Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
14 Erdal SARIZEYBEK TUSAM İç Güvenlik ve Terör Danışmanı esarizeybek@tusam.net ST R A T E J İ c Cumhuriyet Strateji 12 Ocak 2009/237 20 08 yılı Türkiye için, teröristle mücadele yönüyle etkili olduğu ileri sürülse de, terörle mücadele açısından pek olumlu sonuçlar ortaya çıkarmamıştır, aksine yanlış siyasi yaklaşımların mücadeleyi bir karanlığa doğru sürüklediği dahi söylenebilir. Eğitimsiz vatandaşlarımıza Türkçe öğretmek yerine Kürtçe’nin öğretilmeye kalkışılması, 1991 Körfez savaşında hep yan çizen TalabaniBarzani ikilisinin, terörle mücadelede işbirliği adına, yeniden sahneye çıkarılması, terör örgütünün siyasi kanadı DTP’nin çaresiz halkımız üzerinde otorite olma çabalarına seyirci kalınması, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne karşı eylem yapanların cezalandırılması yerine siyasi polemiklere çekilmesi hep siyasetin yanlışları olarak 2008 yılına izlerini bırakmıştır. Üstelik 2008’de siyasetin yeni açılımlar yapmak yerine, geçen yıla izini bırakan olayların peşinden sürüklendiği de ifade edilebilir. Peki, “perşembenin gelişi çarşambadan bellidir” deyişinden yola çıkarak 2009 yılı için terör ve teröristle mücadele çerçevesinde ne söylenebilir? Türkiye kendi gücüne dayanmalı Bölücü terör, 2007 ve 2008’de tırmanışa geçti. Türkiye’nin Irak sınırındaki karakolları geçtiğimiz iki yılda Irak’tan gelen teröristlerin saldırılarına uğradı. Türkiye, bölgesel hale gelen sorunu çözmek için çıkarlarının ayrıştığı ABD’yi ikna etmeye çalıştı. gereken yerde, Başbakan Erdoğan konuyu “ ABD Başkanı Bush ile görüşerek çözmek” gibi ulus iradesinin dışına çekmeyi tercih etmiştir. 5 Kasım 2007’de yapılan ErdoğanBush görüşmesinden “PKK müşterek düşmanAnlık istihbarat paylaşımı” şeklinde bir sonuç ortaya çıkmış ve bu sonuçla, PKK terör örgütünün silahlı misyonuna son verildiği, siyasi misyonun ise artık Barzani tarafından yürütüleceği anlaşılmıştır. 1 Aralık’ta ABD istihbaratı ile başlayan hava harekatı, bu tespitimizi doğrular bir şekilde, Irak kuzeyinde konuşlu teröristleri bir yandan hırpalarken öte yandan Barzani’ye doğru süpürmeye başlamıştır. Yapılmasının zorunlu olduğu Genelkurmay’ca ifade edilen kara harekatına siyasi iradenin izin vermemesi ve bundan cüret alan teröristlerin Dağlıca Piyade Taburu’na saldırmasına karşın siyasi iradenin ulusal bir soruna ABD masasında çözüm arayışlarına girişmesi 2008’e devredilecek siyasetin de rotasını belirlemiştir. Siyasi kararsızlığı fırsat bilen DTP, yaptığı eylem ve söylemlerle ardında terör örgütü olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Barzani liderliğini ön plana çıkaran hava harekatı ile PKK misyonunu üslenmiş bir BarzaniTalabani ikilisi yeniden sahneye çıkmıştır. İmralı çizgisini koruyan bir DTP siyasi manevralarına ağırlık vermiş, ABDBarzani yörüngesinde rotasını çizmiş olan AKP ise “teröre siyasi çözüm” adına gerginlik üzerinden bir siyaset arayışına girmiştir. Her türlü siyasi olumsuzluklara karşın teröristle mücadelesini can pahasına yürüten bir TSK, siyasetin yanlışlarını kamuoyuna anlatmakta zorluk çeken bir muhalefet, yokluk ve yoksulluk içinde terörden acı çekmeye devam eden bir Türk milleti ile 2007 yılı bilançosunu 2008’e devretmiştir. 2009’da terörle mücadele için yapılabilecekler… 2007’NİN İZLERİ 2007 yılının en önemli olayı Genelkurmay Başkanlığı’nın 12 Nisan günlü basın açıklamasında ortaya koyduğu terörle mücadeleye ilişkin değerlendirmelerdir. Birinci ve İkinci 2008 YILINDA YAŞANANLAR Körfez savaşlarında izlenen siyasetin Geçen yılda başlatılmış olan Irak Türkiye’nin ulusal çıkarları açısından kuzeyindeki terör inlerine karşı hava olumsuz sonuçlara yol açtığını ifade eden harekatı yılın ilk aylarından itibaren Genelkurmay; Irak’ın parçalanmakta ve sürdürülmüştür. Bu harekat ile örgüt kuzeyinde bir Kürt devletinin kurulmakta önemli darbeler almış, örselenmiş, olduğunu açıkça dile getirmiş ve bu kısmen dağıtılmış ancak eylem gücünü siyasetle Türkiye’nin coğrafyasına korumaya çalışmıştır. Bu gücün yok hapsolduğunu, ulusal siyasi hedeflerin edilemeyişinin başlıca nedeni, siyasi elde edilebilmesi için artık askeri iradenin özellikle AB ülkelerinde faaliyet harekata başvurulması gerektiğini gösteren örgütün siyasi kanadı ile anlaşılır bir dille kamuoyuna Türkiye’de dokunulmaz zırhına duyurmuştur. Terörle mücadelede geçen uzun yılların kazanımları ve Teröristlerin saldırısına uğrayan Aktütün Karakolu... deneyimlerini elinde bulunduran siyasi irade bu çağrıya sıcak bakmamış ve elinde ulusal iradeyi temsilen TBMM’nin verdiği savaş tezkeresi olmasına karşın Irak’a harekât yapılmasına izin vermemiştir. Yılın en önemli olayı olarak yakın tarihimize damgasını vuran bu gelişmeyi işbirlikçi medya görmez ve duymazdan gelmiş, Irak’a harekât yapılması gerekliliğini kamuoyuna yeterince yansıtmadığından hükümet de, konuyla bir ilgisi olmayan söylemlerle, askeri harekâtı geçiştirmiştir. Siyasetin bu vurdumduymazlığı 21 Ekim Dağlıca trajedisine neden olmuş ve Irak’tan gelerek bir piyade taburumuza saldıran teröristlerle çıkan çatışmada 12 askerimiz şehit düşmüş, 9 askerimiz ise kaçırılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hükümranlık haklarına yapılan bu tecavüzün ağırlığı siyasi irade tarafından görmezden gelinmiş, ulusal bir tavır alınması bürünmüş örgütün siyasi kanadı DTP’yi etkisiz hale getirecek tedbirlere başvurmamış oluşudur. Yani, bir yandan TSK can pahasına teröristle mücadele ederken, öte yandan siyasi iradenin terörle mücadele etmeyişi yüzünden PKK terör örgütü kolaylıkla eleman temin etmiş ve kesilmeyen finans kaynaklarıyla silah ve cephanesini temin ederek eylem gücünü korumuştur. Şubat ayında ani bir manevrayla TSK Irak kuzeyindeki Zap terör kampına bir askeri harekat düzenlemiş, çıkan çatışmalarda 27 vatan evladı şehit düşmüş ancak 300’e yakın terörist de etkisiz hale getirilmiştir. Taktik olarak geçen yılın Ekim ayında başlatılmış olması düşünülen harekatın, kış aylarında yapılmış olması ilk anda kamuoyunda şaşkınlığa yol açmış ise de TSK böylesi zor bir harekatı başarı ile yürütmüştür. Bununla birlikte güneye doğru genişlemesi beklenen harekatın kısa sürede sona erdirilmesi ayrı bir şaşkınlık konusu olmuş, ilk anda şaşkınlıkla başlayıp sonradan öfkeye dönüşen kamuoyunun tepkisi ABD’ye yönelmiştir. Kara harekatının sona ermesini müteakip hava harekatı yeniden başlamış, sessizliğini koruyan siyasetin gölgesinde devam eden harekatla örgüt hırpalanmaya devam edilmiştir. Buna karşın eylem gücünü koruyan terör örgütü, Irak kuzeyinde gerçekleşen bombardımanının arasından çıkarak, 9 Mayıs’ta Aktütün karakoluna saldırıda bulunmuş ve çıkan çatışmada 6 askerimiz şehit düşmüştür. Bu durum ABD istihbaratının güvenilir olmadığı yolunda tartışmalara neden olurken, bizler gibi düşüneler de “ulusal harekat ulusal istihbaratla yapılır” söylemlerini dile getirerek terörle mücadelede ABD ile işbirliğinin sorgulanması gerektiğini söylemeye başlamıştır. ABD’nin Barzani’yi bölgesel stratejik lider olarak ilan etmesi, yapılan hava ve kara harekatı ile İmralı çizgisindeki teröristlerin tasfiye edilmeye başlandığını kavrayan örgüt, var olduğunu göstermek amacıyla çılgınca denilebilecek saldırılara kalkışmış, 9 Mayıs’ta İstanbul Güngören semtinde gerçekleştirdiği bombalı eylemle 17 vatandaşın ölümüne, yüzü aşkın vatandaşımızın ise yaralanmasına neden olmuştur. Bu eylemi Diyarbakır polis aracına yapılan bombalı eylemi izlemiş, bu saldırıda da beş polisimiz şehit düşmüştür. Teröre karşı siyasi çözüm arayışını sürdüren siyasi irade, bu hain saldırılara karşılık “terörle mücadelemiz kararlılıkla sürecek” söylemlerinin ötesinde bir tedbire başvurmamış yani olayları izlemekle yetinmiştir. Örgütün siyasi kanadı DTP ise çaresiz halkımızı meydanlara dökerek şiddet eylemlerine destek vermiş ve bir yanda PKK, öte yanda DTP Türkiye’nin parçalanmasını hedefleyen silahlı ve siyasi misyonlarını sürdürmüşlerdir. Kış mevsiminin gelmesi örgütün kırsaldaki eylemlerini yavaşlatmış, bahar ve yaz aylarında yürütülen askeri operasyonlar sonucu aldığı darbeler yüzünden pek varlık gösteremeyen örgüt, 3 Ekim’de, aynı yıl içinde ikinci kez, Aktütün karakoluna saldırı düzenlemiş ve çıkan çatışmada 17 askerimiz şehit