28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Konferansı'na katılmak üzere lstanbul'a geldi. Hoş geldi, sefalar getirdi. Ancak gazetecilere söylediklerine bakınız: Alü yaşından beri namaz kılıp sekiz yaşından beri oruç tutuyormuş. Uzayda bulunduğu sürede "seferi" sayıldığı için günde ancak, üç kez namaz kılabilmiş ve o sürenin bir günü Ramazan'a rastlandığı için o gün oruç tutmuş. Allah'a ibadetinin öteki Hıristiyan astronotlar tarafından saygıyla karşılandığını da söyleyen Prens, şunu eklemiş: "Uzayda iken Kıble'nin yönünü bulup bulmamak o kadar önemli değil; bizim dinimizde Allah'a dua etmek yeterli olur." Prens böyle demiş ama, Kuran'da namazın Kâbe'ye yönelerek kıünması buyruğu var. Demek ki prens, bu dinsel buyruğun olanaklar bunun yerine getirilmesini önlerse bir yana bırakılabileceği düşüncesinde. Aferin! Bu fetva, ibadette reformun ilk adımını oluşturur inşallah! * • * Gelelim ikinci noktaya: Sayın prens, gerek gazetecilerle >aptığı söyleşide, gerek katıldığı konferanstaki konuşmasın da "politikadan fazla aniamadığı"nı bir kaç kez vurgulamış. Evet ama kendi özel yaşamına ve duyuncuna özgü ibadet konusunu laik Türkiye'de dile getirmek, çok ince bir politikanın, dahası, bir din propagandasının belirtisi değil de nedir? Dahası var: Sayın Prens Sultan bin Salman. katıldığı konferansın açılışmda yaptığı konuşmada, Dicovery'de geçirdiği deneyimleri ve edindiği bilgileri lslam bilim adamlanna aktardığını ve lslam bilim adamlarının ciddi bir biçimde çalışması durumunda lslam ülkelerinin rönesansının gerçekleşeceğini belirtmiş. Burada bir an duralım: Batı'da Rönesans, bilim.de, sanatta, düşüncede dinsel baskı sınırlannı zorlayarak ve akılcı doğrultuya yönelerek uzun bir çaba ve düşün savaşımı sonunda gerçekleşmiştir ve bir ölçüde Hıristi>an dinindeki reformasyon hareketiyle koşut >ürümuştür. Rönesans teknolojik ilerleme demek degildir. İşin bu bilimsel yönü bugünkü konumuzun dışındadır; aynntılı açıklamalara girmeyelim. Sayın prens*bir de şöyle buyurmuş; "Bütün Miislümanlar birleşirsek kendi uzay gemimizle uzaya gidebiliriz; belki de bu geminin astronotu ben olurum ve yanımdaki astronot da Türk olur." Lütüfkâr teveccühlerine teşekkürler! Politikadan pek anlamadığını dikkatle ve birkaç kez vurguladığını söylediğim sayın Prens Sultan bin Salman, bu sözleriyle "irtihâdı İslâm" politikası güttüğünün farkında değil mıdir? Bana öyle geliyor ki, kendisi Amerika'da iyi bir astronot olarak eğitildiği gibi, gerek ülkesinde gerek ABD'de çok iyi bir politikacı olarak da eğitilip yetiştirilmiştir. "İttihadı İslâm" (İslâm Birliği) ideolojisi bugüne değin, Osmanlı Padişahı Yavuz Selim de içinde olmak uzere, hiç kimse tarafından gerçekleştirilememiştir. Gerçekleştirüemez de ondan. Ama bu ideoloji zaman zaman Türkiye'ye atılan oltada, daha açık bir deyişle, laik Türkiye Cumhuriyeti'ni din bağnazlığına sürüklemek için atılan kancada yem olarak kullanılmıştır ve kullanılmaktadır. Daha "Arap Birleşik Devletleri", yani "Arap Birliği" bile kurulamamışken, dünyada öteki Müslüman ülkeleri de içine alacak bir Müslüman birliği kurulabilir mi? Bunun, henüz ulusallık bilincine erişmemiş Müslüman halklan avlamak ve uyutmak için bir propaganda aracı olmaktan başka bir niteliği yoktur. *•• Türkiye, lslam ülkeleriyle ve kurumlarıyla ilişkilerini düzene koyarken gerçekten çok dikkatli davranmak zorundadır. "Devlet yönetimi uzağı görme sanatıdui' Burnunun ucunu bile göremeyenler bir talihsizlik sonucu olarak yönetimin başına gecerse, bütün sımrlarımızdaki ve özellikle Ege'deki ulusal çıkarlarımız tehlikeye girebileceği gibi, ülke içindeki toplumsal yapımızın sağlamlığı da tehlikeye girer. Kimi devlet adamlanmız ve Osmanlıcılık modasına kapılmış aydınlarırruz laik Türkiye'yi kökünden çökertecek irtica tehlikesini küçümsemektedirler. Oysa bugün laiklik düşmanı tarikatcı, orta, lise, hatta yüksekokul diplomahlarının sayısı hiç de az değildir. Düşüncenin korkusuzca açıklanabileceği toplumsal bir ortam yaratılsa ve bu ortamda bir anket yapılsa. hiç kuşkum yoktur ki bütün Türkiye'yi bir örümcek ağı gibi saran Kuran kursları, hocalan ile öğrencilerinin ve cami imamlarının yüzde doksan dokuzu, imam hatip okullan öğretmen, öğrenci ve mezunlannm yüzde doksanı, her mesiekten üniversirç diplomalılarının en az yüzde onu, (şeriat) düzeninin geri getirilmesi doğrultusunda oy kullanırdı. Çünkü irtica ortamı 1949 yılından beri sinsi sinsi genişlemiştir ve genişlemektedir. Ve en büyuk boyutuna da 12 Eylül 1980'den sonra varmıştır. Bu durum kendi kendine oiuşmamış, yukarıda anlattığım çemberleri yönetenlerin içerideki ajan ve işbirlikçileri sayesinde ve politikacılann din s o mürüsü; büyük servet sahipleriyle feodallerin de koruyuculuğu sonuncunda oluşmuştur. Ben yine de karamsar değilim; Aziz Atatürk, Cumhuriyeti öyle güçlü temeller üzerine kurmuştur ki, onun Türk gençliğine emanet ettiği bu cumhuriyet üelebet payidar olacaktır." 27 EKİM 1985 Laik Cumhuriy Saraıı Tehlike Çenıfoeri VELDET VELİDEDEOĞLU îki gün sonra, 29 Ekim • 1985'te, Türkiye Cumhuriyeti'nin .kunıluşunun 62. yıldönümünü kutlayacağız. Bütün halkımız için kutlu ve mutlu olsun. Ben bu 62. yılda ükemizi ku,şatan tehlike çemberine patmak basmak ve elimden geldiğince okurlarımı uyarmak istiyorum. önce herkesçe bilinenleri söyleyeyim. • Ikinci Dünya Savaşı'ndan beri kuzey komşumuz SSCB ile ilişkilerimiz düşmanca değilse de dostça da yürümüyor; • Bulgaristan ve Yunanistan ile olan ilişkiler onlann düşmanca tutumları yüzünden bozuk jpdiyor; • Güney Kıbrıs'taki Rumlar, •'"Türk kanı içmek" için fırsat kolluyor; • Güney komşumuz Suriye, Türk düşmanı Ermeni ve Kürt militanlannın terör eğitim kampları kurması için onlara kucak • açıyor; • Suriye'nin hemen güneyindeki lsrail, bizimle sınırdaş olmamakla birlikte, ülkemizi kendi • vaşam aluu içinde görüyor. Bu' nu onlann bir politika adamı açıkça söyledi; • Iran savaşı dolayısiyie zor durumda bulunan Irak, Türkiye . i l e şimdilik dost geçinmek istiyor; ama geçmişteki deneyimlere bakıhrsa, pek güveniür du nımda değil; • Iran lslam Cumhuriyeti, Atatürk'ün kurmuş olduğu laik Türkiye'yi Müslüman saymıyor. . Üstelik raezhep aynmı dolayısiyie tarihsel bir karşıtlık var arada. Şimdi, Irak ile olan savaş ve eko, nomik zorunluklar dolayısiyie. Türkiye ile ilişkilerini düzeltmek istiyor. Ama Iran topraklannda Ermeniler her nedense! meydanı boş buluyor. Bu kısa tablo Türkiye'nin yakm yöresindeki çemberin ne durumda olduğunu gözler önüne koymaya yeter. * • * PENCERE 200 Yıldır Neden Bocalıyoruz ?... Yazımızın başlığı değerli bilim adamımız Niyazi Berkes'in ünlü kitabının adıdır. Çeyrek yüzyıl önce sorulmuş ve yanıtları da verilmiş bu soru ne yazık ki bugün dünkünden daha büyük önemle gündemdedir. Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye'yi dışlayan son karan, konuyu büsbütün sıcaklaştırmıştır. Ulkemiz Batı'dan uzaklaştırılıyor, sonuçları şimdiden bilinemeyecek bir serüvene yöneliyor. Neden? Bu "neden" ile "200 yıldır neden bocalıyoruz ?" sorusu içiçedır ve yanıtı yalındır: Batı emperyalizmine evet, Batı uygarlığına hayır dediğimiz için bocalıyoruz. * Gerçekte yeryüzünde uygarlık birdir. Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk de böyle söyier ve "Batı uygariığı" yerine "çağdaş uygarlık" deyişini yeğler. Uygariığı geçmişi, geleceği ve her yöndeki güncel boyutlarıyla göremeyen kişınin mantığı çarpılır. Batılılaşma ile Amerikan güdümüne sürüklenme arasındaki ayrımı değerlendiremediğinden körleşir. Körleşen gözlere Avrupa Parlamentosu'nun son ve çarpıcı karan yeterli operasyonu yapmış mıdır? Bılemeyiz. Türkiye hem Avrupa Konseyi'nden hem AET'den dışlanmaktadır. Bu örgütler kapıtaiıst dunyanın kurumlarıdır: Ama ülkemizde egemen çevreler bu konuda da gülünç bir saplantıya düşerek olayı şöyle değerlendirmektedirler: Batı'da bize karşı olanlar, komünistlerle sosyalistlerdir. Ülkemizde devletin en yüksek katında bile "maskeli komünizm" kuralı geçerli değil mi? Demek ki bu kez komünizm ve sosyalizm Batı uygarlığmın maskesini takarak Avrupa'dan bizi kovuyor. Ne yapalım? Batıdaki komünistleri gözaltına alamayız. Tutuklayamayız. Yargılayamayız. Öyleyse konu üzerinde düşünmeye çalışmak en yararlı ış olacaktır. • Uygarlık durmadan değişiyor. Dönüşüyor, gelişiyor. Tarih kitaplarında eski Mısır, Yunan, Roma uygarlıklarını okuruz. Bunlar köleci düzenlerin uygarlıklarıdır. O günden bu yana u> garlık hiç durmadan değişti, geliştı. Yeni değer yargılan ya rattı. 20'nci yüzyılda bu dönüşüm başdöndurücü bir ivme kazandı. Dönüşümü, uluslararası büyük kurumlarda ve dünyamızın bütün enlem ve boylamlarını kapsayan örgütlerinde izleyebiliriz. Birleşmiş Milletler'de bir yapı değişikliği oldu. pünkü sömürgeler örgüte yeni devletler olarak katıldılar. Üye sayısı 159'a yükseldı. "Uçüncü Dünya"nın ağırlığı örgütün dengelerini değıştirdi. UNESCO'daki değışim ABD'yı öylesine tedirgin etti ki VVasington bu "solcu" ve "antıemperyalist" kuruma karşı tepki duyarak çekildi. 1949'da kurulan Avrupa Konseyi'nde sol kanat terazinin kefelerine ağırlığını koydu. Avrupa Parlamentosu her ülkeden serbest seçımle saptanan parlamenterlerden oluştuğu için birözgürlük forumuna dönüşmek üzere... Batının bütün kurumları sağdan sola doğru kayarken Türkiye'de soldan sağa doğru kaydırıldı. işte bu çelişki bizi çağdaş uygarlık düzeyinden uzağa duşürmektedir. Bu durumda Avrupa'dan dışlanmamızın nedenlerini sosyalist ve komünistlere bağlamak ne anlam taşır? Olayın çok daha dennlemesine bir gerekçesı var. Çağdaş uygarlık "siyasal demokrasi'den "ekonomik demokrasi" ve "burjuva demokrasisi"nden "emekçi demokrasisi"ne dönüşme sancılannı ya. şıyor. Biz bunu anlayamıyoruz. Cumhuriyet'in 62. yıhnda bu durumu niçin özet olarak bir daha anımsatmak gereğini duydum? Hemen söyleyeyim: Türkiye'yi uzaktan kuşatan bir çember daha var da ondan. Bu uzak kuşatıcılann amacı, bir yandan Türkiye'nin laiklik ilkesini yok ederek önce onu bir Osmanlı Cumhuriyeti durumuna getirmek ve ardından eğer başarabilirlerse Osmanlı Padişahüğına dönüştürmektir. Bu amaca ulaşmak için her türlü parasal harcamalardan ve propaganda etkinliklerinden kaçınmıyorlar. Yine bilindiği gibi, bu çabalann başını çeken odak Aramco'dur. Yani söylediğim amaca yönelik açık ve gizli uğraşılar Suudi ArabistanABD işbirliğini odaklaştıran Aramco aracılığıyla yürütülüyor. Denebilir ki, Suudilerin ve ABD'nin milyarlarca para harcamayı gerektiren böyle gerişimlerde ne çıkarları var? Bunun yarutı çok açık: Eğer, Türkiye laiklik ilkesini bırakıp bir Osmanlı Cumhuriyeti durumuna gelirse ve eskisi gibi Arap kültürünün, koyu din bağnazlığının etkisi altma girecek olursa, laik Türkiye Cumhuriyeti'nin, Araplann, krallık, emirlik, şeyhlik, sultanhk, imamlık ülkeleri halklarına uyanış örneği olma tehlikesi ortadan kalkacak ve bunlann başındakiler de mevkilerini ve sömürülerini, kendi soyları boyunca sürdürecek. ABD'nin başını çektiği kapitalist Ulkeler de, laiklik ilkesinden soyutlanarak ulusluk bilincini yitirip ümmetlik akımına kendini kaptıran ve böylece laikIiğin ve ulusçuluğun ayrılmaz parçası olan "tam bağımsızlık" bilincini de yitirecek olan Türk ulusunun ekonomik ve doğal servetleri ile insan gücü kaynaklarının rahat rahat sömüriileceğini ummaktadırlar; tıpkı Osmanlı Imparatorluğu'nun son döneminde olduğu gibi. *•* Gecen hafta, az önce betimlediğim doğrultuda, yeni bir olaya tanık olduk Türkiye'mizde: ABD'de Suudi Arabistan Kralı Fahd'ın yeğeni olan bir prens astronotluk eğıtimi görrhüş ve Amerikan uzay mekiği Discovery ile uzayda bir hafta kalmış. Pekâlâ etmiş! Bu prens, uzaya çıkan ilk Müslüman astronotmuş. O da güzel, "mübarek"' olsun! Ama ister istemez insanın kafasına takılan bir nokta oluyor burada: Türkiye NATO, topluluğu içinde tek Musluman devlettir ve NATO'nun, Doğu'da en ağır askeri yüku ve tehlikesi altında bulunan ileri karakoludur. Acaba ABD'li dostlanmızın aklına bir Müslüman astronot yetiştirip uzaya yollamak gelince, neden bir Türk pilotunu seçmeyi anımsamamışlar da özellikle bir Suudi prensini yetiştirmişler?! Neyse burasım geçelim. .. Bu prens geçen hafta tslam Ülkeleri Teknoloji Koordinasyon OKT4Y AKBAL EVET/HAYIR OKURLARDAN İki aşcunalı sınava dönülmeli Geçen yıl Anadolu liseleri ve özel okulların sınavlarına çocuklannı sokmuş olan öğrenci velileri olarak size yaz/nayı uygun gördük. özel isteği olarak ilkokul öğrencilerinin sınavı bir aşamalı olarak yapılmıştı. Bilimsel araştırmalar sonucunda yurdumuzda son derece başarılı olarak uygulanmakta olan üniversite giriş smavları, bildiğiniz gibi iki aşamalı olarak gerçekleştirilmektedir. Bu iki aşamaya gelene kadar üniversite giriş sınavlannda her türlü olasılık denenmiş ve en olumlu sonucun iki aşamalı bir stnav olduğu sonucuna varılmıştı. Ancak eski bakanın şahsi isteğine uyularak geçen yılki sınav tek aşamalı olarak uygulandı bu durum da bir çok öğrenciyi başansız kıldı. Her ne kadar Milli Eğitim Bakanlığı 'nın istatistikleri bunu yalanhyorsa da öğrenciye iki aşama hakkı tanımak kadar doğal bir olay olamaz. Önümüzdeki öğretim yıhnda sınava girecek küçük yavrulanmızın aynı sıkıntılarla karşı karşıya kalmamalan için bundan sonraki uygulamalann iki aşamalı smav şeklinde yapılmasi gerektiğini kitlelere ve ilgili bakanlık mensuplarına duyurmamzı dileriz. SERİMAN ÖCAL İSTANBUL Ortaokulu 'nu görsünler. Yeni öğretim yılı bir müdür, bir Türkçe öğretmeni ile başladı. Oysa çocuklarımıza yeni yılda yeni bir şevk ve yeni bir heyecanla girsinler diye tek tip yeni elbiserler almıştık. Fakat hepsinin boş olduğunu görüyoruzÇocuklarımız okulda akşama kadar oynamaktan üst başlanm yırtarak eve geliyoryar. 2000 yılına kadar öğretmen ihtiyacımız tamamdır diyen yetkiliyi anyoruz. Ve ondan hiç olmazsa MA TEMA TtKFENINGİLİZCE öğretmen ihtiyacımmn karşüanmasını istiyontz. HACI ERDOGAN BÂLÂ/ANKARA Atatürk'ten Yurttaşlara Bilgiler... Vatandaş İçin Medeni Bilgiler" kitabı 1932'de yayımlanmış. Yazarı Mustafa Kemal Atatürk. Gerçi bu adla yayımlanmamış, Çocuklarımızın bir kısmı, şu ama yazan o... anda ilkokul sonrası yabancı dille eğitim yapan okuüann İşte bu kitaptan alıntılar: birine devam etmekte, bir "Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk milleti dekısmımn da çocuğu birçok tıir." değişik nedenle stnavlarda "Türk milleti halk idaresi olan Cumhuriyetle idare olunur bir başansız olarak bir devlet " devlettir." okulunda öğrenimlerini "Türkiye devleti laiktir. Her reşit dinini seçmekte serbesttir." sürdürmektedirler. 19841985 •;" "Türk milletinin dili, Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, s öğretim yıhnda şu anda İh zehğin ve kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk dideğişmiş bulunan eski Milli lini sever onu yükseltmek için çalışır. Bugün kendi milliyetini yapan herşeyin dili sayesinde muhafaza olunduğunu görüyor. Eğitim Gençlik ve Spor Türk dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir." Bakanı Vehbi Dinçerler'in "Türkiye'de hiçbir kimse fikirlerini zorla başkalarına kabul ettirmeye kalkışamaz ve böyle bir şeye müsaade edilemez. • "Artık samimı mutekitleri, derin iman sahipleri, hürriyetin icaplarını öğrenmiş görünüyorlar. Bütün bunlarla beraber, din hürriyetine, umumiyetle vicdan hürriyetine karşı taassupsuz'luk hasıl olmuş mudur? Bunu anlayabilmek için taassupsuz'luğun (hoşgörüsüzlüğün) ne olduğunu tetkik edelim: Çünkü bu kelimenin delâlet ettiği manayı, zihniyeti herkes kendine göre anlamaya çok meyillidir." "Taassupsuzluk o kimsede vardır ki vatandaşının veya herhangi bir insanın vicdani inanişlarına karşı, hiçbir kin duymaz, bilakis hürmet eder. Hiç olmazsa başkalarının, kendisininkine »*ymayan ınanışlarını bilememezlikten, duymamazlıktan gelir. •**Taassupsuzluk budur. Fakat hakikatı söylemek lazım gelirse * diyebiliriz kı hürriyeti hürriyet için sevenler, taassupsuzluk kelimesinin ne demek olduğunu anlayanlar, bütün dünyada pek azdır." "Efkârıumimiye (kamuoyu) milletin içinden taşan bir mütenevvi (çeşitli) fikirler denizidir. O denizde muhtelif cereyanlar . muhtelif münakaşa dalgaları meydana getirir." • "Milliyet işlerinde her ferdin zihni başlı başına faaliyette bu lunması lazımdır." "Din birliğinın de bir millet teşkilinde müessir oluğunu söyleyenler vardır. Fakat biz bizim gözümüz önündeki Türk milleti ^tablosunda bunun aksini görmekteyiz. Türkler, İslam dinini ka%bul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Bu dinı kabul ettik• ten sonra, bu din, ne Araplann, ne aynı dinde bulunan AcemJterin ve ne de sairenin Türklerie birleşip bir millet teşkil etme* ferine tesir etmedi. Bilakis Türk milletinin milli bağlarını gev' şetti, milli hislerini. milli heyecanını uyuşturdu. Bu pek tabii idi. Ailemizin sevgili varhğı, babamız, Çünkü Muhammed'in kurduğu dinin gayesi bütün milliyetlerin fevkinde, şamil bir ümmet siyaseti idi." "Milletin umumi tarıfi: Zengin bir hatıra mirasına sahip bulunan, beraber yaşamak hususunda müşterek arzu ve muvaffakatte samimi olan ve sahip olunan mirasın muhafazasında, beraber devam hususunda iradeleri müşterek olan insanların birleşmesinden vücuda gelen cemiyete millet namı verilir." yitirdik. . "Her fert ve millet kendi hakkında hüsnüniyet, topraklarına Cenazesi pazar gunü (27 ekim) bizzat kayıtsız şartsız tesahüp talep etmek hakkına ve bu hakÜmraniye Çakmak Camii'nde kın istimalini men veya tahdit eden mânileri bertaraf etmek hak kılınacak öğle namazını takiben ve hürriyetine maliktir. Bu düstur, bize hangi milletlerin hür, hanNamazgâh'ta defnedilecektir. gilerinin hürriyetlerinden şu veya bu şekilde mahrum olduklarını, yani millet namını taşımaya lâyık olmadıklarını kolaylıkla (1933 1985^ AİLESİ gösterir." Atatürk'ün yazdığı 'Vatandaş ' ''•İçtn Medeni Bilgiler1 kitabı yıllart a Yurttaşlık Bilgisi olarak okullarda okutuidu. Bugün okutulmuyor! Yerini 'Milli Vatandaşlık • 12 Mart'ın en ilginç dosyası • Kuvvet komutanlarına uzatılmak istenen Bilgisi' aldı. Atatürk'ün din, millet, kamuoyu, laiklik, Türk dili, suçlama zinciri.Gürler, Batur ve Kayacan'ı kimler yargılamak istedi? vicdan özgüriüğü millet ve halk • Em. Tümg. Celil Gürkan'a İşkence Köşkü'nde neler soruldu? vb. konulardaki düşünceleri • Talat Turhan: "Dava bitmedi: Ya idam ya beraat!" bunlardı. Birdüşünsek, bu gö• Sunalp'ın ağzından Erenköy sorgulamaları rüşler bugün yürürtükte mi? • "Hainler" Türel'le Büyukbaş'ın arasını nasıl oçh? Okullarımızda gençlerimiz bu doğrultuda mı yetiştiriliyor? Yok% Öğrencilerini halatla döven öğretmen... sa bambaşka niyetler, hevesler, • Halil Tunç Ecevit'i eleştiriyor özlemler mi soz konusu? • Sinema'da eleştirmenyönetmen cekişmesi: Ertem Eğilmez, Atila Dorsay, Halit Refiğ, Metin Erksan, Attila İlhan, Vecdi Sayar birbirlerini suçluyorlor #HP'li Şahin'in gensorusu.Özal'ın pahalı yapıttannı petrolü bütçeyi 700 milyar TL zararo soktu görmek Isteyenler • Nimet Arzık Özal ailesini arastırdı Öğretmensiz okııl olur mu? Daha önceleri de yazmıştık. Yeniden yaztyoruz. Öğretmensiz okul olur mu? Olur veya olmaz diyenler, gelsinler, Büyükboyalık Okulumuza uzun yıllar emeği geçmiş, çok değerli edebiyat öğretmenimiz, insanlık örneği BAŞSAĞLIĞI kaybetmenin derin acısı içindeyiz. Vefakâr eşine, kıymetli yavrularına, çok sevdiği tüm öğrenci ye dostlarına başsağlığı dileriz. SAİNTMİCHEL FRANSIZ LİSESİ SABRİ ALTINEL'İ HÜSEYİN GÜNEŞ'i BOMBA DAVASI'NDA "CUNTALAR" SAYASI Kış Tarifesine Bcişladık Hayırlı Uçuşlar Dîleriz. BALABAN., Atelyesi her gün saat 12.00 17.00 arası sizlere açıktır Adres: Hamam Sokak No. 1 Büyükdere İstanbul 142 16 42 • SSK Sağlık Karnemi ka>bet.fim. Hükümsüzdur. EMİNE DEMİR noKta Haftahk Haber Dergisı A JCÜN pKTI TÜRK HAVAYOLURI TURKISH AIRLINES Rezervasyon Sctıs Burolanmız ve IATA Acentelerimizle temas edilmesını Sayın Yolculanmıza duyururuz i Gelişim 1 Yayırdan
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle