24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Cumhuriyet Strateji 9 Şubat 2009/241 ST R A T E J İ c Rusya’nın Ukrayna’ya verdiği doğalgazı kesmesi enerji krizine yol açtı... 7 mecburiyeti de bu iki ülkenin ilişkilerinin araya ABD’nin girmiş olmasına rağmen süreceğini göstermektedir. Kaldı ki bu mecburiyet Rus dış politikası açısından ihmal edilemeyecek özelliktedir. Geleceğin bir numaralı ekonomik gücü olan Çin özellikle ekonomik anlamda ABD’ye çok yakın ise de ABD’nin Çin’i gelecekte bir potansiyel tehdit olarak gördüğü gerçeği unutulmamalıdır. Askeri ve savunmaya dönük teknolojik gücünü sürekli geliştiren ve savunma bütçesi yaklaşık 65 milyar dolarla Rusya’nın iki misli olan Çin geleceğe dönük hesaplarda ABD için en önemli potansiyel tehdittir. Esasen bu tehdit algılamasını ABD’nin Ulusal Güvenlik Stratejisinin hemen yarısının Çin üzerinden geliştirilmiş olmasından da anlamak mümkündür. Bu nedenle Çin, Sibirya’da gelecekteki olası ÇinRusya sorunlarına karşın hala Rusya için önemli bir müttefik konumundadır. Ancak bu müttefiklik, Çin gelecekte birinci ekonomi olunca ne kadar sıkı olur veya ÇinRusya ve RusyaHindistan arasındaki yakınlık gelecekte özellikle Orta Asya’nın enerji kaynaklarından pay alma hususu daha da kızışınca ne hale gelir noktasında sorunlar ortaya çıkarmaktadır. ekonomik gücün üyesi Çin, Hindistan ve Brezilya ile Türkiye, İran, Japonya gibi öteki bölgesel güçler ve hatta AB ülkeleri ile eski Sovyetler Birliği müttefiki veya üyesi ülkeler, başta dış politika ekonomik konum ve kararlarını belirlemede ABD’yi göz önüne alma ve stratejilerini Amerika’ya göre uygulama durumundadırlar. Bu olgu en az 15 yıl daha böyle sürecektir. Rusya’nın son Gürcistan Savaşı ile ortaya çıkan müdahalecilik politikası ve diplomaside güç kullanma konseptinin uygulanmasındaki kararlılığı hiç şüphesiz ekonomik açıdan elde ettiği rahatlama sayesindeydi. Ancak bu noktada ele alınması gereken soru, Rusların, tarihsel açıdan en güvendikleri unsurları olan ordularının ne konumda olduğudur. Sovyetler Birliği’nin en güçlü zamanında bile konvansiyonel anlamdaki gücü hakkında tereddütler bulunan Rus ordusunun bugünkü durumunun çok da parlak olmadığı askeri uzmanlarca ifade edilmektedir. ASKERİ GÜCÜNÜN BOYUTU Askeri eğitimdeki zayıflık, lojistik, insan unsuru ile kadrolardaki eksiklik bir yana uzun zamandır özellikle teknolojik anlamda kendini yenileyemeyen Rusya Silahlı Kuvvetleri’nin Gürcistan gibi çok zayıf bir ülke ötesinde kullanılma olasılığında Rus diplomatik konsepti olan güç kullanma işlevini ne ölçüde yerine getirebileceği ciddi bir soru işaretidir. Rusya Federasyonu halen Gayri Safi Milli Hâsılası’nın (GSMH) yaklaşık yüzde üçünü savunmaya harcamaktadır. Rusya’nın emellerinin ve çıkarlarının çeşitliliği, ülkenin genişliği göz önüne alınırsa bu harcamanın azlığı ve yetersizliği ortadadır. Özellikle Rusya’nın dünyanın belli bölgelerinde ABD ile boy ölçüşmeye çalıştığı düşünülürse ve ABD’nin bugünlerde savunma harcamasının, GSMH’sinin yüzde dördüne eriştiği ve yani yaklaşık 600 milyar dolar olduğu göz önüne alınırsa, Rusya’nın yaklaşık 30 milyar dolar olan savunma harcamasının yetersizliği ortadadır. Hele son ekonomik krizin Rusya’nın savunma harcamalarını çok ciddi boyutlarda etkileyeceği olgusu, Rusya’nın askeri güç kullanma konseptini bundan böyle daha düşük düzeye indireceği hususunu akla getirmektedir. Yani Rusya, çoğu NATO ülkesinden bile az olan savunma gücü ve bütçesiyle ve bozulan ekonomisiyle bundan böyle daha gerçekçi bir dış politika izlemek ve özellikle komşuları ve Avrasya coğrafyasındaki bölgesel güçlerle daha yapıcı ilişkilere girmek durumundadır. Bu yapıcı ve yeni ilişki çizgisinde, dünyada ortaya çıkan yeni ekonomik güçler Rusya için bir fırsattır. Kaldı ki Çin ve Hindistan gibi yeni güçler Rusya ile olan eski ve köklü ilişkileri nedeniyle esasen ve göreceli olarak rahat birer çalışma alanı, iyi birer partnerdirler. AB’yi ve buna bağlı ülkeleri ekonomik alanda geçme konumuna gelmiş olan ve dünya ekonomik krizinde kalkınmalarını sürdürecek olan bu iki ülke Rusya için fırsat yaratmaktadır. Her ne kadar ABDHindistan Ukrayna ile gaz iletimi konusunda yaşanan kriz, Avrupa’nın bu ülkeye duyduğu güveni de sarsıyor. Gürcistan’a müdahalesi ise eski Sovyet alanındaki ülkeler üzerinde olumsuz etki yapmış durumda. Rusya, ABD’nin yıpranmasını da kendi lehine çevirebilmiş değil. ilişkileri yumuşamış, ABD Hindistan’ın nükleer güç olduğu gerçeğini kabul etmişse de ve hatta bütün bu olgularla beraber Hindistan’ın G8’lere kabul edilmesi olasılığı bile bu ülkenin antiemperyalist duygularını tamamen unutacağı ve körü körüne ABD’ye yaklaşacağı anlamına gelmez. Yani Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) gözlemcisi olan Hindistan hala Rusya için bir kayıp değildir. Yine Hindistan’ın geleneksel silah alım kaynağı olan Rusya’yı ABD ile filizlenen ilişkiler nedeniyle tamamen terk edeceği de söylenemez. Her ne kadar Hindistan savunma ve silah alımlarında son zamanlarda gözünü Rusya dışına çevirmiş ve ABD’den USS Trenton adlı Helikopter gemisi ile 6 adet C130J ağır nakliye uçağı almış ve yine ABD’den 126 adet çok amaçlı savaş uçağı ile 190 kadar helikopter almayı planlamış ise de Rusya’ya da arkasını tamamen dönmemiştir. Aralık ayında yapılan bir anlaşma ile Rusya’dan 1.2 milyar dolar değerinde 80 adet Mil Mi17 nakliye helikopteri alma kararını hatırlamak gerekir. Ayrıca Hindistan’ın yine Rusya ile bir adet Talwar sınıfı güdümlü füze firkateyni inşası konusunda çalışmalarını yürüttüğü de bilinmektedir. Bunun ötesinde Rusya’nın savunma teknolojilerinde geri olduğu elektronik ve benzeri alanlarda bundan böyle Hindistan ile artabilecek işbirliği YALNIZLIK Bu bağlamda ŞİÖ’ye rağmen yakın gelecekte Rusya’nın dış politikasının Güneydoğu Asya ülkelerinde bugünkünden daha parlak olmayacağı gerçeği ortaya çıkmaktadır. Rusya Gürcistan’daki son agresif politikasıyla Kafkaslar ve Doğu Avrupa’da da kan kaybetmiştir. Bu politikasıyla da ABD’yi adeta Karadeniz’e davet etmiş, Ukrayna’yı da kendinden oldukça uzaklaştırmıştır. Yani görünürde Rusya son iki yılda dış politika bağlamında başarısız hamleler yapmış, İslam ülkelerinin ABD’ye genelde duyarlı ve hatta tepkili yaklaşımından da istifade edememiştir. ABD’nin inişe geçtiği süreçte Türkiye’de de politik anlamda etkisiz kalan Rusya, özellikle son nükleer santral ihalesinde daha gerçekçi politika izleyip Türkiye ile güven ve ilişki güçlendirme yaklaşımı benimsemek yerine son derece komik ve tepki çeken bir teklifle gelmiştir. Hâlbuki ihale mi, yarışma mı, ne olduğu belli olmayan bu nükleer santral projesinde, uzun vadeli ve riskli fiyat önerisini kademeli bir şekle büründürüp, teklifi 21 cent gibi akıl almaz bir uçukluk yerine daha makul ve ama 15 yıllık zaman birimine artan oranlarda yansıtabilen bir Rus ekonomik politikası, artan ve yürüyen ilişkileri daha sağlam bir zemine oturtabilirdi. Esasen dünya ve bölgesel koşullar göz önüne alındığında, Rusya’nın büyük devletler olarak Çin ve Hindistan dışında yanaşabileceği ve ekonomik, siyasi ilişkilerini arttırabileceği Türkiye ve İran gibi iki ülke kalmış iken, bir de bu konuda nükleer teklifindeki başarısızlığın ötesinde yapacağı yeni yanlışları Rusya’yı dünyada daha yalnız hale getirecektir. Yalnızlık ise agresifliği getirir. Agresif bir Rusya ise bölgede Türkiye’nin çıkarlarına hiç uymaz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear