16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
27 EKİM 1985 CUMHURtYET/11 Bir yanıma Gürler% bir yanıma Batufu oturtmadan ne soracaklardı? Iparmaklarını gıtlatma ulan'...' 31 Mayıs 1973 Perşembe günü saat 22 sulannda İstanbul Kadıköy iskelesinin tam karşısında, Kaymakamlık ve Emniyet Amirliği'nin önündeki kaldırım üzerine çekilmiş ve arka perdesi indirilmiş Dodge kamyonet içinde sivil giymiş bir erden bu uyanyı ahyordum. Ellerim kelepçeli ve gözlerim bağhydı. İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Faik Tiirün'ün emri ile Erenköy'deki Ziverbey köşküne götürülüyordutn. Sivil giymiş üçdört erin arasmda, gözlerim siyah bir bantla bağlı, ellerim kelepçeli olarak, belki alışkanhktan ya da iizüntümden parmaklarımı kıtırdatmış; çıkan sesten görevli er, rahatsız olmuştu. "Parmaklarını gıtlatma ulan!.." 39 yıl 3 ay fıili/itibari askerlik hizmeti boyunca, bırakın buyle kabaca bir ihtarı, üstlerinden en küçük bir uyarı bile almamış, çok önemli hizmet yerlerinde onurla ve belki de başan ile görev yapmış, günün birinde üç general bir amiral ve sekiz albay^ arkadaşı iie birlikte "liderlerinin azizliği" sonucu emekliye sevkedilm'tş bulunan bir tümgenerale, sıkıyönetim komutanı Faik Türün 'ün layık bulduğu işlem buydu demek! Askeri liseyi, Harp Okulu 'nu, Topçu Okulu'nu üstün derecelerle bitir, İkinci Dünya Savaşı 'nın en çeiin ve yoksulluk günlerinde Gelibolu Demirkapı mevzilerinde teğmen ve üsteğmen rütbeleri ile baıarya komutan vekilliği yap; Harp Akademisi giriş smavını birincilikle kazan, altın saat ile ödüllendirilerek akademiden mezun ol; Genelkurmayın en üst düzeydeki iç ve dış NATO ve CENTO karargâhlarında, Kıbrıs üçlü katargâhında çok önemli görevlerde butun; o denli önemli görevler ki, ittifakın "büyük müttefiki"nin Türkiye'de Genelkurmay Başkanı ve Milli Savunma Bakanı 'ndan başka kimsenin bilmeye, görmeye, el sürmeye yetkili olamayacağını şart koştuğu en üst gizlilik dereceli dosyalann proje subaylığı sorumluluğunu yüklen; NATO forumlarında Genelkurmayı temsil edecek derecede Genelkurmay karargâhmın kilit adamlanndan biri ol; tümen komutanı olarak 1516 Haziran 1970 olaylarmda kolordu komutan vekilliği yap; Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nda Plan ve Prensipler Dairesi Başkanlığı gibi son derece önemli ve duyarlı bir görevdeyken bir sabah san zarfiçinde "emekliye sevk" emrini al ve şimdi de oğlun yaşındaki bir erden "parmak gıtlatma ulan" diye emir al!... Emekli Tümgeneral Celil Gürkan ile 12 Mart öncesi ve sonrası olaylan konuşuyoruz.. General Gürkan, olaylan anlatırken zaman zaman öfkeleniyor; zaman zaman da acı acı gülüyor. Ağız alışkanlığı ile "paşam" diyorum. İtaraz ediyor Paşa değil, general... Gerçi çok biçimsel gibi görünüyor, ama ben paşalık ile generalliği birbirinden ayırıyorum. "Efendi, bey, paşa gibi lakap ve unvanların kaldınlmasına dair kanun" açıkça " p a ş a " unvanını da kaldırmış. Bu yasa üstelik bir de anayasada değiştirilmesi mümkün olmayan devrim yasaları arasında sayılmış. Bu da bir Atatürk ilkesidir. Resmi dilde "paşa" yer almaz. Bizler paşa değil, "generaP'iz. Alışılrruş; kullarniıyor, o başka.. "Paşa" sözcüğü dilimize o kadar yeretmiş ki, çoğumuz ' 'general'' yerine ' 'paşa'' diyoruz. hem de yazuarımızda bile... "Sayın generalim, nasıl gözaltına almmıs, sorguya nasıl götürülmüştünüz ? " Anlatıyor. 1973 Mayıs sonlannda, 1939 Harbiye mezunlannın sımf yemeğine katılmak üzere, özel arabası ile İzmir'e gidip, orduevine yerleşiyor. Evinden aynhrken de apartman yöneticisine İzmir Orduevi 'nde kalacağını bildiriyor. İstanbul Sıkıyönetim Komu ı E Sunuş tki kişi... Bir de üniformalı çavuş. Bu iki sivilden yaşlıca olanının elinde foioğraf makinesi var. Genç olanı, "Üstünüzde ne varsa, saat dahil, çıkarıp masamn üzerine koyun," taümatım verdi. Ceplerimden çıkan eşyayı da çantamdaki çamaşırın yanına koydular. Sonra önden veyandan fotoğraflarımı çektiler. İlerde sabıka dosyama konulmak üzere!.. Emekli Tümgeneral CELİL GÜRKAN 12 Mart öncesi ve sonrasını anlattı UĞUR MUMCU yazdı 12 MART'a beş kala... mekli Tümgeneral Celil Gürkan'm 12 Mart anıları, yakın tarihimizin yeterince aydınlanmamış bir sayfasına ışık tutmakıadır. General Gürkan'ın bugün okumaya başlayacağınız anıları ile 12 Mart öncesi ve sonrası olaylan geniş ölçüde aydınlanmaktadır. "Tarih" dediğimiz o büyük yargıç, 12 Mart olayı ile ilgili çeşitli anüan ve belgeleri inceleyerek hükmünü verecekür. Bu yüzden bu olaya tanık olanlann anılarını yazmaları, yalnız kendilerine ve yakın çevrelerine karşı değil, onlardan çok devlete, halka ve tarihe karşı kaçınılmaz bir görev olmaktadır. Emekli Tümgeneral Celil Gürkan, Silahlı Kuvvetler'de çok önemli görevlerde bulundu. 12 Mart Muhtırası'nın verilmesinden dört gün sonra üç general, bir amiral ve sekiz albay arkadaşı ile birlikte "disiplinsizlik nedeniyle" emekliye ayrıldı. General Gürkan, 1973 yılı mayıs ayında da İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Faik Türün'ün emri ile elleri ve ayakları zincire bağlanarak ve gözleri siyah bantla kapanarak sorgulandı. Aynı günlerde, İstanbul Erenköy Ziverbey Köşkü'nde bir kısım emekli subay ve siviller de sorgulandı. Ancak gerek General Gürkan ve gerekse sorgulanan öteki emekli subay ve siviller hakkında bir dava açılmadı. General Celil Gürkan, o günden bu yana 12 Mart olaylan ile ilgili bir açıklama yapmadı. Gürkan, bugün 12 Mart'ın öncesinde katıldığı hazırlıkları anlaımakta ve "Tarihin dahafazla çarpıtılmasına izin vermek istemiyorum" demektedir. Celil Gürkan'ın anıları, 12 Mart olayı ile ilgili bilinmeyenlerin sayısını büyük ölçüde azaltıcı gerçeklerle doludur. Bu anıları yayımlamaktaki amacımız, yakın tarihimizin gizli kalmış gerçeklerini açıklamakla da sınırh degildir. Bir amacımız da bu olaylardan ders almak isteyenlere yakın tarihimizin bu deney hazinesinin kapılannı ardına kadar açmaktır. Emekli Tümgeneral Celil Gürkan'ın anılarında yer alan kişilerin, bu olaylarla ya da kendileri ile ilgili açıklamalar yapmalan en doğal haklarıdır. Kısa ve özlü olmak koşulu ile bu yanıtları yayımlayacağımızı da özellikle belirtmek isteriz. Bu anılarda değinilen olaylar ve sözü 'edilen kişilerin olaylan doğrulayıcı, yalanlayıcı ya da düzeltici niteliRteki açıklamalannı bekliyoruz. Emekli Tümgeneral Sayın Celil Gürkan'ın anılarını okuduktan sonra, 12 Mart olayını çok daha iyi yorumlayacaksınız. Gazeteniz Cumhuriyet, Celil Gürkan'ın anılannı yayırrîlamakla tarihe İcarşı bir görevi daha yerine getirdiği kanısındadır. Celil Gürkan kimdir? Emekli Tiimgeneral Celil Gürkan, bir bucak müdürünün oğlu olarak 1918 ydında Tokaı ilı Erbaa' ilçesinde doğdu.Konya Askeri Ortaokulu ve Kuleli Askeri Lisesi'ni bilirdiklen sonra 1939 yılında Harp Okulu 'ndan sınıf ıkincisi olarak mezun oldu. 1945 yılında Harp Akademisi sınavlarmı birincilikle kazanarak akademiye girdi. 1949 'da Kara Harp Akademisi'ni alım kolsaali ödülü alarak bilirdi. 1954 yılında yurt dışı görev için girdiği dilyarışma sınavmdan birincilikle geçti. 195456 ytlları arasında Paris'ıe SA TO Müttejik Kuvvetlen Başkomutantığı Karargâhı 'nda (SHAPE) harekât subayı olarak görev yaptı. Yurda dönüşünde Erzurum 'da tümen harekât şube müdürlüğü, kurmay başkanlıgt ve lopçu tabur komutanlıklarında bulundu. 195860 yılları arasmda İzmir'de S'ATOGiineydoğu Avrupa Miiüefik Kara Kuvvetleri Karargâhı'nda "htihbarala Karşı Koyma ve Emniyet Şube Müdürlüğü" ve "harekât subaylığı" görevlerı yaptı. 1960'ta bağımsız bir devlet haline gelen Kıbrıs Cumhuriyeli'nde, Londra ve Zürih antaşınaları gereğince imzalanmış itlifak anlasması ile kurulan "Üçlü Karargâh"ta komuıan yardımcılığma atandı. Kıbrıs 'la iki yıl görev yapuklan sonra Genelkurmay Başkanlığı Özel Kalem Müdürlüğü 'ne aianan Gürkan, o dönemin Genelkurmay Başkanı Cevdet Sunay ile birçok NA TO ve CENTO toplantılarma katıldt. Genelkurmay Başkant'nm resmi gezilerinde çevirmenlik yaptı.1965 ağustos ayında kıta hizmeti için Gebze'dekı 15. Kolordu Topçu Komulanlığı'na atanan Gürkan, 30 Ağustos I966'da generalliğe yükseltilerek CENTG Askeri Planlama Karargâhı Harekât Dairesi Başkanlığı 'na geıirildi. 1967 yılında Genelkurmay Plan ve Harekâl Dairesi Başkanlığı görevinegetirilen Gürkan. I969'da tümgeneralliğe yükseltilerek Adapazarı'ndaki 2. Tümen Komutanlığı'na atandt. Bu görevinde iken 1516 Haziran 1970 işçi olaylarmda kolordu komutan vekilliği ve sıkıyönetim bölge komuıanlığı yaptı.Gürkan, 1970 yılında Kara Kuvvetleri Plan ve Prensipler Başkanlığı'na atandı. Bu görevdeyken, 12 Mart Muhtırası'nın verilmesinden dört gün sonra, üç general, bir amiral ve sekiz albay arkadaşı ile birlikte "disiplinsizlik" nedeniyle emekliye sevk edildi. Emekliye sevk edilmesinden bir süre sonra Türkiye Birlik Partisi'ne giren Gürkan, bu parıide genel sekreterlik görevinde bulundu, daha sonra siyasal görüş aynlığı nedeniyle bu partiden ayrıldı. Gürkan, 197884 yılları arasında altı yıl süre ile Türkiye Muharipler Derneği Genel Başkanlığı da yaptı. 1984 başmda SODEP'e giren Gürkan, 25 Marı 1984 seçimlerinde SODEP'ıen aday gösterilerek, Ankara Büyük Şehir ve Çankaya Belediye Meclisi üyeliklerine seçildi.lngilizce ve Fransızca bilen Gürkan'ın bu dillerden çevrilmiş kitapları, broşurleri, makaleleri, ayrıca, askeri ve sivil yayın organlarında yayımlanmış makaleleri, askerı seminerlerde sunulmuş tebliğleri bulunmaktcdır.Celil Gürkan, evli ve yetişkin iki çocuk sahibidir. CELİL GLRKA\ Sl Vfa>« 1939 tarihinde Harp Okulundan mezun olup yıldız laktım. Otuzdört yıl sonra, 31 Mayıs 1973 günü Ziverbty'deki köıkte ellerim ve ayaklarım zincirlendi. Yıldız ve zincir... Benin yazgım bu... se var mıydt? Asker ya da sivil?'' ...İki kişi bir de üniformalı çavuş.. Bu iki kişiyi bugün de görsem '.anırım, iki kişiden yaşlıca olanın elinde foto^raf makinesi var. Genç olanı, "Üstünüzde ne varsa, saat dahil, çıkarıp masamn üzerine koyun, sadece sigaranız ve kibritiniz yanınızda kalacak. Elbiselerinizi çıkann ve şu pijamaları giyin" talimatını verdi. Ceplerimi boşalttım. Zaman kavramını da unutmam istendiği için olacak, saatimi de aldılar. Genç adam, verdiğim eşyanın listesini kâğıda geçirdi. Verilen pijamayı yokladyn. Sırılsıklam ıslaktı. Genç adama, "Müsade edin, kendi pijamamı Uğur Mumcu Ellerim kelepçeli,gözlerim bantlı Erenköy'deki köşke doğru gidiyoruz tanlığı'nm gözaltı emri üzerine önce Ankara 'daki evinde aranıyor, sonra da 30 mayıs günü, biri deniz yarbayı, ikisi polis, üç görevli larafmdan orduevinden alınarak, İzmir Emniyet Müdürlüğü 'ne götürülüyor. Gözaltına alınan general Gürkan, geceyi, İzmir Emniyet Müdürlüğü 'nde geçirir. Nöbetçı mudür, yatağını Gürkan 'a verir, kendisi koltukta uyur. Gürkan, nöbetçi müdürün bu nezaketini bugün saygı iie anıyor: gen marka bir trafık arabasi da bizlere katıldı. Hava Ulaştırma Okulu civannda trafık arabasi durdu. İçinden üç polis indi. Yanımdaki komiser de inerek yanlarına gitti. Aralannda konuştular. Bana eşlik eden komiser: "Sayın paşam, öndeki arabada bulunan Bursa Trafık Mudurlügu'nde görevli arkadaşlar diyoriar ki, 'böyle bir görev yaptığımız için mahcubuz, bizleri anlayışla karşılayacaklarını umanz. Hiç olmazsa münasip bir yçrde bir kahve, çay, serinTürün 'ün emri ile sorgulanmak üzere Erenköy'de bir zamanlar "şüpheli mühteciler" için gözaltı yeri olarak kullanılan Ziverbey köşküne götürülmek üzere askeri araca bindirilecektir. "Sayın generalim, arabaya biner binmez ne oldu?" İstanbul Emniyeti'nden gelen görevli, iri yarı biri. "Araba değiştireceksiniz. Şu askeri araca binin" dedi. Elimdeki çantamı aldılar. Polis arabasından cıktım. Dodge kamyona yaklaştım. Şöyle bir sağıma soluma baktım. Etrafta kimsecikier yok. Vakit gecenin ilerlemiş saati. Kamyonetin arka perdesi indirilmiş ve arka kapağı yatınlmış durumdaydı. Bir er, arka taraftaki perdeyi hafifçe araladı. Diğer iki er, kollarımın altıdan tutarak içeriye soktular. İçerisi karanlık.. Arabanın içine adımımı atar atmaz, göremediğim biri elindeki bantla gözlerimi bağladı. Biri de bileklerime kelepçe takıverdi.. Kanepeye oturdum. Ellerim kelepçeli ve gözlerim bağhydı. giyeyim.." dedim. Lütfen izin verdi, kendi pijamamı giydim. Ceplerimden çıkan eşyayı da çantamdaki çamaşırın yanına koydular. Arkas.ndan bana duvar önünde durmamı, cepheden ve yandan vesiKalık fotoğrafımın çekileceğini söylediler. Bu arada da üzerinde şimdi anımsayamadığım iki ya da uç haneli bir numara yazılı bir tahta parçası vererek. bu tahtayı göğsümün üstünde ve çenemin altında tutrnamı istediler. Denim yazgım da bu Bu tertibi aldıktan sonra, yaşlı ve ak saçlı, lacivert abadan yapılmış elbiseli görevli, birkaç kez cepheden. yandan fotoğrafımı çekti. Eee kolay mı? Büyük sabıkalı ele geçmiş. Elbette sabıka dosyasına konulmak ve ileride kuUanılmak üzere cepheden ve yandan poz poz resmi çekilecek! ERESKÖ Y'DEKİ KÖŞK Emekli Tümgeneral Celil Gürkan, mayıs 1973'te gözaltma alındıktan sonra İstanbul'a getirildi. Erenköy Ziverbey 'de ünlü köşke getirilen Celil Gürkan, burada ' 'sorgıt' 'dan geçirildi. Erenköy Ziverbey Tüccarbaşı Sokak 8 numaradaki köşk, "Zihni Bey Köşkü" olarak da biliniyor. İbrahim Ateşpare adlı bir müteahhit tarafmdan satmalman köşk, şimdiyazlık olarak kullantlıyor. rüldüğümü anlamaya çalışıyordum. Tabii boş çaba.. Az sonra tümden yönümü kaybetmiştim. Yalnızca bir süre gittikten sonra motor gürültüsünün yankılanmasından ve genzime gelen yanık benzin kokusundan bir tünele girdiğimizi ve kısa bir süre sonra bu tünelden çıktığımızı anlamıştım. Bu tünel, olsa olsa, İstanbulKonuşmalar ve koşuşan insanların ayak sesleri.. Biraz sonra aracın arka kapağının indirilmesinden çıkan ses.. Arkasından, koluma giren ve "iki adım at, dur, aşağı basamağa bas. Yürii.. İki basamak çıkacaksın" gibilerinden "kör güdücü" komutlar.. Birkaç basamak çıkınca bir binaya girdiğimi anladım. Koluma giren kişi "dikkat... Merdiven çıkacağız" dedi. YaAnlattıkça ben o günlerin acılarınıyeniden yaşıyorum. Anlattıkça, bunları okuyacak olanlann neler düşüneceklerini düşünüyonım. Hele General Gürkan 'm yakın silah arkadaşlarının, bunları öğrendikıen sonra, ne tür bir duygulara kapılacaklannı! ...Yaklaşık 4 x 4 metre boyunda tahta zeminli, tahta tavanlı harap bir oda.. Tavanda olduk"Sayın generalim, sonra çekip gittiler mi?" ...Şimdi sıra, senaryonun en dramatik bölümüne gelmişti. Pijamamı giydikten sonra, genç adam ca v uşa "t a k zincirleri" emrini verdi. Ve çavuş paslı ve beygirleri tavlada bağlamak için kullanılan tavla zincirleri kalınlığında bir zincirle iki bileğimi birbirine bağladı... Ve zincirin uçları da paslı bir kilitle kilulendi. Aynı işi birde ayak bileklerim için uyguladılar. Her iki zincirin halkalanndan biri üzerinde yanılmsyorsam " 3 6 " sayısı asılı ve üstü de şeffaf bantla bantlanmış numarataj etiketi vardı. Demek benden önce 35 kişiye, bu tür zincir vurulmuştu. Tabii, zincir numara sırasına göre kullanılruış ise!.. El \e ayaklarım böyle adi zincirle bağlandığı anda, gözümün önünden butün hayat hikâyem bir film gibi geçti. Sarsılmadım dersem, yalan söylemiş olurum. Nasıl sarsılmam ki. Harp Okulu'ndan mezun oluşumun tam otuzdördüncü yıldönümünde, yine bir 31 mayıs günü. Zincire vurulmuştum... 31 Mayıs 1939 günü, büyük umutlarla, sevinçle. Onurla, Harp Okulu'ndan mezun olmuş, omuzlanma yıldız takmıştım. Otuzdört yıl sonra, 31 Mayıs 1973 günü, emekli bir tümgeneral olarak, ellibeş yaşında, zincire vuruluyordum. Evet, bu otuzdört yılın başında yıldız, sonunda da elime ve ayağıma bağlanmış zincirler.Benim yazgım da bu: Yıldız ve zincir! Bu otuzüç yılın sonunda prangaya vurulmuş bir general olmuştum. Neydi bu başıma gelen? Neydi suçum? \ller\m kelepçeli, gözlerim baglıydı. Ayak seslerinden ve konuşmalardan öteki erlerin de araca dolup, sağıma soluma, karşıma oturduklarım seziyordum. Şoför mahallinin kapısı kapandı. Tam bu sırada kelepçeli ellerimi birbirine bitiştirmiş, parmaklarımı knırdatıyordum ki, bir er ^parmaklarını gıtlatma ulan" diye bagırdı. Adını bile unuttum.. Civanmert olmak, mesleklerin ve kişilerin tekelinde değildi yesselam! General Gürkan, bu sö'zleri ile general Memduh Ünlütürk'ün emrindeki Erenköy Ziverbey köşkünde meslektaşlannan kendisine layık bulduğu işlemleri de sitem ile anıyordu.. Emniyet görevlileh, general Gürkan 'ı olanca nezaket ve saygı ile İzmir'den İstanbul'a götürürler. İstanbul'a giderken, General Gürkan 'a özel arabasını kullanma izni verilmiş, önde bir polis arabasi, arkada General Gürkan, arabanın içinde bir komiser, İstanbul'a öyle gidilmiştir. Bursa'ya girerken Volkswaletıci içme önerimizi kabul ederlerse, şeref duyarız. Biraz da dinlenmiş olurlar..' İndik, Mavi Medrese denilen türbenin önünde kalabahk bir kahvede serinletici birşeyler içük. Aynı gece, karşılaştığım olaylan görünce, polislerin gösterdikleri bu ilgi ve saygının değerini anlayacaktım.. Saat 22 sulannda Selimiye'ye gelirler. Sıkıyönetim komutanlığı karargâhı, Şelimiye'de araba değiştirilir. İstanbul Emniyet Müdürlüğü arabasına binildikten sora, Kadıköy iskelesme doğru yola çıkılır. Daha sonra, emekli Tümgeneral Celil Gürkan, SıknöKerim Komuıanı Or İJir yanıma Batur, bir yanıma Gürler... Ayak seslerinden ve konuşmalarından öteki erlerin de araca dolup, sağıma, soluma, karşıma oturduklarım seziyordum. Herhalde araç komutanı ve şoförü de binmiş olacak ki, şoför mahallinin kapısı kapandı. Ama henüz hareket etmemiştik. İşte tam bu sırada, kelepçeli ellerimi birbirine bitiştirmiş, parmaklarımı kıtırdatıyordum ki, "parmaklarını gıtlatma ulan" uyarısını aldım. Nereye gidiyorduk? Kimlerdi bunlar? Nasıl bir gözaltı ve sorguydu bu? Suç işlemişsem, yargı organlannın önüne çıkarılırdım. Sorgum öyle yapılırdı. 12 Mart öncesi olaylan mı sorulacaktı? Sorarlardı, ama bir yanıma Orgeneral Gürler, öbür yanıma da Orgeneral Batur'u otunarak, evet soracaklan varsa sorarlardı. Ama uygarca, ama yasalann öngördtiğü biçimde! Ben de sıkıyönetimde bölge komutanlığı yapmıştım. Hem de 1970'in o ünlü 1516 Haziranında. İşyerlerinindoksandokuzluk îesbih gibi dizildiği, işçilerin sokaklara döküldüğü İzmit'de... O gün birtek kişinin burnu kanamadı, ne asker ne de işçi'... Bir tek kişiye yasadışı ve haksız işlem yapılmadı. İzmir'deki, Bursa'daki polisleri bir kez daha saygıyla andım. Biraz sonra araç hareket etti. Önümüzde, arkamızda başka araç var mıydı, bilemiyorum. Yalnızca ben. aklımca, aracın, sağasola sapışlannı kafamda saptayarak. Azbuçuk bildiğim Kadıköy semtinde nereye götü .stanbııl Emniyetinden gelen görevli, iri yarı biri. "Araba değiştireceksiniz. Şu askeri araca binin," dedi. Elimdeki çqntamı aldılar, polis arabasından çıktıın. Dodge kamyonete yaklaştım. Şöyle bir sağıma soluma baktım, etrafta kimsecikier yok. İki er, kollarımın altından tutarak arka kapağı indirilmiş ve perdeyle kapatılmış kamyonetten içeriye soktular. İçerisi karanlık. Arabanın içine adımımı atar atmaz biri bantla gözJerimi bağladı. Biri de bileklerime kelepçe îakıverdi. Ankara karayoiu üzerindeki Bostancı tüneli olabilirdi. Aradan kısa bir süre geçtikten sonra dönüş yapıp yeniden tünele girdiğimizi ve bir süre sonra da soia dönüş yaptığımızı farkedince, bir ölçüde Göztepe'ye gittiğimizi anlarmştım. General Gürkan 'ın sözünü kesip, soruyorum: "Şu ünlü Erenköy Ziverbey'deki "Zihni Bey Köşkü ne mi?" Evet oraya.. Yavaşlaması ile bahçe kapısından giriş yaptığı izlenimi veren araba mıcır ya da kırma taş döşeii bir zemin üzerinde biraz ilerledi. Sonra durdu. Birkaç köpek havlaması duydum. Demek, bina köpeklerle de korunan bir güvenlik sistemine sahipti. nılmıyorsam, helezon biçimli merdivenden bir kat çıktık, sola döndük. Biraz sonra bir kapı açıldı. Ve beni içeriye soktular. Kapı kapandı ve asıl önemlisi gözümdeki siyah bant çıkarıldı. 12 Mart döneminde Ankara Mamak Askeri Tutukevi'nde sonradan aklanacağım bir dava nedeniyle tutuklu bulunduğum günlerde, İstanbul'da sorgusu yapılan asker ve sivil birçok kişiden Erenköy 'deki bu işkenceevi hakkında yaşanmış birçok olay dinlemiştim. Ünlü yazar Doğan Avcıoğlu, tlhan Selçuk ve tlhami Soysal da bu işkence evinde sorgulanmışlardı. "Sayın Gürkan, Ziverbey Köşkü'nü biraz daha aynntıh anlatır mısınız?" Anlatıyor. ça güçlü çıplak bir ampul... İki cepheye pencere.. Pencere camları tamamıyla beyaz boya ile boyandığı için dışarıdan ışık alıyor. Ama dışarısı görülmüyor. Odanın üçüncü duvannı bitişik odadan ayıran ve kullanılmayan camlı bir bölme oluşturuyor. Köşede, her yönü ile hurdaya çıkmış izlenimi veren bir demir karyola, üstünde fersudeleşmiş yatak ve yastık çarşafı ile yastık kılıfı... Son derece yalap şap yıkanmış, henüz tam anlamı ile kurumamış çizgili bir er pijaması... Eski bir tahta masa.. Ve kendi türü mobilya kuşağının en eskisi ve hurdası olduğu açıkça görülen bir koltuk. Koridora açılan kapının camları da keza beyaza boyanmış.. "Saytn Gürkan. Odada kim I A YRILAS' YOLLAR Celil Gürkan, Harp Akademisini bitirdiğiyıl arkadaşları ile toplu halde. Yukarıdan aşağıya doğru ikinci sırada soldan beşinci Celil Gürkan, sağdan beşinci ise Cumhurbaşkam Kenan Evren. Yukarıdan aşağı doğru üçüncü sırada soldan yedinci eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Hilmi Fırat. En att sırada soldan beşinci eski Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur. Sekizincisi 27 Mayıs'ın önde gelen adlanndan HP Milletvekili emekli Tuğgeneral Mucip Ataklı. Yann: Zincirlere ahşmak!..
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle