17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 EYLÜL 1983 KÜLTÜRYAŞAM CUMHURİYET/5 SEVEMA ATILLA DORSAY Visconti'nin "Leopar"ı 20 yıl sonra tedavi edildi Kültnr Servisi Ülkemude "Dttşman Kardeşler", "Masumlar" vb gibi filmleriyle tanınan, Italya'nın gelmiş geçmiş en büyük yönetmenlerinden Luchino Visconti'nin en önemli filmlerinden biri sayılan "Leopar", bugünlerde Ingiltere'de ilk kez 186 dakikalık özgün uzunluğuyla, usta kameraman Giuseppe Rotunno'nun görüntülerinin gerçek renkleriyle, dublajsız ve Ingilizce altyazılı olarak gösteriliyor. Bundan yirmi yıl önce dublaj sırasmda kazaya uğrayarak birçok sahnesi kesilen, renkleri bulanıklaşan ve çok kötü bir îngilizce seslendirmeye kurban giden "Leopar", Twentieth Century Fox şirketince yıllar sonra yeniden ele ahnarak tedavi edildi. Bilindiği gibi, Giuseppe di Lampedusa'nın geçiş dönemindeki on dokuzuncu yüzyıl Italyasmı anlatan romanını beyaz perdeye aktaran Vîsconti, bu yapıtıyla 1%3 Cannes Film Şenliği'nde Alun Pahniye aldı. Ancak "Leopar"ın ABD ve îngiltere gösterim haklarım satın alan Tvventieth Century Fox şirketi dublaj sırasında filmi izlenmez duruma sokunca, Lucbino Visconti şirketi mahkemeye verdi; gösterilecek olan filmin kendi "Leopar"ıyla bir ilgisi olmadığını açıkladı. Böylece başrollerinde Burt Lancaster, Alain Delon ve Claudia Cardinale'nin oynadığı bu başyapıt, Amerikalı ve tngiliz seyircinin karşısına bir turlu gerçek boyutlanyla çıkamadı. Duyduk Gördük Turistler köpek itlafını dehşetle izlediler Belediye ekipleri "köpek ıtlafı"m sürdürüyor. Ekipler îstanbul sokaklarmda başıboş köpek bırakmamak niyetinde. Geçtiğimiz gunlerde Çamlıca tepesini gezen lsviçreli turistler de köpek itlafına tanık oldular. ederken gruptan sesler yukselmeye başladu Herkes bu vahşi olayı protesto ediyordu. Hatta birkaç bayan gözyaslarmı tutamayıp ağlamaya başlamıştu Rehber, grubu sakinleştirmek için olayın özünu anlatmaya çaüşıyor, kuduz hakktnda bilgi veBu "itlafın" kuduz olaylarma riyordu. Daha sonra kopek itlakarşı açumış bir kampanya oldu ftnm "tarihçesine" geçti Bundan ğunu bümeyen turistler biraz üe 20 yıl önce başıboş kopeklerin ride bir kedi ile boğuşan köpeğe toparlanıp "Hayırsız Adaya" sadoğru koşan adamı bir "kedise lındığou, orada açsusuz kalan hayvanlann birbirlerini yediklever"sanduar. Ama adamm elinrini, bugün ise ilaçlarla, acı çekde uzun namlulu tabancayı götirmeden bu işin yapddığım anrünce rehber hariç tüm grubun lattL Ama kimsenin dinlediği gözleri faltası gibi açıldu Taban yoktu. Grup 1 saat olarak plancadan cıüz bir patlama sesi du lanan Çamlıca Tepesi turundan yuldu ve köpek bir iki çırpuuş vazgeçip otobuslere doluştu. Bitan sonra cansız yere serildU Ta ran önce uzaklaşmak istiyorlarbancah adam bu kez diğer köşe du Gruptaki bir bayan otobuse de güneşlenen köpeğe yöneldi. binerken yanmdaki arkadaşma: Onun da işini tamamladu tsviç"Kopeğımi getirmekten son anreli turistler tepeden tstanbul'u da vazgeçtim. İyi ki getırmemiseyretmeyi falan unutmuş, deh şim, Belki onu da öldurürlerdi" şetle belediye görevlisini izttyor diyordu. du. Görevli, 3. köpeği de 'itlaf Kabir azabı istemeyenlere Kilisin Kent gazetesi bir de Şiir Köşesi veriyor. Bilirsiniz, Türkiye amatör şairlerin en bol olduğu ülkelerden biridir. Gazeteltr ve magazjn ekleri, boş sayfalan doldurmak için yazı sıkıntısma düştüler mi hemen Şiir Köşesi açarlar. Ve inamlmaz bir ilgiyle karşılafirlar. Işte Kent gazetesindeki iki şairden iki ornek: KARIM ŞÜKRAN'A Hep sevgide, saygtda büyüdün, Kalbimin en derin köşesinde taşıdın admü... Sen namusumun, onurumun akhsın, Ben sensiz olamam, Anadolu kaduu... MEZARIMIH BAŞINDA Hayat mutlu günleri yaşayana çok güzel Ben bitmişim bir kere öğütle kızdmnayın. Mezanmın başında kimse istemiyorum, Bari toprak içinde öfkemi azdırmayın... Kadın mı, poker mi? Ünlü Amerikalı fllm yönetmeni John Huston 'm kadtnlar konusunda çok deneyimli olduğu söylenir. Hollywood çevrelerinde Huston 'la ilgili oyküler, fıkralar oldukça yaygındır. Gerçekten de, Huston bugün yetm'ış yedi yaşmda olduğuna göre, ardında kadmlar konusunda epey zengin bir deneyimi olsa gerek. Ama öyle anlaşılıyor kı, unlü yönetmen yaşamı boyunca surekli olarak ilginç kadmlarla tamşmış. Çunku, Huston'm aşağıdaki sözleri, sanınz onun kadmlara yaklaşımı konusunda açık seçik bir fikir verecektir: "Eğer bir erkek, kadmlar u$runa arkadaşlarıyla neşeli bir poker partisini feda edebiliyorsa, kadmlann kendisine bayılmalarmı, peşinden koşmalanm hiç beklemesin. Çünkü kadmlar, kendilerine, uğruna bir poker partisini feda etmeyi aklının ucundan bile geçirmeyen erkeklere bayılırlar yalnızca..." Herkes kendi yaşadıklanna, kendi deneyimlerine göre konuşur tabii. Şimdi Huston'ın bu sözleri karşısında nasıl davranalım diye düşünmeye kalkmayın. Siz gene de, poker partisi ile kadmlar arasındaki tercihinizi kendi deneyimlerinize gore yapın! BU TÜR FİLMLER İÇtN ZAM İSTENİYOR Steven Spielberg'in ünlii nimi "E.T." bu yıl gelmesi bektenen filmlerden biri... Ancak bugunkü sinema bilet fiyaüanyla bu ve benzeri fttmlerin getirilmesiain mamkiin olmadığını belirten sinemacılar, ozellOcle birinci vizyon 'liiks' sinemalar için gerçekçi bir zam istiyoriar. Türa dunyada birinci vizyon sinemalann girişinin ortalama 5 dolar olduğu günumüzde, sinemacılann istedigi fiyat, ortalama 1 dolar kaışılığı, yani 250 lira. Belediyenin bu zammı vermesi, adını hergiın duyduğumuz önemli fılmlerin bizde de gösterilmesi için şart sayılıyor. Smema mevsimi başlarken bilet fiyntları sorunu yine gündeme geldi îstanbul Belediyesi'nin dikkatlerine... Son 3.5 yıl içinde en yaşamsal maddelerde yüzde 500 oranına varan fiyat artması, sinemaya ancak yüzde 66 oranında yansımış. 1940 sonlanndaki 'sinemacı kuşağı' patlaması, aslında 1948 belediye riisumlan karannın getirdiği ekonomik destek tabanı üstünde var olmuştu. 1975'lerdeki buaalımda olduğu gibi en kötü pespaye seks ve şiddet filmlerine bağımlı kalacak genç kuşakların sorumluluğu, yine belediyelerin sırtındadır. Yeni mevsim başlamak üzcre... Bir anlamda da başladı, önemsiz bazı fılmlerin sessizsedasız vizyona ginnesiyle... Bu haftalarda her yıl sizlere gösterilecek filmlerden, allıpullu listelerden söz açardık. Ama bu yıl bunu yapmak hiç içimizden gelmiyor. Gelmiyor, çünku sinema yerlisiyle, ithal filmciliğiyle gerçek bir bunalım içinde gözüküyor. Yeşilçam'da birkaç büyük projenin dışında çekimin hemen tümüyle durması yanısıra, film dışahmcılanmız da kara kara düşünüyor, ilan ettikleri nimleri gösterip gösteremeyecekleri konusunda hiç bir güvence veremiyorlar. O zaman, cicüibicili listeler üzerinde durmaktansa, bu sonınları rieşmek ve çareler aramak daha ıllıca değil mi? lediyelerin elinde bulunuyor. Belediyeler, koskoca sinema alanının binbir derdine biz nasıl çözüm bulabiliriz, bu bir devkt polıtikası işi değil midir, diyebilirler.. Aslında öyledir kuşkusuz. Ne var ki devlet sinemanm sonınlanna ilgisiz dururken, belediyelere düşen çok önemli işler de var. ÇttnkU başka hiç bir ttlkede eşibenzeri bulunmayan garip bir yasa, Türkiye'de belediyeleri sinemaya ortak etnviş. 'Belediye rüsumu' adı altında belediyeler sinema gelirlerinin yaklaşık uçte birini alıp gidiyorlar. Üstelik yine yasaya göre sinema bilet fiyatlaruu saptama yetkisi belediye encümenlerinin elinde.. Yani belediye sinemalann bir anlamda hem yöneticisi, hem ortağı. Peki, her ortakhkta ortaklar biraraya gelip işin nasıl gittiğini konuşmazlar mı, o ortakhğm belli konulannda söz ve yetki sahibi olanlar, işin gidişi UstUne bilgi edinmeye çalışmazlar mı? miş. Sinema bilet fiyatınm artış yüzdesi ise, yüzde 66. Enflasyonun böylesine gerisinde kalan, oysa her şeyiyle, ham ve dolu filmiyle, araçgereci ve eczasıyla dolara, yani yabancı paraya bağlı olan bir alanda sağlıkh bir ekonomik gjdiş olabüir mi? Sinema, üstelik TV ve video gibi 2 büyük rakip karşısında, saglığını, varlığını koruyabilir mi? na çalışmak, akıllı bir devletin politikası gereği olmak gerekmez mi? Tüm dünyada yönetimler sinemayı koruyucu önlemler ahr, kredi ve avans kurumlan yaratır, biletlerden gelen paranın bir bölümünü bir döner sermaye oluşturup yeniden sinemaya aktanr, üretimi korur ve desteklerken, acaba biraz da bu denetim kolayIığı sorununu düşunmüyorlar mı? Peki, bizim devletimiz özellikle toplumsal denetim mekanizmalannın sıkıştınldığı bu dönemde, sinemayı genel bir koruyucu tavırdan yararlandırmayı niye düşünmuyor? Sinema ölurse yerine gelecek olan daha mı kolay denetlenecek? Henry JamesHn "Bostonluiar'h sinemaya aktarılıyor Kültür Servisi Amerikalı yazar Henry James'in 1886'da yayımlanan "Bostonlular" adlı romanı beyaz perdeye uyarlanıyor. Film, MerchantIvory şirketince Chrislopher Reeve, Vanessa Redgrave, Jessica Tandy, Madeleine Potter, Nancj Marchand ve Wesley Addy'den oluşan guçlü bir oyuncu kadrosuyla çekiliyor. " Bostonlular" m senaryosunu, romancı ve öykücü Rutb Prawer Jhabvala yazdı. Filmin yapımcısı tsmael Merchant ve yönetmeni James tvory, uzun zamandan beri Jtaabvala'yla birlikte çalışıyorlar. Sena^yonun yazarı Jhabvala, Henry James'in on dokuzuncu yüzyıl kadın haklan hareketinin coşkun ortamında geçen romanının modem feminist izler taşıdığını söyledi. Bilindiği gibi, Henry James, özellikle iki romanında, "Bostonlular" ve ondan beş yıl önce yazdığı "\Vashington Meydanı"nda Avrupa ortamından uzaklaştı ve Amerikalı karakterleri kendi çevrelerinde keşfetmeye çalıştı. Romanlanndaki karakterlerin çoğu ust sımflardan gelen James, Nev» York'ta doğmasına karşın 1876'da Londra'ya yerleşti, daha sonra da tngiliz uyruguna geçti. Sinema ölürse ne olacak? Oysa sinemanın ölümü, bırakınız işin kültürel, sanatsal yanını, öncelikle belediye gelirleri açısından acı bir olay. Sinema kasalanndan her yıl yerel yönetimlere on milyonlarca lira akıtıhyor. Hiç bir bölümü sinemaya şu veya bu biçimde geri dönmeyen, bir tür vasıtalı vergi gibi tıkır tıkır alınan bir büyük para. Belediye niye sinemacılarla konuşmak, durumlanm değerlendirmek, sorunlannı anlamak ve gerçekçi bir fiyat politikası saptamak suretiyle bu önemli geliri korumayı denemiyor? Anlamak mümkün değil. Bunalım açık oysa: Konak gibi tstanbul'da suareleri en iyi iş yapan bir sinema bile suarelerini tiyatro olarak kiraya verirse, başka söze gerek var mı? Çünkü tiyatro biletlerine 10001200 liralara dek varan yüksek tarifeler ahnabıliyor. Üstelik tiyatroda belediye rusumu, yalnızca 1o 5. Ister Shakespeare oynayın, isterseniz uydunık bir 'müzikiü', yine yüzde beş. Oysa bizde en iyi filmler de, en pespaye seks filmleri de ayni yüksek rüsuma tabL Ve Îstanbul kentinin en lüks semtlerinde bir sinema bileti hâlâ 100 lira... Sinema nasıl dayansın, nasıl ayakta kalsın? 1948 kararı 1983'de niye yinelenmesin? Devlet/sinema ilişkileri bir yana, şu dönemde ve şu dar boğazda, yerel yönetimlere büyük görev düşüyor. Unutmamalı ki Türk sinema tarihinde sinemamızın gerçe&nlammda doğmasına, bir üremn alanı olarak canlanmasına neden olan karar da, yine sinema/belediye ilişkileri alanındaydı. 1948'de alınan ve yerli filmlerden almacak belediye rüsumunun yabancı filmlerden daha az olmasını sağlayan ünlü karardı bu... Bu karar, gerçek Türk sinemasının başlangıcı olmuştu. "Sinemacılar kuşağı" filan diyoruz ya, aslında hepsi bu ekonomik destek tabanının üstunde gelip varolmuşlardı. Niye 1983 Türkiye'sinde almacak ve başta sinemanın merkezi \"e en büyük pazarı Îstanbul kenti, tüm belediyelerce uygulanacak bir karar, yani sinema bilet fiyatlannın çağda$, güncel bir düzeye çıkarılması ve her zaman enflasyonu izleyici bir grafik surdürmesi ve de önemli, değerli filmlere belli rüsum indirimi uygulanması karan, sinemamıza 1948 karanna benzer bir güç aşısı sağlamasın? Böylece çözüm bekleyen devlet/sinema ilişkilerine, belediyeler, kendi alanlan içinde çok güçlü bir destek sağlayarak öncülük etmiş olabilirler. Diğer yandan fçişleri Bakanlığı'nm "Umumi yerlerde video gösteriminin yasaklanması" karannın da belediyelerce iyi uygulanması ve genel yerlerde konulu Fılmlerin gösteriminin kesinlikle önlenmesi, sinema sorunlanna getirilecek diğer bir önemli çözumdür. Bu önlemleri bir an önce uygulamak ve sinemacılarla yıllardır kurulamayan bir diyaloğu başlatmak, bir kez daha yineliyelim, her türlü sanatsal ve kültürel kaygı bir yana, belli bir işe 'ortak' olmanın gerektirdiği en basit sağduyu gereğidir. Belediyelerimiz ve özellikle Îstanbul Belediyesinin bu sağduyuyu artık göstermesini dileyelim. Çöken bir sinemanın enkazı altında kalan yalnızca sinemasever keyfimiz veya belediye gelirleri değil, 197576'lardaki bunalımda olduğu gibi en kötü, aşağılık ve pespaye filmlere bağımlı kalmak durumunda olacak tum bir genç kuşağın da eğitimi ve zihinsel/külturel gelişimi olacaktır. O yıllarda yaşanan ve sinema alanını tümüyle 'seks filmkri'ne ve 'Çin karate fdmleri'ne bıraktıran yozlaşma, her bilinçli insanın utançla anımsadığı bir dönemdir. Sinemada benzer bir bunalımın yeniden yaşanıp yaşanmaması, yerel yönetimlerin sinemaya yaklaşımıyla yakmdan ilişkiİidir. Bunu da bir kez daha anımsatmış olalım... J**>hl h n i**il*>n no*) B u r a s l başkent Ankara. Ve de başkentin ender cennet köşelerini f f V t , UU f Ç I I t r f l f i t f . den Ataturk Orman Çiftliği. Tel orgiiye yazmışlar: "Burada bira ve diger içkiler içilmez." İki arkadaş da boş bira şişelerini duvarın uzerine sıralamış duşunuyorlar: "Bu kadan yeter mi, yoksa daba içelim mi?" Her köşebaşında bir 'Video BayiT Evet, Türkiye'de sinema gerçek ve derin bir bunalım geçiriyor. Inanılmaz boyutlara varan ve dar gelirlileri kıvrandıran pahalılık ve geçinme zorluklan, sinema seyircisinin bir bölümünü alıp götürürken, daha iyi yaşam koşullan içinde bulunan bir diğer bölümü ise toplumumuza birden yayılan video olayının şokuyla sinemadan kopup evine kapanmayı yeğler gözüküyor. Hızla azalan sinema seyircisi, bölge işletmecilerinin fılm yapımcılanna, hatta dışalımcılanna vermekte olduğu peşin ödemeyi (avansı) ortadan kaldınrken, sermayesiz ve güvencesiz bir piyasada işler hergün biraz daha karanhğa gidiyor. Köşe başında her gün bir 'video bayü" bitiyor, cebine yarım milyonu atan zengin çocuğu veya şarkıcı eskisi 'videocu' kesiliyor. Insanlar köylerde, kasabalarda, giderek büyük kentlerin en lüks semtlerindeki açık veya kapalı kahvelerde masalara çökmüş, ilerdeki video ekranmdan geçen görüntulere dalmış gidiyorlar. lyice görseler de gormeseler de, anlasalar da anlamasalar da bakıyorlar. Yaşanan 'video şoku', tıpkı 10 yıl önceki TV şoku gibi sinemaya iyice zor günler hazırhyor. Ve istenildiği denli yasak film listeleri hazırlansın, istendıği denli denetim yapüsın, en açık porno filmden en son Oscar'lı filme, aradığınız herşeyi (bedelini ödemeniz kaydıyla) video'dan bulmak mümkün... "Bükemedigin eü öp" sözü uyannca, tüm Yeşil n'cılar da videocu kesilmiş, .ıt ahpsatıyor... Sinemanın kolay kolay getirmediği paranın videodan çok çabuk geldiğini ve bu döner para sayesinde sinemacüıgı sürdürme olanağım bulacaklarını da eklemeyi unutmuyorlar. HAYVANLAR İsmail Gülgeç VE PIRIL PlRlU PUULARIM Yüzde 500 nerede, ytizde 66 nerede? Bizirn belediyelerde ise bu yok. Sinemacılann hiç bir derdine sahip çıkmadan, hiç bir sorununa ortak olmadan, yalnızca paylanm almayı biliyorlar. Ne garip bir ortakhk bu, böyle? Türkiye^ de her müessese günün koşullarına göre kendi ürününe veya mahna zam yaparken, İETT yönetimi otobüs fiyatlannı bir yıl içinde 15'den 25 liraya cıkanrken, ekmek dahil her türlu yaşamsal ürün sürekli zam görürken, sinema bilet fıyatlan bizde hâlâ bir meyveli gazoz düzeyinde dolaşıp duruyor. Film Market dergisinin Mayts 1983 5. sayısında bir tablo vardı. Bu tabloda görüldüğü gibi, ocak 80'le rnayıs 83 arasında Taksim/Aksaray dolmuş ucreti yüzde 600, gazete fîyatı yuzde 600, otobus bileti yüzde 500, Tekel birası yüzde 400 ve bir dolar yüzde 300 artış göster OLACA&IM KIRAU BİR BAUK ÇOİC UUTFEN \ HIMN' \ COK LEZ2TETİ. / Sinemayı korumada devletin çıkan Üstelik belediyelerin ve de devletin sinemayı korumada toplumsal ve politik yönden de çıkan var. Söylemesi bize düşmez, ama sinema, yönetimin her zaman ve her yerde denetimi altında olan bir alan.. Sansürden geçmemiş bir filmin oynatüması, Uke olarak mümkün değil. Oysa video, ne denli yasaklar getirilirse getirilsin, denetlenmesi olanaksız, en azından çok zor bir alan.. Peki bu durumda yaygmlaşan videoya karşı sinemayı korumak, sinemanın ayakta kalmasına ve insanlara bir seyir, gösteri ve eğlence alaıu olarak açık kalması TARİHTE BUGUN Mümtaz Arıkan 7ÜRKASKBRİİZMİR'DEL «Z2'P£ &UGÛN, rÛRK KUVVETLEgİ 1919'DAN BEÜI YUNAN /Ç64LİND£Kİ İZMR'E GieU OH0U, 3O A6US <ft 9 Evlul P£A1 BU YAUA,1O GUN İÇİNDE yUNAN KUirYErLB/HNİ YOK BDBRBIC VE KOVAUYA&IK İZAÂIR'E p 8uLJi8iLpita.ee/ TEKMELEBLB AÇtKTAKl SAVAŞ <$EM/L£&NE VAKMAYA Ü TÜRKİYE SÜT ENDÜSTRİŞİ KURUMU GENEL MÜDÜRLÜCÜNDEN 1. Kurumumuza bağlı Ankara/Lalahan Sut ve Mamülleri Sanayıı Müessesesi Sundurma ve Hurdahane ikmal tnsaatı 1983 yılı Bayındırlık Bakanlığı birim fıyatları üzerinden muteahit nam ve hesabına kapalı zarf usulu eksiltme esasına göre ihaleye çıkanlmıştır. 2. İşin ilk keşif bedeli 8.225.284. TL. olup geçici teminau 246.758.25 TL. dır. 3 thaleye son teklif verme tarihi ve saati 12.9.1983 günü saat 16.30'dur. Teklifler Îstanbul Caddesi No. 88 Adreste TSEK Genel Müdurluğu Haberleşme Servisine verilecektir. 4. lhale dosyası TSEK. Tesısleı Daıre Başkanhgında görülebilir. 5. İhaleye katılabılmek için aşağıda yazılı evrakların belirtilen gun ve saate kadar Noter casdiklı suretleri veya asıllannı fiyat teklif zarfı ile birlikte kapalı zarf içinde Kurumumuz Haberleşme Müdürluğune verilmesi gerekmektedir. a) Geçici teminat mektubu veya Kunım nakit vezne almdısı. b) Teknik Personel Beyannamesi. c) Yapı araçları bildirisi. d) Taahhut beyannamesi. e) Malı Durum Bildirisi. f) Baymdırlık Bakanlığından almış olduklan (C) grubunda en az işin keşif bedeli kadar muteahhıllık karnesi. 6. Telgrafla başvurular ve postadaki gecıkmeler kabul edılmez. 7. Kurumumuz 2490 sayılı Kanuna tabı olmayıp ihaleyi yapıp yapmamakta ve>a dilediğıne vermekte serbesttir. Basın: 23684 FETTlN VE YUZBAŞl Z£KI gen£M. leuMUViS/NDA İ2MIR'£ GİRİYOB.LAR,BJJNUPiy»D£l£HİZÜYOIU>U. 5 0 YIL ÖNCE Cuftıhuriyet Izmir'in kurtuluşu Ordular, ilk hedefiniz Akdenızdir, ilerı! Dumlupmar'da Başkumandan Meydan Muharebesi kazanıldıktan sonra, Başkumandan Turkiye Buyük Millet Meclısı ordulanna hitaben verdiği emri yevmîyi, işte, böyle bitirmişti. Ordular, kazandıklan zaferi, aman vermez bir takiple bitirmek için ileri atıldılar. Türk ordusu, sanki bir yıldmm olmuştu; Anadolu yaylalannda, Akdeniz kıyılarında hasretle kendisim bekleyen Türk yurtlannı kurtarmak için, karşısındaki hasım gibi mesa/e mefhumunu da yok eden bir yıldmm... Takip de, meydan muharebesi gibi muhteşem ve katt oldu. Askerlik tarihi, bu takipte Türk ordusunun gösterdiği fevkalbeşer gayret ve tahammülü hayretle kaydedecektir. Ne Anadolu 'nun dağlan, nehirleri, ovaları ne de düsmanm sağda, soldaki mukavemeti, hıçbir şey, 9 Eylül 1933 coşkun, önüne durulmaz bir sel gibi akıp giden bu orduyu durduramıyordu. îztnir, sihirli bir cazibe ile Türk askerlerini kendine doğru çekiyordu. 30 Ağustos günü Dumlupmar'da muzaffer olan şanlı alaylarımız, 31 ağustos günü takibe başlamıslardı. 9 eylül sabahı Izmir'e girdiler. Düşmanm iki senede istilâ ettiği bu yerleri, on günde aldılar. Kanatlanmış gibi uçan süvariyi, pıyade de, topçu da, diğer sımflar da aynı harikah hızla takip ettiler. Askerlikte kaçan 19331983 kovalayandan çabuk gider, diye bir söz vardır; Türkun Uâhî savleti bu sözü de yalancı çıkardı; kovalayanlar, kaçanlardan evvel Izmir'e girdiler. KELEP İR A R S A 5..I.J. Ir.m» > r ıturık m.K.l md. v» c*dde iıırniK t 5S66 »tmd>ı> U r*l t*i kıt'a ı n a TC 4 hAne bÂmilef •T«hut knifien acele •alllıklır Tftlip I>lalirn Takt'mde P A .'ct.n^ m u r u u t olunmııı (6623) Belediye: Sinemaya hem ortak, hem yönetici Sinemada durum böyle... Bu durumda çok önemli bir çözüm yolu, yerel yönetimlerin, yani be
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle