15 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 EYLÜL 1985 CUMHURİYET/11 Demirel: Orduya dayalı iktidar formülü AP'yi batırır Demirel: Biz yıllar yılı CHP + Ordu = İktidar formülüyle CHP'ye hükümet yolunu tıkadık. Şimdi, AP + Ordu İktidar formülünü ben nasıl savunurum? Böyle bir iktidar formülü AP'yi batırır... Aralık sonunda Demirel, not defterine üç isim yazdı: Turgut Sunalp, Ali Fethi Esener ve Bedrettin Demirel. Sağda kurulacak parti için bu üç isimden birinin "genel başkanlığını" düşünüyordu. Parti başkanhğı için düşündüğü üç isim arasında Ulusu yoktu. Ulusu ve çevresi ise artık Oemiret'in engellemelerini açıktan açığa ve çok net bir I biçimde hissetmeye başlamıştı. Gerçi, arada Mehmet Yazar 1le Uğur Reyhan sürekli gidip geliyordu. Ama, Demirel'i ikna etmek mümkün değitdi. Aynı sözler kim bilir kaç kez karşıhkh gidip geliyordu. Aracılara Demirel şu düşünceyi dile getiriyordu: "Bir parti hem Adalet Partisi'ne, hem askeri yönetime dayanarak kurulmaz. Bu AP için de iyi değildir, askeri yönetim için de... Biz yıllar yılı CHP + ordu= iktidar formülüyle CHP'ye hükümet yolunu tıkadık. Şimdi, AP + ordu= İktidar formülünü ben nasıl savunurum?.. Böyle bir iktidar formülü AP'yi batırır. Hem hükümette kalıp, hem parti kurmak esltliğe aykındır. Bir nüfuza dayanarak parti kurmuş olursun o zaman. Hükümetten ayrıl, soyun çık ortaya, partiyi öyle kur. Calı sapından sürüklenir. Bu durumda parti kurmak yanlış olur. Bu parti devlete dayanacak, peki karsıda baska parti olmayacak mı, o nereye dayanacak?.. Anayasanın on birincl maddesine aykın bir durum doğmaz mı?.." Bunun üzerine devreye Bayar girdi. 1983 başlarında Bayar, Demirel'e bir mesaj gönderdi: "Bugünkü yönetime strt çevirmek yanlıs olur. Partamenter sisteme müştereken geçmek asker için de, millet İçin de iyidir. Maceracı teşebbüslerden sakınmalı ve askeri yönetimi desteklemelldir. Asker de pariamentoya sivil elbiseyle girebilir. Asıl olan parlamentodur. Atatürk de parlamentoya sivil elbiseyle giren bir asker değil midir?.." Bayar'ın mesajını 2 Ocak 1983 günü ilginç bir buluşma izledi. AP'nin ağır toplarından, Demirel'e zaman zaman çok yakın, zaman zaman karşısında yer alan Sadettin Bilgiç, Başbakan Bülend Ulusu'nun başbakanlık makamındaydı. AP iktidannda Bilgiç Milli Savunma Bakanı iken Ulusu aynı dönemde Milli Savunma Bakanlığı Müsteşan idi. Yani, Bilgiç ve Ulusu'nun dostlukları eskiye dayamyordu. Buna rağmen, araya Ulusu'nun dünürü Burhanettin Balkanoğlu girmiş ve Bilgiç ile Uiusu'yu buluşturmuştu. İşte, şimdi eski bakan ile eski müsteşan, yaklaşık dört yıl sonra yeniden baş başa kalmışlardı. Ama, bu kez çok farklı makamlarda ve çok farklı bir ortamda... Evren: Partiyi Ulusu kursuıı, ılıııılı ve ortauın sağuıda olsun emirel ile Ulusu arasında bir köprü olmak düşüncesinde olan Sadettin Bilgiç, kurulacak parti hakkında şunları söylüyordu: "Ulusu'nun kuracağı partide elbette AP'liler de bulunacak, ama bu, Demirel'in tasvip edeceği kişilerden meydana gelmeli. Böylece ne Demirel'i gereksiz yere kırmalı, ne de askeri yönetimin sertleşmesine yol açılmalı." D r: Bir dönemin perde arkası K DAR SOKAKTA • W Eylül dönemi sona erdikten sonra, iktidara nasıl bir yönetim egemen olacaktı?.. Kısaca iktidar kime devredilecekti?.. Evren, kasım ortalarında Çankaya'da şunları söylüyordu: "Partiyi Ulusu kursun, kurulacak parti ılımlı ve ortanın sağında bir parti olsun. Çünkü oylarsağ tabanda..." lusu, sağ tabana dayalı yeni bir siyasal parti için yaptığı görüşmelerden sonra edindiği ilk izlenimi çevresine açıkladı: "Bu işi Demirel'e rağmen götürmek çok zor. Acaba, bizim bu çalışmalarımız hakkında Demirel ne düşünüyor?'... O faaliyetlerimizidestekliyor mu?" 12 5 .asım ayı, 1982... Başbakan Bülend Ulusu, kendisini meraklı gözlerle izleyen üç dört kişiye şöyle bir baktı. Bir an düşündü. Sonra masasının çekmesinden küçük bir kitapçık çıkardı: "tşle, böyle bir parti programı hazıriamanızı istiyonım." Ulusu'nun çekmesinden çıkardığı parti programının üzerinde şu yazıhydı: "Adalet Partisi Programı ve Tüzügü." 1982'nin aralık sonlanna gelindiğinde artık bir "parti programı ve tüzüğü bazıriamanın yararian" tartışılmaya başlanmıştı. öyle ya, anayasanın halkoylamasına sunulmasından kısa bir süre sonra verilen karann üzerinden nerdeyse bir ayı aşkın zaman geçmişti. 1982 kasım ortalarında Çankaya ve Milli Güvenlik Konseyi'nde geçümesi gereken son bir aşama kalmıştı: Yeni partilerle 1983 kasımında seçimlere gitmek. Tek bir cümlede özetlenebilecek bu aşama, gerçekte 12 Eylül sonrasının siyasal iktidarını, ortamını ve bundan da öte, yeniden demokrasiye geçişin adımlannı oluşturacağı için, belki de en dikkat edilmesi gereken aşamaydı. 12 Eylül dönemi sona erdikten sonra, iktidara nasıl bir yönetim egemen olacaktı?... Kısaca, "iktidar kime devredüecekti?... " Ulusu, Başbakanlık konutunda partileşme yönünde toplantılannı sürdürürken, Ankara'daki AP kökenli gruplar ciddi ilke kararları alıyordu: "Partinin bderi, manevi Hderi vardır. Bu lider Celal Bayar'dır. Partinin genel başkanlıgı için l'lusudesteklenmelidir. Demirel'i alt etmek ancak Bayar'ın manevi liderliginde mümkündür. Bizler AP felsefesine bağlı, hürriyetçi, demokratik nizama inanmış bir parti çevresinde birieşmeliyiz ve sagın parçalanmasını önlemeliyiz. Askeri yönetimin yanındayız, ama buyrugunda degiliz." Haydar Ozalp, Sabri Vahşi, Mustafa Tayyar, Kaom Coşkun, Kemal Uğrasızoğlu, Misbah Ongan, Macit Zeren, Ali Rıza Çetiner, Ahmet tbsan Kınmlı, İskender Cenap Ege neredeyse "hucre faaliyef'i denilebilecek bu toplantılann vazgeçilmez isimleriydi. Daha sonra Doğru Yol Partisi'nde görev alacak olan Orhan Dengiz ile Ahmet Nusret Tuna'yı da zaman zaman bu toplantılarda görmek mümkündü. Yalçın Doğan 12 Eylül'lü günleri yazdı Demirel'den haberler Ankara'nın çeşitli yazıhanelerinde süren toplantılarda "Demirel cenahı"ndan bilgiler ise, aradaki "casuslardan" elde ediliyordu. Bir yandan bu gruplarla flört edenler, öte yandan sık sık "Güniz Sokak"ı, yani Demirel'in evini ziyaret ediyorlar ve AP liderinden haber taşıyorlardı. 1982 aralık sonları, 1983 ocak başlannda süren bu toplantılann birinde "Demirel Olayı" net bir biçimde gündeme geldi. Fevzi Çakmak Sokak'taki Misbah Ongan'ın yazıhanesinde Ongan, konuya girdi. Bugün AP tabanı yönetimi destekliyor. Demirel, yönetime karşı tavır alıyor. Dolayısıyla tabandan kopuyor. O zaman Demirel'i faktör olarak saymayalım. Celal Bayar ise yönetimi destekliyor. Bayar'la Demirel de kolay kolay yan yana gelmez. Bizler Bayar ve yönetimin yanında yer alalım. Hidayet Ipek: Ben Bayar'la görüştum. Bayar bana, "Türkiye'nin tek meselesi komünizmdir ve askerler komünizme karşıdırlar, onları desteklemek lazım" dedi. Bayar'ın yanında yer alalım. Mehmet Alanyalı: Bayar'la ben de görüstüm. Bana, "27 Mayısçüar politika gasıplandır, 12 Eylül'ü yapan kumandanlann kötü bir davranışlarını gormedim, onlar memleketi uçurumun kenanndan kurtardılar ve dış tehlikeye karşı en ufak bir hata yapraadılar, gören varsa söyiesin, olmadıgına göre, bu yönetimi desteklemek lazım" dedi. Hilmi Biçer: Kurucular heyetinin seçiminde Sayın Ulusu, tabanın aierjisini tasımayanlardan bir ekip oluştursun. tllere gidip teşkilatın nabana bakalım. Ulusu: Demirel'e rağmen sağ tabanlı bir parti kurmak çok zor AHMET MISRET TUNA Demokrasiyi yeniden knracagız İşte, bu temel soru Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile MGK'nın dört üyesinin anayasa oylamasından sonra, kafalarını en çok meşgul eden soru olmuştu. Şurası gerçek ki, sorunun askeri yönetimi meşgul etmesi, geleceğe yönelik bir karar niteliği taşımasından dolayı, çok önemliydi. Çünktt, 12 Eylül dönemi boyunca, üç yıl Kenan Paşa, hep aynı düşünceyi dönüp dolaşıp binlerce kez vurgulamamış mıydı? "Törkiye'de demokrasiyi yeniden kuracagız. Ama, o şekilde kurmaiıyız ve öyle bir siyasi ortam yaratmalıyız.ki, Türkiye bir daha 12 Eylül öncesini yaşamasın. Ülke 12 Eylül ortanuna bir daha surukknmesin. Ordu bir daha ülke yönetimine raudahale etmek lorunda kalmasın." Bu düşünce, "iktidann askeri yönetimden sonra Idme devredüecegi" sorusuna yaşamsal bir önem kazandırmaktaydı. İşte, "Devlet Partisi" ya da "Merkez Partisi" bu sorunun ve buna bağlı düşüncenin Urünüdür. rhan Dengiz, Ahmet Nusret Tuna, Macit Zeren'den oluşan heyet Güniz Sokağa gittiğinde tedirgindi. "Sağı bölünmekten kurtarmak ve iktidar olabilmek için sizin Uiusu'yu desteklemeniz gerekir" der demez, Demirel onlann sözünü kesti: "Asıl bölücüiüğü siz bu toplantılarımzla ve hareketlerinizle yapmtş oluyorsunuz..." arti kurma hazırlıklarmabaşlayan Ulusu'nun çevresinde sık stk görülen isimler arasında Odalar Birliği Başkanı Mehmet Yazar, tstanbul Ticaret Odası Başkanı Nuh Kuşçulu, İzmir Sanayi Odası Başkanı Şinasi Ertan, Ahmet ihsanKınmlı, Rona Yırcalı, Faruk Ilgaz bulunuyordu. o MACİT ZEJIE1 IÜ5L ORHAN DENGİZ Demirel'e rağmen alınan karar Aynı toplantıda "Demirel'e rağmen" bir başka karar almdı. Toplantıya katılan eski AP'li ve de "A0tiDemirelciler"e göre, Demirel on yıllık yasak kapsamına girmesiyle birlikte "artık teşkilatta etkinligini kaybetmişti". Anayasaya "hayir" demiş, bu yönde haber göndermış, ama kimse kulak asmamıştı. Fakat şimdi iş değişik. Acaba, örgüt yine de Demirel'in sözünü dinleyecek miydi?... Acaba, Demirel'in etkisinin kaybolduğunu anayasa oylamasındaki AP örgütünün ters davranışıyla ölçmek mümkün müydü? İşte, bu çelişkili duygularla ve düşüncelerle yine Demirel'e bir ziyaret yapmak önerisi ağır bastı. Demirel'e anayasa oylaması sırasında "hata yaptıgı" anlattlacak, ama şimdi "sagı iktidara geçirmek için önlerine çıkan fırsatı geri tepmemek ve dolayısıyla parçalamamak, sagı bir bütün olarak ayakta tutabilmek için Demirel'in Ulusu'ya karşı çıkmasını önlemeyi" deneyeceklerdi. Atatürk ne yapmıstı?.. Dönüldü, tarihe bakıldı. 1930'lara inildi. Atatürk ne yapmıştı?.. Atatürk, elinde bulunan siyasal bir partiyi bir anlamda, "devletie iç içe getirmişti" Parti ülkede yaşayan tüm bireyleri olmasa bile, büyük bir çoğunluğu bir parti programı çerçevesinde toplamış, bu parti de devletie bütünleşmişti. Bir yanda "bütin bir milletin temsildsi" olan parti, öte yanda "devletie bütunleşerek" ülkeyi hem yeni bir kalkınma hamlesi dönemine sokmuş, hem de gerek ülke içinden, gerekse ülke dışından gelebilecek tehlikelere karşı komyabilmişti. Demek ki, devletie milleti bütünleştirecek bir parti kurmak gerekiyordu. Cumhurbaşkanı Evren, böyle bir partiyi kuracak kişiyi de bulmuştu: Başbakan Bülend Ulusu. 12 Eylül yönetiminin Başbakanı, "dımlıydı, nazikti, karsısmdakine deger verirdi, onu dinlerdi, kızgm anlannda kendinden bekienmeyecek sözcükier de kullansa, çok ender kızardı, keudi düşüncesine başta ters de gelse, makul gelen düşüncelere kendini açık tutardı ". Üstelik devlet işlerinin uygulanmasında, askeri yonetimin aldığı kararlann yürütülmesinde, milletle arasında iyi bir köprü kurmuş, hep yumuşamadan yana bir tavır almıştı. O zaman kişi üzerinde düşünmeye gerek bile yoktu. Udığında birkaç görüşmeden sonra edindiği ilk izlenimi çevresine açıkladı: "Bu işi Demirel'e rağmen götürmek çok zor. Acaba, bizim bu çalışmalarımız hakkında Demirel ne düşünüyor?.. O bizim bu faaliyetlerimizi destekliyor mu?" Ulusu'nun bu ilk izlenimi, daha sonra kendisini parti kurmaktan vazgeçiren nedene dönüşecekti. Ama, 1982 aralık ayında böyle bir izlenim henüz öyle taze, öyle köksüz görünüyordu ki, bunun parti kurmaktan vazgeçmeye götürecek temel nedene dönüşeceğini Ulusu'nun kendi dahil, hiç kimse tahmin edemezdi. "Parti çalışmaianna fiilen başlıyoruz" dedi Başbakan Bülend Ulusu, kabinede en çok güvendiği bakanlann arasında gelen Turizm ve Kültür Bakanı llhan Evliyaoğlu'na: "Siz hazırlıklara başlayın." Gnvenilir bir ekip Ulusu'nun Evliyaoğlu'ndan sonra yanına alacağı ikinci kişi Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Turgut olacaktı. Devlet Bakanı tlhan Öztrak'la da temaslannı hiç kesmeyen Ulusu, böylelikle çevresindeki ilk halkada, "güvenilir bir ekip" oluşturmuştu. Anılan ekip. daha sonra "İki tlhan, bir Turgut" olarak anılacaktı. "Ulusu, iki llhan bir Turgut'la parti kuruyor" denilecekti. İstanbul'da 14 Mayıs Vakfı ve Celal Bayar'ın "manevi liderliginde" çahşmalannı sürdüren sağın önde gelen isimleri ile Ankara'da dört beş ayn kolda faaliyet gösterenler, yavaş yavaş Ulusu'nun çevresinde toplanmaya başladılar. Tümünde ortak bir özellik vardı: Demirel'e karşı olmak. Geçmişte şu ya da bu nedenle Demirel'e ters düşenler, şimdi Ulusu'nun çevresinde toplanmaya başlamışlardı. Ankara'da Oguz Aygün'ün muayenehanesinde bir grup, Misbah Ongan'ın avukatlık yazıhanesinde ikinci grup, Prof. Aydın Valçın çevresinde Uçüncü grup, Sadettin Bilgiç'in bürosunda dördüncü grup, eski AP'li parlamenterlerden oluşan ve Anadolu Kulübü'nde toplanan beşinci grup hem kendi içinde sürekli tartışıyor, hem bu gruplar arasında gidip gelmeler oluyor, hem de Ulusu'ya ulaşma çabalan içinde çalkalanıyordu. Her grubun kendine göre bir ağırhğı ve yeri vardı. Neşet Tanndaga ve Yılmaz Öztuna yoluyla AP'nin belli bir tabanına seslenmek isteyenler Oğuz Aygün'e gidip geliyorlardı. lskender Cenap Ege, Macit Zeren, Ali Rıza Çetiner ve yanındakiler karargâh olarak Misbah Ongan'ın yazıhanesini seçmişlerdi. Bilgiç ise Demirel'e karşı olan bu gruplarla Demirel arasında ve de Demirel ile Ulusu arasında "bir köprü" olmak düşüncesindeydi. Bilgiç, "Ulusu'nun kuracağı partide elbette AP'liler de bulunacak, ama bu Demiret'in tasvip edecegi kişilerden meydana gelmeli, böylece ne Demirel'i gereksiz yere kırmalı, ne de askeri yönetimin sertleşmesine yol açılmalı" savındaydı. Biigiç'e gore, askeri yönetimin "demokrasiye yumuşak iniş saglaması, ancak Ulusu'ya yapılacak yardımla es anlamda olabilirdi." Ulusu'nun çevresindeki isimler Her grup kendi içinde faaliyet gösterirken ve bu arada ülkede "siyasi faaliyet yasaklanmış iken" Ulusu Başbakanlık konutunda calışmalanru sürdürüyordu. Ulusu'nun çevresinde artık sık sık görülmeye başlanan isimler arasında Odalar Birliği Başkanı Mehmet Yazar, lstanbul Ticaret Odası Başkanı Nuh Kuşçulu, İzmir Sanayi Odası Başkanı Şinasi Ertan, AP'nin eski bakanlanndan ve Evren'in yakından tanıdığı, hatta Ulusu'ya "dogrudan tavsiye ettigi" Ahmet thsan Kırunlı, Rona Yırcalı, Faruk Dgaz bulunuyordu. Asıl bölncft kim? Bu amaçla üç kişilik heyet seçildi. Orhan Dengiz, Ahmet Nusret Tuna, Macit Zeren'den oluşan heyet, Güniz Sokak'a gittiğinde tedirgindi. "Sagı bölünmekten kurtarmak ve iktidar olabilmek için sizin Ulusu'yu desteklemeniz gerekir" der demez, Demirel onlann sözünü kesti: "Asıl bölücüiüğü siz bu toplantılannıda ve hareketinizle yapmış olmuyor musunuz?" Macit Zeren "bölücü olsaydık, size gelmezdik" dedi ve sürdürdü sözJerini: "Şahıslannuzı aşan belli ilkeleri savunuyonız. Anayasayı bugünkü haline getirmek bizim için imkansudı. Yıllardır biz, AP olarak böyle bir anayasa istemedik mi? AP felsefesinin ülkeye hizmete devamı acısından bu anayasaya sahip çıkmak, yönetime de destek vennek lazım. Bizim felsefemizi bu anayasa devam ettiriyor. Şimdi birleşmek lazım. Çünkü, bu anayasayla sag, bir bütün olarak iktidara gelebilir." Demirel sadece "Siz çalışmalarınızı sürdürün, bakalım" demekle yetindi. Görüşmeye katılan üç kişilik heyet, yeniden arkadaşlanmn yanına geldiklerinde, kısa bir özet verdiler: "Demirel'i yola getirmek çok zor." Çünkü, Demirel kendi tabanına dayalı, kendine bağlı örgütüyle hareket edecek ve "ayn bir parti kurulmasına katkıda" bulunacaktı. "Ulusu olmaz" diyordu. •&UOT8UIS8 Partiyi Ulusu kursun Evren, kasım ortalarında konu Çankaya'da açıldığında, "Partiyi Ulusu kursun, kurulacak parti ılımlı ve ortanın sağında bir parti olsun, çünkü oylar sağ tabanda" diyor ve Ulusu parti kunna faaîiyetine başlıyordu. Başlangıctan itibaren, gerçi hiç bir zaman tam olarak, "ben bu işi yapanm" düşüncesine gelmemesine, hatta çoğu zaman çevresine, "bu işin altından nasıl kalkacağımı bilmiyonım, iki karpuz bir koltuga sıgmryor; hem başbakanlık hem parti kurmak nasıl olacak bilmiyonım dogrusu" demesine rağmen, yine de 3 Aralık 1982 gunü kolları sıvadı. Sağ tabana dayalı, hatta sağ tabanı genişleten bir yapıya dayalı yeni bir siyasal parti için çalışmaya baş YARIN: Demirel: l lusu ile gizli kapılar ardında degll Başbakanlık'ta göröşnrüm.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle