Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
20 Derleyen: Gözde DEMİREL Latin Amerika’da din ve siyasetin ortak söylemleri… C S TRATEJİ Cumhuriyet Strateji 4 Ağustos 2008 / 214 atin Amerika ülkelerinde sol görüşe sahip parti ve politikacılarının özellikle yoksullar üzerine yürüttüğü politikaların kilisenin ezilenlerden yana olan tutum ve söylemleri ile paralellik göstermesi, bu ülkelerde sol iktidarların yükselişte olmasının nedenlerinden biri olarak gösteriliyor. Latin Amerika’da genel olarak yaygın olan Hıristiyanlık inancı halkın Hıristiyanlıktan önceki yerel inançları ile harmanlanmış durumda. Bu durum, Latin Amerika halkının dogmatik bir inanç yerine daha özgürlükçü bir din anlayışına sahip olmasına da neden oldu. Latin Amerika ülkelerinde din ve siyaset ilişkisini, siyasette sol kanadın kilise ile barışık olmasının etkisini anlamak için öncelikle bölgenin sosyal ve dini yapısına kısaca değinmek yararlı olabilir. Ayrıca Latin Amerika’nın özgürlükçü din anlayışının dışa vurumu olan "Kurtuluş Teolojisi" de Latin Amerika’da din ve siyaset arasındaki ilişkiyi doğru algılayabilmek adına büyük önem taşıyor. L Sol ve kilisenin hedefi paralel HIRİSTİYANLIĞIN GELİŞİMİ Latin Amerika’da din ve siyaset arasında ilginç bir ilişki mevcut. Latin Amerika’da genel olarak Hıristiyanlık etkin. Hıristiyanlık içinde de Roma Katolik Kilisesi en önemli yere ve en büyük cemaate sahip. Roma Katolik Kilisesi’nin yanında Protestan Kilisesi ve Evanglikan Kilisesi de Latin Amerika’da yaşayan halkın dini inanışları arasında etkin bir yer tutuyor. Latin Amerika’ya Hıristiyanlığın gelmesi, Amerika kıtasının İspanyollar tarafından "keşfedilmesi" dönemine rastlıyor. Sömürge haline getirilen Latin Amerika’da halkı asimle etmek ve dini bir misyon olarak Hıristiyanlığı yaymak amacıyla misyonerlik çalışmaları başlar. Yer yer halk zorla inandıkları dinlerinden koparılarak Hıristiyan yapılır. Hıristiyanlık öncesinde yerli halk, çok tanrılı dinlere inanıyordu. Hıristiyanlığın, misyonerler ve sömürgeciler aracılığıyla kimi zaman zorla yayılması ve din aracılığıyla yerli halkın asimle edilmeye çalışması 19. yüzyıla kadar etkin bir şekilde sürdü. Misyonerlik çalışmaları hala yer yer sürüyor. Avrupa’da gerçekleşen reform hareketleriyle ortaya çıkan yeni kiliseler, bu kiliselere mensup misyonerlerin inançlarını yayma amacıyla Latin Amerika’ya gitmesi ile, Latin Amerika’ya da yayıldı. Evanglikan ve Protestan inançları halkın Hıristiyanlıktan önceki pagan dinleri ile daha fazla paralellik gösterdiği için ve özgürlükçü bir tutum sergilemeleri nedeniyle, halk bu mezheplere de ilgi göstermiştir. Latin Amerika ülkelerinde sol siyasetçiler ile Kilise arasındaki ilişki dünyanın diğer bölgelerindeki yaklaşımla farklılık gösteriyor. Bölge ülkelerinden Venezuela ve Bolivya örneğinde, egemenliğin yerlilere geçmesinde İncil’in ‘eşitlikçi’ yorumu da etkili. arasında Brezilya, Şili, Venezuela, Küba, Bolivya, Paraguay, Uruguay, Nikaragua, Ekvador, Peru, Costa Rica sayılabilir. Latin Amerika da genel olarak farklı aksanlarla İspanyolca konuşulur. Brezilya’nın ise resmi dili Portekizce’dir. Ayrıca yerli halkın konuştuğu diller de mevcuttur, fakat bu diller zamanla unutulmaya yüz tutmuş durumda ve şu an sadece küçük azınlıklar tarafından konuşuluyor. Yerli halkın asimilasyon süreci özellikle son yirmi yılda, Latin Amerika’da güçlenen ve yeni açılımlar bulmaya çalışan sol kanattaki partiler için önemli konular arasına girdi. Latin Amerika’nın özellikle son elli yıla kadar zengin ve yönetici konumundaki sınıfı, İspanya kökenli ve beyaz tenli kişilerden oluşuyordu. Fakat son dönemlerde Evo Morales gibi yerli halktan gelen bir kişinin Bolivya devlet başkanı olması, yerli halkın da haklarını aramaya başladığının ve Latin Amerika’nın toplum yapısında tabakalar arası bir kırılmanın başladığının göstergesi olarak incelenebilir. Bugün Bolivya başkanının bir yerli olması gerçek bir toplumsal devrim niteliğindedir. Bu hareketler Orta Amerika’nın And kuşağında ve Maya bölgelerindeki politikada sürekli bir ana faktör haline geldiler. Aynı şekilde Hugo Chavez liderliğindeki Venezuela’da da özellikle eğitim alanında yapılan reformları da göz önüne alırsak toplumdaki tabakalaşmanın önüne geçilmesi ve ülkelerin yerli halkının vatandaşlık haklarını elde etmesi konusunda önemli gelişmeler yaşandığını söyleyebiliriz. umut ve kurtuluş arasındaki bağlantıyı incelerken toplumun eleştirisini yapan bir açılım alarak tanımlamakta ve bu inançta doktrinlere yer olmadığını belirtmektedir. İlk kez 1955 yılında ortaya çıkan ve hala tartışılmaya devam eden Kurtuluş Teolojisi, son on yılda Latin Amerika’da solun yükselmesi ile tekrar tartışılmaya ve canlanmaya başladı. Latin Amerika üzerinde analiz yapan bir çok kişi, sol partilerin ve liderlerin halkla barışık olmasının nedenlerinden birini Kurtuluş Teolojisine bağlamaktadır. Kurtuluş Teolojisi ilk olarak Brezilya’da ortaya çıktı ve özellikle "Topraksızlar Hareketi"nde etkin bir rol oynadı. Yeni ve özgürlükçü açılımıyla dikkat çeken Kurtuluş Teolojisi Vatikan’ın da dikkatini çekmiş ve Vatikan zaman zaman Kurtuluş Teolojisinin etkisini azaltma amaçlı çabalar içine girmiş. Ayrıca Latin Amerika’da yükselen Protestan ve Evangelist kiliselerinin etkisi ile Vatikan’ın günümüzde Kurtuluş Teologlarına karşı daha ılıman bir politika yürütmekte olduğuna dair görüşler de bulunuyor. Kurtuluş Teologlarına ve Latin Amerika’da dinsel bakımdan yaygın inanca göre İsa sosyal bir reformisttir. Hatta toplumun çeşitli kesimleri ve din adamları İsa’yı ilk devrimci olarak tanımlamaktadır. Kurtuluş Teolojisi’nde İncil’in her şeyden önce eşitliği savunduğunu ve bu nedenle toplumsal eşitliği sağlamak adına toplumsal düzene baş kaldırmanın gerekebileceği savunulmaktadır. Kurtuluş Teolojisi bu bakımdan Marksist söylemle de paralellikler göstermektedir. Marksist teorisyenler, Kurtuluş Teolojisinin Marksizm ve din arasında bir köprü kurulmasına yardımcı olabileceği görüşünü ortaya atıyorlar. TARİHSEL GELİŞİM Kurtuluş Teolojisi ilk olarak 1955 yılında Brezilya’nın Rio de Jenerio kentinde gerçekleşen Latin Amerika Episkopal Konferansı’nda (CELAM) ortaya atıldı. 1968 yılındaki Kolombiya’da gerçekleşen Medellin Konferansı’nda CELAM tarafından detaylı bir incelemesi sunuldu. 1968 yılında Princeton’da çalışan Brezilyalı bir teolog olan Rubem Alves’in Kurtuluş Teolojisinin Ötesinde (Towards a Theology of Liberation) adlı makalesi yayınlandı. Kurtuluş Teolojisinin en önemli yapıtlarından biri de Perulu bir din adamı olan Gustavo Gutierez’in "Kurtuluş Teolojisi" (A Theology of Liberation) kitabıdır. Gutierez kitabında Marksizm ve sosyalKatolik öğretiler arasındaki bağlantıyı inceliyor. 1980’li yıllarda baskıcı ve askeri yönetimler sırasında çok fazla gündeme gelmeyen Kurtuluş Teolojisi, Latin Amerika’daki cunta yönetimlerinin sırayla yıkılması ve sola yakın demokratik hükümetlerin görev başına gelmesiyle tekrar tartışılmaya başlamıştır. Başta Brezilya olmak üzere Latin Amerika’nın birçok yerinde Kurtuluş Teolojisin savunan insanlar az sayılamayacak sayıda. Kurtuluş Teolojisinin en önemli özelliklerinden biri değindiği sosyal organizasyonlardır. Teoloji KURTULUŞ TEOLOJİSİ Latin Amerika’daki din ve siyaset ilişkisini incelemeden önce, Latin Amerika’da din alanına yeni bir açılım getiren ve günümüz solcu politikacıların görüşlerine de etki eden "Kurtuluş Teolojisi"ne değinmek gerekiyor. Örneğin Ekvator başkanı Rafael Correa ve Nikaragua başkanı ve Sandistlerin lideri Daniel Ortega, Kurtuluş Teolojisini savunan ve bu gelenekten gelen politikacılardandır. Kurtuluş Teolojisi genel olarak yoksulluk, insan hakları ve toplumsal eşitsizlik konularına değinmektedir. Kurtuluş Teolojisi, Katolik inancı ve politik aktivizm arasında bir köprü işlevi görüyor. Teolojinin kullandığı argümanlar ekonomik ve sosyolojik analizlere de dayanıyor. Philip Berryman, "Kurtuluş Teolojisinin, Hıristiyanlık kader inancını yoksulların gözünden incelediğini" söylemektedir. Kurtuluş Teolojisini, Hıristiyanlık inancına göre İSPAYOLLAR VE YERLİ HALK Latin Amerika olarak tanımladığımız bölge Amerika Kıtasının güney kısmını kapsıyor. Latin Amerika’da yer alan ülkeler Lugo Ortega