Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
14 Erdal SARIZEYBEK TUSAM İç Güvenlik ve Terör Danışmanı esarizeybek@tusam.net Siyasi irade Anayasal ve yasal sorumluluklarını yerine getirmeli… C S TRATEJİ Cumhuriyet Strateji 4 Ağustos 2008 / 214 aşamak insanoğlunun en doğal ve kutsal hakkıdır ve bu hak Türkiye’de Anayasa ile güvence altına alınmıştır. Siyasi otoritelerin başta gelen görevi insanı yaşatmak olmasına karşın yıllardır izlenen sorumsuz siyaset insanlarımızın ölümüne yol açmaktadır. Otuz yıldır süregelen terörle mücadelede binlerce insanın yaşam hakkı elinden alınmış olmasına karşın anayasal yaşam güvencesinden bahseden bir siyaset bir türlü ortaya çıkmamıştır. Türkiye’de ülkesinin milletiyle bölünmez bütünlüğünü korumak uğruna yaşamlarını feda eden vatan evlatlarının bir yaşam hakkı bulunduğu ve bu hakka saldırı olduğu takdirde devletin önleyici tedbir almakla zorunlu olduğu konusu nedense gündeme taşınmamaktadır. Anayasamızın ruhuna uygun olarak yaşam hakkını güvence altına alacak yasaların çıkarılması işlevi TBMM’ye ve bu yasalara işlerlik kazandırılması görevi ise hükümetlere verilmiştir. Türkiye’nin resmine bu hükümler ışığı altında bakıldığında ise hükümetin bu görev ve sorumluluğunu yerine getirip getirmediği konusunda derin kuşkuların varlığı açıkça görülmektedir. Y Terör ve yaşam hakkı Türkiye’de huzur ve güvenin sağlanması, insanların yaşam hakkına tecavüzün önlenmesi konusunda yetkili kılınanlar Anayasa ve yasalarda açıkça ifade ediliyor. Cumhurbaşkanı’ndan başlayan silsile Bakanlar Kurulu ve valilere kadar yetkilendirilmiş durumda. Türk milleti tepkisiz hale getirilmek istenilmektedir. "Bu toprak şehit kanıyla sulandığı için vatandır" inancına yürekten bağlı bir ulusu böylesi bir psikolojik harekat yöntemiyle etkisiz hale getirebilmek mümkün değildir. Terörle mücadele bir siyasi sorumluluktur ve bu sorumluluğu taşımaktan kaçınan bir siyasete demokratik ülkelerde hesap sorulur, sorulmalıdır. "Sorumluluk olmayınca hesap sorulmaz" şeklindeki bir düşüncenin egemen olduğu Türkiye’de siyaset yapıcıları unutmamalıdırlar ki bu hesap, "karşıma kul hakkı yemiş olarak çıkmayınız" diyen Allah katında dahi sorulur. Sözde terörle mücadele adına verilen ve tahammül gücünün sınırlarını zorlayan ağır kayıplar karşısında Türk milleti sessizliğini koruyorsa eğer "gün gelir devran döner ve bu hesap sorulur" inancını taşıdığı içindir yoksa şehitlerini unuttuğu için değil. ŞEHİTLERİN YAŞAM HAKKI Daha dün terhisine 25 gün kala Şırnak'ta piyade er Mesut Yılmaz şehit düşmüş, yaşam hakkı teröristler tarafından elinden alınmıştır. Daha dün Bingöl'ün Genç ilçesi kırsalında güvenlik güçleri ile PKK terör örgütü mensupları arasında çıkan çatışmada Üsteğmen Serkan Gençer yaşamını yitirmiş ama demokrasi ve insan hakları söylemiyle ortaya çıkanların hiç sesi duyulmamıştır. Türk milleti şehit haberleriyle her gün derin sarsıntılar yaşarken terör örgütün siyasi kanadı olan DTP’nin 20 Temmuz’da yapılan kongresinde yaşanan bölücülük eylemleri ise hiç gündem oluşturmamıştır. Daha çok demokrasi ve daha çok insan hakları söylemiyle yola devam eden hükümetin bir yanda evlatlarımızın yaşam hakkını elinden alan teröristler ve yandaşlarının eylemlerini görmezden gelmesi, öte yandan siyasi destek verilerek sözde terörle mücadele adına yürütülen bir soruşturmanın bir başarı örneği şeklinde kamuoyuna sunulması insanlarımızın vicdanında haklı ve öfkeli bir rahatsızlığa yol açmıştır. PKK terörüne nerdeyse her gün bir şehit veren bir ulusu yönetmek için ortaya çıkanların şehitlerimizin yaşam hakkı söz konusu olduğunda derin bir sessizliğe bürünmelerini anlayabilmek oldukça zordur. Bununla birlikte anlaşılan odur ki, her gün verilen ve hesabı sorulmayan şehit haberleriyle MÜCADELEDE SİYASİ YAPILANMA Türkiye’nin demokratik sistemi içerisinde her makamın, her kurum ve kuruluşun Türk milletine karşı bir sorumluluğu vardır. Bu sorumluluk görevlerin en iyi şekilde yapılmasıyla taşınır ve bu işleyiş "vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır" özdeyişi içerisinde anlam bulur. Anayasamızın 104. maddesi; "Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletinin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir" şeklindeki hükmüyle Cumhurbaşkanı’na görev ve sorumluluk getirmiştir. 80. maddede "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün Milleti temsil ettiğini" söyler. 112. madde yer alan; "Başbakan, Bakanlar Kurulunun başkanı olarak, bakanlıklar arasında işbirliğini sağlar ve hükümetin genel siyasetinin yürütülmesini gözetir. Bakanlar Kurulu, bu siyasetin yürütülmesinden birlikte sorumludur. Her bakan, Başbakana karşı sorumlu olup ayrıca kendi yetkisi içindeki işlerden ve emri altındakilerin eylem ve işlemlerinden de sorumludur. Başbakan, bakanların görevlerinin Anayasa ve kanunlara uygun olarak yerine getirilmesini gözetmek ve düzeltici önlemleri almakla yükümlüdür" şeklindeki amir hükümlerle başbakan ve bakanlara ülke yönetimi ile sorumluluklar vermiştir. Terörle mücadele ile ilgili görev ve sorumlulukları ifade eden en açık hükümler ise 5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu’nda yer almaktadır. 5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11. maddesi gereğince; illerde vali, il sınırları içinde bulunan genel ve özel bütün kolluk kuvvet ve teşkilatının amiridir. Suç işlenmesini önlemek, kamu düzen ve güvenini korumak için gereken tedbirleri alır. İl sınırları içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi valinin ödev ve görevlerindendir. Aynı kanunun 32. maddesinde belirtildiği üzere ilçelerde kaymakamlar da aynı yetkileri kullanır, emniyet ve asayişten birinci derecede sorumlu makamlardır. Bu makamlar terör eylemleri gibi mevcut polis ve jandarma gücü ile önlenemeyecek düzeydeki bir olayla karşılaştıklarında yine aynı yasanın 11/D maddesi gereğince askeri birliklerden yardım isteme yetkileri bulunmaktadır. Yasa ile düzenlenmiş olan bu koordinasyon ve işbirliği olaylar öncesinde belirli bir plan ve programa bağlanır ve adına EMASYA denilir. İşte yanlı medyanın derin devlet şeklinde kamuoyuna algılatmaya çalıştığı EMASYA İl İdaresi Kanununa göre hazırlanmış yasal bir planı ifade eder. MÜCADELEDE SİYASİ SORUMLULUK Bu düzenlemeler ışığından bakıldığında Türkiye’de huzur ve güvenliği bozucu Şehit cenazelerinden... bir unsur olarak karşımıza çıkan bölücü terör eylemlerine karşı tedbir almaktan birinci derecede sorumlu makamın bulunan yerdeki "Mülki Amir" olduğu açıkça görülmektedir. Bu sorumluluk dalga dalga yukarıya doğru çıkmakta ve merkezi yönetimdeki İçişleri Bakanı ve onun da üzerinde Başbakanı terörle mücadele sorumluluğu ile