25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbı Cumhunvtl Malbaacılık vc Gazetecılık. Tu-k Anonım Şırketı adına Nadır Nadı 0 Genel \a>ın Muduru Hssao CtmaJ, Muessese Muduru ERUDC UşakJıgil. "lazı Işlcn Muduru' Oka} Gonensın, 0 Haber Mcrkezı Muduru Yalçın Bayer, Savta Duzenı ^önetmenı Alı Aor, 0 Temskuer \NkARA' Ahron Tmn. İZMİR H i Iç Polmka Otal B^bagıç. Diş HaberİCT (rgtın Bala. Ekonomı Cngb Itotan. I; Srndjka- Şulusn Ketraa, Kültür Ctfcü Usarr. Egmm Gtaon Şayhn. Haber Aıasünra lsmet Bcrium. Yun Haberlm Ntcdrt DotUL Spor Danı$manı 4bddkadb Ynfrhmn. Dıc Vaz:iir K a m Çlbşkıa. V ü t ,Tna >kıo M(m. Dıizridnt Abdublı t m 0 KoonlııutOr Atoncl KonİKD. 0 Matl [şkr Erol lj*BL # Muhasebe Balml YRKT • Bü'.cc-PlanJ^ma Scvo Osmwbqeatki # Rrklaır. Ay>t Torn. # Ek YaMnla; Akyol 0 Idare HiHcyin Gam. r 0 BU'.çc'p'lanJama Srrjf Osmwbqeotfcı 0 Rrklaır. Ayjt T i>lcme Ondtr Çdfk. 0 Bılp-lştOT NMI Imi 0 Pmond Scji anon ı* Knua C\ımhunwı Mabaacılık « Oazcttoiık TA-Ş. Tüfk Ocafc Cad 39,41 Cagaiotlu Î433J Is Pk 246-laanouj Td 512 05 05 (20 hal). Tdot 22H6 Fax (II 526 60 72 0 Bumto- Aakaı*. Zıya GOkalp Btv Inkjlap S. No 19'4. Td 133 II 41-47 Teta. 42344 FM. (4) 133 05 65 0 b»»: H Zı>n İİ-. 1352 S i 3. Tö 13 12 30. Wn. 52359 FM. (51) 19 53 «0 0 A * K InOnu Cad 119 S No 1 Kail Tt] 19 37 52 (4 hao. TMOL 62155. Fu. (71) 19 V 52 TAKVİM: 8 OCAK 1990 İrasak: 5.50 Guneş: 7.21 Öğle: 12.15 Ikındi: 14.38 Akşam: 16.59 Yatsı: 18.24 Aliağa için güçbirliği toplantısı: SantmL, tüm insanhğm sorunu oldu üMîraiAN İZMİR — Aliağa-Gencdli yö- resine yapımı tasarlanan tennik lantrala karşı dün yapılan güçbir- liği toptanüsmda, surekü ve kit- lesel eyiemler yapılması ve bu ey- lemleri organize edecek bir ko- misyonun kurulması kararlaş- tınldı. îzmir Anakent Belediyesi'nde dün gerçeUeştirilen Aliağa tçin Güçbirliği toplantmna BiJcucay Belediyeler Birliği'nin tüm bele- diye başkanlan, SHP Îzmir tl Pajknnı, Sosyahst Parti, Refah Partisi, Yeşiller Partisi il başkan- lan, 'Îzmir Gönüllüleri' temsilci- leri, HariU Mühendisleri Odası temsilcileri kauldı. Eski Foça Be- lediye Baskanı Nihat Dirim, yap- tığı açış konusmasında, Aliağa- da yaşanan kirliliğin tüm stan- dartlann üzerinde olduğunu be- Krtti ve şöyle konuştu: nn organizasyoan gJM gftrikJii. Sonndaa tan bdyle ohndıgı •ayın bakaaın agnndan da »öy- leadL tnsaıdarn nrttamtn If» ısaatrahyö- | yoit* SHP tzmİT tl Ba^kanı Ccyhan "HaHuD saatnüa knışı ıc imam Meaıtyor. Sonu, tüm »——fcf" toruBdar. B« Mdra- le tepktai» ommz vcritaeaU b- ttyonu. Oteyı» hmfbfaan dd- we âttt&icjtcetfz" diye konuştu. Refah Partisi Izmir tl Başkanı ts- mail Gürsoy ise dünyanın boğul- maya ba$ladığuu, çevre kirliliği- nin yajanmar boyutlara vardığı- nı öne sttrdtt. Sosyalist Parti Îzmir tl Başkam Ayhan Yeniyurt,ttlkemizdeinsan haklan ve insan onurunun ayak- lar altına alındığını, insanlara dışkının layık görüldüğü günler- den geçtiklerini belirtti. Yeşiller Partisi, 13 ocak pa- zar günü yapılacak Aliağa Kirli- lik Yürüyüşü'ne tüm kumluşlan ve halkı katılmaya çagırdı. lermik santrala karşı yapılan güçbırlıji toplantısının sonunda yapılacak eylemleri organize ede- cek ve iletisimi sağlayacak bir ko- misyonun kurulması kararlaştı- nldı. Olusturulacak komisyon, partikr, Bakırçay Bdediyeler Bir- liği, TMMOB, Tkbipler Odası, Baro ve İnsan Haklan Dernegi tzmir basınından birer kişinin temsil edilmesiyle olusacak. Ko- misyonun kurulması çahsmalan- nı eski Foça Belediye Baskanı Ni- hat Dirim yürütecek. Prof. Bedia Akarsu: Düşünme özgürlüğü ve Atatürk 'devrimV yolunda 40 yıl 'Gelenekler bırakılıııalr"Kadm önce insan olmalı. Yalnız kadın problemi yok Türkiye'de, erkek problemi de var. Kadının özgür olmadığı yerde erkek özgür olur mu?" "Koşullar değiştikçe yeni gelenekler doğuyor. Aynı yerde kalırsak tarihimiz olmaz. Büyukbabamın geleneklerini izlemeye kalksam, Adem'e kadar gitmem gerekir." ALPAY KABACAL1 ~ "DiisBiıce özgüriifti diyonız ya... Çok önerali tabti. BCB daha çok dnşöniBc özgttriüg" üzerindc durnyonın. Özfir düşitıntyor- sam. birtakım hazır döfttaceteri ahp koşalfauuıııssaaı, o difiuce- leri söyleBMde özg&r olmBsam, neye yarar? Belirii sloganlan p«- pa^aa gibi tekrarianm. tster s»|, ister sol, Ister diad... Febefe b«- nuo için gereUi. ÇöJrii febefe bk yerde sorarmk döfiunek, soru sormak..." Böyle diyor Prof. Bedia Akar- H . Dfişünmek ve bilmekle inan- manın ayn ayn şeyler olduğunu; felsefe ile daha geniş anlamda bi- limle dinin birbirinin karşısında yer aldığııu belirtiyor ve ekliyor: "tmam hatip oknllanadafl ge- len ögreadlere çok uziüiıyonıın. Çoga zeki Anadoia çocaklan. Prof. BEDİA AKARSU — tnsan en i)i kendi anadiliyle diışunur. (Totoğraf: Ugur Günynz) PORTRE BEDİA AKARSU 40 yıl süreyle görev 1921'de tstanbul'da doğdu. Istiklâl Lisesi'ni ve IÜ Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü (1943) bitirdi. 1944-84 arasında aynı bölümde okutman, asistan, doçent (1960) ve profesör (1968) olarak kırk yıl görev yaptı. Asistanlığı sırasında Almanya'ya, Heidelberg Universitesi'ne giderek Prof. Godamer, Karl Löwith, A. Weber gibi ünlü felsefeci ve sosyologlann derslerini izledi. 1984'te kendi isteğiylejroekliye aynldı. 1988'de Çukurova Üniversitesi Eğitim Faküİtesi'nde sözleşmeb' profesör olarak çalışmaya başladı. Yayımlanan kitaplan şunlar: VVUhelm von Homboldt'ta Dil-Kultur Baglanüsı (1955), Max Scheier'de Kişilik Problemi (1962), Modern Toplumda Kadın (1963), Ahlak Ögretileri (2 cilt, 1965, 1968), Autürk Devrimi ve Yorumlan (1968), Felsefe Terimleri Sözlnğü (1975), Çagdas Felsefe Akunlan (1979). Anu öyiesioe kofnlmıuıuşlar Id... O koynU»umijltkt«n kartannaya, kendilerİBİn dösiıuneierini sağla- •nayt çakftyorem. 'tnancınız ken- dinizde kalsın' diyomm. 'Dtişun- mekle kaybolmaz. Ama bilim ya- parken o inancı bir yana bıraka- caksınız.' Başka çare yok..." Bedia Akarsu, Atatürk "dev- rin«"lerine gerçek anlamıyla bağ- h. Ona göre "devrimler" deme- mek gerekir: "Tek Mr devrim var. Hepsi bir biitaBiia parçaiandır, Uçbirini ayıramazsınız." Bu ge- rekçeyle devrimlerin tümünü sa- vunuyor: "AUrirk'İB ilk devri- n, Avrupalı kadının ardında top- mi, kadu devrimidir. 1924'te, ba- lum yaşanıının bulunduğunu, lolaria baslıyor. EgleMe icia di- Türkiye'de ise kadının haremden zenlenmiyor o baiolar... EB çok gddiğini ve özgürlük istemenın bi- köçiuııseaea, kıyafet dcvrimidb. O sangm altuda düsiame devri- mi yapüamazdı... GAP projesi, aJtmıs yıhn birikimidir. Autiirk- öndnr o proje. Son oo yılda Uer- kdik, sanayiyi biz kurdnk diyor- lar. 1930da Autürk kardo... Bu- güo dıinya kanna ekoBomiye gi- diyor. Atatürk boaon aygnlama- sını 1930larda bayiatmış..." Modern Tophund* Kadm yaza- lincinde olmadığını, kadınlara haklannm Atatürk tarafından ve- rilüiğini ifade ediyor. Ona göre kadınlar, "bugünkü torbanlı ku- sak dısında", bu haklan çabuk benimsedıler. Ama bugün, artık belli bir yere gelindıği için, kadı- nın kendi savaşımını kendisinin vermesi gerekiyor: "Hak bakımından kadınla er- kek esil. Siyaset yapmak için ka- Ünlü sinema yönetmenlerinden Woody Allen ile The Independent Magazine söyleşi yaptv Planlanmla TanrıVı fi^dürürüınrvW — Loodra'da ya- iMaga- Küttr! yımlanan ' zine'den PfHopt GOfaıt, Woody ADea'ın arkadaslanndan biri sa- yılır. Anglo-sakson dünyanın ta- nınmı$ sinema yazarlarından biri olan Gilliat'nın Woody AUen'la yaptığı son söyleşinin özetini su- nuyoruz. ••bgiHc *M^n «ı yenflikçi ve en seçkiB B M I yöaetBMai" ola- rak tanıtılan Woody Allen'ın en çok sevdiği renk hâki. Oysa asker- ler ve askeri mantıkla arası hiç iyi değil. Buna rağmen, hâki, hem giysüerini seçerken tercih ettiği renk hem de çalışma odasıaın du- varlannın rengi. Tussever yazarlardan değil. Ka- lem kâğıt kullanıyor sayfalan gü- lerek doldururken. El yazısı iri harflerden oluşuyor. Kimi zaman, eşiyle dostuyla sohbette ya da bir gazeteciyle söyleşide susup kâgı- da bir şeyler karalayıp muhatabı- na gösteriyor. Bu kez, bir sonı - bir yanıt: — Taan'yı MSI göldnranii- nnı? — O M gdecek İCIB tasarladı- (IIB plaalan aBİannm! Gözlükleri 40 rnodel arabalann farlanm andınyor. Bu gözlükler yüzünden de ela gözleri olduğun- dan büyük görünüyor. Hiç obur değil, hatta yemekie arasının pek iyi olduğu bile söylenemez. Ama tatlıcı, özellikle çikolata partiza- nı. Sigara içki haşa. Filmleri olağ- nüstü özya$amöyküsd, önce Bro- oklyn sonra New York en değer verdiği mekânlar. Saçlan kızüımsı. Hiç bencil de- ğil, hatta altnıist. Dünyaya bile baskalannın gözlüklerinden bak- mak istiyor. "Mesela W. C. Fields" diyor. En çok sevdiği iki sanatçı, Charles Chaplin ve Marks Kardeşler'in Grucho'su. Tek düzelikle arasında sevgi ve nefret iliskisi var. — Hcy Maakattaa'da otunnak , aym kck, aym Tatil düşmanı, soguk hayranı Son filmi Saç ve Hata'da bilin- cin optik yorumlannı sergjliyor. Basrolde her zaman olduğu gibi kendisi. Bir gözlükçüyü canlandı- rıyor, ama birtakım görsel oyun- larla zamanda ve mekânda, ama en önemlisi vicdanında geriye ba- kıslar fırlatıyor. "Biyik Mr dd- diyetle izleaecek şahane bir koBNdi" olarak tanımlanıyor bu fılm. Woody ile söyleşi yapmak ko- lay. Sonnadan konusuyor. Aklı- na ne gelirse. Neyi önemli görür- se. Bir parça kek atıyor ağzına, sonra devam ediyor: "Fllm Wtti- gtadc •«• lyatz kahMfimdv. Işte bn aedeale AMcrka'aBi u i l t ı ve kuh puar gtBJertad*» •cfret ederis. Hafta SOBB Utffleriade, bayrmadarda fflaa her jey oür. Tatfl ae kadar BZOB firene bea de o kadar fada içtee kapmnm. Mta (Farrow) ve çocBkiar Utfl ' llııtılıııılı Conectkat'a gkier- kr. Bea de baflada bkkaç kez oa- lan goraMye giderim. İki saat gi- dJş.Bdtaat geö». Boykce kır evi- wt •tpM, Adnds bcs Uçbır zs- maa b« kmal yöreleri MVBMdiııı, aata Mia ve cocaklan da öriiiyo- rua. (Mar ifia gkHyonıın. Baaa kaba bep sog»k Mr yere gidip orada kahran, aaıa çoaddar yüz- mekfBaaistivorlar." Woody Allen'ın en sevdiği tek- nolojik icatlardan biri de havalan- dırma sistemleri. Evinde ya da is- yerinde hep soğuk dügmesini ça- viriyor. "Dajanda aava aaari? Be- •i Uç aü hiçflgBeMttraaİTor.Ba- Woody Allen, tuşsever yazarlardan değil. Kalem kâğıt kullanıyor sayfaları gülerek doldururken. Elyazısı iri harflerden oluşuyor. Karanlık ve soğuk ortamlan seviyor. "Soğuk odalarda oturup.,gün boyunca bir sürü ilginç şeyler yapabiliyorum. Örneğin bütün gün oturup film seyrediyorum" diyor. Şampiyon bir sporcu gibi bakıyor kendine. Hastalık derecesinde sağlığına düşkün. Dört elle sarıldığı bir uğraş da klarnet çalmak. boznk. Mesefaı aa selesi hiçbir zaman dognı dnröst de ahnmadı. Geçenlerde Mr kitap okuyordnm. 1930'larda Aiman- ya'da sanatçı ve mimarUnn bu anti Semitizm sorosuna naal ya- baoa ve ilgbiz kakiıklanaı anla- tan bir kitap. Servedn Mimarlan diye bir kitap. Bu sanatçı ve mi- mariann çognnuıı o zaman Naziz- me karsı tek basua kaldıklan an- lasıhyor. Yani büyök Mr kısmı 'Yahu bırakın benı, benim kay- dım kütüğüm sağlam, calışıyorum ben, üstelik de Musevı değilim' di- yerek isi gecistinneye çahşmışlar. Musevi meslektasian, hatta arka- TRAFtCtN TIKANMADlCl YER — Venedik, Woody AUen'a göre şahane bir yer. Hiç olmazsa trafik ükanmıyor. — Aym korknv. rada «erin Mr ortmnda hatta so- ğak odalarda otnrap gün boynn- ca Mr sftrii iigi^ ifier yapaMUyo- nun. Mesela bitmn gnn ohırap film seyrediyornm. Knçökken de yapardım. OıeiHlde de yaan, se- rin ataema salonlanMİaa hiç pk- mazdun. Arkadaşlanıııuıfl —"fftii çocakiamn benimle oynamama- tanaı temMh ederdi. 'O soğuk ço- cukla gitme sakın' derlerdi. O ka- dmlar eocaUann denize, havnza, acık havaya, pikni|e fllaıı gonde- ririerdl de beaimle suemalan göBdermezlerdi. Bense cok esld- dea beri kanumk ve sognk ortam- tan seirdlm. Ba Mslerimi Kahire'- •n Mor Guü fümiade yaaatma- ya çataflım." Woody Allen'ın bir özeUiği de kendini her zaman çırak kabul et- mesi. Geçmişten kolay kolay sı- yıramamış durumda sıtkını. •Bizim gençiitimizin en onlii gilldiını programını S4d Caesar hazıriar ve sonardı. Ben 17 yaşın- da Dıen bu programa skeçier ya- np göadermiştim. Nihayet 20 va- süda baaa davetiye geldi ve bir skedmin kaboi edüdigiai söyiedi- ler. Beni o gta yaa karnlana al- dılar. Toplant boyunca beraber çahşbk. Topbmö bttmce, Skl, ber- kese, 'Hadi yann görüşürüz' de- di. Ben saionda kalmjşüın. Bana döımp 'Sen kovuldun!' dedi. Şa- haae bir adamdı." Woody'nin kuru, ıslak hiçbir sey içmediğini daha önce belirt- ıuiştik değil mi? Allen, şampiyon bir sporcu gibi bakıyor kendine. Titiz, hatta hastalık derecesinde düşkün sağlığına. "Ping-pong'da fena degOimdir" diyerek de sportif ya- nını acık ediveriyor. Profesyonel olarak güldürünün yanı sıra dört elle sarıldığı bir uğraş da klarnet çalmak. Güldürü derken, galiba birden- bire geldi aklına: "Haa bak, haai o fDmlerde, ama daha çok teievizyon program ya da dizüerinde gnlme makinesi dedigimiz şey var ya, bani seyir- dnin gülmesi gerektigini beiirt- mek için fonda kahkaha sederi çt- karan makine... Işte o makiney- le yetisen knsak bence hiçbir za- man keHmeara gercek anlamıyla iyi Mr gnMnrii yazan oiamaz." Amerika'da eskiden az çok 'soku' ya da 'lerid' anlamına ge- len, bugünse öğrenci gençlik ke- siminde bile neredeyse kullanıl- mayan liberal tanımı? "Dema- goglann kuDaiHbgı bir laf. Libe- ral denflea adambv UıeraBigm bi- le ae olduğunu bilmezier". Bana dokumnayan yılan bin yaşasın mi? Minik bir ara. Ve devam: "New York'ta degişik ırktan insanlar araandaki Uişkiier çok sı onlan pek ırgalamamı? anlası- lan. Aslıada bu lutumu bagün New York'da da gormek olası. Bir de Nazizm döneminde bu tür «•—*p dnntmanda olanlann ço- ga, iyierinden göçlerinden olmak btenemişler. Akademilerden fi- na kovaJmayı göze alamamışlar. 'Benim eserlerim nasyonal sosya- list ihtiyaçlara cevap vermiyorsa stilimi değiştiririm olur biter, ille de modern çalışmak zorunda de- ğilim, ben zaten her stilde iş yapabilirim' tîiriiııdeB laflar et- misler. Tıpkı Jean Renoir'ın de- digi gibi, bence de bu tur insan- lar snç ortaklıgına girmişierdir." Woody karamsar değil, ama iyimser olmak için geçmisteki benzeri duşkınklıkJannı yenmenin gereği üzerine duruyor sonra yi- ne meteorolojik bir yaklaşımla coğrafyaya dönüyor. "Sofnk bir ülke demiştim de- gil mi? Kanada veya tsveç olaM- Mr, ama ben mesela tsrail'e, zaten sıcak, kaçamam. Çönku bu Lşlcıi büen bir arkadasım söyledi: Bir süre önce tsrail Başbakanı Izak Şamir'i protesto amacıyla bir luun- panya metaioe imza atip banH da New York Times'da yayımla- dtgını için tsrail'de en sevihneyen iki Mnsevi'den biri ben ol- mosnm". lngiltere? Ya da Venedik? "Evet tngUtere, New York'tan daha iyi. Hiç olmazsa sokakta yö- rörken ildde Mr arkana dönnp Mri senJ yoi ortasuda soyacak mı di- ye eDerinle paatolon ve ceket cep- lerini kontrol etmene gerek yok. Venedik ise Woody'ye göre şa- hane bir yer. Belki kentin ortasın- da kanala düşüp boğulabilirsin ama hiç olmazsa trafik tıkanmı- yor. Bir de gondol sefalan yok mu? Tıpkı Allen'ın filmleri gibi. Otur bir koltuğa, o zaten kendi- liğinden gidiyordur, seyreder ile- riye doğru. Pamukkale kararıyor Pamukkale'deki travertenlerin hızla kararması üzerine, arkeolojik ve doğal SİT alanını kurtarma yolları aranmaya başlandı. İZMİR (Cmnhnriyet Ege Böro- •n) — Pamukkale'ye adım veren ak travertenlerin hızla kararması üzerine kurtuluş yollan aranma- ya başlandı. Arkeolojik ve doğal StT alanını konımak için bir pro- je ihalesi acıldı, Dokuz Eylül Üni- versitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Başkam Prof. Farnk Ca- lapkııla, «Bnramn öbnemesi için geç kabnadan eiimizden geleni yapmahyız. Bohjedeld yapılaşma, su knilanımı, tnrizm, denedm al- tma ahnmah. Böyle gidene borası diecek" dedi. Pamukkale'ye adım veren ak traverten kaskatlan, Kadıderesi yöresindeki Kırkmermer yakınla- nndan başlayarak Caltılı deresi- ne dek 3 kilometre boyunca sürü- yor. Tarihsel, doğal güzelliğinin yanı sıra tedavi edici sulan ile de önemli bir turistik potansiyele sa- hip olan Pamukkale'nin geleceği tehlikeye girince, "kurtuluş" yol- lan aranmaya başlandı. Denizli Valisi Necati Bilican başkanlığın- da bir danışma kurulu oluşturul- du ve "Denizli ili Pamakkale hi- erapolis arkeoiojik ve dogai SİT alanı komma ve geiiftinne amaçh pianlama çahşması" ihalesi açıl- dı. thaJe yöntemı tartışılııken, bu- güne dek dört özel kuruluşun ko- nuyla Ugilendiği ve yer görme bel- gesi aJdığı bildirildi. Konuyla il- gilenen tek üniversite olan Dokuz Eylül Üniversitesi'nin Mühendis- lik Mimarlık Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölüm Başkam Prof. Fanık Calapkulu, ihaleye kendilerinin de katılabilecekleri- ni belirterek şunlan söyledi: "Biz daha öoce Pamukkale için bir proje vennistik, ertelendi. Şimdi yine bir ihale acıldı. Karşı- mızda 14 tane resmi knrum var. Validen belediye imar müdörlü- gine, kültür, tnrizm bakanlıkla- nna dek konunun muhatabı olan korulnş sayısı çok fazia. Bu oe- denle karar vermekte zoıianıyo- ruz. Onlano getirdikleri bazı kıs- taslar var. Herhangi bir degisik- itk için bütün bu knrulusjarla raü- zakere yapmamız gerek." Prof. Dr. Faruk Calapkulu, Pamukkale'nin "doganın bir lutfu" olduğunu belirterek "Bn- raa böyle gidene ölecek, olmeme- ü için biz her türlü teknik destegi vermeye bazınz. Konu bir an ön- ce gıindeme aJınmalı" dedi. I dınUnn yüzde 25 kontenjan iste- meleri çok yanüş. Feminist hare- ket bnna karşı çıkmalı." Erkek-kadın aynmı yaptıklan için feministlere karşı olduğunu belirtiyor Bedia Akarsu: "Kadm, önce insaa oiraalı. Aynca, yalnız kadn problemi yok Törkrye'de, erkek problemi de var. K«hmM özgür oimachgı yerde erkek özgir ohır ma? Şnnn da unutmamak gerek: Avrupa'da kadın hareket- lerini başlatan. erkekkrdir. Saint SimoD'lar, Stnart MiD'ler... Bu- nnn nedeni, Idütnr yatammda hep oahuıa egemen olmalan. Kaltü- ri baştan beri erkek karmns. Şu andaki kiiltünuniiz, erkek kuiti- ridür. " Lise yülarından beri dil özleş- mesinin gereğine inanan, "eski" Türk Dil Kurumu'nun yönetimin- de görev alan ve Felsefe Terimle- ri Sözhsgü'nü hazırlayan Bedia Akarsu, dil-kültür bağlantısı üze- rine görüşlerini açıklarken şunlan söylüyor: "Akıl, dilden başka bir şey de- ğil. Bagmn antropologJar, bizim akıl dedigjmlz şeye duayaya açıl- ma diyorlar. Insaa en iyi kendi anMUttyle dasiinıir. Anadflmin ge- lişmesi de aklımn geiişmesini s«|- lar. Yaai, bir nlkenin kultttriinün geUsmesi için, insaaiannın alofla- nnın geüşmesi gerekir." Geliyoruz ulusal kültür - evren- sel kültür aynmına... Ulusal kttl- türün ancak evrensel kültür için- de kendini gösterebileceğine, ev- rensel kültüre yeni bir şeyler ek- ledikçe değer kazanacağına inanı- yor Bedia Akarsu. Ve ekliyor: "Tattunauşuz bizim miiz^imiz teksesU diye... Orttçagda batün halklann mazigi teksesliydi. Ama Rönesana'Un sonra Bab, çoksesh" muzige geçeMhniş, kendi musild- sini asabilmis. Bizim mizigimiz de çoksesli olacak. Bugiin Adnaa Sayguı gibi degerierimiz kendOe- rini kabol etdrdüer. Neden yalnız Itriler bizim olsun? Büyük deger, tamam. Ama onlar çagıaı kapa- mış." Yahıız müzikte mi? Hemen her alanda geieneklerin bırakılacağı- nı, yeni yeni gelenekler yaratıla- cağını söylüyor Bedia Akarsu: "Koşnllar degJşiyor, değiştikçe yeni gelenekler doğayor. Aym yerde kahrsak, tarihimiz olmaz. Oysa inaan, tarihi otaa yaraok de- mek. Büyiikbabanun gelenekleri- ni iztfmeye kalksam, Adem'e ka- dar gitmem gerekir!" Avrupa'nın çok-dillilige gittigi- ne, bizde ise devlet liselerinde ya- bancı dil öğretilemediğine dikka- ti çeken Bedia Akarsu, bunun ne- denini şöyle açıklıyor: "özel okullarda çok iyi öjjretiliyor ya- bana dil. Demek Id elit bir yöne- tki kadro yetfstinnek istiyorlar. Aydınlanmanın tam tersi... Üni- versitede yabano diBe ögretim ise somiirgeler dajuıda, düyaau hiç- bir ilkesinde yoktur. Diyelinı fi- dk lagttzce ögretioyor. Aruk bü- tün ftrik terimleri tngiüzce ola- caknr. Dahası var: Anadil egemen okragnna göre, yabana dO ne tam olarak ögrenflebiMr, ne de yabana dUde geregiııee dnşüBülebilir." Bedia Akarsu'yu felsefeye yö- nelten, edebiyat tutkusu... Daha okula gitmediği sıralarda, teyze oğlunun ev halkına okuduklanm ("kıraat" deniyor) ilgiyle dinli- yor. Bunlar arasında çok sevdiği bir parça var, belleğinde kırık dö- kük kalan. Okuma yazma öğren- dikten sonra, ona kitap yetiştire- mez oluyorlar. Bir yandan da bir romandan alındığını sandığı "o parça"yı anyor. Yıllar sonra, on beş yaşlanndayken, Platon'un Phaidon diyaloğu eline geçiyor: "Sokrates'in zehiri nasıl içt^ini anlaun bir böliim var, o balömi oknmnş... Bn bir vesfle oldn, Ph- toa'nn Idtaplannı okumaya baş- ladım ve felsefeye oradan kay- dım." Edebiyatla ilişkisini hiç kesmi- yor. "Kafa yapısı yönünden ro- man, öykü okumanın büyük önem tasıdıgına inanıyomm" di- yor. "Edebiyatın temelinde dil var, dilin olanaklan var, hayalgü- cü var... Fakülteye yeni başlayan öğrencilerime de felsefe metiiüe- ri başta ağır gelebileceği için, 'Ders çahşmayın, öykü, roman, tiyatro yapıtı okuyun' derdim." "Atatürk döneminin döşMnn- rü" olarak tanımladığı Ataç üze- rine ilginç anılan var Bedia Akar- su'nun: "Baaa 'Seçilmiş kızım' derdi. lstanbul'a geiir gelmez arardı, biriikte BabtaH'yi dolaşv- dık. Bir hafta kahnh lstanbul'da. Daidan dala atlayan korknnç bir zekâsı vardı. Bir hafta sonra yor- gun dBşmiş olurdnm." "Tann beni konnşmayayun di- ye kekeme yarmtmış. Ama ben ko- nnsmadan edemem" diyen ve ger- çekten güzel konuşan Ataç, 1950'lerde Tepebaşı Dram Tiyat- rosu'nda düzenlenen bir edebiyat matinesine katılır. Demirtas Cey- hun, Hasan Puhır, Artila Dhan gi- bi gençlerin "Döriıterleri" yazılı pankartlaıla protesto ettikleri, Yaşar NaM, Yakup Kadri, Taopı- nar, Behcet Kemal gibi yazarlan konuşturmadıklan, sonunda tu- tuklanıp Birinci Şube'ye götürül- dükleri ünlü toplantı... Konuştu- rulmayan yazarlar sahneden iner- ler, Ataç çıkar. Ellerini gençlere doğru kaldınp "Alıklar" diye başlar soze... "Herkes sesini kes- ti. Ataç tam bir saat konuştn. Onu görmeliydiniz o anda... Her- kes çıt çıkannadaB dinliyordu. Sonooda Mr alkıs koptu. Alkışa yukandaki (protestocu) gençler de katılmısü!.." Jeotermal su kaynaklan • BURSA (AA) — Uludağ'dan çıkan ve belli bir bölümü kaphca ve turistik otellerce kullanılan sıcak su kaynakJannın konutlarda da ısınma ve kullanma suyu olarak değerlendirilebüecegı bildirildi. TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Bur&a Şube Baskanı Aü Akça, Uludağ'dan gelen ve ısısı 40 dereceye kadar ulaşan jeotermal su kaynaklannın yeterince dcğerlendirilmediğini söyledi. Bu suyun büyük bölümünün kullanılmadan "boş yere aktığını" kaydeden Akça, "Sıcak sular binalarda ısınma suyu olarak kullanılırsa, hem hava kirliliği azalır, hem de yakıttan tasarnıf sağlanır dedi. Ruhsal takip fişi • ADANA (AA) — Akıl hastalarının ruh ve sinir hastanelerinde kısa bir tedaviden sonra taburcu edilmesinin sakıncalı olduğu belirtilerek, akıl hastalan için "ruhsal takip fişi" hazırlanması istendi. Adana Ruh ve Sinir Hastalıklan Hastanesi Bashekim Yardımcısı Dr. Hamza Avcı, ruh hastalıf] tedavisinde Türkiye'de uygulanan politikaJann genelde yanhş olduğunu söyledi. Akıl hastalarının çoğu zaman hastanelere gelmeden önce çalmadık kapı bırakmadıklarını ifade eden Dr. Avcı, "Hastane açmışız, hasta beklemişiz. Buraya ulasana hizmet vennişiz. Ancak bize gelemeyen binlerce hasta sokaklarda dolaşmaktadır" dedi. tntihar nedeni bunalım • ANKARA (ANKA) — Türkiye'de intiharlann yüzde 35.3'ünün hastalık nedeniyle meydana gelen bunalımdan kaynaklandığı belirlendi. tntiharlarda yüzde 25.7'lik oranla aile geçimsizliği, ikinci sırada geçim sıkıntısı ise yüzde 10.5'lik bir oranla üçüncü sırada yer alıyor ticari başansızlık nedeniyle intihar edenler ise yüzde 1.7'lik oranla en son sırada geliyor. Başbakanhk Devlet Istatistik Enstitüsü tarafından hazırlanan rapora göre duygusal ilişkide başansızlık ve istediği ile evlenemediği için intihar edenlerin oranı yüzde 8 olarak belirlenirken, intiharlarda yüzde 2.8'le öğrenim başansızlığı, yüzde 1.7'yle de ticari basansızbk son sıralarda yer alıyor. Bebeklerde bmgıldak • tZMtR (Cumhuriyet Ege Börosa) — Yeni doğan bebeklerde olan ve daha sonra kaybolan bıngıldaklann, erken ya da geç kapanmasuun sakaüıklara neden olduğu bildirildi. özellikle (D) vitamini fazlalığından kaynaklanan erken kapanmanın beyin geiişmesini engelleyerek geri zekâlılığa yol açtığı, geç kapanmanın ise kemik hastalıklanna neden olduğu vurgulandı. Bebeklerde ön ve arkada olmak üzere iki bıngıldak bulunduğunu belirten Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim görevlilerinden Prof. Dr. Güngör Nişli, sagbklı bir bebeğin bıngüdağının 1-1 .S yaşlan arasında kapandıgını söyledi. Prof. Dr. Güngör Nişli, "Halk arasında yanhş bir yargı var. Bıngıldağın erken kapanması sağlıklı bir gelişimin belirtisi olarak değerlendiriliyor. Bu kesinlikle yarüıştır" diye konuştu. İkram kursları • ANKARA (ANKA) — Türizm Bakanüğı, Türkiye ile Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası arasında imzalanan anlaşma çerçevesinde "otelcilik ikram ve turizm eğitim projesi" kapsamında eğitici kurslan düzenliyor. 60 adet eğitici yetiştinnek üzere düzenlenen kurslar "servis, ön büro ve mutfak" branşlarında verilecek. 12 martta başlayacak ve 7 ay sürecek kurslar sonunda başarılı olanlar, Turizm BakanlığYna bağlı eğitim merkezlerinde Devlet Memurlan Yasası'na göre sözleşmeli olarak istihdam edilecekler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle