18 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 8 OCAK 1990 Yıllarca, Ismet Inönü'nün kalesi ölarak ünlenmişti Malatya'nın kayısısı ve Paşa'sı var 3Kent 3 Başbakan Röportaj: Necati Güngör îki başbakan, iki cumhurbaşkanı yetiştirmekle ilgi çeken bir ilimiz Malatya. Halen kuru kayısı üretiminde dünyada birinci sırayı işgal ediyor. Ancak bir zamanlar altı oklu bayrağın dalgalandığı CHP kalesine şimdi ANAP'ın arı simgeli bayrağı çekilmiş durumda. Yıl 1931. Atatürk, Doğu illerine yaptığı geziyi ta- mamlayıp Ankara'ya dönmüştü. Kendisini karşılayan- lann başında tsmet Pa$a vardı."Atatürk, Ismet Paşa'- yı görünce, onunla şakalaşmaktan kendisini alamadı: "Paşa" dedi, "Memleketini gördum. Oldukça büyttk bir köyraüş!" Atatürk, gezisi sırasmda Malatya'ya da uğramıştı. tsmet Paşa: "Gazi Hazretlcri emir ve.himaye buyurarlarsa, Tiirkiye'nin bu köyii de şehir olur!" sözleriyle yanıt- ladı Atatürk'ü. Tek parti döneminde Malatya'ya yapılan sigara ve dokuraa fabrikalannın sebebi hikmetini, kimileri, lnö- nü ile Atatürk arasında geçen bu konuşmaya bağlaya- caklardı. Yalnızca tsraet Paşa'nın iktidan döneminde değil, Turgut Özal'ın iktidan nedeniyle de Malatya, ka- yırılmış bir il olma kuşkulannı uzerinde toplayacaktı. Evet, Malatya iki başbakan, iki cumhurbaşkanı ye- tiştirmekle ilgi çeken bir ilimizdi. Yıllarca, Ismet Pa- şa'nın kalesi olarak ünlenmişti. Nasıl ki Demokrat Parti seçimlerde, Aydın'dan "ruhım" çıkanyor idiyse, Cum- tsmet İnönn, 25 Eylal 1961 tarihinde Malatya Sümer Salonu'nda verilen yemege geliyor. Malatyaldann Paşa'yı sahiplenişi, KnrtoJuş Savası yülanna kadar uzanıyor. huriyet Halk Partisi de Malatya'da "tulum" çıkanyor; yani milletvekillerinin tümünü alıyordu. Malatya de- nilince, akla yalnızcana iki şey geliyordu: tsmet Paşa ve kayısı! Halen kuru kayısı üretiminde dünyada birinci sırayı işgal ediyordu Malatya... Ancak kalenin sahibi degiş- mişti nice zamandır. Ismet Paşa'nın altıoklu bayrağı indiriLmiş, onun yerine özal'ın an simgeli bayragı çe- kilmişti kaleye... Üstelik Turgut özal'ın, tsmet Paşa'- nın partisiyle, ilkeleriyle, politikasıyla da bir ilgisi yok- tu... Tam tersine, tsmet Paşa'nın sola açık dünya gö- rüşunün yanında, Özal, sağcı bir kimliğe sahipti. 8u durumda Malatyalı secmenler, soldan sağa çark mı yap- mış oluyorlardı? Bu çark edişin altında yatan neydi? önce, tsmet Paşa ve Malatya uzerinde duralım... Malatya'mn tsmet Paşa'yı sahiplenişi, ta Kurtuluş Savaşı yıllanndan başhyordu. tsmet Paşa belki çocuk- luk yıllannda, yetişme çağında Malatya'da bulunma- mıştı. Dahası, Malatya doğumlu da değildi... Ancak aile yakınlan Malatya'daydı; Garp Cephesi Kumandanı olarak savaşa katıldığı zaman, eşini ve çocuklarını, ba- basının Malatya Leblebici Sokağı'ndaki evine gön- dermişti... Ismet Paşa'nın Kurtuluş Savaşı'nın içinde olması, Malatyalılann Mustafa Kemal'i sevmesi ve desteklemesi için yeterli bir neden olmuştu. Harput Valisi Ali Ga- lip, Mustafa Kemal'e karşı düzenlediği suikast eylemi başarısızlığa uğrayınca; Malatya'ya doğru kaçacak ve burada kendisine yardımcı olacak birilerini arayacak- tı. Kendisini destekleyen bir güç oluşturamasa büe sak- lanabilecek baa yuvalar bulmakta güçiük cekmeyecekti ne yazık ki... Mustafa Kemal'i ve Kurtuluş Savaşı 1 m hançerlemek isteyen Ali Galip'in Malatya'daki taraftar arama ça- baları sonuçsuz kalmış olsa bile, Malatyalılar için baş- ubaşına bir üzüntü kaynağı olacaktı... Hemen tsmet Paşa'ya ve Mustafa Kemal'e telgraflar çekilmeye baş- lanacak, Ankara'ya bağlılık ve destek sözü verilecek- ti... Ve bu soz, tsmet Paşa'nın yaşamı boyunca gecer- liligini koruyacaktı. Kurtuluş Savaşı'nm ardından Atatürk "un Başbaka- nı olan tstnet Paşa, hemşerileri için ayn bir gurur kay- nağı oldu. Malatyalılar bu duygulannı, Ankara'ya gön- derdikleri "Arz-ı Tazimat Heyeti" aracılığıyla iletecek- lerdi. Yıl 1926. Ismet Paşa, "daire-i intihabiyesinden" gelen "mıintehip" hemşerileriyle "pek yakından ve de- rinden al&kadar" olacak ve oniara şöyle hitap edecek- ti: "Malatya parlak bir istikbale namzettir. Mümtaz cografyası itibanyla kesbi saadet edecek olan memle- ketimiz hemen bugünden itibaren refah ve servete ka- vuşmuş addolunabilir." tsmet Paşa'nın sözunu ettiği "parlak istikbal", ya- kında Malatya'da acüacak olan demiryolundan ötürüy- du. Ama bu "kesbi saadet" muştusu hemşerilerinin gözünu ve gönlünü doyurmayacak, başka isteklerde de bulunacaklardı. Ancak hüktimetin programı dışında, kendi seçim bölgesini kayırma arüamına gelecek birta- kım istekleri şu sözlerle geri çevirecekti Ismet Paşa: "Ben Malatya'mn degil, Tiirkiye'nİB Başbakanı'yun!" Malatya demiryolunun açılışı 1931'de gerçekleşti. Açılışı da bizzat tsmet Paşa yapmıştı. Bu tören Malat- ya tarihinde önemli bir olaydı. Açıhş sırasmda Paşa'- yı bir an için yakından görebilmek umuduyla, günler öncesinden insanlar hazırlanmış, atı olanlar atlannı süs- lemişlerdi. Bayramlık elbiseler sandıklardan çıkarümış- tı. O günkü görkemli karşılama, daha sonralan kulak- tan kulağa, kuşaktan kuşaga aktanlacak; hatta Malatya için tsa'nın doğumu gibi bir dönemin başlangıç tarihi olacaktı... Çocukların doğumlan, tsmet Paşa'mn ge- lişine göre hesaplanacaku. "tsmet Paşa'nın gelisinden üç ay soora dogdu" gibi... 1938'e kadar Inönü, Malatya milletvekilidir. Ancak cumhurbaşkanı olduktan sonra yapılan ilk genel seçim listeleri radyodan okunurken, Paşa'nın adının Anka- ra listesinde yer aldığı duyuldu. Telaş ve heyecan ya- ratmıştı birdenbire bu haber. Kulaklar radyolara ya- pıştınhp Malatya listesi beklendi... Hayır! Malatya lis- tesinde tnönü adı geçmiyordu!.. Olay bir anda büyuk bir tepkiye dönüştü kentte! Ma- latya'dan tnönü'ye telgraflar yağmaya başlamıştı. öte yandan gruplar halinde Sancaktar Mezarhğı'na gid.il- di ve tnönü'nün babasımn mezarı başında bir gün, bir gece. nöbet tutuldu... Mezar başında nöbet tutmanın anlamı çözümlene- memişti ama Paşa'nın Ankara'dan aday olmasının gizi açığa çıktı ertesi gün: Inönü, cumhurbaşkanlannın An- kara'dan aday olmalan geleneğini bozmak istememiş- ti. Olayın aslı buydu... Ve tnönü, 1950'ye kadar Ankara'dan aday gösteri- lecekti. 1950 yılı, tnönü ile onun seçim bölgesinin yazgısın- da bir dönütn noktası oluşturacaktı... Bu yıl da ikti- dara gelen DP, hemen Malatya'ya yeni bir vali atadı. Yeni vali Turgut Babaoğlu, DP'nin ileri gelenlerinden Samet Ağaoğlu'nun yakın akrabasıydı. Babaoğlu, rastgeldiği insanların yakalanndaki altı- ok rozetipi çıkarıp yere atıyordu. Amaç, kendi mem- leketinde tnönü'yu küçük düşurmek ve yenilgiye uğ- ratmaktı. Yeni valinin görevlerinin başında bu geliyor- du. Bu arada, 3 Eylül 1950 tarihinde yapılan yerel seçi- mi, CHP adayı kazanmıştı. Babaoğlu, yeni belediye başkamnı kutlamak için belediye binasına uğruyor ve orada tnönü'nün resminin asılı olduğunu görüyordu... Valinin bu zıyaretinden yarım saat sonra vali yardım- cısı telefonla başkanı aradı, resmin kaldınlmasını istedi... Bu istek, Malatya'da, yerel yönetimle DP hüküme- tinin temsilcisi vali arasında uzun bir mücadelenin baş- langıcını oluşturacaktı. Belediye, tnönü'nün resmini indirmeyi reddetti. Vali ise bu resmi asmanın Bakanlar Kurulu karanna aykın olduğunu iddia ediyor ve bu duzeyde tartışmalar, ya- : zışmalaı uzayıp gidiyordu belediye ile vilajret arasın- da. Vali, söz konusu resmi indirmek üzere bîr komise- re görev verdi. Belediye, komiseri engelledi. Sonunda Vali Babaoğlu lçişleri Bakanüğı'na başvurarak başkanı, bakanlık emrine aldırdı. Babaoğlu şöyle diyordu baş- vuru mektubunda: "tktidar DP'nin elindeyse, Malatya'da belediye de CHP'nin elindedir iddiası Malatya'dan silinmedikçe, burada hiçbir icraat yapmak kabil olmayacagından, bu havayı süratle değiştirmek uzere Muzaffer Akalın'ın süratle vekâkt emrine alınmasının luzumlu olduğu ka- naatindeyim." Resmin indirilmesi için Bakanlar Kurulu 11303 sa- yılı bir karar almıştı. Vali bu karara dayanarak tl Jan- darma Komutanı'ndan yaıdıra istiyor ve belediye bi- nasındaki Ismet Paşa'nın resmi, bir tören havası için- de duvardan indiriüyordu. Bu arada lçişleri Bakanlı- ğı'mn emriyle belediye başkanı da görevden almıyordu. 1951'de Malatya'da yeni bir seçim yapıldı. Bu seçi- mi de CHP adayı kazandı. Ancak hukumet yeni baş- kanı onaylamadı. SCRECEK HABERLEREV DEVAMI DSPlideri Bülent Ecevit laiklik konusunda Cumhuriyefin sorulannıyanıtladv En büyük ödün 12 EylüTde verildî Demiral direnîyor (Baflarafi 1. Sayfada) nnı örtnıcye ahşünknıs olmasa- lardı, nniversite asamasında böy- k bir sonın ortaya çıkmazdı" dedi. Ecevit, Türkiye'de laiklikten ödünlerin askeri müdahale dö- nemlerinde verildiğini, en büyük ödünlerin ise 12 Eylül 1980 aske- ri müdahale döneminde olduğu- nu vurguladı. DSP lideri, buna karşın ülkemizde Iaikliğe sahip çıkma yolundaki çabalann artma- sını "uaıat verid bir geUşme" ola- rak niteledi. Bu sorunun karmaşık ve icin- den çıkılmaz duruma gelmesinin iki nedeni olduğuna işaret eden Bülent Ecevit sözlerini şöyle sürdürdü: 'Vrimehi sonu luynagnıda 6e- ••ç aşaaıasiMU ek alındı. I de kalnU açKİan bftyük yaııtaybklar yapAİL O arada sorun çok jukf Mçtadc Mr yasa kOBD- M kaMM getiramck istendL öte yaodan dcftlk kanunlar bu sonmn MrbMeriııiıı üztftee at- blar. SonuMİa soruıalnlak YÖK nn, YÖK'ten de knivcniteleriıı nzcrine yıkdmak istendi. Bu ara- da DuHftay yoiayla kona ye^den adalete de aktanlnuüı teteaiyor. Sonuaı kayaagiMİa degil, so- n«ç asuBasuda de ah«dıgını söy- lerkes ŞBBB kastedryomm; bence fiyim Inşam konumamM, inlver- «iieter dözeyİMİe «JefU, ortaögre- •İB knranlafi dazcrinde ete aha- • M gcrckirdL B^örtiisi soranu, o n n ı çok daha koiayfakla çö- riUcbMr, hatta Mr «oru dununn- •a getmeyeMML Ea denokratik Ukderde bile orta&treaiın dvnynMtdd ö£rend- ler Içaaı bciirH giviaı kntam kual- lan nvgBİaaabiMr. Türkiyc'de de ortaötreaim dnzeyfndeld inuun hatip öircaKÜerine bazı ılyim kn- $am knralan BTfataasa kti, önıe- gia Karaa dcrdcri dıaıada başör- tttm yaıaklaaga idi, daha dognı- M İBUH hatip ötreacisi kıdarla bafka ortadgreaİBi Innuniaruda- ECEVİTTEN Eğer imam hatip öğrenimi gören kızlar ortaöğretim çağında başlarını örtmeye alıştırılmış olmasalardı, üniversite aşamasında böyle bir sorun ortaya çıkmazdı. Laik devlet, ortaöğrenim düzeyinde imam hatip öğrencilerinin örtünmelerine göz yummuştur. ki kızlara eşit knnülar aygalansa idi, sanırun buna kimse demok- rasi ve insan haklan acısından İUUŞ1 plrm««b. Bizde ise laik devlet, ortaö|re- nin dnzeyindeki imam kat^ okn- lu ögrencilerinin örtanmdcrtııe |öz yammoftnr, hatta bnnaa bir fUH kural haltae gebnesine raa ol- BM$tar. Fakat aynı devlet, aynı öf reacflere yiUuekdtrenün aşa- ma»na gddikleriade baförtasü yasaftı Bvgnlamak btemiftir. Oysa yttkMkögrenim düzeyin- ddd ögrencfler erghdik çaguıa gd- dikleri ida oniara grjriaı kasam konnsandaki Mrtakım kaö kunü- hv geÜrmenİB tepkilere yol açaca- |ı beiU idL Eger imam hatip ög- renimi görea lozlar ortaöğrenim çafmda baahunı örtmey* ahştml- mış otausalardı, öniversite aşa- masında böyle bir sonın ortaya pkmazdı. Onan idn bence sonınu inriyer- dtekrin nzerine yıkmak yerine. ortaöğrenim atamamnda çözme- ye cahsmak gerekinM. Böyle yapü- madığı içindir ki erginlik çaguıa gelmcmiş kıdan basktfMi örtme- ye zorlayan devlet, ergiaJik çagı- na gddUüerinde onlan tam terd bir yaldafimla baslannı acmaya loriayınca hem çeûskiye dttsmns- tür hem de büyük bir direnişle karşıİMnuştır." Değişik dallarda öğrenim veren ortaöğretim kurumlarımn birbir- lerinden aynlmalan nedeniyle ço- cuklann birbüierinden kopuk ola- rak yetiştirildiklerini kaydederek öğretim kurumlannın kampuslu üniversiteleT gibi tek bir çaü altın- da birleştirilmeleri durumunda gençler arasında kültür farklılaş- ması, kamplaşma ve yabancılaş- manın önleneceği, eğhimde büyük tasarruf sağlanacağı görüşünü di- le getiren Ecevit şöyle konuştu: "Ortaogrenim kurumlan bir ça- ü altında bntnnlesdriline imam hatip ögrencfleriyle batka dallar- dald ögıelinı kamndaı HW ögıın- cfleri, ömcgin spor w taaat etkin- MklermdeMrarByageleMb-veMr- birleriyle daha çok kayaasabitir. Biz CHP'nin son programında bnnn öngörmüstiık, fakat nygn- hunaya valdt bnlamamıstık. Aynı Uke DSP programmda da yer al- Özalidan aynı çağrı: Uzlaşalım SHP'de tek liste sıkıntısı (BafUnfi 1. Sayfada) yoktnr" diye konuştu. özal, Zon- guldak'ın ekonomik özelliğinin gereği seçkin yerine oturtulması için kalkınmada öncelikli bölge- ler kapsamına ahnacağını söyledi. özal'ın basın toplantısına da- nışmanlan AÜlla Göziikara, Or- han Onar, Remzi Yöceba; ile ü yo- neticileri katıldı. Basın topıantısında Zongul- dak'ın üç büyük sanayi kuruluşu- nu bünyesinde banndırması açı- sından fevkalade önem tasıdığıuı kaydeden özal, taşkömürü ttreti- minin yetersiz kaldığı için ithala- ta gidildigıni, ithal kömür kullan- manın hiinnmaHa en önemli gös- terge olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı özal bir gaze- tecinin "Cnmkarbaskanbgında anreniz iki gnn sonra ild ayını doi- tarayor. Ancak SHP ve DYP, si- zin cnmhnrhaakanı acdnu yön- temlniz vc camhnrİMf kanhgîmzı tamaaama koBBsnMda tanrlaraı açıkça ortaya koyayorlar. Maha- lefet panflerine İBere göaderOea Mr yaada bdcdive baskanlan ÖV suda resmi protokoMe yeri otma- yan il ve ilce baskanJanyla yönc- timlerinin sizi karşılamamw is- tenmiş, bu konndald görasiuiiz nedir" sorusuna şu yanıo verdi: "İl bamkaalan ve digcrlcri git- mesm diye bir kaide oldagun bö- miyomm. Gdirlerse, nitridm gd- dfler de öyle bBiyonım. Gdea otnrsa gettr, biz kinueyc ayrun yapmayız. Istcr partiden gdirier, ister bdediyeden gdirier, banda hiçbir fark yoktnr. SHP ve DYFnin tavnianna ittsldn olarak •ngin MiUyet Gantesi'nde bir ayıklamam var. 'Muhalefet lider- lennın şu anda örryargıları var bi- liyorum. Üzerlerine gitraenin şu anda bir faydası yok. Kapımız açıktır. Görüşmek isteyen her za- man bizimle görüşur diyonım! Onn olnrsanız her şeyi anlarsı- mz." özal gazetecilerin bir sorusu üzerine de "tontamsal azlasma" konusundaki görüşkrini yineledi. Turkiye'nin bir toplumsal uzlaş- maya varmasından yana olduğu- nu kaydeden özal, "Sahada oyna- Dükkân-okullar (Bajtarafı 1. Sayfada) İümünün kariar altında olduğu bir günde gittik ve gördüklerimize inanamadık. Hakkâri'nin bir kö- yünde olsak belki gördüklerimiz şaşırtıcı olmazdı, ama burası ts- tanbul'un yanı başıydı. Bu kent- te, evlerinin önünden bindikleri servis araçlanyla, sıcak, bilgisa- yarlı, televizyonlu, bahçeli okulla- nna gjden öğrenciler de yaşıyor- du. Sultanbeyli'de öğrenim çağın- daki 10 bine yakın çocuktan ise velilerin ayda 10 biner lira vererek kiraladıklan "dttkkân" okullara gjdebilenler şanslı sayılıyor. Çun- kü, evleri bu okullara çok uzak olup çocuklarını okula getirip go- türmesi için ailelerin birleşerek tuttuklan minibüslere ayda veril- mesi gereken 20 bin lirayı bütçe- lerinden ayıramayanlar çocukları- nı okula gönderemiyorlar. Soba bacası bulunmayan bu "diikkân sımr'lara soba kurabü- mek için duvarlar deünmiş, bu yüzden de sobalar tütüyor. Kimi sınıflann camlan kınk, en çok 50 öğrenci kapasiteli kimi sınıflarda ise 90 çocuk kucak kucağa öğre- nim görüyor. Üstelik öğretmensiz- lik nedeniyle 2. ve 3., 4. ve 5. sı- nıflar bir arada... "Dükkaa auuTlar izbe gibi. tceride elektrik yanmadan değil ders yapmak, oturmak bile müm- kün değil. Elektrikler kesüdiği za- man öğrenciler bayTam yapıyor. Neden mi? Çünkü okul tatil edi- liyor. Çocuk her yerde çocuk. "Dukkan smıf"lardan oluşmuş bir ilkokulun, Aydos tlkokulu'nun müdürü Dnran YigM, "Bn zor ko- saDarda ögıcndlerimize egitim çahsıyonız" diyor. yanlann nzlaşmasında yarar olduğunu" beliitti ve bu konuda Federal Almanya ile Japonya'dan öraekler verdi. özellikle Federal Almanya'da savaştan sonra ser- best pazar ekonomisinin kunıldu- ğunu anlatan özal, bu sistemin birlik ve beraberlik ruhu içinde oluştuğunu hatırlattı. Özal şöyle devam etti: "Onlar bo isin ne ka- dar önemli oMuğonu millet ola- rak kayramıslar ve böyle bir ka- rara varnuslar. Bazı mesdder yu- mnrta kapıya gdmedetı iyi takdir edümiyor. Japonya iki atom bom- baandan sonra aniadı bMft ıt be- raberHgL Banda sistem, sendika- laria anlaşma meselesi dcgJMIr. Yanisendikapazarhfrvahntsea- dikalan az iicret istemeye sevk edcn bk yol detfldk. Cumhurbaşkanı özal aynca son iki yıl içinde Turk parasının konvertibl hale geldiğini ve ihra- catın 2 milyar dolardan 12 milyar dolara çıkanldıgını söyledi. Özal, GENTAŞ fabrikasını zi- yaretinde bir sonı üzerine Suriye'- nin Fırat konusunda haklı olma- dığını söyledi. "22-24 gün su ala- mayacak. Şimdi normalin üstiin- de su veriliyor" dedi. Son aylar- da gazetelerin tiraj aldığını kay- deden Özal, "Benimle uğraşma- yınca tirajınız artıyor" diye espri yaptı. Özal, daha sonra Ankara'- ya döndü. DemirelMn yanıtı DYP Genel Başkanı Süleyman Demird, "Cumhurbaşkanı, Zon- guldak'ın kalkınmada öncelikli yöreler kapsamına ahnacağını söylemiş. Sanayi bölgesi Zongul- dak'ın geri kalmış iller içinde du- şünülmesi, 10 yılda Turkiye'nin ne hale getirildiğinin itirafıdır" dedi. Demirel, Cumhurbaşkanı Özal'ın "ulusal uzlaşma" öneri- sini "meşruiyel arayışı" olarak niteledi. Demirel, "Meşruiyeti böyle beyhude şekilde arayacağı- na, milletin iradesine ve güveni- ne sığınsınlar" dedi. (Baftamfi 1. Sayfada) 'Baykakı' olarak n yöneticiler tarafından da des- tdüeaiyor. Buna gerekce olarak yinde 25 kadm kontenjam Be 'yıl- lardır politika içinde' olan bn ke- leaunesi gösterttiyor. Bn nedeaie tnönü'nün son MYK tootaatun- da 'parti meclisi ve MYK flye sa- yısının arttırılmasına gerek yoktur' bidminde belirienen tav- nna karsın, tüzük komisyonon- dan aksi bir karar çıka. Ancak, knmltay öncesinde yeni olusturu- lacak tizük komisyonnnda, tnö- ntt'nin Uvnnın daha etkili olaca- gl bUdiriliynr. — 'Yenilikçi sosyal demokrat- lar' olarak adlandmlan parti içi muhalefetin >urt gezilerine başla- ması, 'Baykalcı' diye nitelenen ka- nadın tepkisine yol açtı. Muhale- fetin bu gezilerde 'parti bütünlüğünü' ön plana çıkarma- sına karşın, bazı genel nterkez yö- netimlerinde bu geziler 'tek liste- nin mümkün olmayacağının gös- tergesi' biçiminde degerlendi- riliyor. — Kadın koatenjanı ile HrUk- te, 'Baykalcı' olarak tanınaa ke- sim, yeniden sedlemcaae kaygm ile genel sekretere 'ayn liste çıka- nlması ve kurultayın güvenoyla- masına çevrilmesi' yolunda bas- kı yapıyor. — Tek Hste oluşsa bie Baykal'a yakın olarak tanmp», parti yöne- timinde olan ve olmayan her iki kesim de bnna mnhalefct ca>W- lir. Bn basküar ile knraltayda ya- püan tek liste ddmcbUr." Genel Başkan Inönü'nün, ku- rultay öncesinde bu zorluldan aşarak, örgütlerin "partuin kn- çülmesine karşı çıkan, bötnnlak- •nâ bir yönetim" isteğini formüle edebileceği belirtiliyor. Nitekim, Inönü'nün delegelere "ilk kez" yılbaşı mesajı göndermesi bu zor- luldan aşma çabası olarak değer- lendiriliyor. Hava Knvretleri gibi cagın en ferigdişıadermiyaknMİanizleyen bh- knnuna irtica harekctnn az- dıgı yolnndald haberler çok nzuciidar. Tirldyr'de çok pnrnH dtanokn- sinin işfcdJii donemlerde laiklik- ten kaygı nyandına ödinler »erfl- memiştir. Bn konnrtaki ödnnlerin bemen tnmn, 27 Mayif 196»'tan badayarak askeri mndahale dö- nemJerude verUnüştir. ömegin baakenMdd baa dertet knrnlnstennda mesdder açüna- ya başhuunaa, 27 Mayıs aakeri yö- netim dönemBiin eseridir. Bence bn,faükliienymadkgı gibi dm ap- smdan da dogrn degfldfc. Dine dayah parti 12 Mart 1971 askeri mndahale döneminde de dme dayah Mr partf knmlmaa askeri yöoetim tarafın- dan özendtrlmis, hatta lezglhlan- nusbr. Laiklikten en bnynk ödin ise " •yf "*-* nıirrrl nriirtnlır 1 - -" Türbanda karar haftası (Baftamfi 1. Sayfada) diğer üniversitelerin de önumüz- deki hafta içinde turban sorunu- nu yönetim kurullannda görüşe- rek karara varmalan bekleniyor. YÖK'ün türban konusunda uygulamayı üniversite yöneticile- rine bırakmasının ardından do- ğan kargaşaya önümüzdeki haf- ta içinde çözüm aranacak. OD- TÜ Yönetim Kurulu'nun türba- nı yasaklamasının ardından Cumhuriyet'in sorulannı yanıtla- yan Rektör Prof. Dr. Ömer Sa- atoogln, "Üniversite yönetim kn- mhunnz şlmdiye kadar yanılaa aygah»mama demm etmegini ka- rarlasarnuşbr. Aynca bo konn- dald nygolama esaslaruu yeniden dizenlemek idn çauşma yapıl- mastna karar vennistir. Komis- yon çabşmasm bitirince yönetim karnlumuz yeniden toplanacak ve nygulama esaslarını bduieyecektir" dedi. Daha önce derslere türbanla girilmesine izin verilmediği hal- de YÖK'ün kararmdan sonra yö- netim kurulu karanyla türbana "yeşll ıpk" yakdan Hacettepe Üniversitesi'nde ise yaklaşık 100 öğretim üyesi, türbanlı öğrenci- leri derslere sokmama kararı al- dıklannı bildirdi. öğretim üyeleri hafta başında YÖK'ün karannı protesto eden bir ortak açıklama yapacaklannı kaydettiler. Konuyla ilgiü olarak Cumhu- riyet'in sorulannı yanıtlayan YÖK Başkanvekili Tazebay, YÖK'ün türbanı her zaman "ça|daş" saydığını söyledi. YÖK Başkanı thsan Doğramacı'nın bir türban örneğinı hazırlatarak tür- banı kamuoyuna ilk tanıtan kişi olduğuna dikkat çeken Tazebay, "YÖK, tarbanı hiçMr zaman yasakhunanuftır" dedi Tazebay, "Rrktörier türbanı yasaklayabi- hVter. Biziın bir mödahakaab söz konusu olamaz" diye konuştu. kcsryle bagdaşmadM}ı nalde bn dö- nfmnr naa ocmen nnr aattnvsa Kn- rah olaraa zonuln hale getirilnıiş- tir. Bnnnn soanca olarak yahuz laiklik zeddenmekle kahaanuşur, aynı zamanda bir bakıma din öz- gtrnglne de zarar verilmiştir. Çüafri degişik mezheplerden ai- Iderin çocnklan aynı din dersle- rini idemek zorunda buakıtanış- lardn-. 12 Eylül 1980 öncesinde Türki- ye, lslam Konferansı topUntıla- nna w etkmaUerine düşük dnaey- dekabhrd^oytamaiardadagend- lilde çekimser kabnh. Çtnkn oy- lama konalanadaa bircota, Mzim laik devlet antaynunzla bagdaş- manb. Oysa UEyHU aakeri yöne- tim döneminde Tirkrye, lalam Konferansı etkinttklerine hem en nst düzeyde kanlmaya hem de bö- tün öneruerle ilgjH olarak oy knl- lanmaya baslamıştır. Ülkemizde ndkige sahip çıkma yohındaki çabalann artması da nmnt verid bir geüsnMdir. Ancak laiUige sahip çıkarken, laikHgi sathUveinançözgnrittgaylebai- dasır Mdmde vonutlamak ve ny- gnlamak gerddr. Ömegin Ttrki- ye"defauldigesahip çıkan baaı çe»- rderm tarikaOan yasaUatmak b- MBHBI nenam raMM ve ınaoç oz- girMgii anlayısıma ters dtşayor. Bence geıckli olan damnış, tari- kadan yasaklamak degfl tarikat- lann siyasete kanşmaauı ve tari- katçıhgın devlet knranalarmda yaksdebihnek idn bir araç otarak istismar edttnwsini dnlemektlr. Eger tarikattara banu öteslnde (Baftarafı L Sayfada) di. TBMM AT Komisyonu Başka- nı Btlent Akarcalı da Deiıiiral'ın mtumunu "yakışıksu" olarak ni- teledi. 25 ayı aşkın bir sürediı Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde bulu- nan Türkiye Birleşik Komunist Partisi (TBKP) üderleri Nihat Sar- gıa ve Haydar Kndn'nun, 16 gün kaldıklan Ankara Emniyet Mü- dürlüğü'nde işkence gördükleri ve özgurlüklerinin kısıtlandığı yolun- da Avrupa tnsan Haklan Komis- yonu'na yaptıklan kişisel başvu- ruya üişkin soruştunnada yaşanan olaylar, Türkiye'yi komısyon kar- şısında güç duruma düşürdü. So- ruşturma uyannca daha önce ekim ayı sonunda Türkiye'ye ge- len üç yargıca ifade vermeyi red- deden DGM Başsavcısı Nusret Demiral, soruşturma dosyasında- ki eksikükleri gidermek üzere ge- çen hafta ikinci kez gelen insan haklan yargıçlanna ifade verme- si ve başvuru sahipleri ile yüzleş- mesi yonündeki istemlerini, "Knt- In ve Sargın'uı yargılanmahtnnın devam etttgi, bn nedenk ifade ver- mesinin yargıtamanın gdecegini oinmsnz yönde etldleyecegi" ge- rekçesiyle bir kez daha geri çevir- di. Demiral'ın bu tutumu üzerine ortaya çıkan sorun çözümlenme- ye çalışılırken, komisyona daha önce ifade veren üç güvenlik gö- revusinin bu kez yüzleştirilme aşa- masında koşul öne sürmeleri, so- runun büyümesine yol açtı. Kut- lu ve Sargın ile ilgiü soruşturma- da görev yapan siyasi şubeden Başkomiser tbrahim DedeogİH ile komiserler Kemal Dönmez ve Ke- nan Al'ın, "görevlerinin çok has- sas obBasını" ve bu nedenle "can güTenliklerinin tehlikede bolanmasuu" gerekçe göstererek, yüzleştirmede sorulacak sorulara sözlü yanıt vermek istemedikleri- ni, bunun yerine önlerine konula- cak bir daktilo ile yazüı olarak ya- nıt vermeyi istedikleri öğrenildi. Bu öneriyi benimsemeyen ve yap- tıklan girişimlerden de bir sonuç alamayan İnsan Haklan yargıçla- n, soruşturma dosyasında sapta- nan eksiklikleri gideremeden Türkiye'den aynldılar. Dışişleri Bakanlığı tnsan Haklan Danıs- manı ve Turkiye'nin Komisyon'da- ki temsücisi Prof. Dr. S u t Bflge, bu konudaki bir sonı üzerine, so- ruşturma dosyastnın bu aşamada yüzde 70 oranında tamamlandığı- nı, yüzde 30 oranında eksiklik içerdiğini söyledi. Komisyon yargıçlanrun Anka- ra Adliyesi'ndeki çahşmalannda ortaya çıkan bu sorunlann, ba- kanlıklann araya girmesine rağ- men önlenemediği de kaydedildi. Adalet Bakanlığı Müstesan Arif Yüksel, komisyona ifade vennesi yönunde Nusret Demiral'ı bir çok kez yazılı ve sözlü olarak uyardık- lannı ve bu konudaki uluslarara- sı anlasmanın gereklerini ann^fg*- tıklannı belirtirken üç güvenlik görevlisınin tutumunun dcğiştiril- mesi için de tçişleri Bakanhğı'mn devreye girdiği kaydedildi. Müstesar Yüksel, Demiral'm bn tutumunun "devleti sıkıntıya sokacagını" belirterek bu yönde' gerekü uyanda buhınduklannı be- lirterek ortaya çıkan sonınu da in- celemeye aldıklanm söyledi. AT için (Baftanfı 1. Sayfada) çerçevesinde, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardıması AM Bozer, önümüzdeki günlerde Batı Avru- pa başkentlerine bir dizi ziyaret yapacak. AT konusunda yetküi hükümet kaynaklanndan edinilen bilgrye göre Bozer'in programı ve tarih- leri resmen açıklanmayan ziyaret- leri ocak ayının üçüncü haftasın- da gerçekleşecek. Bozer, 5-6 şu- batta toplanacak AT Dışişleri Ba- kanları Konseyi öncesinde trlan- da, Belçika, Federal Almanya ve ttalya başkentlerine giderek kon- sey üyesi bakanlarla görüşecek. Bu görüşmelerde BozeT, Türkiye1 nin AT Komisyonu'nun raporunu nasıl karşıladığını anlatacak ve 1993 yıundan sonra tam üydik go- rüşmelerinin başlatüacağı konu- sunda bir güvence verilmesini is- teyecek. Biyokinıya kitahınııı bh-yaaakgetktecek ı ister is- temez bir devlet dtni ortaya cdamş olnr ki bn da laildflde kesinHkle bagdaşmavacagı gibi bagnazhga da yol açar ve demoknuinia ge- regi olan inanç özgüriügiuu ters duser." (Baftarafı 1. Sayfada) Yegin editörlüğünde 10 öğretim üyesi tarafından hazırlanan Biyokimya-1 kitabı Cumhuriyet'- te yayımlanan haber üzerine An- kara Universitesi Tıp Fakültesi Akademik Genel Kurulu'nca in- cdemeye ahnmıştı. Kurul, kitabuı "cagdas biürnle hiçbir ilgisi bn- ranmadıgım ve Tnrk yiksek ö|- retimi adıma ntanç verid" oldu- ğuna karar vermişti. Gerekli işle- min yapılması için YÖK'e gönde- rilen akademik kurulun raporun- da, şu görüşlere yer verilmişti: "Son zamanlarda her tnrii ge- ridlgu ve şeriat öziemmin kıfafı olan mflH ve manevi degerier kli- şesi bn Idtanta sık sık vnrgnlaaa- rak yer yer Biyokimya'mn tanu- men amırian dsnnda olan bdV bir sosyal ve ahiald misyon apaçık tdkin edHmiştir. KHapta, bh-msamn sosyal fark- bur ı»»in«M«ji«M knrbaga ve karm- ca giM nasipaiz de oha kadrine ra- n gösterip asla fil ve at gibi mah- lükau özenmemed gerektigi td- kin edüerek, kaderd bir aalak an- laymı savnnnlmaktadır. EgJtimd- lerin ntanmak denen ar ve ı ketten nzak bir nesü olastarma- ya caksoklan kaydedBerek, insa- naaitprospektnstenahnnMsolaa lsiaml terhireniB Mznnrn vnrgn- lanmaktadır.Her tttriü bOinam SH nırian daaııda otaa okMcça geniş hfiaUBm^nV HW*lall SrBflBBmiftnl VMf ••*•!•• ve her hrsatnahiald, dtei Teşeri tir. tüm adma hiiime karşı gjfiai- len bn çabalann anayasanaa 5. maddesinde yer afau ça|da« egi- tfmle ve 2547 sayıh yasanm 4. maddesinde yer abw Atanrk «- ke ve inkılapian ik bir ilgisi ohna- fl^ına, tan teıame hnanan yok ei- mek f—ttnn» yöadik I na inanan akademik b*tÜB yetldM kundaş ve Ufüeri ödevlerini yerine geürmeye daret eder." Ankara Universitesi Tıp Fakül- tesi Akademik Kurulu'nun kitap hakkında hazırladığı raporu ince- leyen YÖK, kitap hakkında soruş- turma açtı. Konuyla ilgili olarak bilgi veren YÖK Başkanvekili Ta- zebay, kitabın hayretle karşılan- dığını söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle