Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Strateji 12 Ocak 2009/237 ST R A T E J İ c 15 siyasetidir ve Türkiye’de her kim bu tür bir siyaset izliyorsa eğer, İsrail’e hizmet etmiş olmaktadır. Gerçek ise şudur; Türkiye küresel projelerin hedefi durumundadır ve bu küresel projeler Türkiye’deki farklılıkları hedefine ulaşmak için bir araç olarak kullanmaya çalışmaktadır. Avrupa’nın Bizans yaklaşımı, İsrail’in yaşam stratejisi ve ABD’nin Haçlı seferlerini başlatarak Ortadoğu’ya hakim olma düşüncesi bu projelerin temelinde olup Türkiye, öncelikle bu küresel siyaseti etkisiz hale getirebilecek onurlu bir dış politika belirlemelidir. Küresel ölçekli projeler etkisiz hale getirilmeden Türkiye’nin kendi iç meselelerini çözüme kavuşturabilmesi olası değildir. Türkiye’nin AB’ye muhtaç olduğu asla düşünülmemeli ve AB ile ilişkiler yeniden gözden geçirilmelidir. Bu çerçevede Kıbrıs konusu da Hatay gibi bir çözüme ulaşacak bir siyasi manevra alanı içerisinde düşünülmelidir. ABD’nin Irak’ı işgali Türkiye’nin tüm manevra alanlarını kapattığı şeklinde yorumlanmamalı, aksine Kerkük Türkmenlerinin haklarını korumak, Irak’ın parçalanmasını önlemek, Barzani’nin merkezi yönetime sıkı sıkıya bağlı kalmasını sağlamak ve de PKK terör örgütünü yok etmek için Türkiye’nin Irak’a, her hal ve koşulda, müdahale edebileceği hususu asla göz ardı edilmemelidir. Bölgede küresel güçlerin hedefi durumuna gelen İran, ABD’siz bir Irak ve Suriye ile ilişkiler geliştirilmelidir. Türk milletinin varlığı ve bekasına tehdit olan küresel güçlerle işbirliği yapılarak içsel sorunların çözülebileceğini düşünmenin akıl ve mantık dışı bir yaklaşım olacağı da unutulmamalıdır. düşmüştür. operasyonları kırsala taşıyacak ve 2008 yılında gelinen nokta şudur; dağdaki teröristi yok etmeye yönelik ABD, PKK terör örgütünün silahlı böylesi bir harekat, ovadaki teröristleri misyonunun bittiğini, siyasi misyonun ise kapsamadığı için etkili bir sonuca Barzani tarafından yürütüleceğini ilan ulaşamayacaktır. Bu siyasetin kabulüyle etmiştir. Türkiye, geçen yıl olduğu gibi, önceki Bu durumu kabullenemeyen ve var olduğunu gösterme TSK’nın Şubat 2007’deki kara harekatından... çabasında olan örgüt, çılgınca denilebilecek saldırılarını Türkiye’de yoğunlaştırmıştır. Talabani ve Barzani ABD’den aldıkları misyona uygun olarak Türkiye’ye yakınlaşma çabasına girmiştir. Teröre siyasi çözüm arayışındaki AKP, Doğu’da gerginliğin artmasına yol açarak yaklaşan yerel seçimlerde oy alabilmek kaygısına düşmüştür. Muhalefet partileri nerdeyse Doğu illerindeki faaliyetlerini durma noktasına getirmiş, etkin muhalefetten uzaklaşmıştır. TSK dağdaki son terörist de yok oluncaya kadar sürdürmeyi hedeflediği teröristle mücadelesine zor kış şartlarında da olsa devam etmekte ve Irak kuzeyindeki terör örgütünün hareket serbestisini yıkmak için hava harekatını sürdürmektedir. Güvenlikten yoksun halkımız bir yandan terörün hedefi olurken öte yandan yokluk ve yoksulluğun pençesine düşmüş nefes almaya çalışmaktadır. İşte Türkiye 2009’a bu bilanço ile girmiştir. Peki yeni yılda Türkiye’yi neler beklemektedir? 2009’DA YENİ AÇILIM Dış Politika: Teröre siyasi çözüm adına Türkiye’de etnik köken ve dini mezhep farklılıklarını derinleştirebilecek açılımlara soyunmak, devletin üniter ve 2009’DA BEKLENENLER Terörün yeni girdiğimiz yılda da eylemlerini tırmandırmak isteyeceği biliniyor. Özellikle yerel seçimlerin Nevruz kutlamaları sonrasına denk gelmesi, örgütü harekete geçirebilir. Türkiye, kendi sorununu kendi gücüne dayanarak çözmeli. yıllarda da olduğu gibi kıymetli yıllarını, kıymetli kaynaklarını terörle mücadele adına harcamaya devam etmiş olmanın ötesinde birlik ve beraberlik gücünü de tehlikeye atmış olacaktır. Doğrusu bu mudur? Hayır, anlatalım… laik yapısını yıkmaya çalışmakla eş anlamlıdır. Böylesi yıkıcı ve bölücü bir siyasetin bir daha gündeme getirilmemek üzere gündemden düşürülmesi zorunludur. Çünkü Türkiye’de etnik köken ve dini mezhep farklılıklarının yarattığı bir sorun yoktur, bu bir İsrail Anlaşılan odur ki, siyasi iradenin teröre siyasi çözüm arayışları önümüzdeki yılda son hızla sürdürülecektir. Siyasi çözüm adı altında anayasal değişiklikler gündeme getirilecek ve Türkiye yeni yılı kimlik tartışmaları ile geçirecektir. Bu tartışmalar çerçevesinde; Belediyelere özerklik verilmesi, Kürtçe’nin ikinci dil olarak eğitim ve öğretimde yer alması, GKK teşkilatının kaldırılması, Teslim olması düşünülen teröristlerin serbest bırakılarak DTP emrinde bir PKK gücü oluşturulması, Doğu illerimize Kürtçe bilen personelin atanması, Sözde aydınların ortaya çıkarak Ermeni meselesinde yaptıkları gibi soykırım, özür dileme, anıt dikme, meseleyi uluslararası platforma taşıma gibi devletin üniter yapısını parçalamak için zemin oluşturacak konuların gündem oluşturması beklenmelidir. Siyasetin bu açılımıyla BarzaniTalabani ikilisinin yine sahneye çıkarak bu tartışmalara taraf olması ve bu siyaseti destekleyici beyanlarda bulunup birkaç terörist ve birkaç litre benzini Türkiye’ye vererek dostluk çağrılarında bulunması kaçınılmaz bir gelişme olarak ortaya çıkacaktır. DTP’ye gelince, son hızla kitleleri harekete geçirerek bu siyaseti kendi lehine geliştirecek zorlamalara kalkışması, PKK terör örgütünün ise masaya oturabilmek için çılgınca eylemlerini yer yer sürdürmesi hep bu siyasetin sonuçları olarak karşımıza çıkacağı düşünülmelidir. TSK’nin taraf olmadığı bu gelişmeler yine askeri İÇ POLİTİKA İç meselelere gelince, içimizde bir “Şark Meselesi” vardır ve bu meselenin temelinde yüzyıllardır süre gelen bir feodal yapı ile PKK terör örgütü adı ile feodal yapıya karşı güç olarak ortaya çıkmış ve küresel projelere taşeronluk yapan bir eşkıya gücü vardır. Dolayısıyla Türkiye bir yandan bu taşeron PKK örgütünü yok ederken, öte yandan güvenliği sağlayıp terörden doğan yaralarımızı saracak ve Atatürk’ün ilke ve devrimlerini yurt sathına yayacak bir iç politika belirmelidir. Asıl zor olan budur ve Türkiye bu zoru başarmalıdır, çünkü bu feodal yapı toplumun ve siyasetin dokusuna işlemiştir ve orta çağ zihniyetinden demokratik sosyal hukuk nizamına geçmek kolay olmayacaktır. Bununla birlikte, Türkiye’nin tarihten gelen devlet geleneği ve sahip olduğu iç dinamiklerle bu zoru aşmasının mümkün olabileceği düşünülmelidir. Ulusal ve onurlu bir duruşla küresel projelere karşı dik duran bir Türkiye, Türk milletinin fedakarlığı, devletine bağlılığı ve inanılmaz sabrı ile yıllardır içinde yaşadığı sorunları aşmasını bilecek, özlem duyduğu iç huzur ve barışa kavuşabilecektir, yeter ki ülkeyi yönetenler dışa bakmaktan, sırtını dışa dayamaktan, dıştan nasihat almaktan kurtulup içe dönsün ve sahip olduğumuz gücü bir görsün… Dağlıca şehitleri...