Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/12 PAZAR KONUĞU 1 EKÎM 1989 Grek, Roma, Bizans yok, Anadolu var Prof. Dr. Kenan Erim, Türkiye'nin Batı dünyasmda en çok tanınan bilim adamı ve arkeologlarından. Prof. Erim 30 yıl önce başlattığı ve ilk buluntusunu da kendi elleriyle çıkardığı Afrodisyas antik kenti kazılarını bugün de üstelik çoğu kez kendi maddi olanaklannı kullanarak sürdürüyor. Kenan Erim, Afrodisyas kazısını ve burada ortaya çıkardığı tarihsel zenginlikleri korumayı, neredeyse 'varlık nedeni' sayıyor. Prof. Erim yalnızca bir arkeolog da değil, aynı zamanda başarılı bir 'antika hafiyesi'. Şu ya da bu tarihte Türkiye'den kaçırıldığmı, doğal çevresinden koparıldığını bildiği, duyduğu antika eserlerin izini sürüyor, bulup çıkarıyor. Arkadaşımız Mustafa Balbay, Prof. Dr. Kenan Erim'le Afrodisyas'ı, tarih ve arkeoloji sevgisini, ve projelerini konuştu. Afrodisyas antik kent kazısını 30 yıldır sürdüren Prof. Dr. Kenan Erirrv PAZAR KONUĞU buna gerek gftrmedim. Düşünün, Amerika'nın en iyi üniversitele.inden birinde doktoramı yapmışım, Türkiye'de öğretim üyesi olmak için yeniden doktora yapmam isteniyor. Saçma. Sonra onu da söyleyeyim asistanlık yapmaktan hoşlanmam. Gidip herkesin çantasmı taşıyamam. Türkiye'de maalesef bazı hocalar tarafından asistanlık öyle kullanıhyor. Ben Türkiye'ye dışanda daha faydalı olabileceğimi düşündüm. Ülkemize hep bağh kaldık. Bana ecnebi bozuntusu da derler, ama bunun değerlendirmesini size bırakıyorum. Tabii bazı vaziyetlerle karşüaşınca üzülüyorum. örneğin kaçakçılık iddiaları; bunlardan bıkmadım dersem yalan olur. \Bu alandaki bir diğer önemli sorun da tarihi eser kaçakçılığı. Siz kaçakçılık olayına nasıl bakıyorsunuz? Nasıl önlenebiür? Yanılmıyorsam siz de yıllar önce adeta bir dedektif gibi A merika'da Anadolu'dan kaçırtlan eserlerin peşinden koştunuz. Bulup geri aldıklannız da olmuştu. Bu çalışmalanmzt da biraz açar mısınız ? alara böyle bir eser gelirse haber verin dedim. R>toğraflannı gazetelerde yayınlattım. Bana karşı dostluk hissedenlerin de çok yardımı oldu. Ve sekiz eserden altısıru buldum. National Geographic Society de konuyla ilgilendi ve bulunan eserlerin sergisinin yapılmasını istedi. Bakanlıktan izin aldık eserleri getirdik; yeniden sergiledik. Sonra bunlann yeniden Afrodisyas'a götürulmesi gerekiyordu. Türkiye Cumhuriyeti'nin malı olan bu eserlerin Türkiye'ye getirilmesi için gerekli masrafı da ben gördüm. ^^KKMBirkaç yıl önce tarihi eser kaçakçılığı yaptığınız yolunda bir ifurayla uğraşmak zorunda kaldınız. Bu olay neydi? EN BUYUK HAKARET Uğraştırdı falan değil. Ne kadar yalan olduğu belli oldu. Bu ilk kez değil. Arkeoloğa kaçakçılann ve kötü niyetli insanlann atabilecekleri en büyük çamur 'Eser kacınyor' demektir. Rahmi Koç'u tenınm, onun da adını kanştırdılar. Bu arada ben bir eski eser hırsızlığı yaptım. 1904 yılında Afrodisyas'ta ilk kazıyı yapan amatör arkeolog Paııl Gaudio anlaşmaya göre çıkardığı eserlerin bir bölümünü de kendisi alacaktı. Buna rağmen buradan bir sürü eser kaçırdı. Ben Paris'te Gaudin'in ailesiyle tanıştım. Bana ilgi gösterdiler, oradan çekilen bazı fotoğraflar verdiler. Evlerinde bir heykel başı vardı. Göz ve alın kısmı olan güzel bir erkek portresi. Buna çok içerlemiştim. Resmini çekebilir miyim diyerek aldım. Valizime koydum, Türkiye'ye getirdim. Yıllar sonra bu eserin kalan bölümünü çıkardık. I Türtaye'den kaçmlan eserlerin geri ahnması konusunda son yıllarda bir çalışma var. Biliyorsunuz Karun hazinesi için dava aeıldı. Bu çalısmalan nasıl değerlendiriyorsunuz? Eserlerin bulunduğu topraklarda sergilenmesi sloganına karşılık bazı çevreler de sanat eseri dünyamn malıdır, insanhğın ortak mahdır, önemli olan sergilenmesidir yaklaşımı var. Bu konuda siz ne diyeceksiniz? Çok eskiden gidenleri geri almak gerekmez. Mamafih diğer taraftan isterim ki Bergama Sunağı yerine gelsin. Bunlar sergilendikleri ülkelerde bir taraftan Türkiye'yi temsil ediyorlar. Elçilik görevleri var. Şunu kabul edelim; 19. yüzyılda eski eserlerle hiç ilgilenmedik. Ama en son SÖYLEŞI MUSTAFA BALBAY \Sayın Erim, Afrodisyas'taki kazılanmz 30. ytlına giriyor. Eğer yanılmıyorsam dünyada hiçbir arkeolog yok ki aynı yeri tam 30 yıl kazsın. Sizin bu Afrodisyas tutkunuz nasıl başladı? Burayı nasıl ve neden seçtiniz? 1%1'de birinci mevsimimize başladık. Küçük yaşta Türkiye'den aynlmama rağmen Türkiye'ye karşı her zaman ilgim, bağım vardı. öğrenciyken Türkiye'ye gelip ören yerlerini ziyaret ettim. Hem memlekete faydalı iş yapmak hem de değerli eserler ortaya çıkarmak için kazı yapmayı dttşünmüştum. New York Üniversitesi'nde 1958'de göreve başladığım zaman bir arkeolojik program düşünülüyordu. Ben Afrodisyas'ı önerdim. Okuldayken birkaç kitap okumuştum. Çok etkilenmiştim. Heykel konusu da özellikle ilgimi çekmişti. Bunlann nasıl yaratıldığı ancak kazüarla ortaya çıkabilirdi. • B İ ^ B Ü O yıl önce buraya ilk gelişinizle bugünü karşılaşlırır mısınız? Köylülerin o dönemdeki yaklaşımlanyla bugün arasında fark var mı? Çevreyle iliskilerimiz çok iyi. Tabii herhangi bir ortamda herkesi tnemnun etmek mümkün değil. Bizi sevmeyen insanlar da olabilir. O yıllardan bu yana sahayı epey zenginleştirdik. tlk geldiğimizde buranın yolu çok berbattı. Çadırlar içinde kahyorduk. Q günden bu yana hiçbir şey bize gümüş tepsi içinde verilmedi. Çok uğraştık. Her gelişimde tekrarlarım, burada ilk buluntuyu ben yaptım. Bir göçükten kente büyük hizmet vermiş bir kişinin anıtında yer alan kadın başı çıkarmışüm. Bunu kentin kısmeti saydım. Afrodisyas benim için canlı bir yer. 30 yıldır aramızda özel bir bağ oluştu. Ancak bu yıl burada tatsız bir olayla karşılastık. 7080 kadar ağacı kesmişler, biz gelmeden önce. Çok tatsız bir olay. Böyle olunca bizim bütiln koruma faaliyetlerimiz yoka gidiyor. Burada baZJ insanlar bizi diktatör gibi görüyorlar, arna disiplinle çalışılmazsa her şey kaos olur. Bizim burada resmi sorumluluğumuzu bir yana bırakın, mesleki sorumluluğumuz var. İ^BÜHS/zce turizm açısından ören yerlerinin sorunları nelerdır? Arkeolojik zenginlikler, tarihsel ve kültürel miras nasıl korunmalı? Bugün başta çevre kirliliği olmak Hzere birçok olumsuz etken var. reket ederim, bazı şeyleri yapmam. Gecimsizliğe gelince; herkes sizi sevemez. Herkesi memnun edemezsiniz. O zaman bazı kompromiler yapmanız lazım. Demek istemiyorum ki sürekli sert olmalı, ama prensiplerin temelleri vardır. Buradaki ilmi çalışmalarımı bir yana bırakın 29 sene gördüklerimi, olayları, sevinçlerimi yazsam ilginç bir roman olabilir. İnsan paylaşmasını istiyor tabii. Yakm dostlanm beni hep iiç boyutlu gördüler, bir silüet gibi değil. Buradaki bakanlık temsilcimiz Orhan Atvur, Özgen Acar, ondan yakın dostlanm oldular. Tabii herkese dostluk vermek mümkün değil, günde 24 saat var. t^KKMAfrodisyas'la yakın bağınızdan söz ederken "evlenmedim" dediniz. Yani evlenmeyişinizin nedeni Afrodisyas mı? özgen Bey benimle bir görüşmesinde buna "Afrodisyas askı" demişti. Doğru, reddedemem. Ben biraz komplike bir insanım. Hayatımı mesleğime verdiğim için bunu takdir eden, anlayan birisini bulmam kolay değil. Bütün hayatım Afrodisyas ile ilgili. Aslında zamanımın önemli bir bölümU Afrodisyas'a fon bulmak için geçiyor. Ben zaten Afrodisyas'la evliyim. Çocuklanmı görüyorsunuz, etrafta dolu (heykelleri göstererek) binlerce. Bu çocuklar her zaman bana saygı göstermişlerdir. îerbiyesiz cevap vermezler hiç. Bunlara mermer deyip geçmeyin. Yaratan insan ona kendini vermiş, içini dökmüş. Biz de toprağın altından bularak ona yeniden can veriyoruz. •••ftVar/ona/ Geographic Society'nin yüz yılda ancak 15 kişiye verdiği ödülü aldınız. Bu ödül size niçin verildi? Sizin dışınızda bu ödülü kimler aldı? Aldığınız başka ödüller var mı? Tabii büyük şeref duyduk, İS kişi arasında bu KACAKCIUK NASIL ÖNLENİR? Kaçakçıhğın önlenmesi için önce eğitim şart. Halk arkeolojiyi tanımalı. Bu, ilkokuldan başlamalı. Tabii bu konuda malzeme bol olunca insanlar değerini de pek bilmiyor. Bu alandaki yasal boşluklar daha yeni yeni dolduruluyor. Cumhuriyet tarihinde Sayın Atatürk ne kadar desteklediyse de yavaş hareket edildi. 1906'da çıkarılan Asan Atika Kararnamesi birkaç yıl öncesine kadar geçerliydi. Kaçakçılık konusunda bir pozisyon almak lazım. Sayın Ecevit'e başbakanken yazmıştım; o zaman Amerikalılar bizim gençliğimiz zarar görüyor diye haşhaş üretimini durdurun dediler. Bence afyon kaçakçılığı tarihi eser kaçakçıbğına bağh. Zaten bütün kaçakçılıklar birbirine bağlıdır. Aynı kişiler yapar. Çünku temelde aynı şey, para dönüyor. Ben bu açıdan Ecevit'e Amerikalılann gençliği zarar görüyorsa, bizim de tarihi eserlerimiz zarar görüyor dedim. Çünkü kaçakçılığa ABD'den teşvik geliyor. Çünkü ABD'deki müzelerde para var, koleksiyoncularda para var. Nasıl afyon için bir istek, bir ortam lazımsa, eser kaçakçılığı için ortarru onlar haarlamış oluyor. Ama bunlan siyasetle ilgili adamlanmız o kadar önemli görınüyorlar. Size Karur hazinesiyle ilgili bir anımı anlatmak istiyonım. Dostum Ozgen Acar Bey de çok ilgilendi bu konuyla. Hazinenin bazı parçalarını bir Türk olarak ilk gören benim. 1970'teydi. Metropolitan Müzesi genel bir sergi yaptı. 100. yıllarını kutluyorlardı. Boston Müzesi de bir sergi yaptı. Onların da 100. yılıydı. Burada muhtemelen Türkiye'den kaçırılan bir altın hazine sergilendi. O zaman bir reaksiyon oldu Türkiye'de. Milli Eğitim Bakanı Orhan Oguz faaliyete geçti. Galiba korktular, ama bilhassa eserleri satın alan konservatör dayanamadı. Metropolitan Müzesi'nin zenginliğini göstermek istiyorlardı. Birinci gün ben de gittim. Antika eşyalar arasında altın, gUmüş eserler var. Bunlar mutla Prof. Dr. Kenan Erim 1929 yılında Istanbul'da doğdu. 4 yaşında tstanbul'dan ayrıldı. tlkokul ve lise öğrenimini Cenevre'de tamamladı. New Yerk Üniversitesi Klasik Arkeoloji Bölümü'nü bitirdi. Doktorasını Sicilya Adası'nda bir antik kentin ortaya çıkarılması çalışmalarına katılarak yaptı. Daha sonra tndiana Üniversitesi'nde ders vermeye başladı. 1958'de New York Üniversitesi'ne yardımcı profesör olarak çağnldı. Klasik Edebiyat, Arkeoloji, Eski Yunanca ve Eski Latince dersleri vermeye başladı. O günden bu yana öğretim üyeliği görevini sürdürüyor. Afrodisyas'ta 1961 yılında başladığı kazılarını da aralıksız devam ettıriyor. Arkeoloji ve tarihle ilgili gazete ve dergilerde yüzlerce makalesi yayımlanan Prof. Erim en son Afrodisyas'la ilgili tngilizce bir kitap yazdı. National Geographic Society'nin yuzyılda sadece 15 kişiye verdiği "Kristal Küre" ödülünün sahibi olan Prof. Erim, bunun dışında 1987'de ttalyan Cumhurbaşkam'nın "Liyakat Nişanı"nı, 1986'da New York Valisi'nin, Hürriyet Amtı'nın yüzüncU yılı nedeniyle her ülkeden bir kişiye verdiği "Hürriyet Madalyası"nt aldı. Prof. Erim'e Kültür Bakanlığı ve TÜTAVda birer ödül verdi. Prof. Erim her yıl 4 ay Afrodisyas'ta kazı yapıyor, 8 ay da New York Üniversitesi'ndeki görevini sürdürüyor. >en Afrodisyas'la âdeta evliyim. Heykeller de benim çocuklanm. Binlerce böyle çocuğum var. Hiçbiri bana terbiyesiz cevap vermez. Onları cansız varlıklar olarak görmeyin. Yaratan ustalar kendilerini dökmüşler onlara. Biz de ortaya çıkartarak ikinci kez can veriyoruz. 3040 yıl içinde kaçınlan eserlerin derhal geri alınması gerekli. Tabii geri getirilmesini isterken bizim de bunlara layık olduğumuzu göstennemiz gerekli. Müzelerde çok iyi sergilememiz, korumamız lazım ki bunlann kıymetini anladığımızı gösterelim. Bunun için de halkın eski eseri sevmesi gerekli. Halkın içinde böyle bir hissin olduğunu düşünüyorum. örneğin gazetenizde Afrodisyas'la ilgili bir yazıyı okuyan vatandaşın yine sizin gazetede bir mektubu yayımlandı. Çok duygulandığını söyiüyordu. Ben Sabri Agdaş adlı bu kişiyi Afrodisyas'a davet etmek istedim ancak kendisine ulaşamadık. Bu davetimiz hâlâ geçerli. I Son olarak Afrodisyas'ın antik dokusundan söz eder misiniz? Bu kentin canlı olduğu dönemlerde önemi neydi? Burası bir sanat merkeziydi. Efes gibi bir liman degildi, ama burası tam altı yüz yıl canhuğını sürdürmüş. M.ö. 1. yüzyüdan M.S. 5. yüzyıla kadar. Buradaki mermerler çok kaüteli. Dünyada altı asır etkinliğini sürdüren bir başka ortam yoktur. Afrodisyas tüm Roma tmparatorluğu'nda isim yapmıştır. Burada yetişen heykeltıraşlar diğer Roma vilayetlerinde çalışmışnr. Bu eserleri görünce o ustalara saygı duymamak elde değil. Işte bu dokunun korunması çok önemli. Burada doğa çok önemli. Sincaplanmız var, kirpi var. Kuşlann sesini duysamz içinize mutluluk getirir. Ağaçlar da bu güzelliği tamamhyor. Buradaki 7080 kadar kavak ağacının kesilmesine gerçekten uzuldüm. Koruma, değerlendirme faaliyetlerimiz yoka gidiyor. Buradaki ağaçlann bir kısmını ben satın almıştım. tstimlak sırasında ağaçlan koymamışlar. Parasını ben ödedim ve kestirmedim. I Babamzın çok zengin eski Türkçe kitaplardan oluşan kütüphanesini satışa çıkardığınızı duyduk. Bu doğru mu? Aynca, son durumunu öğrenmek istediğim bir konu daha var; Alman besteci Carl Orffun Afrodit'in zaferi" adlı bestesini baleye uyarlayıp İstanbul Festivali'nde dünya galasının yapılması konusunda bir girişiminiz vardı. Bu iki konuyu açar mısınız? Büyük dedemin çok zengin kitaplığı var ve satmayı düşünüyorum. Ama henüz tam karar vermiş değilim. Bunlar eski Türkçe ve çok değerli. Elde edilecek geliri tabii Afrodisyas için düşünüyorum. Çok ihtiyaçlanmız oluyor. Afrodisyas için her türlü fedakârlığı yapmam gerekir. Çünkü karşıhğında bana verdikleri parayla ölçülmez. Güzel bir eseri topraktan çıkardığınız zaman onun yarattcısı siz oluyorsunuz. tkinci bir hayat veriyorsunuz esere. Bu çok guzel bir duygudur, herkese anlatamazsınız. "Afrodit'in Zaferf'ni ben pek severim. Burada plağını çalarız. Onun bale olması aklıma gelmişti. Amenka'daki bir ahbabımız tanıdığı bir iki bale kumpanyasına teklif etti. Esasen kabul ettiier. Galasını tstanbul Festivali'nde yaparız, Afrodisyas için de bilet satarız diye düşünmuştük. Ama bunu hemen Atina'ya yetiştirmişler. Melina Mercuri ve çevresindekiler bunu Atina Festivali'nde gerçekleştirelim diye devreye girmişler. İstanbul Festivali ilgilileri öneriyi çok iyi karşıladılar, ama mali yardım deyince bir şey vaat edemediler. Biz girisimlerimizi surdürüyoruz. B, KAZMAK SORUMLULUK ISTER Şüphesiz çevre etkiü. Afrodisyas'ta bu tehlike biraz daha az. Arkeolojik eseri ışığa çıkardığımz zaman bunun bir mesuliyeti vardır. Bu eserler toprak altında muhafaza oluyor. Ama ışığa, havaya çıkardığınız zaman yıpranabilir. Efes'te bu bakımdan daha fazla olumsuzluklar var. Sanayi yakm, her şey bir yana insan kirliliği var. Dünyada bütün ören yerlerinin koruma sorunu vardır. Ama bu derece derece değişir. Biz arkeolojik bakımdan zengin bir ülkeyiz, o nedenle sorunları mız da büyük. Türkiye'nin arkeolojik varlığı ve doğal güzclliği önemli bir avantaj. Afrodisyas'ta bunlann ikisi de var. Bu güzel bir düğüm. tkisini de korumaya çalışıyoruz. Ama ben Türkiye'de genel olarak bu konuya dikkat edildiğini söyleyemem. Gazeteniz bu konulardan sık sık söz ediyor. Örneğin kıyılar; Türkiye'ye her yıl gelişimde önce bir Mavi Yolculuk yaparım. Ama son birkaç yıldaki kirlilik, munasebetsiz, düşiincesiz yapılar beni uzüyor. örneğin Bodrum'un bugünkü halini Balıkçı görse ağlardı. ^^K^KMTürkiye'de arkeolojinin dünü, bugünü hakkında düşünduklerinizi kısaca anlatır mısınız? Sizce Turk halkı arkeolojiye nasıl bakıyor. Arkeoloğa halk arasında "mezar kazıcısı" dendiğini siz de duymuşsunuzdur. Çok gelişti, ama yeterli değil. öncelikle eğitim eksik. Bu da halktan başlamalı. Mezar kazıcısı dediniz; bu zihniyet kalkmalı. Eski eser kaçakçılığı da buna bağlı. Bizim eserlerimiz denilmiyor. Yüksek tabakada, yüksek eğitim görmüş kişilerde de bu sevgi, ilgi yeni başladı. Eski esere sevgi, bazı bakımdan Müslüman olmadığı için ihmal ediliyor. Bu eserler nasıl Türk değil? Bu topraklarda yetişmiş olan her medeniyetin bizim içhnizde bir kökü vardır. Bunu ihmal edemeyiz. Bu eserler Grek, Roma, Bizans falan değildir, hepsi Anadolu'dur. Anadolu toprağında gelişmiştir. Bunu adamakıllt insanlarımızın aklına koymak lazım. Bazı siyasi adamlanmız bunu göz önune koymuyorlar. Eski taşlar diyorlar. Bunlann hepsi bizim kökümuz. Köksüz insan, insan değildir. Maziyi iyi büirsek yapılan hatalan anlar, ders alabüiriz. Ama şu var; insanlar hatalan her zaman tekrarlarlar. Arkeolog her zaman fedakâr bir insan olmalı. Arkeolojiden para yapamazsınız. Malalesef dedikodu ve ihbarlara rağmen biz para yapmıyoruz. Türkiye'de arkeolojiye heves yeterince yerleştirilmedi. Ögrend hukuğa, tıbba gitmek istiyor, ama puan yetmeyince arkeolojiye başuyor. Mezun olunca bu kişiden ne beklersiniz? Yarım arkeolog olarak yetişiyor. Heves, sevgi olmayınca olmaz. Bu konuda hocalara da görev düşüyor. Hayat sartlarını biliyorum, problemler var, ama buna rağmen fedakâr olmak lazım. ^^^••dıraz da kendi meslek yaşamınızdan sözeder misiniz? Meslek yaşamında size yakm olanlar "titiz", "geçimsiz" "kaprisli" gibi değerlendirmeler yapıyorlar. Bunlara karşı ne dersiniz? Her şeyden önce kendimi evliya gibi görmuyorum. Kusurum, kabahatim yok diyemem. Titizliğimi kabul ederim, önemlidir. Prensiplerimle ha Mrt ay AfnNltsyas ABD'de İndiana Üniversitesi'nde ders veren Prof. Dr. Kenan Enm. ortaya çıkardığı Afrodisyas'la iç içe. Prof. Dr. Erim, yaptığı ışı çok sevıyor. Afrodisyas'ı yılın dört ayım Türkiye'de, Afrodisyas kazılannda geçiriyor. Enm, 30 yıldır, kendi elleriyle arök eviadı. sevgılisı' gibi görüyor. Bir de onun gösterdiği özenı başkalan da gösterse. lunmaktan. Bu ödülü alanlar arasında benden daha iyi tanınanlar var. Kaptan Cousteau, Everest'e tumanan Edmond HiHary. Ayağa kalkan ilk insan "Homo Erectus"u bulan bilginler ana oğul Mary ve Richard Leakey, Titaniği bulan Dr. Robert Bollard, şempazeleri inceleyen Dr. Goodall. Bunlar aklımda kalanlar. Bana bu ödülü vermelerinin nedeni, 28 yıl, ödülü aldığımda 28. yıldı, çaba harcayıp dünyaya önemli bir eser kazandırmış olmamdı. Kültür Bakanlığı ve TÜTAV da birer ödül verdiler. Daha önce söylemiştim. Gereksinimlerimiz gumüş bir tepsi ile önümüze konulmuyor. Örneğin bu yıl 70'e yakın işçi çalıştınyoruz. Alet ekipman var. Bu yılki butçemiz 150 bin dolardır. Türk Lirası'yla 300 milyonu aşkın. (Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin 1989 yılındaki 61 kazı için ayırdığı para toplam 757 milyon lira). Türk hükümetinden hiç yardım görmüyoruz. Kendi kurduğumuz vakıflar var. Bizim gelîrlerimizin büyük çoğunluğu buradan. New York, Paris, Londra, İstanbul ve İzmir'de vakıflanmız var. Söylemiştim, benim özel hayatımın önemli bir bölümü bize parasal kaynak sağlayanlarla temasla geçiyor. \merika'da belli bir ağırlığınız var. Örneğin Cumhurbaşkanı Evren'in Amerika gezisisırasında Reagan'm verdiğiyemeğe siz de davetliydiniz. Pekı gerek Amenka'daki gerekse buradaki Türk yetkililerden ilgi görüyor musunuz? Size karşı tavırları nasıl? ka Anadolu'dan gelme dedim. Hemen öğrencimi yollayıp resimlerini çektirmek istedim, izin vermediler. Aynı eserler katalogda da yoktu. Şüphelerim doğru çıkmıştı. Derhal Ankara'ya haber verdim. Aradan 20 >ıl geçti, faaliyete ancak 2 yıl önce geçtiler. Zamanmda aman efendim bırakınız dediler. Hariciyecilerimiz korkuyorlardı. Benim dedektifliklerime gelince; gerçekten dedektif gibi birçok eserin izini sürüp buldum. Daha önce de söylemiştim, arkeoloğa sürülebilecek ilk ve en kolay çamur kaçakçılık yapıyor demek ational Geographic Society'nin yüz yılda 15 kişiye verdiği ödüllerden birini almaktan elbette şeref duydum. Bu ödülü alanlar arasında benden daha iyi tanınanlar var. Kaptan Cousteau, Everest'e tırmanan Hillary, Titanik'i bulan Dr. Ballard, şempanzeyi inceleyen Dr. Goodall gibi. iildiğim kadanyla Türkiye Cumhuriyeti huKumeti buradaki kazı için size hiç maddi yardımda bulunmuyor. New York Üniversitesi'nin de böyle bir yardımı yok. Kısacası burası için bılimsel çalışmaların yanı sıra her lürlü maddi desteği de siz sağlıyorsunuz, Bunu nasıl başarıyorsunuz? Bu konudaki çalışmalarınızı anlatır mısınız? N, » BUYUK İLGİ GORUYORUZ tlgiden hepimiz hoşlanırız. Dışanda memleketimizi temsil ediyoruz. Bir fonksiyonumuz var. Talal Halman, Halil İnalcık, Erol Akyavaş, hepimizin bir fonksiyonu var. Bazı zaman bir büyükelçiden daha fazla önemimiz var diyebilirim. Gutiğimiz çevreler çoğunlukla bir sefirin giremediği yerler. O bakımdan, insan yani madalya, ödül falan istemiyoruz, ama kimdir bu gibi bazı vaziyetler oluyor. Orada Türkiye'yi temsil eden insanlardan ilgi görüyoruz, ama bazen görmüyoruz. Çoğu zaman görmüyoruz diyebilirim. Bizim Türkler daha çok içe kapanık insanlar. Biraz dışa açılmak gerekiyor. L'niversiteyi bitirip doktoramı aldıktan sonra Indiana'da ders vermeye başladım. Amerika'da kalmaktan başka çarem yoktu. O dönemde dışanda tahsil görenlere iyi gözle bakılmıyordu. Örneğin yeniden doktora yapmam gerekiyordu. Ben slam eseri olmadığı gerekçesiyle eski eserlerin önemli bölümü kimi çevrelerce ihmal ediliyor. Bunlar nasıl bizim sayılmaz? Bu topraklarda yetişmiş her uygarhğın bizim içimizde kökleri var. Bu eserler Grek, Roma, Bizans değil, hepsi Anadolu'dur. Bunu kafamıza iyice koyalım. tir. Benim aleyhime bir kampanya başlanu^tı. Amaçlan sanıyorum beni buradan kaçırmaktı. Gazetelerde de benim aleyhime haberler çıkmaya başladı. Ben eser kaçırıyormuşum, ilgilenmiyormuşum. Şerefimle oynuyorlardı. Sözumona 8 parça eser kaçırmışım. Benim kabahatim olmamasına rağmen bunlan bulacağım dedim. Amerika'da gazetelere ilan verdim. Tanıdığım antika