20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 OCAK 1990 KÜLTUR-SANAT CUMHURİYET/5 'Son Defter'e 3 günde 2 baskı • ANKARA (AA) — Araştırmacı Baskın Oran tarafından hazırlanan "Kenan Evren'in Yazılmamış Anıları-2 Son Defter", üç gün içerisinde 2. baskısının da tükenmesiyle yeni bir rekor kırdı. Kitabı, Kenan Evren'in üslubu ile çeşitli görüşlerinden yola çıkarak hazırlayan Oran, mizah ve gülme olgusunun, eleştirilmek istenen düşüncelere karşı çıkmanın en çarpıcı biçimi olduğunu söyledi. Oran, "Evren'i ilk kez ben yazmış oldum. Evren'in uslübu rnizaha yatkın. Çok konuşan bir lider olarak Evren'in söylediklerini aktarırken mizah yönünü seçtim" dedi. Ikinci kitap "Son Defter"in, birinci kitaptan daha çok ilgi görebileceğini belirten Oran, "Birinci kitap mizah yönü olan bir belgeydi. İkincisini belge yönü olan bir mizah kitabı olarak tanımlıyorum. Birinci kitaptan sonra bana aktarılan değişik anıiann eklenmesi, o dönemde gazetelerde yer almayan hikâyelerin bana anlatılması ikinci kitabı doğurdu" diye konuştu. Flüt-piyano resitali ' • Kültiir Servisi — Flütçü Dominique Etievant ve piyanist Sylvaine Wiart 8 ocak tarihinde Beşiktaş Resim ve Heykel Müzesi'nde bir resital verecek. Versailles Konservatuvarı'nda oda müziği dalında birinci seçilen Wiart-Etievant iküisinin 1988 yılında katıldıklan Uluslararası Trieste Oda Müziği Yarışması ve yine aynı yıl katıldıklan Vierzon Sonatlar Yarışması birincilikleri de bulunuyor. Avrupa Müzik Konservatuvan mezunu Wiart ve halen Nancy Senfoni Orkestrası'nda flütçü olarak görev yapan Etievant, konserde Doppler, Prokofiev, Schubert, Jolivet ve Poulenc"in yapıtlarını seslendirecek. Konser, saat 19.30'da gerçekleşecek. Jack Lang yardınu az bııldu • PARtS (AA) — Fransa Kültür Bakanı Jack Lang, 1990 yılında, kültür koruyucularından yaklaşık 1 milyar frankhk bir yardım beklendiğini açıkladı. Lang, devletin kültür çalışmalarına bu yıl 40 milyar frank ayırdığı gözönünde tutulduğunda,.kültür koruyucularının ayırdığı payın çok düşük olduğunu belirterek, bunun yükseltilmesi için gerekli bazı girişimlerde bulunulacağını söyledi. Lang, 1990 yılına yönelik bakanlığının çalışmalanyla ilgili yaptığı açıklamalar sırasında, bir yandan büyük girişimcilerin bu alandaki çalışmalan dolayısıyla vergi indirimlerinin arttınlarak, kültür korumacılığırun harcamalarınm gider sayılması gibi önlemler alınacağmı, bir yandan da kültür alanında büyük girişimcilerin vakıflar kurmalarının özendirileceğini belirtti. Gökçek-Bartu sergisi • Kültür Servisi — Suzan Gökçek ve Alp Bartu'nun karma resim sergisi Ramko Sanat Merkezi'nde açıldi. 1951 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'nü bitiren Suzan Gökçek, yurtiçinde 15, yurtdışında ise 3 kişisel sergi açtı. Türkiye Amatör Ressamları yarışmasında ikincilik, Türkiye Güney îlleri yanşmasında ise birinciük ödülü kazanan sanatçınm, yurtdışında ve yurtiçinde çeşitli resmi ve özel koleksiyonlarda yapıtları bulunuyor. 1977 yıjında Atatürk Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'nü Resim-İş öğretmeni olarak bitiren Alp Bartu ise (yukarıda bir yapıtı görülüyor) 6 kişisel sergi açtı ve çeşitli karma sergüere katıldı. Sanatcılarm yapıtları 23 ocak tarihine kadar görülebilir. \aşar Kemal c En iyi 100'içinde • STOCKHOLM (ANKA) — İsveç'te yayınlanan "Tidningen Boken' Dergisi, Yaşar Kemal'in "Ince Memed" adlı romanını tüm zamanlann en iyi 100 kitabı arasına seçti. Dergi tarafından yapılan açıklamaya göre aralannda Isveç Akademisi üyeleri, Isveç Yazarlar Birliği üyeleri, gazetelerin kültür sayfası yöneticileri ile üniversitelerin edebiyat bölümü öğretim üyelerinin bulunduğu 100 uzmandan her biri dünya klasiklerinden 10 kitap seçti. Uzmanların önerileri üzerine toplanan bin kitabın arasmdan 100'ü "Tüm Zamanlann En tyisi Olarak" belirlendi. Seçilen kitapların bir kısmı şöyle: "Incil, Cervantes (Don Kişot), Homeros (Odysseia), Shakespeare (bütün eserleri), Dostoyevski (Suç ve Ceza, Budala, Karamazof Kardeşler), Dante (llahi Komedi), Marquez (Yüz Yıllık Yalnızlık), Carol Lewis (Alis Harikalar Ülkesinde), Dickens (David Copperfield), Tofstoy (Anna Karenina), Sofokles (Kral Oidipus). Aka'dan piyano resitali • Kültür Servisi — Piyanist Ilgın Aka, 9 ocak salı günü saat 18.30'da Atatürk Kültür Merkezi'nde bir piyano resitali verecek. Piyano çalışmalarına 4 yaşında başlayan ve New York'ta müzik öğrenimi gören Aka, Türkiye'de Gülseren Sadak, Ersin Onay, Gülsin Onay ve Esin Kamberoflu ile sürdürdüğü müzik çalışmalarını halen İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda Tuvana Alton'un öğrencisi olarak sürdürüyor. 1969 doğumlu sanatçı, resitalinde Scarlatti, Beethoven, Chopin, Lîszt ve Prokofiev'in eserlerini seslendirecek. YILINDA ISTANBUL'DA TIYATROYA BİR BAKIS Devlet yardum £îyaskosuBir ülkenin tiyatro yaşamı salt devlet ve belediye tiyatrolarıyla sürdürülemez. Kendi yağlarıyla kavrulmak zorunda bırakılan özel topluluklar tiyatroya • ticari yaklaşmak zorunda kalıyor, sanat verimlilikleri engelleniyor. DÎKMEN GÜRÜN UÇARER 1989, birkaç olumlu girişim dı- şında çırpıntılı bir yıldı. 89'un en önemli olayı bence Ferhan Şen- soy'un kişisel cabalanyla Ses Ti- yatrosu'nu yeniden Istanbul'a ka- zandırmasıdır. Bu, hele devletin özel tiyatrolara 150 milyon lira gi- bi komik bir yardınu öngördüğü bu talihsiz dönemde, tarihi altı çi- zilerek atılacak bir başarı. Bir diğer önemli girişim de Uluslararası İstanbul Tiyatro Fes- tivali'ydi. 19-31 mayıs tarihleri arasında kentimizde her gece beş sahnede birden perdeler açıldi ve salonlar doldu. Bu, ülkernizde ti- yatro olayırun düşünsel, kuramsal ve estetik acıdan değerlendirilmesi kapsamında atılmaya çalışılan adımlara kültür alışverişi yönün- den olumlu bir katkıydı. Örneğin Yunanistan'dan gelen Volos Tiyat- ro grubu çok ilginç bir deneme sergiledi. Sofokles'in "Antigone"- si dilde müzikalite anlayışından hareket ederek yorumlanmıştı ve tiyatro sanatı ile tiyatro biliminin kaynaşmasını amaçlayan bir çahş- maydı. Yönetmen değişik uygar- lıklar arasında köprüler atarak bunların birbirleri içinden geçişi- ni belirliyordu. Kuşkusuz bu çiz- gide bir yorum-tiyatronun uflcu- nun genişliğini bir kez daha vur- gulaması bakımından önemliydi. Aynj şekilde îtalya'dan gelen Deneme Tiyatrosu'nun sunduğu **Güg«mış"ta da felsefenin ve vü- cut dilinin kaynaşmasından gide- rek duşünce ağırlıklı deneysel ti- yatronun önemi vurgulanıyordu. Asya mitolojisinden hareket eden yazar, oyunda bir uygarlıklar sen- SAHNELERDE FESTtVAL CANLILlGl — İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nca başlatılan Uluslararası tstanbul Tiyatro Festivali, geçen yılın önemli girişimlerinden biriydi. Festhale ttalya'dan gelen Deneme Tiyatrosu'nun sunduğu "Gılgamış"ta, düşünce ağırlıklı deneysel tiyatronun önemi vurgulanıyordu. tezine yönelmiş ve yorumcu da bu arayışa yine vücut dili ve müzik kullanımıyla katılmıştı. "Gılgamış"ta bu iki unsunın öne çıkması, yönetmen ve koreg- raf Mehmet Akan'ın uzun süre üs- tünde araştırmalar yaptığı, ama olanaksızlıklar nedeniyle surekli- lik kazandıramadığı "HASAD" çalışmalarını çağrıştınyordu. Dı- şarıdan gelen rneslektaşlannın kendi çalışmalarına yaklaştıkları gibi Akan da "HASAD"ı bir la- boratuvar olarak görüyor ve halk danslarının işlevi, biçemi, kökeni üzerinde incelemeler yaparak bi- limsel bir yöntemle cağdaş bir an- latıma varmayı amaçlıyordu. Görüldüğü gibi bizde bu çizgi- de bir çalışma gerekli maddi des- tek sağlanamadığı için geliştirile- mez ve tiyatro dilimize kaynaklık yapamazken tiyatro festivaline ka- tılan konuklar, tiyatro sanatında mitolojiden elektronik çağa uza- nan deneyselliğin önemini bir kez daha gündeme getiriyordu. Bu açıdan bakıldığında da festival bizde irdelenmesi gereken arayış- lar yönünden de ilgi çekici bir et- kinlik. Aynı yıl içinde gerek Uluslara- rası Tiyatro Festivali'nin başlatıl- ması, gerek Ses 1885'in açılması kültür yaşamımızdaki yozlaşma ortamında bu sanata gönül vermiş olanlar için birer umut jşığı. Ama devletin 150 milyonu 28 tiyatroya "yardım" adı altında dağıtması da aynı derecede tedirgin edici bir kültür politikası. Bir yanda festi- val, tiyatromuzun kapılarını dün- yaya açmaya yönelirken, öte yan- da olmayan devlet yardınu özel ti- yatrolann soluklannı kesiyor. Fer- han Şensoy'un iğneyle kuyu kaza- rak actığı Ses 1885 ile devlet yar- dımının "nJufe" karakteristiği ara- sındaki çelişkiyi yakalamamak da olanaksız. Bu yıl tamamen bir fi- yaskoya dönüşen "yardnn" konu- sunda artık devlet öncelikle poli- tikasını saptamak zorundadır. Eğer özel tiyatrolar gerçek anlam- da devlet desteği göreceklerse, bu yardımın ana hatlarının yeniden ve sağlıklı bir biçimde belirlenmesi için Kültür Bakanlığı'nın atması gereken ilk adım sanatçılardan, yazarlardan, araştırmacı ve eleş- tirmenleıden, öğretim görevlüerin- den oluşan bir kadroyla birlikte çalışmalara yönelmektir. Sorun, özel tiyatroların sorunlannın kö- kenine inmektir. Bu bugüne kadar yapılmamış, konunun üstüne cid- diyetle eğilinmemiştir. Sorun sa- lon sorunudur, vergi sorunudur, prodüksiyon sorunudur, turne so- runudur. Kısacası sorun, özel ti- yatrolan sağlıklı bir biçimde ya- şatma sorunudur. Bir ülkenin tiyatro yaşamı salt devlet ve belediye tiyatrolan ile sürdürülemez. Bugün dünya tiyat- rolan kapsamında kendinden söz ettiren ülkeler incelendiğinde de- neysel tiyatrolar, alternatif tiyat- rolar, politik tiyatrolar devletten destek alan özel tiyatrolardır. Biz- de ise kendi yağlarıyla kavrulmak zorunda bırakılan özel topluluk- lar, genelde tiyatroya tamamen ti- cari bir olay olarak yaklaşmak zo- runda kalmakta ve ister istemez sanatta verimlilikleri engellen- mektedir. 1989'un olumsuz yönde dikkat çeken olaylanndan biri de Büyük- şehir Belediyesi ile Şehir Tiyatro- lan Genel Sanat Yönetmeni ara- sında gelişti. Gencay Giirün, 84/85 sezonundan bu yana görev- deydi ve bu kuruma getirdiği ha- reketlilik göz ardı edilemezdi, he- le Muhsin Ertuğrul'un gidişinden sonraki yülar düşünülürse. Bir yö- neticinin artı puanlan olduğu gi- bi eksileri de olabilir. Artılar ve eksiler nesnel bir yaklaşımla sap- tanmalı ve Şehir Tiyatrolan yöne- timinde var olduğu öne sürülen eksikler yaratb bir tartışma orta- mında karşılıklı diyalogla çözüm- lenme yoluna gidilmeliydi. Çün- kü Şehir Tiyatrolan her şeyden önce bir sanat kurumudur. Bu arada Tiyatro ve TV Yazar- lan Derneği'nin de Şehir Tiyatro- lan'nı boykot etmesiyle olay baş- ka bir boyut kazandı. Bugün Türk üyatrosunun karşı karşıya olduğu önemli sorunlardan biri "oyun yazan" sorunudur. Sahnelerimiz- de hâlâ 60'ların mirası yennıekte- dir. Böylesi kısır bir ortamda -ki bu kısırlık Gencay Gürün olayın- dan ayrı değerlendirilmelidir- bir boykot hareketine yönelmek ve salt Şehir Tiyatrolan'nı boykot et- mek yazar sorununa çözüm ara- makta sağlıklı bir yol mudur, tar- tışılabilir? Sanırım sorunlara tek taraflı bakılması yerine özeleştiriye ve nesnel değerlendirmelere önem vermek, oyun yazarhğınuzuv özde ve biçimde yeni arayışlara yönele- cek bir düzeye gelmesini sağlaya- cak kalıcı çareler aramak ve bu- nu tüm tiyatro insanlannın katı- lımıyla gerçekleştirmek ko'nuya boykottan çok daha olumlu ve sağlıklı bir içerik kazandıracaktır. Evet, 1990'da daha yenilikci, daha dengeli, daha pınltılı bir ti- yatro yaşamı umuduyla. Yarıa: 1989 Yılında Türkiye'de Fotoğraf Sanatına Bir Bakış (Mehmet Bayhan) Albert Camus 30yıl önce öldüğünde Jean Paul Sartreşöyleyazmıştv Katlanıhnaz bir saçmalıkKültür Servisi — Fransız Haber Ajansı AFP, 4 Ocak 1960 günü sa- at tam I6.37'de acil ibaresi ve "dikkat flaş flaş" çınçmlı uyarısı ile telekslerden iki satırlık bir ha- ber geçti: "Yazar Albert Camus, UYonae vilayetinde Sens kenti ci- vannda geçirdigi bir trafik kaza- aı sonucu öldii." 47 yaşında ölen Camus, Fran- sız edebiyatında iki temel temayı, "b«şlcakün I 'yı ve "saçma"yı (ab- sürd) gündeme getirmiş, derin fel- sefi ve edebi tartışmalara yol aç- mıştı. Bu tartışmalarda Camus : nün tezlerini eleştirenlerin başın- da Jean-Paul Sartre gehyordu. Va- roluşçu felsefenin bu unlü yazarı, 1947-64 yülan arasında dört cilt- ten oluşan "Situations" (Durum- lar) başhkh denemelerinde, çağda- şı diğer yazarlann yanı sıra Ca- mus'nün ve eserlerinin de tahlili- ni yaptı. Sartre, o zamanlar Ca- mus'nün nihilizmini eleştiriyor ve militan bir tutum almasını talep ediyordu. Aynca felsefı alanda, Camus'nün materyalizmden uzaklaştığuu öne surüyor, toplum- cu olrnadığını beürtiyordu. En önemli eleştirisi de Camus'nün, Sartre'ın geliştirdiği "aydmlann si- yasi batıtlanma zornnİBİugana" (politik angajmanıru) reddetme- siydi. Ancak Sartre, uzun süre Ca- mus'nün en yakın arkadaşlann- dan biri olmuştu, ölümünden he- men sonra da bugünkü "Noovel Obs«rv«tenr" Dergisi'nin babası konumundaki "Fntace Observa- teur" Dergisi'nin 1960 yüı ocak ayında çıkan bir sayısında Ca- mus"yle ilgili bir yazı yayımlamıştı. Camus'nün ölümünün 30. yıldö- nttmünde bu yazıdan bölümler su- nuyoruz: "Bundan altı ay önce, hatta dün bile, soruyorduk: 'Camus ne ya- pacak?' Saygıyla karşılanması ge- reken çelişkileri nedeniyle geçia olarak güç bir durumdaydı ve sus- Albert Camus (1913-1960) kunluğu yeğlemişti, ama o, tutum almak için süre tamnabilecek en- der insanlardan biriydi, çünkü c da tercihini ağır ağır oluşturup on- dan sonra bu seçime sadık kalan insanlardandı. Bir gün konuşacak diye bekliyorduk. Onun söyleye- bilecekleri konusunda herhangi bir olasüık öne sürmeye bile cesa- ret edemiyorduk. Ancak hepimi- zin yaptığı gibi, onun da değişen üünya ile birlikte değiştiğine ina- nıyorduk. Bu da onun varüğının hâlâ aramızda bulunmasına yeti- yordu. Ikimiz tartışmıştık, ayn safla- ra düşmüştük. O tarihten sonra birbirimizi hiç görmememize rağ- men, bu anlaşmazlık çok çok önemli bir şey değildi. Sadece, bi- ze sunulmuş olan küçücük dünya- da birbirimizi yitirraeden, bir baş- ka şekilde beraber yaşamaktı. Bu durum da beni onu düşünmekten alıkoymamıstı. Benim, olaylara ya da havama göre, kimi zaman çok temkinli ki- mi zaman da acıli olarak değer- lendirdiğim suskunlukları, her- Fransız edebiyatının "başkaldıran yabancı"sı Camus, tam 30 yıl önce bir trafik kazası sonucu ölmüştü. Siyaset, felsefe ve edebiyat konulannda Camus'yte derin tartışmalara giren Sartre, Camus'nün ölümünden hemen sonra "Yabancı" ve "Düşüş"ün yazarının ölümünü "saçma" ve "skandal" diye nitelemişti. TURKÇEDE ALBERT CAMUS • Başkaldıran tnsan / Tahsin Yücel • Caliguta / Benan Onaran • Ectıtniler / Aziz Çalışîar ! • Sürgün ve Krallık / NihalÖnol [ • Tersi ve Yiizü / Tahsin I Yücel [ »Veba/NihalÖnol • Yabancı / N. Ankan ' • Düşüş / Yalçın Tura • Sis>phos Söyleni / Tahsin Yücel hangi bir günün niteliği gibiydi. Yani sıcaklık ya da aydınlık gibi bir şeydi, ama her zaman insan- cıldı. Camus'nün kitaplarında da yazdığı uzere (özellikle de en gü- zel ve en az anlaşılmış olan "Düşüş" adlı kitabında) insanlar, kendi düşünceleriyle banşık ya da kavgalı olarak yaşıyordu, ama her halükârda düşünceleriyle yaşıyor- du. Bu aslında bızim kültürümü- zün özel bir macerasıydı ve biz bu hareketin asamalannı ve nihai du- rağım çıkarsamaya çalışıyorduk. Son yıllardaki suskunluğun bi- le olumlu bir yönü vardı. Saçma- nın bu Descartesçı düşünürü, ah- lakın emin ve sağlam alanını terk edip, pratiğin kesin olmayan yo- luna bağıtlanmayı reddediyordu. Bu davranışımn ve suskunluğunu koruduğu diğer çauşmalardaki tu- tumunun nedenlerini tahmin ede- büiyorduk. Çünkü, tek başma ah- lakçılık yapıhrsa hem başkaidın- yı gerektirir hem de başkaldınnın mahkûm edilmesini. Bekliyorduk, beklemek gereki- yordu, bilmek gerekiyordu: Ne ya- parsa yapsın ve daha sonra da ne karar verirse versin Camus, bizim kultürel dünyamızan temel güçle- rinden biri olmaya devam edecek- ti. Aynı şekilde o, kendine göre, Fransa'nın ve yaşadığımız çağın tarihini temsil etmeye devam ede- cekti. Yaşasaydı onun güzergâhı- nı bilecek, belki de anlayacaktık. O aslında her şeyi yapmıştı, koca- man bir yapıt dikmişti ve her za- manki gibi her şey daha yeni ya- pılacaktı. Kendisi de 'Benim yapı- bm önümde duruyor' derdi. Şimdi artık bitti. Bu ölümün özel olarak yarattığı skandal, insani düzenin gayri-insan tarafından ortadan kaldmlmasıdır. İnsani düzen hâlâ bir düzensiz- liktir. Çünkü adaletsiz ve geçici- dir. Aynca bu duzende insanlar vuruluyor ya da açlıktan ölüyor. Ama hiç olmazsa, bu düzen, in- sanlar tarafından kuruldu, onlar tarafından ayakta tutuluyor ve yi- ne onlar tarafından devrilmeye ça- hşılıyor. Camus'nün ölümüne yol açan trafik kazasına ben skandal diyo- rum. Çünkü bu kaza, insani dün- yanın yüreğine, bizim en derin ta" leplerimizin saçmalığını sergilıyor. Camus, henüz yirmi yaşındayken bir hastalığa tutulmuş ve bu has- talık da onun hayatııu altüst et- mişti, o da bu sırada 'saçma'yı keşfetti. *Saçma' insanın aptalca olumsuzlamasıydı. Camus, 'saç- ma'mn içine yerleşti, 'saçma'nın dayanılmaz koşullarını düşüadi ve böylece yakasım 'saçma'dan kurtardı. Oysa, onun sadece ilk yapıtları nın kendi hayatının ger- çeklerini yansıttığına inanırdık. Çünkü hasta tedavi olmuş ve iyi- leşmişti, ama sonunda başka bir âlemden gelen ve beklenmeyen bir ölüm tarafından ezilmişti. *S«ç- ma', artık kimsenin ona sormadı- ğı bir soru olr^alı. 'Saçma' artık onun da kimseye sormadığı bir so- ru olmalı. Zaten bu soru yani bu suskunluk da artık bir suskunluk bile değil, bu suskunluk artık hiç- bir şey değil. Ama ben böyle olduğuna inan- mıyorum. Gayri insan, herhangi bir şekilde tezahür ettiği zaman, insani olanın bir parçası haline ge- liyor. Biten her hayat, çok genç bir insanın hayatı bile olsa hem kın- lan bir plaktır hem de tüm bir ha- yat. Camus'yu seven herkes için, bu ölümde katlanılmaz bir saçma- lık var. Ancak paramparca olmuş bu yapıta bütünlüklü bir yapıt olarak bakmasını öğrenmemiz ge- rekecek. Camus'nün insancılhğı, onu şaşuian ölüme karşı da insan- cıl bir davranışı içerdiği düşünu- lürse, aynca Camus'nün mutlulu- ğu, kibirli ve saf bir şekilde ara- yışı, ölümün gayri insani bir ge- reklik, hatta talep olmasını zorun- lu küdığı da göz önünde tutulur- sa, Camus'nün birbirinden soyut- lanamayacak olan yapıtlan ve ha- yatını varlığının her anını gelecek- teki ölümüne galebe çalmak için saf ve muzafferane bir mücadeleye vakfettiği kabul edilecektir:' 199O miîZİK YILIDIR! ORHANGENCEBA K " Timur Selçuk'un davranışı bana oöre kompleksliydi ve kompJeksli kişilerie, ûstelik Türk mûziğini bilmiyorlarsa, bu konuyu tartışmak çok yarar saglamıyor..." muzîK DİKKAT 1990 MÜZİK YILI OOHAN GINCI»»T . PHIl COLLINS KATkHAN . AJOA I>EKKAN 2. ROCK KUSATMASI . SEIDA . KATE «USH POP-SAV . EHOl CVCİN . TES POSTER LED ZEPPEUN ÎÜTÜN BAYİLERDE KAYAHAN. "Nilüfer"i ikind kez ben keşfettim..." AJDA PEKKAN •Kşndime bakmaktan başkalannı göremiyorum..." BÜLENTORTAÇGIL "Benim yaptığım entelekt bir mûzik ve ben de entelektuelim..." CAN YÜCEL 'Bizim hafif müzik dalaveresinin altında sözde şiır-müzik işbiriiği var. Oysa müziği de bHmiyorlar, şiiri de...' SEİDA BAĞCAN "Fraksiyon seçmiyorum diye, çok kızardı Cem Karaca bana..." Aynca; PHIL COLUNS ile Ö Z a bir sfiyieşı, JIMIHENDRIX, BIUY OCEAN, TEN YEARS AFTER, İKİNCİ ROCK KUŞATMASI, KATE BUSH, THE NEVILLE BROTHERS. EROL EVGİN vs POP-SAV, YES, POP MÜZİĞİN ÇIPLAK GÛZELLERİ, SONER aGU^fun, ORHAN KAHYAOĞLLMuı, SİNA KaOĞLLTnun, YAVUZ BAYDARn yazıiarı, KEMAL URGENÇIn dzgileri ve LED ZEPPEUN posten MÛZİK OERGtSrnin OCAK saysnda. Türtdye'nintekBLUES.ROCK veHÇAVYMETAL Detgisi MERIDYEN1 Müzik Dergisi ite btrtkle istemeyi unutmayın. U Vmuf filmine yasak kalktı, ama Fatoş Güney soruyor: Oteki filmleri ne olacak? SABETAY VAROL PARİS — "Umut" filminin Damştay ka- rarıyla serbest bırakılmasından sonra Fatoş Güney, Paris'teki "Pere Lachaise" mezarlı- ğında Yılmaz Güney'e anıt yapma calışma- larının devam edeceğini açıkladı. Yılmaz Gü- ney'in eşi, tüm yapıtları özgurlüğe kavuşma- dıkça Güney'in cenazesinin ülkeye getirilme- sinin soz konusu olamayacağını sözlerine ek- ledi. 21 ocak gunü 6 bin kişilik Zenith Müzik Salonu'nda yapılması planlanan toplantıda, anıt yarışmasının sonucu da açıklanacak. Fatoş Guney, ünlü sanatçınm 1970'te yap- tığı "Umut" filmi dışında kalan diğer tüm ya- pttlarına yasağın surdüğüne dikkat çekti. Yıl- maz Güney'in yazılarına da değinen Fatoş Güney, "Evet, romanlannın bazılan Türki- ye'de saülıyor. Ancak Yılmaz Güney'in üç dlt tutan siyasal yazılan var. Yalnızca bunlarla ilgili kesinleşmiş 100 yılı aşkın hapis cezası mevcul. Dolayısıyla bu yazılara yasak siirü- yor. Aynca bir 'Yol' filmi, ya da Fransa'da yaptığı 'Duvar' filmine yasagın bu aşamada kalkacağına ibtimal vermiyorum" dedi. Stockholm'de de anıt yapımı için gece dü- zenlendiğini hatırlatan Fatoş Guney, bu iki toplantıda en az toplam 10 bin kişinin Yılmaz Güney'e anıt yapılması için güçlerini seferber edeceklerini vurguladı. Şubat aymda "Umut" filminin vizyona girmesiyle birlikte Türkiye'de de bir gece düzenlenmesinin ongorüldüğünü ifade eden Güney, "Umut'a yasak kalktıktan sonra bazılan 'Artık Yılmaz Güney serbest bı- rakılıyor. Paris'te anıta ne gerek var' diye dü- şünebilir. Ancak Türkiye'de Yılmaz Güney'in yapıtlanna karşı yapılan resmi muamele ne- deniyle cenazesinin Türkiye'ye getirilmesi için girişimde bulunmak Yılmaz'ın anısına saygı- sızlık olur. O, Türkiye'de demokrasinin yer- leşmesine katkıda bulunmak için Türkiye'yi terk etmişti" dedi. Bayan Güney, eşinin, Kürt halkının özgür- lüğüne sahip olması ile Türkiye'deki demok- rasi mücadelesini butünleştirdiğine işaret ede- rek, son fılmlerinde bunun açıkça göruldüğü- nü helirtti. Fatoş Güney, bu özelliği göz ardı edilen Yılmaz Güney'in, gerçek Yılmaz Gü- ney olmayacağını sözlerine ekledi. Fatoş Gü- ney, "O, ne sadece bir sanatçı ne sadece bir politika adamı ya da sadece bir mücadele ada- nuydı. Dolayısıyla bir yönünü benimseyip öbür yönlerini silmeye -çalışmak kabul edilemez" dedi. Yıhnaz Güney'in eşi kocası- nın yapıtlarımn durumuyla ilgili şu bilgileri verdi: "Guney Film kurulduktan sonra gerçeldeş- tirdiği 10 filminin kopyalan biz çıkmadan ön- ce yurtdışına gönderilmişti. Bunlann negatif- lerinin Türkiye'ye getirilmesi düşunülemez. 'Umut' dışında kalanlann tamamı yasak. Ör- neğin 1970 öncesinde yaptığı 'Aç Kurtlar' Türkiye'de hiçbir zaman gösterilemedi. Ay- nca 'Umut'a yapıldığı gibi her biri için teker teker önce sansür kunıluna sonra da Danış- tay'a başvurmak gerekecek. Bn da zaman ve yogun mücadele gerektiren bir iş. Kaldı ki ba- zılannın serbest bırakılacagına ihtimal vermi- yorum. 1968 öncesine ait, Yılmaz'ın oyunçu olarak yer aldıgı 104 filmin ne olduğu bile bi- linmiyor." Eyuboğlu anıbyor • Kültür Servisi — Yazar Sabahattin Eyuboğlu olümunün 17. yıldönümünde Kadıköy Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezi'nde 13 ocak saat 15.00'te anılacak. Anma gününde Mehmet Başaran, Cevat Çapan, Vîdat Gunyol ve Hilmi Yavuz konuşmalar yapacaklar. Kadıköy Belediyesi Kültür ve Sanat Merkezi'nde aynı gün "1980'li Yülarda Türk Şiiri" konulu bir panel de gerçekleştirilecek. Panele Akgün Akova, Enver Ercan, Küçük tskender, Turgay Nar ve Sunay Akın katılacaklar. îtalyan seramikleri • Kültür Servisi — ltalya'nın Faenza Kentindeki Uluslararası Seramik Müzesi'nden gelen yapıtlar 9 ocak -18 şubat tarihleri arasında Türk ve Islam Eserleri Müzesi'nde sergilenecek. 'Fayans' sözcüğünün kaynağını oluşturan Faenza seramiklerinin 14. yüzyıldan günümüze kadar üretilen seçkin örnekleri sergide sunulacak. tznik seramikleri sergisinin ardından yer alan Faenza seramikleri sergisi Dışişleri ve Kültür Bakanlıklan ve Îtalyan Kültür Merkezi'nin işbirliğiyle gerçekleştiriliyor. ^Cüzamla • ANKARA (AA) — Cüzam hastalığı ile mücadelede sanatçı desteğini sağlamak amacıyla düzenlenen "Cüzamla savaşta sanatçılar" adlı karma resim ve heykel sergisi, İstanbul Vakıfbank Taksim Sanat Galeresi'nde 12 ocak cuma günü açılacak. Vakıflar Bankası ve Cüzamla Savaş Derneği tarafından düzenlenen karma sergide, aralannda Ibrahim Balaban, Şükriye Dikmen, Mustafa Plevneli, Hale Sontaş, Berna Türemen, Gürel Yontan, Süleyman Saim Tekcan, Nuri lyem gibi Türk plastik sanatlarının ünlü isimlerinın bulunduğu 57 sanatçınm çalışmalan yer alacak. BUGÜN • İstanbul Trio Sadako Yokoyama (flüt), Sevil Gökdağ (viyolonsel) ve Seher Tanrıyar'dan (piyano) oluşan îstanbul Trio, saat 18.00'de Alarko Merkez Konser Salonu'nda bir dinleti sunacak. BİLSAK'TA BU HAFTA 8 Ocak Pazartesi: 19.00 GÜNLERİN GÖTÜRDÜĞÜ: "Hava Kirienmesi, Kaynaklan, Çözüm YoUan." Prof. Dr. Celal Ertuğ, Prof. Dr. Ümit Serdaroğlu, Prof. Dr. Tolga Yarman, Prof. Dr. Ekrem Ekinci. 9OcakSafa: 19.00 SEMINER: Edebiyat, T«rih, Zaman. Yön: Enis Batur. 10 Ocak Çarşamba: 19.00 DERGI YAZI KURULLARIYLA TANIŞMA, SOHBET: İD VİVO. 19.00 GÜNLERtN GÖTÜRDÜĞÜ: "Günbegön İnsan Haklan" Av. Emel Ataktürk 11 Ocak Perşembe: 19.00 SANAT ESERİNİN OBJEKTİF ANLAMI: "Mavi Kadife" Erol Coşkuner. 19.00 SEMİNER: Edebiyat, Tarib, Zaman. Yön: Enis Batur 12 Ocak Cuma: 19.00 GÜNLERİN GÖTÜRDÜĞÜ: "141, 142, 163" Turgut Kazan, Mehmet Ali Aybar, Bülent Tanör, Süleyman Arif Emre. 19.00 TİYATRO: "Işte Baş, Işte Gövde, Işte Kanatlar." Yazan: Sevim Burak, Oynayan: BİLSAK TİYATRO ATÖLYESİ 13 Ocak Cumartesi: 14.00 GÜNLERİN GÖTÜRDÜĞÜ: "İstanbul Belediyesi'nin Dayanılmaz Beledıyesizliği." Kent Belediye'ye Direniyor. Faruk Birtek, Kürşat Bumin, Erhan Acar, Leyla Tüfenk. 19.00 TİYATRO: "Işıe Baş, tşte Gövde, lşte Kanatlar." Yazan: Sevim Burak, Oynayan: BİLSAK TİYATRO ATÖLYESt. 19.00 KONSER: Grup KAMERTON (KORO) GÖRSEL SANAT ATÖLYELERİ Mehmet Güleryüz'le Resim Çalışmalan. Perşembe-Cuma Ta'i Chi Chu'an Hareketli Meditasyon llhan Güngören'le. BİLSAK Herkese Açıktır. BtLSAK Sıraselviler Soğancı Sok. No: 7 CİHANGİR 143 28 79-143 28 99
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle