Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Strateji 9 Şubat 2009/241 ST R A T E J İ c 13 Ancak İran’ın İsrail’in nükleer teknolojisine karşı nükleer silah geliştirme çabalarının varacağı nokta, bu konuda belirleyici bir etkiye sahip olabilir. Uluslararası ilişkilerdeki başarıları ve çeşitli ülkelerdeki Yahudi localarının yardımı, İsrail’e sadece ekonomik ve siyasî değil, askerî alanda da yardımcı olmaktadır. Dolayısıyla İsrail Ordusu’nun harekât potansiyeli görüldüğünden daha geniş olmaktadır. Bu sayede özel harekâtlar Süveyş ile sınırlı kalmamış, riskli olmalarına rağmen Uganda ve Irak’a kadar uzanmıştır. Dolayısıyla İran’ında İsrail’in özel harekât kapsamına girdiği söylenebilir. Bugün çevre ülkelerden sadece Suriye’nin Golan Tepeleri üzerinde yoğun isteği olup, içeriden Filistinlileri donatarak ya da Güney Lübnan’daki iyi donanımlı ve iyi eğitimli fanatik Hizbullah militanlarıyla İsrail’i vurmak daha akılcıdır. Zaten bugün Filistin’deki çatışmalara karşılık sadece bu iki aktör İsrail’e karşı faal direnç göstermektedir. Suriye’yi Lübnan’dan çekilmeye zorlayan olaylar ise İsrail Ordusu’nun harekât alanını Filistin ve Güney Lübnan olarak sınırlama avantajını getirmiş, ancak Güney Lübnan’daki Hizbullah’ın fanatik direnişiyle gelen yenilgi İsrail’in planlarını altüst etmiştir. Gazze’deki son harekâtta ihtiyat kuvvetlerine başvurmuş olması da dikkat çekicidir. Dolayısıyla bugün, tarihi başarılarla dolu olup kudretli bir görüntü çizen İsrail Ordusu’nun, eskiden olduğu gibi iki cephede birden savaşması zor gözükmekte olup, Filistin ve Güney Lübnan’daki bir buçuk cephede bile eşzamanlı ve başarılı genel harekât yapma olasılığı bile soru işaretidir. Kaynaklar David Zabecki, “Is the IDF Invincible?,” Military History, February/March 2009. http://en.wikipedia.org/wiki/Wikipedia http://www.globalsecurity.org/military/world/israel/ idf.htm http://www.inss.org.il/upload/(FILE)1206270841.pd f http://www.military.com/news/article/israelireservessentintogaza.html?col=1186032310810 kamuoyunda takibini sağlamıştır. İsrail eğer üç parçalı serbest bir Filistin’i kabul ederse, kendi toprakları da üçe bölünecek ve dışa yönelik savunmanın içteki uzantısıyla da uğraşmak zorunda kalacaktı. Son derece iyi bir maddi güce sahip olsa bile, bunu başarabilecek kadar yoğun nüfusa sahip değildir. Bununla birlikte 1967 savaşı İsrail’e güneyden stratejik derinlik ve doğal savunma hattı kazandırmıştır. Ayrıca Filistin’in işgal altında kaldığı uzun yıllar, Filistin topraklarının yerleşime açılması sayesinde İsrail vatandaşlarının yaşadığı bölgeler genişletilerek ve Filistinlilere dışarıdan silah desteği kesilerek içeriden gelecek risk seviyesi düşürülmüştür. Bütün bu tarihî gelişmeler İsrail’in güvenlik ihtiyacı doğrultusunda konumunu sağlamlaştırmaya yönelik girişimlerde bulunduğunu açıkça göstermekte olup, bu geleneğin yarın değişeceği de beklenmemelidir. Hamas yanlılarının Lübnan’daki gösterisi... ÇATIŞMA RİSKİ İkinci Lübnan Savaşı, fanatik savunmanın İsrail Ordusu’na karşı önemli bir direnç kaynağı olduğunu, yeni Rus yapısı silahların modern İsrail araçlarına karşı eskisine oranla daha verimli olduğu ve bundan sonra çıkması muhtemel savaşlarda İsrail Ordusu’nun zayıf yanı olan kayıpların artmasının ön plana çıkacağını gösterdi. Bununla birlikte Mısır ve Suriye orduları eskisine oranla daha fazla ve daha iyi silahlarla donatılmış olup, İsrail’in çıkması muhtemel yeni bir topyekun savaşta dayanabilmesine şüpheyle bakılmaktadır. Ancak İsrail’in nükleer silahlara sahip olması böyle bir savaşın çıkmasını zorlaştırmakta, çıkması muhtemel savaşın da hedeflerini sınırlamaktadır. İsrail Ordusu, çok sayıda ve üstün kalitede silahlarıyla kara ve hava gücü olarak Ortadoğu’nun en kuvvetli silahlı kuvvetlerinden biridir. Asker kalitesi son derece yüksek olup, sivillerin önemli bir kısmı da askerliğe elverişlidir. Silah sanayisi de gelişmiş ve belli bir kalite standardını aşan ürünler sunduğu ve lojistik altyapısı da kuvvetli olduğu düşünülürse, kağıt üzerinde ordunun uzun sürecek bir savaşa dayanması olasılığı yüksektir. Ancak çevreleyen ülkelerin silah kalitesi de eski savaşlara oranla gelişmiş, silah sayısı artmış ve tecrübeler ışığında sistemleri yenilenmiştir. Dolayısıyla bugün çıkması muhtemel bir savaşta İsrail, nüfus yoğunluğunun yüksek oluğu Gazze’yi ağır silahlarla vurdu... cephedeki en ufak bir kırılma stratejik derinliği olmayan İsrail’in aniden düşüşünü getirebileceğinden, savaş ülke için ciddi bir tehdit unsurudur. 1967’de olduğu gibi bir ön saldırı dahi yapsa, bu sefer ardının Arap ülkelerinin toparlanarak arkasını getirme olasılığı yüksek olup, İsrail için iyi bir seçenek olarak görülmemektedir. desteği belgelerle ortaya koyan Şimşir, ülkemizdeki ayrılıkçı, bölücü isyanları, Barış DOSTER bunlara karşı alınan önlemleri, konuyla ilgili devlet raporları, anılar ve tanıklıklarla birlikte anlatıyor. lkemizin seçkin Türkiye’de Kürt sorunu olmadığını, diplomatlarından ve önemli Kürtçülük sorunu ve terör sorunu tarihçilerinden olan, adeta olduğunu belirten yazar, bölücülerin ve bir üniversite gibi çalışan Kürtçülerin öncüleri ve ideologlarının Bilal Şimşir’in Kürtçülük da Kürtler değil, adlı çalışmasının ikinci cildi kısa Avrupalılar ve süre önce çıktı. Amerikalılar 2007 yılında çıkan Yazar: Bilal N. Şimşir olduğunu ifade ilk ciltte 1787’den Bilgi Yayınevi, 2009 ediyor. Batılı Cumhuriyet’in emperyalist merkezlerin Anadolu’yu ve ilanına dek Türk ulusunu tanımayıp, 200 yıldır Kürtçülüğü yazan Şimşir, 19241999 ısrarla bir Kürt sorunu icat ettiklerini ve yıllarını ele aldığı ikinci ciltte konunun zihinlere soktuklarını anlatan Şimşir, ulusal ve uluslararası boyutlarını, ülkemizdeki Kürtçülerin de sahibinin emperyalist merkezlerle ilgili sesi olduklarını, Avrupalıların ve bağlantılarını inceliyor. Fransa’dan İngiltere’ye, Almanya’dan Hollanda’ya Amerikalıların söylediklerini tekrarladıklarını vurguluyor. Şimşir, ABD’den Rusya’ya dek Kürtçü Türkiye’yi bir savaşa sokamayanların hareketleri, bu hareketlere verilen Ü Kürtçülük II uğraşa uğraşa Türkiye’nin başına bir terör belası sardıklarını ve ülkemize bu yolla zarar verdiklerini belirterek, “Türkiye, en zayıf olduğu zamanlarda bile iç ayaklanmaları, isyanları, terörü tepelemiştir. Bugün de tepeleyecektir, yarın da. Osmanlı Devleti de savaşlarla parçalanmıştır, isyanla veya terörle değil” diyor. Sevr Antlaşması’nda Kürtler için önce “özerklik”, sonra da “bağımsızlık” öngörüldüğünü anımsatan, günümüzde de “özerklik” söyleminin “bağımsızlık” demenin ilk adımı olduğunu vurgulayan Şimşir, eserini şöyle noktalıyor: “Kimi yerli Kürtçüler de Avrupa’nın kışkırtmasıyla “özerklik” demeye başladılar. Bunun Türkiye Cumhuriyeti için bir beka davası demek olduğunu pekâlâ bilen Türk ulusu da “Ya, öyle mi?” diye soracak ve “HAYIR” diyecektir. İşte o kadar!”