22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 OCAK 1990 CUMHURİYET/15 HAVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGÜN Metecroloji Genel Mûdûrtüğû'n- den alman bilgıye göre; yurtta ya- ğış beklenmiyor. Bûtûn bölgelenmiz parçalı yer yer az buiutiu geçecek. Yürdun iç kesimlennde sabatı sa- atlerinde yer yer yoğun olmak üze- re sts görûlecetc HAVA SICAKLIĞI. Değişmeyecek. RÛZGÂR: Kuzey ve bab yönterden hafif, ara sıra orta kwwtte esecefc. Denflerimiale rûz- gâr: Yıldız ve tarayelden 4-6, Eg* de yer yer 7 kuvveünde saatfe 16-27, yer yer 33 deniz mili hızla esecek Deniz mutedil, Ege'de yer yer kaba dalgaJı olacak. DaJga yûksetdiği A 12° 0° Dıyartıatar A y-ff'Ediro S 7°-?>£rancaı A -4° -11°Emrum S -13°-32°Esloş«hır S -3°-13-GaaamBp A 10° fSnsun A 10° -2° Gümüşhane B 05-1.5, Ege'de yer yer 2-3 metre dolayında bulunacak. Van Gölû'nde hara: Parçalı buhıdu geçecek Rfcgâr kuzeyden hafrf. ara sıra orta kuvvette esecek Göl kûçük dalgalı olacak. Gö- rüş uzaklıjı 5-10 km. dolayında bulunacak. Bünk BingAi Bftfs Bolu Buısa ÇanaHoJe Çorum Dem» 0°-2°Hakldn A 7°-2°lspafO A 1°-8°İMnW S 4°-2 bm S -5° -tt°K« 4°-6° Mamsa 2°-6° KMaraş -7" -18°Meraın -10°-29°MuOb 1»-5°Muj 6° -4° N0fc 5°-f OnJu 2°-4° RİB 0°-10°S3msun 5°-8°S»rt S° 2°Smop 8° 0°Sıv*5 S -9° tS°Kasümonu S S 0°-10°K«swı A 2°-S°K»Warei A 5° rtaiya S -2° «TOMıy» A 4°-4°Maöl»» S A S A B -S° -15°ZonJMfe<< -10°-2*'lınc«i 0°-5° Uşa* -5°-13°Vin A 5° -2° A 3°-S° A 12° 2° A 4°-3° S -e°-«° B -9"-19° B P-2° B S ° f B 5°-3° B 4°-2° B 4°-t° S -8° -17» A 6° 0° B S°-1° S -5° -15° A 0°-7° S 0°-10° S -5°-14° S 3>-f : aç* ı &UİU*) ' ıraflmuflıı A-açık B-buiuOu G-gûleş* K-kartı S-SB* Y^ajmurlu BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Üç zar ve iki ya da daha fazla oyuncuyla oynanan şans oyunu. 2/ Ceylan... Takadan büyük bir çeşit Kara- deniz kayığı. 3/ Hel- yum elementinin sim- gesi... tkiyüzlülük. 4/ Kapalı bir yerde sesle- rin dağılım biçimi. 5/Kuran'da bir sure... Lokantalarda garson yamağı. 6/ Mafia ör- gütünün suskunluk yasası... tki tarla ara- sındaki sınır. 7/ Bir çeşit et ya da ciğer yemeği... Dokuma tezgâhında tarağı tutan ağaç ya da me- tal parça. 8/ Tiirkiye'nin plaka işare- ti... Ok. 9/ Ziyafet, yemekli eğlence... Okullarda kâğıt, mukavva, tahta gibi şeylerle yaptınlan çalışmalar. YUKARIDAN AŞAGIYA: 1/ Bir cins doğan. 2/ tlenme, beddua.. Japonlann ulusaJ giysisi. 3/ Uğursuz- luk. 4/ Tutsaklık. 5/ Dahil... Renyum elementinin simgesi. 6/ Bir yolu ya da geçidi kapamak için her türlü araçtan yararlanılarak yapılan en- gel. 7/ Geminin zinciri toplayıp demirini kaldırmaya hazır bulun- ması... Anadolu'da kuruimuş eski bir uygarbk. 8/ Demiryolu... Bir çeşit yumurtalı ve hafif hamur tatlısı. 9/Arıtımevi. 60 YIL ÖNCE Cumhuriyet Balıkçılık Mektebi 8 OCAK 1930 Marmara Adasında tesis edilen ve hakikaten bir kaç ay içinde büyük bir varhk gösteren Balıkçılık Mektebi Müdilrü Kemal Beyden dün bir mektup aldık. Bu mektupta deniliyor ki: "Gazetelerde Balıkçılık Mektebine atfen bazı yazılar okumaktayız. Evvela şunu kaydetmeliyim ki, mektep, Baiıkçılar Cemiyetinin müstakbel azasını yetiştiren bir müessese olrnakla beraber, Baiıkçılar Cemiyetinden ayn bir şey değildir. Binaenaleyh, balıkçılann mektep hakkındaki düşuncelerinin hüsnüniyetinden şüphe edilemez. Işte bundan dolayıdır ki cemiyetin arzulan da nazan dikkate alınarak 15 ' yaşında ve ilk tahsil görmüş sahil çocuklan mektebe kabul olunmuştur. Ayrıca Marmara Adası harap ve tenha olmakla beraber balıkçılık açısından tstanbul kadar rnühim bir mevkidir. Bundan dolayı Mannaradaki mektebin kaldınlmasıyla değil, îstanbul'da da böyle bir mektebin açılması temennisiyle cemiyetin fikrine iştirak ederim. Kıymetli Maarif Vekilimiz Cemal Hüsnü Beyefendi bu mektep ile çok yakından alakadar olarak memlekette balıkçılığın fenni surette yapılması ve inkişafı için her şeyi temin etmektedir." 30 YIL ÖNCE Cumhuriyet Rauf Orbay 8 OCAK 1960 Eski Başbakanlardan Rauf Orbay'a vatani hizmet tertibinden 2000 lira aylık bağlanması için Nevşehir milletvekili Münir Hayri Ürgüplü ve Sakarya milletvekili Hamza Osman Erkan tarafından Büyük Millet Meclisi'ne bir kanun teklifi yapılmıştır. Rauf Orbay Teklifin gerekçesinde Rauf Orbay'ın askeri, siyasi ve idari hayatında memlekete yaptığı faydalar zikredilmekte, evvelce tstiklal Mahkemesi'nce verilen ve bir adli hata teşkil eden mahkûmiyet kararının sonradan tashih edildiği belirtilmektedir. Teklif kanunlaştığı takdirde Rauf Orbay'a yalnız şahsına münhasır kalmak üzere ölümüne kadar iki bin lira aylık verilecektir. Küba'da millileştirme Santiago'dan alınan haberlere göre, Fidel Castro hükümeti, Amerikan şeker şirketi "Manati"ye ait 28.000 hektar araaye el koymuştur. Küba hükümeti, adı geçen araziye şeker kamışı dikilmemiş bulunmasını sebeb göstererek bu kararı aldıgmı bildirmektedir. Marangozlar Çarşısı Ankara'run Gülveren semtinde Samsun yolu üzerinde inşasına başlanan Marangozlar Çarşısı yaz sonuna doğru bitmiş olacaktır. 40-45 milyon liraya çıkacağı hesaplanan bu çarşının ikmalinden sonra memleketimizde yapılamayan birçok ağaç işleri, daha rasyonel, ve standart usuîlerle imal edilebilecektir. Çarşının inşası için hükümet Emlak Kredi Bankası vasıtasıyla marangozlara yardım etmektedir. Bu yardımm 15-20 milyon lirayı geçeceği tahmin edilmektedir. Kılıç Galatasaray'da Gündüz Kılıç, 2.5 sene sonra Galatasaray'a dönmüştür. KulUp reisi Refik Selimoğlu, omuzlar üstünde Gündüz Kılıç'ın kulübe girmesini görmüş ve heyecanlanmıştır. Eski günler bir an gözünün önünden geçti ve şöyle konuştu: " — Gündüz Kılıç'ın camiamıza gelişi dolayısıyla bütün Galatasaray'lılann candan hissiyatına katıhnm." GEÇEN YIL BUGÜN CumhuriY et Japonya ağlıyor 8 OCAK 1989 Japon imparatoru Hirohito'nun ölümü üzerine, Japonya'da 6 günlük yas ilan edilirken resmi dairelerdeki bayraklar yarıya indirildi. Yas nedeniyle radyo, televizyon ve gazeteler reklam yayınlarına bir gün ara verdiler, büyük mağazalarda da dün pop müziği yerine klasik müzik çalındı. Halk ise yığınlar halinde Imparatorluk Sarayı'nın önünde toplandı. 62 yıl süren saltanau ile dünyarun en uzun tahtta kalan imparatoru unvamnı taşıyan 87 yaşındaki "Güneşin Oğlu" Hirohito'nun kanserden öldüğü açıklandı. Hirohito'nun yerine ise 55 yaşındaki oğlu Akihito getirildi. Hirohito'nun cenaze işlemlerinin tamamlanmasının, 45-50 gün süreceği bildiriliyor. Japonya muhalefeti ise Hirohito'nun ölümünden sonrâ, imparatorluk kurumunun kaldırılmasını istedi. /•Şam Kahıre • DÜNYA'DA BUGÛN Ammar AOra O Bamlona Bas* Belgnt Barfn Bonn Bâıteel Budanış» Cenaın Csayir amk Dutayi FmMırt Ome KM LeİD?a Y «° A W B 9° A 18° Y 12° S 4° B -6° S 0° B 2° Y 5° B 1° S 4° B 13° A 19» A 20° S t° A 13° K -2° A 19° B 8° S 2° B 13° Londra Madnd MHano Mcntreal MnfcM Mûnih Nw\taıK O * Paris SS? Roma SoO» Şam 1e*Avw lınus Vgnedik Vıyına Zürih B 0° Y 9° Y W> 8 «• B 4° B -3» B 0» B S» K -3" ¥ 3» B 1° A 20" B -H° B -4° A V B 7» Y 5° S -1» B 8» B 7» B S» S 4» 1ARTIŞMA ÂkifeSaygı Akif'i Kur'an karşıtı olarak tanıtan yazar; Âkifin Mısır'a gidişine kadar Müslüman olduğunu ve Mısır'a devrimler dolayısı ile "kaçtıgını" kabul ediyor. Belirli bir dünya görüşüne bağlı olan şair- ler arulırken, O'nu içtenlikle bağlandığı dün- ya görüşunden koparmak ve O'na düşman göstermek, mesela "J.S. Bach, hulı bir heavy metaici idi" demekten farksızdır. Şairlerin dünya görüşleri hakkında toplumda belirlenen yargılara aykırı bir görüş ileri sürenler, bunun için kesin deliller getirebilmelidirler. Başlıca delil de bizzat şairin sözleri, şiirleri, yaşayış biçimidir. Cumhuriyct'in 27 Aralık 1989 tarihli sayı- sında "Mehmet Âkif Ersoy Üzerine" başlıklı bir yazı yayımlandı. Yazar bir yandan "ÂkiP in devrimlere karşı olduğu için Mısır'a kaçb- gı söylentisinde gerçek payı" olduğunu söy- lerken, diğer yandan, >'azısıru şöyle bağlamak- tadır: "Âkifin büyük emeklerle j^plıgı Kuı* an çevirisini yayımlayıp ortadan kaldırması- nı, içeriğini akıl ve bilimle bağdaştırmaması- na baglayabüiriz." Yazar kendi seçimi ile "Knr'an-ı Kerim'in içeriğini akıi ve bilimle bagdaşmaz" bulabi- lir, fakat Âkifin ölüm yıldönümünde kendi görilşünü Âkife yamamak, Âkif i saygı ile an- mak değildir. Eminim ki Âkif böyle anılmak- tansa hiç anılmamayı tercih ederdi. Nâzım Hikmet; "Memleketimden tnsan Manzaralan"nda, Darulmuallimin mezunu Nurettin Eşfak'ın dilinden, Âkif için Âkif inanmış adam"der. (Adam Yayınları basısı, S.230) Doğrusu da budur. Buna karşılık, ay- nı yargıyı mesela Nâzım Hikmet için ifade ede- bilmek, kesin ve mantıki delil gerektirir. 1921 yıhndaki Nâzım Hikmet için bu yargı doğru- dur. (bkz: Ağa Camii şiiri, Adam Yayınları, 8 îlk Şiirler, S. 115) "Ben de müridinim işte Mevlana!" diyen Nâzım için de doğrudur. (s. 100), Ancak tark yıl kadar sonra "Mısırlı kar- deş"e "köylerimde Kelâm-ı Kadîm okunuyor / senin dilinle" dediği için (bkz: Adam Yayın- ları, Yeni Şiirler, 6, s. 85) Nâzım'ı "büyük İs- lam Şairi" olarak tanıtmak bilimsel dürüst- lüğe uymaz. Âkif i "Kur'an düşmanı" olarak göstermek de aynı derecede yanlıştır. Üstelik, 1962'deki Nâzım, 1920'de "ben de müridinim işte Mevlana" diyen Nâzım'a çok yaklaşan mısralar söylemiştir: Her yerde var olan Tan- n / Toprakta, taşta, tunçta, tuvalde, çelikte ve plastikte / ve beslecisi saydarda ve sabrlarda ulu uvumlann. (Son Şiirleri, 8, s.152) imdi, ben bu mısralar dolayısı ile Nâzım Hikmet'i bir "vahdet-i vücad şairi" olarak tanıtabilir miyim? _ Akifi Kur'an karşıtı olarak tanıtan yazar, Âkifin Mısır'a gidişine kadar Müslüman ol- duğunu ve Mısır'a devrimler dolayısı ile "kaçtığını" kabul ediyor. Şu halde Âkif; çe- viri işine başlayıncaya kadar Kur'an-ı Kerim'i okumadı da, ilk kez gördüğü bir polis roma- nını çevirmeye kalkışır gibi, çeviriyi bitirdik- ten sonra mı "içeriğinin akıl ve bilimle bagdaşmaz" olduğunu tespit etti? Bunu gös- teren tek bir satır, hatta tek bir dedikodu bile olmaksızın, bir edebiyat öğretmeni nasıl olur da böyle bir yargjya ulajabilir? Yoksa edebi- yat alanının da "Karakuşlan" mı var? İki sorgi-İki kitap Her iki sergide de sergi için özel olarak hazırlanmış kitaplar satışa çıkarılmışlardı. Kitapların satış fiyatlan arasındaki anormal fark bize bu karşılaştırmayı yapmayı gerekli kıldı. Bu yıl üst üste iki önemli sergiyi görme şan- sına sahip oldum. Biri Stuttgart'ta Salvador Dali'nin tüm yapıtlannı toplayan sergi, diğe- ri de tstanbul'da İznik Çinileri sergisi. Temmuz başında Stuttgart Devlet Galeri- si'nde açılan Salvador Dali Sergisi, sanatçının bütün yaşamı bovunca ve sanat evrelerinde verdiği eserleri sergiliyordu. Serginin gördü- ğü ilgili bizler için çarpıcı ve şaşırtıcıydı. Yağ- mur altında on beş, yirmi dakika kuyrukta bekleyerek ancak galerinin giriş holüne ula- şabildim. Galeriye giriş ücreti 8 marktı. Gi- rişte ancak dev bir kamyonla taşınabilecek bü- yük miktarlarda binlerce sergi kitabı sergiye girenlerce adeta kapışılıyordu. Sergiyi arnatör bir izleyici olarak ancak üç saatte gezebildim. öğleyin galeriden çıktığımda yağmurun hâlâ çiselediğini, ziyaretçi kuyruğunun daha da uzayarak devam ettiğıni gördüm. Kasım ayında Îstanbul'da Sultanahmet'te "Türk ve Islam Eserleri Müzesi'nde (Ibrahim Paşa Sarayı'nda) açılan ve üç ay süreyle de- vam eden İznik Çinileri Sergisi, adeta bir ders kitabımn düzeninde, başlangıcından sona ka- dar 14-17. yüzyıllar İznik çiniciliğini en güzel örnekleri ile sergiliyordu. Bu güzel çiniler, Liz- bon Gülbenkyan Vakfı Miizesi, British Mu- seum, Victoria ve Albert Museuro ve bizim müzelerimiz ile dünyarun çeşitli yerlerindeki özel koleksiyonlardan sağlanmış ve getirilmiş- lerdi. Istanbul'daki sergi, Stuttgart'ta gördüğü- mün tam tersine adeta ziyaretçisiz ve bomboş- tu. Serginin açıldığı yer, Sultanahmet gibi yal- nız tstanbuPun değil, Türkiyenin sanat, kü- tür ve turizm merkeziydi. Daha uygun bir yer düşünülemezdi. Serginin konusu, Tiirk toplu- munun bütün kesimlerinin ilgisini çekecek ni- telikteydi. Türk sanatımn ve klasik kültürü- nün bütün öğeleri ile dolu, sımsıcak çinileri- mizin gördüğü bu ilgisizlik hiçbir bahane ile "Dogradan doğruya Kur'an'dan alıp ilhâ- mı/Asnn idrâkine söylelmeliyiz İslâm'ı" di- yen Âkif; Birinci Dünya Savaşı sırasında bu inanç ve görüşte iken (bkz: Safahat 6) daha sonra dünya görüşünü değiştirecek bir şey mi yazmış veya söylemiştir? O milli mücadele sı- rasında da Ankara'da idi ve "Midâm ki Hakk'ın bize vaadettigi hakör/Şark'ın ezeü fecri yakındır dogacakbr" diyordu. (Safahat, 7 LXXVI) "Bu ezanlarki şahadetleri dinin te- meli diyordu. (îstiklâl Şiiri) Mısır'da iken de vefatmdan kısa bir süre önceki son tstanbul döneminde de aynı "İman" iledir. Herkes bi- lir ki Âkifin Kur'an-ı Kerim çevirisini orta- ya çıkarmaması Kur'an-ı Kerim'e olan engin sevgi ve saygısı dolayısı iledir. (Bu konuda bkz: Emin Erişirgil, tslamcı Bir Şairin Roma- nı, yayına hazırlayanlar A. Kazancıgil / C. Alpar, tş Bankası Yayını, 1986, s.393) Âkifin bu konuda vardığı son hüküm şu olmuştur: Kur'an-ı tercüme etmek için insan ya çok âlim olmalı ya çok cabii. (M. Cemal, M. Âkif, Iş Bankası Yayını, 1986, s. 198) Âkif i, Kur'an-ı Kerim karşıtı olarak gös- termek üç bakımdan hatalı bir davranıştır: Herşeyden önce bu Âkife akılsızlık isnat et- mek demektir. tkinci olarak ömrünün sonu- na kadar tam aksine yazdığı ve söylediği için Âkife içtensizlik ve münafıklık isnat etmek demektir. Üçuncü ve en önemlisi de yanlış- tır, böyle bir şey yoktur. Âkifin; ölüm yıldönümünde gerçek yüzü ile anılmasını isterdim. Bu yazı vesilesi ile O'nu gerçekten seven bizler, O'nu saygı ve rahmetle anaiım. Prof. Dr. HÜSEYİN HATEMİ açıklanamaz. Sergiye öğrencilerden giriş üc- reti alınmıyordu. Sergide öğrencilerimizin ve gençlerimizin yokluğu neyle açıklanabilir? ll- ginin, bilginin, kişisel ve toplumsal düzeyinin birbirlerini izlediği gibi buruk düşüncelerle sergiden aynldım. Her iki sergide de sergi için özel olarak ha- zırlanmış kitaplar satışa çıkanlmışlardı. Kitap- ların satış fiyatlan arasındaki anormal fark bi- ze bu karşılaştırmayı yapmayı gerekli kıldı. Salvador Dali (1904-1989) ismi ile yayımla- nan kitap 25 x 32 cm boyutlarında, 516 + XXXIX sahifelik ve sanatçımn renkli ve siyah beyaz 300 civannda eserini içeriyor. Aynca ki- tapta 150-200 arasında sanatçı ile ilgili belge- sel nitelikte çizgi ve fotoğraf var. Bu güzel ki- tabın satış fiyatı 48 mark. Bizim paramızla bu- gün 62.000r lira. İznik Çinileri Sergisi bir bankamızın yardım ve desteğiyle hazırlanmış yine aynı bankaca "İZNİK" kitabı yayımlanarak sergide ve ki- tapçılarda satışa sunulrouş bulunuyor. Kitap aşağı yukan Salvador Dali kitabı ile aynı bo- yutlarda ve sergiye layık güzellikte. Kitabın Türkçesi 250, Ingilizcesi ise 350.000 lira fıyat ile satışa sunulmuş bulunuyor. Türkiye'de ki- tap yayımnın özellikle sanat kitapları yayını-t nın pahalı ve kazanç getirici olmadığı muhak- kak. Ancak bütün bunlar 62.000 lira ile 250-350.000 lira arasındaki farkı açıklayabi- lir mi? Bugüne kadar bütün bankalar sanat kitap- larını daima ülke şartlanm düşünerek makul fiyatlarda satışa sunmuşlardır. İznik kitabımn insaflı ve aydınlarca satın alınabilecek fiyat- larla satılmasını bekliyoruz. GÜVEN DİNÇER Madeneilik Sektörü ve Jeolojî Türkiye'de bugüne değin madeneilik sektörü tarafından genelde ihmal edilmiş olan jeoloji hizmetlerinin ihmal nedenleri incelendiği zaman jeolojinin neyi verip neyi vermeyeceğinin bilinmenıesinin büyük rolü olduğu görülmektedir. Türkiye maden yatakları, çeşitliliğjnin faz- la ve genelde dünyadaki benzer büyük yatak- lar göz önüne ahndığında rezervlerinin nispe- ten küçük oluşlarıyla dikkat çekerler. Bu du- rum ülke jeolojisinin ve yapısal ilişkilerin doğ- rudan bir sonucudur. Maden yataklarımn çeşitli karmaşık jeolo- ji olaylan sonucunda meydana geldikleri ger- çeği gözardı edilerek, jeoloji ilminin teorik yönlendirmesi ve pratik desteği olmadan te- sadüflere bağlı olarak yapılan madenciliğin, doğasında var olan yüksek risk faktörünün olumsuzluğundan etkilenmesi kaçırulmazdır. Karmaşık yapısal ilişkilerin söz konusu ol- duğu Türkiye'de "maden kazmanın ucnndadır" düşüncesiyle yapılabilecek maden- eilik oldukça sınırlı olup o da büyük bir ço- ğunJukla artık geçmişte kalmıştır. Türkiye'de madeneilik çevrelerinde maden jeolojisi - maden yataklan, bilgi eksikliği he- men her fırsatta kendisini belli etmektedir. Bu bilgi eksikliği, hemen her defasında sağ ku- lağım sol elle gösterme tarzındaki dolambaç- lı yollarla giderihneye çalışılmaktadır. Jeoloji ve madeneilik arasındaki ilişkiyi kur- mak, tekerleği yeniden keşfetmekten öte pek bir anlam taşımaz. Madencilikte ilerlemiş ül- keler, diğer bir deyişle, madenciliğin milli ge- lirdeki payı fazla olan ülkeler, projelendirmeye esas olan jeoloji verileri ile risk payını göze alınabilecek bir düzeye indirebilmiş projeler- le madeneilik sektörünü geliştirmişlerdir. Madenlerde çalışan jeoloji mühendislerinin sayılarıyla rezerv ve üretim artışı arasındaki doğru orantıyı vurgulayan verilere konuyla il- gili yayımlarda sıkça rastlanmaktadır. Maden- cilikte ileri ülkelerde madeneilik sektörü - je- oloji ilişkisi bir ihtiyaçtan kaynaklanarak bir- likte gelişmiş olmasına karşın, Türkiye'de bu ilişki kanuni formaliteleri yerine getirmekten öte pek aşama kaydetmemiştir. Maden yatagı ve jeoloji arasındaki ilişkiyi en iyi sergileyen belge, tekniğine uygun ola- rak yapılmış uygun ölçekli jeoloji haritalan- dır. Bu haritalar meslek adamının bilgi ve be- cerisine bağlı olarak yapılan haritalardır. Jeoloji ilmi elektronik, biyoloji, astronomi ilimleri gibi büyük bir değişim ve gelişme için- de olduğundan, duşünce ve kavramlarda da zamanla değişiklikler olmaktadır. Bu neden- lerle bir yörenin veya bir maden yatağının je- olojisinin yeni gelişen kavramlar ışığında ye- niden gözden geçirilmesi veya yeniden çalışıl- ması zaman zaman gerekebilmektedir. önce- ki çalışmalar sırasında önemsiz olduğu düşü- nülerek ihmal edilen bazı aynntılann yeni ge- lişmeler ışığında çok önemli olduğu durum- larla sıkça karşılaşılmaktadır. Doğada bilinmeyenlerle başbaşa olan mes- lek adamı doğrudan ve dolaylı yollardan elde ettiği verileri haritasına işleyerek yoruma im- kân taruyan bir doküman oluşturur. Bu, o günkü koşullarda toplanabilen verilerin ve ge- çerli kavramlann ışığında yoruma hazır bir je- oloji haritasıdır. Bu bilgi ve yorumlann bir maden işletmesine imkân tanıyan unsurları içermesi ve sahamn maden işletmesine konu olması halinde jeoloji etütlerinin işletme ile başbaşa aksatılmadan sürdürülmesi gerekir. İşletme aşamasında harfiyat sonucu orta- ya çıkan verilerin kaybolmadan gözlenip jeo- loji haritalarına işlenmesi, bu verilerin ilave- siyle yapılan yeni yorumlar, yapılması müm- kün yanlışlan önleyecek, çalışmalarda emek, para ve zaman kaybını en aza indirerek pro- jelerin olumlu yönde gelişmesine katkı sağla- yacaktır. Türkiye'de madeneilik ve jeolojinin bu çe- şitten iç içe olduğu işletme hemen hemen yok- tur. Bu çeşitten iç içelik bir tarafa, çoğu ma- den yatağında bir jeoloji haritası dahi olma- dan, çalışmalar genelde tesadüflere bağlı ola- rak yapılmaya çalışılmaktadır. Bir ülkenin coğrafi sınırları jeolojinin de- vamlılığını etkilemediğinden ülkenin jeoloji- sinin ve yapı ilişküerinin iyi anlaşüabilmesi için yerel deneştirmelerin yanı sıra ülke sınırlannı aşan bölgesel deneştirmelere de zaman zaman gerek duyulmaktadır. Bu deneştirmeler yar- dımıyla dünyanın herhangi bir yöresinde or- taya konan yeni bir bulgu Türkiye'de de uy- gularna aJaru bulabilmektedir. Madencilikte ileri ülkelerde ise üretim ça- lışmalan ile baş başa sürdürülen jeoloji etüt- leri sonucu hazırlanan jeoloji haritalan tarih sırası takip ederek ciltlenip arşivlenmektedir. Uygun jeoloji koşullannın mevcut oluşu ne- deniyle belli yörelerde aramalan sürdürülen epitermal altın yatağı ve kimberlit bacalanna bağlı elmas yatağı bulma çalışmalan ülke sı- nırlannı aşan bölgesel deneştirmelerin maden yataklarına yönelik son örneklerindendir. Bütün bu açıklamalar dünyada olduğu gi- bi Türkiye'de de kolay madeneilik döneminin genelde sona erdiğini şimdilerde maden ara- ma ve işletme çahşmalarında geçmişe oranla daha fazla bilgi, beceri ve kapitale ihtiyaç du- >Tilacağını göstermektedir. Türkiye'de bugüne değin madeneilik sektörü tarafından genelde ihmal edilmiş olan jeoloji hizmetlerinin ihmal nedenleri incelendiği za- man jeoiojinin neyi verip neyi vermeyeceğinin bilinmemesinin büyük rolü olduğu görülmek- tedir. Bilinebildiği durumlarda da bu hizmet- ler çoğu kez yanlış kişilerden beklenmiştir. Madeneilik sektöründe görev alan bazı je- oloji raühendislerinin pratik çözümler öner- me konusunda kapital sahibini tatmin etme- meleri ilişkilerin gelişme hızını olumsuz yön- de etkilemiştir. Madeneilik sektörü için kaçınümaz olan bu ilişkiyi Türkiye er veya geç en sağlıklı biçim- de kuracaktır. Jeoloji mühendislerinin kendi- lerini ihtiyaçlara cevap verecek tarzda donat- malan sürenin kısalmasına yardımcı olacaktır. DR. TANDOGAN ENGtN Jeoloji Yüksek Mnhendisi Öğretmenler de Tartışma'lı öğretmenler; eğitim sorunlarından maaş-ücret dengesizliklerine, önerilerden şikâyetlere birçok şeyi 'Tartışma'da tartışabilirsiniz. Çift aralıkh 1.5 daktilo sayfasını geçmeyecek görüşlerinizi, "Tartışma, Cumhuriyet Gazetesi PK 246 îstanbul" adresine bekliyoruz. POLİTtKA VE OTESİ MEHMED KEMAL Gizli Kalmasın... 1953 yılının bir sonbahar akşamında evine geldiğinde eşi po- lisin bıraktığı kâğıdı eline tutuşturuyor. Kâğıtta bir soruşturma için bilgisinin alınacağı yazılı. "içim cız etti." diyor. "Gecekondum- su evimizin fukara sofrasında yemekleri zorla kaşıklarken lok- malar, gelecek felaketin zehir gibi acısıyla boğazımızdan zor ge- çiyordu." Zihni Anadol'un kitabında tanık olduğu, duyduğu, şurdan bur- dan işittiği birçok olaylar yer alıyor. Bunları içinde kendi de var- mış gibi anlatıyor. Anı yazmak çok zordur. Eğer zamanında not alınmamışsa insanın kendi anılarıyla başkalarınınki birbirine ka- rışır. Yazılan, solculuğun gizli tarihi otursa yazana sorarlar, "Sen bu işlerin içinde gibi anlatıyorsun, ama bunlar olurken sen ne- redeydin?" Solculuğun gizlisinde kişi yasalara karştdır, yasaklarta baş ba- şadır. Solculuğun gizlisini, perde gerisıni yıllar sonra anlatırken yasalara uyuyordum demek gizlilikle bağdaşmaz. Yasalara kar- şı olmak daha işin başında vardır. Hele, "Hapse girdim, aklana- rak çıktım" demek kurallara aykırıdır. Demek o zamanlar polis çok kibarmış, eve geliyor, bulamaz- sa bir kâğıt bırakıyor, "Yarın şubeye gelsin" diyor. Oysa dün ve bugün öyle midir? Ne zaman geleceği, nasıl geleceği belli de- ğildir. Polisler, Tomsonlu askerlerle gelirler, mahalleye, eve deh- şet salarlar. Her yeri ararlar. Her şeyi altüst ederler. Buldularsa alıp götürûrler, bulamadılarsa evi karakol yaparlar. "Yürü, gidiyoruz." •'Nereye?" "Emniyete kadar." "Niçin?" "Bilmiyoruz. Ordan öğrenirsin." 12 Eylül emniyetine düştün mü artık gelsin 90 günlük gözaltı- lar, işkenceli sorgular, işkenceyle alınmış ifadeler... Zihni Anadol'un 1940'lardan sonra hapiste yattığını biliyorum. Truva Atı'nda İlk Akşam' adlı kitabında bunları anlatır. 1953'te ise bir polis çağnsı ve bir karakol sorgusu onu çok korkutur. 'Belah yere' elinden geldiğince geç gitmek ister. Ama elinde değildir. Gidişini şöyle anlatır: "... Temiz, dupduru bir hava, özgürlüğün gülümseyen tadı. Tramvayiann gıcırtısı... Ferahlayan yûreğim... Geniş mavilikte sal- kım salkım, renk renk bulutlar... Marmara Denizi'nde başını alıp giden gemiler... ve sonra için için daralan kafbim, cehennem ka- zanı Sansaryan Hanı... Bir girilip bir daha çıkılması zor, heybetli kapılar... Soluk soluk, korkulu merdivenler... Çeşitli esrarengiz adamlar... Üstünde 'Girilmez' yazılı, çift aylı, ürpertici kapılar..." Zihni Anadol'un siyasal gençlik anılarını topladığı kitabın adı 'Kırmızı Gül ve Kasket'tir. İlk kitabı 'Truva Atı'nın tamamlayıcısı gibi görünür. Kitapta adı geçenlerin çoğunu ordan burdan tanı- mışız, duymuşuzdur. Olaylar hakkında da bılgimiz vardır. Yaşa- mı boyunca sol örgütler içinde epeyce dalgalanıyor. Anlattığına göre 1944 yılında TKP'ye üye olduğu için tutuklanıyor. Türk Ce- za Yasası'nın 141. maddesinden üç buçuk yıl hüküm giyiypr. Yu- suf Ahıskalı ile birlikte yayımladıkları Yeni Ses Dergisi'ndeki ya- zı ve şiirlerinden ötürü Ağır Ceza'da yargılanıyor. Gene bu yıl- larda sendika kurmak ve illegal siyasal eylemlerde bulunmak- tan tutuklanıyor; dokuz ay daha yatıyor, aklanıyor. 1957 yılına de- ğin ortalarda görünmüyor. 1957 yılında bu kez TKP dışında Dr. Hikmet Kıvılcımlı, Kerim Korcan ile birlikte Vatan Partisi yöneti- cileri arasında tutuklanıyor. Bu mahkeme de 22 ay sürüyor, ge- ne aklanıyor. Bu olaylar bittikten sonra Zihni Anadol'u bu kez de Mihri Belli'nin yanında görûyoruz. 1975 yılında kurulan Emekçi Partisi MKY'de görev alıyor. Bu görevinden ötürü DGM'de on yıl yargılanıyor. Kitapta anlattığı olay!ar, tanıdığı kişiler, bu kişilerin öyküleri bel- gelerle de kanıtlanırsa, ilerde gizli solun tarihini yazacaklann işine yarayabilir. Yazdıkları ilgiyle okunuyor. Hiçbir şey gizli kalmasın, bilinsin!.. ÇAUŞAJNLARIN SORULAR1/SORUIVLARI YILMAZ ŞİPAL "Konu, l&rgıtay'ca çözümlenmiştir'' SORU: Ben, Bulgaristan'dan 1972 yılında göçmen olarak gel- dim. 1947 dogumlu bir vatandaşım. 1972 yılından bn yana bir şirkette sigortalı olarak çalışmaktayım. Daha önceki yıllarda, askerligimizi Bulgaristan'da yaptıgımız için bize borçlanma imkânı tanınmıyordu. Ancak, daha sonra çıkan bir yasa ile bu hak bize de ta- nındı ve ben 1987 yılında bu hakkımı kullanarak borç- landım ve borcumu da ödedim. Bana verilen belgede, sigortalı olma tarihinin 2 >ıl geriye yani, 27 Kasım 1970'c alındığı bildiriliyor. 10 Ocak 1986'da yürürlüğe giren ve sigortalılann emeklilik yaşını düzenkyen yasa, bcni nasıl etkiler? H.U. YANTIİ Sosyal Sigortalar Yasası'mn 60. maddesine, 11 Şubat 1973 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan 1655 sayüı yasa ile eklenen (D) fıkrasıyla, sigortalıların er olarak silah altında geçen sürelerinin istemleri halinde, sigortalılık sürelerine eklenmesi sağlanmıştır. Gü- nümüze kadar çeşitli yasalarla, bu konuda yapılan değişiklik so- nucu, askerlik borçlanması son şeklini almıştır. Günümuzdeki uygulamada, "Sigortalı olarak tescil edilmiş bulunanlar, er ola- rak silah altında veya yedek subay okulunda geçen sürelerinin ta- mamı"m borçlanabilmekte ve "sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler için borçlandırma halinde, sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlandırüan gün sayısı kadar geriye" götürülmektedir. Ay- nca "Borçlandınlan sürenin karşılığı olan gün sayısı prim ödeme süresine" de katılmaktadır. Ancak göçmen vatandaşlann, yurtdışında geçen askerlik süre- lerini borçlanabileceklerine ilişkin bir yasa çıkanlmamış, konu olaya yorum getiren Yargıtay'ca çözümlenmiştir. Konuyla ilgili, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin 19.11.1985 Tarih, 6086 Esas ve 6359 Karan özet olarak şöyledir: "Muhacir olarak gelip Türk vatandaşlığına alınanlann, gel- dikleri ülkede askerlik hizmetlerinin kabul edilerek yeniden askerlik yaptırılmaması olgusu da göz önünde tutulduğunda yurtdışında- ki askerlik sürelerini borçlanabilecekleri sonucuna varmak gere- kirî' Yasa hükümleri gereği sigortalı oluşunuzdan önce askerlik yap- mış olmanız, sigortalılık başlangıç sürenizi iki yıl geriye götüre- cektir. Böylece, siz 27 Kasım 1970'de sigorta kapsamına girmiş durumdasımz. Sosyal Sigortalar Kurumu, sigortalılanna emeklilikte yaş sının getiren ve 10 Ocak 1986 günlü Resmi Gazete'de Yayımlanan 3246 sayılı yasa, 10 Ocak 1986'da "En az 15 yıl (dahil) sigortalılık süresi" bulunanlardan, 25 yıllık sigortalılık süresi içinde 5.000 gün ma- lullük, yaşlılık ve ölüm sigortalan primi ödemiş bulunanlara han- gi yaşta olursa olsunlar, yaşlılık aylığı bağlanmasım öngörmüştür. Bir başka anlatımla 10 Ocak 1971'den önce sigorta kapsamında çabşanlar, yaş sınınna bağımlı olmaksızın yaşlılık aylıgından ya- rarlanabileceictir. İLAN MAMAK BELEDİYE BAŞKANLIĞI'NDAN Belediyemiz hudutları dahilinde bulunan, eski Karaağaç köyü mezarlığının kaldırılması, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi'nin 2.10.1989 tarih ve 242 sayıtı karan ile öngörülmüştür. Anılan mezarlığa, defni yapılmış cenazejerin nakil işlemleri 11.12.1989 tarihinden itibaren 30 gün içerisinde yapılacaktır. Cenaze sahiplerinin bu süre içerisinde, cenazeierini Karşıyaka Mezarlığı'na nakletmeleri gerekmektedir. Nakledilmeyen kadavralar, belediyemizce Cebeci Asri Mezarlığı'ndaki kemikhaneye kaldırılacaktır. İlgililere önemle duyurulur.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle