Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 Haziran 1937 CUMHUBIYET SON TELEFÛN HABERLER TELGRAF Hâdiseler arasında v« TELSiZLE îkiden biri ilmiyenler bilmelidirler ki ekalliyetlerin türkçe konuşmaları zarureti etrafında gayet kesif, sıkı, canlı, içi dolu bir Türk efkârı umumiyesi teşekkül etmiştir. Hafta geçmiyor ki biz bu mevzuda okuyuculanmızdan sarsıcı, uyandıncı birkaç işaret almıyalım. Hergün bu davayı kurcalamamız mümkün değil. Fakat meselenin son müphem şekli üstünde bir iki şey söylemeden evvel Düzceden «1. Ç.» rumuzile aldığımız şu mektubu okuyalım: «İstanbul matbuatında arasıra görülen türkçe konuşma mevzuu her nedense pek çabuk elden bırakılıyor. Siz bir müddet evvel bu yolda epeyce yazmıştınız ve hatta «kanun isteriz» serlevhah bir iki makaleniz de vardır. Geçenlerde matbuatta türkçe konuşulması lehinde yazılan yazılar üzerine Düzce belediyesi umumî yerlerde türkçeden başka konuşulmaması hakkında bir karar verdi ve ilân etti. Lâkin bu karar ve ilân İstanbul gazetelerinin susmasile beraber ortadan kalktı, gene sokakta, kahvede, çarşı ve evlerde hep çerkezce, abazaca, kürdce ve araavudca konuşuluyor. Adeta burası Türkiyenin bir şehri değil de beynelmilel yahud herhangi bir manda memleketi.. Burada d©ğduğu halde Türk olmadığı için türkçe konuşmamakta ısrar ve inad eden bu insanlar muhakkak ki hükumetin, millî teşekküllerin bütün Türklük lehindeki propagandalarına rağmen gene Kafkasyadan, Kürdistandan, Arnavudluktan getirdikleri dillerini muhafazada itina ediyorlar. Bu hareketleri, Türklüğe ve memlekete hürmetsizlikten, daha doğrusu hakaret etmekten başka ne ile tavsif edilir? «Burada doğup ihtiyarlıyan bir Çerkez mahkeme huzurunda türkçe bilmediğini söyliyerek tercümanla ifade vermekten zerre kadar sıkılmaz. Haydi bu şimdiye kadar onlan Türkleştirmiyen atalarımızın kabahati diyelim, ya bundan sonrasına ne diyeceğiz. Gene böyle müsamahad a devam edersek tabiî gene burası yabancı dillerin beşiği olmaktan kurtulamıyacak. Gayritürk anasırı Türkleştirmek, türkçe konuşturmak için kanun çıkarmaktan, hükumetin şiddetli davranmasından başka çare yoktur. Öyle propaganda, tavsiye ve sözün hükmü olmuyor.» Bu mektubda türkçenin müdafaası için yazılan satırlan tekid etmeğe lüzum yoktur. Yalnız göze çarpan bir nokta var: Vatanın bazı yerlerinde belediyeler, Türk dilini hâkim kılmak için isabetli kararlar veriyorlar, fakat bunu tatbik ettirmek için muhtac oldukları kuvvet ve muzahereti bulamıyorlar. Verdikleri karar, sararmış bir kâğıd parçası halinde, virane duvarlarına, tahtaperdelere yapışıp kahyor. Birçok belediyeler de ya tatbikat zorluğundan veya esasen lüzum görmedikleri için buna benzer kararlar vermekten çekinmişlerdir. Demek, bu türkçe davasmda, bir kararsızhk ve iradesizlik safhası geçiriyoruz. Mesele hiç kanşık değildir. Devlet, parti, belediyeler ve halk, umumî yerlerde her vatandaşm türkçe konuşmasını istemekte şüphesiz tek cephelidirler. Fark hedefte değil, çarelerinde zuhur ediyor. Bu çareler iki taneden ibaret: Biri hedefe kanun veya nizam yolile gitmek, öteki de telkin, irşad ve temsil yolile. Burada hangi çarenin daha isabetli ve tesirli olduğunu yeniden tahlile kalkacak değiliz; fakat büyük bir millî mesele etrafında hâlâ devam eden kararsızlığa nihayet vermek lâzım geldiğini hatırlatmak isteriz. SON •ı HATIRALAR: Halid Ziya Uşaklıgil Telsiz kanunu Mecliste Hükumet bilumum tesisat ve işletme işini inhisar altına alıyor Ankara 31 (Telefonla) Telsiz kanun lâyihası Meclis ruznamesine alınmıştır. Nafıa, millî müdafaa, iktısad, dahiliye ve adliye encümelerinden geçen lâyihanın son aldığı şekle göre birinci maddesi elektri manyetik dalgalar vasıtasile her nevi resim işaret ve sesleri ver meğe ve almağa yardım eden bilumum telsiz tesisat ve işletilmesini hükumetin jnhisarına vermektedir. Lâyihaya göre Türkiye topraklannda Türk deniz veya hava kuvvetlerile tay yarelerinde her nevi telsiz tesisatı vücude getirilmesi ve kezalik rulısat alınarak evvelce yapılmış olan tesisatın yerlerinin veya cihaz teferrüatının herhangi bir suretle değiştirilmesi Nafıa Vekâletinin ırüsaadesine bağlıdır. Bu hususta herhangi bir teşebbüs icraata başlangıc addolunur. Görünmez ziya ile çalışan ve uzakla istihbarata yarıyan bütün cihazlann kullanılması münlıasıran orduya aiddir. Ancak luzumu halinde bunlann resmî müesseselerde istimallerine İcra Vekilleri heyetince izin verilebilir. Herhangi neviden olursa olsun telsiz tesisatı (haricî anten ler ve telsiz telefon alıcı cihazlar, dahil) ve yedek aksamı sahibleri devletin ve askerî emniyet ve asayişin istilzam ettiği hallerde ferdî, mıntakavî veya umumi olmak üzere Vekiller Heyeti karanna istinaden yapılacak taleb üzerine bunlar. faaliyetten kaldırmağa veyahud sebeb zail olduğu zaman iade edilmek üzere alacakları bir makbuz mukabilinde mu vakkaten hükumet emrine vermeğe mecburdurlar. Bunlann tesellülm edildiği hal ve heyetinde iadesi muktazi olup aksı takdirde tazmin edilir. Nafıa Vekâletince kendilerine salâhiyet verilmiş olan memurlar, Türkiye dahilinde bulunan Türk veya ecnebilere aid bilumum telsiz tesisatmın teknik ve işletme cihetlerini her zaman tetkik ve kon trol edebilirler. Alıcı tesisata ruhsat almak için ma hallî Posta telgraf ve telefon idaresine yazile müracaatte bulunulacaktır. Bu ruhsat anten tesisi iznini de ihtiva eder. Memleket dahilinde ikametleri bir ayı geçmiyen ecnebi seyyahlann otomobillerinde telsiz telefon alıcı cihazı için ruhsat almağa lüzum yoktur, Reaksiyon devresi anten üzerine tesir eden alıcı cihazlann kullanılması memnudur. Bu kanunun meriyete girdiği tarihte mevcud veya butarihten sonra faaliyete konulacak gerek doğrudan doğruya ve gerek hatlar veya mecralar vasıtasile telsiz alıcılarından karışıkhkları mucib ihtizazat neşreden elektrik veya makine tesisatı sahibleri veya işletenleri bu kanşıklıklan izale ve bu mümkün olmadığ: takdirde azaltmak için icab eden tertibatı almakla mükellef tutulacaklardır. Bu kanunun meriyete girdiği tarihte mevcud bilumum telsiz tesisatı ve cihaz ların sahibleri bir ay içinde ruhsatname almağa mecburdurlar. I SARAY ve ÖTESi Yıldız muamması 2 Türk İngiliz yakmla.şması Londra sefirimiz mevcud vaziyetin dostane mahiyetini tebarüz ettirdi «Beyoğlu» gazetesi Londra büyük elçimiz Bay Fethi Okyar'ın şu beyanatını neşretmektedir: « Bilâtereddüd söylenebilir ki TürkIngiliz münasebatı hiçbir zaman şim diki kadar dostane bir mahiyet gös termemiştir. Aramızda herhan Londra Buyuk El5 2 Fethi ok ar gı bir pakt mutasav '™ V ver değildir; daha doğrusu böyle bir tasavvur şimdilik yoktur. Londrada müzakere cereyan etmemiş, sadece, çok dos tane mülâkatlar yapılmış, noktai nazar lar teati edilmiştir. Bu mülâkatlar, muhtelif umumî meseleler üzerindeki tam mutabakatı ve Türkiye ile İngiltere ara smda görüş birliğini tebarüz ettirmiştir.» Fethi Okyar, muhabirin, Türk İngiliz ticaretinin ağustos ortalarında daha büyük bir faaliyetle tekrar başlıyacağı haberinin doğru olup olmadığı sualine de: « Hayır, Türkiye ile İngiltere arasındaki ticaretin bu sene, geçen senekine nazaran daha yüksek olması ümid edilmekle beraber, ticarî faaliyette bir fazlalık, bir fevkalâdelik mevzuubahs değil •> dir.» demiştir. ....mMiımiııimiMMIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIllllllllllllllllllmMiı.ı.., «Almanya bir daha Parti Grupunun yenilmiyecektir» bugünkü içtimaı Göring dört senelik plân Başvekilimizin verecehakkında söylediği bir ği izahata büyük ehemnutukta böyle dedi miyet atfediliyor Weimar 31 (A.A.) Nasyonal sosyalist partisinin memurlarile Thriiringen garnizonu zabitleri ve patronların karşısında bir nutuk söyliyen Göring, dört senelik plândan bahsederek demiştir ki: « Bu plân, yeni bir sahanlıktır. Yeni devlet, ebedî olarak onun üzerinde kurulacaktır. Onümüzdeki dört sene içinde «imkânsız» kelimesinin lisanımızdan çıkarılması lâzımdır. Bazı kimseler, üçüncü Reich, kendilerine demir veya başka şeyler vermediği için şikâyet etmektedirler. Bunun ehemmiyeti yoktur. Nasyonalsosyalist Almanya her türlü fedakârlıklara hazırdır. Bazı şeylerin çok miktarda bulunmadığmı biliyorum. Fakat bizde henüz kimse açhktan ölmemiştir. Dört senelik plân Almanya için hayatî bir ehemmiyeti haizdir. Bu plân tamam olduğu zaman, Almanya, bir daha mağlub olmıyacak şekilde kuvvetlenecektir.» „ Ankara 31 (Telefonla) Meclis Parti Grupu yarın toplanacaktır. Başvekil İsmet İnönünün, yarınki içtünada son seyahati ve temasları etrafında izahat verecekleri anlaşılıyor. Son Hatay anlaşması ve ayrıca beynelmilel vaziyet etrafında Parti azalarına beyanatta bulunula caktır. Bu toplantıya hususî bir ehemmiyet atfediliyor. Fırka Grupu içtimaından sonra Vekiller heyeti toplanacaktır. Vatanın ve, onun betbaht şeraiti içinde uyuşukluk nev'inden bir hayat sürmeğe mahkum olan halkın intikamını kendi nefsinden almak istemiş zannını veren bu padişah ömrünü Yıldızın duvarlan arasına hapsederken burada mümkün olabilen zevk sebeblerini de toplamıştı. Başlıca zevklerinden biri marangozluktu, ve beraberinde çalışan ustalarla beraber hakikaten pek güzel dolablar, çekmeceler yapardı. Pek mahirane ve san'atkârane vücude getirdiği şeyler meyanında gül ağacile kanşık ve türlü türlü çekmelerle, gözlerle hayrete değer bir san'at eseri olan bir yazıhane vardı ki bundan dört tane imal etmiş ve saltanat makamına en yakın olanlara birer tanesini göndermiştı. Sultan Reşad kendisine ithaf olunanı galıba hakanı mahludan bir yadigâr saklamağa bir teşe'üm nazarile bakarak cülusunu müteakıb başkâtibe hediye etmişti. O da bunu köyünün mahviyetkâr evinde fazla bir ziynet sayarak Hünkâr yazlan Yıldıza nakledince ki bu cülustan ancak üç yıl sonra nasib olabilmişti mabeynde kendisine mahsus odaya naklettirmiş ve saraydan aynlınca onu orada bırakmağa daha münasib nazarile bakmıştı. Abdülhamidin marangozluktan başka türlü türlü merakları vardı: Silâh, papağan, muhtelif vasıtalarla Holandadan ve Almanyadan celbedilmiş çeşid çeşid, rengârenk küçük kuşlar, gene muhtelif cinslerden irili ufaklı köpekler, ve hepsinden ziyade gene yaşındanberi meftunu olduğu güvercinler... O da diğer hanedan azası gibi, bilhassa kardeşleri Sultan Reşadla Vahideddin gibi, bu merakm tatbikında adeta bir üstad olmuşken yavaş yavaş Yıldız parkı Beyazıd camisi avlusundan ziyade bir güvercin istilâsma uğradığından bu güzel kuşun pek seçme çeşidleri gelişigüzel çiftleşerek evsafını kaybetmiş ve hanedan arasında en güzide güvercin mecmualan halefinde ye ondan sonra tahta gelecek olanda kalmıştı. Abdülhamidin bir silâhhanesi, bir kü tübhanesi de vardı ki her ikisi de sarayın yüksek duvarı haricinde mebni idi, bunlann birincisi Harbiye ikincisi Maarif Nezaretleri emrinde kaldı. Her ikisinde de pek kıymeti haiz silâh ve kitab bulunduğu mervi olan bu zengin müesseselerin ileride mukadderatı ne oldu, bilmiyorum. Pek kısa bir tadadla geçilen bu eğlencelere ilâve edilebilecek şeyler de olmalıdır. Bu meyanda şehvanî heveslerine pek mağlub olduğuna dair türlü hikâyeler işitilen bu hünkânn diğer emsali gibi kadın, daha doğru bir tabirle körpe kız iptilâsı zikrolunabilir. Evvelce sık sık, daha sonralan vehmi arttıkça nadir fırsatlarla Yıldızın tepeden Ortaköye doğru akan ve hakikaten pek güzel ve pek zengin olan parkında, bahçesinde, yakın yerler için yaya uzakça yerler için araba ile seyranarı olduğundan bahsedilirdi. dan birini Topkapıya gönderir ve Hazinei Hümayundan türlü enafisi san'at celbedermiş. Böyle takım takım getirtilmiş ktipler, tabaklar, kâseler, şallar Yıldıza geldikçe kısmen saraym şurasına burasına, daha ziyade bu müzeye konurmuş. Hazinei Hümayun eşyası saltanatın malı olup hünkârlann şahsî tasarrufu dairesinden haric kaldığından padişahm bu em vali hakaniye böylece tecavüz elini uzatmasına açıkça muhalefet edemiyen, fakat iffet ve istikametlerine tevdi edilen bu tarihî yadigârlann da ziyaa uğraması fikrine bir türlü hazmı mümkün nazarile bakamıyan hazine muhafızlanndan birkaçı bu suretle şunun bunun vesatatile aldınlan yüzlerce, yüzlerce eşyayı evsafını mufassalan tesbit ederek gizlice bir defter hazırlamışlar. Sultan Reşadın cülusunu müteakıb bu defter bizlere verildi ve saraym resmen müracaat ve talebi üzerine Hazinei Hümayundan bu işe vâkıf zevat müzede çalışan heyete iltihak etti. Orada mevcudiyeti görülen bu eşya mezkur defterde münderic evsafla tatbik olunarak istirdad edildi. Böylece Abdülhamidin her türlü hak ve kaide hilâfma aldırdığı eşyanın en büyük kısmı gene yerlerine geçmiş oldu. Bulunamıyanların adedi pek mahduddur. İstirdad edilenlere o kadar sevinüdi ki bulunamıyanların acısı kolaylıkla unutuldu. Her türlü tehlikeye rağmen bu defteri tutmuş olan Hazinei Hümayun efendilerinin hatırasını taziz etmek bir borcdur. Yıldız sarayının acibelerinden biri de Abdülhamidin burada, hemen dairei hususiyesi yakınında vücude getirdiği bir sahnedir. Burası nekadar zevkten âri bir binacık olursa olsun bu, dünyadan elini eteğini çekmiş bir hükümdar için hoş görülebilecek birşeydir. Bunun affetmek mümkün olmıyan ciheti Abdülhamidin Beyoğluna uğrıyan İtalyan opera heyetlerinin döküntülerinden ve Istanbulda saraya intisab imkânını bulunca elbette diyar diyar dolaşmak ve her türlü ihtimallere maruz kalmak mecburiyetini üzerlerinden atmak istiyenlerden mürekkeb bir takım kadın, erkek san'atkârlan Mızıkai Hümayuna dolgun maaşlarla ve bol bol atiyyelerle kaydettirmiş olması, ve aklına esince bunlara meselâ Traviata kabilinden ko layca eserleri icra ettirmesiydi. Belki bu da affolunabilirdi. Bu dermeçatma san atkâr heyetinin nekadar kolay olursa ol sun bu eserleri ne gülünc bir halde icra ettikleri kolayca anlaşılabilir. Bu da affo lunurdu, eğer Abdülhamid bazan ikram olsun diye bu temsillere ecnebi sefirlerden iltifat etmek istediklerini de davet etmek çocukluğunda bulunmasaydı. Medeniyet merkezlerirrin san'at âlemlerinde yuğrulmuş, musiki terbiye ve ülfetleri kemale ermiş, ekseriyet üzere bizzat musiki müntesibleri olan bu zevatın bu iltifatı nasıl telâkki etmiş olmalarmı düşündükçe hâlâ utanıyorum. Sonralan Mızıkai Hümayu nun hakikaten birer üstad olan erkânı bana tafsilât verdikleri zaman bu temsillere refakat eden saray orkestrası azasmın da o esnada ne elim işkence saatleri yaşamış olduklarmı tamamile anlardım. 4 Büyük Okyanusta müthis zelzele Bismark adalarmdan birisi kayboldu Sidney 31 (A.A.) Şiddetli zelzelelerden sonra Bismark adalarmdan biri ortadan kaybolmuş ve başka bir yerde küçük adalar başgöstermiştir. Mahallî İngiliz hükumetinin makarrı olan New briton adası üzerindeki Rabaul yakininde iki volkan faaliyete geçmiştir. Rabaul boşaltılmıştır. Avustralya hükumeti yar dım için bir gemi göndermiştir. Yeni Felemenk kabinesi Lahey 31 (Hususî) Kraliçe Vil helmina bugün doktor Golıins'i kabul ederek yeni bir kabine kurmasını is temiştir. Etem Toto'nun kardeşi esir edildi Belgrad 31 (Hususî) Tirandan bildirildiğine göre son Arnavudluk isyanını çıkaran ve geçenlerde ölü olarak ele geçirilen Etem Totonun kardeşi Salı'n Toto bir jandarma müfrezesi tarafından esir edilmiştir. Hatayda bayram devam ediyor Fransız istihbarat şefi Türk halk mümessillerini davetle tebrik etti Antakya 31 (Hususî muhabirimiz den) Hataylılar istiklâl ve kurtuluş günlerini coşkun tezahüratla kutlulamakta devam ediyorlar. Fransız istihbarat şefi Türk ileri gelenlerini davet ederek Sancak istiklâlinin imzalandığını resmen tebliğ etmiş ve kendilerini tebrik etmiştir. Hatayın kavuştuğu serbest idare Suriyenin de her tarafında müsbet tesirler uyandırmıştır. Buna rağmen hâlâ tek tük gazetelerde aleyhte yazılara tesadüf edilmektedir. Bunlardan Şamda çıkan Elliva gazetesi Sancak meselesinin henüz halledilmediğini yazarak zaten neşe içinde olan halkı güldürmektedir. Fettelarab Suriyenin Türkiye Fransa ve İngiltere arasındaki dostane munasebetlere kurban gittiğini esefle kaydederek diyor ki: Yunanistanda zelzele Atina 31 (Hususî) Cumartesi sabahı Lefkoda'da birbiri arka iki hafıf zelzele olmuştur. Her iki zelzeleden sonra yeraltından gürültüler işitilmiştir. Hükumetimizin iştirak edeceği beynelmilel mukaveleler Ankara 31 (Telefonla) Hükumet, bazı beynelmilel mukavelelere iştirak etmektedir. Bu arada deniz yardım ve kurtarma işlerine ve deniz musademelerine mütedair bazı kaidelerin tevhidi ve ticaret gemilerine karşı'denizaltı genıilerinin hareketine dair Londrada 6 teşrinisani 936 da imzalanan mazbata da vardır. Bundan başka Cenevrede Milletler arası İş Teşkilâtı konferansmm 19 uncu in'ikadmda kabul edilen yeraltı işleri mukavelenamesine iltihakımız da taleb edilmiştir. Bu mukaveleye göre kadın cinsinden hiçbir şahıs yaşı ne olursa olsun maden ocaklarında ve yeraltı işlerinde çahştırılamaz. Mevcud iş kanunumuzun 49 uncu maddesi ise bu mukaveleye nazaran daha müsaid ve «Görüyoruz ki Arab milletleri bile şümullü bir mahiyeti haizdir. Bu suretledir ki iltihakımızda bir beis görülme felâketimize tamamen seyirci kalmışlar tniştir. Bunlara aid muamelelerin üası dır.» hususunda hükumete mezuniyet veren Ayni gazete Suriye heyetinin Pari: selâvüıa Meclise gelmiştir. yahatini mevzuu bahsederek Başvekil Merdüm ve arkadaşlarının esasen bitmiş olan Hatay meselesini münakaşa için deAnkara 31 (Telefonla) Muradiye ğil, Türkiye ile iyi komşuluk esaslannı gittiklerini fcin Aşağıkordıkan köyünden Daveti sağlamlaştırmak maksadile oğlu Mehmed, Babaeskinin Çenkereli yazmaktadır. köyünden Mahmud oğlu Murad, Boz kırm Kınık köyünden Ahmed oğlu Mehmed Ali, Akşehirin Meydan ma Paris 31 (Hususî) Paris Borsasmın hallesinden Seyyid Ahmed oğlu Hü bugünkü kapanış fiatlan şunlardır: seyin, Kilisin Karaali mahallesinden Londra 110,65, Nevyork 22,45 1/2, Mehmed oğlu İsmailin olüm cezalarına Berlin 901, Brüksel 378,50, Amsterdam çarptınlmalan hakkındaki Başvekâlet tezkereleri Adliye encümeninden ge 1234,75 Roma 118,20, Lizbon 100,75, Ce62 64, kalay çerek Meclis ruznamesine almmış ve nevre 511,75, bakır 245,17,6, altın 140,09 1/2, gümüş 20 1/4, bugünkü celsede ölüm cezalan tasdik kurşun 23,8,9, çinko 22,2,6. edilmiştir. Bu parkta da güvercinlikler, limonluk lar, köpek evleri kabilinden türlü türlü ebniyeden başka Malta köşkü namile tanılan ve pek mühim maznunlar için menfadan evvel bir nevi tevkifhane vazifesi gören küçük köşkle bahçıvanbaşı Sesver köşkü dive meşhur niçin bu nam veril mişti? Ortaköy sırtı üzerinde daha ziyade cihannüma denmeğe şayan, oldukça mutena ve müzeyyen, nezaretine doyul maz bir büyük köşk daha vardı. Haremin loş dairesilerinin kasvet havasından kurtulup da parka çıkınca ciğerlerimize müferrih bir hava doldu. Merak sevkile yorulmuş olmak istemiyen bacak larla U7un uzun dolaştık, hatta Hazinei Kanunsa... Hani? Hassanın himmetile oraya kadar gönde Temsilse... Nasıl? rilmiş olan kuşluk t?<nı yaparak hem Henüz bu ikiden birine cevab aldinlenmiş, hem açlığımızı tatmin etmiş olmış değiliz. duk. Biraz da Abdülhamidin müze önünPEYAM1 SAFA den başlıyarak yaptırdığı tulanî gölde ayakla tahrik edilen sandala binerek ufak bir ru tenezzühü yaptık. Memleketimize gelecek Cenub demiryolları 1 göçmenler Ankara 31 (Telefonla) Bu sene zarfında memleketimize 17 bini Bul garistandan, 18 bini Romanyadan ol mak üzere yeniden otuz beş bin göç men gelecektir. Göçmenlerden on beş bini Trakyada, 5200 ü Ege sahillerinde, 4800 ü de Sıvas, Bursa, Niğde ve A masya vilâyetlerinde iskân edilecektir. Geçen sene 31,495 göçmen gelmiştir. Bunlar doğrudan doğruya devlet teş kilâtile Köstence ve Varnadan alm mıştır. İçlerinden 28.887 kişi on beş vilâyet dahilinde iskân edilmişlerdir. Bakiyesi serbest iskân talebinde bulun muştur. 934, 935, 936 seneleri zarfında Ro manya, Bulgaristan ve Yugoslavyadan memleketimize gelen ve muhtelif yer lerde iskân edilen göçmenlerin yekunu 96,000 küsurdur. 936 senesinde 23,575 kişi de hükumetçe görülen lüzum üze rine muhtelif garb vilâyetlerinde iskân olunmuştur. Olüm cezasına mahkum olanlar PARİS BORSASI Ondan sonra artık sıra müzeye gelmiş oluyordu. Burada pek nefis san'at eserleri yanında pek acib, ve nasıl bir zevk sakametile buraya alınmış diye insanı hay retlere düşüren şeyler vardı. Daha ziyade hayret veren bir müşahedeyi Gelenbevizade Saide borcluyum: Bir arahk elile bana işaret etti ve bir küpün yanına gotürerek elini soktu, bir deste kâğıd çıkardı. Bunlar Abdülhamidin hafiyelerinden gelen kâğıdlardı. O, saraym neresine uğfasa bunlar onu takib eder ve hayatınin başlıca ezası olan vehmini bir saat bile ârâm bırakmadan körüklerdi. Saidden öğren dik, her dolabın içinde bunlardan deste deste varmış. Sarayın her köşesinde bulunan bu kâğıdlar ambarlarla Harbiye Nezaretine nakledilmişken hâlâ şurada burada, en beklenmiyen, umulmıyan deliklerde gene onlara tesadüf ediliyormuş. Müzeye dair şayanı kayıd bir nokta: Abdülhamid ikide birde bendegânm Adana 30 (Hususî) Cenub de miryollarını Devlet Demiryolları namına tesellüme memur heyet Adanaya geîmiş devir ve tesellüm muamelesini yapmağa Saraym dışındaki daireleri azçok es başlamıştır. kidenberi bilirdik. Görülmedik yerler Abdülhamid şehzadelerinin ikameti için resi asıl ilk inşasının maksadına rücu et yapılmış olan saraycıklardı. Onlar Yıldızmiş oldu. Tam bir saray olmıyan daha dan çıkarken kendilerine aid eşyayı beraziyade büyük sergilerde yıkılmak üzere ber alıp götürdükleri için bu binalan da inşa edilmiş muvakkat binalara temsili dolaşıp görmek zahmetini ihtiyar etmedik. mümkün olan, hatt a bu sergilerden meseBütün bu mebani uzun yıllar esnasında ne lâ Parisin 1900 umumî sergisine mahsus hükumetçe, ne sarayca veçhi istimali ta saraylar içinde Petit Palais ve Grand karrür edemiyerek halline muvafık bir Palais gibi yıkılmağa kıyılamıyarak hâlâ çare bulunamıyan bir muamma halinden Fransa merkezinin başlıca ziynetlerinden kurtulamamış, nihayet türlü türlü şekil sayılan binalar kadar bile mimari kıymeti lerden geçerek Cumhuriyet idaresinde asbulunmıyan merasim dairesi gözleri boyakerî hizmet ve maksadlara tahsis edilmek yacak mikyasta ziyneti toplamış bir daisuretile bir istikrar noktasma bağlanmış redir. Hâlâ da öyledir. Onun içindir ki tır. Asıl veçhi istimalinin tesbiti müşkül burasını görenlerin üzerinde bir nevi kabir mesele halini alan merasim dairesi olmaşma hâdisesi uyandırmaktan hâli kal du. Biz de bu Yıldız ziyareti günü bu maıuıştır. daireyi en sona bırakmıştık. Abdülhamidin lehine kaydolunacak bir Herşeyden ziyade Yıldızın hayal inki hakikattir ki o kendi saraymı süslemek sanna sebeb olan diğer kısımlarından son için meselâ Dolmabahçenin ve Beyieıbera merasim dairesinin bizde hasıl ettiği ilk yinin pek kıymettar eşyasma asla dckunintıba bir nevi inşirah oldu. Tam manasile mak istememiştir. Zaten Yıldız bınalanbir saray ıtlakına lâyık addedilecek ev nın nisbeten daracık, küçücük dairelerine saftan hiçbirini haiz olmamakla beraber o iki saraym hakikaten pek şahane olan bu bina asıl kendi ismine müstahik bir muhteşem eşyası çok ağır gelirdi. Fakat merasim dairesiydi. Abdülhamid de bu merasim dairesini hemen gelmek üzere rasını birkaç ay içinde adeta sihre benzi bulunan Almanya İmparatoruna lâyık yen bir süratle inşa ettirip birinci defa addedilebilecek bir derecede süsliyebilolarak İstanbula gelecek olan Almanya mek için Çirağanın eşyasına, hatta sedef İmparatorunun ikametine tahsis ettikten kakmalı kapılanna kadar, müracaati musonra ancak bu maksadla kullanmıştı. bah saymıştı. Zaten Abdülmecid evlâdıHali'den sonra burasınm ne olabilereğin nın amcalanndan kalma bir eser olan de türlü tereddüdleri müteakıb nihayet o saraya karşı adeta husumet denebilecek Bulgaristan ve Sırbistan Krallarının Sul bir duygulan vardı. tan Reşada müsafereti esnasında gene bu Biz evvelâ Yıldızın dairei hususiyesimisafir hükümdarlann ikametinde kulla ne cn yakın bir noktad*B b*4İıy*n ve aknılmak lüzumu hasıl olunca merasim daiILutfen sahifeyi çeviriniz]