöneliktir. Bunlann dev- let işletmelerine uygulanmalan fıilen ola- naksızdır. Sonuçta yasa büyük ölçüde işlev- sizleşti. örgüt de önemini yitirdiğinden cü- celeştirildi. Bu büyük devlet kurum ve iş- letmelerine egemen olanların tümü de bi- rer güçlü baş oldular. Yurtdışındaki Türkler Haftanın Türkiye'sini CumhuriyetHafta'da okuyorlar. Cumhuriyet Hafta yurtdışında yaşayan Türkler için hazırlandı. Okurlar Cumhuriyet Hafta'da bir hafta boyunca Cumhuriyet'te yeralan haberlerden derlemeleri okuyacaklar. Aynca yurtdışında, özellikle Almanya'da çalışıp yaşayanlan ilgilendiren önemli olaylar da Cumhuriyet Hafta'nın gündeminde yeralacak. Okurlar, Cumhuriyet Hafta'da Cumhuriyet'in köşe yazarlannı, siyaseti, yazı dizilerini, kültür ve sanat hayatını, Türk spor dünyasına ilişkin haber ve yorumlan da izleyecekler. Cumhuriyet Hafta her Cuma Almanya'da bayilerde. Almanya'da veymtd$şındayaşayan dostiarmızı CumhuriyetHafta'ya kolayea abone yapabilirsiniz. Cumhuriyet Hafta abonelerine her hafta Cumhuriyet Kitap ekı ücretsız olarak göndenlecek. llk altı ayda abone olanlar ise Cumhuriyet Kitap Kulübü'ne ücretsiz olarak üye olabilecekler. Ayrıca Cumhuriyet Hafta aboneleri Bizim Almanca dergisıni yıllık 48 DM yerine 24 DM'a alabılecekler. Abon* Ücret Tabiosu Aşağıdaki kuponu 3ayl,k 36 DM doldurarak, dekontunuzla -r—TT nntt birlikte Cumhuriyet 6 a y l l k ? * 5 " Abone ServshB. 1 2 a y | l K 144 DM Mmanya Bölümü, Türkocağı Cad. 39-41, Cağaloğlu Istanbut adresine göndenn. Tel- 90-1-512 05 05 Fax 90-1-526 60 72 ••••••••••• Abonenin adı: Soyadı: Adresı: Abone süresi: Seçtiğim abone süresi karşılığı olan DM tutarını, Türkiye İş Bankası Kaıser Str. 3 6000/Frankfurt/M Hesap no: 21005002, BLZ: 50230600 hesabınıza yatırdım. İmza ^ CumhuriYet PENCERE Yeşilçam ve Holivut Sinemanın anayurdu Amerika'dır. Holivut dillere destan. Amerikalı alışmış bir kez, yalnız Holivut için değil, her şey için oturup senaryo yazıyor. Dış politika, iç savaş, darbe, bor- sa, ekonomi bunalımı, dünya savaşı ve savaş için senary üstüne senaryo yazılıyor. Senaryo ustaları her filmde kafa kafaya verip serinkanlı- lıkla tartışırlar: — Öykünün sonunu nasıl bitirelim? — Mutlu son olsun... — Yakışır mı? — Yakışmaz; ama, bizde halk mutlu sona bayılıyor; ister- sen bir de ara yol bulabiliriz. — Nasıl? — Avrupalı seyirci Amerikalı gibi değil; dramatik sona ba- yılıyor. Bizimkiler için çekeceğimiz sahnede erkek kızı öpsün, film bitsin. Akdenizlileri biraz ağlatalım; senaryo ayrılıkla nok- talansın. Ortadoğu'ya göndereceğimiz filmde kız erkeği ya da erkek kızı bıçakla öldürsün. Sinema pazarına film sürerken duyguya yer yok. Para na- sıl kazanılır? Tam profesyonel olmazsan ya ayvayı yer ya ha- pı yutarsın. ^ Amerikalı tam profesyonel... Savaşta bile... Ortadoğu'dakı savaş senaryolan da bu kafayla yazılıyor. He- sap şudur: Bir savaşta ne kadar az Amerikalı asker ölürse, o savaş o kadar iyıdir. 'Vietnam sendromu'nöan sonra bu yak- laşım büsbütün ağır basrnaya başladı. Dünya savaşlarına baktığımızda da hesap açık: Birinci Dünya Savaşı nda top- lam 9 milyon ölü ve kayıp içinde Amerika'nınki 114 bindir; İkirv ci Dünya Savaşı'nda toplam 40 milyon ölü ve kayıp var; Ame- rika'nın payına düşen 400 bin. Vietnam'da direniş büyüyün- ce ve Amerikalılar ölmeye başlayınca bütün ülke ayağa kalkmıştı: — Savaş istemiyoruz!.. Irak'ı dize getirmek için savaş senaryolan yazarken Ame- rikalının hesabı nedir? A Uşak, efendisi gibi düşünür. Yeryüzünde uşaklar efendilerinden bağımsız düşünmeye başladıklarında kıyamet koptu. Amerika'nın 'keşfi' beyaz insanın yerlHeri' bulması demekti. Afrika'dada geçerli kural işledi; keşfeden ile keşfedilen ara- sında uşak-efendi ılişkisi kuruldu. Dünyanın yakın tarihi, bu ilişkiyi eşrtleştirme çabalarından oluşmaktadır; Asya'da da du rum pek farklı değil..; savaşa yaklaşımda bile uşakların, efeı, dilerin mantığıyla düşünmesi istenir. Bir bölgesel savaş var... Bir de dünya savaşı. Batılı için 'bölgesel savaş' denen kavram, bölgede yaşa- yan halk için toptan savaş demektir. Avrupalı için Vietnam Savaşı bölgesel savaştı; Vietnamlı için dünya savaşıydı, çünkü var olup olmamak arasında başka bir seçenek yoktu. Dün- yaya egemen emperyalistler arasındaki çatışmaya dünya sa- vaşı denir; metropoller kendilerine bağlı ülkeleri de sürükle- yerek yeryüzünü paylaşım savaşına girerler. Türkiye 1910'larda bu kavgaya körkütük daldı; 1940'larda İsmet Pa- şa sayesinde kanlı çatışmanın dışında kalabildi. Ortadoğu'da çıkacak bir savaş, Batı için bölgesel sayıla- bilir; ancak bir bölge ülkesi için durum daha değişiktir; sa- vaş bir anda toptanlaşabilir. Amerika, Ortadoğu'da patlatacağı savaş için nasıl bir se- naryo yazıyor? Türkiye'nin rolü ne olacak? Kimimiz bu senaryoda rol kapmak için rejisörün yatak oda- sından geçmeye can atan figüran kız gibi coşkulu; kimisi aya- ğını denk atıyor. Film çekimi ne zaman başlayacak? Kimse * bilmiyor. Yönetmenin bize nasıl bir rol vereceği de belli de- ğil; bu role karşılık kaç para vereceği de... Ancak bizde bir heves bir heves, Anadolu'dan Yeştlçam'a düşmüş safdil kız gibıyiz, yıldız olacağımızı sanıyoruz. ACI KAYIP Merhum öğreımen Sabri Laçin ve Raife Laçin'in kın; merhum Cuneyt Binyazar ve Pakize Günduz'ün gelini; Atilla ve Soner'in kızkardeşi; Gülıen ve Ferhan'ın görümcesi; Cengiz, Ersan, Gürhan, Turker, Hürriyet, Hamiyyet ve Meziyyet'in yengesi; Tijen, Sabri, Ercan ve Ege'nin haiası; Adnan Binyazar'ın sevgili eşi FİLİZ BİNYAZAR 5 Ekim 1990 Cuma günü Berlin'de vefat etmiştir. Cenazesi: 12 Ekim 1990 Cuma günü öğle namazını müteakip Çorum'da (oprağa verilecektir. AİLESİ YENİ FIRSÂTLAR... SOVYET İŞADAMLARI \ TÜRKİYE'DE • "Sovyetler Birliği'nde Pazar Ekonomisi T uygulaması başladı. 500 günlük süre V içinde geçiş tamamlanacak." y Yeni Ekonomik kararların arifesinde Sovyetler ^ Birliği'nin 32 seçkin Kuruluşunun Yöneticileri, V Türk Işadamları ile görüşmek ûzere 16-26 Ekim w tarihleri arasında Türkiye'ye geliyorlar. _ • İnşaat, • Mobilya üretimi, V • Ortak mağaza, • piastik eşya üretimi, w • Demir, • Seramik, porselen, fayans ^ • Deri, • Dizel makinalar, • Ve diğer işkollan. • • Randevu ve bllgl İçin lûtfen, 132 48 42 -132 48 43 nolu telefonlardan Mehtap Dalak'ı arayınız. A • A A A A TURIZM Turlzm va Ticaret A Ş Halaskargazl Cad. No: 48/1 Harbiye Istanbul • 132 48 42 - 43 132 36 95 • Fax: 132 36 96 • Telex: 39310 mllo tr. Türkıyt'ntn en güıtl dugün sâlonUn Düğün Salonlan 16. «X» 19.ym fWl:t4762 39/147 7440 Salaniaruuz klüMİı ve 400-lOTO klşiliktir. BAR MGU Beyoğlu'na gelin Bodrum'u biriikteyaşayalım CEM-GÖKSUN (GRUP MERHABA) HAVASOK. NO.12 BEYOĞLU REZERVASYON 151 18 93 Nüfus hüviyetimi kaybettim. Hükümsüzdür. MERYEM ŞARK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle