Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Strateji 12 Ocak 2009/237 ST R A T E J İ c edilseydi, acaba bugün Gazze’de BM Barış gücüne ihtiyaç duyulur muydu? Şimdi anlıyoruz ki; 2006’dan bu yana UNİFİL İsrail’e beklediğinden de büyük fayda sağlamıştır. Şimdi ise İsrail için, Hamas’ı BM vasıtasıyla kontrol etmek, doğrudan muhatap olmaktan daha güvenli olacak ve müteakip aşamada özellikle İran’a yönelik emniyetle güç geliştirmek için olanaklar ortaya çıkabilecektir. Bu noktada bizim Türkiye olarak; UNIFIL’de ne yaptığımızı ve Gazze’de görev almanın uzun vadede nelere mal olabileceğini şimdiden sorgulamamız gerekmektedir. Ancak sanırım daha ilk günden Türkiye’yi taraf ve bölgede görev almaya çok istekli gösteren 13 tartışmalıdır. Bu bir şekilde yeni ABD Başkanına izah edilecektir. Afganistan’ın da birlik ve beraberliğinin sağlanması ise Obama’nın başkanlık süresine sığacak gibi görünmemektedir. Bu nedenle, belki de Afganistan’a gönderilecek kuvvetler eğer İran aklını başına toplamazsa harp tarihine örtü ve aldatma planlarının en parlak örneği olarak geçecektir. Hamas’ın roketleri değil Hamas’ın devletin artık başka hiçbir seçeneğin bölgedeki varlığı, top yekun gücüdür. kalmaması ve ölüm kalım mücadelesi Ama neden? içinde olması gerekir. Eğer Hamas ile Hizbullah arasında Böylesine yoğun nüfus barındıran ortak parametrenin İran olduğunu ve bir bölgede kullanılan her türlü Hamas ve Hizbullah’ın İsrail’e karşı mühimmatın, kabul edilemez insan İran’la birlikte “Cihada” her zaman kaybına neden olacağını hesaplamak hazır olduğunu göz önüne alırsak; için İsrail’in kurmaylara değil, bakkal İsrail’in bu hiddet ve şiddetin ne anlama hesabı bilen insanlara ihtiyaçları vardır geldiğini anlayabiliriz. ki; hesap kitap konusunda ne denli O halde soğukkanlı ve biraz daha yetkin oldukları bilinen bir gerçektir. geniş açıdan sorgularsak; bu kan ve İsrailli dostlarımızın sık sık tekrar şiddetin arkasında çok büyük çaplı bir ettikleri bir söz vardır. “Ortadoğu’da en harekâtın planlı ve stratejik hedeflerinin geçerli diplomasi Osmanlı Şamarıdır.” olduğu, bunlara yönelik “güvenlik ve Ancak bilmeleri gereken “Osmanlı politik ortamın” geliştirilmeye, Şamarı” öldürücü değil ikaz edicidir. şekillendirilmeye çalışıldığı ortaya Hele bir de sivillere zarar vermeden bu hedefleri ortadan kaldırabilecek modern çıkar. teknolojiyi hem üreten, hem de ABD’den en az Bombalanan Gazze’den bir görüntü... sınırlama ile tedarik edebilen bölgedeki tek devlet durumundaki İsrail’in bu harekâtını makul görebilmek olası değildir. Ancak maalesef Dünya kamuoyunda ise bu gelişmeler Türkiye’den farklı algılanmaktadır. Özellikle sekiz günde beş yüzü aşkın ölü ve iki binin üzerinde yaralıya ulaşan Gazze’deki çoğunluğu sivil kayıplara rağmen, Dünya kamuoyu ve BM kara harekâtına engel olamamıştır. Kara harekâtının ardından BM Güvenlik Konseyinden, ateşkes için ABD’nin engellemesi nedeniyle karar da çıkartılamamıştır. Üstelik ABD’li diplomat söz konusu toplantı çıkışında İsrail’in kara harekâtının da BM 51. madde çevresinde olduğunu ve İsrail devletinin Hamas’a karşı kendini savunma ABD’nin bu aşamada yeni hedefi; hakkının tartışılamayacağını 20 Ocak’ta görevi devralacak ABD vurgulayarak adeta İsrail’e açık çek Başkanı Obama’nın açıkladığı gibi vermiştir. Hamas’ı suçlayan ABD Afganistan mıdır? Yoksa İran hedef Başkanı Bush’a “derin saygısından” tahtasında öncelik mi almaktadır? olacak, yeni ABD Başkanı Obama ise İran’la bir çatışmada İsrail’e kendinden beklenenin aksine sesiz doğrudan tehdit olabilecek en yakın ve kalmayı yeğlemiştir. etkin askeri güce sahip oluşum Hamas kalmıştır. Çünkü Hizbullah Lübnan YA AKTÜTÜN? içinde politik olarak güçlense de Aslında Aktütün’de verdiği şehitleri şimdilik, askeri tehdit olma yetenekleri kalbine gömen Ulusumuzun bu noktada ABD’ye soracağı çok soru vardır ancak; Lübnan’da Mehmetçiğin de görev aldığı BM Geçici Görev Gücü (UNIFIL) Gazze’de akan kan karşısında şimdilik tarafından sınırlandırılmış ve kontrol not etmekle yetinmiş olalım… edilebilmektedir. O halde burada bizim algılamakta İsrail bu süre içinde Hizbullah’tan zorlandığımız İsrail ve ABD’nin daha gelebilecek tehditlere karşı Türkiye’nin büyük bir stratejik hedefi olmalıdır. Bu de içinde bulunduğu UNIFIL’de görev nedenle de Başbakan Erdoğan son yapan devletleri ve BM’yi kullanarak, Ortadoğu gezisinde ve bölge dışındaki devlet adamları nezdinde yaptığı ateşkes ikinci büyük tehdit Hamas için son iki yılda güç geliştirmiş ve hazırlıklarını girişimlerinden sonuç alamadığı gibi; sürdürmüştür. muhataplarından da gereken ilgiyi Neden kara harekâtı bütün risklere görememiş ve adeta Türkiye “Marjinal rağmen seçilmiştir. Bunu da Hamas Temsilcisi” bir ülke durumuna Lübnan’dan alınan derslerle açıklamak düşmüştür. mümkündür. Bu gelişmeler neye işaret ediyor? Aslında İsrail Dışişleri bakanı bunu çok İRAN’A HAZIRLIK AŞAMASI güzel bir şekilde açıkladı; “Amaç Gazze’deki denklemi değiştirmek.” Eğer sadece roket rampaları ve O halde hedef 2006 yılında Hamas’ın komuta kontrol sistemlerine Lübnan’da Hizbullah idi, şimdi de yönelik sınırlı bir hava harekâtı icra NEDEN İRAN? Peki, neden İran? 1980 Irakİran savaşının ardından İran için Ortadoğu’da İsrail’e ulaşmadan en büyük ve yakın tehdit olan Irak, iki körfez savaşı sonunda ortadan kaldırılmıştır. Bu süreç içinde İran da güçlenmiştir. Her fırsatta özellikle Cumhurbaşkanı Ahmadinejad; İsrail’e bölgede hayat hakkı tanımayacaklarını ve İsrail’e yönelik tehditlerini fütursuzca ortaya koymaktadır. Bu gelişmeler içinde İran, Ortadoğu’da hem ABD’ye hem de Batı Dünyasına kafa tutabilen bölge devleti ve güç odağı olarak algılanmaya başlanmıştır. Irak’tan ABD askerlerinin çekilmesinin ardından Şii’lerin en büyük güvendikleri güç olacağı bilinmektedir. Özelikle terörist diye tanımlayabileceğimiz Hamas ve Hizbullah taraftarları ile Irak’taki Şii grupların algılaması ABD ile İsrail için en büyük, yakın tehdit ve risk teşkil etmektedir. İran’ın nükleer silah geliştirme programında hangi safhada olduğunu herhalde İsrail ve ABD çok iyi takip etmektedirler. İsrail’in acelesinden anlaşılan o dur ki; İran artık somut nükleer tehdit olabilecek safhaya girmektedir. Eğer İran’ın nükleer silaha sahip olmasına müsaade edilirse; “vaat edilmiş” topraklarda İsrail artık kendisini misafir görmeye başlayabilir ve bunu ne ABD ne de İsrail göze alabilir. İşte bu noktada; İsrail Hamas’a karşı planladıklarını başarabilirse politik ortamda da İran’a yönelik durum üstünlüğü sağlamış olacaktır. Bu politik üstünlük kime yarayacaktır? Tabii ki; en az İsrail kadar yeni ABD Başkanı Obama’ya. Eğer İran, Obama’nın yumuşak güçle uzattığı eline rağmen, nükleer silah programından vazgeçmezse, aynı tavrı sürdürürse; İran’a karşı 21. yüzyılı yeniden şekillendirebilecek tarihin en acımasız askeri gücü, hem Afganistan’dan hem Irak’tan hem de, Diego Garcia’dan harekete geçerse hiç şaşırmayalım. İnşallah o zamana kadar Türkiye’de dünyayı danışman gözü ile değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihi ve devlet sorumluluğunda imbikten geçmiş diplomasinin yetiştirdiği stratejik gözden algılayabilen İktidarlar bizi yönetir. Yoksa en az İran kadar kaybeden bir ülke de Türkiye olacaktır. İsrail’in dünyadaki tüm insanları ayağa kaldıran Gazze’ye yönelik harekatı kendisine tehdit oluşturan Hamas füzelerine yönelik gibi görünmüyor. Harekat, İran’a olası bir saldırı öncesinde yakın bölgenin Tahran etkinliğinden çıkarılması amacına yönelik olabilir. Başbakan Erdoğan’ın, insan olarak herkesin paylaşabileceği ancak, devlet adamı olarak büyük soru işaretleri getiren tepkileri; Türkiye’nin önündeki diplomatik ve askeri seçenekleri de sınırlamıştır. Yine asıl konuya dönelim. Zamanlama olarak da; ABD’nin sessiz kalabileceği ve ABD’yi de gelebilecek tepkilerden koruyabilecek Başkanlık devir teslim dönemi seçilmiştir. Şimdi hem İsrail’e “dur” diyebilecek ABD Başkanı yoktur, hem de sonunda yeni ABD Başkanı Obama’ya göreve başlar başlamaz kendinden beklendiği gibi, barış ve özgürlük adına BM güvenlik konseyinden gereken kararın çıkartılmasına liderlik yapma fırsatı verilecektir. Neden Afganistan değil? Bilindiği gibi BM şemsiyesi altında 37 ülke Afganistan’da “küresel tehdit” durumundaki Taliban ve Elkaideye kaşı mücadele ederken; bir taraftan da Afganistan’ın birlik ve beraberliğinin sağlanması da ortak hedeftir. Ancak ortak küresel terör tehdidine karşı dünyanın en iyi orduları yedi yıldır somut bir başarıya ulaşamamışlardır. İlave otuz bin yeni Amerikan askerinin de bu işe yetip yetmeyeceği