Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
Sahıbı Cumhunvtl Malbaacılık vc Gazetecılık. Tu-k Anonım Şırketı
adına Nadır Nadı 0 Genel \a>ın Muduru Hssao CtmaJ, Muessese
Muduru ERUDC UşakJıgil. "lazı Işlcn Muduru' Oka} Gonensın, 0
Haber Mcrkezı Muduru Yalçın Bayer, Savta Duzenı ^önetmenı Alı
Aor, 0 Temskuer \NkARA' Ahron Tmn. İZMİR H i
Iç Polmka Otal B^bagıç. Diş HaberİCT (rgtın Bala. Ekonomı Cngb Itotan. I; Srndjka- Şulusn Ketraa, Kültür Ctfcü Usarr.
Egmm Gtaon Şayhn. Haber Aıasünra lsmet Bcrium. Yun Haberlm Ntcdrt DotUL Spor Danı$manı 4bddkadb Ynfrhmn.
Dıc Vaz:iir K a m Çlbşkıa. V ü t ,Tna >kıo M(m. Dıizridnt Abdublı t m 0 KoonlııutOr Atoncl KonİKD. 0 Matl [şkr
Erol lj*BL # Muhasebe Balml YRKT • Bü'.cc-PlanJ^ma Scvo Osmwbqeatki # Rrklaır. Ay>t Torn. # Ek YaMnla;
Akyol 0 Idare HiHcyin Gam.
r 0 BU'.çc'p'lanJama Srrjf Osmwbqeotfcı 0 Rrklaır. Ayjt T
i>lcme Ondtr Çdfk. 0 Bılp-lştOT NMI Imi 0 Pmond Scji
anon ı* Knua C\ımhunwı Mabaacılık « Oazcttoiık TA-Ş. Tüfk Ocafc Cad 39,41 Cagaiotlu
Î433J Is Pk 246-laanouj Td 512 05 05 (20 hal). Tdot 22H6 Fax (II 526 60 72 0
Bumto- Aakaı*. Zıya GOkalp Btv Inkjlap S. No 19'4. Td 133 II 41-47 Teta. 42344 FM. (4) 133
05 65 0 b»»: H Zı>n İİ-. 1352 S i 3. Tö 13 12 30. Wn. 52359 FM. (51) 19 53 «0
0 A * K InOnu Cad 119 S No 1 Kail Tt] 19 37 52 (4 hao. TMOL 62155. Fu. (71) 19 V 52
TAKVİM: 8 OCAK 1990 İrasak: 5.50 Guneş: 7.21 Öğle: 12.15 Ikındi: 14.38 Akşam: 16.59 Yatsı: 18.24
Aliağa için güçbirliği toplantısı:
SantmL, tüm
insanhğm
sorunu oldu
üMîraiAN
İZMİR — Aliağa-Gencdli yö-
resine yapımı tasarlanan tennik
lantrala karşı dün yapılan güçbir-
liği toptanüsmda, surekü ve kit-
lesel eyiemler yapılması ve bu ey-
lemleri organize edecek bir ko-
misyonun kurulması kararlaş-
tınldı.
îzmir Anakent Belediyesi'nde
dün gerçeUeştirilen Aliağa tçin
Güçbirliği toplantmna BiJcucay
Belediyeler Birliği'nin tüm bele-
diye başkanlan, SHP Îzmir tl
Pajknnı, Sosyahst Parti, Refah
Partisi, Yeşiller Partisi il başkan-
lan, 'Îzmir Gönüllüleri' temsilci-
leri, HariU Mühendisleri Odası
temsilcileri kauldı. Eski Foça Be-
lediye Baskanı Nihat Dirim, yap-
tığı açış konusmasında, Aliağa-
da yaşanan kirliliğin tüm stan-
dartlann üzerinde olduğunu be-
Krtti ve şöyle konuştu:
nn organizasyoan gJM gftrikJii.
Sonndaa tan bdyle ohndıgı
•ayın bakaaın agnndan da »öy-
leadL tnsaıdarn nrttamtn If»
ısaatrahyö-
| yoit*
SHP tzmİT tl Ba^kanı Ccyhan
"HaHuD saatnüa knışı
ıc imam Meaıtyor. Sonu, tüm
»——fcf" toruBdar. B« Mdra-
le tepktai» ommz vcritaeaU b-
ttyonu. Oteyı» hmfbfaan dd-
we âttt&icjtcetfz" diye konuştu.
Refah Partisi Izmir tl Başkanı ts-
mail Gürsoy ise dünyanın boğul-
maya ba$ladığuu, çevre kirliliği-
nin yajanmar boyutlara vardığı-
nı öne sttrdtt.
Sosyalist Parti Îzmir tl Başkam
Ayhan Yeniyurt,ttlkemizdeinsan
haklan ve insan onurunun ayak-
lar altına alındığını, insanlara
dışkının layık görüldüğü günler-
den geçtiklerini belirtti.
Yeşiller Partisi, 13 ocak pa-
zar günü yapılacak Aliağa Kirli-
lik Yürüyüşü'ne tüm kumluşlan
ve halkı katılmaya çagırdı.
lermik santrala karşı yapılan
güçbırlıji toplantısının sonunda
yapılacak eylemleri organize ede-
cek ve iletisimi sağlayacak bir ko-
misyonun kurulması kararlaştı-
nldı. Olusturulacak komisyon,
partikr, Bakırçay Bdediyeler Bir-
liği, TMMOB, Tkbipler Odası,
Baro ve İnsan Haklan Dernegi
tzmir basınından birer kişinin
temsil edilmesiyle olusacak. Ko-
misyonun kurulması çahsmalan-
nı eski Foça Belediye Baskanı Ni-
hat Dirim yürütecek.
Prof. Bedia Akarsu: Düşünme özgürlüğü ve Atatürk 'devrimV yolunda 40 yıl
'Gelenekler bırakılıııalr"Kadm önce insan olmalı.
Yalnız kadın problemi yok
Türkiye'de, erkek
problemi de var. Kadının
özgür olmadığı yerde
erkek özgür olur mu?"
"Koşullar değiştikçe yeni
gelenekler doğuyor. Aynı
yerde kalırsak tarihimiz
olmaz. Büyukbabamın
geleneklerini izlemeye
kalksam, Adem'e kadar
gitmem gerekir."
ALPAY KABACAL1 ~
"DiisBiıce özgüriifti diyonız
ya... Çok önerali tabti. BCB daha
çok dnşöniBc özgttriüg" üzerindc
durnyonın. Özfir düşitıntyor-
sam. birtakım hazır döfttaceteri
ahp koşalfauuıııssaaı, o difiuce-
leri söyleBMde özg&r olmBsam,
neye yarar? Belirii sloganlan p«-
pa^aa gibi tekrarianm. tster s»|,
ister sol, Ister diad... Febefe b«-
nuo için gereUi. ÇöJrii febefe bk
yerde sorarmk döfiunek, soru
sormak..."
Böyle diyor Prof. Bedia Akar-
H . Dfişünmek ve bilmekle inan-
manın ayn ayn şeyler olduğunu;
felsefe ile daha geniş anlamda bi-
limle dinin birbirinin karşısında
yer aldığııu belirtiyor ve ekliyor:
"tmam hatip oknllanadafl ge-
len ögreadlere çok uziüiıyonıın.
Çoga zeki Anadoia çocaklan.
Prof. BEDİA AKARSU — tnsan en i)i kendi
anadiliyle diışunur. (Totoğraf: Ugur Günynz)
PORTRE BEDİA AKARSU
40 yıl süreyle görev
1921'de tstanbul'da doğdu. Istiklâl Lisesi'ni ve
IÜ Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü (1943)
bitirdi. 1944-84 arasında aynı bölümde okutman,
asistan, doçent (1960) ve profesör (1968) olarak
kırk yıl görev yaptı. Asistanlığı sırasında
Almanya'ya, Heidelberg Universitesi'ne giderek
Prof. Godamer, Karl Löwith, A. Weber gibi
ünlü felsefeci ve sosyologlann derslerini izledi.
1984'te kendi isteğiylejroekliye aynldı. 1988'de
Çukurova Üniversitesi Eğitim Faküİtesi'nde
sözleşmeb' profesör olarak çalışmaya başladı.
Yayımlanan kitaplan şunlar: VVUhelm von
Homboldt'ta Dil-Kultur Baglanüsı (1955), Max
Scheier'de Kişilik Problemi (1962), Modern
Toplumda Kadın (1963), Ahlak Ögretileri (2 cilt,
1965, 1968), Autürk Devrimi ve Yorumlan
(1968), Felsefe Terimleri Sözlnğü (1975), Çagdas
Felsefe Akunlan (1979).
Anu öyiesioe kofnlmıuıuşlar Id...
O koynU»umijltkt«n kartannaya,
kendilerİBİn dösiıuneierini sağla-
•nayt çakftyorem. 'tnancınız ken-
dinizde kalsın' diyomm. 'Dtişun-
mekle kaybolmaz. Ama bilim ya-
parken o inancı bir yana bıraka-
caksınız.' Başka çare yok..."
Bedia Akarsu, Atatürk "dev-
rin«"lerine gerçek anlamıyla bağ-
h. Ona göre "devrimler" deme-
mek gerekir: "Tek Mr devrim var.
Hepsi bir biitaBiia parçaiandır,
Uçbirini ayıramazsınız." Bu ge-
rekçeyle devrimlerin tümünü sa-
vunuyor: "AUrirk'İB ilk devri- n, Avrupalı kadının ardında top-
mi, kadu devrimidir. 1924'te, ba- lum yaşanıının bulunduğunu,
lolaria baslıyor. EgleMe icia di- Türkiye'de ise kadının haremden
zenlenmiyor o baiolar... EB çok gddiğini ve özgürlük istemenın bi-
köçiuııseaea, kıyafet dcvrimidb.
O sangm altuda düsiame devri-
mi yapüamazdı... GAP projesi,
aJtmıs yıhn birikimidir. Autiirk-
öndnr o proje. Son oo yılda Uer-
kdik, sanayiyi biz kurdnk diyor-
lar. 1930da Autürk kardo... Bu-
güo dıinya kanna ekoBomiye gi-
diyor. Atatürk boaon aygnlama-
sını 1930larda bayiatmış..."
Modern Tophund* Kadm yaza-
lincinde olmadığını, kadınlara
haklannm Atatürk tarafından ve-
rilüiğini ifade ediyor. Ona göre
kadınlar, "bugünkü torbanlı ku-
sak dısında", bu haklan çabuk
benimsedıler. Ama bugün, artık
belli bir yere gelindıği için, kadı-
nın kendi savaşımını kendisinin
vermesi gerekiyor:
"Hak bakımından kadınla er-
kek esil. Siyaset yapmak için ka-
Ünlü sinema yönetmenlerinden Woody Allen ile The Independent Magazine söyleşi yaptv
Planlanmla TanrıVı fi^dürürüınrvW — Loodra'da ya-
iMaga-
Küttr!
yımlanan '
zine'den PfHopt GOfaıt, Woody
ADea'ın arkadaslanndan biri sa-
yılır. Anglo-sakson dünyanın ta-
nınmı$ sinema yazarlarından biri
olan Gilliat'nın Woody AUen'la
yaptığı son söyleşinin özetini su-
nuyoruz.
••bgiHc *M^n «ı yenflikçi ve
en seçkiB B M I yöaetBMai" ola-
rak tanıtılan Woody Allen'ın en
çok sevdiği renk hâki. Oysa asker-
ler ve askeri mantıkla arası hiç iyi
değil. Buna rağmen, hâki, hem
giysüerini seçerken tercih ettiği
renk hem de çalışma odasıaın du-
varlannın rengi.
Tussever yazarlardan değil. Ka-
lem kâğıt kullanıyor sayfalan gü-
lerek doldururken. El yazısı iri
harflerden oluşuyor. Kimi zaman,
eşiyle dostuyla sohbette ya da bir
gazeteciyle söyleşide susup kâgı-
da bir şeyler karalayıp muhatabı-
na gösteriyor. Bu kez, bir sonı -
bir yanıt:
— Taan'yı MSI göldnranii-
nnı?
— O M gdecek İCIB tasarladı-
(IIB plaalan aBİannm!
Gözlükleri 40 rnodel arabalann
farlanm andınyor. Bu gözlükler
yüzünden de ela gözleri olduğun-
dan büyük görünüyor. Hiç obur
değil, hatta yemekie arasının pek
iyi olduğu bile söylenemez. Ama
tatlıcı, özellikle çikolata partiza-
nı. Sigara içki haşa. Filmleri olağ-
nüstü özya$amöyküsd, önce Bro-
oklyn sonra New York en değer
verdiği mekânlar.
Saçlan kızüımsı. Hiç bencil de-
ğil, hatta altnıist. Dünyaya bile
baskalannın gözlüklerinden bak-
mak istiyor. "Mesela W. C.
Fields" diyor. En çok sevdiği iki
sanatçı, Charles Chaplin ve
Marks Kardeşler'in Grucho'su.
Tek düzelikle arasında sevgi ve
nefret iliskisi var.
— Hcy Maakattaa'da otunnak
, aym kck, aym
Tatil düşmanı, soguk
hayranı
Son filmi Saç ve Hata'da bilin-
cin optik yorumlannı sergjliyor.
Basrolde her zaman olduğu gibi
kendisi. Bir gözlükçüyü canlandı-
rıyor, ama birtakım görsel oyun-
larla zamanda ve mekânda, ama
en önemlisi vicdanında geriye ba-
kıslar fırlatıyor. "Biyik Mr dd-
diyetle izleaecek şahane bir
koBNdi" olarak tanımlanıyor bu
fılm.
Woody ile söyleşi yapmak ko-
lay. Sonnadan konusuyor. Aklı-
na ne gelirse. Neyi önemli görür-
se. Bir parça kek atıyor ağzına,
sonra devam ediyor: "Fllm Wtti-
gtadc •«• lyatz kahMfimdv. Işte
bn aedeale AMcrka'aBi u i l t ı ve
kuh puar gtBJertad*» •cfret
ederis. Hafta SOBB Utffleriade,
bayrmadarda fflaa her jey oür.
Tatfl ae kadar BZOB firene bea
de o kadar fada içtee kapmnm.
Mta (Farrow) ve çocBkiar Utfl
' llııtılıııılı Conectkat'a gkier-
kr. Bea de baflada bkkaç kez oa-
lan goraMye giderim. İki saat gi-
dJş.Bdtaat geö». Boykce kır evi-
wt •tpM, Adnds bcs Uçbır zs-
maa b« kmal yöreleri MVBMdiııı,
aata Mia ve cocaklan da öriiiyo-
rua. (Mar ifia gkHyonıın. Baaa
kaba bep sog»k Mr yere gidip
orada kahran, aaıa çoaddar yüz-
mekfBaaistivorlar."
Woody Allen'ın en sevdiği tek-
nolojik icatlardan biri de havalan-
dırma sistemleri. Evinde ya da is-
yerinde hep soğuk dügmesini ça-
viriyor. "Dajanda aava aaari? Be-
•i Uç aü hiçflgBeMttraaİTor.Ba-
Woody Allen, tuşsever yazarlardan değil. Kalem
kâğıt kullanıyor sayfaları gülerek doldururken.
Elyazısı iri harflerden oluşuyor.
Karanlık ve soğuk ortamlan seviyor. "Soğuk
odalarda oturup.,gün boyunca bir sürü ilginç şeyler
yapabiliyorum. Örneğin bütün gün oturup film
seyrediyorum" diyor.
Şampiyon bir sporcu gibi bakıyor kendine.
Hastalık derecesinde sağlığına düşkün.
Dört elle sarıldığı bir uğraş da
klarnet çalmak.
boznk. Mesefaı aa
selesi hiçbir zaman dognı dnröst
de ahnmadı. Geçenlerde Mr kitap
okuyordnm. 1930'larda Aiman-
ya'da sanatçı ve mimarUnn bu
anti Semitizm sorosuna naal ya-
baoa ve ilgbiz kakiıklanaı anla-
tan bir kitap. Servedn Mimarlan
diye bir kitap. Bu sanatçı ve mi-
mariann çognnuıı o zaman Naziz-
me karsı tek basua kaldıklan an-
lasıhyor. Yani büyök Mr kısmı
'Yahu bırakın benı, benim kay-
dım kütüğüm sağlam, calışıyorum
ben, üstelik de Musevı değilim' di-
yerek isi gecistinneye çahşmışlar.
Musevi meslektasian, hatta arka-
TRAFtCtN TIKANMADlCl YER — Venedik, Woody AUen'a göre şahane bir yer. Hiç olmazsa trafik ükanmıyor.
— Aym
korknv.
rada «erin Mr ortmnda hatta so-
ğak odalarda otnrap gün boynn-
ca Mr sftrii iigi^ ifier yapaMUyo-
nun. Mesela bitmn gnn ohırap
film seyrediyornm. Knçökken de
yapardım. OıeiHlde de yaan, se-
rin ataema salonlanMİaa hiç pk-
mazdun. Arkadaşlanıııuıfl
—"fftii
çocakiamn benimle oynamama-
tanaı temMh ederdi. 'O soğuk ço-
cukla gitme sakın' derlerdi. O ka-
dmlar eocaUann denize, havnza,
acık havaya, pikni|e fllaıı gonde-
ririerdl de beaimle suemalan
göBdermezlerdi. Bense cok esld-
dea beri kanumk ve sognk ortam-
tan seirdlm. Ba Mslerimi Kahire'-
•n Mor Guü fümiade yaaatma-
ya çataflım."
Woody Allen'ın bir özeUiği de
kendini her zaman çırak kabul et-
mesi. Geçmişten kolay kolay sı-
yıramamış durumda sıtkını.
•Bizim gençiitimizin en onlii
gilldiını programını S4d Caesar
hazıriar ve sonardı. Ben 17 yaşın-
da Dıen bu programa skeçier ya-
np göadermiştim. Nihayet 20 va-
süda baaa davetiye geldi ve bir
skedmin kaboi edüdigiai söyiedi-
ler. Beni o gta yaa karnlana al-
dılar. Toplant boyunca beraber
çahşbk. Topbmö bttmce, Skl, ber-
kese, 'Hadi yann görüşürüz' de-
di. Ben saionda kalmjşüın. Bana
döımp 'Sen kovuldun!' dedi. Şa-
haae bir adamdı."
Woody'nin kuru, ıslak hiçbir
sey içmediğini daha önce belirt-
ıuiştik değil mi? Allen, şampiyon
bir sporcu gibi bakıyor kendine.
Titiz, hatta hastalık derecesinde
düşkün sağlığına.
"Ping-pong'da fena
degOimdir" diyerek de sportif ya-
nını acık ediveriyor. Profesyonel
olarak güldürünün yanı sıra dört
elle sarıldığı bir uğraş da klarnet
çalmak.
Güldürü derken, galiba birden-
bire geldi aklına:
"Haa bak, haai o fDmlerde,
ama daha çok teievizyon program
ya da dizüerinde gnlme makinesi
dedigimiz şey var ya, bani seyir-
dnin gülmesi gerektigini beiirt-
mek için fonda kahkaha sederi çt-
karan makine... Işte o makiney-
le yetisen knsak bence hiçbir za-
man keHmeara gercek anlamıyla
iyi Mr gnMnrii yazan oiamaz."
Amerika'da eskiden az çok
'soku' ya da 'lerid' anlamına ge-
len, bugünse öğrenci gençlik ke-
siminde bile neredeyse kullanıl-
mayan liberal tanımı? "Dema-
goglann kuDaiHbgı bir laf. Libe-
ral denflea adambv UıeraBigm bi-
le ae olduğunu bilmezier".
Bana dokumnayan
yılan bin yaşasın mi?
Minik bir ara. Ve devam:
"New York'ta degişik ırktan
insanlar araandaki Uişkiier çok
sı onlan pek ırgalamamı? anlası-
lan. Aslıada bu lutumu bagün
New York'da da gormek olası.
Bir de Nazizm döneminde bu tür
«•—*p dnntmanda olanlann ço-
ga, iyierinden göçlerinden olmak
btenemişler. Akademilerden fi-
na kovaJmayı göze alamamışlar.
'Benim eserlerim nasyonal sosya-
list ihtiyaçlara cevap vermiyorsa
stilimi değiştiririm olur biter, ille
de modern çalışmak zorunda de-
ğilim, ben zaten her stilde iş
yapabilirim' tîiriiııdeB laflar et-
misler. Tıpkı Jean Renoir'ın de-
digi gibi, bence de bu tur insan-
lar snç ortaklıgına girmişierdir."
Woody karamsar değil, ama
iyimser olmak için geçmisteki
benzeri duşkınklıkJannı yenmenin
gereği üzerine duruyor sonra yi-
ne meteorolojik bir yaklaşımla
coğrafyaya dönüyor.
"Sofnk bir ülke demiştim de-
gil mi? Kanada veya tsveç olaM-
Mr, ama ben mesela tsrail'e, zaten
sıcak, kaçamam. Çönku bu Lşlcıi
büen bir arkadasım söyledi: Bir
süre önce tsrail Başbakanı Izak
Şamir'i protesto amacıyla bir luun-
panya metaioe imza atip banH
da New York Times'da yayımla-
dtgını için tsrail'de en sevihneyen
iki Mnsevi'den biri ben ol-
mosnm".
lngiltere? Ya da Venedik?
"Evet tngUtere, New York'tan
daha iyi. Hiç olmazsa sokakta yö-
rörken ildde Mr arkana dönnp Mri
senJ yoi ortasuda soyacak mı di-
ye eDerinle paatolon ve ceket cep-
lerini kontrol etmene gerek yok.
Venedik ise Woody'ye göre şa-
hane bir yer. Belki kentin ortasın-
da kanala düşüp boğulabilirsin
ama hiç olmazsa trafik tıkanmı-
yor. Bir de gondol sefalan yok
mu? Tıpkı Allen'ın filmleri gibi.
Otur bir koltuğa, o zaten kendi-
liğinden gidiyordur, seyreder ile-
riye doğru.
Pamukkale kararıyor
Pamukkale'deki travertenlerin hızla kararması
üzerine, arkeolojik ve doğal SİT alanını
kurtarma yolları aranmaya başlandı.
İZMİR (Cmnhnriyet Ege Böro-
•n) — Pamukkale'ye adım veren
ak travertenlerin hızla kararması
üzerine kurtuluş yollan aranma-
ya başlandı. Arkeolojik ve doğal
StT alanını konımak için bir pro-
je ihalesi acıldı, Dokuz Eylül Üni-
versitesi Mühendislik Mimarlık
Fakültesi Jeoloji Mühendisliği
Bölümü Başkam Prof. Farnk Ca-
lapkııla, «Bnramn öbnemesi için
geç kabnadan eiimizden geleni
yapmahyız. Bohjedeld yapılaşma,
su knilanımı, tnrizm, denedm al-
tma ahnmah. Böyle gidene borası
diecek" dedi.
Pamukkale'ye adım veren ak
traverten kaskatlan, Kadıderesi
yöresindeki Kırkmermer yakınla-
nndan başlayarak Caltılı deresi-
ne dek 3 kilometre boyunca sürü-
yor. Tarihsel, doğal güzelliğinin
yanı sıra tedavi edici sulan ile de
önemli bir turistik potansiyele sa-
hip olan Pamukkale'nin geleceği
tehlikeye girince, "kurtuluş" yol-
lan aranmaya başlandı. Denizli
Valisi Necati Bilican başkanlığın-
da bir danışma kurulu oluşturul-
du ve "Denizli ili Pamakkale hi-
erapolis arkeoiojik ve dogai SİT
alanı komma ve geiiftinne amaçh
pianlama çahşması" ihalesi açıl-
dı. thaJe yöntemı tartışılııken, bu-
güne dek dört özel kuruluşun ko-
nuyla Ugilendiği ve yer görme bel-
gesi aJdığı bildirildi. Konuyla il-
gilenen tek üniversite olan Dokuz
Eylül Üniversitesi'nin Mühendis-
lik Mimarlık Fakültesi Jeoloji
Mühendisliği Bölüm Başkam
Prof. Fanık Calapkulu, ihaleye
kendilerinin de katılabilecekleri-
ni belirterek şunlan söyledi:
"Biz daha öoce Pamukkale için
bir proje vennistik, ertelendi.
Şimdi yine bir ihale acıldı. Karşı-
mızda 14 tane resmi knrum var.
Validen belediye imar müdörlü-
gine, kültür, tnrizm bakanlıkla-
nna dek konunun muhatabı olan
korulnş sayısı çok fazia. Bu oe-
denle karar vermekte zoıianıyo-
ruz. Onlano getirdikleri bazı kıs-
taslar var. Herhangi bir degisik-
itk için bütün bu knrulusjarla raü-
zakere yapmamız gerek."
Prof. Dr. Faruk Calapkulu,
Pamukkale'nin "doganın bir
lutfu" olduğunu belirterek "Bn-
raa böyle gidene ölecek, olmeme-
ü için biz her türlü teknik destegi
vermeye bazınz. Konu bir an ön-
ce gıindeme aJınmalı" dedi. I
dınUnn yüzde 25 kontenjan iste-
meleri çok yanüş. Feminist hare-
ket bnna karşı çıkmalı."
Erkek-kadın aynmı yaptıklan
için feministlere karşı olduğunu
belirtiyor Bedia Akarsu: "Kadm,
önce insaa oiraalı. Aynca, yalnız
kadn problemi yok Törkrye'de,
erkek problemi de var. K«hmM
özgür oimachgı yerde erkek özgir
ohır ma? Şnnn da unutmamak
gerek: Avrupa'da kadın hareket-
lerini başlatan. erkekkrdir. Saint
SimoD'lar, Stnart MiD'ler... Bu-
nnn nedeni, Idütnr yatammda hep
oahuıa egemen olmalan. Kaltü-
ri baştan beri erkek karmns. Şu
andaki kiiltünuniiz, erkek kuiti-
ridür. "
Lise yülarından beri dil özleş-
mesinin gereğine inanan, "eski"
Türk Dil Kurumu'nun yönetimin-
de görev alan ve Felsefe Terimle-
ri Sözhsgü'nü hazırlayan Bedia
Akarsu, dil-kültür bağlantısı üze-
rine görüşlerini açıklarken şunlan
söylüyor:
"Akıl, dilden başka bir şey de-
ğil. Bagmn antropologJar, bizim
akıl dedigjmlz şeye duayaya açıl-
ma diyorlar. Insaa en iyi kendi
anMUttyle dasiinıir. Anadflmin ge-
lişmesi de aklımn geiişmesini s«|-
lar. Yaai, bir nlkenin kultttriinün
geUsmesi için, insaaiannın alofla-
nnın geüşmesi gerekir."
Geliyoruz ulusal kültür - evren-
sel kültür aynmına... Ulusal kttl-
türün ancak evrensel kültür için-
de kendini gösterebileceğine, ev-
rensel kültüre yeni bir şeyler ek-
ledikçe değer kazanacağına inanı-
yor Bedia Akarsu. Ve ekliyor:
"Tattunauşuz bizim miiz^imiz
teksesU diye... Orttçagda batün
halklann mazigi teksesliydi. Ama
Rönesana'Un sonra Bab, çoksesh"
muzige geçeMhniş, kendi musild-
sini asabilmis. Bizim mizigimiz
de çoksesli olacak. Bugiin Adnaa
Sayguı gibi degerierimiz kendOe-
rini kabol etdrdüer. Neden yalnız
Itriler bizim olsun? Büyük deger,
tamam. Ama onlar çagıaı kapa-
mış."
Yahıız müzikte mi? Hemen her
alanda geieneklerin bırakılacağı-
nı, yeni yeni gelenekler yaratıla-
cağını söylüyor Bedia Akarsu:
"Koşnllar degJşiyor, değiştikçe
yeni gelenekler doğayor. Aym
yerde kahrsak, tarihimiz olmaz.
Oysa inaan, tarihi otaa yaraok de-
mek. Büyiikbabanun gelenekleri-
ni iztfmeye kalksam, Adem'e ka-
dar gitmem gerekir!"
Avrupa'nın çok-dillilige gittigi-
ne, bizde ise devlet liselerinde ya-
bancı dil öğretilemediğine dikka-
ti çeken Bedia Akarsu, bunun ne-
denini şöyle açıklıyor: "özel
okullarda çok iyi öjjretiliyor ya-
bana dil. Demek Id elit bir yöne-
tki kadro yetfstinnek istiyorlar.
Aydınlanmanın tam tersi... Üni-
versitede yabano diBe ögretim ise
somiirgeler dajuıda, düyaau hiç-
bir ilkesinde yoktur. Diyelinı fi-
dk lagttzce ögretioyor. Aruk bü-
tün ftrik terimleri tngiüzce ola-
caknr. Dahası var: Anadil egemen
okragnna göre, yabana dO ne tam
olarak ögrenflebiMr, ne de yabana
dUde geregiııee dnşüBülebilir."
Bedia Akarsu'yu felsefeye yö-
nelten, edebiyat tutkusu... Daha
okula gitmediği sıralarda, teyze
oğlunun ev halkına okuduklanm
("kıraat" deniyor) ilgiyle dinli-
yor. Bunlar arasında çok sevdiği
bir parça var, belleğinde kırık dö-
kük kalan. Okuma yazma öğren-
dikten sonra, ona kitap yetiştire-
mez oluyorlar. Bir yandan da bir
romandan alındığını sandığı "o
parça"yı anyor. Yıllar sonra, on
beş yaşlanndayken, Platon'un
Phaidon diyaloğu eline geçiyor:
"Sokrates'in zehiri nasıl içt^ini
anlaun bir böliim var, o balömi
oknmnş... Bn bir vesfle oldn, Ph-
toa'nn Idtaplannı okumaya baş-
ladım ve felsefeye oradan kay-
dım."
Edebiyatla ilişkisini hiç kesmi-
yor. "Kafa yapısı yönünden ro-
man, öykü okumanın büyük
önem tasıdıgına inanıyomm" di-
yor. "Edebiyatın temelinde dil
var, dilin olanaklan var, hayalgü-
cü var... Fakülteye yeni başlayan
öğrencilerime de felsefe metiiüe-
ri başta ağır gelebileceği için,
'Ders çahşmayın, öykü, roman,
tiyatro yapıtı okuyun' derdim."
"Atatürk döneminin döşMnn-
rü" olarak tanımladığı Ataç üze-
rine ilginç anılan var Bedia Akar-
su'nun: "Baaa 'Seçilmiş kızım'
derdi. lstanbul'a geiir gelmez
arardı, biriikte BabtaH'yi dolaşv-
dık. Bir hafta kahnh lstanbul'da.
Daidan dala atlayan korknnç bir
zekâsı vardı. Bir hafta sonra yor-
gun dBşmiş olurdnm."
"Tann beni konnşmayayun di-
ye kekeme yarmtmış. Ama ben ko-
nnsmadan edemem" diyen ve ger-
çekten güzel konuşan Ataç,
1950'lerde Tepebaşı Dram Tiyat-
rosu'nda düzenlenen bir edebiyat
matinesine katılır. Demirtas Cey-
hun, Hasan Puhır, Artila Dhan gi-
bi gençlerin "Döriıterleri" yazılı
pankartlaıla protesto ettikleri,
Yaşar NaM, Yakup Kadri, Taopı-
nar, Behcet Kemal gibi yazarlan
konuşturmadıklan, sonunda tu-
tuklanıp Birinci Şube'ye götürül-
dükleri ünlü toplantı... Konuştu-
rulmayan yazarlar sahneden iner-
ler, Ataç çıkar. Ellerini gençlere
doğru kaldınp "Alıklar" diye
başlar soze... "Herkes sesini kes-
ti. Ataç tam bir saat konuştn.
Onu görmeliydiniz o anda... Her-
kes çıt çıkannadaB dinliyordu.
Sonooda Mr alkıs koptu. Alkışa
yukandaki (protestocu) gençler de
katılmısü!.."
Jeotermal su
kaynaklan
• BURSA (AA) —
Uludağ'dan çıkan ve belli
bir bölümü kaphca ve
turistik otellerce kullanılan
sıcak su kaynakJannın
konutlarda da ısınma ve
kullanma suyu olarak
değerlendirilebüecegı
bildirildi. TMMOB Kimya
Mühendisleri Odası Bur&a
Şube Baskanı Aü Akça,
Uludağ'dan gelen ve ısısı 40
dereceye kadar ulaşan
jeotermal su kaynaklannın
yeterince
dcğerlendirilmediğini
söyledi. Bu suyun büyük
bölümünün kullanılmadan
"boş yere aktığını"
kaydeden Akça, "Sıcak
sular binalarda ısınma suyu
olarak kullanılırsa, hem
hava kirliliği azalır, hem de
yakıttan tasarnıf sağlanır
dedi.
Ruhsal takip
fişi
• ADANA (AA) — Akıl
hastalarının ruh ve sinir
hastanelerinde kısa bir
tedaviden sonra taburcu
edilmesinin sakıncalı
olduğu belirtilerek, akıl
hastalan için "ruhsal takip
fişi" hazırlanması istendi.
Adana Ruh ve Sinir
Hastalıklan Hastanesi
Bashekim Yardımcısı Dr.
Hamza Avcı, ruh hastalıf]
tedavisinde Türkiye'de
uygulanan politikaJann
genelde yanhş olduğunu
söyledi. Akıl hastalarının
çoğu zaman hastanelere
gelmeden önce çalmadık
kapı bırakmadıklarını ifade
eden Dr. Avcı, "Hastane
açmışız, hasta beklemişiz.
Buraya ulasana hizmet
vennişiz. Ancak bize
gelemeyen binlerce hasta
sokaklarda dolaşmaktadır"
dedi.
tntihar nedeni
bunalım
• ANKARA (ANKA) —
Türkiye'de intiharlann
yüzde 35.3'ünün hastalık
nedeniyle meydana gelen
bunalımdan kaynaklandığı
belirlendi. tntiharlarda
yüzde 25.7'lik oranla aile
geçimsizliği, ikinci sırada
geçim sıkıntısı ise yüzde
10.5'lik bir oranla üçüncü
sırada yer alıyor ticari
başansızlık nedeniyle
intihar edenler ise yüzde
1.7'lik oranla en son sırada
geliyor. Başbakanhk Devlet
Istatistik Enstitüsü
tarafından hazırlanan
rapora göre duygusal
ilişkide başansızlık ve
istediği ile evlenemediği için
intihar edenlerin oranı
yüzde 8 olarak
belirlenirken, intiharlarda
yüzde 2.8'le öğrenim
başansızlığı, yüzde 1.7'yle
de ticari basansızbk son
sıralarda yer alıyor.
Bebeklerde
bmgıldak
• tZMtR (Cumhuriyet Ege
Börosa) — Yeni doğan
bebeklerde olan ve daha
sonra kaybolan
bıngıldaklann, erken ya da
geç kapanmasuun
sakaüıklara neden olduğu
bildirildi. özellikle (D)
vitamini fazlalığından
kaynaklanan erken
kapanmanın beyin
geiişmesini engelleyerek geri
zekâlılığa yol açtığı, geç
kapanmanın ise kemik
hastalıklanna neden olduğu
vurgulandı. Bebeklerde ön
ve arkada olmak üzere iki
bıngıldak bulunduğunu
belirten Ege Üniversitesi Tıp
Fakültesi öğretim
görevlilerinden Prof. Dr.
Güngör Nişli, sagbklı bir
bebeğin bıngüdağının 1-1 .S
yaşlan arasında kapandıgını
söyledi. Prof. Dr. Güngör
Nişli, "Halk arasında yanhş
bir yargı var. Bıngıldağın
erken kapanması sağlıklı
bir gelişimin belirtisi olarak
değerlendiriliyor. Bu
kesinlikle yarüıştır" diye
konuştu.
İkram kursları
• ANKARA (ANKA) —
Türizm Bakanüğı, Türkiye
ile Uluslararası İmar ve
Kalkınma Bankası arasında
imzalanan anlaşma
çerçevesinde "otelcilik
ikram ve turizm eğitim
projesi" kapsamında eğitici
kurslan düzenliyor. 60 adet
eğitici yetiştinnek üzere
düzenlenen kurslar "servis,
ön büro ve mutfak"
branşlarında verilecek. 12
martta başlayacak ve 7 ay
sürecek kurslar sonunda
başarılı olanlar, Turizm
BakanlığYna bağlı eğitim
merkezlerinde Devlet
Memurlan Yasası'na göre
sözleşmeli olarak istihdam
edilecekler.