Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
30 OCAK 1990 CUMHURİYET/15
HAVA DURUMU TÜRKİYE'DE BUGÜN
Ifleteoroloji Genel Müdûrlüğû'nden
alınan btlgıye göre; yurdun bab tesim-
leri parçalı bulutlu, Ege kıyılan yafi-
murlu, yurdun iç ve doju kesimleri
yer yer yoğun olmak üzere sisli diğer
yerier az bulutlu ve açık geçecek. HA-
VA SICAKLIĞI: Artmaya devam ede-
cek. RÜZGÂR: Güney ve batı
yönlerden hafif. ara sıra orta kuvvet-
te es«cek Denizterimizde ruzgâr Mar-
mara, Ege ve Karadenizde kıble ve
todosön. Akdeniz'de kıble ve keşişle-
meden 3 ila 5 Karadeniz açıkiannda _ . , . , , .. . . . , . , ,. , „•• -
6 kuvvelinde saatte 10 ila 21 Kara- V3
" G<*ı n
<te h
a™ ** buluflu ve acık geçecek Ruzgar guney
denizde açıkiarda 28 deniz mili hızla « batıyönlerden hafif, ara sıra orta kuvwtte esecek Göl kucuk
esecek. Deniz mutedil dalgalı olacak. dalgalı olacak. Görûş uzaklığı 10 km. dolayinda bulunacak.
Dalga yüksekiiği 0.5 ila 15. yer yer 2
m. Karadeniz açıklannda 3 ila 4 m.
Adana
Adapazan
Adıyaman
Afyon
Ağr.
Ankara
Antahya
Antalya
Aıtvın
Aydın
Baiıkesıı
Bıieak
Bıngöı
Bitlıs
Bolu
Bursa
Canakkale
Corum
18° 3°ftyartıaiur
14° 5°Eaune
8° !°ErancanA
B
S
s
A
A 19° 6° GOmüshane A
A
B
-6° 23°Esluserıır
9° •*• Sazunıep
16° ÜPGresun
7°-2° HaWen
19° 7°lsparta
16° 1° istanOul
11° -f iznv
-4° -18°Kare
2°-100
Kjsömonu S
B°~l° Kaysen
16° 5= Kırkla^eıı
<5C
PKonya
7°-6= Ktiühya
16° *>Maöiva
10° (FManısa
13° i K.Mjras
0°-5°Mersn
-10°-25°Muğla
11°-3° Muş
11» 2°Niğde
11° 6°On3u
4°-8° Fta
3° -5° Samsun
11° -2° S»rt
14° 8°S«ıop
18° 3°Sıvas
-1° -I6°letarda$
10° -16°Trateon
3° -10-Tunaüı
13° 5°Uşak
9°-«° Van
11° -3° Yozgat
8° 2° Zon«ulda)ı
B 17° 4°
A 14° 3°
A 16° 6°
V 16° 6°
S -6° 20°'
S 4°-10°-
A 12° 5°
A 12° 4°
A 14C
6°
A 6° 0°
B 10° 5°
S 0° 10»
B 14° 5°
A 13° 5°
S -5° -18°
B 12° -1»
S 2°-10»
S 6°-8°
B 11° 6°
A-açık BbuluOy G-guneş* K-kariı S-stsi Y-yaO<nurkı
J ~
Heısınkı J
Leningrad
—t
J Moskova
5 ' _ / v
J »Berlin '
• Parıs
• Sam
Kahıre'/><-'•
DÜNYA'DA BUGÜN
Amsîerdam
Amoun
Atıru
Barcetoru
Basd
Belgrat
Berlın
Bonn
Brûksel
Budapeşte
Cenevre
Cezayır
Odde
Dubayi
FranMuri
Gıme
Heisnlo
Katıire
Kooentuç
Kflln
Lelkoşa
y 7°
A 17°
Y 16°
A 14°
Y 15°
8°
10°
8°
8°
9°
5°
7"
B
y
Y
y
y
y
y
A 18°
A 20°
A 2T
V 10'"
A 16°
V 4°
A 16°
V 8°
y 9°
A 17°
Lfi-ı ngrad
Londra
Madrid
Mbno
Monueal
Moskova
Mur*
NmYork
Osk)
Parrs
Rıyad
Roma
Soiya
Tel Avıv
Tunus
Varşova
Venedık
Viyana 8
Wasfımgson B
Zûrılı Y
Y 8°
Y 10°
B 17°
Y 10°
B -6°
Y 7°
Y 7°
8 0°
Y 6°
Y 10°
Y 6°
A 22°
Y 16°
Y 9°
A 16°
B 7°
B 10°
Y 8°
Y 8°
BULMACA
SOLDAN SACA:
1/ Yalnızca ahlak
üzerine kurulu yöne-
tim biçimi. 2/ Araeri-
ka'da yaşayan yırtıcı
bir hayvan... Hintli
kadınların ulusal giy-
sisi. 3/ Köpek... Süt
şekeri. 4/ Bir çeşit
zamklı ve mat sulu-
boya ile yapılan re-
sim... Iki tarla arasın-
daki sınır. 5/ Akıl...
Kedi ya da köpek yav-
rusu. 6/ Hediye, ba-
ğış... Osmanlı devleti-
nin Kuzey Afrika'da-
ki son topraklarını da yitirdiği antlaş-
manın adı. 7/ Yuvarlak ve bombeli bir
şapka... Kimse, kişi. 8/ Bir Avnıpa hal-
kı... Kalın ve enli diken. 9/ Eski bir
ağırhk ölçüsü... Şarkı, türkü.
YUKARIDAN AŞAGlYA:
1/ Yerme amacıyla yazılmış, genellik-
le nükteli bir şekilde sonuçlanan kısa
şiir. 2/ Ipotek... Kumaşla astar arası-
na konularak giysinin dik durmasını
sağla>-an kolalı bez. 3/ Kemiklerin yu-
varlak ucu... Kadın şapkalanna konulan ve ytlzü örten ince tül. 4/
Kalın biçilmiş uzun tahta... Elektrik direnç birimi. 5/ Yeraek... Hu-
bubat tozu. 6/ Kimi mantariarda üreme organı... Hayat arkada-
şı... Bir sayı. 7/ Felsefe ve edebiyatta şeytanı ve kötülüğü yüceltme
anlayışı. 8/ Edebiyatta etkiyi çoğaltmak için bir şeyin tersini söyle-
yerek alay etme... Zaviye. 9/ Nişan... Asya'da bir ülke.
İ60 YIL ÖNCE Cumhuriyet ~
Kazalara karşı
30 OCAK 1930
Dahiliye Vekili Şükrü Kaya Bey otornobil kazalarının
önüne geçilmek üzere Şehremanetine şu mühim tamimi
göndermiştir:
Şehir içinde otomobil ve otobüslerin hızlı gitmeleri
yüzünden hergün feci kazaların vukua geldiği malumdur.
Ankara'da bu kazaların önüne geçmek için tertibat alındı
ve bir de talimatname tanzimine başlandı. Ancak bu
talimatnamenin bitmesine kadar işi geciktirmek münasip
görülmeyerek şimdiden tatbikına başlandı.
Bunun en mühim noktası otomobillerin saatte azami 20,
otobüslerin 15 kilometre üzerinden sefer etmeleri
takarrür ederek keyfiyet gazetelerde de ilan ettirilmiştir.
Hilafında hareket eden şoför müddeiumumiliğe teslim
edilmekle beraber tekerrürü halinde ellerindeki
ehliyetnameler alınarak şoförlükten menedilmeleri de
cümlei mukerrerattandır.
Beş on günden beri tatbik edilen bu usullerden pek güzel
neticeler elde edildi, muvaffakiyet hasıl oldu ve
bir kaza olmamakla beraber,
halk sokak ve caddelerde
kemali serbesti ve emniyet ile
yürümeğe başladı. Oraca da
bu şeklin tatbik ve işin
ehemmiyeti her an nazardan
uzak tutulmayarak devamlı
surette takibiyle zerre kadar
ihmal gösterilmemesi
hususunun icap edenlere kati
surette olarak tebliğ
buyurulması rica olunur
efendim.
(MANDLEBERG)
Kmpr-nnrablnBr eabanlin
PARDESULER
EKSELSiOR
Hasan Arfa
Milyarder Ford
Lorantik vapurile şehrimize gelen 230 kişiden mürekkep
Amerikalı seyyah kafilesi, dün gece saat 21!de avdet
etmiştir. Bu seyyahlardan bir kısmı, şehrimizi iyice
gezebilmek arzusuyla birkaç gün için burada kalmışlar ve
Beyoğlundaki bazı otellere misafır olmuşlardır. Bundan
sonra gelecek seyyah kafileleri arasında birçok
milyarderler, maruf alimler, profesörler ve sanat erbabı
vardır. Milyarder Henri Ford'un da bu meyanda
şehrimize gelmesi ve Tophane'deki otomobil montaj
fabrikasını görmesi muhtemeldir.
30 YIL ÖNCE Cumhuriyet
Hudud ihtilafı
30 OCAK 1960
lran Büyük Elçisi General Hasan
Arfa bu akşam Elçilik binasmda
bir basın toplantısı tertip ederek
Şah'ın evlenmesi sırasında Irakla
lran arasında vuku bulan hudut
hadiseleri etrafında izahat verrniş
ve gazetecilerin bu mevzudaki
muhtelif suallerini
cevaplandırmıştır.
General Hasan Arfa bugün ihtilafın sebeplerini izah
ettikten sonra 1847'de İran hükümetiyle Osmanlı
İmparatorluğu arasında Erzurumda imzalanan bir
anlaşma gereğince lran ve Irak hudutlarının Şattülarap
olarak tesbit edildiğini bildirmiş ve bugüne kadar bu
anlaşmanın hiç bir suretle haleldar edilmediğini, ancak
Irak hükümetinin bir müddetten beri anlaşmaya riayet
etmiyerek Şattülarap'a giren gemilerin tahmil ve
tahliyelerinden husule gelen hesabı ne gösterdiğini ve ne
de İranın payına düşen parayı tediye ettiğini söylemiştir.
Daha sonra ihtilafın sulh yoluyla halledilebileceğini
bildiren elçi, hadise mahalline bir ağır topçu taburu ile
bir uçaksavar taburunun sevkedildiğini, durumun
CENTO'ya bağlı müttefiklere bildiriMiğini, bir tecavüz
vukuunda Amerikanın ikili anlaşmalar gereğince hadiseye
müdahale edeceğini, Abdülkerim Kasım'ın komünist
olmadığını, fakat Irak radyolarının Rus radyolan gibi
CENTO'ya hücum ettiklerini Abdülkerim Kasım'ın
kendisini Arap milltclerinin kahramanı gibi göstermek
istediğini, Cezayire bol para gönderdiğini iddia etmiştir.
G E Ç E N Y I L B U G Ü N C u m h ^
'Hesap sorarız'
30 OCAK 1989
ANAP Konya Milletvekili Mehmet Keçeciler, Ingiliz
yayın kurumu BBC'nin "Yeşilyurt olayı"na ilişkin
sorularını yanıtlarken, "Bölge halkına baskı yapmak
suretiyle onları konuşturmak gibi zorlamaları asla tasvip
etmiyoruz, doğru bulmuyoruz. Bu faaliyetleri
yapanlardan da hesabıru sorarız. Devlet görevini
yaparken devlet gibi hareket etmek zorundadır. Devlet
anarşist gibi hareket edemez" dedi.
TAKTIŞMA
Milletvekîllîklerî ve Emeklilik
Anayasaya göre hiçbir kişiye, aileye, zümre veya sınıfa
imtiyaz tanınamaz. Oysa milletvekillerine imtiyaz
tanınmaktadır. Bunun eşitlik, sosyal devlet ve sosyal güvenlik
sistemine aykırı düştüğü hem de iki kez Anayasa
Mahkemesi'nin kararlarıyla tescil edilmiştir.
Işçi ve raemurların emekli aylığına hak ka-
zanma koşullarıru anımsatmakta yarar var:
506 sayılı yasaya tabi bir işçinin emekli ola-
bilmesi için 1.1.1990'dan itibaren çalışmaya
başlayanlardan kadınlar 55, erkekler ise 60 ya-
şını doldurmak ve 5000 gün (13 yıl 10 ay 20
gün) prim ödemek ve 15 yıllık sigonalıhk sü-
resini tamamlamak zorundadırlar. T.C.
Emekli Sandığı'na tabi iştirakçiler, yani dev-
let memurlan, emekliye aynlmak için kadın
ise 55 yaşını ve 20 yıl fiili hizmet süresini (ya-
ni 20 yıl süreyle prim ödemek); erkek ise 60
yaşını ve 25 yü fiili hizmet süresini tamamla-
mış olmal).
Bu koşullan yerine getirenlere bağlanan
emekli aylıklan ise yoksulluk sınınmn altın-
da kalmaktadır. Örneğın Sosyal Sigortalar'-
dan emekliye ayrüanlara bugün için en az 300
bin, 1400 göstergeden aylık alanlara ise yak-
laşık 400 bin lira emekli aylığı verilmektedir.
Milletvekilleri ise bu koşullann hiçbirini ye-
rine getirmeksizin, 15 yıl borçlanarak 33 ya-
şında yaklaşık 1.5 milyon lira emekli maaşı
Çağdaş uygarhğın simgesi ve temel bir in-
>an hakkı olan sosyal güvenlik, bireyin karşı-
laştığı hastalık, sakatlık ve yaşlıhk gibi risk-
lere karşı asgari bir ekonomik güvence sağla-
ma amacını taşır. Bu yönüyle sosyal adalet il-
kesini yasama geçirme işlevi görür. Doğası ge-
reği, eşitsizlikler ve ayncalıklara engel olur.
Sağlıksız bir toplumun belirtileri olan adalet-
sizlikleri ve imtiyazlan asgariye indirme temel
hedeftir. Herkesçe çok iyi bilinen ve uygar top-
lumların üzerinde titrediği bu e\r
rensel doğru-
lar, bu yönde uğraş vermekle yükümlü millet-
vekilleri tarafından çok faıkh bir biçimde de-
gerlendirilmekte, kendilerine ayncalıklı ve im-
tiyazlı bir yaşam hazırlama amacına yönlen-
dirilmektedir. Toplumsal tepkiyi hiç kimse ya-
dırgamasın!..
Sosyal güvenlik sistemi içinde önemli bir ye-
ri olan emeklilik, belli bir yaşa ulaşması ne-
deniyle çalışma gücü azalan kimseye, iş haya-
tından çekilerek yitirdiği ücret kaybını emek-
lilik aylığı sayesinde devam ettirme amacını ta-
şır. Çünkü kural olarak yaşlıhk, kişiyi çalışa-
maz dunıma düşürmekte, gelir kaybına yol aç-
makta ve sonuçta kendisini ve ailesini ekono-
mik güçlüklerle baş başa bırakmakıadır. Şu
halde emeklilik sigortasının özünde, ücret ge-
lirini belirli ölçüde karşılamak ve bireye eko-
nomik bir güvence sağlama ilkesi vardır. Ça-
lışabilen, yaşamını sürdürecek bir gelire sahip
kimselere ayncalıklı, "tatlı" olanaklar sun-
mak, sosyal güvenliğin özüne ters düşer.
Bireyin ekonomik koşullan ne olursa olsun
kendisine bir anda emeklilik aylığı da bağlan-
mamaktadır. Belirli koşullan yerine getirme
zorunluluğu vardır ve ülkemizde bu koşullar
özellikle son yıllarda çıkanlan yasalarla ağır-
laştırılmıştır. Bunun kökeninde ise büyük öl-
çüde politik veya milletvekillerinde olduğu gi-
bi kişisel tercihlere dayalı yasal düzenlemeler
yatmaktadır. Ağır bedeli ise her durumda iş-
çi ve memurlara ödetilmektedir.
Geç Kalaıı BUdiri
Saym öğretim üyeleri, bugüne kadar YÖK sisteminin,
üniversite özerkliğine vurduğu darbelere, hangi "nedenlerle"
sessiz kalmışlardır?
alabileceklerdir. Peki yıllarca bu ülkeye hiz-
met eden milyonlarca işçi ve memurun güna-
hı ne? Bunlar için yoksulluk alın yazısı mı?
Anayasaya göre hiçbir kişiye, aileye, züm-
reye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Oysa mil-
letvekillerine imtiyaz tanınmaktadır. Bunun
eşitlik, sosyal devlet ve sosyal güvenlik siste-
mine aykırı düştüğü hem de iki kez Anayasa
Mahkemesi'nin kararlarıyla tescil edilmiştir.
Buna karşın Anayasa Mahkemesi kararlan-
nın geriye yürümezliği ilkesinden yararlamla-
rak milletvekillerine aylık bağlanmış ve öden-
meye devam edilmektedir. "Süper emekliler"
için ise tersi olmuştur. tptal kararından son-
ra çıkanlan bir yasayla günün ekonomik ko-
şullanna göre küçümsenmeyecek miktarlar-
da prim ödeyenlerin emeklilik aylıkları don-
durulmuştur. Geriye yürümezlik ilkesinin mil-
letvekilleri için ayrı bir anlamı mı var? Böyle
bir anlarrun olmadığ] yine Anayasa Mahke-
mesi'nin süperlerle ilgili gerekçeü kararında
açıkça vurgulanmıştır. Anayasaya aykınhğı
saptanarak iptal edimiş bir yasaya dayanarak
emekli aylığının ödenmesine olanak yoktur.
Bu olgulara karşın Anayasaya aykırı yasa çı-
karmak için çaba göstermek yüce Meclis'in
saygınlığını zedelemekten öteye bir anlam ifa-
de etmez.
Prof. Dr. ALI GÜZEL
Marmara Üniversitesi
EMEKLİ MİLLET VEKİLİ
Son günlerde basm organlarında sık sık üni-
versite öğretim üyelerinin "YÖK" ve tiirban'la
ilgili bildirileri yayımlanmaktadır. Öğretim
üyelerinin, toplumu çok yakından ilgilendiren
bu iki konuda göruşlerini toplu olarak kamu-
oyuna açıklamalan, elbette son derece demok-
ratik ve mutluluk verici bir davranıştır.
Ancak tstanbul Üniversilesi'nden bildiri ya-
yımlayarak ülke sorunlarına ne kadar duyar-
lı olduklanm gösteren saym hocalara, bildi-
rinin giriş bölümüne "şimdiye kadar suskun
kaian biz öğretim üyeleri, bundan böyle ül-
kenio yiiksek menfaatleri söz konusu olduğu
şu günlerde sesimizi duyurmayı en iistiın bir
görev kabul ediyonu" cümlesini neden koy-
duklanm sormak gerekir. Acaba bu, geç ka-
lınmış 10 yılın bir pişmanhk ifadesi midir?
Saym öğretim üyeleri, bugüne kadar YÖK
sisteminin, üniversite özerkliğine vurduğu dar-
belere, hangi 'nedenlerie" sessiz kalmışlardır?
Ya da hiçbir neden gösterilmeksizın 1402 sa-
yılı yasa ile çalışmaktan ahkonulan meslektaş-
lannın durumlarına hangi "nedenlerie" tep-
ki göstermemişlerdir? Yani bir "bilim
katliamı" o günlerde ülkenin "yüksek
menfaati" sayılmıyor muydu? Dolayısıyla, ka-
muoyu bu "nedenleri" de bildirilerinde gör-
mek hakkına sahiptir.
YÖK'e egemen olan "Türk-lslam sentezi"
anlayışın, bugün dahi sürdürdüğü gerici - bas-
kıcı uygulamalara karşı yine sessiz kalan sa-
ym öğretim üyeleri "bilim adamı" olmanın
verdiği öngörüyle artık Türkiye'de bir şeyle-
rin yavaş yavaş değiştiğini mi bilmektedirler?
Artık rüzgânn yönü -biraz da olsa- dönmeye
başlamıştır. Çeşitli kişi ve grupların demok-
ratik hak ve taleplerini >üksek sesle aramaya
başladığı son günlerde, üniversitelerimizin seç-
kin üyelerinin bunun gerisinde kalmalan bek-
lenemezdi.
YÖK'ün ve onun Türk-îslam sentezci yan-
daşlanmn tüm gerici - baskıcı uygulamaları-
nı içine sindiren bu kişiler, eğer "laik" olduk-
lanm birkaç kız öğrencinin başörtüsüne
"takarak" kanıtlamak istiyoıiarsa oldukça geç
kalmışlardır. Bu nedenlerle bildirilerinin ka-
muoyu gözünde inandırıcılığı yoktur.
HASAN TAHStN BENLİ
'Feminizm
9
ve
6
Emansipasyon
9
karga.sa.si
Avrupa'daki kadın hareketlerinin ancak çok küçük bir
bölümünü oluşturan "feminizm", kadın-erkek eşitliğini
amaçlayan bir akım değildir.
Önceden belirteyim; ben bir dilbilimcisi de-
ğilim. Yalnızca orta derecede genel kültürü
olan bir hekimim. Bu yüzden de yaz'.mda de-
ğineceğim hususa şimdiye dek ciddi olarak de-
ğinümemiş olduğu için daha da üzülmekteyim.
Son yıllarda Türkiye'de yaygın olarak ve
"kadın-erkek eşitliği" anlamında kullanılmaya
başlanan "feminizm", "feminist" sözcükleri,
otantik ve orijinal anlamlarından saptınlarak
kullanılmaktadır. (Tıpkı, "tııristik" sımf ta-
mmlamasının başına geldiği gibi. Bildiğiniz gi-
bi yurt dışında "2.3. sınıF' anlamında kulla-
nılan bu sözcük, herhalde turistlerin zengin
olarak düşünülmesiyle, Türkçe'de "lüks" sı-
nıf olarak kullanılmaktadır.)
Avrupa'daki kadın hareketlerinin, ancak
çok küçük bir bölümünü oluşturan "femi-
nizm", kadın-erkek eşitliğini amaçlayan bir
akım değildir. Bu akım, "Maçoluk" gibi ne-
gatif bir sözcük olup kadın Maçoluğu yapan
ve kadının tüm alanlarda erkekten üstün ol-
masım hedefleyen ve nerede ise erkeklere an-
cak çocuk üretmek için gereksinen bir akım-
dır. Bizim, sözde çağdaş (ki çoğunun yalnız-
ca üst yapısı batılılaşmıştır, beyinleri değil!)
kadmlarımız da hemen bu sözcüğe sarılıver-
diler. Gerçek anlamının ne olduğunu kavra-
yamadan, herhalde "feminizm, feminin, yani
kadınlıkla ilgili bir şey" diyerek, kadın-erkek
eşitliği sanarak akımlarını "feminist" ilan et-
tiler. Köşe yazanndan karikatüristine, sinema-
cısından aydınına kadar herkes, anlamını an-
cak tahmin ettikleri bu akıma, çağdaşlık adı
altında katüdılar. Şimdiye dek bu konuda çık-
mış bir tartışma anımsamıyorum. Kullanılmak
istenen sözcük (terim) "Emansipasyon"dur, ki
çağdaş anlamda kadın-erkek eşitliğini tanım-
lar bu sözcük. Hemen belirtmeliyim ki tskan-
dinav ülkelerinde bile bu durum henüz tümüy-
le gerçekleştirileraedi. Bayanlar ve baylar; ya
elma ile armudu kanştırmayahm veya gerçek
feminizmi savunuyorsanız, savunduğunuzun
ne olduğunu "açık-seçik" belirtiniz. Her şey-
den önce de yüzeysel taklitçilikten kaçımp, gü-
lünç dunıma düşmeyiniz.
Saygılarımla.
Dr. ALt R1ZA SIĞIRCI
Ürolog-Operatör/tstanbul
YILDIZ ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ'NDEN
Üniversitcmizin aşajıda belirtilen birimlerinin bizalarında gösıerılen unvanlaıına 2547 sayılı kanun uyannca öğretim elemanı alınacaktır.
Buna göre;
a) Dofent kadrosu devamlı statu için olup ilgiliierin düekcelerine özgecmişlerini, doçenlük belgesini, bilimsel çalışma ve yayuılanndao dört nüsha ekleyerek
rektörlüge,
b) Diğer müracaatlar için bildiği yabancı dili belirten dilekçelerine mezuniyet belgesini, (yardıma doçentin doktora belgesini de) kısa özgeçmişini, varsa yayınlan-
mış ve yayınlanacak olan bilimsel çalışmalarını da ekleyerek ilanımızın yayımı tarihinden itibaren 15 gün içinde ilgili birimlere başvurmaları duyurulur.
FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ:
BÖLÜMÜ: ANABİLİM DALI: DOÇENT YARD. DOÇ. ÖCR. GÖR. ARŞ. GÖR. LZMA.N
MATEMAT1K
FİZİK
MÎMARLIK FAKÜLTBSİ:
MİMARLIKE
ŞEHİR VE BÖLGE PLANLAMA
MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ:
METALURJİ MÜHENDİSLİĞ1
KİMYA MÜHENDİSLİĞİ
MAKİNA MÜHENDİSLİĞİ
•
ELEKTRİK MÜHENDİSLtGt
İNŞAAT MÜHENDlSLlĞt
Analiz ve Fonk. Teorisi
Kalıhal Fiziği
Mimarbk Tarihi
Restorasyon
Yapı Bilgisi
Bina Bilgisi
Bölge Planlama
(M.Y.O. Harita Programından
mezun/
Malzeroe
Proses ve Reaktör Tasannu
Temel Işl. ve Termodinamik
Kimvasal Teknolojiler
Mekanik
Makina Teorisi ve Dinamiği
Konsırüksiyon ve Imalat
Elektrik Tesisleri
Ulasarma
—
—
.
1
1
I
1
1
1
1
1
1
1
REKTÖRLÜĞE BAĞLI BİRİMİ t-R:
FEN BİL1MLERİ ENSTİTÜSİJ
(Aynntılı Bilgi Ensıiıü
Müdürlûğü'nden alınabilir.)
Basın: 15423
ANKARA NOTLARI
MUST4FA EKMEKÇİ
Abdi İpekçi Parkı'nda...
LD.'ye (Lütfü Demirkapı) soruyorum:
—Size bunları yapanların öğrenim durumları ne?
—Biz diyorlar, sizierin kaliteli insanlar olduğunuzu biliyoruz.
Okumuş, aydın insanlarsınız, diyorlar. Gözümüze baka baka söy-
lüyorlar, hücredeyken söylüyorlar bunları...
— Ama biz de lise mezunuyuz, biz de biliyoruz bazı şeyleri.
O kadar cahil değiliz, diyorlar. Ama genelde yönetenler genel-
de komiserler, başkomiser. Başkomisere "komutan" diyorlar; ko-
miserlere "komutanım" diyorlar, komiseryardımcıları ve sıradan
sivil polis. Yakalayan da onlar, götüren de onlar, getiren de on-
lar. işkence eden de onlar, hepsi onlar inanın. Sadece konuş-
mak için, gözümüz bağlı diye, görmüyoruzsanıyorlar; "komutan,
momutan" diyorlar, ama seslerınden iyice arkadaş olduk! Ben
şimdi çıksam, Birinci Şube İkinci Tim'i nerede görsem tanırım.
Siyasi polis, sokakta görsem tanırım şimdi ben. Bir tanesi Abdi
İpekçi Parkı'nda oturuyordu.
— Bugün?
— Bugün! Bakın şaka değil, sabah gelirken oturuyordu!
— Ne yapıyordu Abdi ipekçi Parkı'nda? (Nâzım'ın şiirindeki
gibi:) "Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'ndayım / Ne sen
bunun farkındasın, ne polis farkında...")
— Şey diyor, "Oralarda gezeriz biz" diyor, orada şaka yapı-
yorlar bizimle; "Hoca, yarın parkta görünce bizi kaçma haa?"
— Niye?
— Biz adam yemeyiz!
— Vallahi yüzünüzü şeytan görsün, diyordum. Sizin yüzünü-
zün ne hayrını gördüm de arkanızın ne haynnı göreceğim! Çe-
ker giderim!
— Hoca! Çayını içmeye geliriz, şunu ederiz, bunu ederiz...
— Yoook. diyordum, sakın ha sakın. Sizin gibilerle bir daha
karşılaşmak istemiyorum. Sizi görünce insanlığımdan utanıyo-
rum yani!
— Peki, çözüm yolu olarak ne düşünüyorsunuz Lütfü Bey?
— Ben çözüm yolu olarak şunu söylüyorum...
— Bir kez lağvedilmeli, işkence odaları filan...
— DAL denilen kurum yok edilmeli. İnsanlık onuruyla bağ-
daşmayan hiçbir şeye insan layık değildir. Insanlara hani Ata-
türk'ün sdzü var: "Zorla, cebirle susturulamaz.." der ya,
gerçekten bu tip hareketler var ya, insanı istemediği durumlara
sokar. Kabullenmediği durumlara sokar. Daha ötesini söyleye-
yim size; yani bu tip şeyler yerine, düşünce özgürlüğünün oldu-
ğu, insanlann özgürce yaşadıkları, özgürce söyledikleri, özgürce
örgütlenebildikleri, her türlü kanının savunulduğu demokratik bir
ortam gerekir İnsan, anca burda mutlu olur yani. Başkasının mut-
suzluğu üzerine kurulan mutluluk bizi mutlu etmez! Mutluluk-
lar, birlikte yükselmeli.
— Şimdi siz bunları söylüyorsunuz; içeri girip çıkan yüzlerce
insan var, pek azıyla konuşabiliyoruz!
— Bize de dediler, savcılığa ben ifade verirken DGM'de, "Eğer
içeri girip ifadeyi kabul etmezsen, şerefsizim, sizi alıp çıkaraca-
ğız tekrar, götüreceğiz!" dediler. "DAL'a götüreceğiz!" dediler.
Içerideki ifade şu: Kardeşimi suçlama zorunda bıraktılar beni!
Bakın, yurtdışındaki kendi kardeşimi suçlama zorunda bıraktı-
lar; senaryo yazdılar. Ben şöyle dedim: "Yurtdışından bana bir
yayın geldi, o göndermiş olabilir!" dedim. "Göndermiştir" de-
dim. "Doğal" dedim, "bu yasak değil." "Abi, al oku" diye gön-
derebilir. Bunun gibi. Suçlama derken, orada demokratik bir
ortam var, piyasada satılıyor her türlü yayın. Evden yayın alırlar-
ken baktım, örneğin piyasada çıkan tüm yayınlar, "yasak yayın"
diye alınıyor. Kırkın üzerinde kitabımı aldılar, sadece dört kitabı-
ma el koymuşlar. İkisi dergi, ikisi kitap. Örneğin, "Sol Kendini
Anlatıyor" Nihat Behram'ın, onu aldılar. "İlkel, Köleci, Feodal Top-
lum..."
• — Yasak mı?
— Yooo, kitapçılarda satılıyor!
E.B. — Benimkini iade ettiler!
— Peki, bu Avrupa'dan, insan haklarından gelen hukukçular,
DGM Savcısı'nın ifadesini almaya uğraşııiarken, siz orada işken-
ce görüyorsunuz. Öyle anlaşılıyor, o zaman iki tutum var; bir yan-
dan iyi görünmeye çalışmak, bir yandan onu sürdürmek...
— Zaten şeydir böyle, diyoruz ya hani, kendi işgücüyle geli-
şemeyen kapitalist toplumlarda, ulusal sanayisi oluşamayan ka-
pitalist toplumlarda, zorunlu olarak dışa bağımlılık gelir. Dışa
bağımlılığın geldiği yerlerde, siyasette de dışa bağımlılık olur. iki-
yüzlülük, riyakârlık böyle meslek haline gelmiştir. DGM'ye varı-
yorsunuz, DGM'de diyorlar ki:
— Hocam, hiç suçunuz yok da beş bin öğretmenin arasında
seni nasıl aldılar?
— Kim diyen onu?
— DGM Savcısı! Savcı yardımcısıydı sanıyorum, adını bilmi-
yorum; sarışın, açık, kumral, çıplak kafası açık, saçı çok az. 45
yaşlarında bir arkadaş! "Vallahi" dedim, "benim de aklım yet-
medi, ben de bunu soruyorum size; beni nasıl buldunuz yani?
— Peki, işkence yapanları tanıyabılir misiniz?
— Yüzünden hepsini tanırım!
"Sesinden" demek istiyor gibi geldi bana, Lütfü Bey.
— Hepsini karşınıza mı getirmek gerekir?
— Tanıyabilirim, örneğin odalarının kapısında "E İkinci Tim"
yazılı, giremeyiz oraya. Orası siyasi polis, garajın üstündeki yer.
E.B. — Kuş uçurtmayız! diyorlar. "Başbakan gelse katmayız
buraya!" diyorlar. "Kuş uçmaz burada!" derler. Tabii, onların ifa-
desi bilemiyoruz, kim girer, kim girmez! "E-2 Timi" diye geçi-
yor; şöyle bir iş bölümü yaptıklarını söylüyorlar: "Bu Tim, falanca
Örgütle uğraşır, o konunun uzmanıdır!" derler. Diyelim diğer lim1
ler de başka örgütlerle uğraşırlar. O konunun uzmanıdırlar. "Biz,
işte TDKP örgütüyle, onun bağlantılarıyla uğraşırız. Onların gel-
mişini, geçmişıni, bu örgüt kimlerden oluşur, örgüt içinde kim-
lerin, hangi yerde olduklarını..." benzeri şeyler. Şimdi bu Tim'de
kimler var? O devletin kaynakları. Herhalde emniyet müdürü,
personel şubesi, bunlar bilirler mutlaka. İlginçtir, orada hücre-
lerde başka sanıklar var; başka bir suçtan gelmişler sanıyorum,
sahte vize olayından; onlara başka bir tim' bakıyor, onlara süt,
bisküvi, sigara, meyve suyu, meyve alıyor; biz istiyoruz: "Kar-
deşim, biz günlerdir açız! Bize günde çeyrek ekrnek
veriyorsunuz" biz insanız, komşu hücrelerdeyiz, yan yana du-
rumdayız! Ona sorup alıyor, bize almıyor. "Bize niçin almıyor-
sun?" diyorum: "Sizin 'tim'iniz ayn, biz karışmayız, size sizin
"tim'iniz alır!" diyorlar. Yani iş bu kadar ayrı işbölümüne kadar
inmiş...
— Peki, 'tim'e haber verin!
— Biz karışmayız, onlar istedikleri zaman gelirler!..
—Bizim ifademizi alan komiserin, daktiloda yazan memurun
adlan yok. Kod numaralan var. Benim ifademde "sorumlu
komiser" yerine "5" var, memurun yerine "828" var. Ad yok, dev-
let bunları biliyor olmalı. Sorguyu kimler yapıyör, işkenceyi kim-
ler yapıyor, kimler yönetiyor, bunları biliyor olmalı...
T.C.
GİRESUN SULH CEZA MAHKEMESİ
KARAR ÖZETİ
Sayı: Esas No: 989/148
Karar No: 989/255
C.Sav.No: 989/150
Davacı: K.H.
Sanık: Hasan Bayran, Şerif ve Emine'den doğma, 950 d.lu, Bulan-
cak ilçesi Kızıloı M.si nüfusuna kayıtlı olup, halen Giresun Hacıhü-
seyin M.si Gazi Caddesi No: 201 'de ikâmet eder, evli, 3 çocuklu okur
yazar, sabıkasız (Bayram fırınını çalıştırır).
Suç: Gıda raaddeleri tüzüğüne muhalefet
Suç tarihi: 3.3.1989
Karar Tarihi: 25.5.1989
Gıda maddeleri tüzüğüne muhalefet suçundan sanık Hasan Bay-
ram'ı suçu subut bulunduğundan TCK'nın 398, 59, 402, 402/2, 647
sayılı kanunun 4/1-5 maddeleri gereğince neticeten 391.666 lira ağır
para cezası ile cezalandınlmasına, saruğın hapis cezasına müsavi olarak
(2 ay 15 gün) cürme vasıta kıldığı, meslek ve sanatın ve ticaretin tati-
line, 7 gün müddetle işyerinin kapatılmasına, karar örneğinin büyük
harflerle yazılmak suretiyle kapama süresi kadar kapatılan işyerinin
özel bir yerine asılmasına, karar özetinin Ankara, Istanbul ve İzmir'de
yayimlanan tirajı 100 binin üzerinde bulunan gazete ve ayrıca Gire-
sun'daki mahalli bir gazetede masrafı bilahare samktan almmak üzere
bir defa yayımlanması için C.başsavcılığına gönderilmesine dair
25.5.1989 tarihinde verilen karar 28.11.1989 tarihinde kesinleşmiş-
tir. 8.1.1990
Basın: 15480