26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 26 OCAK 1990 SSCB'de ekonomiperişan durumda, Komünist Partisi'nin otoritesi zayıfladı, ayrılıkçı hareketlergüçleniyor Cıımhııriyetler 'bağımsızlık' peşinde Değişen Avrupa, Değişmeyen Türkiye HALÜK ÖZDALGA Birlik içinde milli azınlıkların kendi kaderini tayin hakkı Rusya için demokratikleşmenin ve Ortak Avrupa Evi'nde yer alabilmenin önemli bir koşuludur. Sovyetler Birliği'nin hem demokratiİcleşmesi hem de milli azınlıkları baskı altmda tutmaya devam etmesi mümkün değildir. — 2 — Son gelişmeler Avrupa Birliği açısından da yeni ger- çekler yaratmıştır. 1992 hedefi derinden sarsılmıştır. Hiç kuşku yok ki sarsılan, Avrupa Birliği hedefi değildir; hedef belki şimdi daha da güçlü bir şekilde ortaya çık- mıştır. Sarsılan, Avrupa Birliği hedefinin 1992 için dü- şünülen sınırlarıdır. Avrupa Birliği ve Avrupa Toplu- luğu tartışmalarında önümüzdeki dönemde gündemi oluşturacak başlıca konular şöyle tahmin edilebilir: Almanya'nın, hele birleşmiş bir Almanya'nın bulun- madığı bir Avrupa Birliği düşünülemez. Avrupa'da baa çevrelerin, 80 milyonluk Almanya'nın topluluk içinde her istediğini dikte ettirebileceğinden çekinecekleri, AT- nin böyle bir super gücü kaldıramayacağmdan endişe edecekleri muhakkaktır. Ama, Almanya'sız Avrupa Bir- liği'ne giden yol yoktur. Hem Almanya'nın parçalan- mışlığınm son bulması hem de birleşmiş Almanya'nın topluluk içinde yer alması, Avrupa birliğinin sağlanması için şarttır. AT içinde birleşmiş Almanya'nın gücünü dengelemek için, Fransa ve ttalya'yla beraber tngiltere'nin parasal, siyasal ve politik yönleriyle tamamen bütünleşmiş bir şekilde birlik içinde yer alması gerekecektir. O bakım- dan, Avrupa Topluluğu ile daha yakın bir butunleşme için İngiltere'nin önümüzdeki dönemde daha yoğun bir baskı altında kalacağı tahmin edilebilir. Avusturya, tsviçre, Norveç ve lsveç'in oluşturduğu EFTA (Avrupa Serbest Ticaret Birliği) ülkelerinin, şimdi daha da büyük hedeflere yönelmiş Avrupa Topluluğu- nun çekim gücü karşısında uzun süre dışanda kalma- lan zor olacaktır. Avrupa'da hızla değişen siyasi durum, EFTA ülkelerinin AT dışında kalma gerçeklerini gide- rek zayıflatmaktır. Nihayet, bugünkü Varşova Paktı'na üye ülkelerden çok partili demokratik rejimi seçecek olanlann AT'de yer almak için harekete geçmesi beklenmelidir. Bir Çe- Litvanya Parlamentosu, Sovyetler Birliği'nden bağımsız olma karannı oybirligi ile onaylamıştı. Baltık devletleri Gorbaçov'un gezisi sonuçsuz kalınca Baltık devletleri (Estonya, Letonya, Litvanya), milliyetçilik ve bağımsızlık akımlarımn en güçlü olduğu Sovyet cumhuriyetleri arasındadır. Baltık kıyısındaki bu iiç küçük devlet, Sovyetler Birliği'nin en zengin cumhuriyetleridir. Sovyetler'de üretilen her dört vagondan biri, yedi çamaşır makinesi veya yedi dizel motorundan biri, yalruzca Letonya'da üretilmektedir. Sovyet ilhakı ile son bulan Ikinci Dünya Savaşı öncesi bağımsızlık döneminin anıları, canlı bir şekilde yasamaya devam etmektedir. Kremlin'den yapılan resmi açıklamalarda, Baltıklarda askeri yöntemlerin değil, ikna yöntemlerinin kullamlacağı vurgulanmaktadır. tkna yöntemlerini kullanmak üzere bizzat Gorbaçov Litvanya'ya gitmiş, bütün ağırlığım ortaya koymuş, ama sonuç alamarnıştır. Kremlin askeri bir müdahalenin faturasını ödemeyi göze alarak Kızılordu'nun gücüne başvurma karan vermediği sürece, Baltık devletlerinin çok uzun olmayan bir zaman içinde bağımsızlıklanna kavuşmalan kaçınılmaz bir gidiş olarak görülmektedir. Böyle bir gelişmenin diğer cumhuriyetlerdeki milliyetçilik akımları için nasıl olağanüstü bir teşvik kaynağı oluşturacağı aşikârdır. Lenin 1917 öncesinde Çar tmparatorluğu'nu "haJUann hapishanesi" diye adlandırıyordu ve esir halklara özgürlük vaat etmişti. 1917'den sonra yalmzca Polonya ve Finiandiya hapishaneden kaçmayı başarabildi. Gürcüler, Türkmenler, Ermeniler, Azeriler gibi aynı yolu deneyen diğer milletler ise Kızılordu'ya yenik düştüler. Gardiyarun elbiseleri değişmişti. Birlik içindeki milli azınlıklann fcendi kaderlerini belirleme hakkına sahip olması, Rusya için demokratikleşmenin, "Ortak Avrupa Evi" içinde yer alabilmenin ve yüzlerce yıllık düşün gerçekleşebilraesinin önemli bir koşuludur. Sovyetler Birliği'nin hem demokratikleşmesi, hem de milli azınlıkları baskı altında tutmaya devam etmesi mümkün değildir. koslovakya'nın, Macaristan'ın, Polonya'nın olmadığı Avrupa Birliği, esasen, eksik bir birlikiır. Böylece, At- lantik'ten Urallar'a kadar olmasa bile Sovyetler Birliği sınınna kadar, Avrupa Birliği ideali gerçekleşebilecektır. Peki, "Atlantik'ten Lrallara kadar Avrupa Birliği" idealinin de gerçekleşme şansı var mıdır? Rusya'nın, Avrupa ortak kültürünün bir parçası ol- duğu eski bir inanıştır ve günün birinde ait olduğu bü- yük aile içinde yerini alacağı eski bir rüyadır. Gorba- çov'un "Ortak Avrnpa Evi" içinde yer alma arayışı da bu inanan ve rüyanın candan ifadelerinden biridir. An- cak, "Urallar'a kadar Avnıpa" rüyasından önce cevabı bilinmesi gereken bir başka soru vardır: Sovyetler Bir- liği varlığmı bugünkü biçimiyle devam ettirebilecek midir? Bu soruya olumlu yanıt verebılmek zordur. Esasen bu soruya yanıt oluşturacak gelişmeler, 1990"larda ulus- lararası politika gündeminin en üst sıralannda yer ala- caktır. Rusya'ya ilaveten her biri farklı etnik bileşime sahip 14 özerk cumhuriyetin oluşturduğu Sovyetler Birliği'ni bir arada tutan üç öriemli kuvvet vardır: tdeoloji, eko- nomi ve birlik duyguları. Şimdi bunlann hepsi çöküş içindedir. tdeoloji iflas etmiştir. 70 yıllık açıdan sonra, bilimsel sosyalizmin bir "yanlış" olduğu anlaşılmıştır. Buna paralel olarak Komünist Parti'nin otoritesi son derece zayıflamıştır ve aşınma hızla devam etmektedir. Ekonomi perişan durumdadır. Sovyet ekonomisi, Batı ekonomilerinden 5 ila 15 kat daha düşük verimle üre- tim yapmaktadır. Güney Kore ve Hong Kong, sanayi ürünleri ihracatında Sovyetler Birliği'ni geçmiştir. Milli azınlıklara karşı uygulanan politikalann doğurduğu tep- kiler artmakta, cumhuriyetlerde bağımsızlık akımları güçlenmekte, en son Azerbaycan'^a görülduğu gibi, kanlı çatışmalar vuku bulabilmektedir. Komünist Par- ti merkez örgütlerinde Ruslar, hâkimiyeti daima ezici bir biçimde ellerinde tutmuşlardır. Bu durum, Gorba- çov döneminde de değişmemiştir. Cumhuriyetlerdeki parti örgütleri ise artık, Merkez Komitesi ve Politbü- ro'nun emirlerine giderek daha az uymaktadır. Gürcis- tan parti şefî Gumbaridse'nin "Bundan sonra cumhu- riyetlere bangi haklann yukandan verileceği değil, ege- men cumhuriyetlerin hangi yetkileri merkeze vereceği söz konusu olacaktır" şeklindeki açıklanıası durumu gösteren işaretlerden biridir. Rusça'nın ülkedeki diğer dillerden "daha yiiksek dii- zeyde bir dir olduğu, Sovyet resmi ideolojisinin bir par- çasıdır. Rusça'nın diğer dillerden "daha yuksek dözeyde" S Ü R E C E K olduğunu ileri süren zihniyet, halklar için de aynı inana neden taşımasm? Nitekim Sovyetler Birliği'nde okul ço- cuklanna. hâlâ. "çok uluslu Sovyet devletinin yaratıl- masında ve geliştirilmesinde; çok uluslu Sovyet topln- munnB yaratılmasında ve kökleşmesinde, Biiyiik Rus halkjnın oncii rolü oynadığı" öğretilmektedir. Baltık devletlerindeki okuilarda ise, bölgeye "kültüıün Rus- larla geldigi" okutulmaktadır. Şimdi cumhuriyetler, birbiri ardından, kendi dilleri- ni resmi dil ilan etmeye başlamışlardır. Bir başka önemli gelişme, "milli alaylann" kumlması talebini destekle- yenlerin giderek artmasıdır. Buna göre hiçbir yurttaş, kendi cumhuriyeti dışında askerlik yapmaya zorlana- mayacaktır. Baltık devletleri Baltık devietleri (Estonya, Letonya, Litvanya), milli- yetcilik ve bağımsızlık akımlannın en güçlü olduğu Sov- yet cumhuriyetleri arasındadır. Baltık kıyısındaki bu üç küçük devlet, Sovyetler Birliği'nin en zengin cumhuri- yetleridir. Sovyetler'de üretilen her dört vagondan biri, yedi çamaşır makinesi veya yedi dizel motorundan bi- ri, yalmzca Letonya'da uretilmektedir. Sovyet ilhakı ile son bulan îkinci Dunya Savaşı öncesi bağımsızlık dö- neminin anıları, canlı bir şekilde yasamaya devam et- mektedir. Dunya basınında yer alan haberlere göre, Sov- yet yönetimi Baltık devletlerinde kuvvet kullanmaya- cağı yolunda ABD'ye garanti vermiştir. Kremlin'den ya- pılan resmi açıklamalarda, Baltıklarda askeri yöntem- lerin değil, ikna yöntemlerinin kullamlacağı vurgulan- maktadır. tkna yöntemlerini kullanmak üzere bizzat Gorbaçov Litvanya'ya gitmiş, bütün ağırlığım ortaya koymuş, ama sonuç alamamıştır. Kremlin askeri bir müdahalenin faturasını ödemeyi göze alarak Kızılordu'nun gücüne başvurma karan ver- mediği sürece, Baltık devletlerinin çok uzun olmayan bir zaman içinde bağımsızlıklanna kavuşmalan kaçı- nılmaz bir gidiş olarak görülmektedir. Böyle bir geliş- menin diğer cumhuriyetlerdeki milliyetçilik akımları için nasıl olağanüstü bir teşvik kaynağı oluşturacağı asikâr- dır. Bu kış içinde cumhuriyetlerde yapılacak seçimler, Sovyetler Birliği'ndeki gelişmeler açısından hayati önem taşımaktadır. Lenin 1917 öncesinde Çar tmparatorluğu'nu "balk- lann hapishanesi" diye adlandırıyordu ve esir halklara özgürlük vaat etmişti. 1917'den sonra yalmzca Polon- ya ve Finiandiya hapishaneden kaçmayı başarabildi. Gürcüler, Türkmenler, Ermeniler, Azeriler gibi aynı yolu deneyen diğer milletler ise Kızılordu'ya yenik düştüler. Gardiyanın elbiseleri değişmişti. Birlik içindeki milli azınlıklann kendi kaderlerini be- lirleme hakkına sahip olması, Rusya için demokratik- leşmenin, "Ortak Avrupa EYİ" içinde yer alabilmenin ve yüzlerce yıllık düşun gerçekleşebilmesinin önemli bir koşuludur. Sovyetler Birliği'nin hem demokratikleşmesi, hem de milli azınlıkları baskı altında tutmaya devam etmesi mümkün değildir. Gorbaçov, nerede son bulacağını kendisinin dahi bi- lemediği bir sureci başlatmak cesaretini göstermiştir. Çözülmenin 1990'larda nerdere varacağmı şimdiden ön- görebilmek olanaksızdır. Avrupa'da kalıcı bir banşa giden yolun açılmasında, iki blok arasındaki gerginliğin asgariye inmesinde Gor- baçov'un fevk.alade katküan olmuştur. Ancak, 1990'larda Sovyetler Birliği içindeki geiişmele- re karşı Gorbaçov'un nasıl bir tutum izleyeceği; parti- nin ve ordunun desteğini sağlamayı sürdürüp sürdüre- meyeceği tamamen belirsizdir. Yerli malzeme kullanma ve işçilik gibi girdilerden yüzde 30-35'e varan bir tasarrufsağlanabilir Savunma sanayii yerli üretimle geüşir Em. Amiral YILMAZ USLUER Askeri güç ve onun fiziki unsuru silahlı kuvvetlerin yapabilirliği, iki ana unsurdan meydana gelir. Birincisi silah sistemleri, di- ğeri ise askeri insan gücüdür. tnsan gücu sa- yısının saptanmasına tesir eden faktörleri şöy- le saptayabiliriz. 1) Nasıl bir güvenlik / savunma düzeyi oluş- turrnak istiyoruz? Cevap: Caydıncı. 2) Caydıncı bir silahlı kuvvetler gücü nasıl oluşturulacaktıı ? Hangi özellikleri bulunacak- tır? Cevap: Süratli mukabele yeteneğinde, sey- yaliyeti ve ateş gucü yüksek, genel ve özel ni- teliklere sahip ve kendini devamlı yenileyebi- len bir güç olacak. 3) Bu güç hangi teşkilatta, hangi bölgeler- de konuşlanarak görev yapacak? Cevap: Üst seviyede, karşılıklı ülkeiere göre yapılacak je- ostratejik incelemelerle, "Askeri stratejik he- defler ve bu hedeflere ulasbnct stratejik esas- lar saptanır, cepheler tespit edilir re cephe- lerdeki kuvvetlerin teşkilatı ve konuşlan sap- tanır." 4) Bu teşkilatta insan gücünün sayısı ne ola- caktır? Cevap: Askeri insan gücü sayısı, en fazla saptanan personel kadrosu kadar olur. Askeri insan gücunün sayısının saptanma- sına tesir eden bu ana faktörlerden başka, di- ğer faktörleri de şöyle sıralayabiliriz: 1) Muhatap ülkenin silahlı kuvvetlerinin ya- pısı, sımrlann uzunluğu, hareket alanının to- pografisi, 2) Ülkenin demografik durumu, özellikle 17-20 yaş grubu, 3) Ülkenin dahil olduğu "ortak savunma paktı" istekleri, 4) Uluslararası silahsızlanma görüşmeleri / anlaşmaları, 5) Ülkenin asker alma ile ilgili hukuki dü- zeni, 6) Ülkenin ekonomik, politik, sosyal dunı- mu. Görülduğu gibi, askeri gücün insan sayısı- nı saptamada birçok detaylı çalışmaların ya- pılması gerekmektedir. TSK'nın 1987 personel mevcudu para- militer güç jandarmayı da eklediğimizde 780.500'dür. TSK'mn 1988 yılı er/erbaş mev- cudu 575.800'dür. Bu miktara jandarma da eklendiğinde mevcut 7OO.8OO'e yükselmekte- dir. 1111 Sayılı Askerlik Kanunu'na gore TC vatandaşı olan her erkek 20 yaşına girdiği yıl mecburi askerliğe tabidir. Askerlik süresi er ve erbaşlar için 18 aydır. Silahlı Kuvvetler'- de aynı anda 5 donem er bulunur ve bir yılda 3 dönem (celp) yapılmaktadır. Silahlı Kuvvetler'in er mevcudu dediğimiz gibi jandarma dahil 1988 yılında 700.800'dur. Bu mevcudu banş kadrosu bile kabul et- sek yıllık er/erbaş ihtiyacı: 700.800 H- 5 (Dönem) x (3 yıllık donem ade- di) = 420.488 olacaktır. 1990 yıhnda askerlik çağı baslayan 600.000 erkekten %10'unun üniversiteler ve yuksek okullara girdiği/gireceği kabul edildiğinde 1990 yılında er/erbaş kavnağında 540.000 kişi bulunacaktır. Yılhk ihtiyaç 420.000 olduğuna göre 1990 yılında ihtiyaç fazlası er/erbaş yükümlüsü 130.000 kişi kaynakta bulunacaktır. 1990 yı- lından sonraki yıllarda kaynakta yıllık nüfus artış hızı oranında (9»2.5) bir artış her yıl kay- nakta birikecektir. Bu kaynak fazlalığı, bedelli askerlik, kamu hizmetlerinde görevlendirme ve askerlik sü- resinin kısaltılması gibi düzenlemelerle eritil- meye çalışılmakta ise de, bu fazlalığın bir kıs- mı er/erbaş mevcudunu şişirmektedir. Halen devan eden "Avnıpa'da Konvansi- yonel Silab Indirimi MuzakerelerT'nde (AK- KUM) bir sonuca ulaşılması halinde, kuvvet- tutumlannı daima müşahede etmiştir. • Bu tehditlerin büyük bir kısmının hazır- lık aşamasından eyleme dönüşmemesinin ne- deni ise caydırıcılığımızdır. • Algılanan bu çevresel tehditlere ek ola- rak Türkiye'nin bir Ortadoğu, Avrupa, Bal- kan ve Akdeniz ülkesi olması ve bu bölgeler- deki olaylardan etküenmesi ve/veya bu olay- ları etkileyebilmesi, Türkiye'yi müstesna bir jeopolitik-jeostratejik önem duzeyine çıkar- maktadır. Bu nedenlerle, Türkiye güven- lik/savunma düzeyini mümkün olan en üst düzeyde muhafaza etmek zorundadır. Turki- ye, milli varlık ve butünlüğünü zedeleyebile- de "sayı ve kalite" bakımından, bu yetenek- lerin, bunları yaratan kaynaklar (mali, eko- nomik v.b.) arasında uyumlu bir dengenin ku- rulması gerekir. Bugünkü modern savaslar- da, "sayı yerine kalite" ya da "kaliteye kar- şı sayı" deyimleri doğru değildir. En doğru- su, "uygun sayı ve kalitede insan ve silah sistemlerinde meydana gelen bir silahlı kuv- vetler oluşturmak ve idame ettirmek" şeklinde olmalıdır. 3. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin silah ve ekip- manı yaşlıdır, demodedir ve süratle güncel- leştirilmelidir. Modernize edilmeüdir diyemi- yoruz, çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri'nin rak ifade edilmektedir. Halbuki, savunma butçesinin genel bütçeye oranı azami %15, GSMH'ye oranı ^03.5 ve fert başına yıllık harcama ise 45 dolardır. Bu husus, NATO'- nun savunma harcamalarına askeri yardım- lan dahil etmesinden kaynaklanmaktadır, as- keri yardımlar ise Türkiye'nin kendi öz kay- nakları dışındadır. • Son on yılın Savunma Bütçesi'nin dolar bazında açıklanmasında; butçe, 1980'den 1986'ya kadar yıllık 1.5 milyar ABD Dolan, 1987'den 1990 yılına kadar, yıllık 2.1 milyar ABD Dolan'dır. Yılbk ortalama artış %2'dir. (50 milyon ABD Dolan). Halbuki, son 10 yı- DEVUT TûRJdre MH6AIIİSTAN ruıuuriSTMi SÜRİYE IMK İRAN SSC8 1179 3.001 7 91 2.424 2.110 2.673 9.938 Sa 1981 2 815 1 011 2 578 2.389 •4.572 12 914 nMMİfe l*Mn 1982 2 755 1 287 2639 2 474 8 127 15 393 23 ırcamta 1884 2 190 1 491 2 413 3 210 13.835 20 582 21 3 n 1888 2.769 1.941 2.418 3.623 11.583 5904 TÜRKİYE VE 1987 2 890 2 370 2.972 3 949 13.996 8 956 1879 69 • 90 264 244 213 270 SINIR ÜLKELERİ Kişi Bafiu Oişrnı S» Harcamalan (S) 1881 62 114 265 257 338 331 1982 1984 59 45 141 168 270 237 256 309 580 929 383 469 SAVUNMA HARCAMALARI 1986 1987 54 216 233 322 752 124 bö 262 28b 361 880 1/9 1979 15 3 30 4 366 - 11.5 Topiaa HaıcaMİm 64 1981 20.4 56 31.2 30.8 6.8 45 3 1982 21.6 5.7 25.7 29.1 — 46 9 1984 21 2 5.6 19 4 305 — 45.3 46 m *) 1888 226 59 227 324 — 11 9 1887 224 62 21.9 37.2 — 15.8 1879 4.3 3 6.3 21.1 10.0 11.5 GSMN'remn Karcaa* 1881 1882 52 29 7 13 4 — 14 2 ttStmm 1884 44 39 7.1 167 51.2 12.3 10- M 1888 1987 4.8 4.7 4.2 5.6 14.5 31 7 30 4 20 ASKER MEVCUDUNUN BUTÇE VE BUTÇE DIŞI SAVUNMA HARCAMALARI Çevresel tehditlere ek olarak Türkiye'nin bir Ortadoğu, Avrupa, Balkan ve Akdeniz ülkesi oiması ve bu bölgelerdeki olaylardan etküenmesi ve/veya bu olaylan etkileyebilmesi, Türkiye'yi müstesna bir jeopolitik- jeostratejik önem duzeyine çıkarmaktadır. lerde yapılacak indirme paralel olarak er/er- baş mevcudunda da bir indirim yapılabilecek- tir. Yılhk 2000 dolar eşdeğeri kabul edildiğin- de er/erbaş mevcudunda 100.000 kişilik in- dirim 200 milyon dolar, 150.000 kişilik indi- rim 300 milyon dolar değerinde bir tasarruf sağlayabilir. Sonuç ve öneriler 1. Türkiye'nin sınırdaşı altı ulke bulunmak- tadır. Kıbrıs'taki Barış Gucü kuvvetimiz ve Kıbrıs yönetiminin durumu göz önünde bu- lunduruiduğunda, tehdit değerlendirmesi 7 ül- keye gore yapılmalıdır. • Türkiye, çevresindeki bu devletlerin za- man zaman duşmanca tutum ve hareketleri- ne maruz kalmış, niyetler bazen açığa çıkmış, bazen fiili bir tehdit haline gelmiştir. Türki- ye, bu devletlerin duşmanca niyet, hareket ve NUFUSA ORANI fike Türkiye Suriye Yunanistan Bulgaristan Fransa Italya Mısır F.AImanya Oran %1.2 %2 3 %1.2 %1 %0.47 %0.46 %0.44 %0.36 YıKar 1986 1987 1988 1989 Savunma HIÇMI (•HyarS değeri) 1650 2.100 2.100 2.100 ABO yanhmı (mtytnS) 618.4 493.4 490 500 F.Ahnaıya yanlnı («ihrı» S) 59.9 72.3 77.7 82 SavuRma sanayii destekleme renu hsfCflnnsı 85 85 90 100 Toplam savunma harcamalan (•«yarS) 2.413 2.750 2.757 2.782 TSK PERSONEL MEVCUDU Yiaf 1979 1S83 1984 1986 19(7 (1987) Mevcut 566 000 569 000 602 000 654 400 654 400 126100 Halen devam eden AKKUM görüşmelerinden bir sonuç çıkması halinde, kuvvetlerde yapılacak indirime paralel olarak er/erbaş mevcudunda da bir indirim yapılabilecektir. Yıllık 2000 dolar eşdeğeri kabul edildiğinde er/erbaş mevcudunda 100 bin kişilik indirim 200 milyon dolar, 150 bin kişilik indirim 300 milyon dolar değerinde bir tasarruf sağlayabilir. cek herhangi bir riski kabul edemez. • Milli guvenliğimizle ilgili hedeflerin ko- runmasında/ele geçirilmesinde, savunma/as- keri gucümüzün fiziki unsuru Silahlı Kuvvet- lerimiz milli güvenliğimizin ana unsuru- dur/bileşenidir. Bu görüşe ters düşen bir po- litik imaj yaratılması tehlikelidir ve milli gü- venlik anlayışına uygun değildir. Önce yur- dumuzu her turlü tehdide karşı koruyacağız, vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini sağ- layacağız ve böyle bir ortamda okullarımızı, hastanelerimizi ve benzeri kurum ve müesse- selerimizi kurup geliştireceğiz. 2. Devletler, kabul ettikleri güvenlik/savuıı- ma duzeyine uygun bir askeri güç oluşturur- lar. Bu güç, kendisine tahsis edilen ekonomik, mali, teknolojik, endüstriyel ve sosyal kay- naklan, silah sistemleri ve askeri insan gücün- den meydana gelen askeri yeteneklere çevirir. • Askeri yeteneklerin her birinin, kendi için- (TSK) birçok silah ve ekipmanı, modernize edilmeye değme>f ecek kadar yaşlı ve demode- dir. 4. Türkiye'nin savunma harcamalan, 1986-1989 yılları ortalamasına göre 2.750 mil- yar ABD Dolan eşdeğerindedir (yıllık). Sa- vunma harcamalarımızın ana kaynağı savun- ma butçemiz, 1987-1988-1989 yıUannda 2.100 milyar ABD Dolan, Amerikan yardımı 490-500 milyon ABD Dolan, Fed.Alman yar- dımı 75-80 milyon ABD Dolan, Savunma Sa- nayii Destekleme Fonu ise 90-100 milyon ABD Doları eşdeğerindedir. Bazı yazarlar ve siyasiler, Türk savunma harcamalarını daha yüksek rakamlar olarak belirtmekte, örneğin savunma butçesinin genel bütçeye oranının *o22'ler civannda, yine savunma harcamala- rının GSMH'ye oramnı %4.5'lere çıkartmak- laâırlar. Bu durumda, fert başına düşen yıl- lık savunma harcaması da 55 ABD Dolan ola- hn büyüme hızı ortalaması %5'tir. Oyle ise Türk ekonomisi gelişme oranını Silahlı Kuv- vetler butçesineyansıtmamıştır. Yıllık savun- ma butçeleri ancak TSK'nın mevcut si- lah/araç ve malzemesinin destek ve idamesi- ni ve personel ozlük haklan ile personelin ia- şe ve ibatesine yeterli olabilmiştir. 1990 savun- ma bütçesindeki yatırımlar, savunma butçe- sinin %4'ü kadardır (303 milyar TL). Bu butçe, son üç yılda genel butçenin %12'si ka- darıdır. Savunma butçemiz NATO, Varşova Paktı ve komşu ülkelerin savunma bütçeleri- ne göre en az olanıdır. 5. Savunma butçemiz, yalmzca TSK'nın si- lah ve malzemesinin destek ve idamesine ve personel giderlerine yeter derecede olduğun- dan, demode silah ve malzemenin guncelleş- tirilmesi ve nıodernizasyonuna ayrılabilecek miktar, askeri yardımlann bir kısraı ile Sa- vunma Sanayii Destekleme Fonu'dur. Bu ka\- naklann da azami değeri yılda 1 milyar ABD Dolan'dır. (Genel olarak, 500 milyon dolar askeri yardım 500 milyon dolar eşdeğerinde fon kaynağı). Acaba bu yıllık miktar yeterli midir? 6. 1987'de yaptığımız bir araştırmaya göre TSK'nın güncelleştirilmesi/modernizasyonu için ihtiyacı olan silah ve ekipmanın dış alım yolu ile sağlanmasında 1986 birim fiyatları- na gore asgari 35 milyar ABD Doları'na ge- reksinme vardır. Bu gereksinme, bugünkü kaynaklarla 25-30 yılda gidenlebilir ki dün- ya bu süre içinde aynı silahın 2 yeni jeneras- yonuna şahit olacaktır. Yaııi, bu süre içinde, Savunma butçemiz, yalmzca TSK'mn silah ve malzemesinin destek ve idamesine ve personel giderlerine yeter derecede olduğundan, demode silah ve malzemenin güncelleştirilmesi ve modernizasyonuna ayrılabilecek miktar, askeri yardımların bir kısmı ile Savunma Sanayii Destekleme Fonu'dur. Bu kaynakların da azami değeri yılda 1 milyar dolardır. Acaba bu yıllık miktar yeterli midir? TSK, modernize olmadan tekrar demode ola- caktır. Bundan kurtulmanın tek yolu, savun- ma sanayiimizi geliştirip ihtiyacımız olan si- lah ve malzemeyi kendimiz üretmemizdir. Bu şekilde yerli malzeme kullanma ve işçilik gi- bi girdilerden %30-35'e varan bir ekonomi sağlanabilir. Bu durum dikkate alındığında, ihtiyacımız olan silah ve ekipman üretebilmek için savun- ma sanayiimizin yılda 1.5 milyar ABD Dola- rı'na gereksinme duyduğu ortaya çık- maktadır. Bu ihtiyacm 1 milyar dolarhk kısmı, Savun- ma Sanayii Geliştirme Fonu ve dış askeri yar- dımlarla giderüebileceğine göre yıllık 500 mil- yon dolarhk bir bütçe dışı ek kaynağa daha ihtiyaç vardır. Acaba bu kaynak ihtiyacı in- san gucü sayısında yapılabilecek indirim/ta- sarruf ile sağlanabilir mi? • Türkiye'nin savunma harcamaları, NA- TO ve sınır ülkelerin savunma harcamaları- nın en azıdır. Bu harcamalarla Türk Silahlı Kuvvetleri'ringuncelleştirilmesi/modernizas- yonu çok uzun zamanda olabilir. • Türk Silahlı Kuvvetleri er mevcudunda yapılacak 150.000 kişilik bir azaltma ile sa- vunma buıçesinde yapılacak tasarruf, TSK'nm guncelleşmesi/modernizasyonu için sarf edilebilir. BtTTİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle