25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 Şubat 1937 CUMHURIYJST Antalcya Riyaziyeci ve filozof Yazan : Hataylı Ahmed Faik Tiirkmen Roce Boşkoviç 150 sene Bizim vapur larımız, Izmirden Pireye bir sığırı 120 Maltepe Askerî Lisesi Felsefe muallimi evvel bugün ölmüştü kuruşa taşırlardı, şimdi navlunu iki liradır, ihracat Hatayda içtimaî vaziyet Bugün Belgradda Yugoslav âlimlerinmevsiminde iki buçuk liraya çıkacaktır 38 Bugünün Avrupa âdabı muaşeretinde dostça ziyaretlerde şapka ve eldivenle rin çıkanlması âdetinin buradan geldi ğini kabul edenler çoktur. Hatta bu sebebden kadınlar şapka çıkarmazlar. Çünkün onlarm şövalye musademelerinde rolleri ve zırhlı miğferleri yoktu. Hasılı eşraf ve esnaf arasında karşılıklı ihtiyacdan doğma mihaniki tesanüd de vücude gelmişti. Esnaflar arasında en büyük meziyet yiğitlik idi. Bunlar ancak bu vesile ile eşraf sınıfının işine yarar lardı ve eşraf sınıfının inhisarı altında bulunan siyasî hayata yaklaşmalan an cak eşraf kapısına intisab etmekle mümkün olurdu. Amelelik ve küçük ticaret ve zanaat yapmak suretile hayatlarını temin edecek yerde esnaf yiğitleri ağa kapısına intisab ederek yasamak yolunu tercih ederlerdi ki bize göre bu esnaf yi " ğitlerini bu yolu tercihe sevkeden âmil siyasî ve içtimaî hayata karşı duyduk lan ruhî temayül idi. Bu haleti ruhiyenin hâkim olduğu eski devirlerde ancak ekseriya korkaklar ve beceriksizlerin küçük ticaret ve zanaatle meşgul oldukları gö rülürdü. Hatta halk arasında birisinden bahsederken «kendi halinde kendi işi glicile mesgul» tabirleri «miskin ve basit adam» mefhumlarına müteradıf olarak kullanılır. Küçük ticaret yapan ve zanaatle iştigal edenlere zaten kâr bıra kılmıs değildi. Onlann bütün çalışmalan ancak maişetlerini temin edebilirdi. Bu hal, uzun asırlar Türk iktısad hayatmda cari olan nerh ve gedik sisteminin zarurî Hatayda esnaf adını alan sınıf: Eski bir neticesi idi ' ve yeni birçok müelliflerin ( 1 ) bize tasHatta bunlardan bazan tesadüfen zenvir ettikleri eski devirler iş hayatını temgin olanların paraları birer bahane ile sil eden bu işçi sınıfların heyeti umumiyeesraf tarafından gasbolunurdu. Şehirler sine birden Hatayda (esnaf) derler. Esmıntaka mıntaka eşraf arasında taksim ki tabirle hirfet, san'atla iştigal eden bu sıolunmuştu. Eşrafın bu nüfuz mıntakalanıfa mensub erkeklere efendi, ağa ve bey rı yalnız, şehirlere inhisar etmeyip köy unvanlan verilmeyip sadecc herif denirlere kadar da sirayet etmisti. Her eşraf di. Herif sözü Hatayda bugüne kadar aile kendi nüfuz mıntakasındaki yiğitleri, yaşamakta olup bazı semantık tahavvülleadeta muhafızları ve askerleri gibi kul re uğratılmıştır. Meselâ, herif sureti u lanırlardı. Yiğitler is« kendi mahalle amumiyede koca manasına geldiği gibi dağalarına müfid olmak onu korumaktan ha birçok kaba manalara da gelir. Herif an'anevî bir gurur duyarlardı. Fakat şusözünden türetılen herifane sözü tahav rasını da ehemmiyetle kaydedelim ki esvüllere uğrıyarak zamanla hörfeneye naf yiğitlerinin ağalara karşı takındık çevrilmiştir. Meselâ, bir çarşı esnafı araları tavır bir hizmetçinin efendisine karşı lannda topladıkları para ile tatlı ve sair aldığı gibi kul köle tavn değildi. Esnaf yiyecekler satın alıp kır gezintisi yaparyiğitleri, iki ağa arasındaki münazaada lar ki buna esnaf arasında hörfene yemehangi tarafın haklı veya haksız olduğunu ği denir. aramaya lüzum görmeden kendi ağasma Esnaf sınıfı rasında da, korporasyon taraftarlık yaparlardı. ların kalkması ve esnaf teşkilâtlarının boAğalar arasında olan münazaalarda zulması üzerine, kibar sınıfın aile tesa bir ağa dığerının kredisini kırdırmak içın nüdüne mukabil müşterek bir mahalle onun kendısıni değıl adamlarını döğdü tesanüdü ve mahalle vicdanı teşekkül etrürdü. Adamları dayak yemiş olan ağamişti. Ayni mahalleden olanlar, (mahalnın kendisi, hakarete uğramış vaziyetine le uşağı) adını taşırdı. Meselâ Dutdibi düşerdi. mahallesinde oturan bir esnafa başka Esnaf yiğitleri ağalardan muayyen mahalleden birisi tecavüz ederse bütün ücret falan almayıp yalnız an'ane haline Dutdibi uşağı galeyana gelirdi. Mahalle kahveleri bu haleti ruhiyenin kaynağı idi. gelmiş hediyelerle himaye edilirlerdi. SeMaşerî tasavvurlar ve kıymet hükiim nelik zahire, elbiselik, bayramlarda harçlerinin remzi olan yiğitlik burada müna !ık, düğünlerde, doğumlarda nakdî heetrafındakilere kaşa olunur ve mahallenin en yiğiti yani dıyeler ağa tarafından verilmezse böyle yapan eşraf kredisini çn kredilısinin bıçağı bu mahalle kah kaybederdi. Bu gibi aileler kredisini bu vesinde asıh kalırdı. Cismanî ve ru hî suretle çok kaybettikleri zaman esnaf yievsaf başka bir yiğitte daha fazla tebağitlerinden en kuvvetlisi tarafından çiftrüz etti mi birincinin bıçağı indirilir, yeliklerinden bir kısmmın zaptolunduğu rine ikincininki asılırdı. Antakyada kornadir olmakla beraber vâki idi. Antak porasyon kalkmış olmakla beraber iktı yanın yaşlıları arasında bu gibi nadir sadî durum mahdud bir iki cins zanaati vak'aları hikâye edenler vardır. toplu bırakmıştı. Yemenicilik, dericilik Hulâsa esnaf yiğitlerinin ağalardan gibi. Bunlar arasında da müşterek ma halle tesanüd ve vicdanı evsafında me$ aldığı bu muayyen ve an'anevî hediyelere lek tesanüd ve vicdanı mevcud kalmış kredi potlaç diyebiliriz. tı (2). Esnaf namı umumısıni alan bu (1) Meselâ eskılerden Evliya Çelebi sehalk tabakasının eşrafla muayyen temas yahatnamesi, yenilerden de Istanbul İlbayşekilleri vardır. Eşrafa muayyen hizmet lığı mektubcusu Bay Osman Nurinin Beleri yaparlar. Mukabilinde muayyen yar lediye Mecellesi bu mevzu üzerindeki eserlerin en kuvvetlilerindendir. (İstanbul dımlan görürlerdi. İçtimaî hayatın bu 1922) 1773 sahifedir. morfoloji şekli esnafı bir araya toplıyan (2) Mehmed Fuad Köprülü, Türk Edeve onları ziyafetler ve hediyelerle meırr biyatmda ilk mutasavvıflar. Sahife 239. mın eden külfetli düğün âdetlerini doğur mustu. Meselâ eşraf düğünlerinde gü Vapurların muayene veğiyi beklemek icin yapılan (bekleme) talimatnamesi merasimleri ve şenlikleri gibi. Posta vapurlarile şileplerin senelik Beklemelerde Antakya esrafının mer muayeneleri hakkında yapılmış olan tamer döşenmiş takriben 20 30 metro mu limatnamenin tadiline lüzum görülmüşrabbaı geniş avlularında birçok sofralar tür. Bu maksadla şehrimize gelen İktıhazırlanır. Bunlardan her biri bir ma" sad Vekâleti limanlar, nakliyat ve ta hallenin yiğitleri içindir. Bunlar bıçağı rifeler kısımları memurları burada bir mahalle kahvesine asıh başyiğitin riya heyet halinde çalışmağa başlamışlardır. Düğün, löğusa, hac dönüşü ve sair ziyaret nevilerinin hep kendilerine göre erkânı vardır. b Bu ziyaretlerde eşraf kadmlarının, ihtiyar ve orta yaşhlannın elleri öpüliir. Esnaf kadmlarına rasgelindiği vakit ihtiyar ve zengin de olsalar gene itıbarları oJmayıp elleri öpülmez. Genc kızlar yalnız sorulan suallere cevab verirler, umumî toplantılarda gülmeleri ve fazla ko nuşmaları ayıb sayılır. c Esnaf kadınlan zengin ve yaşh dahi olsalar, toplantı mahiyetinde olan bu kalabalıkça ziyaretlerde misafir oda sma girdikleri vakit kimse ayağa ka'ık maz. Buna mukabil eşraftan bir kadın, hatta genc bir kız bile tek başına bu misafir odasına girse herkes ayağa kalkar. Kendisine bu kıyam merasiminin yapıiması için bir eşraf kızının yalnız çarşafa girmiş olması, yani 1 3 1 4 yaşında buhmması bile kâfidir. d Tesadüfen esnaf kadınlarının da hazır bulunduğu bu toplantılarda kahve veya şerbet geldiği vakit herkese sıra ile dağıtılmayıp eşraf kadınlarının yaşlılanna, sonra genclerine, daha sonra yaşlı esnaf kadınlanna verilir. « Anadolunun bazı yerlerinde ol duğu gibi kızlann izdivacdan sonra bir sene kadar kayınpeder ve kaynana ile konuşmamaları adeti Hatayda müfrit derecedc tatbik edilmez. Yalnız gelinlerin kaynana ve kayınpedere çok hürmetkâr oldukları görülür. seti altında gelir ve sofraya otururlar. Uzun süren bu sofra âlemlerinde şayed tirisi muvakkaten kalkmak istese bıça ğını, sofrada oturan reise teslim eder, öylece meclisi terkeder. Bu, fena mak sadla kalkmadığına bir hâdise çıkarmağa teşebbüs etmediğine delildir. Avrupanm eski içtimaî hayatmda bunun ben zerlerine rasgeliyoruz. Şövalyeler dev rinde bir asılzade diğerini dostça ziyarete gittiği vakit basındaki zırhlı miğferini ve elindeki zırhlı eldivenlerini çıkanp ken d'.sini müdafaa vasıtalanndan tecrid etmek suretile dostça ziyaretini yapardı. den olup heyet, riyaziyat, fizik ve felsefe sahalannda büyük bir kabiliyet göstermiş olan Roce Boşkoviç'in yüz ellinci ölüm yıldönümü, büyük merasimle kutlulanmaktadır. Roce Boşkoviç Dalmaçya'nın Dubrovnik şehrinde doğmuş, ilk tahsilini doğum yerinde yaptıktan sonra Romaya gitmiş ve cizvit sınıfına dahil olmuştur. Cizvit kolejinde iken her sene ilmî mevzular hakkında neşrettiği makale ve tenkidlerle dikkat nazannı celbeden ve Fransalı heyetşınas Lalande tarafından fevkalâde takdir olunan Boşkoviç vefatında yetmişe yakm ilmî eser terketmiştir. Bu eserlerde heyet, riyaziyat ve tefazulî müsellesat hakkında, o zamana kadar malum olmıyan birçok keşiflere tesadüf olunmaktadır. Fizike müstedir mikrometreyi ve teleskop likidi ilk olarak imal eden Boskoviç'tir. Izmirli ihracat iaclrlerinden bir okııyu' cumuzdan aldığımız mekiubu, ehemmiyetirıe binaen, aynen dercediyoruz: Bir aydanberi gazeteler müttefikan memleketin büyük bir derdini teşrıhle, bu derde deva aramakla meşguldürler. Efkârı umumiyeye tercüman olan İz mir gazetelerinden <Anadolu», «Yeni Asır> hemen her gün ayni mevzua te mas ederek vapur buhranmdan, nav lunların tezyidinden, ticaretimizin, tüccarların gördüğü zarardan, tesadüf ettikleri müşkülâttan, temadi edecek zararlardan, almması lâzım gelen tedbirlerden bahsediyorlar. Hakikaten bu defa derd her vakıtkinden ve gazetelerde yazıldığından daha büyük. Vapur buhranı, her nekadar hüku metimizin aldığı tedbirler sayesinde kısmen zail oldu. Fakat kânunusani sa;ışlarımızdan bir kısmını şubata dev •etmek şartıle. Şimdi şubat satışları ne olacak? Bir kısmı nakledılerek, bir kısmı mart ayına mı devrolunacak? Nakledilmek üzere hazırladığımız mallar için acentalar, hiçbir taah hüd altma girmediklerine ve gi •emiyecelkerini de söylediklerine gö•e, tüccar bu vaziyet karşısm da nasıl iş görsün? Nasıl yeni satışlarda ve taahhüdlerde bulunabilsin? Bir tüccar sattığı malı vaktinde teslim edemezse teslim edeceğinden de emin olmazsa ve konişmentosunu alıp işini göremezse hali ne olur? Vaziyetteki teeddüd ve müphemiyet böyle temadi ve tekerrür eder durursa tüccarın iş görmesine imkân tasavvur olunabilir mi? Yalnız başlıbaşma bu sebeb, bu müp hemiyet ticaretimizi ve tüccarları mahvedebilir. Ortada mallarımızı bir aydanberi sevkedememiş olmaktan doğan bir zarar 'ardır. Yeni iş yaparak bu zararı telâfi etmek te hâlen hüküm sürmekte olan ereddüdden dolayı kabil olamıyor. Bu takdirde vaziyetin vahameti meydan dadır, uzvın uzadıya izaha mahal ve hacet yoktur. Navlunların tezyidi meselesine gelin:e; nekadar mühim bir iş karşısında jlduğumuzu anlamak için, bir senelik hracatımızın miktan malum olduğuna ;c*e, kumpanyalara navlun olarak her sene verdiğimiz parayı kolayca hesab edebiliriz. Navlunların şimdi yüzde kırk nisbetinde tezyid edildiği nazarı itibara alınırsa kumpanyalara vereceğimiz r azla paranm miktannı da bulabi liriz. Bu hesab ve rakamlarm karşısında teessür duymamak mümkün olamaz. Buna bir de navlunların tezyid edilmeîinden dolayı bazı ihracat mallarımızın satış ve ihrac kabüiyetinin büsbütün kalkması ihtimal ve tehlikesinden do ;acak zararlan ilâve edersek ve mah reçleri artıracağımız yerde kaybetmek, ucuz ve fakat bol mal satmak hakkın daki arzularımıza da artık veda etmek lâzım geleceğini hesablarsak vaziyetin ahameti kendiliğinden anlaşılmış olur. Bundan tahminen iki sene evvel, Yunanlı doslarımızm 60 bin İngiliz liralık bir sermaye ile teşkil ettikleri anonim şirket, altı tane şilep satın alarak kontinan hattmda çalışmağa başladı. Şirket, ev\'elâ hazır satın aldığı bu vapurların kıymeti artmış olmasmdaın kârhdır. Diğer taraftan da navlunların artmış olmasmdan dolayı kârlı işler yapmak tadır. amma, kumpanyalann, acentaların her zaman bize reva görmekten çekinme dikleri haksızlıkların, zararların büyük bir kısmının önüne geçmiş oluruz. Sa tın alacağımız sekiz veya on şilep, pekâlâ navlunlar üzerinde ve tüccarların kumpanya ve acentalarla bilumum münasebet ve işlerinde büyük bir rol oy nar, ve nâzımlık yapar. Şimdiye kadar bittecrübe sabit olan acı bir hakikat vardır: Kumpanyalar, acentalar yal nız kendi menfaatlerini düşünürler. Bugünkü varlıklarmı İzmir ticaretine medyun olan kumpanyalar, ihracat mal larımızm nakil navlunlarından aldıkları kumusyonlarla zengin olarak refah içinde yaşıyan acentalar, bugün biraz daha fazla kazanmak için her şeyi unutarak tacirleri ızrar etmekten çekinmi yorlar. Bu vezatı sözle, nasihat le yola getirmek imkânı da yoktu. Yalnız karşılarında birer ra kib kumpanya çıkarsa, ancak o vakit yola gelirlerse de, kumpanyalar artık buna da çare bulmuşlardır. Yani birbirlerine rekabet edecekleri yerde anlaşıp müttehiden hareket edıyorlar. O halde memleketimizin yüksek men faatlerini muhafaza edebilmek için hükumetimizin pek geride kalan deniz nakliyat işlerini, seri ve cezrî tedbirlerle önümüzdeki iş mevsimine kadar tanzim etmesinden başka çare yoktur. Bayın dırlık işlerinde, iktısadî, sınaî, ticari bütün işlerde harikalar yaratan hükumetimizin, memleket işlerinin en mühim mi olduğu artık bütün vuzuhile anla şılmış olan vapurculuk. deniz nakliyat işlerini âdet ve şiarı olduğu veçhile harikalı bir şekilde halletmesi memlekete yapılacak hizmetlerin en büyüğünü teşkil edecektir. Şurasmı da ilâveten arzedeyim ki, Denizyolları Pire, İskenderiye seferle rini yaparken bir sığırın Pireye kadar navlunu yüz on beş kuruşa tenezzül etmişti. Hâlen bir sığırın navlunu iki liradır. Önümüzdeki mart, nisan ayla rmda, yani iş mevsiminde iki buçuk lira olacağı anlaşılmaktadır. Bir senede yüz. yüz elli bin hayvan ihrac ettiğimize göre zarar miktan meydandadır. Bundan maada, Mısır piyasası, bizim için, her gün ehemmiyeti artan ve bize en yakın bir piyasadır. İskenderiye se ferleri muntazaman çalışmağa başlarsa Mısıra ihracatımız artacak, buna bir takım yeni işler ilâve olunacaktır. Bu seferlerin kaldınlmasından İzmi rin gördüğü zararlar pek büyüktür. Memleketin gördüğü maddî ve manevî zarar ise daha büyüktür. îmza mahfuzdur TARIHI Bir Yugoslav âliminin yıldönümü Izmirde vapur buhranı ve navlunların tezyidi Cevab verildi mi, verilmedi mi? * stanbul Üniversitesi Tarih doçenti Akdes Nimet Kurat iki üç gün önce bir konferans verdi. Dolgun bir kalabalık arasında ben de bulundum, genc üstadı şevkle, zevkle dinledim. Konferansın mevzuunu, Topkapı sa rayı Evrak Hazinesinde bulunan bir vesika teşkil ediyordu. Değerli doçentin «Yarlığ» diye bize gösterdiği bu vesika, Altınordu devletinin fetret devTİnde hükümdarhk yapan ve o devletin parçalanması üzerine Kazan Hanlığını kuran Uluğ Muhammed Han tarafından Os manlı hükümdarı İkinci Murada gönderilen bir mektubdan ibarettir. Fakat Akdes Nimetin tatlı ve kapıcı bir ifade ile izah ettiği veçhile vesikanın birkaç ba kımdan değeri vardır ve bu değerler yüzünden onun meydana çıkanlması bir keşif mahiyeti almaktadır. Çünkü Altınordu devrinden kalma siyasî vesika lar gayet az olup iki üçü geçmemektedir. Sonra mektubun dili, Osmanlı lehçesile gösterdiği tefavüte rağmen Anadolu ve Kıpçak Türkleri arasındaki karabeti tevsik etmektedir. Daha sonra Onbeşınci asırdaki Türk devletlerinin mesafe aynlığile beraber siyasî ve iktısadî zaruretleri gözönünde tutarak birbirlerile temas çareleri aradıkları, gene bu vesikadan, anlaşılmaktadır. Mektubun yazısı, kâğıdı ve altmdaki çifte tarih te kıymetli doçent tarafından ayrı ayrı tahlil olunarak konferansın zevki ve faydası çoğaltıldı. a D Yugoslav ilmî mahfillerinin iddiasına göre Boşkoviç'in felsefesi daima relativite çerçevesi içinde inkisaf ettiğinden kendisi Einstein'in ve eşya hakkındaki telâkkileri bakımından da Kant'ın selefi addolunabilir. Italyada nısfünnehar dairesini ölçen Boşkoviç dünyanm beynelmilel bir tarzda mesahasını ilk olarak teklif etmiş tir. Nısfünnehar dairelerini mesaha etmek suretile toprağın vasati kesafetini tetkik etmiş ve saat rakkasesinin harekâtının kıtaat ve denizlerin sistematik harekâtının mahsulü olduğunu ileri sürmüştür. Fransa Ilimler Akademisi ve Büyük Britanya Krallık sosyetesi azalığına intihab olunan Boşkoviç Cizvitliğin lâğvm dan sonra Fransız tâbiiyetini ihraz ederek Paris Bahriye mektebi basar ilmi müdürlüğüne tayin edilmiştir. Boşkoviç ayni zamanda şairdi ve «Güneş ve aym husuf ve küsufu» namı altında manzum bir eser vücude getirmiştir. Mimaride dahi büyük bir ehliyet gösteren bu âlimin Romada Saint Pierre kilisesinin kubbesi ve Viyanada împaratorluk kütübhanesi hak kındaki etüdleri meşhurdur. Boşkoviç yalnız bu sahalardaki faaliyetile kalmıyarak diplomasi ile de mesgul olmuş ve İtalyada Luka ve Toskana devletleri arasında Sesto gölü hakkında zuhur eden ihtilâfı halletmiş ve Luka devletinin hu kukunu Viyanada müdafaa etmiştir. Daha bazı diplomatik meselelerde Boşko viç'in müessir faaliyetlerde bulunduğu malumdur. Roce Boşkoviç'in 13 şubat gününe tesadüf eden ölüm yıldönümü münasebetile Belgradda ilmî heyet cemiyetinde bir merasim yapılacak, Üniversitede bir plâkm küşad resmi yapılacak, Boşkoviç'in hayat ve eserleri hakkında yugoslavca ve fransızca bir eser neşredilecek ve dogum yeri olan Dubrovnik'te dikilmiş olan bir heykel açılacaktır. Ben, itiraf ederim ki, yarlığı hüküm dar emirnamesi, ferman, berat mukabili sanıyordum. Nerede görmüş veya kim den işitmişsem bu kelimenin eski Türk lerde tellâllara bağırtılarak halka yapı an resmî ıhtarlar, tebliğler manasına geldiğini, sonradan yazı ile neşrolunan kararlara ve şuna buna verilen fermanara alem olduğunu bellemişim. Meşru tiyet ilân olununcıya kadar padışah namına çıkarılan vezaret ve müşirlik men şurlannda da, fakat yerliğ şeklinde, kulanıldığını biliyordum. Onun diplomatik vesika demek olduğunu yeni öğrendim. Konferanstan istifademiz, bu kadar basit değildir. Altınordu devletinin kuv vetlenmesine Aksak Timur oğullan nın nasıl yardım ettiklerini de bu vesile le öğrendiğimiz gibi Ortaçağın son yıl larındaki Türk siyasî teşekkülleri hak kında Arab ve Acem dilile yazılmış e serlerin kısa bir fıhristini de duymakla müstefid olduk. Bütün bu kazanclann şükranmı genc üstada muhtasar bir yazı ile ödemek doğru değildi. Başka bir vesile ararken konferans sonunda kulağıma çarpan bir cümleyi mükemmel bir fırsat saydım. ümle dediğim, kıymetli doçentin Uluğ Muhammed tarafından gelen mektuba İkinci Muradın ne yolda cevab verdiğinı henüz tesbit edemediğini ifade eden sözleridir. Sayın tarihçi, şu mektuba cevab \erildi mi, verilmedi mi, diye tereddüd gösteriyor. Ben, müsaadelerini diliyerek tereddüdlerini gideremek isterim: Uluğ Muhammed Hana, Edirne sarayından cevab verilmiştir. Çünkü Altınordu hükümdan sadece selâm yollamış, sena yollamış, elçi yollamış, fakat hediye yollamamıştır. Halbuki Osmanlı padişahları hele istilâ devrinde armağansız gelen elçilere yüz vermezler ve onlann getirdikleri mektublara cevab yazmağa lüzum görmezlerdi!.. Gülhane müsamereleri Balkan matbuat kongresi Atinada toplanıyor Pazartesı günü Atinada Balkan Matbuat Birliği kongresi toplanacaktır. Bu kongreye iştirak etmek üzere Matbuat Umum Müdürü Vedad Nedim dün şehrimize gelmistir. Vedad Nedimle kongereye iştirak edecek diğer murahhaslar bugün Atinaya hareket edeceklerdir. Murahhaslar pazartesi günü sabah saat on buçukta Ati naya muvasalat edecekler, on bir buçukta Meçhul asker abidesine çelenk koya caklardır. Saat 12 de Yunan Matbuat müdürü Akademi binasında kongreyi açacaktır. Saat 17 de umumî celse yapılacak, gece sekiz buçukta Yunan komitesi tarafından bir tiyafet verilecektir. Gece 10 buçukta Yunan hükumeti tarafından bir resmi kabul tertib edilecektir. Salı günü encümenler toplanacak, gece Matbuat müdürlüğü tarafından ziyafet verilecek, ayni gece Ecnebi Gazeteieri Muhabirliği bir resmi kabul tertib ede cektir. Çarşamba günü öğleden sonra kongre kapanacaktır. Ayni gece saat on buçukta bir ziyafet ve bir resmi kabul yapılacaktır. Kongrenin gayesi Balkan matbuatı arasındaki tesanüdü kuvvetlendirmektir. Gülhanenin 6 ncı tıbbî müsameresi cuma günü profesör Lutfi Aksunun riyaseti altında yapılmıştır. 1 Hat halemi cüyüp iltihablarında translümoration ile radyografinin serirî kıymeti: Profesör Sani Yaver. 2 Ebert basilile piyotorax: Profe sör Dr. Abdülkadir Noyan. 3 Mon r an koresi: Dr. Necmeddin. 4 Devran bozukluğunda muhtelif tipler: Profesör Abdülkadir Noyan. 5 Molhydatiform vak'ası: Dr. Ne cati. Profesör Niyazi İsmet Nazım Şakir, Sani Yaver, Abdülkadir Noyan, Lutfi Bizde deniz nakliyat işleri bir mono Aksu münakaşaya iştirak etmişlerdir. pol olduğuna göre, müstacel bir karar e kanunla Denizjolları idaresine iki Bin liralık mücevher çalındı milyon liralık tahsisat verirsek ve ya Küçükayasofyada Medrese sokağında hud, yeni vapur yaptırmak için vermiş 6 numaralı evde oturan İstanbul Kız liolduğumuz tahsisattan, henüz sarfiyat sesi muallimlerinden Melihanın evin Akdes Nimetin ortaya çıkardıgı vesia bulunmadığımıza göre, bundan iki den hizmetçi Bartmlı Güllü dün 1000 ka, gerçekten keşif mahiyetindedir. Fa milyon lirasını şilep satın almağa âci liralık mücevher çalarak kaçmıştır. kat benim şu görüşüm de boş olmasa geHırsız hizmetçi her tarafta aranmak rek!.. len tahsis ve tefrik edersek bütün mal arımızı nakletmek mevzuu bahsolamaz tadır. M. TURHAN TAN M. Musolininin büyük oğlu evlendi Dün verilen konferanslar Dün Eminönü Halkevinde iki mühim konferans verilmiştir. Bunlardan birincisi doçent Hilmi Ziya tarafından ve «İlliyet meselelerinin muhtelif şekilleri» mevzuu etrafında verilmiştir. İkinci konferans dün gece yapılan Divan Edebiyatı gecesinde Eminönü Halkevi baskanı Agâh Sırrı Levend tarafın dan «Divan edebiyatı tarihi» mevzuun da verilmiştir. Bundan sonra Fuzuliden, Bakiden ve Ne£'iden parçalar okunmuştur. Her iki konferansta kalabalık bir halk kütlesi hazır bulunmuştur. Kongreye iştirak edecek murahhaslarımızdan Ajans direktörü Muvaffak MeBir tavzih nemencioğlu dün Ankaradan şehrimize Birkaç gün evvel Kadirga civarmda gelmiştir. evimizde yapılmak istenen bir hırsızlık vak'ası sırasında zevcim polis memuru Deniz Müsteşarı şehrimizde Hasan Basri öldürülmüştü. Bazı gazeteİktısad Vekâleti Deniz İşleri müsteler, bu vak'adan bahsederlerken benim şarı Sadullah dün Ankaradan şehrimiHasan Basrinin zevcesi olmadığımı yaz ze gelmiştir. mışlardır. Ben, merhumun refıkasıyım Deniz İşleri Müsteşarı dün Deniz Tive bunu elimdeki resmî vesikalarla her caret mürdülüğünde meşgul olmuş, zaman ispat ederim. Şerefıme dokunan Van gölü vapur işletmesi için burada bu yanlışlığın düzeltilmesini rica ede yapılmakta olan inşaat hakkında alâ kadarlardan izahat almıştır. rım. Sadullahm yarın aksam Ankaraya Merhumun zevcesi dönmesi muhtemeldir. Nadire Kurşun hırsızları Fatıhte Kurşunlu medresesi kubbe sinden 100 kilo kurşun söken ve satmak üzere medrese kubbesinden aşağı in mekte olan sabıkahlardan Mehmed Ali, Hasan ve Hakkı cürmü meşhud halinde yakalanmışlardır. Kurşun hırsızları hakkında tahkika ta devam edilmektedir. îtalya Başvekili M. Musolini'nin, nişanlandığını haber verdiğimiz büyük oğlu Vittorio Musolini birkaç gün evvel evlenmiştir. Kılisede nikâh merasimini gösteren resimde genc evlilerle, solda M. Musolini, ve çiftlerin arkasında Kont Ciano görülmektedir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle