18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 ARALIK 1989 KÜLTÜRSANAT CUMHURÎYET/5 TYS'den bir istifa daha • Kültür Servisi Türkiye Yazarlar Sendikası'nın 2 aralık cumartesi günıi yapılan olağanustü genel kurulunun ardından istifa edenlerin sayısı 10'a çıktı. Tomris Uyar, Pınar Kür, Ahmet Cemal, Nezihe Araz, Füsun Akatlı, Can Yücel, Arif Damar, Adalet Ağaoğlu, Tank Günersel'den sonra dün de Bilgesu Erenus Türkiye Yazarlar Sendikası'ndan istifa etüğini açıkladı. Erenus, istifa gerekçesini şöyle dile getirdi: "Aydırı kimliğimden vazgeçemeyeceğim için bundan böyle Türkiye Yazarlar Sendikası kartı taşımaktan vazgeçiyorum. Olağandışı hiçbir yanı olmayan "olağanustü" kongrede de söylediğim gibi yazarlar bir sure örgütsüz kalabilirler, ama bu onların onurlu seslerini duyuramayacaklan anlamına gelmez. Yeniliği tartışma konusu olan yeni yönetimi oluşturanların ortak paydaşı dün olduğu gibi bugün de "devlet ve belediyelerle iş tutmaktır" ve daha şimdiden Dışişleri BakanlığVnın pazubentsiz kültür kolu olrnaya adaydırlar. Benden daha önce istifa eden meslektaşlanmla dünya ve ülkeyi kuşatma çabasındaki resmi ideoloji çığırtkanlığının çok ötesinde bir beraberliği sürdurebileceğimiz inancındayım. Çünkü dünya bizim çocuğumuz ve onu bu zor günlerinde yainız bırakamayız" dedi. John Berger'in 'Picasso'nun Başansı ve Başansızlığı' kitabı yayımlandı Dokunduğu resim oluyor Halk, dehayı, zamanın ötesine geçme yeteneği ile nitelendirir. Deha, ilk kez Picasso'yla gözleri öylesine kamaştırmıştır ki beğenip beğenmeme sorunu önemini yitirmiştir. MELİH CEVDET ANDAY Sanat tarihinin gelmış geçmiş en zengin ve en ünlü yaratıası sayılan Picasso'nun adı çevresinde bir efsane oluşmuştur. "Picasso 1 nun Başansı ve Başansızlığı" adlı yapıtında John Berger (Metis YayınlarıÇev: Yurdannr Salman, Miige Gnrsoy) şöyle diyor: "Picasso resmini çizdiği her şeyin sahibi olabiliyor." Kral Midas'm dokunduğu her şey altın oluyordu; bu yüzden zavallı adam, tannlar bağışlamasalardı, açlıktan ölecekti. Oysa Picasso hiç de masaldaki krala benzemiyor: Yirmi sekiz yaşından başlayarak para sıkıntısından kurtuldu; otuz sekiz yaşında iken artık zengindi; altmış beş yaşından sonra da milyoner oldu. Berger'in bu konudaki açıklaması ilginçtir: "Yabancı ülkelere ve somürgelere yatınm olanaklan savaş öncesi günlere göre değişmisti. Söz konusu sermaye miktarlan sıradan özel yatınmcırun kendi basına karar alama>"acagı ölçude arttnıştı. Özel >atınmcı, sermayesini artık yüksek duzeyde orgütlenmiş bir yatınm grubuna devrediyordu. Tekelci kapitalizm sıradan yahnmcı için de, sıradan çalışanı için olduğu kadar anonim nileliktedir. Bunun sonucu olarak bir yandan sermayesini görece güvenli bir alanda tutarken, bir yandan da kişisel kazanç ve heyecan getirecek, yan ugraş oloşturacak alan arayan yabnmcılar ruredi. Bunlardan bazılan sanal alaruna el attı. Boylelikle o dönerade sanat, bazılannın yaşamlannda bir zamanlar Gıiney Amerika'daki demiryollarının, Bolivya'daki kalay madenlerinin ya da Seylan'daki çay plantasyoniannın tuttugu yeri aldı. On yıl içinde sanat yapıtlannın satıldığı galerilerde fiyatlar en azından on katına çıktı." Peki ama, bu ekonomik temel koşul, bütün o dönem ressamları için söz konusu almak gerekirken, Picasso'ya gosterilen özel ilgiyi nasıl açıklamalı? Burada onun zenginliği ile ünününün birbirini beslediğini söylemek hiç de yanlış olmayacaktır. öyle ise bu ünün nasıl oluştuğuna göz atmak gerekir. Picasso bir dahi çocuktu; doğduğu kent olan Malaga'da daha kuçuk yaşta resim yapmaya başlamıştı. Bir ressam olan babası, çok geçmeden, fırçalarını ve boyalanru oğluna vererek resim yapmaktan vazgeçmişti. Picasso, kendine olan güvene dayanarak, daha genç iken Paris'e göçtü. Görülmemiş çahşkanlığmdan başka dayanağı yoktu. Orada tanıştığı ressamların kısa zamanda hayranlığını çekti. Hiçbir ekolden değildi. Sürgündeki yalnızlığı onu daha da ilginç kılıyordu. Kısaca, kişiliği sanatının önünde gidiyordu. 1960 YILINDA ABİDİN Dt.NO İLE Pablo Picasso (solda), 1960 yılında bir serginin açılışında Abidin Dino ile kucaklaşıyor. 1974 yılınŞöyle diyor. "Önemli olan, bir da ölen Picasso'nun yapıtlan 1989 yılında sanat piyasasında büyük bir sanatçının ne yaptığı degil, ne ol patlama yaptı ve rekor üstüne rekor kırmaya başladı. dugudur." Halk, dehayı, zamanın ötesine geçme yeteneği ile nitelen burada aramak gerekir. 1907 ile "Ben bu resmi begenmedim" dedirir. Bu açıdan bakıldığında an 1914 arasındaki Kübizm dönemi mek cesareti kalmamıştır; tanrı laşılmamak onun saygınlığını per ni saymazsak çünkü o dönemde yaratmaktadır ve bize şaşıp kalçinler. Efsane öylesine işler ki ar Picasso, bir akıma katılmışür o maktan başka bir şey düşmez. tık önemli olan Picasso'nun yapıt hep bu özgürlük içinde yaratmış "Picasso yapmış bu resmi", işte o lan değil, "gözleii"dir. Gertrude tır. Şöyle diyor: "Resim benden kadar. Ün ile zenginliğin birbiriStein, "Picasso'nun gozleri, ak daha güçlü. İstediğini ympünyor ni desteklemesi olayı budur. lımda kaldığından daha da bana." Yapıtın, yaratıcıyı unutturduğu müthisti" diyor. Şu sözlerini de okuyalım: "Ben örnekler de vardır; Cervantes böyJohn Berger, adını verdiğim ki modern resimde araştırma sözcü ledir, "Don Quijote" onu aşmıştabında şöyle yazmış: "Picassoi güne verilen onemi hiç anlayamı tır. Picasso ise ancak Cbaplin ile nun yalnızlıgı, bir delinin yalnız yorura. Bana sorarsamz resimde ölçülebilir ün konusunda, fakat hğına benzer: Delî, kendine kim aramanın hiçbir anlamı yoktur; orada da "Şario" çoğun Chaplin'i se karşı koymadığından, istediği önemli olan bulmaktır." Böylece aşar. Diyeceğim, Picasso, adını yaber şeyi yapabileceğini sanır." tş Picasso boyuna bulur ve boyuna pıtının üstüne çıkarmış ve kimse te dehanın şaşırtıcı özgurlügünü hayran kazanır. Artık kimsede, de eleştirel bakış bırakmamıştır. Onun bu ünü hak etmediğini mi söylemek istiyorum? Hayır, tam tersine, fazlası ile hak etmiştir; fakat deha, ilk kez onunla, gözleri öylesine kamaştırmıştır ki beğenip beğenmeme sorunu önemini yitirmiştir. John Berger şöyle diyor: "Moskova da bir insan olarak Picasso'nun iinünu propaganda amacıyla kuilandı, oysa sanatını dekadan diyerek bir yana attı, resimlerini hiçbir zaman sergUemedi." Burada Guemica tablosu akia geliyor ister istemez. 1937 yıunda yapılan bu resmi dekadan sayabilir miyiz? Ya da şöyle diyelim, alışılmış sanat anlayışuu allak bullak etmiş olsa da bu resmin içeriğini görmezlikten gelebilir miyiz? Berger, bu resim için şöyle diyor: "Öyleyse Guernica, çok derinden öznellik taşıyan bir yapıttır, güctt de buradan kaynaklanır zaten. Picasso, gerçek olayı imgelerde canlandınnaya çalışmanuştır. Kent yoktur, uçaklar yoktur, patlama yokhır; günün, ydın, yuzyuın bdM bir zamanına ya da lspanya'da olayın geçtigi kesime hiçbir göuderme yoktur. Kahramanlık da yoktur. Gene de yapıt bir proteslodur." Berger'ın yapıtı, ilginçliğini, Picasso'nun başarısız dönemi üzerinde durmasından alıyor. Bu dönem, Picasso'nun 1945 yılından sonra yaptığı resimleri içerir. "Picasso'nun 1945'ten sonra yapbklanna ne denli olumlu yaklaşırsak yaklaşalım, bunlann, daba önce yarattıklanna göre bir ilerleme gösterdigini söyleytmeyiz. Bana göre bu yapıtlar bir düşüşü gösterir." Bunun nedeni de, Picasso1 nun bu dönemde biçemci bir eğilim göstermesidir. Bu biçem ise onun kendi biçemidir; başka bir deyişle, Picasso, belki de esin yoksunluğundan, kendini taklide yönelmiştir. Bu tanıyı resimler üzerinde gözlemek gerekir elbet. Berger'in incelemesini, meraklı okurlanma salık veriıün. Kemal Özer'in kitaplan • Kültür Servisi Şair Kemal Özer'in "Kavganm Yüreği" ve "Gül Yordamı" adlı kitaplan Yordam Yayınlan arasında çıktı. Şair Özer'in "Gül Yordamı" adlı kitabında daha önce iki kez yayımlanmış'olan "Ölü Bir Yaz" ve "Tutsak Kan" adlı yapıtlannda bulunan şürleri de yer alıyor ve aym başlıklarla sunuluyor. Yordam Yayınlan aynca geçen kitap fuarında ülkemize gelen tanınmış Romen Şairi Nicolae Dragoş'un "Zamanın Sözü" adlı şiir kitabını Kemal Özer ve Erem Melike Roman'ın ortaklaşa çevirisiyle piyasaya çıkardı. Sezen'in heykel sergisi • Kültür Servisi Merih Sezen, üçüncü kişisel heykel sergisini 18 aralıkta Opera Sanat Galerisi'nde açıyor. "Yaşamdan Bir Kesit" başhğını taşıyan sergi, 6 ocak tarihine kadar sürecek. 1919 yılında doğan Merih Sezen, kırk yıla yakın bir süre hukuk ve eğitim alanlannda uğraş verdi. Altı yıl önce çamurdan heykel yapmaya başlayan Merih Sezen, daha önce de "Kişilerden Bir Kesit" adlı bir sergi açmıştı. Jose Cela ödültinti aldı • Kültür Servisi İsveç Akademisi'nce verilen 1989 Nobel Ödülleri Stockholm'de geçen pazar düzenlenen bir törenle sahiplerine dağıtıldı. Törene sevgilisi Marine Cesteno ile katılan Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Ispanyol yazar Camilo Jose Cela, Nobel yemeğinde İsveç Kraliçesi Silvie (yukanda) ile de sohbet etti. 1957 yılından bu yana Ispanyol Akademisi üyesi olan Cela evli, ancak Guadalajaro Adası'nda sevgilisi ile birlikte yaşıyor. Alev Güçlü'nün çevirisiyle Can Yaymlan arasında çıkan "Pascuel Duarte ve Ailesi" yazarın en önemli kitabı sayıhyor. Camilo Jose Cela'nın "An Kovanı" adlı kitabı da yine Alev Güçlü çevirisiyle önümüzdeki günlerde aynı yayınevi tarafından basılacak. Türk Resminin Ustaları • Knltür Servisi Türk Resminin Ustaları3 Resim Sergisi, Kayaalp Sanat Galerisi'nde açıldı. Halil Paşa, Hoca Ali Rıza, Ibrahim Çallı, Cemal Tollu, Sabri Berkel gibi önemli ressamların çalışmalanndan bir kesitin sunulduğu sergi 6 ocak tarihine kadar açık kalacak. Burak'ın öyküsü Fransızcada • PARtS (Cumhuriyel Fransa'da yayımlanan edebiyat dergileri arasında önemli bir yeri olan "Les temps modernes"in Aralık 1989 sayısında", Sevim Burak'ın "Ah Ya'rab Yehova" adlı öyküsü de yer alıyor. Çevirisini Güzın Dino'nun yaptığı "Ah mon dieu, Jehovah", Sevim Burak'ın "Yanık Saraylar" adlı kitabında yer alan öykülerden biri. Bilindiğj gibi söz konusu | öykü bu güz Paris'te, Lulu Menase tarafından tiyatroya uyarlanmış ve geniş ilgi görmüştü. "Yanık Saraylar" adı altında seyirci önüne gelen "Ah Ya'rab Yehova", tiyatroya aktarılırken kaçınılmaz olarak bazı kesintilerin yapılması gerekmiş, yapıt böylece, Marie Christine Varol'un kaleminden Fransızcaya aktanlmıştı. Jean Paul Sartre ile Simone de Beauvoir'in kırk beş yü önce çıkarmaya başladıkları "Les temps modernes" dergisinde yayımlanan söz konusu çeviri ise öykunün tamamını Fransızcaya kazandınrken, Fransız edebiyat dünyasına, Sevim Burak'ın yapıtındaki gerçeküstücü özü olduğu gibi sunuyor. Yönetmeni Tunç Yalman, oyuncusu Cihan Ünal'la 'AktörKean' üstüne Romantik çağın usta oyuncusu Tunç Yalman: Kean, klasik kahramanlan gerçek insanlar gibi oynamak istiyor. Cihan Cnal: Oyun hem bireysel hem toplumsal açıdan güncel. DtKMEN GÜRÜN UÇARER "Sarah Bernhardt" ve "Aktör Kean", bir çeşit kardeş oyunlar. Yönetmen Tunç Yalman ve Cihan Ünal'la birlikte konuşuyoruz "Kean" üstüne. Yalman, oyunun yazarı Raymund FitzSimons'un önemli bir tiyatro geçmişi olmadığına değiniyor, ama oyunun sağlam kurgusuna da dikkat çekiyor. Aynca Ben Kingsley'in Oscar ödülunden sonra sahneye Kean olarak çıkması, FitzSimons'un bu tek tiyatro eserinin tanınmasını kolaylaştırmış. Kean tiyatro tarihine imzasını atmış bir oyuncu. Onun ve Rachelle gibi Bernhardt gibi, Garrick gibi diğer büyuk oyunculann yasamlanna baktıgımızda sanki üyatroyu kendilerine esir etmişier, bir araç olarak gormüşier. YALMAN Kean, tiyatroya tutkulu ve onun bir parçası ohnak isteyen bir sanatçı. Tiyatroya kendinden bir şeyler vermek istiyor. Sürekli bunun için çabalıyor. Ne var ki başarıya ulaştıktan, doruğa tırmandıktan sonra koşullar onu tiyatroyu bir araç olarak kullanmaya itiyor. Aslında tiyatro onun için bir araç değildi. Belki Sarah Bernhardt için başından beri öyleydi, çünkü o hep "kutsal canavar" dedikleri türde bir oyuncuydu. Kean'in dururnunda ise bir farklıhk var. Bulunduğu OYUNCULUK OLANAĞI VERİYOR Cihan Ünal'a göre "Ak yevde kalabilmek kaygusu, tiyattör Kean" oyunculuk olanağı veren bir oyun. Ünal, "Kean"i bugü ro sevdasının tutkudan bir araca nün oyunculuk çizgisi içinde degerlendirdiklerini söylüyor. dönüşmesine neden oluyor. Kean, agdalı oyuncnloğa karş» çıkan bir sanatçı. Sahneye gerçekçiliği getiren oyuncu diyebiliriz herhalde. YALMAN Kean'in gerçekçilikten de öte bir yönü var. Onun gerçekçiliği Brecht'in gerçekçiliğine benziyor biraz. O da Breeht gibi "insanm insan gibi" konuşmasını istemiş. Klasik denilen ağdalı üsluba karşı çıkmış. Aslında Kean romantik çağın aktörü. Onun gerçekçiliği Çehov gerçekçiliğinden ayrı. O, klasiklerdeki büyük kişilerin yüceliğini simge olarak ele alıp yansıtmaya çalışmış. Klasik çağ tiyatroda Goethe, Schiller, şiirde Shelley, Byron gibi sanatçılar yaratmış. Bu sanatçılar, insanı evrenin en önemli yaratığı varsayar. Kean de işte buradan yaklaşıyor rollerine. Klasik kahramanlan gerçek insanlar gibi oynamak istiyor. Romantik çağın aradığı bir aktör. Eğer romantik çağda Kean gibi bir aktör olma Othello çagnşım yapıı, busaydı o aktörün yaratılması geregün artık ne yazık ki bizde klasik kirdi. yapıtlara hemen hiç yer verilrai Cihan Ünal, siz bu oyundan yor. yola çıkarak diinün oyuncusuyla YALMAN Muhsin Bey'in bugünün oyuncusu arasında kısa döneminde klasiklere çok önem bir kıyaslama yapar mısınız? verilirdi. Örneğin bir Talat ArteÜNAL Bu oyun, zaafları, mel Raskalnikov'dan Hamlet'e hırslan, korkuları ve sevgileriyle, kadar nice roller oynuyordu. Keacılanyla insanı işliyor. 1700'le za Hadi Hün. Bunlar hemen akrin, 1800'lerin oyuncusunu ele alı lıma gelen isimler. Bugün Cihan yor, ama hem bireysel hem top Ünal'ın bulunduğu yerde olan tnlumsal açıdan güncel. Ömeğin güiz aktörleri, onun yaşına geldik"Timon" tiradı, birkaç oyunun lerinde " I I I . Richard'ı, "Macanlatamayacağı şeyleri anlatacak beth"i, "Timon"u oynuyorlar. yoğunlukta bir sosyal içerik taşıyor. Günümüzde oyunculuk yavaş yavaş yerini başka şeylere bırakmakta. Teknik, mizansen, efekt,.. Sahne üzerinde hiçbir şey yapmamanın oyunculuk sayıldığı tehlikeli zamanlar yaşıyoruz. O bakımdan bu oyun ilginç. Altından kalkıp kalkamayacağımı bilmiyorum, ama oyuncuya "oyunculuk" imkâm veren bir çalışma. Biz Kean'i bugünün oyunculuk çizgisi içinde değerlendirmeye çahştık. Sanınm "Kean"i bir tiyatro örneği olarak izlemek genç oyuncular için ilginç olacaktır. YALMAN Kean'in iyi oyunculuk saydığı şey, bugün bizim iyi oyunculuk saydığımız şey. Abartılı bir oyun biçiminin revaçta olduğu bir sürede deklamasyondan kaçan, doğal bir oyun biçimi yeğliyor. Bu oyunda üç Othello oynuyor Cihan Ünal. Gençlik Othellosu tertemiz, saf ve içten. Olgunluk Othellosunda ister istemez teknik artmış. Daha buyük salonlarda, büyük seyirciye oynuyor, hafıf abartılı. Sonunda ise oynamaya çalışan yaşlı bir oyuncu olarak görüyoruz Kean'i. Ashkenazy Istanburda • KUItür Servisi Ünlü piyanist ve orkestra şefi Vladimir Ashkenazy'nin oğlu piyanist Vovka Ashkenazy, 19 aralıkta saat 20.00'de Istanbul Belediyesi Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda bir resital verecek. Ashkenazy resitalde, Rahmaninov ve Chopin'in yapıtlannı seslendirecek. 1961 doğumlu Vovka Ashkenazy, 1983'te Ingiltere'de Manchester Kuzey Müzik Koleji'ni bitirdikten sonra aynı yıl Londra'da Barbican Merkezi'nde Londra Senfoni Orkestrası eşliğinde Çaykovski'nin piyano konçertosunu yorumlayarak konser yaşamına atılmıştı. fc Müzede konser • Kültür Servisi Kemancı Işın Çakmakçıoğlu'nun piyanist Can ÇokeT'le birlikte vereceği resital, 14 aralık perşembe günü saat 18.00'de MSÜ Resim Heykel Muzesi'nde dinlenebilir. Sanatçüar, resitalde Mozart, Prokofief, SaintSeans ve GersvvinFrolov'un yapıtlannı seslendirecekler. Halen Londra Kraliyet Müzik Akademisi'nde lisanüstü öğrenimini sürdüren Işın Çakmakoğlu ile İskoç Kraliyet Akademisi'nde öğrenimini sürdüren Can Çoker'in uluslararası yarışmalardan ödülleri bulunuyor. Batı \akası"rıuı Hikâyesi Bozuk kasetlerden uzak durun • ANKARA (AA) Bazı ünlü topluluklann ve sanatçıların yapıtlannı içeren kasetler, kaset doldurma stüdyosundaki arıza nedeniyle bozuk olarak satılıyor. Viyana Senfoni Orkestrası'nın CNR firması lisansı ile Yonca Plak tarafından satışa çıkanlan "Symphonic Rock" albümü en çok şikâyete yol açan kasetlerin başında geliyor. Supertramp'in "Dreamer", Rolling Stones'un "Satisfaction", Beatles'ın "All You Need Is Love" adh şarkılannm orkestra versiyonlarını da içeren bu kaset, tiz bir ses yüzünden dinlenemiyor. Yonca Plak'ın yayımladığı 'Cool and Gang' ile Topkapı Plak'ın çıkarttığı Tom Jones'un son çalışması "At This Moment"da da aynı tiz ses yer alıyor. Topkapı firmasının çıkarttığı Chris De Burg'un "Spart to a Flame" albümü ise kaydırun boğuk olması nedeniyle iade ediliyor. Plak şirketi yetkilileri bu hatalardan, dolumlan yapan "Plaksan" firmasımn sorumlu olduğunu belirtiyorlar. • Kültür Servisi lstanbul Devlet Tiyatrosu tarafından hazırlanan "Batı Yakası'nın Hikâyesi" müzikali 17 aralıkta başlıyor. Müziklerini Leonard Bernstein'in düzenlediği Arthur Laurents'in eserini Alev Tamaç çevirdi, Nancy Rhodes sahneye koydu. Koregrafisini Schellie Archbold'un yaptığı müzikalin bugün Türk KadınJannı Güçlendinne Vakfı, 16aralıktada Yardımsevenler Derneği'ne iki özel gösterimi gerçekleştirilecek. Birsel sergisi • Kültür Servisi Ressam Birsel Bosut Gürbüz'ün sergisi, 15 aralık tarihinde Altıneller Sanat Galerisi'nde açılıyor. De\'let Güzel Sanatlar Akademisi Zeki Kocamemi ve Neşet Günal atölyelerinde öğrenim gören sanatçı 1964 yılında Cemal Tollu Atölyesi'nden mezun oldu. Yurtdışında da birçok araştırma ve çalışmalarda bulunan Birsel birçok kişisel ve karma sergiye katıldı. Sanatçının, evler, bacalar, istasyonlar, tekneler ve insanları konu alan 16. kişisel sergisi 20 ocak tarihine kadar görülebüir. Sergide) sanatçının "Soba Başında Sohbet" adlı çahşması da yer alıyor. Istıklâl Cad. No: Modern dans ve koregrafınin büyük öncüsü Alvin Ailey Diklerine kadar sahici Geçen hafta ölen Alvin Ailey, kendini insanlığa ve sanatına armağan etmiş büyük bir dansçı ve koregraf olarak anılâcak. ŞEBNEM AKSAN seçerek Horton'ın topluluğuna katılır. Horton'ın ölümüyle son bulan kısa ve yoğun etkilenme dönemini Ailey şu sözlerle dile getirecektir: "Horton büyük bir koregraf olmasının yanı sıra ressam, desinatör, beykeltıraştı. 20. yüzyıl ve Hint danslannda bir otoriteydi. Çeşitli ulkelerin müzik ve renkleri içinde olağanustü zengin ve yaratıcı bir ortam bulmuştum. Bu duygulan içimde yaşatarak, topluluguraa yansıtmak istedim." Birçok Amerikalı koregraf gibi Alvin Ailey de Broadway müzikallerinden filmlere, televizyon "show"larına kadar çeşitli ortamlarda yeteneğini geliştirdi. Yapıtlarında zenci popüler müziğini kuUanmayı yeğleyen Ailey, repertuvannın temelini "spiritual"lardan, caz ve "blues"lardan oluşturdu. Lirik yapıtlarında Duke El(ington, Samuel Barber, Benjamin Britten ve Vaughan VVilliams gibi bestecilerden yararlandı. Teatral türdeki yapıtlarında pandomimin yanı sıra şemsiye, yelpaze, merdiven, tabure gibi aksesuarı büyük bir beceriyle kullamrken lirik yapıtlarında caz ve Afrika etkisiui TİMUR SELÇUK İSTANBUL ODA ORKESTRASI 18 Arakk 1989 PazartesiSaat 21JHJ AÇILIŞ KONSERI Alvin Ailey, günumuz teatral dans sanatında giderek önem kazanan etnik öğeleri 1950'lerden bu yana koregrafi sanatına başanyla yansıtabilmiş öncü bir koregraftı. 1958'de ilk kurduğu topluluk günümüzde de popülerliğini koruyor. Klasik bale ve Martha Graham tekniğinde yetişmiş, çoğunluğu zenci ve oriyantal kökenli dansçılardan oluşan grup, Afrika Tel: 151 18 6^66 ilkel danslanndan caz, modern ve klasiğe kadar yayılan geniş bir dans olgusunu yapısında birleştirebilmiştir. Dunyamn her yerinde çok geniş halk kitlelerinin ilgisini dansa büyük bir coşkuyla çekebilen topluluk, etnik olduğu kadar teatral dans özelliğini de korumuştur. Bazı eleştirmenlerce ticari olmakla küçümsenen Ailey, birçok eleşürmen tarafından da sanat ile eğlenceyi birleştirerek dansı daha popüler kıldığı gerekçesiyle yuceltilmiştir. Üniversitede öğrenciyken dansçı ve koregraf Lester Horton ve grubuyla çalışmaya başlayan Alvin Ailey, sonuçta dans uğraşını yalın ve kiasik bir stile yadırgatmadan yedirmeyi başardı. Alvin Ailey, modern dans koregraflarının tersine, kendinden başka birçok koregrafa topluluğunda olanak sağladı. Aynca modern dansın geçmişteki ve yaşamakta olan tanınmış koregraflannın yapıtlannı da bünyesinde toplayarak tam anlamıyla ilk modern dans repertuvar topluluğunu kurdu. Alvin Ailey'in New York'ta bale, modern ve caz türünde eğitim veren, pek çok stil ve tekniğe aşina dansçı yetiştirmesiyle tanınan ünlü bir okulu da bulunuyor. 1977'deki Uluslararası Istanbul Festivali'nde ülkemizi ziyaret eden Ailey ve topluluğu, bizde de her yerde olduğu gibi dakikalarca ayakta alkışlanmıştı. Topluluk, yaptığı her tekrardan sonra seyirciyi daha da coşturmuş, festivalin bugune kadar en çok ilgi gören dans topluluğu olmuştu. Her turlu özentiden uzak, iliklerine kadar sahici, içten ve duyarlı olmak! Ailey sevildiği kadar çevresini korkutan, dehşet saçabilen bir insandı. Ailey, bu öfkesini ve gücünü yaratıcıhğa yönlendirebilmiş az sayıda sanatçıdan biriydi. Kendini insanlığa ve sanatına BAŞYAPITLARINDAN BİRİ "Revelations" (Açırdamalar) ünlü armağan etmiş büyuk bir dansçı koregraf Alvin Ailey'in başyapıtlan arasındaydı. AçınlanmİT'da ve koregraf olarak anılâcak. Svlvia VVaters ve Judith Jarnison da dans etmls!*". • Sergi Mahmure Özçelik'in resimleri bugünden itibaren 6 Ocak'a kadar Sandoz Sanat Galerisi'nde görülebilecek. • Söyleşi İlhan Berk'in sohbeti saat 14.00'te MSÜ Resim ve Heykel Muzesi'nde, Bekir Yıldız ise saat 18.00'de Türkiye Yazarlar Sendikası'nda "Edebiyat ve Politika tlişkisi" konulu bir söyleşi yapacak. • İzer anılıyor Zeki tzer saat 17.30'da Soyak Sanat Galerisi'nde anılıyor. Anma gününde sanatçının dostlan Zeki Faik tzer'i anlatacaklar. Aynca bir video fılmi de gösterilecek. UGUN BILSAK'TA BUGÜN 12 Arabk Salı: 19.00 OÜNLERtN GÖTÜRDÜĞÜ PANEL: Muhalefetin Göçsüzlüğü Nilüfer Göle, Nazlı Ilıcak, Ertuğrul özkök, Mehmet Ali Kıhçbay Yöneten: Aydın Uğur 18.30 Ta'i Chi Chu'an Hareketli Meditasyon İlhan Güngören'le 10.0001.00 arası CAFEFOYERBAR BİLSAK Herkese Açıktır. BİLSAK, Sıraselviler, Soğancı Sok. No: 7 CİHANGİR 14? 28 79 143 28 99 KONSERLERİ satışa çıkantmışor YAPIM 0RGAN12ASY0N:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle