Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 ST R A T E J İ c Cumhuriyet Strateji 12 Ocak 2009/237 Ulusal çıkarlar korunmalı Türkiye 1990’lı yıllarda bölgesindeki gelişmeleri ulusal çıkarlar açısından değerlendiremediği için bugün ciddi sıkıntılar çekiyor. O dönemdeki yöneticilerin hatalarından ders alınmalı. Irak’ın kuzeyindeki karanlık kuyular ve Türkiye’ye yansımaları… Sarkozy, Olmert ve Abbas ile sarmaş dolaş... A Daver DARENDE Emekli Diplomat Yazar BD’de yeni başkanın seçilmesiyle gelişen siyasal olaylar Irak’ın kuzeyinde çözüm bekleyen ve hızla tırmanan yaşamsal önemdeki sorunlarımızı hafife almamamızı gerektiriyor. Ortadoğu’nun karanlık kuyularında kimin kiminle dost, kimin kiminle düşman olacağı belli değildir. Körfez savaşını anımsayanlar bileceklerdir. Bu savaş sonunda o yıllardan beri bölgede egemenliğini sürdürmeyi, Irak’a yerleşmeyi amaçlayan ABD’nin uygun ortamı hazırlayıp yeşil ışık yakmasıyla güçlenen PKK terörü günümüzde hızla yayılarak büyük kentlerimizi de tehdit ederek tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Tehlikenin dıştan kaynaklandığını, ABD ve Batılı “müttefiklerimizin” bu alanda önemli sorumluluklar üstlendiklerini kabul etmek zorundayız. Günümüzden yirmi sekiz yıl önce, şimdi aramızda olmayan, yaşamı boyunca olayları gerçek bir aydın ve yurtsever duyarlılığı ile inceleyen yüreği dostlukla dolu değerli araştırmacı yazar Uğur Mumcu, Cumhuriyet gazetesinin 6 Mart 1991 tarihli sayısında yer alan yazısında bakın bu duyarlı konu hakkında neler yazmış: “Celal Talabani’nin Washington ile arasının çok iyi olduğu biliniyor. Olası bir Kürt devleti, hiç kuşkunuz olmasın, Washington desteği ile kurulacaktır. Körfez savaşı sonrasında Irak toprakları üzerinde İran İslam Devrimi’nin yayılması ve ABD desteği ile bir Kürt devletinin kurulması yeni sorunlar doğuracaktır. Ve bu sorunlar doğrudan doğruya ülkemize yansıyacaktır. Konu ulusal çıkarlarsa, bu ulusal çıkarlar, Tahran kaynaklı İslam devrimi ve ABD destekli Kürt devleti karşısında nasıl korunacaktır?” Uğur Mumcu’nun bugün de önemsenmesi, uzun uzun düşünülmesi gereken sorusundan sonra ikinci sorusu şöyledir: “Bush siyaseti ile mi?” O yıllarda Turgut Özal’ın Baba Bush ile büyük bir dirayetle(!) yürüttüğü dostluk(!) ve geleceği görmekteki yeteneği(!) sayesinde Türkiye yavaş yavaş bu günlere getirildi. Ecevit’in Milliyet gazetesinin 14 Ağustos 1995 tarihli sayısında yer alan açıklaması bu liderin o günlerde ne büyük kaygı içinde olduğunu göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Ecevit görüşlerini şöyle açıklamıştır: “Kuzey Irak’ta çok ilginç gelişmeler var. CIA Başkanının Başbakanla görüşmesi –o dönemde Başbakan Tansu Çiller’dir– de normal bir şey değil. ABD’nin Türkiye’ye verdiği tanker uçaklarının amacı belirsiz. Dublin toplantısı Irak’ı bölerek resmen Kuzey Irak’ta Kürdistan devleti kurulması girişimi olarak görülüyor.” Ecevit, 1995 yılında, yani günümüzden on dört yıl önce Türkiye’nin tehlikeli bir tuzağa çekilmek istendiğini fark ederek o zaman ki Başbakan Tansu Çiller’in dikkatini çekerken aşağıdaki değerlendirmeyi yapmıştır: “Dublin toplantısıyla Kuzey Irak’ta Kürdistan devletinin resmen kurulması girişimi Türkiye’yi tuzağa düşürebilir. Bu toplantı, Türkiye’yi Kuzey Irak’ta ABD mandasında oluşturulacak Kürdistan devletinin bir nevi garantörü statüsüne getiriyor. Ankara bir yandan “Irak’ın toprak bütünlüğü korunsun” diyor, bir yandan da Irak’ın bölünmesine katkıda bulunuyor. Bundan sonra Türkiye’nin güneydoğusundan toprak talebi gelir” (Milliyet, 14 Ağustos 1995) İsrail’in Gazze’ye saldırılarının bir kez daha ortaya çıkardığı gerçek: EMPERYALİZMİN İŞBİRLİKÇİLERİ Ecevit, on dört yıl önce günümüze de ışık tutan kimi gerçekleri görmüş, o dönemde bizi yönetenleri uyarmıştır. Ancak, o dönemde ve o dönemi izleyen yıllarda bizi yönetenler, ABD’nin Saddam’ı devirerek, Irak’ı parçalamak ve Irak’ın kuzeyinde yapay bir Kürt devleti kurmak amacı taşıdığını, bu amaca ulaşmak için de Türkiye’yi bir araç olarak kullandığını fark edemediler. Tarih bilincinden yoksun kimi liderlerle, üst düzey bürokratların yakın geçmişte olup bitenleri kendi bildikleri şekilde değerlendirmeleri ne acıdır ki Türkiye’yi bugünlere getirdi. Irak’ın kuzeyinden yönlendirilen terör son günlerde tehlikeli boyutlara ulaşarak büyük kentlere yayılmaya başlamıştır. Emperyalizmin, işbirlikçilerin ve bölücülerin gözü karadır. Emperyalizmin çıkarı için en sadık müttefikini bile feda etmesi şaşırtıcı TARİH BİLİNCİNDEN YOKSUNLUK olmayacaktır. Günün birinde Türkiye’nin Kürt sorununun ABD ve Batı desteği ile güneydoğusundan toprak talebi de gündeme çözümlenemeyeceğini, ABD ve Batı’nın koruması gelebilecektir. Uğur Mumcu yıllar önce Irak’ın kuzeyi altında gün geçtikçe güçlenen Kürt milliyetçiliğinin ve Ortadoğu’nun karanlık kuyularına inilirken çok bizi doğrudan doğruya etkileyecek dikkatli olmamız gerektiğini sorunlar yaratacağını bilmeliydik. Ne yazmış, zamanın acıdır ki o yıllarda Türkiye’yi yöneticilerini uyarmış, tüm yöneten tarih bilincinden yoksun bu uyarılar ne acıdır ki o liderler bu gerçeği göremeyerek dönemde göz ardı dış güçlerin etki alanına girdiler. edilmiştir. Artık Dönemin uyanmanın, gerçekleri muhalefet görmenin ulusal liderliğini çıkarlarımızı Talabani ve üstlenen korumanın Barzani... Bülent zamanıdır. AB ‘birlik’ olamıyor Erhan AKDEMİR Ankara Üniversitesi ATAUM AB Uzmanı akdemir@politics.ankara.edu.tr İ srail’in Gazze’de başlattığı kara harekatı dünya çapında tepkilere yol açıyor. Başta Ortadoğu ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok bölgesinden ülkeler İsrail’in tutumunu kınarken Avrupa Birliği (AB) içinde ise İsrail’e verilecek tepkinin dozu konusunda görüş ayrılıkları yaşanıyor. Bununla birlikte AB içinde İsrail’in Gazze operasyonunun başlangıcından (27 Aralık) bu yana hakim olan görüş ayrılıkları hala aşılabilmiş değil. İsrail ordusu, Gazze’de helikopter desteğiyle sürdürdüğü kara operasyonuna devam ederken AB “tek bir ses” olarak uluslararası arenada varlığını yeterince hissettirememiş durumda. İsrail’in Gazze’ye başlattığı kara harekatı sonrası Çek Cumhuriyeti’nin yaptığı açıklamalar ise AB üyeleri arasındaki görüş farklılığını anında gündeme getirdi. AB Dönem Başkanlığını 1 Ocak’ta üstlenen Çek Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlığı Sözcüsünün ve ardından ülkenin Başbakanı Mirek Topolanek’in İsrail’in Gazze’deki kara harekâtı için ''İsrail bunu saldırı değil savunma amaçlı yapıyor’’ yönündeki açıklama AB içinde biraz acele gösterilmiş reaksiyon olarak değerlendirildi. Hatta “saldırı değil savunma” yönündeki bu açıklama ilk anda AB'nin resmi görüşü olarak algılandı. 3 Ocak Cumartesi günü yapılan bu açıklama daha sonra geri çekildi. Çek Cumhuriyeti gece geç saatlerde AB adına yazılı bir açıklamada bulundu. Ve “İsrail’in sivillerin yaşadığı yerlere kara harekâtı yapmaya hakkı yok” dedi. Çek Dışişleri bakanlığı sözcüsü Zuzana Opletalova ise son gelişmeler ışığı altında bölgeden gelen haberler