Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 Mart 1937 CUMHURİYET Anadoluda Almanlar Eden'e San'cıt tetkilcleri fena kızıyorlar Abideleri koıuma için Malatyada yapılması lâzım işler Malatyada Ulucami gibi bir san'at hazinesini ziyaretten sonra taş yığınlan arasmdan seke seke daha birkaç bina harabesi dolaştık, bunlann her taraflan yıkılmış, çoklannın duvarlanndan bile eser kalmamış, fakat birkaç minare can çekişir bir halde bulunsa da gene ayakta kalabilmiş.. Bunlardan birisi Kocavaiz camii minaresidir. Minarenin kaidesinde iki kitabe duruyor. Üsttekinde: (Sultan Meliküttahir Berkok'un eyyamı devletinde, (H. 796) 1393 tarihinde yapıldığı ve alttaki kitabede inşa edenin adı: (Hüsnü oğlu Çerkes Abdullah) diye okunuyor. Kitabeler arabcadır. Bunlan refakatimdeki arabca bilen Kültür Direktörünün lutüf ve himmetile okuduk ve tercüme edebüdik.. Buna benzer diğer bir tuğla minare daha var ki şerefesi bile yıkılmış, fakat şerefenin altmdaki çini bilezik eserin haddi zatindeki fevkalâde kıymetine şehadet ediyor. Caminin bazı duvarlan göriilmekte, molozlan temizlenirse umanm ki binanm restorasyon resimleri yapılabilir. Bunlardan sonra Osmanlı medeniyet eserlerine sıra gdiyor ki bundan da elyevm Malatyada iki parça görebildim. Birisi bir kervansarayın ahır kısmıdır. Bu kısım zayiatı mevcud olmakla beraber tamamile harabe halini almamışür. Hem tamir edilebilir, hem de Malatya Jçin her yönden çok istif adeli bir bina haline gelir.. Kesme taştan metin bir kerVansaraydır. Eğer yakınlarda kireç tedariki mümkünse Malatya harabelerindeki moloz taşlarile bunun yıkılan tonozlannı tamir külfetli olmıyacaktır. Diğer Osmanlı eseri Akminare camiidir. Bu cami mahza bakımsızlık yüzünden harab olmuştur. Bina bünyesini muhafaza etmekte olup tamiri kolaydır. Kitabesi okunamadığı için tarihini ve bânisini tesbit edemedim. Fakat mimarî bakımdan dört duvar üstüne yükselmiş tek kubbeli bir Osmanlı tipidir. Minaresi caminin biraz gerisinde münferiden ve Selçuk tarzmda yapılmıştır. Şerefesi kısmen duruyor. Aynen restöre etmek mümkündiir. Minare diğer tuğla minarelere nazaran beyaz kesme taştan yapılmış olduğu îçin bânisinin adını bırakarak halk buna Akminare camii adını vermiştir. Işte zengin bir tarih kitabı olan eski Malatyada görebildiğim abideler bu harabe ve yan harabe haline gelmiş binalar oldu. Ben MaJatyayı en şayanı dikkat bir şehir harabesi buldum. Bugünkü kültür rejimimiz önünde bu şehirde ilk yapılacak işler şunlardır: ye suretile mevcudiyetlerini emniyete almak lâzımdır. 5 Akminare camiinin tamiri mümkün ve kolay olduğu için burayı tamir ederek hem ölümden kurtarmak, hem de Ulucamii elinden alacağımız halka mabed ittihaz etmek lâzımdır. Bu beş madde ile saydığım işler yapılınca, hele şehrin tathiri ve molozlann nakli ameliyatında kitabeler, eşyalar, çiniler, mezartaşlan ve saire gibi o kadar çok müzelik malzeme ele geçecektir ki Ulucamii dolduracaktır ve iktisab edeceği bu halile eski Malatya türistlere ve tetebbü isteklılerine en kıymetli bir ziyaretgâh olacaktır. Işte ben kendi göriişüme göre bu nokta üzerinde nazarı dıkkati celbetmeyi vazife bıldim, zira ben şuna kaniim ki: Malatya harabeleri bir seyyahı pek memnun edecek kıymetli bir hazinedir, ve turizm işlerinde yapılacak ilk iş te memleket dahilindeki bu gibi işîerdir. Malatyanın bu vâsi harabeleri arasında bir tek Ulucami bile kültür bakımın AMİD YOLUNDA 22 ' Nazırın açıkça düşman lık yaptığı kanaati var Maarif Vekili geniş tetkikler yapıyor Saffet Arıkan Istanbulda bütün irfan müesseselerini gözden geçirecek, mekteblerde kitab meselesi kat'î bir şekle bağlanıyor [Baştarafı 1 incl sahifede] Üniversitede yapılacak yeni binalar için, hastanelere ilâve edılecek 450 yataklık ilâveler de dahil olmak üzere deha geçen sene icab eden tahsisat verilmiştir. Yapılacak binaların plân ve keşifleri bitmek üzeredir. Bunlar şartnamesine göre derhal ihale edilecektir. Üniversite talebesi için yurd meselesi fılhakika düşünülmeğe değer bir mahiyet almıştır. Neler okumuşuz neler? ski not defterlerimi, çocukluğumdan kalma mekteb kitablannı karışhnyordum. Hayal olmuş hakikatlerin bu saranp solmuş vesikalan, geçip giden bir ömriin bu zavallı gölgeleri içime tasviri güç, tahlili imkânsız bir üzüntü vererek parmaklarım arasmdan süzülüyor, gene sepete dökülüyordu. Bu arada elime ahlâk dersi hocamızın takrirlerini ihtiva eden defter geçti, gözümün önünde de bir sinema şeridi açıldı: Sırh kara tahtaya çevrili, başı sanklı, eli tesbihli muallim ve sayısı yüzü aşkm bir çocuk kütlesi. Söyliyen tek bir ağza karşı gene tekleşmiş görünen i b yüzden fazla kulak. Koca odada ne pat var, ne çat. Hoca da sussa fınl fınl dönen bu bir alay haşan gözün hareketli bir uyku geçirdiğine hükmolunacak!.. Lise muallimleri Lise muallimlerine gelince; bunlar malum olduğu üzere yüksek muallim mekteblerini veya Avrupada tahsilini bitirenlerden seçilir. Bu sene Avrupadan 32, ve yüksek muallim mektebinden de 37 gene arkadaşımızın kadroya girebüeceğini umuyoruz. Alman sistemi meselesi Alman mektebi muallimlerinden biri nin Alman terbiye sistemi hakkmda bir rapor hazırlıyarak Vekâlete göndermek üzere oldugunu ben de gazettlerde okudum. Şimdiye kadar böyle bir rapor al madığım gibi, böyle bir rapor geleceğini de zannetmem. Çünkü müspet ilimler müstesna; kültür işi sırf millî bir iştir. Türkiyede ise, Büyük Şefimiz Atatür kün bütün millete ajıladığı yüksek kültür heyecanmda Atatürk sisteminden başka yabancı bir sistem asla düşünülemez. Liselerin vaziyeti Liselerin 12 seneye iblâğı haberi doğru değildir. İki ay evvel toplanan mütehassıslar komisyonunda bu iş çok esaslı surette incelenmiş ve vücude getirilen proEden Saint James sarayından çıkarken gramla okutulacak dersler için liselerin Pariste çıkan Le Journal gazetesinin bugünkü gibi 11 sene kalması yerinde Berlin muhabiri Alman matbuatının M. görülmüstür. Orta mekteb kitabları Eden hakkındaki neşriyatından bahis bir Ortamekteb kitablan hakkmda geçen yazısında diyor ki: «M. Anthony Eden, Almanlann, Sir Austen Chamberlain'den sene Meclisteki bütçe müzakeresi sırasmsonra en fazla nefret ettikleri Hariciye da söylediğim usul bu sene tahakkuk ettiNazın olmakla iftihaT edebilir. Bunu an rilmiş ve tek kitab sistemi üzerinde çalı lamak için, Berlin matbuatının ve Berlin şılarak bu mekteblerin bilhassa müsbet siyasî mehafilinin, M. Eden'in Avam ilimler kısmma, yani, riyaziye, fizik, kimkamarasmda söylediği nutkun nasıl kar ya, tabiat şubelerine lüzumlu olan kitab şılandığına dikkat etmek kâfidir. T a c malzemesi hazırlatılmıştır. Bunlar mütegiyme merasiminden sonra kabinede ya hassıs öğretmenlerden teşkil kılınacak kopılacak değişiklikler sırasmda M. Eden'in misyonlara talebelerin gayet açık anlıyaAlman metalibini daha müsaid karşı caklan tarzda yazdınlacaktır. lıyacak bir Nazıra yerini bırakarak kaIstılahlar üzerinde son zamanlarda çok bineden ayrılacağını ümid eden Alman derin ve esaslı çalışmalar yapılmaktadır. lar, îngiliz Hariciye Nazınnın söylediği Bunun için bu kitablann yazılması bir nutkun «Büyük Britanyanm Avrupa zaman meselesidir. meselelerini halle çalışmak hususundaki Güzel San'atlar Akademisi emellerini göstermek bakunından müsbet Şimdilik Güzel San'atlar Akademisihicbir şey ifade etmediğini» söylüyorlar. nin Mimarî, Resim, Heykeltraş şubeleM. Eden'in, Almanyaya eski müstemlekelerini iade meselesinde mutlak surette manfi bir vaziyet alması ve bu hususta Almanya ile bir anlaşma akdini derpişten imtina etmesi Berlinde açıktan açığa infial uyandırmıştır. Ademi müdahale komitesi bahanesile, Ispanyol harbine iştirak eden bütün ecnebilerin memleketlerine iadesini düşündüğü ve bununla ayni zamanda, Valansiya kızıl hükumetini, Ispanya bankasındaki nükudu ıspanyol milletine, yani General Frankoya iadeye mecbur etmediği için, M. Edene karşı infial beslenmektedir. Almanya ile Ingiltere arasındaki münasebatın hiçbir zaman bugünkü kadar fena olmadığı aşikârdır. Berlin siyasî mehafili, îngiliz teslihatmm hakikî manası bakımmdan boşuna teslliye kapılmaktan uzaktır. Bu teslihatın herhangi diğer miletten ziyade Almanyaya müteveccih bir hareket olduğu söylenmekte ve bu hu susta endişe duyulmaktadır. Bazı kimseler vaziyeti ümidsiz görüp yese düşüyorlar, bazılan da Avrupada sulh ve asayişi iade edecek olan mucizeye intizar halindedir. Fakat, îngilterenin, teslihatı kmam edildikten sonra nasıl bir lisan kullanacağmı burada herkes merak ediyor. Bazı hayalperest kimseler gözlerini Italyaya çeviriyorlaTsa da, bunlar ekalliyettedir ve daha realist olan millet bunlann bu ümidine her halde iştirak etmiyor. Bazı gazeteler, îngilterenin, er geç Ahnan müstemleke metalibini kabul edeceğini yazıyorlar.» olaJbilir? diye düşündü, müdür ya hâdiseyi menfaat mülâhazaları haricinde mülâhaza eder, yahud da bir talebe kaybetmenin zaranna razı olmaz. Birinci ihtimalde de birkaç ihtimal vardır: Ya Celâl bu hâdiseyi fırsat bilerek hemen müdüriin üzerinde Orhan aleyhine tesir yapar, yahud Tahsine karşı merhameti, ne de olsa millî izzetınefsine karışarak Cemilin aleyhindeki tarafa onu iltihak ettirir. Bu takdirde dava kazanılmışbr. Fakat iptidaî kısmında bu sene leylî talebe az olduğu için tasarruf zaruretile kadroda bazı tadilât yapılacağım ve ilkönce Orhanla kendisinin çıkanlacağmı ikinci muavin Sabri Efendi geçenlerde söylememiş miydi? Başka bir ihtimal daha var... Orhan durdu. Bu muhakemesine fazla emniyeb yoktu. Çünkü bütün bu rhtimalleri sıralarken, bir taraftan da, o anda, müzakereye çoktan girmiş olması lâzım gelen iptidaî kısmı leylilerinin başında kimin bulunduğunu ve müdürün mektebe gelip gelmediğini düşündüğü için zihni daha müstacel endişeler içindeydi. Saatine baktı. Altıya on var. Hava karanyor. Müdür mektebe gelmiştir bile. Orhan adımlarmı sıklaştırdı. Yanından sessiz geçen bir akşam gazetesi müvezziini durdurmak istediği halde vakit kay betmekten korkarak ya*geçti. Mektebe Bu sükut neden, bu dikkat neden?.. Çünkü hoca, hiçbirimizin anlamadığı bir dersi takrir ediyor ve, hulkun bir meleke olup ondan kolaylıkla beşerî fiillerin sudur ettiğini söylüyor. Çocuklar, işte bu «beşerî fiiller» i anjamak merakındadır, Müfettişlerin vaziyeti onun için tek bir kulak haline gelmişlerİlk tedrisat müfetbşlerinin umumî büt dir, hocayı dinlemeğe koyulmuşlardır. çeye alınması hakkmda bir tasavvur var O da, şu dikkatten heyecana gelmiş gibi dır. Fakat tarafımızdan Meclise sevke anlatıyor: dilmiş değildr. îlk tedrisat programınm Nefsin üç kuvveti vardır: Nutuk, gadeğişeceğine dair verilen haberler de azab, şehvet!.. Nutkun itidali hikmet, ifsılsızdır. rab cerbeze, tefriti gabavettir. Gazabın tstanbulda yeni bir sanatoryom itidali şecaat, ifrah tehevvür, tefriti cübnİstanbulda muallimler ve talebe için dür. Şehvetin itidali iffet, ifrab fücur, 150 yataklı prevarttoryomun arazisi da tefriti cemuddur. îfratla tefrit arasındaki hilinde yüz kişilik bir sanatoryom yapıîa melekelere «fazilet», ifrata veya tefrite caktır. Bu sanatoryomun temeli önü varan melekelere «rezilet» denilir. Bu müzdeki cumartesi günü atılacakbr. Vak suretle hikmet, şecaat, iffet melekeleri tim müsaid olursa ben de merasimde bu fazilet sayılır. Cerbeze, gabavet, tehev lunacağım.» vür, cübn, fücur, cemud melekeleri rezirine beynelmilel tanınmış üç profesör gelet itibar olunur. Bugünkü teftifler tirilmiştir. Bu profesörlerden azamî suMaarif Vekili Saffet Ankan bugün Fazilet melekeleh'nden bir takrm şurette istifade edilebilmesi için lâzım geIstanbul Universitesile Güzel San'atlar beler aynlır. Meselâ (iffet) in şu kollan len vasıtalar önümüzdeki sene bütçesinde Akademisini teftiş edecektir. Vekil bir vardır: Hayâ, sabır (bildiğimiz sabır dederpiş olunmuştur. kaç gün şehrimizde teftiş ve tetkiklerde ğil), nezahet, kanaat, vakar, nfk, seha!.. Tiyatro mektebi bulunduktan sonra doğruca Ankaraya Sehadan da ayrıca ahlâkî kollar çıkar: Tiyatro mektebi için gene beynelmilel dönecektir. Vekilin îstanbuldan îzmire Kerem, isar, nübl, müvasat, semahat, tanınmış bir profesör bu senebaşmdan itigideceğine dair çıkan haberlerin aslı ol müsamaha!.. baren çalışmağa başlamıştır. Mevcud tamadığı anlaşılmıjtır. Fakat adalet bir isimdir ki bütün fazilebenin gösterdıği kabiliyet hakkmda geletleri ihtiva eder. Sadakat, ülfet, vefa, Vekilin tetkikleri çenlerde mektebi ziyaret eden Başvekılimizin çok değerli beyanatına ilâve ede Evverki gün Vekilin riyaseb'nde yapı teveddüt, mükâfat, tevekkül, teslim, nza, cek bir sözüm yoktur. lan toplantıda, ilk, orta ve lise müfredat ibadet, o faziletler cümlesindendir. j Malatya: Akminare camisi dan yüzlerce yeni Malatyaya bedeldir. Bilâkayid ve şart diyebilirim ki bu cami Türklerin cihan medeniyetine hediye. ettikleri en kıymetli abidelerden birisidir. Bu abidenin dikilme şerefi de Malatyaya kısmet olmuştur. Bu sebebdendir ki bu kıymetli abide bütün Türkler tarafmdan Malatyah kardeşlerimizin elinde bir vediadır. Cumhuriyet hükumetimiz bunlann muhafazasmı şimdiye kadar göriilmedik bir samimiyetle tekeffül etmiştir. Fakat unutmamalıdır ki bu geniş yurdun her bucağındaki binlerce tarihî abidelerimiz, ve birçok tarihî şehirferimiz işte bu Malatya gibi Cumhuriyet İdaresi eline saltanat idaresinden birer harabe halinde intikal etmiştir. Halkm ferdî ve içtimaî koruyuculuğu olmadıkça hükumetin koruyucu ve kurtancı icraab inkişaf etmekte gecikecektir. Binaenaleyh tekrar ediyorum ki bu vedialann ilk koruyuculan en yakın bekçileri Malatyah kardeşMimar SEDAD ÇETÎNTAŞ Yeni orta mektebler Ortamekteb ihtiyacını karşılamak için icab eden tahsisat, bütçenin müsaadesi nisbetinde alınmak üzeredir. Şurası unutulmamalıdır ki, memleketteki inşaat imkânı, bu mektebleri hemen iki, üç sene zarfında meydana getirecek derecede değildir. Bunun için en sıkışık yerlerden başlamak üzere en az beş senelik bir program gözönüne alınıyor. Muallim ihtiyacı Muallim ihtiyacımız bilindiği üzere en ziyade ortamekteblerdedir. Bunun için dir ki Ankaradaki Gazi Terbiye Ensti tüsünden çıkacaklar, ilâveten ilkmekteb muallimlerinden lüzumlu şartlan haiz; yapılmış ve yapılacak olan imtihanlarda muvaffak olanlardan tam bir sene devam etmek üzere kursa tâbi tutularak muallim kadrosunu genişletmek tedbiri alınmıştır. Bu sene 1 70 kadar muallim Gazi Ter biye Enstitüsünde ders görmektedir. Bunlar Enstitüden çıkacak diğer arkadaşlan gibi orta tedrisat muallimliği kadrosuna alınacaklardır. Bu kurs işi için bu sene de yeniden müsabaka imtihanı açılacağı daha dört ay evvel bütün ilk öğretmenlere tamim edilmiştir. gidinciye kadar, geç kaldığı için müdürle Celâlin karşı karşıya gündüikü hâdiseyi daha serbest muhakeme etaeleri ihtimalinden endişe ediyprdu. Gene şöyle bir manzara tahayyül etti: Celâl, arkasını balkon kapısına çevirmiş, müdürün önünde elpençe divan duruyor ve dişlerini birbirinden ayırmadan, dudaklannm ucile konuşuyordu: «înzıbat yok, çocuğun gözü çıkabilirdi.» Kapıcı bahçe kapısının iki tarafındaki havagazi fenerlerini yakıyordu. Onu görür görmez durdu: Müdür bey seni anyor, dedi. Orhan ilkönce küçük leylilerin müzakere salonuna gitmişri. Başlannda kimse olmıyan çocuklardan hiçbirisi Ikenar sıralardan birinde, başım uyur gibi duvara dayamış oturan Tahsinden başka bir tanesi bile yerinde durmuyor, birt>irlerinin kafalarına çanta vuruyor, sıraların üstünden atlıyor, kimi siyah tahtaya hayvan resimleri yaparak etrafına toplanan bir grupu güldürüyor, kimi de sıralann üstütüne çıkarak silgiyi duvardaki takvime isabet ettirmeğe çalışıyordu. Orhan eşikte epey durduğu halde çocuklar onu görmiyecek kadar azmışlardı. Gözleri ona ilişenler birer ikişer yerlerine oturmağa başladılar. Orhan smıfa girerek kürsüye çıkmca, yerlerine oturmamış olanlar bile, olduk 1 Ulucamii ilk iş olarak tamir etmelidir. 2 Ulucamii bir müze ittihaz ederek ele geçecek kıymetli eşyayı burada muhafaza ve emniyet altına almalıdır. 3 Bu şehir harabesinde ilmî bir tathirat yaparak moloz halinde yayılı bütün taşlan harcamak veya başka yere nakil ve istif etmek suretile şehrin sokaklannı ve bütün abidelerinin duvar ve te lerimizdir. mellerini meydana çıkarmak lâzımdır. 4 Mevcud tuğla minarelerin takvi programlan üzerinde esaslı tetkikatta bulunulmuştur. Bu tetkikat esnasmda bazı ilk mekteb kitablarının terbiyevî sistem ler nazan dikkate alınmadan ve bu ki tabları okuyacak olan çocuklann kabiliyet ve sinleri hesab edilmeden hazırlan dığı, bilhassa mefhumlann talebenin gö zünde müşahhaslandırılması lâzım misallerin, çocuğun muhitile alâkası olmadığı, tabiat tetkiki kitablannın da muhtelif hyvan ve nebat tiplerini çocuklann gözlerinde canlandırmak için konulan resimlerden bir çoğunun hiçbir suretle arzu edilen hayvan ve nebatı ifade edemiye cek kadar bozuk ve silik olduğu, diğer kitablarda da ayni tarzda isabetsizlikler olduğu anlaşılmı$tır. Yeni kararlara göre ders senesi sonundan başlamak üzere badema gramer, coğrafya, hendese, tabiat tetkiki, hesab kitablan yeni usullere göre hazırlanacaktır. Maarif Vekili Saffet Ankan orta mektebler ve liselerin müfredat programlan ve kitab işlerile ve Üniversitede kurulan ensritüler ve inşa edilmekte olan Kimya Enstitüsü ve Güzel San'atlar Akademisinde yapılacak ıslahat işlerile de meşgul olacakbr. lan vaziyette kalarak, muşlardı. birdenbire Elimde yapraklan teverrüm etmiş not defteri olduğu halde bu sesli hayal filmini temaşa ederken birçok kelimelerini anlıymadığımız dersin sonunda sınıfça ayağa kalkıp ta bir ağızdan yaphğımız istizanlan hatırladım. Hiçbir parlamentoda eşine tesadüf edilemiyen bu yüz ağızlı istizah takriri hocanın vakarmı sarsan bir dalga olurdu ve zavallı cübbesini beline dolayarak kürsü üzerinde ter ter tepinmeğe ve bize cevab yetiştirmeğe savaşırdı: Hayâyı mı sordunuz, nezaheti mi anlamak istiyorsunuz, rıfkı mı kavnya • madımz?.. Durun, oturun, Anlatayım... O, anlabrdı. Fakat biz anlar mıydık. Ne gezer?.. Şimdi onun yaşma ulaşmış bulunduğüm halde bu kelimelerden ço ğunun taalluk ettiği ahlâkî mevzulan ve medlulleri, idrakime gene yabancı bulurum!.. Anka ve Sîmürg hikâyeleri ne ise bu dersler de öyleydi. Bütün o mevzular bize, ismi var, cismi yok şeyler gibi geliyordu. Yazık heder olan çocukluğumuza, yazık anlamadan okuduğumuz derslere!.. M. TURHAN TAN Cumhuriyetin edebî tefrikası: 13 BİZ İNSANLAR Yazan: Peyami Safa Sonra mekteb müdürü ve karşısında duran iki muavin, Celâl ve Sabri gözlerinin önüne gelmişti. Celâl yüzünün o çok bilmişliğile başım önüne iğiyor, Sabri dua eder gibi dudaklannm ucunu kıpırdata rak anlaşılmaz şeyler söylüyordu. Orhan deniz kenannda yüzüne rüzgân yiyerek uyandığı zaman, hayalmde müdüre karşı bir müdafaa nutku irad etmekle meşguldü. Yan gözle Celâle bakarak söylüyordu: İçimizde, Yirminciasnn enzan is tihfafı önünde hu çekerek tarikat âyinlerine iştirak eden Hürriyetü İtilâf yârani bulunabilir ve bunlar... Nutuk kesiliyor ve müdüre hitab ederek başka bir noktadan devam ediyor clu: Eşek Türk sözü yalnız bir çocuğa Heğil, etrafındaki bütün çocuklara, bü tün bir idare ve tedris bünyesine, bütün bir cemiyete, Müdür Bey! size ve çocugunuza, büyük babanızın mezarına fe bütün tarihimize tevcih edilmiş bir hakarettir. Çocuğun evinde bu söz hergün tekrarlanıyor ye belki hergün, sabah akşam, duvarlara, tavanlara vuruyor. Müdür Bey! İçimizde Refi Cevad gibi düşünerek bu sözü hale uygun ve tabiî görecek insanlar bulunabilir; fakat burası bir Türk mektebi değil midir? Niçin mi bahçede bulunmadım? Hangi muallim, bütün tedris ve terbiye hayatında, tesbihini almak, hatta, ne hacet efendim? Ayakyoluna gitmek için çocuklann başmdan bir dakika bile aynlmadığmı iddia edebilir? İddia etse bile, aynlmamış ol sa bile, göz bütün bir bahçe eb'adını ihata edemez; edebilir mi? Celâl Bey fizik muallimidir, söylesin! Edebilir mi? Bu hâdise ben arkamı döndüğüm bir sırada pekâlâ cereyan edebilirdi. Orhan zihninde bu nutkuna devam ederken rüzgârdan gelen sert bir ihtarla uyanmca, yolun orasma kadar, bütün hasselerini uyuşturarak şuurunun dışarile muhaberesini kesen derin bir iç hayatına bataıış oldugunu ve yüzünün kızardığmı hisserti. Birkaç ihtimal grupu içinde vaziyeti yeniden kavramaya çalışıyordu: Ne sus Biraz evvel küçüklerin müzakere odasımn önünden geçiyordum. Birbirlerinin kafalarına çanta vuruyorlardı. Gözleri beni görmiyecek kadar kızmışb. Bu gidişCelâl müdürün önünde elpençe divan le baş ta yanlır, çene de patlar, göz de duruyordu. Arkası balkon kapısına döçıkar. Beni hakkmda vereceğim kararda nük ve başı önüne iğilmiş. Orhan odaya mazur görürsün. Düşüneceğim. Hâdisegirince, yoldaki tahmininin hakikate bu ye gelince; biz bu Tahsin denilen oğlam kadar uygun düşmesinden, zekâsı lehine köyün ricası üzerine mektebe meccanen sevindi ve kaderi aleyhine ürktü. aldık. Imam, muhtar, mahalleli, spor kuMüdürün sormasma bırakmadan hâdi lübü gencleri bana ayn ayrı müracaat etseyi anlatmıştı. Hikâyenin sonuna kadar tiler. Hatta bu çocuğun meccanen tahsiCelâl vaziyeb'ni bozmadı. Nargile iç line imkân yoksa, zengin talebe velilerinmekten gelen bir itiyadla, sigarasmın du den birer miktar yardrm teminine çalışamanlarını da birşey üfler gibi yanaklarını caklarını da söylediler. Bu işi sonraya bışişirerek, bir anda sahveren müdür, gay raktık. Oğlanın baıbası hapiste imiş. Ririmemnun zamanlarma mahsus bir karar vayete göre haksızlığa uğramış. Bunu da sızlıkla, önünde birşey arar gibi, o an kim temin eder ve bize taalluku ne? Biz daki düşüncesile hiç münasebeti olmıyan mektebin asayişini düşünürüz. Geldiğinin maddelerin birinden kalkıp ötekine konan üçüncü günü bu oğlan en habrlı talebebakışlannı masanm üstünde gezdiriyormizin kafasmı yardı. Ustelik bir de ne du. Orhanın sözleri bitince, tombul yademiş? Eşek Türk mü? naklarını şişirerek, sigarasmın son dumaOrhan doğruldu: nını püskürdü, izmariti yere atarak üstüne Hayır! dedi, onu söyliyen Tahsin ayağile bastıktan sonra, Orhana bakadeğil, Cemil... Size anlatmadım mı?.. rak: Annesi de hep ayni sözleri tekrarlıyor Vazifene başlarken de sana söyledu. dim, birader, dedi, ben mektebde bulun Dikkat etmedim, bana Tahsin söymadığım zamanlar gözüm arkamda kalmamahdır. Talimden, tedristen, terbiye lemiş dediler. Celâlin yüzüne bakarak sordu: den evvel inzıbat gelir. îptidaî kısmının (jirfcosı var) inzıbatından esasen memnun değilim. c 1