Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
7OCAK 1990***' HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/17
OLAYLARIN
ARDENDAKI
GERÇEK
(Baştarafı 1. Sayfada)
mesi bır uygarlık yolunda bütün
Batı dunyasına verilmiş bir ders-
tir.
Ne var ki bu dersin içeriğin-
deki erdemi ve inceliği anlaya-
mayan gerici çevreler, Ayasof-
ya'nm yeniden cami yapılması-
nı siyasal sorun olarak gündeme
getirmektedirler. Son günlerde
bu yolda yine kampanya açıl-
mıstır. "Türban"m ardından
Hava Kuvvetleri'ndeki irtica
olayı kamuoyunun dikkatlerini
toplarken, "Ayasofya'nm ibade-
te açılması" gündemin ilk mad-
delerinden birini oluşturmakta-
dır. Bu alanda yetki hükilmetin
elindedir ve kimi kararlar var-
dır ki kolay verilebilir; ANAP
iktidannın Adalet Bakanı Oltan
Sungurlu, bu kolaylığı belirtiyor
ve diyor ki: "Ayasofya'nm iba-
dete açılması için bizce bir so-
run yok. Bakanlar Kurulu'nun
karan yeterti olur."
Gerçekten de öyledir. Bu ka-
ran Bakanlar Kurulu verebilir.
Hem de karann tarihsel anlamı-
nı, dünyada yapacağı yankıları
Türkiye için ne demek olduğu-
nu bilmeyenler için çok kolay
bir istir. Bakanların birer imza-
sı yeter. Zahmet çekmeye de ge-
rek yoktur. Türkiye'de resmen
yüzde 70'e oturmuş enflasyonu
indirmek, ekonomiyi iyileştir-
mek, geçirn sıkmtısından boğu-
lan halkın soluk almasım sağla-
mak, Türkiye'yi AT'nin kapısın-
da beklemekten kurtarmak,
Ege'de ve Kıbns'ta ulusal sorun-
ları çözmek, Güneydoğu'da te-
rörii durdurup yörede yaşayan
yurttaşlarm can güvenliğini sağ-
lamak gibi sorunları çözümle-
mek elbette çok güçtür. Hükii-
metin bu alanlarda eli kolu bağlı
gö'rünüyor, yetersizlik ortadadır.
Hele Türkiye'de demokrasiyi
kurmak gibi zahmellere de bu
Bakanlar Kurulu giremez; ama
Ayasofya'yı cami yapmak için
birer imza yeierlidir.
Halkın yüzde 20'sinden daha
az bir bölümünün desteğine da-
yanan bu iktidarın Ayasofya'yı
cami yapması Türkiye'de gittik-
çe büyüyen mürteci gücünün
ANAP iktıdarındaki göstergesi
olacaktır.
Türkiye'de 70 bin cami vardır;
her 800 kişiye bir cami düşmek-
te, cami yapımlan da hızla sür-
mektedir. Ayasofya'yı ibadete
açmak, Müslümanlığa hizmet
değil; Türkiye Cumhuriyeüne
kötülük demektir.
Ancak irtica; ülkeyi, cumhu-
riyeti, ulusal çıkarları düşünür
mü?
Namaz
• • •
(Baştarafı 1. Sayfada)
milletvekili Mostafa Parlak
ANAP grubuna bu konuda bir
yasa önerisi Retirmişti.
Ankara Universitesi Ilahiyat
Fakültesi öğretim üyelerinden
Hüseyin Yurtaydın, "Türkiye'nin
yıgınU meseieleri varken, Ayasof-
ya'nın cami haline getirilmesi ko-
nusunun Urtışılmasını anlamsız
buldugunu" ifade etti. Yurtaydın,
"Bir taraftan Fitth cami yaptı di-
ye gerekçe göstermişlerse, ölc ta-
raftan da Atatürk miize haline
getirdi" dedi. lstanbul'da yeterli
cami olduğunu ifade eden Yurtay-
dın, şöyle konuştu:
"İstanbul'da cami mi yok?
Atatürk belli bir ditşünceyle mii-
ze naline getinniş. Üstelik Ata-
türk zamanında sıva kazınmışb.
Şimdi tekrar mı mozaikleri sıva-
yacaklar. Böyle bir meseleleyi or-
taya çıkannak, 'dindar olduk' di-
yerek 'halkın itıbarını kazanma
meselesı' berhalde.
Prof. Dr. Neşet Çağatay da
"Ayasofya'nın camiye dönüştü-
rülmesi kampanyasını" eleştire-
rek, "Her yer cami dolu, namaz
kılacak tek yer Ayasofya mı kal-
dı?" dedi.
*
Işte
(Baştarafı Spor'da)
Her şeye rağmen bilinçli futbo-
lu ve mükemmd organizasyonu ile
farklı bir sonuç yakalayan Beşik-
taş'ta dün Ali'nin fırsatçılığını ve
gol noktasmdaki becerisini, Me-
tin'in de çabukluğunu ve hırsını
seyretmeye doyamadık. Fenerbah-
çe Stadı'nda sıfıra yakın hava, Fe-
ner'i dondururken; Beşiktaş, tri-
bünleri ısındıran futbolu ile alkış
topladı ve Fener taraftanndan da
gelen alkışlar Kartal'ın ligdeki ye-
rinin de hakkım veriyordu.
Veselinoviç
(Baştarafı Sporda)
talaması 33 olan Vişnevski ve Nezi-
hi bu tempoya nasü dayanabilirdi?
Veselinoviç acaba bunlara mı güve-
nip de 5 atarız diyebiliyordu. Boyle
bir durum karşısmda "yani antrenör
mü oynasm sahada" denilebilir. Ta-
k;m yendiği zaman antrenör mü oy-
nuyor ki? Biz bir antrenöriın en ufak
bir yenilgide işine son vertlmesine
karşıyız. Ancak devam edegelen saç-
mahklar karşısmda da önlem almak
gerekır. Fenerbahçeiyi değil. Bir sı-
nıfta bütun öğrenciler sıfırsa bunda
hocanın hiç mi kusuru yoktur? Bu
durum devam ederse hocayı mı kov-
mak, yoksa tüm öğrencilen mi sınıf-
ta bırakmak gerekir?
TİMTRODA
DEVRtM
Zehra tpşiroglu
2000 lira (KDV içinde)
Çağdaş Yaymlan Türkocağı
Cad. 39-41 Cağaloğlu-Jstanbul
Ödemeli gönderilmez.
BÜYÜK tLGt — Lüleburgaz'da konuşan SHP lideri Inönü.büvük ilgi gördu. (Fotoğraf: Ugur Saner)
ORDUDA 'İRTİCA' SORUŞTURMASI
Dıraca yargı yolu kapalı
Tek yol seçim
(Baftarafı 1. Sayfada)
'bir dakika' demiş 'Başbakana
soralım" söylentilerinin yaygın
olduğunu beürterek bugünkü hü-
kümeti halkın "bo şekilde" algı-
ladığını söyledi.
tnönu, Özal'ın cumhurbaşkam
olarak tarafsızlık için yemin etti-
ğini, ancak buna uymadığmı be-
lirtti. Özal'ın ABD gezisini de
eleşüren tnönü, bu konuda şun-
lan söyledi:
"ABD'ye saglık kontrolü için
gidiyor. Ama balk ilaç almak için
para bulamıyor. ABD Başkanı
Busb ile de konuşacakmış. 'Sağ-
lık kontrolüne geldim. Biraz da
onunla ahbaplık edeyim' böyle
şey olraaz. Böyle şe> devlet cid-
diyetiyle bağdaşmaz."
Sozde Ermeni soykırım tasan-
sma da değinen Erdal Inönü, ko-
nuşmasının bu bölümunde Cum-
hurbaşkam Özal'ın "Bir atımlık
barutlan kaldı, atsınlar" demeye
hakkı olmadığınj, bunun cumhur-
başkanına yakışmadığını beürte-
rek, "Türkiye'nin kimseye vere-
Yüksek Askeri Şûra kararı ile ihraç edilen subay ve
astsubaylar, anayasanın 125. maddesi uyarınca yargı
yoluna gidemiyorlar. Sorgulamaya alınanlann yakmları
dün de bir haber alamadılar.
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) — Hava Kuvvetleri Komutaıı-
lığı'nda sürdürülmekte olan irti-
ca operasyonu çerçevesinde Türk
Silahlı Kuvvetleri'nden ihraç edi-
len subay ve astsubaylara yargı
yolunun kapalı olduğu belirlendi.
Yüksek Askeri Şûra karan ile ih-
raç edilen subay ve astsubaylar
anayasanın 125. maddesi uyann-
ca yargı yoluna gidemiyorlar. Bu
arada operasyon çerçevesinde Ha-
va Ulaştırma Grup Komutanlığı
Merkezi'nde sorgulanan subay ve
astsubaylardan dün de yakınlan
herhangi bir haber alamadılar.
Yüksek Askeri Şûra'nın son
toplantısında 15 subay ve astsu-
bayın Turk Silahlı Kuvvetleri ile
ilişiğinin kesilmesiyle birlikte.
1985 yüından bu yana Hava Kuv-
vetleri Komutanlığı bünyesinde
dönem dönem yapılan irtica so-
ruşturması çerçevesinde TSK'dan
ilişiği kesilen subay ve astsubay-
ların sayısı 100'ü buldu. Ancak
Yüksek Askeri Şûra karan ile or-
dudan ihraç edilen subay ve ast-
subaylara yargı yolu kapalı bulu-
nuyor. Konu ile ilgili anayasa
maddesi idarenin her türlü eylem
ve işlemlerine karşı yargı yolunun
açık olduğunu hükme bağlarken,
Yüksek Askeri Şûra kararlannı
bu kapsam dışında tutuyor. Ana-
yasanın konuya ilişkin 125. mad-
desi şöyle:
"İdarenin ber türlü eylem ve «s-
kmleriııe karşı yargı yolu açıkar.
Camburbaşkanı'nın tek başına
yapacağı işlemler ile Yüksek As-
keri Şûra'nın kararlan yargı de-
netimi dışındadır."
öte yandan Hava Kuvvetleri
Komutanlığı'na bağlı Hava Ulas-
tırma Grup Komutanlığı'nda sor-
gulamaya alınan subay ve astsu-
baylardan dün de yakınlan her-
hangi bir haber alamadılar. Subay
ve astsubaylann yakınlan, basın-
da "işkence yapıldığı" yolunda-
ki haberler nedeniyle yakınlanmn
can güvenliğinden endişe ettikle-
rini de bildirdiler.
Bu arada Genelkurmay Baş-
kanlıği, Hava Kuvvetleri Komu-
tanlığı'nda sürdürülen operasyon
karşısmda sessiz kalmayı yeğliyor.
Ancak birkaç gün içerisinde kap-
samlı bir açıklama yapma yolun-
da çalışmalar yapıldığı da bildiril-
di. Açıklamada özellikle işkence
iddiaları üzerinde durulacağı da
öğrenildi.
CÖNEYT ARCAYÜREK yaz.yor
(Baştarafı 1. Sayfada)
na cemaati uydurdular. Bu
nedenle cuma günteri yarıça-
lışma günü.
Kimı eğilimler, bu arada, ku-
rala dönüştü. Bakan hangi cami-
ye gidiyorsa, bürokrasi de cüm-
bür cemaat orada. Cumhurbaş-
kanlarının cuma namazlarını ka-
çırmayacağını halka gösterdik-
ten sonra son haftalarda debde-
beli cuma çıkışlarına ara verilme-
sine verildi, ama başbakan ne-
redeyse tayfalar da ardında.
içişleri Bakanı hangi camiye gi-
diyorsa, bürokrasi orada. Sözge-
lişi örnekler bunlar.
Alışkanlık kurala dönüştü de-
dik, özetleyelim; hafta tatili artık
cuma günü 11.15'tebaşlıyor ve
muhalefet partileri de yeni "ni-
zama uygun" olan programlar
yapıyorlar.
Dün cumartesiydi, TÖ ile SÖ,
Zonguldak yolunda. SHP üçün-
cü iktidara yürüyüş mitingi için
Lüleburgaz'da. DYP, heyetler
kabul ediyor. Başbakan ise var
mı, yok mu belirsiz.
Bir rastlantı, yakalayabildikle-
rimizle Ayasofya konusuyla
"toplumsal uzlaşma" formülü
üzerinde söyleşiyoruz.
Dikkati çekici gelışmelere de-
ğiniyorlar. Örneğin, Kültür Baka-
nımız -ara ki bulasın- N.K. Zey-
bek, ilk önce Ayasofya müze ka-
lır dedi. Ertesı günü, gazeteciy-
le konuşmaktan kaçınarak
bır kısa demeç gönderiverdi. Bu
kez, pek karşı çıkar gibi gorün-
müyordu. Herhalde yüksek bir
yerden -o yüksek yere özgü
deyişle- "olayı kaşımaması tav-
siye" edilmişti
DYP merkezi ise karamame-
nin hazırlandığını, "müsait ze-
min ve zamanda" piyasaya sa-
lınacağını söylüyor. Müslüman-
ların çok zorunlu kalmadıkça in-
san resimleri karşısmda namaz
kılmadığını söyleyen Ecevit, hû-
kümetteki sıkıntıya parmak bası-
yordu. "Müslümanlar o resimler
karşısmda namaz kılmaya zorla-
nacaklar mı, yoksa o sanat ya-
pıtları yeniden örtülecek mi ve-
ya tahrip mi edilecek?" diye so-
ruyor.
EVET/HAYIR
OKTQ AKBAL
(Baştarafı 2. Sayfada)
daha çok anlaşılır yonlere sahip-
tir. İnsan zekasının damgasını ta-
şıyan, büyûk bir roman yazarı ta-
rafından kurulmuş bir dünya, in-
sanlarca çok daha iyi anlaşılır.
Ömrümde göımediğim, karşılaş-
madığım bir Madam Vsrdurin'i,
bir Charius'yü, birlikte yaşadığım
insanlardan daha iyi tanıyorum.
Balzac, Proust, Dickens, Tolstoy,
gerçek yaşamın kişilerine yaklaş-
mamızda bize yardımcı olurlar.
Yazın yapıtları dünyayı kopya et-
mez, ona değişmez bir biçim ve-
rir, ona egemen olur; boylelikle
bizi hayal dünyasının karabasan-
larından kurtanr. Madam Bo-
vary'nin kocası olmak korkunç
bir şeydir, ama Madam Bovary-
yi okumak bizi avutur, acımızı ha-
fifletir. Hatta Madam Bcvary'nin
kocası o'duğumuzu bile unuttu-
rur!"
Andr^ Maurois'nın bu ilginç
yazısının geri kalan birkaç parça-
sını da yarın sunmak istiyorum.
Yazın, edebiyat adını verdiğimiz
ölümsü;: değerin yerini, anlamı-
nı, kalıcı gücünü bir kez daha bir-
likte duyabilmek için...
Bir yanda AT, öte yanda Fe-
ner patrikhanesine tanınan öz-
gürlükten Ayasofya'ya uzanan
baskı. Beri yandan ANAP'a yiten
prestiji sağlama arayışlan. Yuka-
rıdan aşağıya duraksamalar ge-
çiriyor yönetim.
Bu gelişmeleri yakından izle-
yen DYP, hükümetin eski parti
AP'nin 1980'de başlattığı uygu-
lamaya eninde sonunda yanaşa-
cağını öne sürüyor. "Sultan
mahfili"ni açarak şişi de kebabı
da yanmaktan kurtaracağında
direniyor. Bu, gereksinilen pres-
tiji ne ölçüde sağlar? ANAP ör-
güt bünyesinden gelen baskıyı
ne kadanyla karşılar, kuşkusuz
yanıtsız. Bir ara Demırel, aradı,
Sultan mahfilini nasıl olacak da
açacak sorusuna "Ehh, kolayı
var. Demirel bir zaman yapmış-
tı, ne var bunda derler, biter
gider" dedi.
"Biliyorsunuz" diyordu Demi-
rel; "İyi bir şeyler yaptılar mı ken-
dilerinden menkul, kötüye giden
meselelerde sorumlu benim."
Bir de öykü anlattı: "Geçenler-
de birine 'Karadeniz nereden
başlar' diye sordum. Dedi ki: İyi
bir şeyler olursa Anadolu Kava-
ğı'ndan, kötüyse Rize'nin
kenanndan' ...İktidarın hesabı
da bu."
Köşk sözcüsü Kaya Toperi
toplumsal uzlaşmadan TÖ'nün
neyi murat ettiğini açıkladı. Me-
ğer önerinin politikayia ilgisi yok-
muş. Ya neymış? "Tamamen
ekonomik alanda karşılaşılan
zorlukları, ortaklaşa üstesinden
gelmeyi amaçhyormuş." Eteğin-
den yakaladığımız Federal Al-
manya ve Japonya gibi çok ge-
lişmiş ülkelerde uzlaşma, yasa-
larla ya da geleneklerle sağlanı-
yormuş.
Bizde işçi sendikasından mu-
halefete kadar hemen her çev-
re kalkınmıslığın neresinde oldu-
ğumuzu bildiğinden, daha ilk
gün toplumsal uzlaşmanın ikti-
darın hangi amacına hizmet ede-
ceğinı pek güzel kestirmiş, ters-
lemişlerdi.
Ya bizlerin belleği zayıfladı ya
da dünya yeniden kuruluyor.
Tam altı yıl ekonomik alanda bü-
tün zorlukları, ancak ve ancak
kendinin çözebileceğini TÖ, her
gece, her sabah, her öğle üzeri
söylememiş miydi? Toplumsal
uzlaşma çağnlarını reddetmiş,
"yaptıklarını muhalefetin hayal
bile edemeyeceğini" ilan etme-
miş miydi?
Aman efendim bir alçakgönül-
lülük ki Köşk'e gitmeden "muci-
ze adam Erhart'ın Türkiye'deki
ikizi" tanımlamasını bizzat ken-
dileri yapmış, Köşk'te ise hızını
alamayarak "Erhart'tan ileri eko-
nomist olduğunu" beyan buyu-
ran çevrelere hak vermişti. Dün
akıl başka yerde, bugün ekono-
mik zorluklann üstesinden ortak-
laşa gelmeyi isteyerek siyasal
tahterevallinin bir ucunda.
insanın yüreğini parçalayan
haberlere bakarsak yukarıda
"yalnızlık çekme yakınmalan"
veya Baykal'ın yakasına yapışa-
cağını söylemesine ANAP'tan
ses çıkmayışına sinirlilik sergile-
mesi. İkide bir, diyet anımsatma-
ları. "Sizi ben milletvekili, bakan
yaptım!" ANAP grubu bakalım
ne zaman "Al diyetini, ver siya-
sal kişiliğimi" diyecek?
Bunların yanı sıra bir konu çe-
klyor insanı. Devrek'in usta bas-
toncusu Münteka Çelebi, 90
santim uzunluğunda, sustasını
bastın mı on beş santimlik bıçak
çıkaran bir baston, bir asa ve bır
de kırbaç yapmış TÖ'ye. Göre-
bilirse Zonguldak'ta verir arma-
ğanları.
Baston karda buzda düşme-
sin diyeymiş. Kırbaç ise enflas-
yonu azdıranlara "dur" demesı
için. İyi mi?
Anadolu'da küçükleri korku-
tan bir deyim vardır, onu anım-
satan bir özelliği var bastonla kır-
bacın.
İki armağan "kızılcık ağacın-
dan" yapılmış da...
GUARDIAN VE
DAILY
TELEGRAPH
Türkiye
İslamcıhğın
tehdidinde
LONDRA (AA) — îngiiiz
gazetelerinden Guardian ve
Daily Telegrafh, Türkiye'nin
"tslamcılıfın tehdidi alünda"
olduğu görüşünü iieri sürdü.
Guardian Gazetesi'nde dün,
Ankara muhabiri Jane Ho-
ward'ın imzasıyla çıkan
"Türkiye, tslamcılıgm lehdi-
dinden korkuyor" başkklı ya-
ada, üniversitderde kız öfren-
cilere başörtü takma izni veril-
digı ve Ayasofya'nm yenidea
camiye çevrilmesi ıstendiği
kaydedilerek, "Töridye'de U-
da yeakten korkalar ifade edft-
neye başUndı" denildi.
Guardian'm yazısında,
Tüıkiye'de korkularav, AT
bajvurusunun başansızbkla
sonuçlanmast durumunda tsi
lamı bir karşı kampanyanm
başlayabileceği yolunda endi-
şelerin belimlcüği bir zamana
rastlamasının da dikkat çeki-
ci olduğu kaydedildi.
Bu arada Daily Teicgraph
Gazctesi'nde •Türkler tlami
Dafttz korkasıtBda" baştıklı
4en Türkiye'nm ta& karaco-
tn Krmal Ataîürkün 1934 yı-
tmda Ayasofya'yı mizeye çe-
vimesiain Ishm ile Hıristf-
yaahkaraaaıiaiddeageviboz-
dBtom iddia «diyortar" de-
nildi.
cek bir kanş topragı yoktur" de-
di.
tnönü konuşmasında, yüzde 70
enflasyona rağmen hükümetin
bunu basan olarak değerlendirdi-
ğini belirtti, ancak ekonomik po-
litikalann yanlışlığı ve çarpıkhğı-
nın enflasyonu bugünlere getirdi-
ğini söyledi.
Konuşmasının son bölümunde
tüzük kurultayına değinen tnönu,
bu kurultaydan partinin bütttnlük
ve hız almış biçimde çıkacağını
söyledi. Kurultayın ardından
•berkesiıı SHP nin iktidara yürii-
yüşünü görecegini" belirten Erdal
tnönü, kadınların SHP'de daha
aktif politika yapması için yapı-
lacak tüzük degişikliği konusun-
da da destek istedi.
Bu arada ANAP'ın iktidarda
kalabilmek için baa yanlıslann
yamnda dini istismar yöntemlerini
de kullandığını söyleyen SHP Ge-
nel Başkanı "Dini konnlan siya-
sette kallanma>a çalışıyorlar. Bir
tarafta ANAP bir tarafta DYP is-
tismar ediyorlar, aman duymasın-
lar. Ama iktidarda olan ANAP,
o daha tehlikeli. Özellikle bu ko-
nuda kadınlann yardıma olmala-
n gereklidir. Türban konusu var
biliyorsonuz? Bunbtnn bepsi siya-
sal eylemdir" diye konuştu.
Mitingde, tnönü'den sonra ko-
nuşan SHP Genel Sekreteri Deniz
Baykal da, erken seçimin şart ol-
duğunu vurguladı.
SHP'den soru
önergesi
Kaplan
emeklî maaşı
mu?
ANKARA (Cumburiye! Büro-
su) — SHP Manisa Milletvekili
Erdoğan Yetenç, Adana Müftü-
su iken Almanya'ya giderek yer-
leşen ve Atatürk ilke ve devrim-
lerine dil uzatan konuşmalar ya-
pan Cemalettin Kaplan' ın Türk
vatandaşlığından çıkanlıp çıkanl-
madığını sordu.
Yetenç, Pakdemirli'nin ya-
nıtlaması istemiyle verdiği soru
önergesinde şu soruları yöneltti:
" — Vatandaşlıktan çıkanian
Omalettin KapJan'a halen-Emek-
li Sandıgı'ndan emekli maası
ödenmekte raidir?
— tncelemelerimize göre
1.26.944.001.0 emekli cek nosu ile
Cemalettin Kaplan emekli maaşı
almaktadır. Mart 1990 emekli çe-
ki tstanbul Güngören tş Bankası
şubesine gonderilmiş midir? Gon-
derilmisse durdurmayı duşunuyor
musunuz? Yurttaşuktan çıkanldı-
ğından bugüne kadar emekli ma-
aşı alarak etde ettigi baksız kazanç
ne kadardır?"
Yetenç, İçişleri Bakanı Aksu'-
ya ise şu sorulan yöneltti:
"Kaplan TC vatandaşhğından
çıkanlmışsa bu durum Emekli
Sandığı Genel Müdüriügü'ne bü-
dirilmiş midir?"
GOZLEM
UGUR MUMCU
ahyor
(Baştarafı 1. Sayfada)
ANAP'a bağlı bir sivil getirilecek.
Sonra da bu işin edebiyatı yapılacak:
— MİTj sMlleştirdik...
Şayın Özal, bir sivil bürokrat tarafından başarı ile yürütü-
lebilecek Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği görevini son
30 ağustosta ordudan ayrılan Kara Kuvvetleri Komutanına
teslim edecek; sonra da önünde topuk selamı ile esas du-
ruşa geçen ANAP'a 'hizmet arz etmeye' hazır bir emekli ge-
neralı ya da kendisine körükörüne bağlı bir bürokratı MİT
Müsteşarlığı'na getirecek.
Bunun adı da sıvilleşme olacak!
Özal, başbakanlık günlerinde sessiz sedasız bir önemli
düzenleme yapmıştı. Bu önemli düzenleme ile MİT içinde
'özel stetülü' görevliler yaratmıştı. Bu özel statülü görevlile-
rin aylık ve ödenekleri MİT içinde çalışan öteki görevlıler-
den çok daha yüksekti.
Bu düzenleme, 17 Haziran i98Tde çıkanian yasa gücünde
kararnameyle yapılmıştı.
281 sayılı yasa gücündeki kararname ile MİT içinde söz-
leşme usul ve ilkeleri ile aylık ve ödenekleri ile özlük hakla-
rı 'başbakan tarafından tespif olunan 'ayncalıklt görevliler'
yaratılmıştı.
MİT'in kuruluş yasasına göre de sözleşrneli personel ça-
lıştırılabiliyordu. 1987 yılında yapılan bu değişiklikle MİT için-
de iki tür sözteşmeli personel yaratılmıştı.
MİT'e 'Özal'a özel statülü' kaç kişi alındı? Bunlar hangi
alanlarda görevlendirildi?
Bunları bilmeye olanak yoktur...
Özal'ın MİT içindeki sözleşrneli personeli şu özellikleri
taşıyor:
Uzrnanlık alanı başbakanca belirleniyor. Bu bir. Başba-
kanın onayı ile kadro karşılığı çalıştınlıyor... Bu da iki.
Üçüncüsü de şu:
Başbakan 65 yaşını doldurmuş bir emekliyi de sözleşrneli
personel statüsü ile MİT Müsteşarlığı'na getirebiliyor.
Başka?
Aylığı, ödeneği, özlük hakları başbakanca belirleniyor. Ay-
nca MİT'teki görevi süresince Emekli Sandığı'na bağlanıyor.
Peki MİT yasasına göre çalışan sözleşmeli personel?
Bunların kadrolan yok.. Bu bir.. Çalışma koşullarıj/önet-
melikle saptanıyor. Bu da iki.. Aylık ve ödenekleri Özal'ın
sözleşmeli personelinden az, bu da üç.
Öyleyse, MİT içinde üç grup görevli çalışıyor:
İlk grup, devlet memurları yasasına bağlı. İkinci grup, söz-
leşmeli personel. Üçüncü grup da Özal'ın sözleşmeli per-
soneli!
Özetle MİT içinde MİT...
MİT yasasında MİT'in her yılki 'fiili kadro'nun MİT müste-
şarınca belirleneceği ve başbakanca onayianacağı yazılıyor.
MİT'te çalıştırılan askeri personelin sınıf, rütbe, unvan ve
sayılan Genelkurmay Başkanlığı ve MİT Müsteşarlığı'nca bir-
likte saptanıyor.
Özal, şimdi başbakan değil cumhurbaşkanıdır. Nasıl, Baş-
bakanlık'a alınan özel uçakları cumhurbaşkam olarak ken-
disi kullanıyorsa, başbakana bağlı olan MİT'İ de elbette
Cumhurbaşkanlığı'na bağlatacaktır.
Özal, bugünü değil yarını düşünüyor, bugün Akbulut baş-
bakan. Bu açıdan hiçbir sorun yok.
Peki yarın?
Özal, yarın inönü'nün ya da Demirel'in başbakan olaca-
ğını düşünüyor. Özal, kendisi yerine İnönü ya da Demirel'e
bağlı bir MİT'e nasıl katlansın?
Özal, nereye adımını atarsa orası birdenbire ansızın si-
villeşiverır! Basının bazı köşelerinden de hemen alkış gelir:
— Bravo, yaşa, işte sivilleşme.
Sayın Cumhurbaşkanımız 12 Eylül sabahı başbakan yar-
dtmcısı olarak onurlandırdığı askeri hükümeti de birdenbi-
re "sivilleştirmiş" değil miydi?
Şimdi MİT'i de öyie sivilleştireçek...
Bunun adı 'sıvilleşme' değil, 'Öza//aşma'dır. 'Özallaşma'
da özelleşmenin bir özel türüdür!
^ ^ • ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^^^^>^^^ ^ ^ ^ ^ " ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^^^^^^^^m ^^^^^^^B ^ B H ^ ^ ^ ^ ^^^^^B^^' ^ ^ ^ ^ ^ ^ H ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ * ^^^^-^^^^ ^
Katalitik Şobada
SözDemirdöküm'ün.Şimdi katalitik sobada da lider güvencesınden
yararlanacaksınız:
Demirdöküm tecrübesi ve garantısi
size mükemmel bir ürün sunuyor...
Demirdöküm
Katalitik Soba
• Kalıtesı TSEK belgesıyle
onaylanmıştır
• Konforlu kuilanımı kolay
• Toz. koku. duman çıkarmaz.
havayı kurutmaz Soba kurma derdı
yoktur, az yer kaplar
• Otomatık ateşleme sıstemıne
sahıptır
Pratik... sağlam
• Ne boru ne kablo gerektırdığınden,
4 adel dönen tekerleğıyle her yone
kolaylıkla hareket eder Evınızın
dıledığınız odasına, odanızın
dıledığınız köşesıne parmağınızın
ucuyla ıterek taşıyabdırsınız .
• Her parçasınm uretımın her
aşamasında defalarca kalıte kontrolü
yapılmıştır Sobanız
ambalajlanmadan once bır kez daha
yanma testınden geçrılm ştır
Zarif... çağdas
• Modern çızgılerı, ve rengı
ılerı d'zaynıyia evınızın
buronuzun dekorasyonuna
ideal uyum sağlar.
Tasarruflu... ekonomik
• Bacadan ısı kayoı yoktur Yakıtı
Oı
o100'e varan yüksek verımle yakar,
paranıztn tam karşılığını alırsınız.
• Dıledığinızce ayarlayabıleceğınız
3 kademeiı yanma sıstemıyle, en az
yakıt sarfıyatıyla en yüksek ısınma
konforu sağlar.
• Hızlı ısıtma özelliğıyle 1 dakika
içinde en yüksek ısıtma gucüne
ulaşır.
Emniyetli... güvenli
• Termokupl hava kontrol
elemanıyla tam emnıyetlıdır
Guvenlık sıstemı yanmayı otomatık
olarak süreklı kontroi eder.
Satış örgütü yaygın...
Servisi uzman
• Demrdorum'ünyetkılı satıcıları
ulkemızm her koşesnüe, uzman
servısı her zaman yanımzda.
Demırdökum'ü seçmekle. aynı
zamanda gerçek bır "tuketıayı
koruma" S'Stemınm guvencesını de
yaşarsınız...
Demirdöküm'ün üstünlüklerini gördünüz...
Şimdi katalitik sobada dasöz Demirdöküm'ün,
karar sizin...
(X)Demirdöküm
SOBAMERKEZTIC * Ş Tala- ?HiiıFa«s lı 179 27 2"*3 Har-nsnc SoV 33'ussalaka To;3r ç M: 3 Leve^ı STANBL- I? Mı ı ^
Ankın BMg< Mudw10«e T<" f«ı 1P5 43 20 22 ^atts ı4.ı 118 70 44
HULU2 M ISI OANtŞMA WH«aE«l U vssr -<y " j z o U f * « ı : 9 o K ü - 1i I? BalmjncuiSTANSjl
T
eı ıi '"53666 ırHaiıF*sn " 5 5 8 B
•MonTll n i n lerS'^E amrtn -• ı<JSO33 I n a T l l '?4'mO9B tmmmli ıSnlf'CSZ